Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/1028 E. 2023/1433 K. 05.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/1028 Esas
KARAR NO: 2023/1433 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2019/884 Esas – 2021/89 Karar
TARİHİ: 02/02/2021
DAVA: Menfi Tespit
KARAR TARİHİ: 05/10/2023
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile; davalının müvekkili aleyhine İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasında 6.838,44-TL alacağı olduğu iddiası ile ilamsız takip başlattığını, ödeme emrinin müvekkili olan davacı şirkete e- tebliğ yoluyla tebliğ edildiğini, e-tebliğ sistemindeki aksaklıklar ve sistemin yeni olmasından kaynaklı icra dosyasına zamanında itiraz edilemediğini ancak müvekkili şirketin davalı tarafa herhangi bir borcunun bulunmadığını, müvekkili şirket ile davalı şirket arasında iş ilişkisinin mevcut olduğunu ve işler karşılığında düzenlenen faturalar ile bu faturalara istinaden ödenmiş olunan miktarları sunduklarını, kaşeli imzalı cari hesap mutabakat belgesi gereğince de müvekkili şirketin davalı şirkete en ufak bir borcunun bulunmadığını beyanla İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasında müvekkilinin davalı şirkete borçlu olmadığının tespitine, davalı lehine %20 oranında kötü niyet tazminatına hükmedilmesi ile yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile; davacı ile davalı olan müvekkili arasında ticari ilişki mevcut olduğunu, yapılan işler ve sunulan hizmet nedeni ile kesilen faturaların düzenlendiğini ve bu faturaların ödemelerinin düzenli olarak yapıldığını, ancak bahsekonu bedeller hususunda kur farkı ve davacı tarafça yapılan hesaplama hataları sebebiyle ciddi meblağlarda farklılıklar ortaya çıktığını, bu doğrultuda da müvekkili şirket tarafından fazla ödeme yapıldığını, taraflar arasında yapılan 16/07/2018 tarihli sözleşmeden de açıkça anlaşılacağı üzere aralarında alım satım ilişkisinin söz konusu olduğunu, alım satıma konu mallara ilişkin bedelin ise Euro üzerinden belirlendiğini ve buna göre hesaplama yapıldığını, davacı tarafça sunulan mutabakat belgesinin hatalı olduğunu, bu belgede de açıkça yazıldığı üzere hata ve unutmanın müstesna tutulduğunu ve müvekkili şirketin 21/02/2019 tarihinde mutabık olunmadığını ve 922 Euro alacaklı olduğunu davacıya bildirdiğini, davacının en başta kur farkını kabul etmesine rağmen sonrasında müvekkilini oyalama yoluna gittiğini, Kartal … Noterliği vasıtası ile gönderilen 16/07/2019 tarih ve … yevmiye sayılı ihtarnamenin davacıya iletildiğini, ihtarnameye cevap verilmemesi üzerine davalı aleyhine İstanbul Anadolu …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile davacı aleyhine icra takibi başlatıldığını, ödeme emrinin davacıya 24/10/2019 tarihinde ulaştığını, davacının yasal süresi içerisinde itiraz etmemesi üzerine takibin kesinleştiğini, davacının talebinin haksız ve yersiz olduğunu beyanla davanın reddine, davacının haksız ve kötü niyetli davası sebebi ile %20’den az olmamak kaydı ile tazminata mahkum edilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi’nin 02/02/2021 tarih ve 2019/884 Esas – 2021/89 Karar sayılı kararında; “Dava, davalı tarafından davacı aleyhine İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile başlatılan icra takip dosyasında davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmesi talebine ilişkindir. … Dosyaya sunulu bilgi ve belgeler, iddia ve savunmalar, mübrez rapor ve ek raporlar dosya içeriği ile birlikte kül halinde düşünülüp değerlendirildiğinde; taraflar arasında 20/02/2019 tarihli mutabakat mektubunun imzalandığı, işbu mutabakat mektubunda ”0” bakiye ile borç ve alacak bulunmazken .. Ltd. Şti. tarafından 22/02/2019 tarihinde gönderilen e-maille yapılan mutabakatın hatalı olduğu ve davalı … Ltd. Şti.’nin 922 Euro alacaklı olduğunun bildirildiği, davacı ve davalı tarafından yapılmış olan hesap hataları düzeltilerek oluşturulan dövizli bakiye sonucu 1.618,44-Eur takip tarihi itibariyle (10.372,26-TL) … A.