Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/1038 E. 2021/1081 K. 08.07.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/1038 Esas
KARAR NO: 2021/1081 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2021/117 Esas (Derdest Dava Dosyası)
TARİH: 16/04/2021
KARAR TARİHİ: 08/07/2021
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen ara karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, davada gelinen aşama ve davalılardan alacaklı olma hali mahkemece ve birleşen dosya mahkemesince dosyaya kazandırılan bililirkişi raporları ile yaklaşık ispat yapılmış olup, dava sonunda tahsiline karar verilecek alacağın tahsilini mümkün kılmak üzere, davalıların (FETÖ-PDY soruşturmalarında yargılandıkları -ve taşınır-taşınmaz malları elden çıkarma ihtimali de gözetilerek) şahsi mallarının sorgulanarak, bu malların 3.şahıslara devir ve temlikini önlemek üzere, UYAP ortamında tespit olunacak taşınmazları ve araçları üzerine, asıl ve birleşen dava konusu alacaklar miktarında ve teminatsız olarak ihtiyati haciz konulması yönünde karar verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesi 15/02/2021 tarih 2018/594 Esas sayılı ara kararında; 1-İhtiyati haciz talebinin, -Asıl dosya açısından %15 teminatla (dava değeri olan 5.005.692,00-TL’nin %15’i = 750.853,8‬0-TL) KABULÜ ile -Birleşen dosya açısından ise davalılar …, …, …, … ve … açısından %15 teminatla (dava değeri olan 17.623.909,81-TL’nin %15’i = 2.643.586,47‬-TL) KABULÜ ile yukarıda yazılı davacı lehine, belirtilen teminatların yatırılması kaydı ile, adı geçen davalıların adına kayıtlı olması koşulu ile taşınır ve taşınmaz malları üzerine İHTİYATEN HACZİNE, karar vermiştir. Davalılar vekilinin ihtiyati hacze itiraz dilekçesinde özetle; ihtiyati haciz kararında ihtiyati haczin tanımının etraflıca yapıldığını fakat kararın gerekçesinde hangi nedenle ihtiyati haciz kararı verildiğinin açıklanmadığını, bir borcun ihtiyati haciz kararının konusu olabilmesi için rehinle temin edilmemiş ve vadesi gelmiş bir para borcunun olmasının gerektiğini, mahkemece birleştirilerek görülen her iki davanın da tazminat davası niteliğinde olduğunu, dolayısıyla ne para borcu niteliğini ne de vadesinin muaccel olması şartının gerçekleşmediğini, bu yönüyle verilen ihtiyati haciz kararının, kanunun aradığı şartların hiçbirisini taşımadığını, Yargıtay’ın ihtiyati haciz kararına ilişkin verdiği kararlarda tedbirde ölçülülük ilkesinin uygulanmasının gerektiğini belirttiğini, bu ilkeye uygun düşmeyecek şekilde, talep edilen tazminat miktarının sınırlığı olsa bile, borçluların tüm menkul ve gayrimenkul malları ile üçüncü şahıslardaki hak ve alacaklarını kapsayacak veya etkileyecek şekilde ihtiyaten haczine karar verilmesinin usul ve yasaya açıkça aykırı olup bu hususun bozma sebebi olduğunu, verilen ihtiyati haciz kararında hangi mallar açısından ihtiyati haciz kararı verildiğinin belirtilmemesi ve borçluların tüm menkul ve gayrimenkulleri ile hak ve alacakları hakkında ihtiyati haciz kararı verilmesinin bu yönüyle hukuka aykırı olduğunu, bu nedenlerle her iki dava kapsamında verilmiş bulunan ihtiyati haciz kararlarına itirazlarının kabulü ile ihtiyati haciz kararlarının kaldırılmasını arz ve talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 16/04/2021 tarih 2021/117Esas sayılı ara kararında; (birleşen ve daha sonra tefrik ile mahkemenin 2021/117 E. Kaydedilen 15 ATM’nin 2018/594 