Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/1021 E. 2023/1704 K. 02.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/1021
KARAR NO: 2023/1704
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME: İSTANBUL 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 28/12/2020
DOSYA NUMARASI : 2016/895 Esas – 2020/889 Karar
DAVA: Menfi Tespit
BİRLEŞEN İSTANBUL 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİNİN
2016/1214 ESAS SAYILI DOSYASI
DAVA: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ : 02/11/2023
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı asıl dosyada davacı- birleşen dosyada davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ:
ASIL DAVADA; Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı bankanın 24.06.2014 ve 11.05.2015 tarihli ve farklı bedelli iki ayrı genel kredi sözleşmesinin işine gelen sayfalarını birleştirerek tek bir sözleşme gibi gösterdiğini, bu usulsüzlükte müvekkilinin imzası dahi bulunmayan 11.05.2015 tarihli genel kredi sözleşmesinden doğan borcun da kefili olduğu iddiası ile haksız ve hukuka aykırı olarak İstanbul … İcra Dairesinin … E. sayılı dosyası ile icra takibine geçildiğini, kredi alan asıl borçlu … Şirketinin kredilerine karşılık müvekkilinin imzası bulunmamasına rağmen tüm genel kedi sözleşmeleri art arda eklenerek adeta tek bir sözleşmeymiş gibi haksız ve hukuka aykırı olarak alacak talebinde bulunulduğunu, birleştirilen genel kredi sözleşmelerinin, birincisi 24.06.2014 tarih, 2.000.000TL bedelli, ikincisinin ise 11.09.2015 tarihli ve 1.000.000 TL bedelli olduğunu, ilk sözleşmeye konu borcun ödendiğini, müvekkilinin ikinci genel kredi sözleşmesine kefil olma iradesinin olmadığını, 11.05.2015 tarihli ikinci sözleşmede davacı müvekkilinin kefil sıfatıyla hiçbir şekilde imzası bulunmadığını, öte yandan ilk kredi sözleşmesi olan 24.06.2014 tarihli sözleşmeye ise müvekkilinin iradesi yanıltılarak ve kefil olduğunu bilmeden oldu bittiye getirerek imzalanması gereken eksik evraklar olduğu söylenerek kefil sıfatıyla banka çalışanlarınca imzasının alındığını, ancak bu imzanın da 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu ve yerleşik Yargıtay İçtihatları uyarınca kefalet için yeterli olmadığının belli olduğunu, anılan kredi sözleşmelerinin kanuna aykırı ve kanunun aradığı hiçbir şartı taşımadığını, davalı banka çalışanlarının hukuka aykırı bu işlemler ile aynı zamanda suç işlediklerini, ayrıca müvekkilinin evli olması nedeniyle eşinin rızası alınmadan kefil olamayacağını, TBK.m.584/I hükmü uyarınca, eşlerden biri Mahkemece verilmiş bir ayrılık kararı olmadıkça veya yasal olarak ayrı yaşama hakkı doğmadıkça, ancak diğerinin yazılı rızasıyla kefil olabileceğini, eşin rızası alınmadan imzalanan sözleşmelerin geçersiz olduğunu, asıl borcun sözleşmede yeteri kadar tanımlanmadığını, kefalet tutarının belirli veya belirlenebilir olmadığını, bu nedenlerle sözleşmenin, en azından kefil yönünden geçersiz olduğunu, asıl borçluya başvurmadan ve temerrüt gerçekleşmeden, muaccel dahi olmayan alacağın müteselsil kefilden haksız ve hukuka aykırı biçimde tahsili yoluna gidildiğini, davalı bankanın TBK.m.586/I hükmünde ihtar yapmadığını, rehinle temin edilen alacak için TBK. m.586/2 hükmüne aykırı ve aynı alacak için mükerrer olacak biçimde rehin takibi ve ilamsız icra takibi yapıldığını, belirterek davacı hakkında başlatılan icra takibinin durdurulması ve İstanbul … İcra Müdürlüğünün … E. sayılı haksız ve kötüniyetli icra takibi ile dayanak sözleşmelerde müvekkili …’ ın davalıya borçlu olmadığının tespitine ve kötü niyet tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; … Tic. A.Ş.ne 24/06/2014 tarihinde gayri nakdi kredi kullandırıldığını, (… seri nolu 300.000 TL teminat mektubu), ilgili mektup için Genel Kredi Sözleşmesinin 24/06/2014 tarihinde imzalandığını, kredinin imzalandığı tarihte davacı … firmanın yetkilisi olduğunu, ayrıca kredi sözleşmesini müşterek ve müteselsil kefil sıfatıyla imzaladığını, teminat mektubunun nakde dönüşmesi sebebiyle müvekkili banka tarafından nakdi krediye dönüşen alacağının tahsili için yasal takibe geçildiğini, İstanbul … İcra Müdürlüğünün … E. sayılı dosyası incelendiğinde takibin dayanağı olarak gayri nakdi kredi olarak kullandırılan teminat mektubunun risk numarası yazıldığını, takip miktarı olarak asıl alacağın mektup tutarı olduğunu, bu teminat mektubunun imzalanan genel kredi sözleşmesine dayanak olarak imzalandığını, başlatılan takip sonrasında davacı taraf ile yapılan görüşmede ödeme planı konusunda mutabakata varıldığını ve 124.586,74 TL tahsilat sağlandığını, sonrasında ödeme planına riayet edilmemesi üzerine takip işlemlerinin kaldığı yerden devam ettiğini, davacı tarafın zaman kazanmak için iş bu davayı açtığını, davacının bahsettiği gibi bir genel kredi sözleşmesi olmadığını, belirtilen seri nosunun risk numarası olduğunu, … risk 24/06/2014 tarihinde davacı tarafın şirket yetkilisi ve ayrıca kefili olduğu belirtilen şirkete gayri nakdi olan kullandırılan teminat mektubunun risk numarası olduğunu, davacının iddialarının yersiz olduğunu belirterek davanın reddini talep etmiştir.
