Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/1039 E. 2021/1145 K. 08.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/1039 Esas
KARAR NO : 2021/1145 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI : 2019/882 Esas 2021/104 Karar
TARİH : 16/02/2021
DAVA : Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 08/09/2021
YAZIM TARİHİ:20/09/2021
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkili ile davalı şirket arasında 28/08/2008 tarihli 3380 numaralı satın alım sözleşmesi ile teslimatları 2013 ve 2014 yılları olan iki adet B737-800 tipi uçağın alımına ilişkin sözleşme yapıldığını, müvekkilinin sözleşme gereğince, 2010 yılı ortasına kadar davalıya 3.502.000,00 USD avans ödemesi yaptığını, ancak müvekkilinin ekonomik krizden etkilenerek dokuz uçaktan oluşan filosunu iki uçağa düşürerek operasyonlarının önemli bir kısmını askıya aldığını bu nedenle ödemelerini yapamayacağını 10/06/2011 tarihinde davalıya bildirerek genel satış anlaşmasının 10.1 maddesi gereği feshini ve sözleşmenin 10.2 maddesi gereği avansın geri ödenmesini talep ettiğini, davalının feshi kabul ederek, avans olarak ödenen paradan 900.000,00 USD tutarındaki meblağı kendi hesaplarında tutma koşuluyla feshi kabul edeceklerini aksi halde avans ödemesinin iade edilmeyeceğini bildirmeleri üzerine müvekkilinin zor durumda olması nedeniyle fesih anlaşmasını imzalamak zorunda kaldığını, 2.580.142,00 USD’nin iade edilmesine rağmen bakiye miktarın müvekkilin müzayaka halinden yararlanarak elde tutulmasının kanuna aykırı olduğunu, müvekkilinin maddi durumunun kötüleşmesi üzerine uçuş lisansının iptal edildiğinin idari karara karşı yapılan itirazın Ankara 7. İcra Mahkemesi’nin … esas sayılı dosyasıyla reddedilerek kesinleşmesi üzerine müvekkilinin artık uçak almaya ihtiyacı kalmadığını, davalı uhdesinde tutulan 900.000,00 USD’nin 21 gün içerisinde iadesi için email yolu ile ihtar keşide edilmesine rağmen bu miktarın ödenmediğini ileri sürerek şimdilik 1.000,00 USD’nin faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesi ile, davanın öncelikle usulden reddi gerektiğini, taraflar arasındaki sözleşmenin ayrılmaz parçasını teşkil eden genel hükümlerin 12.3 maddesi uyarınca ABD Washington Eyalet’inin maddi hukukuna tabi olduğunu, bu durumda 5718 sayılı Kanunun 24. Maddesi gereğince kararlaştırılan hukukun uygulanması gerektiğini, 5718 sayılı Kanunun 40. Maddesi gereğince Türk Mahkemelerinin milletler arası yargı yetkisinin sözleşme açısından bulunmadığını, HMK’nın10. Maddesi gereğince uçak imal ve teslim ediminin ve para ediminin ABD’de ifa edileceği için Türk mahkemelerinin yetkili olmadığını, genel hükümlerin 6.2. Maddesinde de teslimat yerinin Washington Eyalet’i olduğunun kararlaştırıldığını, HMK’nın 9. Maddesi dikkate alındığında müvekkilinin yerleşim yeri, merkezi şubesi veya mal varlığının da Türkiye de bulunmadığı dikkate alındığında Türk Mahkemelerin yargı yetkisi bulunmadığını, müvekkil şirketin tebligat gönderilen Boeing İnternationel’den farklı bir alanda faaliyet gösteren ayrı bir tüzel kişi olduğunu savunarak davanın usul ve esas yönünden reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:
İlk Derece Mahkemesi 16/02/2021 tarih 2019/882 Esas 2021/104 Karar sayılı kararında;
“Dava, sözleşmenin feshi nedeniyle sözleşme kapsamında ödenen avansın iadesi istemine ilişkindir.
Mahkememizce, HMK’nın 114/1-a maddesi gereğince Türk Mahkemelerinin yargı hakkının bulunmasının dava şartı olduğu, Möhuk 40. madde yollaması ile HMK’nın 6 vd. maddelerine göre taraflar arasında sözleşmede seçilen maddi hukuk ve belirlenen ifa yeri dikkate alındığında Türk Mahkemelerinin yargı hakkının bulunmadığı gerekçesi ile dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmiştir.
