Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2021/1 E. 2021/63 K. 25.01.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/1
KARAR NO : 2021/63
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME : İSTANBUL 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 12/11/2020 ( Ara Karar )
DOSYA NUMARASI : 2020/366 Esas
BİRLEŞEN
İSTANBUL 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’ NİN
2020/416 E SAYILI DOSYASI
DAVA: Genel Kurul Kararının İptali
TALEP: Genel Kurul Kararlarının Yürütülmesinin Durdurulmasıİhtiyati Tedbir
KARAR TARİHİ : 25/01/2021
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Asıl davada davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; davalı şirketin erteleme nedeniyle 05.05.2020 tarihinde yapılan 2019 yılı olağan genel kurul toplantısında oy çokluğu ile alınan gündemin 3. maddesi uyarınca; 2019 yılına ait şirket bilançosu ve kar zarar hesaplarının oy çokluğuyla onaylanması, müvekkillerinin genel kurulda davalı şirketin mevcut yönetim kurulu üyelerinin görevden alınmaları ile yerine yenilerini seçme ve seçilen yönetim kurulu üyelerine ücret ödenmesi yönünde yaptıkların teklifin reddi kararının, gündemin 4. maddesi uyarınca; yönetim kurulu üyeleri … AŞ ve …AŞ’nin oy çokluğuyla ibrası kararının ve davalı şirketin yönetim kurulu üyeleri aleyhine sorumluluk davası açılması ve bu amaçla yönetim kuruluna talimat verilmesinin reddi kararının, gündemin 6. maddesi uyarınca; yönetim kurulu üyelerinin şirket konusu işlerle iştigal etmelerine müsaade edilmesine dair kararın, Türk Ticaret Kanunu’nun 447. maddesi uyarınca butlanının tespitine veya ademi kabulü halinde Türk Ticaret Kanununun 445 ve devamı maddeleri uyarınca iptaline, iptalini talep ettikleri 05.05.2020 tarihli genel kurul kararlarının Türk Ticaret Kanununun 449. maddesi gereğince yürütmesinin geri bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Birleşen davada davacılar vekili dava dilekçesi ile; davalı şirketin 05/05/2020 tarihinde gerçekleştirilen İkinci Genel Kurul Toplantısında alınan 2 sayılı, 3 sayılı, 4 sayılı kararının …’ın ibra edilmemesine ilişin kısmı hariç kalmak üzere diğer yönetim kurulu üyelerinin ibra edilmesine ilişkin kısmı) ve 6 sayılı kararının iptal edilmesine karar verilmesini, ayrıca TTK’nın 449. ve HMK.’nın 389. ve devamı maddeleri uyarınca bu kararların yürütmesinin, karar kesinleşinceye kadar geri bırakılmasına ve şirket yönetim kuruluna tedbiren …, … ve …’nin atanmasını, 3. gündem maddesinin görüşüldüğü sırada azlık pay sahiplerinden … vekilinin, şirket yönetim kurulu üyeliklerine 3 yıl süre ile … seçilmesi ile … aylık 100.000 TL, … ve …’ye ayrı ayrı aylık 80.000,00’er TL ödenmesi önerisi üzerine bu kararın alınmış sayıldığının ve 4. gündem maddesinin görüşüldüğü sırada azlık pay sahiplerinden … vekilinin, şirket yönetim kuruluna sorumluluk davası açılması ve bu amaçla yönetim kuruluna talimat verilmesi önerisi üzerine bu kararın alınmış sayıldığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 12/11/2020 tarih ve 2020/366 Esas sayılı ara kararı ile; ” Davacılar dava konusu kararların yürütmesinin durdurulmasını talep etmiş iseler de, dava konusu Genel Kuruldan sonra 09/06/2020 tarihinde Genel Kurul toplantısı yapıldığı ve yeni kararlar alındığı, dava konusu kararların yürütmesinin durdurulmasına ilişkin talebin ihtiyati tedbir mahiyetinde olduğu ve dosya kapsamına göre ihtiyati tedbir şartlarının bulunmadığı, kararların yürütmesinin durdurulmaması halinde davacılar yönünden hakkın elde edilmesinin önemli derecede zorlaşma durumunun veya tamamen imkansız hale gelme durumunun bulunmadığı anlaşıldığından talebinin reddine, Birleşen davada davacılar şirket yönetimine tedbiren … … ve …’nin atanmasını talep etmişler ise de; davalı şirketin halen görevde bulunan yönetiminin bulunması, organ eksikliğinin bulunmaması, davanın genel kurul