Ş.’nin … Ltd.’ne borçlu olduğunun tespit edildiği, hâlböyleyken davacı şirketin davalı şirkete borçlu olduğu, huzurdaki menfi tespit davasının davacı şirketçe açılmasının şartlarının tamam olmadığı sonuç ve kanaatine varılmakla davacının menfi tespit davasının reddine karar verilmiştir. Öte yandan, tarafların ticari defter ve kayıtlarına göre, davacı şirketin, davalı şirkete borcu bulunduğu hâlde işbu davanın açılması sebebiyle 6.838,44-TL üzerinden %20 icra tazminatının davacıdan tahsili ile davalıya ödenmesine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.”gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş ve verilen karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile; Yerel Mahkemece hukuka aykırı bir şekilde davanın reddine karar verildiğini, icra tazminatının hukuka aykırı olduğunu, Yerel Mahkemenin “öte yandan, tarafların ticari defter ve kayıtlarına göre, davacı şirketin, davalı şirkete borcu bulunduğu hâlde işbu davanın açılması sebebiyle” gerekçesi ile müvekkilini tazminata mahkum ettiğini, Yerel Mahkemece tarafların ticari defterleri şeklinde karar kurmuş yani çoğul bir ifade kullanmışsa da, müvekkilinin ticari defterinde borcun alacak bakiyesinin “0” olduğunu, davalı yanca imzası inkar edilmeyen hesap mutabakatı gereğince tarafların birbirinden alacak ve vereceğin “0” olduğunun zapt altına alındığını, bilindiği üzere borçlu davacının menfi tespit davası ile tazminata mahkum edilebilmesi için kötü niyetli olması gerektiğini, taraflar arasındaki yegane sözleşme sipariş formu olup buna göre ödemelerin Euro üzerinden yapılacağının kararlaştırıldığını, satışa konu ürün döviz (Euro para birimi) üzerinden satışı yapılan bir ürün olup dolayısı ile ödemenin de tek kalemde döviz ile yapılması gerektiğini, davalının ise ödemesini parça parça TL ile yaptığını, ortada likit yani tartışmasız bir durum yokken ve müvekkilinin Anayasal hak arama hürriyeti kapsamında dava açmakta hakkı bulunduğu açıkken icra tazminatına mahkum edilmesinin hukuken izah edilebilir hiç bir yanının olmadığını, açtıkları davada tedbir uygulanıp icra takibi durdurulmuş bile değilken müvekkilinin icra tazminatına mahkum edilmesinin hukuken kabul edilebilir bir durum olmadığını; Yerel Mahkemece resen hiç bir hukuki değerlendirme yapılmadığını, bilirkişi raporunun aynen geçerli kabul edildiğini, bilirkişi raporundaki sözde gerekçenin hüküm olarak verildiğini, Mahkemece hiç bir hukuki araştırma yapılmaksızın bilirkişi raporunun hüküm olarak aynen kabul edilmesi istinaf nedeni olup hükmün kaldırılması gerektiğini, mahkeme dosyasına ibraz edilmiş bu hukuka aykırı rapora itiraz ettiklerini, Yerel Mahkemece bilirkişiye verilen görevin taraflar arasındaki ticari defter ve kayıtları incelemek buna göre bir hesap raporu sunmak iken, bilirkişinin davalı yanın icra takibinde talep ettiği alacak miktarını da aşar nitelikte, ödemelerin hangi kur üzerinden kabul edilmesi gerektiği konusunda kendince afaki yorumlar katarak hiç bir hukuki yada bilimsel veya sözleşmesel temele dayanmaksızın