Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/101 E. 2023/945 K. 08.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/101 Esas
KARAR NO: 2023/945 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEME: İSTANBUL 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 10/09/2020
DOSYA NUMARASI: 2017/875 Esas – 2020/310 Karar
DAVA: İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 08/06/2023
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalı ve dava dışı … A.Ş; arasında 06.03.2015 tarihli “Dağıtım Merkezi Sözleşmesi” yapıldığını, müvekkilinin Mart 2015 ayında …’in “SDM-Sabit Dağıtım Merkezi” olarak çalışmaya başladığını,davalı şirketçe 2016 yılında … bayiliği projesi oluşturulduğunu, müvekkilinin üstün başarıları nedeniyle bu konuda yurt sathında beş pilot bayiden birisi olduğunu, böylece müvekkili şirketin davalı … ve dava dışı … ile … arasında 20.04.2016 tarihinde Proaktif İş Ortaklığı Sözleşmesi yapıldığını,davalı şirketin üst yönetiminde meydana gelen değişikliklerden sonra Beşiktaş … Noterliğinin 28.07.2017 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile iki adet sözleşmenin tazminatsız olarak fesih edildiğini,müvekkili şirketin her ay hakkediş bedeli olarak kesmiş olduğu faturayı davalı şirketten tahsil etmekteyken davalı şirketin fesih bildiriminden önce hak etmiş olduğu çalışılan döneme ait faturaları ödemediği için anılan faturalardan dolayı İstanbul …İcra Müdürlüğünün … E. sayılı dosyası ile ilamsız icra takibi açıldığını,davalı şirket tarafından faturaların kesilmesi yönünde e-mail atılmasına rağmen, faturaların ödenmediğini, davalıdan olan 371.630,66 TL alacak üzerinden itirazın iptaline, takibin devamına ve %20 icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirket ile dava dışı … A.Ş. ile davacı arasında 06.03.2015 tarihli “Sabit Dağıtım Merkezi” (SDM) sözleşmesi imzalandığını,yine müvekkil şirketin dava dışı … A.Ş. dava dışı … A.Ş. ile davacı arasında 20.04.2016 tarihinde Proaktif İş Ortaklığı (PİO) sözleşmesi imzalandığını, sözkonusu sözleşmelerin (SDM ve PİO) grup şirketler tarafından keşide edilen (… A.Ş. … A.Ş. ve … A.Ş) Beşiktaş … Noterliğinin 28.07.2017 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile davacı şirketin sözleşme, ceza sistematiği ve duyurular ile belirlenen yükümlülüklerine, Kişisel Veri Kanununa aykırı hareket etmesi ve grup şirketlerin Bilgi Teknolojisi ve Bilişim Kurumu (BTK) tarafından regüle edilen bir kurum olması sebebiyle, davacı şirket eylemlerinin telafisi mümkün olmayan sonuçlara yol açması sebebiyle haklı nedenle ve derhal fesih edilmiş olduğunu,davacı şirket tarafından yüksek potansiyelli Bayi Primi “Alt Kanal Bayi Primi ve TTBN Hak Ediş Bedeli” adı altında 25.07.2017 tarihli üç adet fatura düzenlediğini, bu faturalar üzerinden İstanbul … icra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası ile müvekkili aleyhine icra takibi başlatıldığını, müvekkilinin takibe itirazı üzerine bu davanın ikame edildiğini,müvekkilinin takip konusu faturalardan dolayı herhangi bir borcunun bulunmadığını,SDM sözleşmesi uyarınca taraf ticari defterleri arasında bir farklılık olması durumunda müvekkilinin defter kayıtlarının esas alınacağını,diğer yandan faturalarının dayanağına ilişkin hiçbir delilin sunulmamış olduğunu,davacının kesmiş olduğu faturaların sistem üzerinden iade edildiğini, diğer yandan cari hesap alacağında ihtarname keşide edilmeksizin cari hesap alacağı iddiasında bulunamayacağını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 10/09/2020 tarih ve 2017/875 Esas – 2020/310 Karar sayılı kararı ile; “….Yapılan açıklamalar karşısında ,davacının davasının kabulüne,İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı icra dosyasına konu 371.630,66-TL asıl alacak miktarına yönelik itirazın iptali ile bu kısım yönünden takibin aynen devamına,hükmedilen 371.630,66-TL asıl alacağa takip tarihinden itibaren takip talebinde belirtildiği üzere T.C. Merkez Bankası avans faizinin değişen oranlarda uygulanmasına,hükmedilen 371.630,66-TL asıl alacağın % 20′ sine isabet eden icra inkar tazminatının davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,davacının kötü niyetli olduğu