E) ” Birleştirme kararı öncesi İstanbul 15. ATM’ce alınan bilirkişi raporuyla İİK’nın 257/1. Maddesi kapsamında bir para borcunun alacaklısı olduğunu davacı yaklaşık olarak ispat etmiş olup, yaklaşık olarak ispat edilen alacağın, davacı şirketin malvarlığının sahte ve gerçekte mal alımı içermeyen fatura ve irsaliyeler ile yapıldığı iddiasına dayalı olduğu dikkate alındığında İİK 258/2. Maddedeki şartın da mevcut olduğu anlaşıldığından ihtiyati hacze itirazların reddine karar verilmiştir. İtirazda tedbirde ölçülük ilkesinin uygulanması gerektiği itirazında da bulunularak hangi mallar açısından haciz kararı verildiğinin kararda belirtilmesi gerektiği iddia edilmiş ise, ihtiyati haciz kararı, kararda belirtilen miktar açısından verilmiş olup, davalıların haczedilecek ve hazce yeter malvarlığının bulunup bulunmadığı, konulan ihtiyati hacizlerin aşkın olup olmadığı hususu ihtiyati haciz kararı sonrası icra hukukuna ilişkin sorunlardır….”gerekçesi ile, -İhtiyati hacze itirazın reddine, karar verilmiş ve karara karşı ihtiyati haciz kararına itiraz eden davalılar vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: İhtiyati haciz kararına itiraz eden davalılar vekili istinaf dilekçesi ile, bir borcun ihtiyati haciz kararının konusu / sebebi olabilmesi için borcun rehinle temin edilmemiş ve vadesi gelmiş bir para borcu olması gerektiğini, yerel mahkemede birleştirilerek görülen her iki davanın da tazminat davası niteliğinde olduğunu ve dolayısıyla ne para borcu niteliği ne de vadesinin muaccel olması şartının gerçekleştirildiğini, borçluların muayyen yerleşim yerlerinin bulunduğunu, ayrıca borçluların, taahhütlerinden kurtulmak maksadiyle mallarını gizlemeğe, kaçırmağa veya kendileri kaçmağa hazırlanmamakta veya kaçmamakta ya da bu maksatla alacaklının haklarını ihlâl eden hileli işlemlerde bulunmadıklarını, yerel mahkeme de kararının gerekçesinde bu yönde bir tespitte bulunulmadığını, itiraz üzerine verilen kararda “birleştirme kararı öncesi İstanbul 15. ATM’ce alınan bilirkişi raporuyla İİK’nin 257/1 maddesi kapsamında bir para borcunun alacaklısı olduğunu davacı yaklaşık olarak ispat etmiş olup, yaklaşık olarak ispat edilen alacağın, davacı şirketin mal varlığının sahte ve gerçekte mal alımı içermeyen fatura ve irsaliyeler ile yapıldığı iddiasına dayalı olduğu dikkate alındığında İİK 258/2 maddedeki şartın da mevcut olduğu anlaşıldığından ihtiyati hacze itirazların reddine karar verilmiştir.” şeklindeki bir değerlendirmeyle itirazın reddedildiğini, Yerel mahkemece verilen kararda müvekkillerinin mal kaçırma gayesine ilişkin herhangi bir tespitte de bulunulmadığını, mal kaçırma iddiasının ispatı davacının yükümlülüğünde olup buna ilişkin tek bir iddia ortaya konulmadığını, verilen kararda da buna ilişkin herhangi bir tespit bulunulmadığını, davaya konu alacağın gerçek olmayan mal ve hizmetlere ilişkin faturalardan kaynaklandığının belirtildiğini, alacağın kaynağının, mal kaçırma iddiasına nasıl bir dayanak teşkil ettiğini ise anlayamadıklarını, kaldı ki, dayanak olarak kabul edilen bilirkişi raporunda da söz konusu alacağın gerçek olmayan iş ve işlemler yoluyla ortaya çıktığına dair bir tespit de bulunmadığını, yerel mahkemece verilen ihtiyati haciz kararının kanunun aradığı şartların hiçbirisini taşımadığını, Yargıtayın ihtiyati haciz kararına ilişkin verdiği kararlarda tedbirde ölçülülük ilkesinin uygulanmasının gerektiğini