Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/982 E. 2022/1183 K. 14.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/982
KARAR NO: 2022/1183
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2016/988 Esas – 2019/1259 Karar
DAVA: İtirazın İptali ( Ticari Satış Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 14/09/2022
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkilinin davalıya ait işyerinde kameralı güvenlik sistemleri tesisi işlemi yaptığını, bunun karşılığında 27/07/2011 tarih ve … nolu 3.590,74 TL ve 10/06/2011 tarih … no ve 11.337,32 TL bedelli 2 adet faturayı düzenleyerek yaptığı iş karşılığında davalıya teslim ettiğini, davalının ilgili faturaları teslim alıp vergi dairesine bildirimini yaptığını, buna ilişkin beyanda bulunduğunu, ancak davalının çeşitli bahaneler ileri sürerek ödeme yapmaya yanaşmadığını, bunun üzerine davalının söz konusu temerrüdü dolayısıyla aleyhine Kartal … İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyası ile icra takibine girişildiğini, ilgili şirketin icra takibine itiraz ederek takibi durdurduğunu, ancak müvekkilinin hem kendisine itiraz ile ilgili bir tebligat yapılmaması hem de avukatı ile arasında yaşanan irtibat kopukluğu nedeniyle bu itirazdan haberdar olmadığını, bu nedenlerle davalının itirazının iptaline dair dava açmak gerektiğini belirterek davalının Kartal … İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyasına vaki itirazının 14.928,06 TL asıl alacak bakımından iptaline, takip tarihi dikkate alınarak alacağın % 40’ı oranında kötüniyet tazminatına mahkumiyetine bu mümkün görülmezse terditli olarak 2 adet fatura bedeli olan 14.928,06 TL alacağın takip tarihi olan 14/10/2011 tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte tahsiline dair karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, davacı tarafından Kartal … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile başlatılan icra takibine ilişkin ödeme emrine yasal süresi içerisinde müvekkilleri tarafından itiraz edildiğini, alacaklının takibe konu etmiş olduğu bedelin yersiz olduğunu, alacaklı tarafından haksız ve kötüniyetli olarak davaya konu takibin başlatıldığını, müvekkillerinin davacı tarafa belirtildiği gibi bir borcu bulunmadığını, söz konusu husususun Sayın Mahkemenin takdir etmesi halinde yaptırılacak bilirkişi incelemesi ile açıkça ortaya çıkacağını, ayrıca müvekkili şirketin dava dilekçesinde ve ticaret kayıtlarından da görüleceği üzere Gebze adresinde faaliyet gösterdiğini, davacı tarafından açılmış işbu davanın yetkisiz mahkemede açılmış bulunduğunu, bu nedenle öncelikle davaya yetki yönünden itiraz ettiklerini, ayrıca davacı tarafın 2011 yılında başlatmış olduğu takibe yönelik açmış olduğu davanın zamanaşımına uğradığını, davacı tarafın hukuki dayanaktan yoksun iddia ve taleplerini kabul etmemekle birlikte zamanaşımı itirazlarım sunduklarını, ayrıca anıdan 5 yılın geçmesinin ardından açılmış işbu dava ile davacının kötü niyetle hareket ettiği izlenimi doğurduğunu belirterek, davacının haksız ve kötüniyetli açmış olduğu davanın reddine, haksız ve kötüniyetli başlatılmış takip nedeni ile % 20’den aşağı olmamak üzere davacı aleyhine tazminata hükmedilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 10/12/2019 tarih 2016/988 Esas 2019/1259 Karar sayılı kararında; “taraflar arasında kameralı güvenlik sistemi satış ve montajına ilişkin yazılı olmayan sözleşme kapsamında ticari ilişki kurulduğu, davacının sicil kaydı sebebiyle gerçek kişi tacir olduğu ancak basit usule göre işletme defteri tuttuğu, söz konusu ticari iş kapsamında davacı tarafından düzenlenen 27/07/2011 tarih ve … nolu 3.590,74 TL ve 10/06/2011 tarih … no ve 11.337,32 TL bedelli 2 adet fatura dayanak gösterilmek suretiyle davalı aleyhine icra takibi başlattığı, mal tesliminin yapıldığına ilişkin irsaliye vs belgenin delil olarak sunulmadığı ancak alınan bilirkişi raporunda yapılan tespite istinaden sahibi lehine delil vasfını haiz davalı defterlerinde 11.337,32 TL bedelli faturanın kayıtlı olduğu ve fatura bedelinin çek ve nakit tahsilatlar ile ödendiği şeklinde kayıt kurulduğu, diğer faturanın ise kayıtlı olmadığı, davada ispat yükünün davacıda olduğu ve alacağının varlığı ile birlikte malın