ispatlanamadığından davalının şartları oluşmayan tazminat talebinin reddine dair karar vermek gerekmiştir. ” gerekçeleri ile; ” 1-Davacının davasının kabulüne, 2-İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı icra dosyasına konu 371.630,66-TL asıl alacak miktarına yönelik itirazın iptali ile bu kısım yönünden takibin aynen devamına, 3-Hükmedilen 371.630,66-TL asıl alacağa takip tarihinden itibaren takip talebinde belirtildiği üzere T.C. Merkez Bankası avans faizinin değişen oranlarda uygulanmasına, 4-Hükmedilen 371.630,66-TL asıl alacağın % 20′ sine isabet eden icra inkar tazminatının davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, 5-Davacının kötü niyetli olduğu ispatlanamadığından, davalının şartları oluşmayan tazminat talebinin reddine, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Davacı tarafından müvekkil şirket aleyhine İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyası üzerinden başlatılan icra takibine yapılan itirazın kaldırılması amacıyla, yerel mahkeme nezdinde yukarıda esas numarası bulunan dosya üzerinden dava ikame etmiş olup, yerel mahkemece davacının davasının kabulü ile takibin devamına ve %20 oranında icra inkar tazminatına hükmedilmiş olup, verilen kararın usul ve yasaya aykırı olup, ilgili kararın kaldırılmasını talep ettiklerini, Müvekkil şirket tarafından sunulan delillerin ve itirazların değerlendirilmesinde hataya düşülmüş olup, mükerrer ödemeye ve sebepsiz zenginleşmeye neden olan yerel mahkeme kararının kaldırılması gerektiğini, Davacı ile müvekkil şirket arasındaki hukuki ilişki, klasik bir alacak ilişki olmadığından, öncelikle, davacı ile müvekkil şirket arasındaki bayilik ilişkisini açıklamak istediklerini, davacı ile dava dışı … A.Ş. ile 06.03.2015 tarihli, Sabit Dağıtım Merkezi (SDM) Sözleşmesi; dava dışı … A.Ş. ve dava dışı … A.Ş. (eski unvanı ile … A.Ş.) ile 20.04.2016 tarihli Proaktif İş Ortaklığı sözleşmesi akdedilmiş olup, müvekkil şirket ile bu sözleşmeler kapsamında proaktif iş ortaklığı sözleşmesi kurulmuş olduğunu, Sabit Dağıtım Merkezi (SDM/TTDM)’nin kendisine bağlı alt noktalar aracılığıyla bayilik faaliyetlerini sürdüren bir bayi tipi olduğunu, dağıtım merkezlerine bağlı olarak faaliyette bulunan alt bayiler tarafından yapılan abonelik işlemlerine göre dağıtım merkezi ve alt bayilerin hakedişlerinin belirlenmekte olduğunu, sözleşme hükümlerine göre, alt bayi hakedişlerinin ödenmesinden davacı şirket sorumlu olmakla birlikte müvekkil şirket cari hesaplarında, davacının hakedişi ile alt bayi hakedişlerinin ayrı ayrı tutulmakta olduğunu, Davacının, yerel mahkeme nezdinde ikame edilen işbu dava ile, “yüksek potansiyelli bayi primi” , “alt kanal bayi primi”, “TTBN hakediş bedeli” adı altında 25.07.2018 tarihli 3 adet fatura düzenleyerek alacak iddiasında bulunmakta olduğunu, ancak davacının söz konusu taleplerinin usul ve yasaya aykırı olup, dosya kapsamında davacının iddialarının haksızlığını ortaya koyar delil ve açıklamalar yapılmış olmasına rağmen, yerel mahkemece söz konusu iddiaları ve delilleri gözetilmeden eksik inceleme ile hüküm kurulmuş olduğunu, Yerel mahkemece incelenmesi ve göz önüne alınması gerekirken eksik inceleme ile hüküm kurulmasına neden olan hususların aşağıda sunulmakta olduğunu, Davaya konu edilen faturaların davacının kendi hak edişine ilişkin olmadığı hususunun, fatura içerikleri ve bilirkişi raporu ile tespit edildiğini, İfade edildiği üzere, davacının Sabit Dağıtım Merkezi (SDM/TTDM) olarak, yani kendisine bağlı alt noktalar aracılığıyla faaliyet gösteren bir bayi olduğunu, davacının kendi hakedişleri ile alt bayinin hakedişleri ayrı tutulduğundan ve hesaplandığından dolayı bu hakedişlerin ayrı ayrı değerlendirilmesi gerektiğini, Davacı tarafından takibe koyulan faturaların kendi alacak kalemi olmayıp, faturaların esası incelendiğinde, davacıya bağlı alt bayilere ait hak edişlerin takibe koyulduğu hususunun anlaşılmakta olduğunu, bu hususun bilirkişi raporları ile de sabit olduğunu, yerel mahkeme tarafından hükme esas alınan 12.03.2020 tarihli bilirkişi raporunda yer alan ifadenin; “Sözleşmenin 19.2. maddesi TTDM’nin sorumluluğunda bulunan TTSN’lere prim ve hakedişlerini