BİRLEŞEN DAVADA; Birleşen davada, davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili bankanın Büyükçekmece Şubesi ile … San. Tic. A.Ş. arasında imzalanan kredi genel sözleşmesine istinaden borçlu şirkete kredi açıldığını ve kullandırıldığını, davalıların müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla kredi sözleşmesini imzaladıklarını, bu nedenle asıl borçluyla birlikte aynı derecede borçtan sorumlu olduklarını, kredi borcunun ödenmemesi üzerine, sözleşmenin bankaya vermiş olduğu yetkiye istinaden, kredi hesabı kesilerek, borçlulara Beşiktaş … Noterliğinin 13.07.2015 tarih ve … yevmiye nolu ihtarnamesi ile borcun ferileriyle birlikte ödenmesinin ihtar edildiğini, ihtarnameye rağmen borcun ödenmemesi üzerine borçlular hakkında İstanbul … İcra Müdürlüğünün … E. sayılı dosyası ile toplam 314.700,24 TL üzerinden 20.08.2015 tarihinde ilamsız icra takibi açıldığını, takip tarihinden sonra borçlu firma ile müvekkili banka arasından yapılan ödeme planına istinaden haricen tahsilat ile 11.09 2015 tarihinde 30.000 TL, 22.10.2015 tarihinde 31.469,03 TL, 30.11.2015 tarihinde 31.469,03 TL ve 18.01.2016 tarihinde 31.470 TL ile toplamda 124.586,76 TL tahsilat sağlandığını, dosya riskine yapılan tahsilatlar takibin infazında dikkate alınacağını, davalı-borçlular İcra Müdürlüğüne sunduğu dilekçede borca itiraz ettiğini, davalıların iş bu itirazları haksız ve mesnetsiz olduğunu, bu nedenle itirazlarının iptal edilerek takibin devamına ve icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; öncelikle davanın dava konusu ve mahiyeti aynı olan İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/895 E. sayılı dosyası ile birleştirilmesine, bu mümkün görülmez ise menfi tespit davasının sonra açılan huzurdaki itirazın iptali davasında bekletici mesele yapılmasına, davacı bankanın usulsüz işlemler yaparak daha önce akdedilen 24/06/2014 tarihli Genel Kredi Sözleşmesindeki müvekkilinin kefalete ilişkin imzasının sanki 11/05/2015 tarihli sözleşmeden doğan borcu da kapsamış gibi göstermeye çalıştığını, kefilin kendi imzası bulunmayan kendi imzasından doğan borçtan dolayı sorumlu olmayacağını, davacının mükerrer takip yaptığını, İstanbul …. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takip yaptığını, davacı bankanın asıl kredi borçlusundan olan alacağının icra takibi ile talep edilen alacak miktarından çok daha az olduğunu, müvekkilinin evli olması nedeniyle eş rızası gerektiğini, ancak müvekkilinin eş rızasının alınmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Diğer davalı …in davaya karşı cevap vermediği anlaşılmıştır.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 28/12/2020 tarih ve 2016/895 Esas – 2020/889 Karar sayılı kararı ile; ” Asıl Dava; menfi tespit, Birleşen dava, itirazın iptali davasıdır. İstanbul … İcra Müdürlüğünün … E. sayılı dosyası celp edilmiş, taraf delilleri toplanmış ve bilirkişi raporu ve ek rapor alınmıştır. İstanbul …. İcra Müdürlüğünün … E. sayılı dosyasının incelenmesinde; Birleşen davada davacı … Bankası tarafından davalı … ve dava dışı şirketler aleyhine; 300.000 TL asıl alacak, 13.650 TL işlemiş faiz, 682,50 TL BSMV toplamı ile 367,74 TL ihtarname masrafı olmak üzere toplam 314.700,24 TL alacak için ilamsız icra takibi yapıldığı, birleşen davada davalılar … ve … tarafından süresinde itiraz edilmesi neticesinde takibin durduğu ve bu davanın süresi içerisinde açıldığı anlaşılmıştır.İstanbul 25. İcra Hukuk Mahkemesinin 2018/333 Esas- 2018/300 Karar sayılı ilamının incelenmesinde; Asıl davanın davacısı ve birleşen davanın davalısı … tarafından asıl davanın davalısı birleşen davanın davacısı … aleyhine takibin iptaline ilişkin İstanbul 25. İcra Hukuk Mahkemesinin 2018/333 Esas sayılı davası açıldığı, yapılan yargılama sonucunda 25/10/2018 tarihli karar ile davanın kabulüne, … yönünden İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasındaki takibin iptaline karar verildiği, bu kararın istinaf edilmesi üzerine İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesinin 03/07/2019 tarih ve 2018/3278 Esas- 2019/1199 Karar sayılı ilamı ile, istinaf başvurusunun esastan reddine karar verildiği ve bu kararın temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 29/06/2020 tarihli kararı ile, onanarak kararın kesinleştiği anlaşılmıştır. Bilirkişi … Mahkememize sunduğu 03/07/2017 tarihli bilirkişi raporunda, Davacı bankanın Büyükçekmece Şubesi ile dava dışı …San. ve Tic. A.Ş. arasında akdedilen 24/06/2014 tarihli 2.000.000 TL tutarlı kredi Genel Sözleşmesini davalı … müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatı ile imzaladığını, sözleşmede kefalet limiti tutarı davalı kefil … kendi el yazısı ile 2.000.000 TL olarak belirlediği, taraflar arasında ilk akdedilen 24/06/2014 tarihli 2.000.000 TL tutarlı kredi genel sözleşmesine atfen davacı banka, dava dışı … San ve Tic. A.Ş. lehine … A.Ş’ne hitaben 24/06/2014 düzenleme tarih, 300.000 TL tutarlı, … Nolu ve 09/07/2015 vade tarihli teminat mektubunu düzenleyerek verdiğini, Teminat Mektubunun nakde çevrilmesi sonucu banka alacağının doğduğunu, alacağın dayanağının da sözü edilen 24/06/2014 tarihli Genel Kredi Sözleşmesinin teşkil ettiğini, davalı kefil …’ın da ilk akdedilen 24.06.2014 tarihli 2.000.000 TL limitli Genel Kredi Sözleşmesine kefil olduğunu, dolayısıyla kefilin kefalet sorumluluğunun iş bu sözleşme ile doğduğunu, sorumluluk limitinin de 2.000.000TL olduğunu, davacı bankanın 20.08.2015 takip tarihi itibariyle teminat mektubu kredisinden kaynaklanan hesabı için dava dışı asıl borçlu şirketten 300.000 TL asıl alacak, 13.000 TL işlemiş akdi ve temerrüt faizi 650.000 TL %5 gider vergisi, 367,74 TL ihtarname masrafı olmak üzere toplam 314.017,74TL alacağının bulunduğunu, borç tamamen ödeninceye kadar asıl alacak 300.000TL üzerinden %39 oranlardan işleyecek temerrüt faizi ve