iptali davası olup şirkete yönetici atanmasının bu davada talep edilmesinin mümkün olmaması ve ihtiyati tedbir şartlarının oluşmaması nedeniyle bu talebin reddine, ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, birleşen dava davacıları vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Birleşen dosyada davacılar … ve … vekili istinaf dilekçesinde özetle; Uyuşmazlığın konusunun, davalı şirket genel kurul toplantısında alınan kararların tamamının yürütmesinin geri bırakılması taleplerine ilişkin olduğunu, – Davalı şirketin, TTK’nın 195 inci maddesi uyarınca hâkim teşebbüsü … olan şirketler topluluğuna dahil olup TTK’nın 195 ila 209 uncu maddeleri arasında sayılmış şirketler topluluğu hükümlerine tâbi olması, – Şirketin 2019 mali yılına ilişkin faaliyet raporundan, sene içerisinde şirket ortaklarından …’ın sahip olduğu şirket sermayesinin %16,53 ünü temsil eden paylarını, 8 Mayıs 2019 tarihinde şirketin doğrudan pay sahibi ve Yönetim Kurulu başkanı olan hâkim teşebbüsü …’ın satın aldığını, böylelikle …’ın paylarının oranının sermayenin %26,21’den %42,74’e yükseldiğini, – Ancak TTK’nın şirketler topluluğu hükümleri arasında yer alan 198 inci maddesi ile 27 Ocak 2013 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan Ticaret Sicili Yönetmeliği’nin 107 nci maddesinin beşinci fıkrası uyarınca: bu hisse devri sonucu belli eşiklerin aşılması nedeniyle yapılması gereken bildirim, tescil ve ilan yükümlülüklerinin yerine getirilmediğini (ki bu yükümlülüklerin davalı şirketin de kabulünde olarak, 5 Mayıs 2020 tarihli GK toplantısından bir gün sonra 6 Mayıs 2020 tarihinde yerine getirildiğini, yönetim kurulu kararı ile 12 Mayıs 2020 tarihli Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi’nin 768 inci sayfasında ilanın ancak yapılmış olduğunun sabit olduğunu ve bunun 5 Mayıs 2020 tarihli GK toplantısından sonra yapılmış olması nedeniyle geriye dönük olarak 5 Mayıs 2020 tarihinde yapılan GK toplantısına etkili olmadığını), bir başka deyişle kanuna ve esas sözleşmeye aykırılığın kanıtlandığını, – Bu yükümlülüklerin yerine getirilmemiş olması nedeniyle, hisse devrine konu sermayenin %16,53’ünü temsil eden paylara ilişkin olarak …’ın oy hakkı dahil tüm pay sahipliği haklarının donduğunun TTK’nın 198 inci maddesinin 2 inci fıkrası gereğince sabit olduğunu, – Ancak genel kurul toplantısı esnasında müvekkillerinin tüm muhalefetlerine rağmen …’ın bu yükümlülüklerinin yerine getirilmediğini, hisse devrinden kaynaklı donmuş olan %16,53’lük paylar için de kanuna ve esas sözleşmeye aykırı olarak oy kullandığını, – Bu oydan yoksun paylara ait oy haklarının kullanılmış olması nedeniyle genel kurul toplantısının 2, 3, 4 ve 6 nolu gündem maddelerindeke kararların alındığını ve diğer azlık pay sahiplerinin önerdiği Şirket Yönetim Kurulu’nun azli ve yeni seçim yapılması dahil birtakım kararların alınmasının engellendiğini, yani TTK’nın 446 ncı maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi uyarınca düzenlenmiş olan etki kuralı uyarınca, genel kurula katılma yetkisi bulunmayan kişilerin toplantıya katılıp oy kullandıklarını ve bu hukuka aykırılığının genel kurul kararlarının alınmasında veya alınamamasında etkili olduğunu,- Bu durumda ve TTK’nın 198. Maddesi hükmü karşısında, başkaca bir kanuna, esas sözleşmeye veya dürüstlük kuralına aykırılık aranmaksızın derhal ilgili genel kurul kararlarının yokluğunun veya batıl olduğunun tespiti ya da iptal edilmesi gerektiğini ve alınamamış kararların da alınmış sayıldığının tespitine karar verilmesi gerektiğini,(a) Şirketin 2019 mali yılına ait faaliyet raporu, denetçi raporu ve bağlılık raporunun kanunun aradığı gerekli asgari içeriği yansıtmadığını, (b) Şirketin sürekli bankalardan kredi temin ederek …’ın sermayesine oranı %80’leri bulan şirketlere bunları fon olarak aktardığını ve sonrasında geri ödemelerinin fahiş değerlemeler