ödememesi halinde davalı şirketin TTSN’lere ödeme yapabileceğini ifade etmektedir. Ancak zaten davacının dava konusu faturaları ödemek için işbu davayı açtığı anlaşılmaktadır.” şeklinde olduğunu, Davacı tarafından düzenlenen fatura açıklamalarına bakıldığında da, söz konusu alacakların davacının kendi alacağı olmadığının davacı tarafından da kabul edildiği hususunun anlaşılmakta olduğunu, davacı şirketin “yüksek potensiyelli bayi primi”, “alt kanal bayi primi” ve “TTBN hakediş bedeli” açıklamasıyla ilgili faturaları düzenlediğini (TTBN; … Başvuru Noktası’nın kısaltılması olup, sözleşmeye göre alt bayi statüsünde olan noktalardır.), hükme esas alınan bilirkişi raporunda yer alan tespit ile aynı doğrultuda, davacı şirketin de bizzat düzenlediği faturalar ile dava konusu edilen bedelin kendi alacağı değil alt bayi hakediş primi olduğunu açıkça ikrar etmekte olduğunu, Dolayısıyla artık bu tespitten sonra yerel mahkemece yapılması gerekenin, sözleşme hükümleri de göz önüne alınarak, alt bayi hakedişlerinin ödenip ödenmediğinin tespit edilmesi olduğunu, ancak yerel mahkemenin gerekçeli kararı incelendiğinde bu itirazlarının hiç değerlendirilmediğinin görülmekte olduğunu, Taraflara arasındaki sözleşmenin 19.2. ve 27.10. hükmü kapsamında, davacının sözleşmenin feshinden sonra ödemesi yapılan alt bayi hakedişlerinin kendisine ödenmesini talep etme hakkı bulunmadığını, Davacı ile akdedilen sözleşmenin, davacının sözleşme, ceza sistematiği ve duyurular ile belirlenen yükümlülüklerine, Kişisel Verilerin Korunması Kanunu’na ve Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) tarafından yayınlanan mevzuata aykırı hareket etmesi nedeniyle, Beşiktaş … Noterliği’nin 28.07.2017 tarihli … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile feshedilmiş olduğunu, Davacı tarafından da davaya konu edilen fatura tarihinin, 25.07.2017 tarihi olduğunu, yani davacı ile akdedilen sözleşmenin fesih tarihinden 3 gün öncesi olduğunu, burada göz önüne alınması gereken iki husus bulunmakta olduğunu, ilkinin, davacı şirketin alt bayi hakedişlerini ödememiş olması nedeniyle, alt bayiler tarafından müvekkil şirkete iletilen şikayetler ve şirket içi yapılan denetimde davacının, alt bayi hakedişlerini ödemediğinin tespit edilmiş olması olduğunu, Müvekkil şirket tarafından, davacıya bağlı alt bayiler tarafından, hakedişlerinin ve çalışanlarının maaşlarının ödenmediğine ilişkin şikayet dilekçelerinin yerel mahkemeye sunulmuş olduğunu (Ek-1: İşbu dilekçeleri ekinde, daha evvel sunulan şikayetleri de sunmuş olduklarını ) Ayrıca ilgili belgeler incelendiğinde, davacı bayi çalışanı tarafından gönderilen e-mailde de davacı şirketin kendisine hakedişlerinin ödenmesine rağmen, bunu kendi borçları için harcayıp çalışanlarının haklarını ödemediğinin açıkça görülmekte olduğunu: “… bizim maaşlarımızı 28 Temmuzda yatırdı. Ziya … ise, şahsi borçlarını kapattı bununla. Bizlere de gidin mahkeme yolu ile dava açın diyor.” Davacı şirketin, kendi çalışanlarının borçlarını dahi ödeyemediği hususunun açık olduğunu, yine dosyada mübrez alt bayilerden gelen şikayet yazılarından da Temmuz 2017 hakedişlerini alamadıklarını açıkça müvekkil şirkete bildirdiklerini, Yine Müvekkil şirket tarafından yapılan 06.07.2017 tarihinde yapılan denetimlerde, davacı şirketten alt kanal bayi ödemelerine ilişkin belgeleri ibraz etmediği, bu nedenle denetim yapılamadığı hususlarının ifade edildiğini, müvekkil şirketçe yapılan denetime ilişkin 18.07.2017 tarihli e-mail yazışması dosyada mübrez olmakla birlikte, işbu dilekçeleri ekinde tekrar sunulmuş olduğunu (Ek-2), Ayrıca davacının, Haziran 2017’de ödemesi gereken Nisan 2017 tarihli alt bayi hakedişlerini ödemediğinin de şirket içi yapılan denetimlerde ortaya çıktığını, 10.07.2017 tarihli şirket içi yazışmalarda, davacı tarafından Haziran 2017 tarihinde ödenmesi gereken Nisan 2017 tarihli alt bayi hakedişleri ödenmeyen alt bayilerin isimlerinin yer aldığı tablonun da dosyada mübrez olduğunu, Şirket içi denetimlerde de davacının Nisan 2017 tarihli alt bayi hakedişlerinin de ödenmediği, çalışanların maaşlarını ödemediği ve alt bayiler tarafından da fatura konusu döneme ilişkin şikayet dilekçeleri