ve hizmetin teslim edildiğini davacının ispat etmesi gerektiği, davacının işletme defteri tutması sebebiyle ile defterlerinin sahibi lehine delil vasfını haiz olmadığı ve 3.590,74 TL tutarındaki fatura konusu mal ve hizmetin davalıya teslim edildiğini gösterir bir delil sunmamış olması sebebiyle bu fatura bedeli yönünden alacağını ispat edemediği ancak 11.337,32 TL bedelli fatura yönünden davalının ticari defterlerinde yer alan ödeme kaydı sebebiyle ispat yükünü üzerine aldığı ve davalı vekiline verilen ve sonuçları hatırlatılan süre içerisinde ödemeye ilişkin delillerin sunulmamış olması sebebiyle davalının ödeme yönündeki savunmasını ispat edemediği kabul edilerek bu fatura bedeli yönünden davacının alacaklı olduğunun kabul edilmesi gerektiği, takip öncesinde davacının davalıyı temerrüte düşürdüğüne ilişkin bir delil sunulmamış olması sebebiyle işlemiş faiz talebinin de yerinde olmadığı değerlendirilmiş ve davanın kısmen kabulü ile İAA … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasına davalı yanca yapılan itirazın 11.337,32 TL yönünden iptaline, takibin bu miktar üzerinden devamına, bakiye asıl alacak ile birlikte işlemiş faiz yönünden fazlaya ilişkin talebin reddine, alacak likit ve itiraz haksız bulunduğundan kabul edilen alacağın takdiren %40’ı oranında hesaplanan 4.535,00 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, reddedilen miktar yönünden şartları bulunmayan kötüniyet tazminatı isteminin reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur….”gerekçesi ile, “1-Davanın kısmen kabulü ile İAA … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasına davalı yanca yapılan itirazın 11.337,32 TL yönünden iptaline, takibin bu miktar üzerinden devamına, bakiye asıl alacak ile birlikte işlemiş faiz yönünden fazlaya ilişkin talebin reddine 2-Alacak likit ve itiraz haksız bulunduğundan kabul edilen alacağın takdiren %40’ı oranında hesaplanan 4.535,00 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 3-Reddilen miktar yönünden şartları bulunmayan kötüniyet tazminatı isteminin reddine,” karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesi ile, yerel mahkeme kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, Dava dilekçesinde de yetkiye ve zamanaşımına yönelik itirazlarda bulunduklarını, davanın yetkisiz mahkemede açıldığını, İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyası ile takip başlatıldığını, yerel mahkeme tarafından ” itirazın alacaklıya tebliğine ilişkin herhangi bir tebligatın yapılmadığı anlaşıldığından davanın İİK 67. maddesindeki 1 yıllık süre içerisinde açıldığı değerlendirilerek hak düşürücü itirazın reddine” şeklinde karar verdiğini ancak yerel mahkeme tarafından itiraz tarihinden sonra alacaklı tarafından yapılan talep ve işlemlerin incelenmediğini, Yerel mahkeme tarafından “davacının celp edilen ticaret sicil kayıtlarından gerçek kişi tacir olduğu anlaşılmıştır” şeklinde değerlendirmede bulunulduğunu, dosyada mevcut belge ve kayıtlardan davacı tarafın tacir olmadığı, esnaf olduğu ve işletme defteri tuttuğunun açıkça görüldüğünü, esnaf ile tacir arasında bir hukuk uyuşmazlığında davanın ticari dava olarak kabul edileceğini, iş bu davanın ticari dava olarak kabul edilemeyeceğinden görevli mahkemenin asliye hukuk mahkemesi olduğunu, 08/06/2018 tarihli bilirkişi raporunda yapılan değerlendirmelere; yasal ticari defterler yönünden yapılan incelemeler neticesinde varıldığını, yerel mahkeme kararının aksine müvekkili şirketin davacı taraftan alacaklı olduğunu, 28/08/2019 tarihli bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere davacı tarafından faturalara ilişkin hizmetin yerine getirdiğine, malın teslim edildiğine ve davacı tarafından faturaların müvekkili şirkete teslimine ilişkin belge bulunmadığını, Bilirkişi raporunda 10/06/2011 tarihli .. nolu 11.337.32.TL tutarlı faturanın müvekkili şirket defterlerinde kayıtlı olmasının faturanını teslim edildiği anlamını taşıdığını belirtmiş ise de yargıtay kararlarında belirtildiği üzere; tebliğ edilen faturaya sekiz gün içinde itiraz edilmemiş olması halinin, faturada yazılı malın alıcıya teslim edildiğini göstermediğini (Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 13/12/2001 tarih 2001/10186 E. 2021/10810 