Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/983 E. 2022/834 K. 25.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/983 Esas
KARAR NO: 2022/834 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 10/03/2020
NUMARASI: 2017/1353 Esas 2020/249 Karar
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 25/05/2022
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, alacaklı müvekkili şirket … Ltd. Şti. tarafından borçlu davalı … Tic. A.Ş. firmasına cari hesap alacağından kaynaklı Ankara … İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyasından ilamsız takip başlatıldığını, yukarıda belirtilen icra takibine davalı borçlu vekili tarafından 21/08/2017 tarihinde itirazda bulunulduğunu ve icra Müdürlüğünün 21/08/2017 tarihli kararı uyarınca takibin durdurulduğunu, öncelikle borçlu davalı tarafından ilgili icra dosyasına yapılan bu itirazın haksız ve kötü niyetli olup hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, davalı borçlunun müvekkili şirkete herhangi bir borcunun bulunmadığını beyan ettiğini, halbuki müvekkili şirkete ait ticari defterler, yine borçlu şirkete ait defterler de incelendiğinde davalı tarafın müvekkiline borçlu olduğunun görüleceğini, zira müvekkili şirket ile davalı şirket arasında ticari iş olduğunu, iki şirketin uzun yıllardır birbirleri ile iş ilişkisi bulunduğunu, müvekkili ile davalı borçlu şirket arasında gerçekleşen ticari işler nedeniyle davalı şirketin müvekkiline 5.744,82 EURO borçlandığını, ancak müvekkili şirket tarafından bu borcun o zamanın EURO kuru baz alınarak ticari defterlere kaydının yapıldığını, davalı taraf i!e yapılan görüşmelerde de borcun 5.744,82 EURO olduğunun ikrar edildiğini, ancak davalı borçlu şirket tarafından borcun ödenmemesi üzerine müvekkili şirketin hak kaybına uğramasını engellemek ve alacağını icrai yolla sağlamak maksadıyla davalı borçlu şirket aleyhine söz konusu takibin başlatıldığını, davaya konu İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyasına dayanak cari hesap alacağı iie ilgili müvekkili firmanın defalarca davalı şirket ve davalı şirketin avukatı ile irtibata geçtiğini ve davalı şirketin borcu kabul ettiğini hatta ödeyeceğini de beyan ettiğini, yine davaya konu borç ile ilgili davacı şirket vekili olarak tarafından da davalı şirketin takipten önce arandığını ve takibe geçilmemesi için müvekkiline olan borcun ödenmesi konusunda görüşüldüğünü, davalı tarafından istenen vekalet vs. evrakların yine müvekkili şirket tarafından davalı tarafa gönderildiğini, tüm bu iyiniyetli çabalarına rağmen borçlu şirketin borcunu ödemediğini, takip öncesinde yapılan görüşmelerde borcunu ikrar etmiş olmasına rağmen söz konusu icra takibine haksız ve kötü niyetli olarak itiraz ettiğini belirterek, yukarıda açıklanan nedenlerle davalarının kabulüyle borçlunun yetki itirazının iptaline, takibin İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … Esas dosyası devamına, borçlunun borca itirazının iptaline, takibin devamına, haksız itiraz eden borçlu aleyhine alacağın % 20’sinden aşağı olmamak üzere inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleriyle vekalet ücretinin de davalıya tahmiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, davacılar tarafından müvekkili aleyhine; İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … E. sayılı dosyası ile ilamsız icra takibi başlatıldığını, işbu takibe ilişkin taraflarınca borca ve ferilerine itiraz edildiğini, bu haklı