sunulduğu hususlarının da açık olduğunu, Tüm bu hususlar gözetildiğinde, dikkate alınması gereken diğer hususun ise, alt bayilere ilişkin Nisan ayı hakedişlerini ve hatta kendi çalışanlarının ücretlerini ödemeyen davacı şirkete, Haziran 2017 tarihli alt bayi hakedişlerinin davacı ile akdedilen sözleşme feshedildikten sonra alt bayi hakedişlerinin davacıya ödenmesinin, ticari hayat gerekliliklerine aykırı olduğunu, Bu noktada sözleşme hükümlerine bakılması gerekmekte olduğunu, sözleşmenin 27.10 maddesinin ise TTDM ile sözleşmenin feshedilmesi halinde, fesih tarihi itibariyle, alt bayilerin yeni dağıtım merkezine devredileceğinin ifade edilmekte olduğunu, alt bayilerin, sona erdiği tarih itibariyle yeni dağıtım merkezine devredilmesinin, alt bayilerin alacağının da yeni dağıtım merkezine devredilmesi sonucunu doğurmakta olduğunu, Sözleşme’nin 27.10. maddesinin; “TTDM, Sözleşme’nin herhangi bir sebeple sona ermesi durumunda kendisine bağlı TTSN’lerin Sözleşme’nin sona erme tarihinden itibaren Şirketler tarafından belirlenecek başka bir dağıtım merkezi altında yetkilendirilebileceğini, bu durumda sorumluluğu altındaki tüm TTSN’lerin yetkili yeni dağıtım merkezine devredilmiş sayılacağını, TTSN’ler ile kendi arasında imzaladığı sözleşmelerin devamını zorlamayacağını, devri engellemeyeceğini bu durumda Şirketler ve/veya TTSN’lerden herhangi bir tazminat, cezai şart vb. bir talepte bulunmayacağını kabul, beyan ve taahhüt eder.” şeklinde olduğunu, Bu kapsamda, sözleşmedeki açık hüküm ile alt bayinin devredileceği kararlaştırıldığından, sözleşmenin sona erme tarihinden sonra yapılacak ödemenin, davacı şirkete yapılmasının beklenemeyeceği hususunun açık olduğunu, Yine sözleşmenin 19.2. madde hükmünde de açıkça, davacı tarafından alt bayi hakedişlerinin ödenmemesi halinde, müvekkil şirketin ilgili alt bayilere ödeme yapabileceği hususunun hükme bağlanmış olduğunu, “Şirketler, TTSN’lere herhangi bir şekilde prim, destek ödemesinde bulunmayacak ve/veya ceza uygulamayacak olup TTsN’ler ile ilgili konularda ve ek muhatap TTDM olacaktır. TTDM’nin sorumluluğunda bulunan TTSN’lere prim ve hak edişlerini ödememesi halinde ise Şirketler TTDM’nin TTDM’nin nezdindeki prim alacaklarından, hakedişlerinden veya teminat mektubunun nakde çevirmesiyle elde edilecek tutardan TTSN’lere ödeme yapabileceği gibi bu sebeple doğacak zararlarını da aynı şekilde TTDM’nin prim hak ediş ve teminat mektubundan karşılayabilecek ve/veya dilerse Sözleşme’yi tek taraflı olarka haklı sebeple feshedebilir.” Sözleşme hükümleri ile denetimlerde, davacı çalışanların ve alt bayi şikayetlerinde yer alan hususlar dikkate alındığında, davacının sözleşmenin feshinden sonra ödemesi gerçekleştirilen alt bayi hakedişlerinin kendisine ödenmesini talep etme hakkı bulunmadığını, Davacı tarafından işbu davaya konu edilen alt bayi hakediş faturalarının, yeni dağıtım merkezi aracılığıyla alt bayilere ödenmiş olduğunu, Davacı ile akdedilen sözleşmenin feshedilmesinin ardından, yeni dağıtım merkezi olan dava dışı … firmasına, dosyada mübrez 18.08.2017 tarihli dekont ile dava konusu faturalarla kuruşu kuruşuna aynı bedelin alt bayilere ödenmek üzere, … firmasına ödendiği hususunun anlaşılmakta olduğunu, davacının işbu davaya konu ettiği 371.630,66 TL tutarındaki alt bayi hakediş bedelinin tamamının, alt bayilere ödenmek üzere, yeni dağıtım merkezine ödenmiş olduğunu, ayrıca işbu davanın konusunu oluşturan alt bayilerin hakedişlerine ilişkin olarak alt bayilerden bu bedelleri davacıdan alamadıklarına dair davacı tarafa yöneltilen herhangi bir talep olmadığını, aksini gösterir delilin davacı tarafından dosyaya sunulamadığını, Alt bayi hakkedişlerinin kendisine ödenmesi talebiyle açılan işbu davanın davacının kendi hakkedişlerine ilişkin olmadığı, bu ödemelere dair kendisinden bir talepte bulunulmadığı hususlarının dikkate alınması gerektiğini, kabul anlamına gelmemek kaydıyla bir an için işbu dava sonucunda alt bayilere ödemesi gereken tutarların davacının uhdesine geçtiği varsayılırsa alt bayilerin … firması aracılığıyla aldığı bu ödemeler için davacının sebepsiz zenginleşmesinin söz konusu olacağını, davacının alt bayilere bu