faizin %5 oranında gider vergisi ile birlikte talep edilebileceğini, davalı kefil … yönünden sorumluluk tutarının; kefil, kural olarak kredi sözleşmesinin limiti ile sınırlı olarak sorumlu olduğunu, bu limit dışında ancak temerrüdün sonuçlarından sorumlu tutulabiliceğini, bu durumda 24.06.2014 tarihinde 2.000.000 TL limitli Genel Kredi Sözleşmesini davalı …’ın müteselsil kefil sıfatı ile imzaladığını, davalı kefilin sorumluluk tutarı 2.000.000 TL, hesaplanan toplam asıl alacağın toplam 300.000 TL borcun üzerinde olması nedeniyle, tahsilde tekerrür olmamak üzere borcun tamamından sorumlu olacağını, takip tarihinden sonra borçlu firma ile yapılan ödeme planına istinaden haricen tahsilat ile 11.09.2015 tarihinde 30.000 TL, 22.10.2015 tarihinde 31.469,03 TL, 31/11/2015 tarihinde 31.469,03 TL ve 18/11/2015 tarihinde 31.470TL ile toplamda 124.586,76 TL tahsilat sağlandığını, dosya riskine yapılan tahsilatların takibin infazında dikkate alınacağını belirtmiştir.Bilirkişi … Mahkememize sunduğu 03/01/2018 tarihli ek raporunda; taraf vekillerinin ibraz etmiş olduğu, kredi sözleşmeleri, hesap kat ihtarnamesi, teminat mektubu fotokopisi icra dosyası ve sunulu tüm belgelerin incelenmesi ve değerlendirilmesi neticesinde; davacı bankanın 14.12.2016 dava tarihi itibariyle Teminat mektubu kredisinden kaynaklanan hesabı için dava dışı asıl borçlu şirketten 421.246.54 TL borç toplamından, 124.408.06 TL ödemeleri tenzil edildikten sonra; 176.956.94 TL Asıl alacak, 113.822.66 TL işlemiş temerrüt faizi 5.691.13 %5 Gider vergisi, 367.74 TL ihtarname masrafı olmak üzere toplam 296.838.48TL alacağı bulunduğunun hesaplandığını, Mahkemece; İlk GKS ile kullanılan gayri nakdi kredi 24.06.2015 tarihinde sona erdiği, davacının 11.05.2015 tarihli GKS ile kullanılan krediden sorumlu olmadığı, Davacı banka ile asıl borçlu arasında akdedilen 11.05.2015 tarihli yeni ve müstakil bir GKS bulunduğu ve ilk GKS ile kullanılan gayri nakdi kredi 24.06.2015 tarihinde sona erdiği kabul edilmesi halinde; Dava dışı asıl borçlu şirket için hesaplanan 176.956.94 TL asıl alacak, 113.822.66 TL işlemiş temerrüt faizi 5.691.13 %5 gider vergisi, 367.74 TL ihtarname masrafı olmak üzere toplam 296.838.48 TL borçtan davalı kefil …’ın sorumlu olamayacağı,Mahkemece; Borcun yapılandırıldığı, bir kısım taksitlerin ödendiği, ancak borcun tamamının kapatılmadığı veya tasfiye edilmediği, bu halde 24.06.2014 tarihli GKS hükümlerinin halen devam ettiği, dava tarihi itibariyle borcun da devam ettiği, dolayısıyla davalı kefil …’ın kefalet riskinin de devam ettiği kabul edilmesi halinde; davacı banka ile asıl borçlu arasında akdedilen ilk GKS ile kullanılan gayri nakdi krediden dolayı dava dışı asıl borçlu şirket için hesaplanan 176.956.94 TL asıl alacak, 113.822.66 TL işlemiş temerrüt faizi 5.691.13 %5 gider vergisi, 367.74 TL ihtarname masrafı olmak üzere toplam 296.838.48 TL borç tutarının, davalı kefil …’ın kefalet limiti tutarı; 2.000.000 TL kapsamında kaldığından tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla borçtan sorumlu tutacağını belirtmiştir. Bilirkişi … Mahkememize sunduğu 09/03/2018 tarihli ek raporunda; daha önce verilen ek raporda, birleşen davada diğer davalı … yönünden rapor hazırlanmadığı anlaşıldığından, Mahkemece; ilk GKS ile kullanılan gayri nakdi kredi 24.06.2015 tarihinde sona erdiği, Davacı banka ile asıl borçlu arasında akdedilen 11.05.2015 tarihli yeni ve müstakil bir GKS olduğu ve ilk GKS ile kullanılan gayri nakdi kredi 24.06.2015 tarihinde sona erdiği hususlarının kabul edilmesi halinde; dava dışı asıl borçlu şirket için hesaplanan 176.956.94 TL asıl alacak, 113.822.66 TL işlemiş temerrüt faizi 5.691.13 %5 gider vergisi, 367.74 TL ihtarname masrafı olmak üzere toplam 296.838.48 TL borçtan, davalı kefil …’in kefalet limiti tutarı; 1.000.000 TL kapsamında kaldığından tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla davalı kefil … borçtan sorumlu tutulacağını, Mahkemece; Borcun yapılandırıldığı, bir kısım taksitlerin ödendiği, ancak borcun tamamının kapatılmadığı veya tasfiye edilmediği, bu halde 24.06.2014 tarihli GKS hükümlerinin halen devam ettiği, dava tarihi itibariyle borcun da devam ettiği hususlarının kabul edilmesi halinde; davacı banka ile asıl borçlu arasında akdedilen ilk GKS ile kullanılan gayri nakdi krediden dolayı dava dışı asıl borçlu şirket için hesaplanan 176.956.94 TL asıl alacak, 113.822.66 TL işlemiş temerrüt faizi 5.691.13 %5 gider vergisi, 367.74 TL ihtarname masrafı olmak üzere toplam 296.838,48 TL borç tutarından, davalı kefil …’in sorumlu tutulamayacağını belirtmiştir. Bilirkişi … Mahkememize sunduğu 22/09/2020 tarihli bilirkişi raporunda; taraflar arasındaki uyuşmazlığın GKS kefaletten kaynaklandığını, taraflar arasında imzalanan 2 adet Kredi Genel Sözleşmesi bulunduğunu, 24.06.2014 tarihli 2.000.000 TL tutarlı Kredi Genel Sözleşmesinde davalı … müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatı ile imzasının bulunduğunu, 11.05.2015 tarihli 1.000.000 TL tutarlı Kredi Genel sözleşmesinde diğer davalı …’in müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatı ile imzasının bulunduğunu, davalı kefil …’ın 11.05.2015 tarihli 1.000.000 TL tutarlı Kredi Genel Sözleşmesinde kefalet imzası bulunmadığı, bu nedenle iş bu sözleşmeden dolayı kefalet sorumluluğunun bulunmadığını, dava konusu banka alacağının 24.06.2014 tarihinde verilen 300.000 TL bedelli teminat mektubunun dayanağının ise 24.06.2014 tarihli Genel Kredi Sözleşmesini teşkil ettiğini, Mahkemece; Dava konusu 300.000.00 TL bedelli Teminat Mektubunun dayanağının 24.06.2014 tarihli GKS hükümlerin olduğu ve bu sözleşmenin halen devam ettiği, dava konusu borcun yapılandırıldığı, bir kısım taksitlerin ödendiği, ancak borcun tamamının kapatılmadığı ve dava tarihi itibariyle borcun da devam ettiği, hususlarının kabul