rapor sunduğunu ve bu raporun Yerel Mahkemece kabul gördüğünü; Bilirkişi raporundaki tespitlerin aksine sipariş formu ile de sabit olduğu üzere davalı ile davacı müvekkili arasındaki uyuşmazlıkta sipariş miktarı 21.000 Euro olup bu miktar değeri üzerinden fatura kesildiğini, davalı yanca yapılan tüm TL ödemelerin ödeme günündeki TCMB Euro satış kuru üzerinden Euro para birimine çevrilerek borçtan düşüldüğünü, hükme dayanak bilirkişi tarafından sipariş konusu ürün için “22.480,32 Euro fatura kesildiği” beyan edilmişse de, bu tespitin gerçeklikle örtüşmediğinin açık olduğunu, taraflar arasındaki siparişin 21.000 Euro olduğunun her iki tarafında kabulünde yani tartışma konusu dahi olmadığı bir durumda bilirkişi tarafından bu bedelin kur farklılıkları gerekçesi ile 22.480,32 Euro’ya çıkartılmasının ne hukuki olarak ne de matematiksel olarak mümkün olmadığını, davalı yanca müvekkili şirkete verilen sipariş 21.000 Euro’luk ürün siparişi olup bu bedel için davalı yanca sipariş sözleşmesindeki anlaşmaya muhalif olarak 3 taksit Türk Lirası ile ödeme yapıldığını, üstelik bu ödemelerden bir tanesinin 27.11.2019 tarihinde tahsil edilen çek ödemesi olduğunu, her TL taksit ödemesinin müvekkili şirketçe ödeme/tahsil günündeki TCMB satış kuru üzerinden Euro para birimine çevrildiğini, bu şekilde 21.000 Euro’luk borçtan düşüldüğünü, hali hazırda müvekkilinin davalıya borcu olması bir yana davalıdan hali hazırda 562,52 Euro alacaklı olduğunu, bu alacağa ilişkin dava ve talep haklarını saklı tuttuklarını; Sipariş formundaki ibarenin bilirkişi tarafından yanlış ve yanıltıcı olarak davalı lehine yorumlandığını, bilirkişi tarafından sipariş formunda sadece “yapılan ödemelerde sipariş onay onay tarihindeki TCMB döviz satış kuru” kullanılacağı” ibaresinin geçtiği iddia edilmişse de, bu ibarenin bilirkişi tarafından rapora yazıldığı gibi olmadığını, bilirkişi tarafından ödeme ile ilgili kısmın önündeki ve arkasındaki cümlelerin kesildiğini, sadece davalı lehine olan kısmın kesilerek kullanıldığını, oysaki ilgili kısım sipariş formunda 3 numaralı bölüm olan “Ödeme ve Teslim Süresi” kısmındaki bölüm olup komple bir bütün olarak değerlendirilmek zorunda olduğunu, bu durum ne sebeple yapılmış olursa olsun kabul edilmesinin mümkün olmadığını, sipariş formu üzerinde bu konuda yazan ibarenin aynen; “Ödeme: Siparişte %50 peşin %50 teslimattan hemen önce. Ödemelerde sipariş onay tarihindeki T.C.M.B Döviz satış kuru geçerlidir. Çeklerin vade tarihindeki kur riski müşteriye aittir. Vadesi aşan ödemelere aylık %2 vade farkı uygulanır. İşverenin teminine göre teslim süresi karşılıklı görüşme ile belirlenecektir” şeklinde olduğunu, hal böyle iken bilirkişi tarafından yanlış anlaşılacak şekilde sadece davalı lehine gözüken kısmın raporda kullanılmasının kabul edilemez bir durum olduğunu; Müvekkili şirket tarafından satışı yapılan ürünlerin %99’u ithal ürünler olup hali ile Euro para birimi üzerinden pazarlandığını, müvekkili tarafından satışa sunulan ürünler için hazırlanan tüm sipariş formları genel bir formatta hazırlanmış olup Euro para birimi olarak hazırlandığını, davalı müşterinin siparişinin Euro olduğu tartışma konusu olmayıp müşteri tarafından siparişin 21.000 Euro olarak imzalandığını ve onaylandığını, sipariş Euro olduğu için de gelen TL ödemelerin geldiği gündeki TCMB satış kuru baz alınarak Euro’ya çevrildiğini, daha sonra verilen çekin normalde tahsil edildiği gündeki kur üzerinden çevrilmesi gerekirken ( Çeklerin vade tarihindeki kur riski