Bu karara karşı davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuş olup İBAM 13. HD. 2019-1745 Esas ve 2019-1347 Karar sayılı ilamıyla;
“MÖHUK 40. maddesinde “Türk mahkemelerinin milletlerarası yetkisini, iç hukukun yer itibariyle yetki kuralları tayin eder. ” hükmü düzenlenmiştir.
HMK’nın 10. maddesine göre sözleşmeden doğan davalar, sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesinde de açılabilir, TBK’nın 89. maddesine göre aksine anlaşma yok ise para borçları, alacaklının ödeme zamanındaki yerleşim yerinde ifa edilir.Buna göre taraflar arasında 28/08/2008 tarihli Boeing 737-8ZP model uçak satışına ilişkin 3380 sayılı sözleşmenin imzalandığı, sözleşme kapsamında alınacak uçaklar için davalıya toplam 3.502.000 USD avans ödemesi yapıldığı, sözleşmenin 14/07/2011 tarihli fesih anlaşması ile sona erdiği, verilen avansın bir kısmının fesih sözleşmesi ile iade edildiği, 900.000 USD avansın iade edilmediği uyuşmazlık konusu değildir.Taraflar arasında imzalanan 28/08/2008 tarihli Boeing 737-8ZP model uçak satışına ilişkin 3380 sayılı sözleşmenin 12.3 maddesinde uygulanacak hukukun belirlendiği ancak yetkili mahkemeye ilişkin olarak yetki sözleşmesi bulunmadığı, 10/2. maddesinde sözleşmenin feshi halinde avans iadesinin düzenlendiği anlaşılmaktadır. Mahkemece, davalının yerleşim yeri ve sözleşmenin ifa yeri dikkate alındığında Türk Mahkemelerinin yargı hakkı bulunmadığından dava şartı yokluğu nedeniyle usulden red kararı verilmiş ise de ihtilaf sözleşmenin feshi nedeniyle avans ödemesinden kaynaklanmaktadır. Buna göre de talep bir miktar para alacağına ilişkindir. TBK’nın 89. maddesi hükmüne göre para alacakları alacaklının ödeme zamanındaki yerleşim yerinde ifa edilir. Davacının yerleşim yeri mahkemenin yetki alanı içinde kaldığından MÖHUK 40, HMK 10 ve TBK’nın 89. maddesine göre Türk mahkemelerinin yargı hakkı bulunup mahkeme yetkili olduğundan verilen karar usul ve yasaya aykırı olmuştur. ” gerekçesiyle kaldırılarak işbu esas sırasına kaydedilmiştir.
Somut olayda öncelikle incelenmesi gereken husus hangi ülkenin maddi hukuk hükümlerinin uygulanması gerektiği hususudur.MÖHUK m.2/f.4 uyarınca uygulanacak hukuku seçme imkanı verilen hallerde taraflarca aksi açıkça kararlaştırılmadıkça seçilen hukukun maddi hukuk hükümleri uygulanır. Somut olayda da taraflar hukuk seçimine ilişkin maddede Washington eyaletinin maddi hukuku hükümlerini seçtiklerini açıkça belirttikleri anlaşılmıştır.Taraflar 3380 Sayılı Sözleşme’nin 5.8. maddesinde AGTA-SGV kodlu Genel Hükümlerin sözleşmenin bir parçası olduğunu kabul etmişlerdir. Genel Hükümlerin 12.3 maddesi uyarınca Amerika Birleşik Devletleri’nin Washington Eyaleti’nin maddi hukuk hükümleri taraflarca uygulanacak hukuk olarak seçilmiştir. Taraflar arasındaki 14 Temmuz 2011 tarihli Fesih Protokolü’nde ayrıca bir hukuk seçimi klozu bulunmadığından 3380 Sayılı Sözleşme’de Washington Eyalet hukuku lehine yapılmış olan seçim Fesih Protokolü için de geçerli olacaktır. Zira Fesih Protokolü’nün 3380 Sayılı Sözleşme’nin bir parçası olduğunun kabul edilmesi gerekir.Buna göre; fesih protokolünün geçerli olup olmadığı, gabin halinde imzalanıp imzalanmadığı veya alacak hakkının zamanaşımına uğrayıp uğramadığı konuları Washington Eyalet hukukuna tabidir. Somut olayda 3380 Sayılı sözleşmenin mali durumu bozulan davacı tarafından tek taraflı feshi Genel Hükümlerin 10. Maddesindeki şartlar sağlanmadığından mümkün değildir. Zira bu