belirttiğini, ( Yargıtay 21. HD 2016/7957 E., 2016/8366 K.) İleri sürerek, ihtiyati haciz kararlarına itirazın kabulü ile yerel mahkeme kararının bozulmasını, dosyanın istinaf mahkemesince yeniden görülerek istinaf sebepleri uyarınca karar verilmesini, istinaf mahkemesinde yeniden görülmesi mümkün değilse, istinaf sebeplerimiz uyarınca hükmün bozulmasına ve dosyanın yeniden karar verilmek üzere yerel mahkemeye gönderilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Talep, davacı şirketin eski yöneticisi olan davalıların şirketi zarara uğrattıklarından bahisle açılan alacak davasında verilen ihtiyati haciz kararına itiraza ilişkindir. Davacı vekili, müvekkili şirket eski yöneticisi olan davalıların şirketi zarara uğrattıklarını bu zararın tazmini gerektiğini, dosyada alınan bilirkişi raporu ile davalıların sahte faturalar ile şirketi zarara uğrattıklarının tespit edildiğini belirterek davalıların mal varlıkları ve hakları üzerine ihtiyati haciz konulmasına talep etmiş, mahkemece teminat karşılığında talebin kabulü ile ihtiyati haciz kararı verilmiş, karara davalıların itirazı üzerine yapılan duruşma sonunda itirazın reddine dair verilen karara karşı davalılar istinaf başvurusunda bulunmuştur. İİK’nın 258/1. maddesi hükmüne göre ihtiyati haciz kararı verilebilmesi için mahkemenin ”alacağın varlığı hakkında kanaat edinmiş olması” yeterlidir. Mahkemenin ”alacağın varlığına kanaat edinmiş olmasından” anlaşılması gereken alacağın usul hukuku kurallarına göre kesin veya tam olarak ispat edilmesi değildir. Diğer hukuki himaye tedbirlerinde olduğu gibi ihtiyati hacizde de amaç davaya ilişkin yargılamadan farklı olarak, maddi hukuka dayanan hak bakımından nihai bir karar verip, uyuşmazlığı esastan sona erdirmek değildir. Yani ihtiyati haciz kararı verilebilmesi için ispat gerekmez, yaklaşık ispat için delil sunulması yeterli olup, alacaklının ilişkisinin varlığını ve muaccel olduğunu tam ve kesin olarak ispat etmesi aranmamaktadır. (Yargıtay 19. HD 2016/18235 E. 2018/731 K.) İhtiyati hacze itiraz ise İİK 265. maddesinde sınırlı olarak sayılmıştır. Buna göre borçlu kendisi dinlenmeden verilen ihtiyatî haczin dayandığı sebeplere, mahkemenin yetkisine ve teminata karşı itiraz edebilecektir. İlk derece mahkemesi kararında da belirtildiği üzere dosyada alınan bilirkişi raporu ve mevcut bulunan deliller alacağın varlığı konusunda yaklaşık ispata yeterli olup, davalıların itiraz sebepleri İİK 265. Maddede sınırlı olarak sayılan itiraz sebeplerinden değildir. Sonuç itibariyle, yargılamayı yürütüp uyuşmazlığı esastan karara bağlayacak olan ilk derece mahkemesinin takdirine göre ihtiyati hacze itirazın reddine ilişkin ara karar ve gerekçesinde yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davalılar vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-İhtiyati haciz kararına itiraz eden davalıların istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf talep edenler tarafından yatırılan 162,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince istinaf talep edenlerden alınması gereken 59,30 TL istinaf karar harcı, istinaf aşamasında peşin olarak yatırıldığından, yeniden harç alınmasına yer olmadığına, yatırılan harcın hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep edenler taraf üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 08/07/2021 tarihinde HMK’nın 362/1-f maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.