müşteriye aittir.) müvekkilince iyi niyete istinaden verildiği tarihdeki kur baz alınarak Euro’ya çevrilip borçtan düşüldüğünü, taraflar arasındaki sipariş sözleşmesinden de anlaşılacağı üzere sipariş konusu ürünün Euro cinsi para birimi üzerinden satışının yapılması nedeni ile tüm ödemeler sırasında müşteriden ısrarla Euro ödeme istendiğini, fakat ödemelerin müvekkiline TL para birimi ile gönderildiğini; Sipariş formundaki üçüncü maddenin izahının: taraflar arasındaki tek yazılı satış belgesi olan sipariş formunda yer alan 3. maddedeki  ödeme şeklinde açıklamalarda “ödemelerde sipariş onay tarihindeki TCMB döviz satış kuru geçerlidir” ifadesinin TL olarak anlaşma yapan müşterilerinde kuru sabitlemek için kullanmış oldukları bir ibare olduğunu, TL anlaşan tüm şirket müşterilerine kur sabitlemesi yapıldığını, davalı … Soğutma ile siparişin Euro anlaşıldığını, bu yüzden gelen ödemelerin geldiği gündeki kur ile hesaplandığını, cümlenin devamındaki “Çeklerin vade tarihindeki kur riski müşteriye aittir.” ibaresinin vadeli ödeme yapan müşterilerin ödemenin vade günündeki Euro’ya çevrilecek olmasından doğacak riskin müşteriye ait olduğunun belirtilmesinin bu beyanı sabitlediğini; Davalının kötü niyetli olduğunu, davalı yanca çek ödemesinden önce iki defa TL para birimi ile havale yapıldığını, bu havalelerin o gün cari olan TCMB kuru ile Euro para birimine çevrilip borçtan düşüldüğünü, davalı yanın buna itiraz etmediğini, bu itirazın olmadığının en açık ispatının sonradan afaki gerekçelerle irade beyanın geri alındığı iddia edilen mutabakat metni olduğunu, dava dilekçesi ekinde renkli suretini sundukları mutabakat metninde 20.02.2019 tarihi itibari ile tarafların birbirinden 0(sıfır) TL alacaklı olduğunun açıkça yazıldığını, davalı yanın bu belge üzerindeki imzasının inkar edilmediğini, hal böyle iken bilirkişi tarafından hangi saikle yazıldığı belli olmayan bir şekilde müvekkilinin davaya konu icra takibindeki talebi de aşar şekilde afaki olarak 1.560,32 Euro borçlu çıkartmasının ve davanın reddine karar verilmesinin kabul edilebilir bir yanı olmadığını, yukarıda yazılı olarak izah ettikleri hususları bir tablo olarak aşağıda sunduklarını; Davalı … şirketinin müvekkilinden alacaklı değil, müvekkili şirkete 562.52 Euro borçlu olduğunu, vergi dairesi kayıtlarından gelen BA/BS formlarında tarafların fatura bilgileri kuruşuna kadar tutarken bilirkişi tarafından davalının icra takibindeki talebini de aşar şekilde müvekkiline borç çıkartmasının açıklanabilir bir tarafının olmadığını;İki tarafın tacir olduğu dikkate alındığında iki tarafın inkar edilmeyen ıslak imzası ve kaşesinin bulunduğu mutabakat zaptının ve vergi dairesinden gelen kayıtların dikkate alınmamasının izah edilebilir bir yönü olmadığını, bilirkişi tarafından davalı yanın cevap dilekçesi ekindeki tek taraflı olarak düzenlenmiş yalnızca davalının kaşesinin ve imzasının olduğu 922 Euro alacaklı olduğunun iddia edildiği fotokopi belgenin kayda değer bulunması ve bu belgeye istinaden rapor düzenlemesinin de düşündürücü olduğunu, Yerel Mahkemece bu hususların hiç irdelenmediğini; Mahkeme tarafından bilirkişiye verilen görevin tarafların ticari defter ve kayıtlarının fiziki olarak incelenmesi bu defter ve kayıtlara göre gördüğü ne ise onu rapor etmesi olduğunu, ancak bilirkişi tarafından iki taraf defterlerindeki son bakiye miktarın ne kadar olduğunun dahi rapor edilmediğini, sadece tarafların ticari defterlerin açılış ve kapanış tasdiklerinin olup olmadığı defterlerde bir