edilmesi halinde; o halde davalı kefil …’ın kefalet riskinin de devam ettiği hususları kabul edilmesi halinde hesaplanan borçtan davalı kefil … sorumlu olduğunu, davacı bankanın 20/08/2015 takip tarihi itibariyle; 300.000 TL asıl alacak, 12.350 TL işlenmiş faiz, 617,50 TL BSMV ile 367.74TL ihtar masrafı olmak üzere toplam 312.967,50 TL alacaklı olduğu, davacı bankanın borç tamamen ödeninceye kadar asıl alacak, üzerinden yıllık %39 temerrüt faizi ve faizin %5 gider vergisi ile birlikte talep edilebileceğini,Mahkemece; 24.06.2015 tarihli İlk GKS ile kullanılan gayri nakdi kredi 24.06.2015 tarihinde sona erdiği, davacının 11.05.2015 tarihli GKS ile kullanılan krediden sorumlu olmadığı, davacı banka ile asıl borçlu arasında akdedilen 11.05.2015 tarihli yeni ve müstakil bir GKS bulunduğu ve ilk GKS ile kullanılan gayri nakdi kredinin 24.06.2015 tarihinde sona erdiği, hususlarının kabul edilmesi halinde yukarıda tarafınca hesaplanan borçtan davalı kefil … sorumlu olamayacağını,Mahkemece; 24.06.2015 tarihli İlk GKS ile kullanılan gayri nakdi kredinin 24.06.2015 tarihinde sona erdiği, davacı banka ile asıl borçlu arasında akdedilen 11.05.2015 tarihli yeni ve müstakil bir GKS olduğu ve ilk GKS ile kullanılan gayri nakdi kredi 24.06.2015 tarihinde sona erdiği, hususları kabul edilmesi halinde borçtan davalı kefil … sorumlu olduğunu,Mahkememizce; Borcun yapılandırıldığı, bir kısım taksitlerin ödendiği, ancak borcun tamamının kapatılmadığı veya tasfiye edilmediği, bu halde 24.06.2014 tarihli GKS hükümlerinin halen devam ettiği, dava tarihi itibariyle borcun da devam ettiği, hususlarının kabul edilmesi halinde yukarıda taraflarınca hesaplanan borçtan davalı kefil … sorumlu tutulamayacağını belirtmiştir. Mahkememizce toplanan tüm deliller birlikte değerlendirildiğinde; asıl davada davacı, birleşen davada davalı … Bankasının Büyükçekmece Şubesi ile dava dışı … San. ve Tic. A.Ş. arasında akdedilen 24/06/2014 tarihli 2.000.000 TL tutarlı Genel Kredi Sözleşmesini davalı … müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatı ile imzaladığı, sözleşmede kefalet limiti tutarının davalı kefil … kendi el yazısı ile 2.000.000 TL olarak belirlendiği, bu tarihte … şirket yetkilisi olduğu, taraflar arasında ilk akdedilen 24/06/2014 tarihli 2.000.000 TL tutarlı genel sözleşmesine atfen bankanın, dava dışı … San ve Tic. A.Ş. lehine …A.Ş.’ne hitaben 24/06/2014 düzenleme tarihli, 300.000 TL tutarlı ve 09/07/2015 vade tarihli teminat mektubunu düzenleyerek verdiği, asıl davada davacı, birleşen davada davalı … Bankasının Büyükçekmece Şubesi ile dava dışı ..San. ve Tic. A.Ş. arasında akdedilen 11/05/2015 tarihli 1.000.000 TL tutarlı Genel Kredi Sözleşmesini davalı …’in müteselsil kefil sıfatı ile imzaladığı, sözleşmede kefalet limiti tutarının davalı kefil …’in kendi el yazısı ile 1.000.000 TL olarak belirlendiği, teminat mektubunun …A.Ş. tarafından 09/07/2015 tarihinde nakde çevrilmesinin talep edildiği, bankanın da bu talebi yerine getirerek teminat mektubunu nakde çevirdiği ve borcun Vakıfbank tarafından kat edildiği, teminat mektubunun 24/06/2014 düzenleme tarihli olduğu ve asıl davada davacı, birleşen davada davalı … müteselsil kefil olarak imzaladığı 24/06/2014 tarihli Genel Kredi Sözleşmesine istinaden verildiği, bu nedenle asıl davada davacı, birleşen davada davalı …ın borçtan dolayı sorumlu olduğu, borcun yapılandırıldığı, bir kısım taksitlerin ödendiği, ancak borcun tamamının kapatılmadığı ve tasfiye edilmediği, bu halde 24.06.2014 tarihli GKS hükümlerinin halen devam ettiği, dava tarihi itibariyle borcun da devam ettiği, dolayısıyla davalı kefil …’ın kefaletinin devam ettiği, … müteselsil kefil olarak imzaladığı Genel Kredi Sözleşmesi 11/05/2015 tarihli ise de, doğmuş ve doğacak borçlar için kefalet verildiğinden davalı …’in de borçtan dolayı sorumlu olduğu mahkememizce kabul edilmiştir.Her ne kadar asıl davada davacı, birleşen davada davalı …’ın evli olması nedeniyle eş rızası gerektiği iddia edilmiş ise de, ihtiyati haciz kararına itiraza karşı istinaf incelemesini yapan İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesinin 2017/294 Esas 2017/306 Karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere borçlu şirket yetkilisi olması nedeniyle TBK’nın 584/3. maddesi gereğince eş muvafakatına gerek olmadığı, 2. Kredi Sözleşmesinde asıl davada davacı, birleşen davada davalı …’ın imzasının bulunmaması, 2. Kredi sözleşme tarihinde hisselerini devretmesi ve bu devre ilişkin belgeleri bankaya göndermiş olması nedeniyle borçlu olmadığı iddia edilmiş ise de; 24/06/2014 tarihli 1. Kredi sözleşmesinde müteselsil kefil olarak yer alan …’ın sorumluluğunun 2. Kredi sözleşmesinin imzalanmasıyla sona ermeyeceği, 1. Kredi sözleşmesindeki yükümlülüklerini yerine getirmeden kefalet sorumluluğundan kurtulamayacağı, 2. Kredi sözleşmesi sırasında şirket hisselerini devretmesinin kefalet sorumluluğuna bir etkisinin bulunmadığı anlaşıldığından, asıl davada davacı …’ın icra takibine dayanak sözleşmeden dolayı davalı bankaya borçlu olmadığının tespiti davasının reddine, icra takibinden dolayı borçlu olmadığı davasının ise icra takibinin İstanbul 25. İcra Hukuk Mahkemesinin 2018/333 Esas- 2018/300 Karar sayılı ilamı ile, bu davacı yönünden iptal edilmiş olması nedeniyle konusuz kaldığından karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir. Birleşen davada, davalı … yönünden icra takibinin İstanbul 25. İcra Hukuk Mahkemesinin 2018/333 Esas- 2018/300 Karar sayılı ilamı ile, bu davalı yönünden iptal edilmiş olması nedeniyle, itirazın iptali davası konusuz kaldığından bu davalı hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.Birleşen davada; Davalı … yönünden icra takibinin iptal edilmemiş olması göz önüne alınarak Genel Kredi Sözleşmesi, icra takibi, bilirkişi rapor ve ek raporları ile tüm dosya kapsamına