maddeye göre mali durumu kötüleşen taraf değil diğer taraf sözleşmeyi feshedebilir. Davacının Fesih Protokolü’nü Boeing‘in kurmuş olduğu baskı ve tehdit sonucu imzalamış olduğu iddiasını destekleyen somut bir delile ulaşılamamıştır. Zaman aşımı maddi hukuka ilişkin bir müessese olduğu için davacının açmış olduğu davada zaman aşımı konusuna Washington Eyaleti’nin maddi hukuku hükümleri uygulanacaktır. Bu hukukun ilgili hükümleri uyarınca sözleşmeden doğan talepler altı senelik bir zamanaşımına tabidir. Somut olayda; Fesih Protokolü’nün tarihi esas alındığında davacının talebinin zamanaşımına uğradığı tespit edilmiştir. Mahkememizce alınan bilirkişi raporunda da zamanaşımı hususu değerlendirilmiş olup dosya kapsamı, sözleşme, sunulu deliller dikkate alınarak zamanaşımı nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir.”gerekçesi ile,
Davanın zamanaşımı nedeniyle REDDİNE, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacı vekili istinaf dilekçesi ile,
Uygulanması gereken maddi hukuk hükümlerinde hataya düşüldüğünü,
Yerel mahkemeninde tespit ettiği üzere 14.07.2011 tarihli fesih protokolünde uygulanacak hukuk klozu (seçimi) bulunmadığı yine 3380 sayılı asıl sözleşmenin bir parçası/eki olmadığı veya asıl sözleşmedeki genel hükümlerin uygulanacağı şeklinde düzenlemeye yer verilmediği belirlenmiş olup bu belirlemeye göre 3380 sayılı asıl sözleşmedeki uygulanacak hukuk seçiminin fesih protokolüne de uygulanmasının mümkün olmadığını, zira fesih protokolünün TADİL sözleşmesi olmayıp TASFİYE mahiyetinde yenilik doğuran bir sözleşme olduğunu, dolayısıyla; kabule göre, yerel mahkemenin gerekçesi ve yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup, somut olayda Türk Hukuku’nun uygulanması gerektiğini,
Eksik inceleme nedeniyle hatalı hüküm kurulduğunu,
Dava konusu ile ilgili ihtilafın Washington Hukuku bakımından irdelenmesi için dosyanın yerel mahkemece … Üniversitesi MÖHUK Ana Bilim Dalı Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Zeynep Derya Tarman Pekbey’e tevdi edildiğini, Bilirkişinin MÖHUK ana bilim dalı öğretim görevlisi olduğunu. Üniversitedeki görevi ”maddi hukuk” alanında değil ”MÖHUK” alanında olduğunu ve dava konusu ihtilafın sadece MÖHUK açısından irdelediğini,
Kaldı ki raporun “sayfa 4 III. Yabancı Hukukun Tespiti” başlıklı bölümünde; “MÖHUK mad.2/f.1 uyarınca hakimin yabancı hukuku re’sen uygulayacağı yabancı hukuk hükümlerinin araştırılması ve rotaya çıkarılması gerektiği… Bu nedenle, Adalet Bakanlığı Uluslararası Hukuk ve Dış İlişkiler Genel Müdürlüğü’nden Washington Eyaletinin maddi hukuk hükümleriyle ilgili bilgi ve belgelerin mahkemeye gönderilmesinin istenmesi ve ondan sonra oluşacak duruma göre karar verilmesi mümkündür.” şeklinde tespitte bulunduğunu, Bilirkişinin bu tespite rağmen değerlendirme ve sonuç bölümünde ana bilim dalındaki görevinin dışına çıktığını ve eksik bir şekilde yenilik doğuran ve tasfiyeyi içeren fesih protokolüne konu alacağın 6 yıllık zamanaşımının başlangıcı, (muacceliyet) durması, kesilmesi vs. konularında hiçbir irdeleme yapmadığını, binaenaleyh somut olaydaki deliller ele alınarak Washington Eyalet Hukuku’na göre para alacaklarındaki zamanaşımının başlangıcı, durması, kesilmesi, müzayaka hali gibi vs. konularda gerekli irdeleme ve tespitler yapılmadan eksik inceleme ile hatalı hüküm kurulduğunu, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ:
HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır.
