Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/1002 E. 2021/1080 K. 08.07.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/1002 Esas
KARAR NO: 2021/1080 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 17. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
(DENİZCİLİK İHTİSAS MAHKEMESİ SIFATIYLA)
NUMARASI: 2020/398 Esas (Derdest Dava Dosyası)
TARİH: 14/01/2021
TALEP: İhtiyati Haciz
KARAR TARİHİ: 08/07/2021
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, uluslararası piyasada gemi işletmeciliği ile iştigal eden müvekkilinin davalı ile akdettiği 16/09/2019 tarihli çarterparti ile … isimli gemiyi 1.800 mt “fame” cinsi yükünün 18-20 Eylül 2020 tarihleri arasında Tekirdağ-Türkiye’den, Barcelona-İspanya’ya taşınması için davalıya kiralandığını, çarterparti koşullarını belirleyen bağlantı özetinin ek maddelerinde ve çarterpartide atıf yapılan Asbatankvoy çarterpartinin 11. ve 24. maddelerinde bundan çıkabilecek ihtilafların İngiliz Hukukuna tabi olduğu ve uyuşmazlık halinde İngiltere’nin Londra kentinde tahkime gidileceğinin düzenlendiğini, geminin çarterparti koşullarına uygun şekilde 19/09/2019 tarihinde Tekirdağ Limanına gelerek hazırlık mektubu gönderildiğini, davalı tarafın 20/09/2020 tarihinde müvekkiline gönderdiği e-posta ile seferin iptal edildiğini bildirdiğini, çarterpartideki tahkim şartı gereğince müvekkilince davalı aleyhine Londra’da tahkim başlatıldığını, yapılan tahkim yargılaması sonucunda hakemler …, … ve … tarafından verilen 27/08/2020 tarihli hakem kararında müvekkilinin davasının kabul edilerek davalının müvekkili şirkete 82.498,00 ABD Doları tazminat ile 28.150,00 İngiliz Sterlini hakem ücretini faizi ile birlikte ödenmesi yönünde karar verildiğini, davalı tarafın hakem kararının tebliğine rağmen müvekkili şirketin kararda hükme bağlanan alacaklarını ödemediğini belirterek tenfiz talebine konu hakem kararında hüküm altına alınan (faiz ve masraflar hariç) 82.498,00 USD ve 28.150,00 GBP alacak için davalının taşınır ve taşınmaz malları ile üçüncü kişilerdeki hak ve alacaklarının ihtiyaten haczine, alacağın kesinleşmiş hakem kararına dayandığı gözetilerek ihtiyati haciz kararının teminatsız olarak verilmesini talep etmiştir. İlk Derece Mahkemesi 09/11/2020 tarih 2020/398 Esas sayılı ara kararında; Davacı vekilinin ihtiyati haciz talebinin İİK’nun 257. maddesi gereğince teminat mukabilinde KABULÜ ile davacı tarafça alacağın % 10 oranında 101.025,14 TL teminat yatırılması halinde 82.498,00 USD ve 28.150,00 GBP (İngiliz Sterlini) ile sınırlı olarak davalının menkul ve gayrimenkul malları ile üçüncü şahıslardaki hak ve alacaklarının İHTİYATEN HACZİNE, karar vermiştir. İhtiyati hacze itiraz eden (davalı) vekili dilekçesinde özetle; arabuluculuk şartının yerine getirilmediğini, davanın, yabancı hakem kararının tenfizi davası olduğunu, davadaki ihtilaf yabancı hakem kararının tenfiz şartlarının olup olmadığı olduğundan Deniz Ticareti ile ilişkili bir ihtilafın bulunmadığını, bu nedenle davanın İstanbul … Asliye Ticaret Mahkemesi sıfatı ile açıldığını ve bu nedenle Denizcilik İhtisas Mahkemesinin görevsiz olduğunu, müvekkili şirketin tescilli adresinin Feneryolu, Kadıköy, İstanbul adresi olduğundan davaya bakmada yetkili mahkemelerin İstanbul Anadolu Asliye Ticaret Mahkemeleri olduğunu, mahkeme tarafından takdir olunan teminat miktarının müvekkilinin zararının çok ufak bir bölümünü karşılayacak durumda olduğunu bu nedenle teminatın artırılmasına karar verilmesini, mahkemece İİK 257. Maddesi gereğince ihtiyati haciz talebinin kabulüne karar verilmiş ise de, huzurdaki davada öncelikle vadesi gelmiş bir para borcunun olup olmadığına