yaptırılarak gerçek değerlerinden çok yüksek bedellerle birtakım gayrimenkulleri toptan satın aldırmak suretiyle bu borç ilişkilerini kapatmaya çalıştığını, ancak şirketin ana faaliyet konusu gayrimenkul ticareti olan bir şirketin bile satamadığı gayrimenkulleri davalı şirketin nasıl satacağının belirsizliği içinde kaldığını ve dava dışı şirketlerin fonlamasında kullanılan banka kredi borçları ile de davalı şirketin başbaşa kaldığını, (c) Ayrıca davalı şirkete karşı geçmiş senelerde açılmış birtakım genel kurul iptal davalarında da şirketin finansal tablolarının dürüst resim ilkesine aykırı olduğunun tespit edilerek iptal edildiklerini veya yargılamaları devam etmekle birlikte bilirkişilerce yapılan değerlendirmelerde iptal edilmeleri kanaatinin oluştuğunu, bu nedenlerle finansal tablolarının da gerçeği yansıtmadığını, ayrıca (d) Genel kurul toplantısı esnasında …’ın Yönetim Kurulu üyesi olmasına rağmen diğer Yönetim Kurulu üyelerinin ibrasında da, TTK’ nın 436 ncı maddesinin ikinci fıkrasına aykırı olarak, yine (e) Tüm Yönetim Kurulu üyelerine TTK’nın 395 ve 396 ncı maddeleri uyarınca şirketle işlem yapma ve rekabet etme izinlerinin verilmesi oylamasında TTK’nın 436 ncı maddesinin birinci fıkrasına aykırı olarak oydan yoksun olmasına rağmen oy kullandığını, bu nedenle anılan kararların tamamının TTK’nın 445 inci maddesi uyarınca kanuna, esas sözleşmeye ve dürüstlük kuralına aykırı olduğu iddiaları nedeniyle iptal edilmesi gerektiğini,Bunların tamamına ilişkin delillerinin dosyaya sunulduğunu ve dosya kapsamında kanıtlanmış durumda olduğunu, bu iddialarının aksinin davalı tarafından dahi iddia ve ispat edilmediğini,Ayrıca, şirketin halihazırda görevde olan yönetim kurulu üyelerinin 9 Haziran 2020 tarihli Olağanüstü Genel Kurul Toplantısı’nda yok hükmünde bir karar ile atanmış olduğundan, aslında mevcut durumda şirketin meşru bir yönetimi bulunmadığını, halihazırda fiilen görevi başındaymış gibi görünse de, bu görevde bulunmaması gereken Yönetim Kurulu Üyelerinin, şirket genel kurulunu, şirketi zarara uğratacak konularda karar almak üzere birçok kez olağanüstü olarak toplantıya çağırdığını, bu olağanüstü toplantılarda şirketin zararına kararlar alındığını, şirketin zarara uğratıldığını ve uğratılmaya devam edeceğini,Somut olayda, dava konusu genel kurul toplantısında alınan kararların tamamının TTK’nın 198 inci maddesi ve TTK’nın 446 ncı maddesi uyarınca yok hükmünde ya da batıl olduğunu veya iptal edilmesi gerektiğini, genel kurul toplantısı esnasında ilgili oydan yoksun paylar temsil edilmemiş ve oy kullanmamış olsaydı şirket yönetimine …, … ve …’nin seçilmiş sayılması gerektiğini, buna rağmen görevde olmaması gerekirken fiilen yönetimde bulunan Yönetim Kurulu tarafından şirketin zarara uğratılmak üzere genel kurulun müteaddit kereler hukuka aykırı kararlar almak üzere toplantılara çağırılarak çoğunluğun tahakkümü kurulması suretiyle bu hukuka aykırı kararları aldırmak yoluyla zarara uğrattığını, Bu çerçevede bu kararlara dayalı olarak işlemler yapılması veya yeni hukuka aykırı kararlar alınması suretiyle şirketin zarara uğratılmaya devam edileceğini ve özellikle TTK’nın 198 inci maddesine aykırılık bakımından ve diğer tali konularda da davaları ispat edildiği halde, yürütmenin geri bırakılmaması halinde, zaten zorlaşmış olan hakların elde edilmesinin imkansız hale geleceğini ve gecikme sebebiyle daha da ciddi zararlar doğacağını belirterek, İlk Derece Mahkemesi ara kararının kaldırılarak, uyuşmazlık konusu genel kurul toplantısında alınmış kararların yerel mahkemece yapılacak yargılama sonucu verilecek nihai kararın kesinleşmesine kadar yürütmenin geri bırakılmasına ve şirket yönetim kuruluna tedbiren …, … ve …’nin atanmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Talep, birleşen dosya ile davalı şirket genel kurul kararlarının iptali talebiyle açılan davada, TTK’nın 