Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/104 E. 2023/235 K. 16.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/104
KARAR NO: 2023/235
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2019/949 Esas – 2020/704 Karar
DAVA: İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 16/02/2023
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile; taraflar arasında 14/11/2016 tarihli dağıtım anlaşması yapıldığını ve müvekkili şirketin Varlık adlı dergilerin bayiler aracılığı ile satış hakkını tek yetkili olarak davalı şirkete verdiğini, taraflar arasında açık hesap ilişkisi olup, 2019 yılı içinde ödenmeyen faturalardan iadelerin düşülmesi neticesinde 44.278,86 TL bakiye alacak bulunduğunu, alacağının tahsili amacıyla davalı şirkete karşı Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyasıyla icra takibi başlatıldığını, davalı-borçlunun dosya borcuna itirazı üzerine takibin durduğunu beyanla itirazın iptaline, takibin devamına davalının %20 icra inkâr tazminatına mahkûm edilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile; taraflar arasında cari hesap sözleşmesi olmadığını, davacının müvekkiline hiçbir hizmet vermediğini, buna rağmen fatura düzenlendiğini beyanla davanın reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesinin 14/10/2020 tarih 2019/949 Esas 2020/704 Karar sayılı kararında; “…İncelenen tüm dosya kapsamına, tarafların iddia ve savunmalarına, bilirkişi raporu, isticvab davetiyesi içeriğine göre; taraflar arasında dağıtım anlaşması yapıldığı ve anlaşmaya istinaden düzenlenen faturaların davacı tarafça BS formuyla ve davalı tarafça da BA formuyla bildirimlerinin yapıldığı ve BA – BS bildirimlerinin uyumlu olduğu görülmüştür. BA formundaki fatura kayıtları ile ilgili araştırma ve inceleme yaptırılmış olup bu kayıtların bir bütün olarak davacı lehine ve davalı aleyhine sonuç doğurduğu kanaatine varılmıştır. (Yargıtay 19. HD. 2011/8941 E. – 2012/969 K sayılı kararından hareket edilmiştir. ) Esasen VUK nun … seri nolu genel tebliği ve Ba formu içeriği ile vergi uygulaması gözetildiğinde aksini düşünmek mümkün değildir. Yine genel ispat kuralları çerçevesinde hiç bir kimsenin kendi aleyhine delil oluşturmayacağı düşünüldüğünde davalı tarafın resmi bir kuruma dava konusu malları teslim aldığına yönelik beyanı kendisini bağlayacağından davalı tarafça uyuşmazlık konusu bakiye cari hesaba konu fatura bedelleriyle uyumlu olarak yapmış olduğu BA formu bildirimleri ve isticvab davetiyesine icabet edilmediği dikkate alındığında davacının takip konusu faturalardan dolayı davalıdan 44.278,86 TL alacaklı olduğu kanaatine varılarak davanın kısmen kabulüne, fazlaya ilişkin talebin reddine, davalının temerrüde düşürülmüş olduğu, davacı tarafça ispatlanamadığından işlemiş faize ilişkin talebin reddine, davalı aleyhine girişilen icra takibine yapılan itirazın haksız olduğu, dava İİK.nun 67. maddesi uyarınca açılan itirazın iptali davası olup, icra takibi cari hesaptan kaynaklanan alacağın tahsiline yönelik olduğu,bu durumda açılan itirazın iptali davasında hüküm altına alınan alacak bilinebilir, bir başka deyişle likit olduğundan hükmedilen miktarın % 20’si oranında İİK.nun 67. maddesi uyarınca davacı yararına tazminata hükmedilmesine karar verilerek davanın kısmen kabulüne dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. “gerekçesi ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesi ile; yerel Mahkemece müvekkili şirket aleyhinde karar verilerek davacı yanın alacaklı olduğuna ve müvekkili şirket aleyhinde icra inkar tazminatına karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, yerel