bakılması gerektiğini, taraflar arasında kesin vadeye bağlanmış bir borç bulunmayan hallerde, tenfiz kararının kesinleşmesine kadar vadesi gelmiş bir borçtan bahsetmenin mümkün olamayacağını, davacının da borçlunun mallarını kaçırmaya çalıştığına, hileli işlemlerde bulunduğuna dair her hangi bir delil de sunmadığından, İİK 257/2 şartları oluşmayan ihtiyati haciz kararı verilmesinin yerinde olmadığını, İİK Madde 264/3 maddesinde ihtiyati haczin görülmekte olan bir dava sırasında verilmiş olması halinde, ihtiyati haczi tamamlayan merasim bakımından, görülmekte olan davanın açıkça bir “alacak davası” olmasının arandığını, eğer huzurdaki tenfiz davası bir “alacak davası” olarak kabul edilmezse, gerek İİK 264/3 maddesinin açık metnine aykırılık nedeniyle gerek ise ihtiyati haczi tamamlayan merasim bakımından ihtiyati haciz kararının kaldırılmasına karar verilmesi gerektiğini, huzurdaki tenfiz davası bir “alacak davası” olarak kabul edilecekse de dava şartı olarak arabuluculuğa tabii olduğunu ve arabuluculuk şartı yerine getirilmediğinden davanın usulden reddi ile ihtiyati haczin kaldırılması gerektiğini beyanla, davaya konu ihtiyati haciz kararının kaldırılmasına ve/veya hükümsüzlüğüne karar verilmesini, aksi halde teminat miktarının artırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. İhtiyati haciz talep eden (davacı) vekili itiraza cevap dilekçesinde özetle; ihtiyati haciz kararının infaz edildiği icra dosyası incelendiğinde davalının banka hesaplarının boş olduğunun anlaşıldığını, bankalardan gelen cevaplarda başka hacizler bulunduğunun bildirildiğini, haczedilen taşınır malların değerinin de alacağı karşılamaktan çok uzak olduğunu belirterek ihtiyati haczin infazı için yatırılan teminatın, alacağın %5’ine düşürülmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 14/01/2021 tarih 2020/398 Esas sayılı ara kararında; ” İtiraz eden tarafça tenfiz davasının bir alacak davası olarak kabul edilmesi halinde dava şartı olarak arabuluculuğa tabi olduğu, arabuluculuğa gidilmeden dava açıldığından ihtiyati haciz kararının kaldırılması gerektiği, alacak davası olarak kabul edilmediği durumda da gerek İİK’nun 264/3.maddesinin açık metnine aykırılık nedeniyle gerekse ihtiyati haczi tamamlayan merasim bakımından merasimin yerine gelmemesi sebebiyle ihtiyati haciz kararının kaldırılmasına karar verilmesi talep edilmiş ise de, MÖHUK 50/1. maddesine göre tenfiz kararı kesinleşmeden infazı mümkün olmamakla birlikte, bu karara dayanılarak ihtiyati haciz kararı verilmesine yasal bir engel bulunmamaktadır. İhtiyati haczi tamamlayan merasimin gerçekleşip gerçekleşmediği sonraki bir aşama olup, bunun hükme gerekçe yapılması da sözkonusu değildir (Yargıtay 19.Hukuk Dairesinin 23/03/2015 tarihli 2015/1656 esas ve 2015/4049 karar sayılı ilamı). Öte yandan, davacı yanın dayandığı deliller ile hakem kararının içeriğine göre İİK’nun 257 ve devamı maddelerindeki koşulların gerçekleştiği kanaatine varıldığından, davalı yanın ihtiyati haciz kararına ilişkin tüm itirazları ile teminatın arttırılmasına ilişkin talebi yerinde görülmediğinden ihtiyati hacze itirazın reddi yönünde aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir. …”gerekçesi ile, İhtiyati haciz kararına itiraz ile teminatın arttırılması talebinin reddine karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili ve davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: İhtiyati haciz talep eden (Davacı) … Limited vekili istinaf dilekçesi ile, 28.12.2020 tarihli ihtiyati hacze itiraza cevap dilekçesinde, ihtiyati haciz kararının infaz edildiği icra dosyası incelendiğinde davalının banka hesaplarının boş olduğunun