göre davalı …’in müteselsil kefil olarak birleşen dava davacısı … bankasına karşı sorumlu olduğu anlaşılmakla; davanın kısmen kabulüne ile, tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla; davalının İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında, 300.000 TL asıl alacak, 12.350 TL işlemiş faiz, 617,50 TL BSMV ve 367,74 TL ihtar masrafı olmak üzere toplam 312.967,50 TL asıl alacak için yaptığı itirazın iptaline, takip tarihinden itibaren 300.000 TL asıl alacağa, yıllık % 39 oranında temerrüt faizi uygulanarak takibin bu davalı yönünden devamına, fazla ilişkin talebin reddine, takip tarihinden sonra yapılan ödemelerin İcra Müdürlüğünce infaz aşamasında dikkate alınmasına, alacak likit olduğundan %20 icra inkar tazminatına karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur. ” gerekçeleri ile; ” 1-Asıl davada; a)Davacı …’ın icra takibine dayanak sözleşmeden dolayı davalı bankaya borçlu olmadığının tespiti davasının reddine, b)İstanbul … İcra Müdürlüğünün … E. sayılı dosyasında davacı yönünden takip iptal edildiğinden, bu icra dosyasından dolayı davacının borçlu olmadığına ilişkin davası konusuz kalmakla, davacının icra takip dosyasında borçlu olmadığına dair dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına, 2-Birleşen davada; a)Davalı … yönünden İstanbul … İcra Müdürlüğünün … E. sayılı dosyasında takip iptal edildiğinden, bu davalı hakkındaki itirazın iptali davası konusuz kalmakla, davalı … hakkında karar verilmesine yer olmadığına, b)Davalı … yönünden, davanın KISMEN KABULÜ İLE, tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla; davalının İstanbul …. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında, 300.000 TL asıl alacak, 12.350 TL işlemiş faiz, 617,50 TL BSMV ve 367,74 TL ihtar masrafı olmak üzere toplam 312.967,50 TL asıl alacak için yaptığı itirazın iptaline, takip tarihinden itibaren 300.000 TL asıl alacağa, yıllık % 39 oranında temerrüt faizi uygulanarak takibin bu davalı yönünden devamına, fazla ilişkin talebin reddine, c)Takip tarihinden sonra yapılan ödemelerin İcra Müdürlüğünce infaz aşamasında dikkate alınmasına, d)Kabul edilen alacağın % 20 si olan 62.593,50 TL icra inkar tazminatının davalı …’ten alınarak davacıya verilmesine, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davacı- birleşen dosyada davalı … vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı- birleşen davada davalı … vekili istinaf dilekçesi ile, İlk derece mahkemesi kararının, hukuken hatalı nitelendirme ve değerlendirmeye dayanmakta olduğunu, ilk derece mahkemesi kararında; Süresi dolan teminat mektubunun yeni ve müstakil bir GKS imzalanarak, yeni kefil, kefalet limiti ve teminatlar alınarak süresinin uzatılmasına yönelik işlemin yeni bir … sözleşmesi ve dolayısı ile yeni gayri nakdi kredi ilişkisi olduğu hususları tamamen göz ardı edilerek verildiğini, Ayrıca teminat mektubunun hukuki niteliğinin … sözleşmesi olduğu ve … sözleşmesinin sona erme sebeplerinden birinin sözleşmede öngörülen sürenin sona ermesi olduğu da ilk derece mahkemesince göz ardı edilmiş olduğunu, Yargıtay’ın banka teminat mektupları ile ilgili olarak 1967 ve 1969 tarihlerinde iki İçtihadı Birleştirme Kararı vermiş olduğunu, 13.12.1967 T., E. 1966/16, K.1967/7 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı’nda banka teminat mektuplarının … sözleşmesi olarak nitelendirilmiş olduğunu, bu kararın “Bankanın sıfatı teminatı veren olduğundan, taahhüdü, esas sözleşmeyi yapan taraflardan ve esas akitten ayrı ve tamamen müstakildir. Bankanın taahhüdü lehdarın borcunun geçerliliğine ve varlığına bağlı olmaksızın … taahhüdü olarak tecessüm eder. Bir kimse, asıl borçlunun ileri sürebileceği itirazlara bakılmaksızın borcun yerine getirilmemesinden doğan zararın tazminini kabul etmesi halinde o kimseye … veren durumundadır. Üçüncü şahsın fiilini garanti eden, yani bu şahsın bir şey yapacağını başkasına vaat eden şahıs müstakil bir taahhüt altına girmiştir.” şeklinde olduğunu, karardan anlaşıldığı üzere Yargıtay’ın aslilik-ferilik kıstasından hareket ettiğini ve bankanın taahhüdünün, lehtar ile muhatap arasındaki esas sözleşmeden bağımsız ve dolayısıyla … sözleşmesi niteliğinde olduğu sonucuna vardığını, Bu iki temel husus somut olay çerçevesinde izah edilecek olursa; Müvekkil …, davalı banka ile arasındaki 24.06.2014 tarihli genel kredi sözleşmesini kefil sıfatıyla imzalamış olduğunu, 24/06/2014 tarihli genel kredi sözleşmesinin akdedilmesinden sonra, asıl kredi borçlusu …. A.Ş.’ ne 24/06/2014 tarihinde … seri nolu 300.000TL bedelli 24/06/2015 tarihine kadar geçerli süreli teminat mektubu verildiğini, başka bir anlatımla imzalanan 24/06/2014 tarihli GKS ile dava dışı şirkete gayri nakdi kredi kullandırılmış olduğunu, 24.06.2015 tarihinde mektup nakde çevrilmeksizin süresinin sona ermiş olduğunu, yani gayrinakdi kredi borucunun sürenin dolması ile sona erdiğini, Müvekkilinin, davalı bankanın Büyükçekmece Şubesi’ ne verilen 12/05/2015 tarihli dilekçede ile asıl kredi borçlusu … firmasındaki hisselerinin tamamını devrettiğini belirterek; anılan firmanın grup şirket statüsünden çıkartılmasını, evvelce verilmiş kefaletlerin de sona erdirilmesi gerektiğini bildirdiğini, müvekkilin bu dilekçesinin de dosyaya ibraz edildiğini, aynı hususun dilekçeden önce davalı banka yetkililerine şifahen de mükerrer kereler söylenmiş olduğunu, … sözleşmelerinin de … Sözleşmesi ile öngörülen süre sona erdiğinde sona ermekte olduğunu, … seri nolu 300.000TL bedelli teminat mektubu yani gayri nakdi kredinin 24/06/2015 tarihine kadar süreli olarak verilmiş olduğunu, riziko gerçekleşmede yani teminat mektubu nakde çevrilmeden bu süre dolmuş olduğundan, gayri nakdi kredi borcunun da ön görülen sürenin dolması ile sona ermiş olduğunu, Daha sonra kredi veren banka ile … Tic. A.