Mahkemeye sundukları davaya cevap dilekçesinde izah ettikleri üzere davacı yan ile müvekkili şirket arasında bir ticari ilişki bulunmadığını, davacı yanca iddia olunan hususlarda müvekkili şirkete karşı bir hizmetin verilmediğini, davacının müvekkili şirkete karşı hizmet vermiş olduğu ispatlanamamış olmasına rağmen müvekkili aleyhine karar verildiğini, davacı yanca salt fatura tanzim edilmiş olmasının alacaklı olduğunu göstermediğini, yerel Mahkemenin gerekçeli kararında, davacı yanın fatura tanzim ettiği, müvekkili şirket tarafından BA formuyla bildirimler yapıldığı, bu nedenle davacı yanın alacaklı olduğuna karar verildiği izah edildiyse de, yerel Mahkemenin gerekçesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, davacı yanca müvekkili şirkete bir hizmet verilmediğini, Yargıtay’ın pek çok içtihadında açıklandığı üzere tek başına fatura düzenlenmesinin iş veya hizmetin yapılmış olduğu anlamını taşımadığını, uyuşmazlık halinde işin yapılmış olduğunun kanıtlanması gerektiğini, salt faturaların vergi dairesine bildirilmiş olmasının faturaya konu hizmetin verildiği anlamını taşımadığının Yargıtay içtihatlarında belirtildiğini, davaya cevap dilekçelerinde davacı yanca oluşturulan haksız fatura içeriklerini asla kabul etmediklerini belirtmelerine rağmen işbu savunmanın da gözetilmediğini, yerel Mahkemeye mütalaa olunan bilirkişi raporunun, müvekkili şirketin defter, belgeleri ve kayıtları incelenmeksizin davacı yanın hukuka aykırı iddiaları kıstas alınarak oluşturulduğunu, sundukları 18.03.2020 tarihli dilekçede müvekkili şirketin defter ve belgelerinin hacimli olması sebebiyle yerinde inceleme talep edildiğini, yerinde inceleme talebinin daha evvelden beyan edilmiş olmasına rağmen müvekkili şirket defter, belge ve kayıtlarının incelenmediğini, yerel Mahkemece müvekkili şirket aleyhinde icra inkar tazminatına karar verilmiş olmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, söz konusu iddia olunan hususların likit olmadığını, yargılamayı gerektirdiğini, taraflar arasında bir ticari ilişki olmadığını, davacı yanca müvekkili şirkete hizmet verildiği hususunun ispatlanamadığını, izah edilen hususların yanı sıra davacı yanın iddialarını asla ve kesinlikle kabul etmemek kaydıyla, davaya cevap dilekçesinde davacı yanın tüm iddialarına karşı en geniş manada zamanaşımı defi ve hak düşürücü süre itirazında bulunduklarını, yerel Mahkeme kararında ve bilirkişi raporunda zamanaşımı definin ve hak düşürücü süre itirazının da incelenmediğini beyanla Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2019/949 Esas, 2020/704 Karar sayılı kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, bakiye hesap alacağının tahsili için başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali, takibin devamı ve icra inkar tazminatı taleplerine ilişkindir. Davacı taraf, davalı aleyhine Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile 12.09.2019 tarihinde asıl alacak 46.161,44 TL, işlemiş faiz 49,33 TL olmak üzere toplam 46.210,77 TL alacağın avans faizi ile davalıdan tahsili için ilamsız icra takibi başlatmış, davalının süresi içerisinde borca ve ferilerine itirazı üzerine takip durmuş, davacı tarafından somut dava ile iade faturalarının düşülmesi ile asıl alacak miktarının 44.278,86 TL olduğu beyan edilerek itirazın iptali talep edilmiş, davalı taraf davacıdan herhangi bir hizmet almadığını, aralarında ticari ilişki olmadığını, alacağın zamanaşımına/hak düşürücü süreye uğradığını beyanla davanın reddini savunmuş, Mahkemece yukarıda açıklanan gerekçe ile davanın kısmen kabulüne