anlaşıldığını, bankalardan gelen cevaplarda başka hacizler bulunduğunun bildirildiğini, haczedilen taşınır malların değerinin de alacağı karşılamaktan çok uzak olduğunu belirterek ihtiyati haczin infazı için yatırılan teminatın, alacağın %5’ine düşürülmesinin talep edildiğini, ancak yerel mahkemece verilen 14.01.2021 tarihli ek kararda bu hususta herhangi bir karar verilmediğini ilgili talebin kararda yer almadığını, davalı tarafa ait olup da şimdiye kadar haczedilen malların değerinin müvekkili tarafından yatırılan teminat tutarına erişip erişmediğinin dahi şüpheli olduğunu, davada söz konusu teminat tutarının düşürülmesi gerektiğini, İleri sürerek davalının istinaf taleplerinin reddini 14/01/2021 tarihli ek kararda yer verilmeyen teminatın düşürülmesi talebinin kabulünü talep etmiştir. İhtiyati hacze itiraz eden (Davalı) vekili istinaf dilekçesi ile, davacının vekaletnamesinin usulüne uygun vekaletname olmadığını itirazlara rağmen yerel mahkemenin bir karar vermediğini, Davalının merkezinin Kadıköy / İstanbul olduğunu ve yerel mahkemenin görevsizliğine karar verilmesi halinde, yetkisiz olduğunun da kabul edilmesi gerektiğini, Davacının davasını Denizcilik İhtisas Mahkemesi’ne tevdi etmediğini, dava dilekçesinde görüleceği üzere “İstanbul (..) Asliye Ticaret Mahkemesi Sayın Hakimliği’ne” ibaresi ile davasını açtığını, bu durumda, hem davanın Denizcilik İhtisas Mahkemesine tevdiinin doğru olmadığını ve Denizcilik İhtisas Mahkemesi’nin de görevli olmadığını, Alınan ihtiyati haczi kararı ile, müvekkilinin ticari ilişkileri, kredi ilişkileri ve bankalarla ve alacaklılarıyla ilişkilerini etkilediğini ve müvekkilinin adeta iş göremez, ticaret yapamaz hale geldiğini, ihtiyati haczin haksız olduğunun anlaşılması halinde, teminat miktarı olan 101.000 TL’nin müvekkilinin zararının çok ufak bir bölümünü karşılayacak durumda olduğunu, bu sebeple teminatın arttırılmasına karar verilmesinin talep edildiğini ancak bu talebin reddedildiğini, Yerel mahkemece İİK 257.madde gereğince ihtiyati haciz talebinin kabulüne karar verildiğini ancak 257 maddenin hangi fıkrasını kararına dayanak yaptığının belirtmediğini, itirazın reddi kararında açıklayıcı bir gerekçe sunulmadan hatalı karar verildiğini, (15. Hukuk Dairesi 2014/7100 E. 2015/365 K. sayılı kararı) İleri sürerek 14/01/2021 tarihli ek kararınını kaldırılmasını ihtiyati hacze yapılan itirazın kabulü ve ihtiyati haciz kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Talep, tanıma ve tenfiz davasında verilen ihtiyati hacze itiraza ilişkindir. Davacı vekili, taraflar arasındaki charterparti sözleşmesi ile davalı tarafa yük taşıması için gemi kiralandığını, sözleşmede uyuşmazlık halinde tahkim şartı bulunduğunu, davalı tarafın sözleşme gereğince borçlarını yerine getirmediğini, bunun üzerine tahkime başvurulduğunu, yapılan tahkim yargılaması sonunda taleplerinin kabulüne karar verildiğini, yabancı hakem kararının tenfizi ile davalı borçlu hakkında ihtiyati haciz kararı verilmesini talep etmiş, mahkemece %10 teminatla ihtiyati haciz talebinin kabulüne karar verilmiş, verilen karara karşı davalı borçlu, davacı tarafın vekaletnamesine, göreve, yetkiye, dava şartı arabuluculuğa, teminata, ihtiyati haciz sebeplerine itiraz etmiş, ihtiyati haciz talep eden davacı vekili cevap dilekçesinde, teminat miktarının düşürülmesini talep etmiş, mahkemece davalının ihtiyati hacze itirazının reddine karar verilmiş, karara karşı taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur. İhtiyati haciz, alacaklının bir para alacağının zamanında ödenmesini güvence altına almak için mahkeme kararı ile, borçlunun mallarına geçici olarak el konulmasıdır. İİK’nın 