bedelleri ödediği varsayımında alt bayilerin almış olduğu hakkediş bedellerini mükerrer bir şekilde yeniden hesaplarına almış olacaklarını, bu hususlar irdelenmeksizin davanın kabulüne karar verilmiş olmasının anlaşılamamış olup, gerekli inceleme ve değerlendirmeler yapılmaksızın davanın kabulüne karar verilmesinin hukuka uygun olmadığını, Tüm bu iddiaları kapsamında, alt bayi hakedişlerinin ödendiği gözetildiğinde, davacının aynı bedele ilişkin alacak iddiasında bulunmasının sebepsiz zenginleşme yaratacağını, Dava konusu faturalara konu edilen Haziran 2017 dönemine ilişkin alt bayi hakedişlerinin ödenmesi halinde, aslında işbu davanın konusuz kalacağını, zira fatura içeriği ve hükme esas alınan bilirkişi raporunda da yer alan tespite göre davacının, işbu davaya konu faturaları, alt bayilere ödenmek üzere dava açtığını, İddialarının haklılığının tam da bu noktada ortaya çıkmakta olduğunu, Bu doğrultuda tespit edilmesi gerekenin, dava konusu faturaların davacıya ödenmesi değil, Haziran 2017 dönemine ilişkin alt bayilere ait hakedişlerin ödenip ödenmediği hususu olduğunu, Haziran 2017 dönemine ilişkin alt bayilere ait hakedişlerin müvekkil şirket tarafından davacıya ödenmesi halinde, tekrar aynı döneme ilişkin davacıya ödeme yapılmasının davacı bakımından sebepsiz zenginleşme yaratacağını, alt bayi hakedişlerinin, dava dışı … A.Ş. tarafından ilgili alt bayilere ödendiği ispat edilmiş olup (dosyada mübrez yer alan banka dekontundan davaya konu edilen bedelin kuruşu kuruşuna ödendiğinin anlaşılmakta olduğunu ), davacıya bağlı alt bayilerin ödeme yapılmadığı yönünde hiçbir iddiası da bulunmadığı gözetildiğinde, davacının söz konusu talebinin haksızlığının ortaya çıkmakta olduğunu, Yerel mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda, işbu davanın alt bayilere ödenmek üzere açıldığı, alt bayilere ödemeler yapıldığı tespit edilmesine rağmen, tekrardan davacıya ödeme yapılması gerektiği yönünde hüküm kurulmasının haksız ve hukuka aykırı olup sebepsiz zenginleşmeye neden olacak nitelikte olduğunu, Dava konusu uyuşmazlığa konu bayilik ilişkisine ve iddialara bakıldığında, araştırılması gereken hususun sadece faturalara konu hizmetin alınıp alınmadığına ilişkin olmadığı hususunun açık olup, yerel mahkemece gerekçeli kararda yer verilen gerekçelerin dava konusu uyuşmazlığı aydınlatmaya yetmemekte olduğunu, Yerel mahekeme tarafından verilen kararın gerekçesi incelendiğinde, işbu davanın sadece hizmetin teslim edilip edilmediğine, faturaların ticari defterlerde yer alıp almadığına ilişkin inceleme yapıldığının anlaşılmakta olduğunu, ancak taraflar arasındaki hukuki ilişkinin, hizmetin teslim edilip edilmediğine ilişkin olmadığını, taraflar arasındaki bayilik ilişkisi incelendiğinde, her şeyden önce davaya konu edilen faturanın, davacının kendi hakediş alacağı dahi olmadığını, dolayısıyla söz konusu uyuşmazlığın çözümü bakımından, ticari defter ve kayıtların incelenmesi kadar, taraflar arasındaki hukuki ilişkinin de incelenmesi gerektiğini, Davaya konu faturaların içeriği ve hükme esas alınan bilirkişi raporundaki “Ancak zaten davacının dava konusu faturaları ödemek için işbu davayı açtığı anlaşılmaktadır.” şeklindeki tespitten sonra, yerel mahkemece, yapılması gerekenin, alt bayilere Haziran 2017 dönemine ilişkin primlerinin ödenip ödenmediği, alt bayilerin ödeme talebi bulunup bulunmadığının tespit edilmesi iken, yerel mahkemece bu yönde hiçbir araştırma yapılmadığını, bu yöndeki itirazlarını, yargılama boyunca müteadit kereler ifade etmiş olmalarına rağmen, yerel mahkemece bu itirazları dikkate alınmadan sadece faturaların defterlerde yer alıp almadığı, itirazın süresinde olup olmadığı hususlarında incelemeler yapıldığını ve bu kapsamda hüküm kurulduğunu, söz konusu itirazlarına ilişkin hiçbir değerlendirme ve gerekçenin, gerekçeli kararda da yer almadığını, savunma hakları kapsamında söz konusu itirazlarının da değerlendirilmesi gerektiğini, Bu nedenle, yerel mahkemece eksik inceleme ile sebepsiz zenginleşmeye neden olacak haksız ve hukuka aykırı şekilde kurulmuş olan hükmün kaldırılması gerektiğini beyanla; Açıklanan ve re’sen dikkate alınacak nedenlerle; – İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 10.09.2020 tarih ve 2017/875 E – 2020/310 K sayılı kararın müvekkil şirket lehine istinaf incelemesi ile kaldırılmasına, -Yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, davacı ile davalı şirket arasındaki bayilik ilişkisinden kaynaklanan üç adet fatura alacağının tahsili talebiyle başlatılan icra takibine itiraz üzerine İİK’nın 67.maddesi uyarınca açılan itirazın iptali ve icra inkar tazminatının tahsili istemine ilişkindir.Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş ve karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.Davacı tarafından davalı borçlu hakkında İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı icra dosyası ile; 25/07/2017 tarihli .. nolu yüksek potansiyelli bayi primi açıklamalı 262.415,48 TL. Miktarlı, 25/07/2017 tarihli … nolu hakediş bedeli açıklamalı 55.986,21 TL. Miktarlı, 25/07/2017 tarihli … nolu alt kanal bayi primi açıklamalı 53.228,97 TL. Miktarlı faturalardan kaynaklı toplam 371.630,66 TL. Alacağın tahsili talebiyle ilamsız icra takibi başlatıldığı, davalının borç ve ferilerine itiraz etmesi sonucu takibin durduğu ve süresi içerisinde itirazın iptali davasının açıldığı anlaşılmıştır. Davacı vekili dava dilekçesi ile; Müvekkili şirket ile davalı şirket ve dava dışı … şirketi arasında 06.03.2015 tarihinde “Dağıtım Merkezi Sözleşmesi” imzalandığını, Müvekkili şirketin, Mart 2015’te, …’in “sabit dağıtım merkezi” olarak çalışmaya başladığını, 2016 senesinde,“ProaktifTivibu Bayiliği” projesi oluşturulduğunu ve müvekkili şirketin, üstün başarıları nedeniyle, bu konuda Türkiye’de seçilen 5 pilot bayiden biri olduğunu, böylece, müvekkili şirket ile davalı …, dava dışı … ve … arasında 20.04.2016 tarihinde “Proaktif İş Ortaklığı Sözleşmesi” imzalandığını, müvekkili şirketin sözleşmelerden ve mevzuattan doğan tüm yükümlülüklerini yerine getirmesine rağmen karşı tarafların Beşiktaş 6. Noterliğinden gönderdikleri 28/07/2017 tarihli ihtarnameler ile sözleşmeleti feshettiklerini, müvekkili şirketin her ay hak ediş bedeli olarak kestiği fatura bedellerini davalı şirketten tahsil etmekte iken fesih bildiriminden önce kestiği çalışılan döneme ait hak ediş faturalarını davalı şirketin ödemediğini beyan ve iddia etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile; taraflar arasındaki sözleşmelerin davacıya keşide edilen 28/07/2017 tarihli ihtarname ile davacı şirketin sözleşme, ceza sistematiği ve duyurular ile belirlenen yükümlülükleri ve Kişisel Verileri Koruma Kanunu’na aykırı hareket etmesi ve grup şirketlerin Bilgi Teknolojileri Kurumu tarafından regüle edilen bir kurum olması sebebiyle davacı şirketin eylemlerinin telafisi mümkün olmayan sonuçlara yol açması sebebiyle haklı nedenle derhal feshedildiğini, müvekkili şirketin takip ve dava konusu 3 adet faturadan dolayı davacı şirkete herhangi bir borcunun bulunmadığını, davacı şirkete keşide edilen 22/09/2017 tarihli ihtarname ile davacı şirkete herhangi bir alacağının bulunmadığının bildirildiğini, davacı şirket tarafından kesilen faturalara karşılık olarak müvekkili tarafından iade faturası düzenlendiğini, taraflar arasındaki sözleşmede kayıtlar araşında farklılık olması halinde müvekkili şirketin kayıtlarının esas alınacağının kararlaştırıldığını, kabul anlamına gelmemek üzere taraflar arasında cari hesap ilişkisi olduğundan ve cari hesap kat edilmediğinden fatura bedellerinin talep edilemeyeceğini beyan ve iddia etmiştir. Dosya kapsamına göre, taraflar arasında 06/03/2015 tarihli bir Dağıtım Merkezi Sözleşmesi ile 20/04/2016 tarihli bir Proaktif İş Ortaklığı Sözleşmesi akdedildiği, bu sözleşmeler yönünden herhangi bir çekişme bulunmadığı tespit edilmiştir. Taraflar arasındaki 06/03/2015 ve 20/04/2016 tarihli sözleşmelerin davalı şirket ve dava dışı grup şirketler tarafından davacı şirkete keşide edilen Beşiktaş … Noterliği’nin 28/07/2017 tarihli … yevmiye sayılı ihtamamesi ile tek taraflı olarak feshedilmiş olduğu tespit edilmiştir. Mahkemece taraf defterleri üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırıldığı, SMMM … tarafından düzenlenen 26/02/2018 tarihli bilirkişi raporunda; “.. Davacı şirket ve davalı şirketin 