tahrifat ekleme olup olmadığı noktasında rapor sunulduğunu, yapması gerekenin iki tarafın ticari defterlerinde alacak ve borç miktarının ne kadar olduğunun tespit edilmesi olduğunu, ödeme hususunu düzenleyen 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu (Yeni) madde 99 un değerlendirilmediğini; Davalı ile müvekkili arasındaki sözleşmeye konu mal Euro para birimi üzerinden kararlaştırılmış bir mal olup ödemesinin de davalıdan Euro olarak talep edildiğini ve kararlaştırıldığını, faturanın Euro üzerinden keşide edildiğini, davalı yan buna rağmen TL olarak ödeme yaptığı için de gelen her TL ödemesinin o gün cari olan TCMB Euro satış kuru üzerinden Euro para birimine çevrilerek borçlu davalının hesabından düşüldüğünü beyanla Yerel Mahkemece verilen kararın kaldırılmasına, davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, ilamsız icra takibi nedeniyle borçlu olmadığının tespiti talebine ilişkindir. Mahkemece yukarıda açıklanan gerekçe ile davanın reddine ve davacı aleyhine %20 oranında tazminata karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. Davalı tarafça davalı aleyhine başlatılan İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile tahsili talep edilen 6.838,44 TL alacağın dayanağı olarak 16.07.2019 tarihli ihtarname vs delil gösterilmiş, başkaca bir açıklama yapılmamıştır. Davalı tarafından davacıya gönderilen 16.07.2019 tarihli Noter ihtarnamesinde; davacının 28.01.2019 tarihli, … numaralı ve 6.608 Euro bedelli faturaya istinaden kuru 7 TL olarak kabul etmesi ile karşılığını 46.256,00 TL olarak belirlediği, Merkez Bankası kurunun ise 5.965,40 TL olduğu, bu şekilde 6.836,44 TL tutarında bir fark meydana geldiği, kurun 7 TL olarak alınmasının kabul edilmediği beyan edilerek 6.836,44 TL’nin 7 iş günü içerisinde ödenmesi ihtar edilmiştir. Taraflar arasındaki ticari ilişki, dosyada mübrez davalı tarafından düzenlenmiş ve davacı tarafından imzalanmış teklif formuna dayanmaktadır. Söz konusu teklif formunda satış bedeli 21.000 Euro olarak belirlenmiş, ödeme ve teslim süresi başlıklı 3. maddesinde; … ödemelerde sipariş onay tarihindeki TCMB döviz satış kurunun geçerli olduğu kabul edilmiştir. Bundan başka dosyada, davalı tarafından yapılan birisi 60.000 TL, diğeri 29.874,80 TL tutarlı banka havalesi dekontu, davacı tarafından düzenlenmiş 13.08.2018 tarihli, … seri numaralı, KDV hariç 46.195,03 TL tutarlı ve üzerinde kur:5.6171 Euro açıklaması bulunan fatura, 16.08.2018 tarihli, … seri numaralı, KDV hariç 6.168 Euro tutarlı fatura, 28.01.2019 tarihli, … seri numaralı, KDV hariç 6.608 Euro tutarlı ve üzerinde kur:7 Euro açıklaması ile altında “tarafımızdan düzeltilmiştir.” ibaresinin yer aldığı fatura, davacı tarafından düzenlenen ve davalı tarafından 20.02.2019 tarihi itibariyle hesap bakiyesinin “0” olduğunu bildirir kaşe ve imzalı cari hesap mutabakatı, davacı tarafından 19.02.2019 tarihinde gönderilen ve 437 TL alacaklı olduğunu bildirir maile karşılık, davalı tarafından davacıya 21.02.2019 tarihinde gönderilen ve 922 Euro alacaklı olduğunu bildirir mail çıktısı bulunmaktadır. Mahkemece, mali bilirkişiden sunulan deliller ile tarafların ticari defter ve kayıtları üzerinde inceleme yapılarak rapor alınmasına karar verilmiş ve alınan kök bilirkişi raporunda, tarafların ticari defterlerindeki alacak-borç durumu gösterilmeksizin TL hesap bakiyelerinin tuttuğu, Euro hesap bakiyelerinde ise farklılıkların olduğu beyan edilerek, davacı tarafından düzenlenen faturalar yönünden üzerlerinde yer alan kur, davalı