itiraz sonucu davacı tarafından haksız ve kötü niyetli olarak itirazın iptali istemi ile dava açıldığını, açılan dava birçok açıdan hukuka aykırı olup, davanın bu nedenlerle reddine karar verilmesi gerektiğini, müvekkili şirketin alacaklı olduğu iddiası ile takip yapan şirkete ödemekle yükümlü olduğu bir tutar bulunmadığını, davacının takip talebinde alacak kaynağının ne olduğunu göstermediğini, diğer alacak adı altında, ticari hayatta olmayan ve davanın tarafları arasında da hangi hukuki ilişkiye dayalı olarak doğduğunun iddia edildiği anlaşılamayan bir alacak kalemi oluşturduğunu, dava dilekçesinde, davacının müvekkilinden 5.744,82 Euro alacaklı olduğunun ileri sürüldüğünü, bu alacağın kaynağının ne olduğu ve neden kaynaklandığının izah edilmediğini, Öte yandan taraflar arasında yapılan ticari ilişkiye yönelik, Euro tipi alacağın doğumunu gerektiren hukuken geçerli bir düzenleme de bulunmadığını, davalı müvekkilinin, sözlü görüşmelerde bu miktar alacağın varlığına yönelik kabulünün olmasının da söz konusu olmadığını, hukukun genel kuralının, müddei iddiasını ispata mecbur olduğunu, davacının gerçek dışı, “kabul etmektedir” beyanı ile iddianın ispatının mümkün olmayacağının tartışmasız bir gerçek olduğunu, müvekkili şirketin, olmayan bir borcu kabul etmesi ve ödeyeceğini beyan etmesi gibi bir hususun varlığının söz konusu dahi olmayıp, davacı tarafın ileri sürdüğü iddiaların hiçbir suretle gerçeği yansıtmadığını, mevcut ve gerçek durumla ilgisi bulunmayan, kurgusal bir zemine oturtulmaya çalışılarak açılan davanın hukuka aykırı olup, reddine karar verilmesi gerektiğini, TBK’nın ilgili hükümlerinde temerrüt şartlarının açıkça ifade edildiğini, bir an için asıl borcun varlığı kabul dahi edilse (ki kabulünün olanaksız olduğunu) takip öncesi temerrüdün gerçekleşmemiş olması sebebiyle, takip tarihine kadar faiz tahakkuk ettirilmesinin ve talep edilmesinin de olanaksız olduğunu, talebin hukuka aykırı olduğunu, bu nedenle, talep edilen faize de ayrıca itiraz edildiğini, öte yandan takip sonrası için talep edilen faiz tutarının da fahiş olduğunu, davacının başlatmış olduğu icra takibi ve açılan itirazın iptali istemli davanın tamamen haksız, yersiz ve hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, davacı tarafın kötü niyet ile hareket ettiğinin açık olduğunu, bu nedenle, dava tutarının % 20 sinden az olmayacak şekilde kötü niyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesi gerektiğini belirterek, yukarıda açıklanan ve yargılama sürecinde tüm delillerin toplanması ile sabit hale gelecek olan nedenlerle; davanın reddine, haksız ve kötü niyetli takip ve dava sebebiyle davacının % 20 oranından az olmamak üzere tazminat ödemeye mahkum edilmesine, yargılama gider ve vekalet ücretinin davacıya yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 10/03/2020 tarih ve 2017/1353 Esas – 2020/249 Karar sayılı kararında; “… Tüm dosya kapsamı, taraf iddia ve savunmaları, toplanan deliller ve hükme esas alınan bilirkişi raporu doğrultusunda, taraflar arasında yazılı olmayan sözleşme kapsamında jeneratör satışına dair ticari ilişki kurulduğu, davacının ticari defterlerinin inceleme gününde sunulmaması sebebiyle incelenemediği, ancak davalının incelenen ve sahibi lehine delil vasfını haiz olduğu tespit edilen ticari defter ve kayıtlarına göre davalının takip tarihi itibari ile davacıya 16.632,70 TL borçlu bulunduğu, her ne kadar davacı yan ticari defterlerini hazır