Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/994 E. 2022/1081 K. 30.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/994 Esas
KARAR NO: 2022/1081 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 08/01/2020
NUMARASI: 2019/998 Esas 2020/22 Karar
DAVANIN KONUSU: Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 30/06/2022
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalı arasında 22/07/2013 tarihi öncesine dair ticari ilişkisi olup, karşılıklı olarak tanık huzurunda tutanak başlıklı bir belge düzenleyerek ticari ilişkilerine son verdiklerini, … huzurunda düzenlenen 3 nüsha halinde 22/07/2013 tarihli sözleşmeye göre, tarafların dosyadaki ticari ortaklığından …’a 520.000 USD’nin 17/03/2014 tarihine kadar davalı tarafından ödenmesinin kararlaştırıldığını, sözleşme gereğince 17/03/2014 tarihine kadar ödenmesi gereken 520.000 USD’nin ödenmemesi üzerine Bakıkröy … İcra müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyası ile icra takibinde bulunduklarını, itiraz üzerine takibin durduğunu, itirazın haksız olduğunu, zira tarafların ve tanığın imzasını taşıyan 3 nüsha olarak hazırlanmış belgenin her bir tarafta birer nüshasının bulunduğunu, sahtelik ve tahribat iddialarının yerinde olmadığını, davalı taraf ve talepte bulunan nushanın elde edilerek incelenmesi ve tanığın dinmlenmesi halinde bu durumun ortaya çıkacağını belirterek, davalının itirazının iptaline %20 den aşağı olmamak üzere tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalının tahminen 2005 yılında tanıştıklarını, müvekkilinin dava dışı …Ticaret Ltd.Şti’nin küçük ortağı ve münferit imza yetkisine sahip ortağı olduğunu, müvekkilinin müdürü olduğu dava dışı şirketle ile davalının hissedarı ve müdürü olduğu … Ltd Şti, arasında 2005 yıllarında başlayan ticari ilişkin 2013 yılına kadar devam ettiğini, 24/04/2013 tarihi itibariyle müvekkilinin müdürü olduğu dava dışı şirketin davalıının hissedarı ve müdürü olduğu şirketten bakiye 78.468,04 TL alacaklı durumda olduğunu, müvekkilinin hissedarı olduğu şirketin Rusya’da promosyon ürünü satmaya başladığını, davacının 2013 yılı ortalarından itibaren müvekkilinin hissedarı olduğu şirketin Rusya’daki işlerinde kendisinin katkısı olduğunu iddia ederek pay istemeye başladığını, bununla ilgili ısrarlı talepleri olduğu daha sonra tehdite dönüştüüğünü, müvekkili hakkında “onu vuracağım, yaşatmayacağım, öldüreceğim” gibi beyanlarda bulunduğunu, bu şekilde haber gönderdiğini ve telefonda tehditlerde bulunduğunu, bu tehditler sırasında dava dışı … ve … Ltd.Şti’nins ahibi …’in araya girdiğini, müvekkilinin davalının hiçbir hakkı ve alacağı omlamasına karşın bu tehditlerden kurtulmak için müvekkili yanında … ve …, davacının yanında ise … olduğu halde Büyükçekmece’de buluştuklarnı, davalının hiçbir alacağı olmamasına karşın 100.000 dolar para istediğini, kendisinin de kabul etmediğini ve ayrıldıklarını, daha sonra davacının müvekkilinin iş yerine gelip bağırıp çağırdığını, tehditlerine devam ettiğini, sonrasında …’in araya girerek kendilerini anlaştırmaya çalıuştığınıi yapılan görüşmeler sonucunda müvekkilinin davalıya 100.000 dolar karşlığı 191.590,92 TL ödeme yapması, müvekkilinin hissedarı olduğu şirketin davalının hissedarı olduğu … Şirketi’nden