tarafından yapılan ödemeler yönünden ise, çek için çekin keşide tarihinden bir gün öncesi, banka havaleleri içinse hangi tarih olduğu anlaşılamayan ve teklif formunun 3. maddesi uyarınca sipariş onay tarihi olduğu ifade edilen tarihler esas alınarak bir hesaplama yapılmış, netice olarak davacı tarafından 22.480,32 Euro tutarında fatura düzenlendiği, davalı tarafından ise 24.040,53 Euro ödeme yapıldığı, dolayısıyla 1.560,21 Euro fazla ödeme olduğu ve davacının bu miktar yönünden borçlu bulunduğu tespit edilmiş, bu rapora davacı vekilince detaylı bir şekilde itiraz edilmiş, Mahkemece bilirkişiden, herhangi bir yönlendirme yapılmaksızın davacı vekilinin itirazlarını karşılamak üzere ek rapor alınmasına karar verilmiş, bilirkişi ek raporunda davacı vekilinin itirazları karşılanmadığı gibi, bu kez davalının yaptığı iki adet banka havalesi ile ödemenin sözleşme tarihi olan 16.07.2018 tarihli kur nazara alınarak hesaplama yapıldığı beyan edilmek suretiyle davacının yapılan fazla ödeme nedeniyle davalıya 1.618,44 Euro borçlu olduğu tespit edilmiş, raporda taraflar arasındaki ödeme ve faturaların ticari defterlerinde ne şekilde kayıtlı olduğu, her bir para cinsi yönünden tutulan hesaplar arasında ne gibi farklılıklar olduğu, bu farklılığın neden kaynaklandığı, fiili bir uygulamanın oluşup oluşmadığı açıklanmamış, davacı vekilince bu rapora da detaylı şekilde itiraz edilmiş, Mahkemece itirazları karşılar bir rapor alınmaksızın ve herhangi bir hukuki ya da dosyadaki diğer delillerin de değerlendirmesini içerir bir gerekçe gösterilmeksizin, denetlenemeyen bilirkişi raporu esas alınarak davanın reddine karar verildiği anlaşılmıştır. Yukarıda açıklandığı üzere dava, icra takibi nedeniyle borçlu olmadığının tespiti talebine ilişkin bir dava olup ispat yükü alacaklı olduğunu iddia eden davalı taraftadır. Davalı taraf icra takibinde borcun sebebi olarak 16.07.2019 tarihli ihtarnameyi göstermiştir. Bu ihtarname içeriğinde yapmış olduğu TL ödemeler ile ilgili kur hesaplamasının yanlış yapıldığı, farklı bir kurun esas alındığı ya da alınması gerektiği, sözleşmeye aykırı davranıldığına yönelik bir itirazda bulunmadığı gibi, davacı tarafından Euro bedelli olarak düzenlendiği anlaşılan ancak dosyada yalnızca iki tanesi bulunan üç faturadan, 28.01.2019 tarihli, … seri numaralı, KDV hariç 6.608 Euro tutarlı olan ve üzerinde kur:7 Euro açıklaması bulunan fatura dışındaki faturalara da itiraz etmemiştir. Cevap dilekçesinde de alacağın, anılan 6.608 Euro bedelli faturadan kaynaklı fazla ödeme olduğu açıklanmıştır. Dolayısıyla uyuşmazlığın bu faturadan kaynaklandığı anlaşılmaktadır. Dosya kapsamına göre; taraflar arasında imzalı teklif formunda satış bedelinin 21.000 Euro olduğu, davalı tarafından ödemelerin TL olarak yapıldığı, davacı tarafından ilk yapılan 60.000 TL tutarlı ödemenin Euro’ya çevrildiği ve ardından Euro bedelli fatura düzenlendiği, ardından yapılan 29.874,80 TL ödemenin Euro’ya çevrildiği ve hesaptan mahsup edilerek Euro bedelli ikinci faturanın düzenlendiği, ardından çekle yapılan TL ödemenin de Euro’ya çevrildiği ve son Euro bedelli faturanın düzenlendiği, davalı tarafın, önceki Euro bedelli faturalardaki kura itiraz etmediği gibi, 28.01.2019 tarihli ve 6.608 Euro bedelli faturaya da süresi içerisinde itiraz etmediği, davaya konu faturada kurun 7 TL olarak gösterildiği, yasal olarak TL üzerinden fatura düzenlenmesi gerektiğinden davacı tarafından her üç Euro bedelli fatura karşılığı TL bedelli fatura düzenlendiği ve bağlı olduğu