2017 yılına ait ticari defterlerin usulüne uygun tutulduğu, davacı şirketin defterlerinde takip tarihinde davalı şirketten 691.510,64 YTL alacaklı gözüktüğü, davalı şirketin defterlerinde takip tarihinde davacı şirkete 424.271,85 TL borçlu gözüktüğü… ” şeklinde görüş bildirildiği görülmüştür. Söz konusu bilirkişi raporuna davacı vekilinin taraf kayıtları arasındaki farkların araştırılmadığı ve faturaya itiraz süresi konusunda yanlış değerlendirme yapıldığı gerekçeleriyle itiraz ettiği, davalı vekilinin ise yapılan tespitlerin davanın özü bakımından yeterli olmadığı ve faturaların değerlendirilmesi için konusunda uzman bir bilirkişi görevlendirilmesi gerektiği gerekçeleriyle itiraz ettiği görülmüştür. Mahkemece davalı vekilinin itirazları doğrultusunda sektör bilirkişi de görevlendirilmek suretiyle ek bilirkişi İncelemesi yaptırıldığı, bilirkişi Elektrik Mühendisi … tarafından düzenlenen 06/08/2018 tarihli bilirkişi raporunda; Takip ve dava konusu faturalar kapsamındaki alacağın raporda açıklaması yapılan belgelerin taraflarca dosyaya ibrazından sonra hesaplanabileceği…” şeklinde görüş bildirildiği görülmüştür. Mahkemece raporların hüküm vermeye elverişli olmadığı gerekçesi ile dosyanın yeni bir bilirkişiye tevdiine karar verildiği, finans uzmanı bilirkişi … tarafından düzenlenen 17/01/2019 tarihli raporda; “, Tarafların ticari defterlerinin kendi lehlerine delil teşkil ettiği, davacının takibe konu 3 adet fatura bedelini davalıdan talep edebileceği, davacının takip tarihi itibariyle alacağının 371.630.66 TL alduğu…” şeklinde görüş bildirdiği görülmüştür. Söz konusu bilirkişi raporuna davacı vekilinin itiraz etmediği; davalı vekilinin ise; yapılan değerlendirmelerde sözleşme hükümlerinin dikkate alınmadığı, dava konusu faturaların davacının alacakları değil alt bayilerin alacakları olduğu, faturalara konu olan alt bayi hak edişlerinin müvekkili tarafından yeni dağıtım merkezi aracılığı ile alt bayilere ödendiği, davacının hazitan ayı da dahil tüm hak edişlerinin kendisine ödendiği, davacının müvekkilinden talep edebileceği herhangi bir alacağının kalmadığı gerekçeleriyle itiraz ettiği görülmüştür. Mahkemece davalı vekilinin itirazları doğrultusunda İTÜ Elektronik ve Haberleşme bölü öğretim üyeleri ve mali müşavir bilirkişiden oluşan heyetten yeni rapor alınmış ve bilirkişi heyeti tarafından düzenlenen 12/03/2020 tarihli bilirkişi raporunda; taraflar arasındaki sözleşme ve uygulamaya göre fesih öncesi döneme ait olan icra takibine konu üç adet toplamda 371.630,66 TL tutarlı hak ediş faturaları bedellerinin davalı şirket tarafından davacı şirkete ödenmesi gerektiği, ticari defter kayıtları ile dosya kapsamına göre davalı şirketin söz konusu hak ediş fatura bedellerini davacı şirkete ödediğini ispat edemediği, davacı şirketin icra takibine konu ettiği üç adet hak ediş faturası nedeniyle takip tarihi itibariyle davalı şirketten 371.630,66 TL tutarında alacaklı bulunduğu, teknik görüş olarak ifade edilmiştir. HMK’nın 146.maddesine göre hakim delillerden davanın yeterince aydınlandığı kanaatine varırsa tahkikatı bitirebilir. İlk derece mahkemesince gerekçesi yazılmak suretiyle hüküm kurulduğu da gözetildiğinde, davalı vekilinin eksik ve yetersiz inceleme sonucu karar verildiğine yönelik istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir.HMK 282 maddesindeki “Hakim bilirkişinin oy ve görüşünü diğer delillerle birlikte serbestçe değerlendirir,” yasal düzenlemeleri de gözetildiğinde; Davalı vekili tarafından mahkemenin kabulüne yönelik ileri sürülen istinaf sebepleri yargılama aşamasında verilen beyan dilekçeleri ile de ileri sürülmüş, ilk derece mahkemesince alınan bilirkişi heyet raporunda bu iddialar değerlendirilmiştir.Dosya kapsamına göre taraflar arasında 06/03/2015 tarihli bir dağıtım merkezi sözleşmesi ve 20/04/2016 tarihli bir proaktif iş ortaklığı sözleşmesi akdedildiği, bu sözleşmeler kapsamında davacının sabit dağıtım merkezi olarak davalının bayiliğini üstlendiği, taraflar arasındaki bayilik ilişkisinin 28/07/2017 tarihinde davalının fesih ihtarı ile son bulduğu anlaşılmakta olup, bu hususlarda taraflar arasında herhangi bir çekişme bulunmamaktadır. Davacı