Dava, müzayaka hukuksal nedenine dayalı olarak sözleşmenin feshi nedeniyle sözleşme kapsamında ödenen avans bedelinden iade edilmeyen kısmın iadesi talebine ilişkindir.
Davacı vekili, taraflar arasında imzalanan satış sözleşmesi gereğince avans ödemeleri yapıldığını, müvekkili şirketin ekonomik olarak zor durumda kalması nedeniyle sözleşme konusu uçakların alımından vazgeçmek zorunda kaldığını, davalı satıcı ile yapılan 14/07/2011 tarihli fesih anlaşması ile satış sözleşmesinin sona erdirildiğini ancak müvekkili şirketin müzayaka halinde olmasından istifade ederek davalı tarafın ödenen avansın 900.000 USD’sini ödemediğini bu nedenle ödenmeyen avans miktarının iadesini talep etmiş, mahkemece zamanaşımı nedeniyle davanın reddine karar verilmiş, karara karşı davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.Taraflar arasında imzalanan 28/08/2008 tarihli 3380 sayılı satış sözleşmesinin 12.3 maddesinde uygulanacak hukuk seçimi yapılmıştır. Davaya konu 14/07/2011 tarihli fesih sözleşmesinde ayrık bir düzenleme yapılmadığından ve fesih sözleşmesi esas sözleşmeye bağlı olduğundan taraflar arasındaki uyuşmazlığa uygulanacak hukuk 3380 sayılı sözleşme ile kararlaştırılan hukuktur. Davacı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf sebebi yerinde değildir. Kaldı ki bir an için uyuşmazlığa Türk Hukukunun uygulanması halinde dava müzayaka nedeniyle fesih sözleşmesinin geçersizliğine dayandığından sözleşme tarihinde yürürlükte bulunan B.K. 21. Maddesinde müzayaka durumunda 1 yıllık zaman aşımı süresi belirtilmiş olup, süre maddeye göre sözleşmenin imza tarihinden itibaren başlayacaktır. 01/07/2012 tarihinde yürürlüğe giren TBK’nın 28. Maddesinde isi zaman aşımı süresi yine bir yıl olarak belirlenmiş, süre başlangıcı için müzayaka halinin ortadan kalktığı an belirtilmiş ve sözleşme tarihinden itibaren her halükarda 5 yıllık zaman aşımı süresi belirlenmiştir. Buna göre davaya konu fesih sözleşmesi 14/07/2011 tarihli olduğundan bu sözleşmenin müzayaka halinde imzalandığına ilişkin iddiaların en geç 5 yıllık zaman aşımı süresinde ileri sürülmesi gerekir. Dava ise zaman aşımı süresi geçtikten sonra 12/12/2018 tarihinde açılmıştır.Esas sözleşmeye ve dolayısı ile fesih sözleşmesine uygulanacak olan Washington hukukunda ise dosyaya davalı tarafça sunulan hukuki mütalaya göre 6 yıllık zaman aşımı süresi mevcuttur. Bu süre de fesih sözleşmesinin imza tarihi itibarıyla dava tarihi itibarıyla dolmuştur. Davacı taraf uygulanacak olan Washington hukukunda zaman aşımı süresinin daha uzun olduğuna veya zaman aşımını kesen sürelerin olayda gerçekleştiğine dair bir iddia ve delil sunmamıştır. Bu nedenle istinaf sebepleri yerinde değildir.
Dava dosyası içinde bulunan belge ve bilgilere göre davacı istinaf sebepleri yerinde olmadığından usul ve yasaya uygun ilk derece mahkeme kararına karşı yapılan istinaf başvurusunun esastan reddi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
A-Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
1-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 162,10.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına,
2-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince istinaf talep edenden alınması gereken 59,30 TL istinaf karar harcı, istinaf aşamasında peşin olarak yatırıldığından, yeniden harç alınmasına yer olmadığına, yatırılan harcın hazineye gelir kaydına,
3-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına,
4-Karar kesinleştiğinde ve talep halinde artan gider avansı varsa avansı yatıran tarafa iadesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’ nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’ da temyiz yolu açık olmak üzere 08/09/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.