etmemiş ise de delil olarak her iki yan ticari defter ve kayıtlarına dayanması sebebiyle davalının da ticari defterlerinin incelenmesi gerektiği, davalı, icra müdürlüğüne sunmuş olduğu itirazında ve mahkememize sunduğu cevap dilekçesinde her ne kadar davacıya borçlu olmadığını iddia etmiş ise de ticari defter ve kayıtlarında yer alan borç kaydının aksini ispat etme yükümlülüğü altında olduğu, buna ilişkin herhangi bir delil sunmadığı, dolayısı ile toplanan deliller itibari ile davacının davalıdan takip tarihi itibari ile takip ile istenen asıl alacak tutarında alacaklı olduğu, davacının işlemiş faiz talebine ilişkin olarak yapılan değerlendirmede ise davacının takip öncesinde davalıyı temerrüde düşürdüğünü gösterir bir delil sunmadığı ve somut uyuşmazlıkta icra takibine konu alacak, sözleşme kapsamında yapılan fazla ödemenin iadesine ilişkin olduğu anlaşıldığından TTK 1530 madde hükümlerinin uygulanmasının da mümkün olmadığı zira söz konusu madde hükmünün uygulanmasının taraflardan birinin mal ve hizmet edimi karşısında bedel ödeme borcu söz konusu olduğu halde uygulama alanı bulacağı dolayısı ile işlemiş faiz talebi yönünden davacının alacağını ispat edemediği kanaatine varılarak; davanın kısmen kabulü ile İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … E sayılı takip dosyasına davalı yanca yapılan itirazın asıl alacak miktarı olan 16.632,70 TL yönünden iptaline, işlemiş faize ilişkin talebin reddine, kabul edilen alacak likit itiraz haksız bulunduğundan takdiren % 20 oranında hesaplanan 3.327,00 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, reddedilen miktar yönünden davacının takip başlatırken kötü niyetli olduğunu gösterir bir delil sunulamamış olması sebebiyle davalının kötüniyet tazminatı talebinin reddine karar verilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur….”gerekçesi ile, Davanın kısmen kabulü ile İA … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasına davalı yanca yapılan itirazın asıl alacak miktarı olan 16.632,70 TL yönünden iptaline, işlemiş faiz talebinin reddine, Kabul edilen alacak likit ve itiraz haksız bulunduğundan kabul edilen alacağın takdiren %20’si oranında hesaplanan 3.327,00 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, Reddedilen miktar yönünden davacının kötü niyetli takip başlattığına dair dosyaya yansıyan bir delil olmaması sebebiyle Kötü niyet tazminatı talebinin reddine, karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesi ile, İlk derece mahkemesi tarafından verilen kararın açıkça hukuka aykırı olup kaldırılması gerektiğini, Mahkeme tarafından uyuşmazlık konusunun yanlış nitelendirilmesi suretiyle karar verilmesinin hatalı olduğunu, Mahkeme tarafından gerekçeli kararda dava konusu uyuşmazlık taraflar arasından jeneratör alım satımına ilişkin ticari ilişki kapsamında cari hesap alacağına ilişkin başlatılan takip tarihi itibariyle davacının davalıdan muaccel alacağının bulunup bulunmadığı varsa miktar ile itirazın iptali icra inkar ve kötü niyet tazminatı hüküm koşullarının oluşup oluşmadığı noktalarında toplanmaktadır şeklinde yapılmışsa da işbu nitelendirme taraflar arasındaki uyuşmazlığın aslı ile bağdaşmadığını, Davacı tarafından müvekkili şirket aleyhinde başlatılan takipte davacının müvekkili şirketten 5.744,82 Euro alacaklı olduğu iddia edilmişse de bu alacağın kaynağının ne olduğu ve neden kaynaklandığı belirtilmediğini, diğer alacak adı altında, ticari hayatta olmayan ve