258/1. maddesi hükmüne göre ihtiyati haciz kararı verilebilmesi için mahkemenin ”alacağın varlığı hakkında kanaat edinmiş olması” yeterlidir. Mahkemenin ”alacağın varlığına kanaat edinmiş olmasından” anlaşılması gereken alacağın usul hukuku kurallarına göre kesin veya tam olarak ispat edilmesi değildir. Diğer hukuki himaye tedbirlerinde olduğu gibi ihtiyati hacizde de amaç davaya ilişkin yargılamadan farklı olarak, maddi hukuka dayanan hak bakımından nihai bir karar verip, uyuşmazlığı esastan sona erdirmek değildir. Yani ihtiyati haciz kararı verilebilmesi için ispat gerekmez, yaklaşık ispat için delil sunulması yeterli olup, alacaklının ilişkisinin varlığını ve muaccel olduğunu tam ve kesin olarak ispat etmesi aranmamaktadır. (Yargıtay 19. HD 2016/18235 E. 2018/731 K.) İİK 259. Maddesinde ihtiyati haciz istiyen alacaklının hacizde haksız çıktığı taktirde borçlunun ve üçüncü şahsın bu yüzden uğrayacakları zararlara karşılık teminat göstermesi gerektiği belirtilmiş, ancak gerek İİK’da gerekse HMK’da teminatın miktarına ilişkin bir düzenleme yapılmamıştır. İhtiyati hacizde yetki İİK 258 ve 50. Maddeleri yollaması ile HMK hükümlerine göre belirlenecektir. HMK’nın 390. Maddesine göre dava açıldıktan sonra ihtiyati haciz kararı vermeye yetkili mahkeme asıl davanın görüldüğü mahkemedir. Somut olayda, davacı açtığı tanıma ve tenfiz davasında ihtiyati haciz talep etmiş olup, davaya bakan mahkemece ihtiyati haciz kararı verildiğinden davalının yetki ve görev yönünden ihtiyati haciz kararına itirazı yerinde değildir. Davacı, alacağın dayanağı olarak yabancı hakem kararını belirttiğinden dosyaya sunulan delillerle İİK 258/1 maddesinde belirtilen yaklaşık ispat koşulu gerçekleşmiştir. Davalının ihtiyati haczin koşullarına ilişkin istinaf sebebi yerinde değildir. Vekalete ve arabuluculuğa ilişkin itirazlar ise İİK 265. Maddede sınırlı olarak sayılan ihtiyati hacze itiraz sebepleri arasında değildir. Söz konusu itirazlar uyuşmazlığın esası hakkında karar verecek olan mahkemece dava şartları kapsamında değerlendirilerek çözülecek olup davalının bu yöne ilişkin istinaf sebepleri de yerinde değildir. Teminata ilişkin itirazlara gelince İİK 259. Maddesinde ve yollama yaptığı HMK’da alınacak teminat miktarına ilişkin bir düzenleme yapılmamış, alınacak teminatın miktarı ve nevi konusunda takdir mahkemeye bırakılmıştır. Mahkemece de %10 teminat takdir edilerek ihtiyati haciz kararı verilmiştir. Uyuşmazlığı esastan çözümleyerek karara bağlayacak olan mahkemenin takdirine göre hükmedilen teminat miktarında isabetsizlik bulunmamasına göre tarafların teminat miktarına yönelik istinaf sebepleri yerinde değildir. Sonuç itibariyle, yargılamayı yürütüp uyuşmazlığı esastan karara bağlayacak olan ilk derece mahkemesinin takdirine göre ihtiyati hacze itirazın reddine ilişkin karar ve gerekçesinde yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davacının teminat miktarının düşürülmesi yönündeki istinaf sebebi, davalının ise tüm istinaf sebepleri yerinde görülmediğinden tarafların istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Tarafların istinaf başvurularının 6100 Sayılı HMK’ nın 353/1-b1. maddesi gereğince ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf edenler tarafından yatırılan 162,10’ar.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince ayrı ayrı alınması gereken 59,30’ar.TL istinaf karar harcının istinaf taraflar tarafından peşin olarak yatırıldığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep edenler üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 08/07/2021 tarihinde HMK’nın 362/1-f maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.