olan alacağından vazgeçmesi ve kayıtların bu şekilde düzeltmesi hususunda ve 191.500 TL tutarla ilgili de ortağı oldukları şirketler arasında fatura kesilmesinin ve çek düzenlenmesinin kararlaştırıldığını, müvekkili şirketin borcu olmamasına karşın bu parayı ödemeyi üstlendiğini, bu yöndeki mutabakattan sonra dava dışı …’in araya girerek tarafların birbirine alacağı bulunmadığına dair bir ibraname imzalamaları gerektiğini belirterek bilgisayarda tanzim edilmiş tutanak başlıklı 2 nüsha yazısıyı getirip masaya koyduğunu, yazıda “2005 yılıında başlayan … ile … arasındaki tüm ticaret ilişkisi 22/07/2013 tarihi itibariyle tarafların birbirinden hiçbir alacağı kalmadan noktalanmıştır. İsmi geçen şaısların şirketlerinin de bu tarih itibari ile alacak ve borçlarının kalmadığı beyan olunmuştur. …, …, …” şeklinde yazının bulunduğunu, müvekkilinin de hiç tereddüt etmeden isminin altına imza attığını, …’in ihtilafın halledildiğine ilişkin beyanı ve talebi gereğince her iki nüshanın da kendi kasasında saklanmak üzere …’e verildiğini, Bakırköy … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasında gönderilen ödeme emrinde hiçbir belge çıkmadığını, icra dosyasına baktıklarında 22/07/2013 tarihinde imzalanan belgeye “şu kadar ki … dosyadaki ticaret ortaklığında …’a 520.000 USD borcunu 17/03/2014 tarihine kadar ödeyecektir.” ibaresinin eklendiğinin görüldüğünü, takibe dayanan tutanağın kendisinin imzaladığı tutanaktan farklı olduğunu, sonradan kasıtlı olarak paragraf ile isim ve imza arası uzun tutularak boş alana bu ibarenin sonradan ilave edilmiş olduğunu, tutanak içeriğinde de bir önceki yazıyla sonraki yazının farklı olduğunun anlaşılıdğını belirterek, davanın reddine, davacı aleyhine %20 kötü niyet tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 08/01/2020 tarih 2019/998 Esas – 2020/22 Karar sayılı kararında; ” ….Tüm dosya kapsamından; taraflar arasındaki ihtilaf Bakırköy .. İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı takip dosyasında dayanak olan 22/07/2013 tarihli tutanak isimli belgedeki “şu kadar ki … dosyadaki ticari ortaklığında …’a 520.000 USD borcunu 17/03/2014 tarihine kadar ödeyecektir.” yazısının sonradan eklenip eklenmediği hususunda bulunmaktadır. Taraflar arasındaki uyuşmazlık dikkate alındığında, açığa atılan belgenin sonradan doldurulması söz konusu olmayıp, taraflar arasında imzalanan sözleşmeye daha sonra bir ibarenin eklenmesi nedeniyle sahtelik iddiası söz konusu olduğundan bu ibarenin tarafların iradesi dışında eklenmesi halinde davalı eklenen bu ibareden kaynaklanan yükümlülükten sorumlu olmayacaktır. Gerek Adli Tıp Kurumu’ndan alınan rapor ve gerek İstanbul Ünviersitesi Adli Tıp Kurumu’ndan alınan rapor içeriği dikkate alındığında “şu kadar ki … Rusya’daki ticari ortaklığından …’a 520.000 USD borcunu 17/03/2014 tarihine kadar ödeyecektir.” yazısının kendinden önce gelen yazılardan satır hizası, konum itibariyle farklılık arz ettiği, yine kendinden önce gelen yazıda kullanılan toner ile bu kısımda kullanılan tonerin farklılık gösterdiği netice itibariyle bu yazıların belgeye sırası dahilinde ve eş zamanlı olarak yazılmamış olduğu, sonradan ilave edilmiş olduğu anlaşılmıştır. Söz konusu bu kısmın tarafların iradelerine