449. maddesi uyarınca kararların yürütülmesinin geri bırakılması ve şirket yönetim kuruluna tedbiren …, … ve …’nin atanmasına karar verilmesine dair ihtiyati tedbir talebinin reddine dair verilen ara kararının kaldırılması istemine ilişkindir. Karara karşı birleşen dosyada davacı tarafça istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Birleşen dosyada davacı tarafça, davalı şirketin 05.05.2020 tarihinde yapılan 2019 yılı ertelenen olağan genel kurulunda gündemin 2 sayılı, 3 sayılı, 4 sayılı kararın …’ın ibra edilmemesine ilişin kısmı hariç kalmak üzere diğer yönetim kurulu üyelerinin ibra edilmesine ilişkin kısmı ve 6 sayılı kararını iptallerine, TTK’nın 449. maddesi uyarınca kararların yürütülmesinin geri bırakılmasına ve şirket yönetim kuruluna tedbiren …, … ve …’nin atanmasına karar karar verilmesi talep ve dava edilmiştir. 6102 sayılı TTK’ nın 449- (1). Maddesinde “Genel kurul kararı aleyhine iptal veya butlan davası açıldığı takdirde mahkeme, yönetim kurulu üyelerinin görüşünü aldıktan sonra, dava konusu kararın yürütülmesinin geri bırakılmasına karar verebilir.” düzenlemesi yer almaktadır.HMK’nın 389. maddesi uyarınca, “Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme sebebiyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyat tedbir kararı verilebilir. ” Mahkemece, dava konusu kararların yürütülmesinin geri bırakılmasına dair talep değerlendirilmeden önce, yönetim kurulu üyelerinin görüşü alınmış, olumsuz görüş bildirildiği görülmüştür. Taraflarca, dava konusu genel kuruldan sonra 09/06/2020 tarihinde Genel Kurul toplantısı yapıldığı beyan edilmiştir. Bu hali ile, taraflar arasındaki uyuşmazlığın yargılamayı gerektirdiği, mevcut delil durumu itibarı ile yaklaşık ispat koşulunun sağlanılmadığı, tedbir kararı verilmemesi halinde davacıların hakkını elde etmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden şu aşamada bahsedilmesi mümkün olmadığı gibi ciddi bir zararın doğacağına dair emarelerin de bulunmadığı gözetildiğinde, ilk derece mahkemesince yürütmenin durdurulması yönünde tedbir talebinin reddi kararı usul ve yasaya uygundur. Yine, asıl olanın şirketlerin ortakları tarafından alınan kararlar ile belirlenen yöneticiler tarafından yönetilmesi olup, davalı şirkette organ boşluğu bulunmadığı, şirket yöneticilerinin, şirketi kötü yönetip yönetmediklerinin ancak yapılacak yargılama sırasında toplanacak delilerle ortaya çıkacağı gözönünde bulundurulduğunda, mahkemece şirket yönetim kuruluna tedbiren …, … ve …’nin atanması yönündeki ihtiyati tedbir talebinin de reddine karar verilmesi yerindedir. Sonuç olarak, dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme ara kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığından, birleşen dosyada davacılar vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilerek, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Birleşen dosyada davacılar … ve …’nin istinaf başvurularının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf edenler tarafından yatırılan 148,60 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-İstinaf edenler tarafından aynı makbuz ile mükerrer yatırılan 148,60 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının talep halinde kendilerine iadesine, 4-Dairemiz karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 59,30.TL istinaf karar harcından, talep edenler tarafından yatırılan 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 4,9.TL harcın istinaf talep eden davacılardan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 5-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf edenler üzerinde bırakılmasına, 6-Artan gider avansı varsa talep halinde yatıran tarafa iadesine, 7-Kararın İlk Derece Mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 25/01/2021 tarihinde HMK’ nın 362/1-f maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.