Ş. arasında 11/05/2015 tarihli GKS’nin akdedildiğini, 24/06/2015 tarihli belge düzenlenerek, … seri nolu teminat mektubunun süresinin bitim tarihi olan 24/06/2015 tarihinden itibaren 09/07/2015 tarihine kadar uzatılmış olduğunu, Davalı banka tarafından 24/06/2015 tarihinde teminat mektubu için öngörülen sürenin uzatıldığının bildirildiğini ve bu hususun da aynı tarihli bir belge ile düzenlenmiş olduğunu, bunun artık süresi dolmakla sona eren ilk gayri nakdi kredi olduğunu kabul etmenin mümkün olmayıp, bunun banka ve müşterisi açısından yeni bir gayri nakdi kredi, muhatap açısından ise yeni bir … sözleşmesi olduğunun kabulünün zorunlu olduğunu, zira ilk … sözleşmesinin öngörülen sürenin dolması ile sona ermiş olduğunu, sona ermeden sonra bankanın, ikinci bir teminat mektubu düzenlemek yerine … süresini uzattığına dair belge düzenlemesinin şekli bir işlem olmayıp, yeni bir gayri nakdi kredi kullandırmış olduğu gerçeğini değiştirmeyeceğini, İhtilaf konusu olan bir diğer hususun; 11/05/2015 tarihli ikinci GKS ile 24/06/2014 tarihli GKS’nin sora erdirilip erdirilmediği ve dolayısı ile ilk sözleşmede imzası bulunan …’ın kefil olarak sorumluluğunun devam edip etmediği olduğunu, Yargıtay’ın bu konudaki içtihatlarının son derece istikrarlı olduğunu, yüksek mahkemenin bu durumda kredi sözleşmesi ile verilen kredinin ödenerek borcun kapatılmasının GKS’yi tek başına sona erdirmediğini, bu sözleşme ile borçluya yeniden kredi kullandırılması halinde kefilin sorumluluğunun devam edeceğini söylemekte olduğunu, ancak kefil olunan sözleşme nedeniyle kullandırılan kredi borcunun sona ermesinden sonra, banka ile asıl kredi borçlu arasında yeniden bir genel kredi sözleşmesi akdedilmiş ise; ikinci sözleşmenin ilkini sona erdirdiğini pek çok içtihadında kesin bir dil ile ifade etmiş olduğunu, sadece ilk sözleşmede imzası bulunan kefillerin artık ikinci GKS ile alınan kredilerden dolayı sorumluluklarının bulunmayacağı hususunun yüksek yargının artık yerleşik bir içtihadı olduğunu, Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin konuya ilişkin bir kararında; “Mahkemece, yapılan yargılama sonunda, icra takibinde üç ayrı kredi sözleşmesine dayanıldığı halde kredi sözleşmelerinin müşterek borçlu müteselsil kefillerinin kısmen farklı olduğu, kredi sözleşmelerinin imzalanmasından sonra kredi kullandırıldığı, kullandırılan kredinin ödenmesinden sonra yeni kredi sözleşmesi düzenlendiği, ikinci kredi sözleşmesine göre kullandırılan kredinin ödenmesinden sonra bu kez 23,03.2007 tarihli üçüncü kredi sözleşmesinin düzenlendiği, bu sözleşmeye göre kullandırılan kredinin ödenmediğinin anlaşıldığı, her kredinin kullanımından önce ayrı bir sözleşme imzalandığından önceki sözleşmelere göre müşterek borçlu ve müteselsil kefil olanların sorumluluğunun kalmadığı her bir sözleşmenin müstakil sözleşme olduğu ve kullandırılan kredi sonucu bu sözleşmenin hükmünün sona erdiği gerekçesiyle, asıl dava dosyasında davacının davalı … hakkındaki davasının ve davalının tazminat isteminin reddine, birleşen dosya davalıları hakkında açılan davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, hüküm birleşen dosya davalıları vekilince temyiz edilmiştir. Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalılar vekilinin yerinde görülmeyen bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA…” (19. HD. 23.02.2012 T. E:2011/9190, K:2012/2724) diyerek bu yerleşik içtihadını yinelediğini, Yukarıda izah edilen esasa ilişkin istinaf sebeplerine ek olarak belirtmeleri gerekirse, davalı bankanın icra takibine dayanak olarak gösterdiği sözleşmede müvekkilin imzasının bulunmamakta olduğunu, davalı bankanın usulsüz işlemler yaparak daha önce akdedilen 24/06/2014 tarihli genel kredi sözleşmesindeki müvekkilin kefalete ilişkin imzasını sanki 11/05/2015 tarihli sözleşmeden doğan borcu da kapsarmış gibi göstermeye çalışmakta olduğunu, bu nedenle 11/05/2015 tarihli sözleşmenin bazı sayfaları ile 24/06/2015 tarihli sözleşmede müvekkilin imzası bulunan sayfaları birleştirerek tek bir sözleşme gibi gösterme çabası içerisine girdiğini, Davalı bankanın almış olduğu ihtiyati haciz kararına yapılan itiraz neticesinde, itirazın kabulüne dair verilen İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 2015/1352 D.iş ve 2015/1344 sayılı ek kararında: “takibe konu, mahkememize ve icra dosyasına sunulan sözleşmenin incelenmesinde borçlunun herhangi bir sıfatla imzasının bulunmadığı tesbit edilmiş, ayrıca alacaklı vekiline borçlunun sorumluluğunu doğuracak kredi sözleşmesini sunması için süre verilmiş, mahkememize sunmuş olduğu …, … numaralı sözleşmelerini sunmuş ancak gerek mahkememize ihtiyati haciz talebi için sunulan, gerek icra dosyasına sunulan ve kat ihtarnamesinde belirtilen sözleşmelere ilişkin alacaklı tarafça borçlunun sorumluluğunu doğuracak kredi sözleşmesi ve takip dayanak belgesi sunulmadığından, borçlu itirazının kabulüne karar verilmiştir” denilmekte olduğunu, bu karardan sonra davalı banka tarafından takip dayanağı ve ihtiyati haciz dahi yapılmayan 24/06/2014 tarihli sözleşme ve teminat mektubu iddiasının ortaya atıldığını, davalı banka vekilinin 18/06/2014 tarihli dilekçesinde, takip konusu borca ilişkin olarak gerek icra takibinde gerekse dava aşamasında ileri sürmediği bir iddiada bulunarak ” Takip konusu borcun teminat mektubu bedeline ilişkin olduğunu ve Takip dayanağı olarak sunulan 11/05/2015 tarihli ikinci genel kredi sözleşmesinin, … San. Ltd. Şti. firmasının hisse devrinden sonra yeni ortak ve yetkililerine munzam olarak imzalatıldığı, borcun 24/06/2014 tarihli sözleşmeden doğduğunu ” ileri sürmüş olduğunu, bu durumun iddia ve savunmanın genişletilmesi yasağına aykırı olduğu ilk derece mahkemesince dile getirilmiş ise de mahkeme tarafından dikkate alınmadığını, Takibin dayanağının müvekkilin imzası dahi bulunmayan 11/05/2015 tarihli genel kredi sözleşmesi