davanın tarafları arasında da hangi hukuki ilişkiye dayalı olarak doğduğunun iddia edildiği anlaşılamayan bir alacak kalemi oluşturulduğunu, 22.01.2019 tarihinde yapılan ön inceleme duruşmasında da ihtilafın tespiti bölümünde “taraflar arasında jeneratör alım satımına ilişkin ticari ilişki kapsamında cari hesap alacağı” şeklinde hatalı nitelendirme yapılmıştır. Hatalı nitelendirmeye ilişkin sunmuş olduğumuz beyan dilekçesinde “olmayan bir ilişkiyi, olmayan bir borcun kaynağını kabul etmiş anlamı çıkarılabilecek olan nitelendirmenin itirazlarımız kabul edilerek yok sayılmasını, borcun sebebi ve kaynağı varsa davacının ispatlamak zorunda olduğu sabitken davalının kendi aleyhine bir tespiti kabul etmesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğu” hususları beyan edildiğini, Mahkemece tüm itirazlarına rağmen uyuşmazlığın satım sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili olduğu varsayımı ile değerlendirme yapılarak karar verilmesi hatalı olduğunu, Mahkeme tarafından ispat külfetinin davalı da olduğu hususunda da yanılgıya düşüldüğünü, Gerekçeli kararda “davacı yan ticari defterlerini hazır etmemiş ise de delil olarak her iki yan ticari defter ve kayıtlarına dayanılması sebebiyle davalının da ticari defterlerinin incelenmesi gerektiği, davalı icra müdürlüğüne sunmuş olduğu itirazında ve mahkememize sunduğu cevap dilekçesinde her ne kadar davacıya borçlu olmadığını iddia etmiş ise de ticari defter ve kayıtlarında yer alan borç kaydının aksini ispat etme yükümlülüğü altında olduğu buna ilişkin herhangi bir delil sunmadığı” gerekçelendirmeleri ile hüküm tesis edildiğini, Ticari defterlerin sahibi lehine delil olabilmesi için her iki tarafın ticari defter kayıtlarının birbirini doğrular nitelikte olması şart olduğunu, (HMK MADDE 222 – (1)) Gerekçeli kararda da tespit edildiği üzere, davacı şirket ticari defter ve belgelerini ibrazdan kaçındığını, ticari defterlerine delil olarak dayanan davacı, ticari defterlerini inceleme için ibraz etmediğinden davasını ispatlayamadığını, Türk Ticaret Kanunu ve HMK’da tacirlerin ticari defter tutma, her türlü ticari faaliyetin defterlere kaydı zorunlu olduğunu, ticari kayıtların ispat gücüne ilişkin düzenlemelere göre de, davanın ispatı için ticari defterlere dayanılması halinde, ticari defterlerini ibraz edemeyen taraf davasını ispatlayamamış sayılacağını, bu esaslar dikkate alınarak, davacı tarafından açılan davanın reddine karar verilmesi gerekirken davacı lehine hüküm tesis edilmesi açıkça hukuka aykırı olduğunu, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, davanın reddine, istinaf incelemesi neticesine kadar icranın geri bırakılması amacıyla tehir-i icra kararı verilmesine, yargılama gideri ve vekâlet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, taraflar arasındaki ticari ilişki nedeniyle davacı tarafından davalı tarafa fazla yapılan ödemenin tahsili talebiyle başlatılan icra takibine itiraz üzerine açılan itirazın iptali davasıdır. Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasına davalı yanca yapılan itirazın asıl alacak miktarı olan 16.632,70 TL yönünden iptaline, işlemiş faiz talebinin reddine, karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Dosya kapsamından taraflar arasında TTK. 94 Madde kapsamında cari hesap sözleşmesi olmadığı anlaşılmıştır. Mahmemece 22/01/2019 tarihinde yapılan ön inceleme duruşmasında uyuşmazlığı, taraflar arasında jenaratör alım satımına ilişkin ticari ilişki kapsamında cari hesap alacağına ilişkin başlatılan takip tarihi itibariyle davacının davalıdan muaccel alacağının bulunup bulunmadığı varsa miktarı ile itirazın iptali icra inkar ve kötü niyet tazminatı hüküm koşullarının oluşup oluşmadığı hususlarında tespit edilmiş ve taraflarca tesbit edilen uyuşmazlığa itiraz edilmeyerek tutanağın imzalandığı anlaşılmakla, davalı vekilinin mahkemece tesbit edilen uyuşmazlığın taraflar arasındaki gerçek uyuşmazlıkla bağdaşmadığına yönelik istinaf sebebi yerinde görülmemiştir. HMK 282 maddesindeki “Hakim bilirkişinin oy ve görüşünü diğer delillerle birlikte serbestçe değerlendirir,” yasal düzenlemeleri de gözetildiğinde; Davalı vekili tarafından ileri sürülen istinaf sebepleri yargılama aşamasında verdikleri beyan dilekçeleri ile de ileri sürüldüğü, İlk Derece Mahkemesine sunulan deliller, mail yazışmaları ve davalı tarafın ticari defter ve kayıtları incelenmek suretiyle düzenlenen bilirkişi raporundaki tesbitler gözetildiğinde; davacı ve davalı tarafın ticari ilişkisinin 2014 yılında gerçekleştiği, davalı tarafından davacı tarafa 23/10/2014 tarihli … numaralı 147.110,13 TL. Tutarlı fatura ve 21/11/2014 tarihli … numaralı 199.147,07 TL. Tutarlı iki adet fatura ile jenaratör satışı yapıldığı, bu satışlar nedeniyle davacı tarafın borcunun 346.257,20 TL. Olduğu, davacı tarafından bu borca karşılık davalı tarafa verilen çekler ile toplam 362.889,90 TL. Tutarında ödeme yapıldığı, davacı tarafın yapmış olduğu fazla ödemenin 16.632,70 TL. Olduğu, davacı tarafın alacağının davalı tarafa yapılan bu fazla ödeme nedeniyle doğduğu, davalı tarafın ticari defter ve kayıtlarına göre takip tarihi itibariyle davacıya 16.632,70 TL. Borçlu gözüktüğü bilirkişi raporunda tesbit edilmiştir. Yerleşik Yargıtay içtihatlarında da belirtildiği üzere, 6100 Sayılı HMK.’ nın 222 maddesi uyarınca kanuna uygun olarak veya olmayarak tutulmuş olan ticari defterlerin münderecatı,sahibi ve halefleri aleyhine delil sayılır. Davalı tarafın ticari defterlerine göre takip talebinde talep edilen 16.632,70 TL. asıl alacak miktarı kadar davacıya borçlu olduğu tesbit edilmiş olup davalının ticari defterlerinde kayıtlı olan borcu ödediğine dair ödeme belgesinin dosyaya sunulmadığı tesbit edilmiştir. Bu durumda ispat külfeti davalı tarafta olup, tüm bu değerlendirmeler ışığında, davalının ticari defterlerinde kayıtlı olan 16.632,70 TL. borcun ödendiğini kanıtlaması gerekmektedir. Davalı tarafından ödeme yapıldığına dair ödeme belgesinin sunulmadığı anlaşılmakla; İlk Derece Mahkemesinin kabul ve gerekçesine göre davalı vekilinin aksi yöndeki tüm istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. Sonuç olarak, dosyadaki belgelere, duruşma sürecini yansıtan tutanaklar ve gerekçe içeriğine göre, ilk derece mahkemesince davanın esasıyla ilgili hükme etki edecek tüm delillerin toplandığı, ihtilafın doğru olarak tanımlandığı,kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, ilk derece mahkemesi hüküm ve gerekçesinde, yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalının istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden taraftan alınması gereken 1.136,17.TL istinaf karar harcının istinaf eden tarafından peşin olarak yatırılan toplam (54,40.TL + 230,00.TL = ) 284,40.TL harcın mahsubu ile bakiye 851,77.TL’nin davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 25/05/2022 tarihinde HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.