uygun olarak imzaladıkları belgeye sonradan ilave edilmesi nedeniyle davalının iradesini yansıtmadığından bu ilave kısımla ilgili davalının sorumlu olmayacağı anlaşılmıştır. Her ne kadar davacı taraf, davalının cevap dilekçesinde belgede imzası bulunan …’in bulunduğu kabul ettiğini ve Adli Tıp Enstitüsü raporunda da şahit ismiyle eklendiği belirtilen yazının aynı karakterde ve aynı yazıcıdan çıktığı belirtilmiş ise de bu durumun neticeye etkili olmayacağı, şahidin isminin olduğu yazı karakteri ve yazıdan ekleme yapılarak çıktı alınması da mümkündür. İhtilaf konusu yazının sonradan eklendiği bilirkişi raporlarıyla sabit olması karşısında bu hususun tek başına sonucu değiştirmesi mümkün değildir. Bir başka husus ise; yazı içeriğine baktığımızda “2005 yılında başlayan … ile … arasındaki tüm ticaret ilişkisi 22/07/2013 tarih itibariyle tarafların birbirinden hiçbir alacağı kalmadan noktalanmıştır. İsmi geçen şahısların şirketlerinin de bu tarih itibariyle alacak ve borçlarının kalmadığı beyan olunmuştur.” şeklindeki ifadeden sonra “Şu kadar ki … Rusya’daki ticari ortaklığından …’a 520.000 USD borcunu 17/03/2014 tarihine kadar ödeyecektir.” ibaresinin yer alması da yazının içeriğine ve anlam bütünlüğüne uymamaktadır.Tüm bu hususlar dikkate alınarak 22/07/2013 tarihli tutanak isimli belgedeki “şu kadar ki … Rusya’daki ticari ortaklığından …’a 520.000 USD borcunu 17/03/2014 tarihine kadar ödeyecektir.” ibaresinin sonradan eklendiği ve bu sebeple bu belge gereğince davalının borçlu olmadığı, itirazın haklı olduğu anlaşıldığından açılan davanın reddine karar verilmiştir. Davalı tarafça % 20 oranında kötüniyet tazminatı talep edilmiş olup, davacının tutanaktaki ibarenin sonradan eklendiğini bilebilecek durumda olup, davalıya karşı icra takibi başlattığı, takibin başlatılmasında davacının kötüniyetli olduğu anlaşılmakla davalının kötüniyet tazminatı talebinin kabulü ile asıl alacağın %20’si oranında 232.097,91 TL tazminatın davacıdan alınarak davalıya verilmesine karar verilmiş ve aşağıda yazılı olduğu biçimde hüküm kurulmuştur. ….”gerekçesi ile, Açılan davanın REDDİNE, 1-Davalının kötü niyet tazminatı talebinin kabulü ile asıl alacağın % 20’si oranında 232.097,91 TL tazminatın davacıdan alınarak davalıya verilmesine, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili ve davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
DAVACI VEKİLİ İSTİNAF DİLEKÇESİNDE ÖZETLE; Dava konusu olayda önemli olan hususun, 22.07.2013 tarihli “TUTANAK” başlıklı belgedeki “BORÇLU …” imzasının, 02.07.2013 tarihli tutanağın son paragrafı olan “şu kadarki … Rusya’daki ticari ortaklığında …’a 520.000 USD borcunu 17.03.2014 tarihine kadar ödeyecektir.” yazılı olduğu halde mi atıldığı olduğunu, 22.07.2013 tarihli tutanağın belirtilen son paragrafı yazıldıktan sonra davalı …’nun tutanağı imzaladığını, bu yüzden de davalının sahtecilik iddiasının dayanaksız kaldığını, Davalı tarafın 24.02.2016 tarihli cevap dilekçesinin 3. Sayfasının 2. Paragrafı aynen; “…her şey bittikten sonra arabulucu olduğunu beyan eden dava dışı …, tarafların birbirinden alacağının bulunmadığını gösterir ibraname imzalamaları gerektiğini belirtmiş ve şirketine ait bilgisayarlardan birisinde tanzim edilen “TUTANAK” başlıklı