olduğunu, şayet alacaklı banka takip dayanağının 24/06/2014 kredi sözleşmesi olduğunu iddia ediyor ise 11/05/2015 tarihli sözleşmeyi neden takip dayanağı yaptığının ve bu sözleşmenin kefilleri hakkında takip başlattığının anlaşılamadığını, bu durumun dahi davalı tarafın gerçekleri çarpıttığını, aslında takip konusu borcun 11/05/2015 tarihli sözleşme ile kullandırılan gayrinakdi kredi olduğu hususunu doğrulamakta olduğunu, ancak ilk derece mahkemesinin bu durumu dikkate dahi almadığını, 24/06/2014 tarihli genel kredi sözleşmesi ile alınan teminat mektubunun süresinin 24/06/2015 tarihinde nakde çevrilmeksizin sona ermiş olduğunu, müvekkilin kefaletinin de aynı sürede bitmiş olduğunu, yani kefil olunan gayri nakdi kredinin ve dolayısı ile kefaletin bir süreye bağlanmış olduğunu, alacaklı banka tarafından bu tarihten sonra yeni bir teminat mektubu verilmiş ise veyahut teminat mektubunun süresi uzatılmış ise, her iki halde de yeni bir gayri nakdi kredi sağlanmasının söz konusu olduğunu ve bu yeni kredi için de yeni ve müstakil bir genel kredi sözleşmesi olan 11/05/2015 tarihli GKS’nin imzalanmış olduğunu, müvekkilin de bu sözleşmede kefil olarak imzası olmadığını, durum son derece net olmasına rağmen ilk derece mahkemesince göz ardı edildiğini, Ayrıca ilk derece mahkemesi tarafından hükme esas alınan bilirkişi raporlarının da tamamen hatalı olduğunu, üstelik bilirkişilerin uzmanlık alanına girmeyen konularda rapor tanzim ettiklerini de açıkça ifade ettiklerini, dava konusu borcun 24/06/2014 tarihli GKS’den mi yoksa 11.05.2015 tarihli ikinci GKS’den mi doğduğunun ve ikinci GKS’nin imzalanması ile ilk GKS’nin sona erip ermediğinin değerlendirmesini yapmadığını, bilirkişinin tanzim ettiği 09.03.2018 tarihli ek raporunda da dava konusu uyuşmazlığın temelini oluşturan 24.06.2014 tarihli ve 11.05.2015 tarihli kredilerden hangisi borcun kaynağı kabul edilecekse ona göre borçtan sorumlu tutulup tutulmamanın söz konusu olabileceğini belirten ikili tespitte bulunduğunu, ek raporlarında kendisinin de belirttiği üzere uzmanlık alanına girmediği için dava konusu kredi borcunun hangi genel kredi sözleşmesinden doğmuş olduğunu tespit etmediğini, kendileri tarafından dosyaya sunulan bilimsel mütalaa ile bilirkişi raporları arasında çelişki bulunmakta olup, bu çelişkinin ilk derece mahkemesi tarafından giderilemediğini, Açıklanan ve re’sen nazara alınacak nedenlerle; İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 28/12/2020 tarih ve 2016/895 E- 2020/889 sayılı asıl ve birleşen davalar yönünden vermiş olduğu kararın kaldırılarak asıl davanın kabulüne, birleşen davanın reddine karar verilmesini, Yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı/ birleşen dosyada davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Asıl dava; dava konusu icra takibine dayanak genel kredi sözleşmesinden ve icra takibine konu borçtan borçlu olmadığının tespitine karar verilmesi talepli menfi tespit davası, birleşen dava; dava ve icra takibine konusu genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili için başlatılan icra takibine itirazın iptali talebine ilişkindir. Mahkemece asıl davada; davacı …’ın icra takibine dayanak sözleşmeden dolayı davalı bankaya borçlu olmadığının tespiti davasının reddine, İstanbul … İcra Müdürlüğünün … E. sayılı dosyasında davacı yönünden takip iptal edildiğinden, bu icra dosyasından dolayı davacının borçlu olmadığına ilişkin davası konusuz kalmakla, davacının icra takip dosyasında borçlu olmadığına dair dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına, Birleşen davada; davalı … yönünden İstanbul … İcra Müdürlüğünün … E. sayılı dosyasında takip iptal edildiğinden, bu davalı hakkındaki itirazın iptali davası konusuz kalmakla, davalı … hakkında karar verilmesine yer olmadığına, davalı … yönünden, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, asıl dava ve birleşen davada verilen kararlara karşı asıl davada davacı-birleşen davada davalı … vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Asıl davada davacı vekili, dava konusu İstanbul … İcra Dairesi’nin … esas sayılı icra takip dosyasına konu borcun davacının kefil olarak imzalamadığı 11/05/2015 tarihli genel kredi sözleşmesinden kaynaklandığını, söz konusu sözleşmenin davacı tarafından kefil olarak imzalanmadığını ve bu sebeple bu genel kredi sözleşmesinden borçlu olmadığını, davacının kefil olarak imzaladığı 24/06/2014 tarihli genel kredi sözleşmesinin davacının iradesinin yanıltılarak ve kefil olduğu bilmeden imzalattırıldığını, bu sebeple söz konusu genel kredi sözleşmelerinden davacının borçlu olmadığına, ayrıca takip dayanağı olarak gösterilen 24/06/2014 tarihli gayri nakdi kredi olan teminat mektubunun süresinin 24/06/2015 tarihinde dolduğunu, davacının 11/05/2015 tarihli genel kredi sözleşmesini kefil olarak imzalamadığından teminat mektubunun süresinin 09/07/2015 tarihinde uzatılması sebebiyle kendisinin söz konusu gayri nakdi kredi krediden sorumlu olmadığını, davalının aynı alacak için davalı aleyhine İstanbul … İcra Dairesi’nin … esas sayılı icra takip dosyasında rehinin paraya çevrilmesi yoluyla takibe geçilmesine rağmen mükerrer olarak dava konusu icra takip dosyasından ilamsız icra takibi başlattığını ve bu durumun TBK’nın 586. maddesine aykırı olduğunu, bu sebeple davacının dava konusu icra takibinin dayanağı olan sözleşmelerden ve icra takibinden dolayı borçlu olmadığının tespitine, birleşen dosyada; aleyhlerine açılan itirazın iptali davasının aynı gerekçeler ile reddine karar verilmesini talep etmiştir. Asıl davada davalı vekili, dava konusu icra takibinin davacının kefil olarak imzaladığı 24/06/2014 tarihli genel kredi sözleşmesi kapsamında kullandırılan 24/06/2014 tarihli gayri nakdi kredi olan teminat mektubuna dayandığını, davacının söz konusu gayri nakdi kredi borcundan sorumlu olduğunu, davanın reddine, birleşen davada aynı gerekçe ile İstanbul … İcra Dairesi’nin … esas sayılı icra takip dosyasına davalılar/borçlular tarafından yapılan itirazın iptaline karar verilmesini talep etmiştir. Birleşen davada davalı vekili asıl dava dosyasındaki gerekçeler ile davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Dava ve icra takibine konu genel kredi sözleşmesinin 24/06/2014 tarihli 2.000.000,00TL limitli olduğu, asıl borçlunun … Tic. A.