taraf, icra takibine konu ettiği yüksek potansiyelli bayi primi, TTBN hak ediş bedeli ve alt kanal bayi primi açıklamalı 25/07/2017 tarihli 3 adet faturanın taraflar arasındaki sözleşme ve işleyiş kapsamında sabit dağıtım merkezi olarak kendisi tarafından dava dışı alt bayilere verilen hizmetlere ait olduğu, faturalara konu hak edişlerin fesih öncesi döneme ait olduğu ve sözleşmeler ile işleyiş kapsamında davalı tarafından kendisine ödenmesi gerektiğini ileri sürmüştür. Davalı taraf ise, davacının icra takibine konu ettiği faturaların sabit dağıtım merkezinin kendi hak edişleri olmadığını, davacıya bağlı alt bayilerin hak edişleri olduğunu, davacının bu noktada sadece aracı konumunda olduğunu, faturalara konu olan alt bayi hak edişlerinin kendisi tarafından yeni sabit dağıtım merkezi olan dava dışı … Tic, A.Ş. aracılığı ile ait bayilere ödenmiş olduğunu, bu nedenle davacının fatura bedellerini talep edemeyeceğini savunmuştur. Davacı tarafça dosyaya sunulan e-posta yazışmalarına göre icra takibine konu olan 2017 yılı haziran ayına ait yüksek potansiyelli bayi primi, TTBN hak ediş bedeli ve alt kanal bayi primi açıklamalı 3 adet faturanın davalı yanın bilgisi ve talimatları doğrultusunda hesap edilerek düzenlenmiş olduğu anlaşılmaktadır. Ayrıca, tarafların ticari defter kayıtlarına göre icra takibine konu faturalar dışında ihtilaflı olan herhangi bir alt bayi hak ediş faturasının bulunmadığı anlaşılmış olup, bu durum taraflar arasındaki uygulamanın aynı şekilde yani davacı tarafından düzenlenmiş olan ait bayi hak ediş faturalarının davalı yanın bilgisi ve talimatları doğrultusunda düzenletildiği anlaşılmıştır. Bilirkişi raporunda, tarafların ticari defter kayıtlarına göre; davacının icra takibine konu ettiği 25/07/2017 tarihli 3 adet toplamda 371.630,66 TL tutarlı faturaları aynı tarihte davalıyı borçlandıracak şekilde defterlerine kaydettiği ve bu faturalardan dolayı davalıdan alacaklı gözüktüğü, davalının ise icra takibine konu edilen 25/07/2017 tarihli 3 adet toplamda 371.630,66 TL tutarlı faturaları ilk önce benimseyerek aynı tarihte (fatura tarihinde) davacıyı alacaklandıracak şekilde defterlerine kaydettiği ancak daha sonra TTK. 21/2 maddesinde öngörülen 8 günlük itiraz süresinden sonra 11/08/2017 tarihinde aynı tutarlarda iade faturası kestiği ve bu nedenle söz konusu faturalardan dolayı herhangi bir borcu gözükmediği belirtilmiş ise de; Bir faturayı alan kişinin aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde faturanın içeriği hakkında bir itirazda bulunmaması halinde fatura içeriğini kabul etmiş sayılacağı, somut olayda dava konusu edilen faturalar davalının ticari defterlerine kayıt edildikten sonra süresi içerisinde itiraz edilmemiş olduğundan, yukarıdaki tesbitlerde gözetilerek davalının fatura içeriğini kabul etmiş sayılacağı, faturanın ticari defterlere kaydedilmesinden ve süresinden sonra iade faturası düzenlenmesinin borçtan kurtulmayı sağlayan ve alacağı tartışmalı hale getiren geçerli bir araç olmadığı, mahkemece davalı vekiline yemin delilinin hatırlatıldığı, davalı vekilinin 07/09/2020 tarihli dilekçesinde yemin teklif etmeyeceğini beyan ettiği, bu tesbitlere göre davacının takip tarihi itibariyle davalıdan 371.630,66 TL. alacaklı olduğu anlaşılmakla; Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, ilk derece mahkemesince gerekçesi yazılmak suretiyle hüküm kurulduğu da gözetildiğinde; mahkemenin kabul ve gerekçesine göre davalı vekilinin mahkemenin kabulüne yönelik tüm istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. Sonuç itibariyle, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davalı tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 25.386,09.TL istinaf karar harcından, istinaf eden tarafından peşin olarak yatırılan (54,40.TL + 6.292,12.TL=) toplam 6.346,52.TL harcın mahsubu ile bakiye 19.039,57.TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa karar kesinleştiğinde ve talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361/1.maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık yasal süre içerisinde Yargıtay temyiz yasa yolu açık olmak üzere 08/06/2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.