iki nüsha yazıyı getirip masaya koymuştur. Masaya bırakılan tutanakta aynen ‘2005 yılında başlayan … İle … arasındaki tüm ticaret ilişkisi 22.07.2013 tarihi itibarı ile tarafların birbirinden hiç bir alacağı kalmadan noktalanmıştır. İsmi geçen şahısların şirketlerinin de bu tarih itibari ile alacak ve borçlarının kalmadığı beyan olunmuştur. …, …, …’ denildiğini gören müvekkilim, hiç bir tereddüt göstermeden isminin altını imzalamıştır.” Davalı tarafın cevap dilekçesinde açıkça ifade edilen hususun; ” davalı …’nun 22.07.2013 tarihli protokolü imzaladığı anda … … … isimleri mevcuttur.” şeklinde olduğunu, ayrıca Davalı tarafın cevap dilekçesinin 3.sayfasının 2.paragrafındaki ikrara göre, davalı …’nun 22.07.2013 tarihli protokolü imzaladığı anda … … … isimleri mevcut ise, … kelimeleri ile aynı anda yazılan “şu kadarki … Rusya’daki ticari ortaklığında …’a 520.000 USD borcunu 17.03.2014 tarihine kadar ödeyecektir.” ibaresinin mevut olması gerektiğini, İstanbul Üniversitesi Adli Tıp Enstitüsü Belge İnceleme Müdürlüğünün raporunda; yazının diğer yazılara göre farklı spektral özellik taşıdığı belirlendiğini, spektral farklılığın “Şahit …” yazısında da bulunduğunu, çelişki içerdiğini, çünkü davalı tarafın cevap dilekçesinde tutanağın imzalandığı sırada “…” ibaresinin olduğunu kabul ettiğini, bilirkişi raporunda ise, bu iki ifadenin farklı spektral ile yazıldığını belirttiğini, davalı tarafın kabul ettiği bu hususun olmadığını iddia eden çelişkili bilirkişi raporunun karara esas alınmasının hukuka aykırı olduğunu, …’in tanık olarak dinlenilmesi taleplerinin ilk derece mahkemesi tarafından kabul edildiğini ve ara karar oluşturulduğunu, ancak yargılama safhasında tanık …’in dinlenilmediğini ve mahkeme son celsede bu ara karardan rücu ettiğini bildirildiğini, mahkeme tarafından da kabul edelen tanık dinletilme talebinin yerine getirilmeden son celsede ara karardan rücu etmesi ve hükmünü acele bir şekilde aynı celsede verilmesinin HMK’nin 203/1-(ç) ve 251/1-(a) maddelerine aykırı olduğunu, yerel mahkeme üyesi hakimin 20/04/2017 tarihinde bu haksız karara muhalefet şerhi koyarak, bu kararın HMK’ya açıkça aykırı olduğunu bu şerhte beyan ettiğini, Davacı müvekkilinin icra takibini başlatırken ki amacının, elindeki haklı belgeye dayanarak alacağını tahsil etmek olduğunu, borçluya zarar verme gibi bir saikinin söz konusu olmadığını, hayatın olağan akışında elinde borç ikrarını içeren bir belge bulunduran herkesin alacağının tahsili amacıyla kanuni yollara başvurabileceğini, mahkemenin müvekkilini takipte ve davada kötü niyetli addetmesinin takibe ve davaya esas belge içeriği, toplanan deliller, taraflar arasında cereyan eden ticari ilişki ve yapılan bilirkişi incelemesinde tespit edilen bulgular dikkate alındığında kanunun kötüniyet tazminatı gayesine ve hakkaniyete aykırı olduğunu, 30.05.2018 tarihli ilk hüküm ve dosyanın geri çevrilmesi üzerine kurulan 08.01.2020 tarihli ek hükmün usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, ilk derece mahkemesinin 30/05/2018 ve 08/01/2022 tarihli ek hükmünün kaldırılarak, davanın kabulüne ve davalı aleyhine takip konusu alacağın yüzde %20’sinden az olmamak kaydıyla icra inkar tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.