Vergi Dairesi’ne BS formu ile bildirildiği, davalı tarafından da TL bedelli bu üç faturanın BA formu ile bağlı olduğu Vergi Dairesine bildirildiği, taraflar arasında bir mutabakatsızlık olmadığı, davalı tarafından süresi içerisinde itiraz edilmeyen fatura içeriğinin kesinleştiği, kaldı ki 20.02.2019 tarihli cari hesap mutabakatında da davalının hesap bakiyesini sıfır olarak bildirdiği, bu tarihten sonra gönderilen mailin hukuki bir değerinin bulunmadığı ve netice olarak davacının davalıya borçlu olmadığı, davalının alacağını ispat edemediği, bununla birlikte davacı tarafından da, icra takibinin kötü niyetli olarak yapıldığı ispat edilemediğinden Mahkemece davanın kabulüne ve şartları oluşmayan kötü niyet tazminatı talebinin reddine karar verilmesi gerekirken, davanın reddine ve davalının tazminat talebinin kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olmuştur. Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile, Mahkemece deliller toplanılmış olup, yeniden yargılama yapılmasını gerektirir bir husus bulunmadığından HMK’nın 353/1-b-2 maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının kaldırılması, Dairemizce esas hakkında yeniden hüküm kurulması gerektiği kanaatine varılmış ve aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1- Davacının istinaf başvurusunun KABULÜ ile; İstanbul Anadolu 11. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 02/02/2021 tarih ve 2019/884 Esas – 2021/89 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-b-2 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, Dairemizce yeniden hüküm kurulmak suretiyle; 2-Davanın KABULÜ İLE; davacının İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası nedeniyle davalıya borçlu olmadığının tespitine,3-Davacının şartları oluşmayan kötü niyet tazminatı talebinin reddine,
İLK DERECE MAHKEMESİ YÖNÜNDEN: 4-Dairemiz karar tarihi itibariyle alınması gereken 467,13 TL karar harcından, davacı tarafından dava açılırken peşin olarak yatırılan 189,89 TL (116,79 TL+73,10 TL) harcın mahsubu ile bakiye 277,24 TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 5-Davacı tarafından yatırılan 44,40 TL başvuru harcı ve 189,89 TL peşin harç olmak üzere toplam 234,29‬ TL harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 6-Davacı tarafından yargılama sırasında sarf edildiği anlaşılan 80,5‬0 TL tebligat/posta gideri ile 1.000,00 TL (650,00 TL+ 350, 00 TL) bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 1.080,50 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 7-Davacı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden Dairemiz karar tarihinde yürürlükte olan AAÜT uyarınca hesap ve takdir olunan 6.838,44 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 8-Kullanılmayan gider avansı varsa talep halinde avansı yatırana iadesine,
İSTİNAF YÖNÜNDEN: 9-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davacı tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 59,30 TL istinaf karar harcının talep halinde davacıya iadesine, 10-Davacı tarafından istinaf aşamasında sarf edilen 162,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile 48,50 TL dosyanın Bölge Adliye Mahkemesine gidiş- dönüş gideri olmak üzere toplam 210,6‬0 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 11-Artan gider avansı olması halinde avansı yatıran tarafa iadesine, 12-Kararın ilk derece mahkemesi tarafından taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 05/10/2023 tarihinde HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.