Ş. Olduğu, davacı-birleşen dosya davalının sözleşmeyi müteselsil kefil olarak 2.000.000,00 TL azami miktar ile imzaladığı, sözleşmeyi imzaladığı tarihte evli olduğu, ancak borçlu şirketin yetkilisi olması sebebiyle TBK’nın 584/3 maddesi uyarınca eşin rızasının aranmayacağı, kefalet sözleşmesinin TBK’nın 583. Maddesi uyarınca şekil şartlarına haiz olduğu, davacı tarafın sözleşmeyi davalı tarafın yanıltması ile imzaladığı iddiasına ilişkin dosyaya geçerli ve kesin bir delil sunmadığı, bu haliyle sözleşmenin ve kefaletin geçerli olduğu anlaşılmıştır. Davacı tarafından 11/05/2015 tarihli genel kredi sözleşmesini kefil olarak imzalamadığından bu sözleşmeden ve icra takibinin dayanağının bu sözleşme olduğu iddiası ile icra takibine konu borçtan dolayı borçlu olmadığı iddia edilmiş ise de; banka tarafından 11/05/2015 tarihli genel kredi sözleşmesini davacının kefil olarak imzaladığı iddia edilmediği gibi, icra takibinin dayanağı da davacının kefil olarak imzaladığı 24/06/2014 tarihli genel kredi sözleşmesine dayalı olarak kullandırılan ve süresi uzatılan 24/06/2014 tarihli gayri nakdi kredi olan teminat mektubudur. Kefaletin geçerli olduğu sürede bankaca yeni kredi kullandırılabileceği gibi, mevcut gayri nakdi kredinin süresinin uzatılması da mümkündür. Bu sebeple ve Mahkemece davacı-birleşen dosya davalısının borçlu şirket yetkilisi olması nedeniyle TBK’nın 584/3. maddesi gereğince eş muvafakatına gerek olmadığı, 2. kredi sözleşmesinde asıl davada davacı-birleşen davada davalı …’ın imzasının bulunmaması, 2. kredi sözleşme tarihinde hisselerini devretmesi ve bu devre ilişkin belgeleri bankaya göndermiş olması nedeniyle borçlu olmadığı iddia edilmiş ise de; 24/06/2014 tarihli 1. kredi sözleşmesinde müteselsil kefil olarak yer alan … sorumluluğunun 2. kredi sözleşmesinin imzalanmasıyla sona ermeyeceği, 1. kredi sözleşmesindeki yükümlülüklerini yerine getirmeden kefalet sorumluluğundan kurtulamayacağı, 2. kredi sözleşmesi sırasında şirket hisselerini devretmesinin kefalet sorumluluğuna bir etkisinin bulunmadığı gerekçesi ile icra takibine dayanak 24/06/2014 tarihli genel kredi sözleşmesinin geçerli kabul edilmesi ve sözleşmeden dolayı borçlu olmadığının tespiti talebinin reddine karar verilmesi isabetli olup, aksi yöndeki davacı-birleşen dosya davalı vekilinin istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. Davacı-birleşen dosya davalı vekili tarafından dava konusu İstanbul … İcra Dairesi’nin … esas sayılı icra takip dosyasına konu borçtan borçlu olmadığının tespitine karar verilmesi ve birleşen dosyada da banka tarafından bu icra takip dosyasına yapılan itirazın iptaline karar verilmesi talep edilmiştir. İstanbul 25. İcra Hukuk Mahkemesi’nin 25/10/2018 tarih, 2018/333 esas ve 2018/300 karar sayılı ilamı ile müteselsil kefil olan davacı-birleşen dosya davalının kendi kefaletinin teminatı olarak rehin verdiğini, bu halde ancak İİK’nun 45. maddesi gereğince rehnin paraya çevrilmesi yolu ile takip yapılması gerekeceğini, artık hakkında ayrıca ilamsız takip yapılamayacağını gerekçesi ile İstanbul … İcra Dairesi’nin … esas sayılı icra takibinin iptaline karar verilmiştir. İstanbul … İcra Dairesi’nin … esas sayılı icra takip dosyasının iptaline karar verildiğinden asıl davada icra takibinden dolayı borçlu olunmadığının tespiti talebine ilişkin menfi tespit ve birleşen davada itirazın iptali davası … için konusuz kalmıştır. Mahkemece bu husus gözetilerek asıl davada ve birleşen davada söz konusu talepler hakkında karar verilmesine yer olmadığına kararı verilmesi isabetli olup, aksi yöndeki davacı-birleşen dosya davalı vekilinin istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir.Açıklanan nedenlerle; ilk derece mahkemesi karar ve gerekçesi usul ve yasaya uygun olup, kamu düzenine aykırılık da tespit edilmediğinden, asıl davada davacı-birleşen davada davalının asıl davada ve birleşen davada istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nun 353/1-b1 maddesi uyarınca ayrı ayrı esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Asıl davada davacı- birleşen davada davalı …’ ın asıl ve birleşen davalarda verilen kararlara yönelik istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b1 maddesi gereğince ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE, 2-İstinaf eden tarafından asıl ve birleşen dava yönünden yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harçlarının hazineye gelir kaydına, 3-Asıl dava yönünden; dairemiz karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 269,85 TL istinaf karar harcından, istinaf aşamasında yatırılan 59,30 TL’nin mahsubu ile bakiye 210,55 TL harcın asıl davada davacı- birleşen davada davalı … tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-Birleşen dava yönünden; dairemiz karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 269,85 TL ( ilk derece mahkemesi tarafından davalı … yönünden karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş olmakla ) istinaf karar harcının, istinaf aşamasında yatırılan 5.344,80 TL harçtan mahsubu ile bakiye 5.074,95‬ TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde … iadesine, 5-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, 6-Karar kesinleştiğinde artan gider avansı bulunması halinde avansı yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere 02/11/2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.