DAVALI VEKİLİ KATILMA YOLU İLE İSTİNAF DİLEKÇESİNDE ÖZETLE; Mahkeme kararını vekalet ücreti yönünden katılma yolu ile istinaf ettiklerini, davacı tarafın taraflar arasında tanzim olunan protokol yazısını, protokolün yazıldığı bilgisayardan silmediğini/sakladığını/kaydettiğini, protokolün taraflarca imzalanmasından sonra bilgisayara kaydettiği hükme bir paragraf ekleyerek, bilgisayarda kayıtlı olan ve taraflarca imzalanan önceki hükmü beyaza boyayarak, imzalı protokolü yeniden yazıcıya koyarak sonradan ilave ettiği paragrafı yazdırmak suretiyle elde ettiği tahrifat yapılmış belgeye dayalı olarak Bakırköy … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile müvekkili aleyhine 520.000.-$ ‘ ın tahsili için icra takibine girişildiğini, davacı tarafça dava açılırken harca esas değerin 1.160,489,55.-TL olarak gösterildiğini, Mahkemece, davanın reddine, kötü niyet tazminatı talebinin kabulü ile icra takibine konu edilen alacağın % 20 si oranında 232.097,91.-TL tutarında kötü niyet tazminatının davacıdan alınıp davacıya verilmesine ve 2018 yılında ittihaz olunan ilk kararda olduğu gibi 58.764,69.-TL tutarında vekalet ücretinin davacıdan alınıp, davalıya verilmesine karar verildiğini, halbuki karar tarihinin 08.01.2020 olduğunu, dolayısı ile kararın verildiği tarihte yürürlükte olan avukatlık asgari ücret tarifesinde belirtilen tutarda vekalet ücretine takdir edilmesi gerektiğini, 08.01.2020 tarihindeki avukatlık asgari ücret tarifesine göre dava değeri olan 1.160.489,55.-TL için toplam 73.417,71.-TL tutarında vekalet ücreti takdir edilmesi gerekirken eksik vekalet ücretine hükmedilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, davacının istinaf talebinin esastan reddine, ilk derece mahkemesi kararının avukatlık ücreti yönünden kaldırılmasına, davanın reddine, kötü niyet tazminatı ile ilgili talebin kabulü ile 232.097,91.-TL tutarındaki kötün niyet tazminatı ile 73.417,71.-TL vekalet ücretinin davacıdan alınıp, davalı müvekkiline verilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, adi senede dayalı ilamsız icra takibine vaki itirazın İİK 67 vd maddeleri uyarınca iptali istemine ilişkindir. Mahkemece davanın reddine karar verilmiş, karara karşı davacı tarafça ve katılma yolu ile davalı tarafça istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Uyuşmazlığa dayanak adi senette “2005 yılında başlayan … ile … arasındaki tüm ticaret ilişkisi 22/07/2013 tarih itibariyle tarafların birbirinden hiçbir alacağı kalmadan noktalanmıştır. İsmi geçen şahısların şirketlerinin de bu tarih itibariyle alacak ve borçlarının kalmadığı beyan olunmuştur.” şeklindeki ifadeden sonra “Şu kadar ki … Rusya’daki ticari ortaklığından …’a 520.000 USD borcunu 17/03/2014 tarihine kadar ödeyecektir.” ibaresinin yer aldığı görülmektedir. Adli Tıp Kurumu’ndan alınan 28/04/2016 tarihli raporda, “şu kadar ki” ile başlayıp.. Kadar ödeyecektir” şeklindeki ibarenin, kendinden önce gelen yazılarla satır hizası konum ve toner özellikleri itibariyle farklılıklar arz ettiğinden söz konusu ibarenin birlikte ve sırası dahilinde yazılmayıp bulunduğu konuma sonradan ilave edilmiş olmasının kuvvetle muhtemel olduğu belirtilmiştir. İstanbul Üniversitesi Adli Tıp Enstitüsü öğretim üyelerinden 3 kişilik bilirkişi heyeti tarafından ibraz edilen 19/01/2018 tarihli raporunda; “şu kadar ki … dosyadaki ticari ortaklığında …’a 520.000 USD borcunu, 17/03/2014 tarihine kadar ödeyecektir.” yazısı ile “…” yazısının belgede kendisinden önce gelen ve 2005 yılında başlayan … ile … arasındaki .. Beyan olmuştur.” yazısından gerek fiziksel (konum ve satır aralığı) gerekse de spektral (tonerden kaynaklanan) farklılık göstermesi nedeniyle bu yazıların belgeye sırası dahilinde ve eş zamanlı olarak yazılmamış olup, belgeye sonradan ilave edilmiş oldukları kanaatine vardıkları beyan edilmiştir. Somut uluşmazlıkta; mahkemece de belirtildiği üzere, icra takibine dayanak 22/07/2013 tarihli belgedeki “Şu kadar ki … dosyadaki ticari ortaklığında …’a 520.000 USD borcunu 17/03/2014 tarihine kadar ödeyecektir.” yazısının, kendinden önce gelen yazılardan satır aralığı, konum itibariyle ayrıca spektral (tonerden kaynaklanan) farklılık arz ettiği, bu yazıların belgeye sırası dahilinde ve eş zamanlı olarak yazılmayıp, sonradan ilave edildiğinin bilirkişi raporu ile tespit edildiği gözetildiğinde, bu ilave kısımla ilgili davalının sorumlu olmayacağı; söz