ve davalı aleyhine icra inkar tazminatına karar verilmiş, karara karşı davalı taraf istinaf başvurusunda bulunmuştur. Davacının ticari defterleri üzerinde inceleme yapılmak suretiyle düzenlenen bilirkişi raporunda, davacının usulüne uygun şekilde tutulan ticari defterlerinde davalı adına düzenlediği ve davalı tarafından davacı adına düzenlenen faturalar ile yapılan ödemelerin kayıtlı olduğunun tespit edildiği, her ne kadar Mahkemece ticari defterlerin incelenmesine ve ibrazına dair 1 nolu celsede verilen karardan sonra davalı vekili 18.03.2020 tarihli dilekçesi ile müvekkilinin ticari defterlerinin kapsamlı olması sebebiyle yerinde incelenmesini talep etmiş ise de, Kovid-19 salgını nedeniyle karar verilen tarihte inceleme yapılamadığından Mahkemece 04.06.2020 tarihli ara karar ile, incelemenin 03.07.2020 tarihinde yapılmasına ve taraf vekillerinin ticari defterlerini ibrazına veya aynı süre içerisinde yerinde inceleme talebi sunulmasına karar verildiği, ara kararın davalı vekiline 13.06.2020 tarihinde tebliğ edildiği, inceleme günü davalı vekilinin ticari defterlerini ibraz etmediği ve verilen kesin süre içerisinde de yerinde inceleme talep etmediği, davalının, ticari defterlerle bağlantılı kayıt niteliğinde olan 2017-2018-2019 dönemi içerisinde bağlı olduğu vergi dairesine sunduğu BA-BS formu ile, davacının aynı yıllarda sunduğu BA-BS formundaki alış ve satış faturalarının, davalının fazladan bildirdiği bir satış faturası dışında birbirini teyit ettiği, dolayısıyla davalı tarafından davacının düzenlediği faturaların tebliğ alınmış olduğu, süresi içinde faturalara itiraz edilmediği, buna göre fatura içeriği malların teslim alındığı yolundaki karinenin aksinin, yani mal teslim edilmediğinin ispat külfetinin davalıda olduğu, davalının fatura içeriği malların teslim edilmediğini ispatlayamadığı, yine davalının bildirdiği 20.587 TL tutarlı faturanın davacı tarafından alış faturası olarak bildirilmemesi ve defterlerinde kayıtlı olmaması nedeniyle davacı tarafından tebliğ alındığı kabul edilemeyeceğinden, davalının fatura içeriğindeki malları davacıya teslim ettiğini ispat etmesi gerektiği ancak bu yönde herhangi bir delil sunmadığı, buna göre davacının karşılıklı BA-BS bildirimleri ile uyumlu ticari defterlerindeki kayıtlar uyarınca davalıdan işlemiş faizi ile birlikte 44.328,19 TL alacaklı olduğu anlaşılmıştır. Her ne kadar davalı tarafından cevap dilekçesi ile zamanaşımı ve hak düşürücü süre itirazında bulunulmuş olmasına rağmen, Mahkemece bu konuda olumlu olumsuz bir karar verilmemiş olması usul ve yasaya aykırı ise de, dairemizce yapılan değerlendirme ile alacağın bakiye hesap alacağı olması sebebiyle herhangi bir hak düşürücü süreye tabi olmadığı, TBK’nın 146. madde hükmü uyarınca 10 yıllık zamanaşımı süresine tabi olduğu ve takip tarihi itibariyle zamanaşımının dolmadığı anlaşılmakla sonuca etkisi bulunmadığından bu husus kaldırma sebebi yapılmamıştır. Alacak her iki taraf için muayyen ve itiraz haksız olduğundan Mahkemece davacı lehine icra inkar tazminatına hükmedilmesinde de bir isabetsizlik bulunmadığı görülmüştür. Açıklanan nedenlerle dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere göre, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 148,60 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 3.024,68 TL istinaf karar harcından istinaf eden tarafından peşin olarak yatırılan 756,17‬ TL (54,40 TL+701,77 TL) harcın mahsubu ile bakiye 2.268,51‬ TL’nin davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 16/02/2023 tarihinde HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.