konusu belgede “…” yazısında da aynı farklılıkların bulunmasının neticeye etkili olmayacağı, şahidin isminin yazılı olduğu yazı karakteri ile yazıya ekleme yapılarak çıktı alınmasının da mümkün olduğu; ayrıca yazı içeriğinde yer alan “2005 yılında başlayan … ile … arasındaki tüm ticaret ilişkisi 22/07/2013 tarih itibariyle tarafların birbirinden hiçbir alacağı kalmadan noktalanmıştır. İsmi geçen şahısların şirketlerinin de bu tarih itibariyle alacak ve borçlarının kalmadığı beyan olunmuştur.” şeklindeki ifadeden sonra “Şu kadar ki … Rusya’daki ticari ortaklığından …’a 520.000 USD borcunu 17/03/2014 tarihine kadar ödeyecektir.” ibaresinin yer almasının da anlam bütünlüğüne uymadığı; HMK Madde 200 hükmüne göre, senede karşı ileri sürülen iddiaların ancak yine senetle ispatlanabileceği, davalı tarafça tanık dinlenmesine muvafakat edilmediği de dikkate alındığında, mahkemece ileri sürülen iddiaların mahiyetine göre tanık dinlenmemesinin yerinde olduğu; davacı tarafça yemin deliline de dayanılmadığı, bu hali ile mahkemece gerek davanın reddine karar verilmesi gerekse davacının, belgedeki söz konusu ibarenin sonradan eklendiğini bilebilecek durumda olduğu gözetilerek davalı lehine kötü niyet tazminatına hükmedilmesi usul ve yasaya uygun olup, davacı vekilince ileri sürülen istinaf sebepleri yerinde değildir. Ancak, mahkemece 08/01/2020 tarihinde karar verilmiş olup, davalı lehine karar tarihi itibarı ile yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre red edilen dava değeri üzerinden 73.417,13 TL nispi vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken, gerekçesi de açıklanmaksızın eksik vekalet ücretine hükmedilmesi usul ve yasaya uygun değildir. Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi uyarınca esastan reddine, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile, mahkemece deliller toplanılmış olup, yeniden yargılama yapılmasını gerektirir bir husus bulunmadığından HMK’nın 353/1-b.2 maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, dairemizce esas hakkında yeniden hüküm kurulmasına karar verilerek, aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; A-Davacının istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, B-Davalının istinaf başvurusunun KABULÜ ile; Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 08/01/2020 tarih 2019/998 Esas 2020/22 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-b2 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, Dairemizce yeniden hüküm kurulmak sureti ile; 1-Açılan davanın REDDİNE, 2-Davalının kötü niyet tazminatı talebinin kabulü ile asıl alacağın % 20’si oranında 232.097,91 TL tazminatın davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
İLK DERECE MAHKEMESİ YÖNÜNDEN: 3-Dairemiz karar tarihi itibari ile Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 80,70.TL karar harcının, davacı tarafından yatırılan 14.015,87.TL peşin harçtan mahsubu ile bakiye 13.935,17.TL’nin talep halinde ve karar kesinleştiğinde davacıya iadesine, 4-Davacı tarafça sarf edilen yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, 5-Davalı tarafından yapılan 97,00-TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,6-Davalı taraf kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte olan AAÜT uyarınca hesap ve takdir olunan 73.417,13 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 7-Artan gider avansı bulunduğu takdirde talep halinde ve karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
İSTİNAF YÖNÜNDEN: 8-Harçlar Kanunu gereğince istinaf edenler tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının hazineye gelir kaydına, 9-Dairemiz karar tarihi itibari ile Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 80,70.TL harçtan, istinaf eden davacı tarafından yatırılan 54,40.TL harcın mahsubu ile bakiye 26,30.TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,10-Davalı tarafından yatırılan 54,40.TL istinaf karar harcının talep halinde iadesine, 11-Davalı tarafından istinaf aşamasında sarf edilen 148,60.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 12-Davacı tarafından sarf edilen istinaf yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 13-Artan gider avansı varsa karar kesinleştiğinde ve talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’ nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere 30/06/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.