K.)Davacının iddiasının davacı tarafın defterleri ile ispat edilemediğini müvekkili şirket defter ve kayıtlarından ise müvekkili şirketin davacıdan alacaklı olduğunu ortaya koyduğunu, Yerel mahkeme tarafından davacı lehine icra inkar tazminatına hükmedildiğini, müvekkili aleyhine başlatılan icra takibine yapılan itirazlar değerlendirildiğinde müvekkilinin kötüniyetli olarak değerlendirilmesinin hatalı olduğunu, icra inkar tazminatının usul ve yasaya aykırı olduğunu, icra inkar tazminatının %40 oranından hesaplanarak hüküm kurulduğunu ancak 6352 sayılı kanunda yapılan değişiklik ile bu oranın %20 ye düşürüldüğünü, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına ve davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava; satış sözleşmesine dayalı tanzim edilen fatura alacağının tahsili amacıyla başlatılan ilamsız takibe itirazın iptali istemine ilişkindir. Mahkemece yukarıda açıklanan gerekçelerle davanın kısmen kabulüne dair hüküm kurulmuş, davalı vekilince karara karşı istinaf yoluna başvurulmuştur. İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü’nden gelen yazı cevabı kapsamından, davacının “…” ünvanı ile gerçek kişi tacir kaydının bulunduğu; Sarıgazi Vergi Dairesi Müdürlüğü yazı cevabı kapsamından, davacının 01-12/2017 dönemi yıllık gelir vergisi beyanını işletme hesabına göre verdiğinin bildirildiği ve ilgili dönem beyannamesinin gönderildiği anlaşılmıştır. 6102 sayıl TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davalarının ticari dava sayıldığı, bu davaların nispi ticari dava oldukları, davalının ticaret şirketi olduğu, davacının İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü nezdinde gerçek kişi tacir kaydının bulunduğu, uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesinden kaynaklandığı, dava konusu uyuşmazlığı görüp sonuçlandırma görevinin ticaret mahkemelerine ait olduğu tespit edilmiş, davalı yanın göreve yönelik istinaf sebebi yerinde görülmemiştir. Davacı tarafından, ticari satış ilişkisi kapsamında tanzim edilmiş faturaya dayalı para alacağının tahsili amacıyla icra takibi başlatılmış, davalının vaki itirazı üzerine takip durmuştur. Davalı tarafça mahkemenin yetkisine itiraz edildiği anlaşılmıştır. Davacı para alacaklısının yerleşim yeri Ümraniye İlçesi sınırları içindedir. Mahkeme gerekçesinde de belirtildiği üzere; HMK’nun 10 ve 6098 Sayılı TBK’nun Kanunun 89/1-1(Mülga 818 Sayılı TBK’nun 73/1-1) maddeleri uyarınca, para alacaklısı davacının yerleşim yeri itibariyle İstanbul Anadolu Mahkemelerinin uyuşmazlığın çözülmesinde yetkili olup, davalı yanın yetkiye yönelik istinaf sebebi yerinde görülmemiştir. İİK’nun 67 maddesi uyarınca; itirazın iptali davaları, borçlunun itirazının alacaklıya tebliğinden itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde açılmalıdır. Bu süre alacaklının itiraza muttali olduğu tarihten itibaren değil, kanunun açık düzenlemesi uyarınca itirazın alacaklıya tebliği tarihinden itibaren başlar. Alacaklı tarafından borca itiraz sonrası, takip dosyasında işlem yapılmış olması yahut itirazın tebliğ dışında başka herhangi bir şekilde öğrenilmiş olması hak düşürücü sürenin başlamasına neden olmaz. Mahkeme kararında da belirtildiği üzere, icra dosyası kapsamından borçlunun itiraz dilekçesinin alacaklı yana tebliğ edilmediği anlaşılmış olup, bir yıllık hak düşürücü süre işlemeye başlamadığından, davalı yanın hak düşürücü süreye yönelik istinaf sebebi yerinde görülmemiştir. Dava ve takibe konu faturaların takip konusu faturaların 10/06/2011 tarihli 11.337,32-TL tutarlı ve 27/07/2011 tarihli, 3.590,74-TL tutarlı faturalar oldukları anlaşılmıştır. İlk derece mahkemesi tarafından taraflarca gösterilen deliller toplanmış, tarafların dayanak faturalarla ilgili vergi dairesine bildirimde bulunup bulunmadıklarına dair BA-BS formları celbedilmiş, tarafların ticari defter ve kayıtları üzerinde mali bilirkişi incelemeleri yaptırılmıştır. Davacı takip dayanağı satış faturalarına konu ürünlerin davalıya teslim edildiğini ispat ile yükümlüdür. Mahkemece yaptırılan bilirkişi incelemesi neticesinde takip dayanağı faturalardan 10/06/2011 tarihli 11.337,32-TL tutarlı faturanın davalı defterlerinde kayıtlı olduğu, 27/07/2011 tarihli, 3.590,74-TL tutarlı faturanın ise kayıtlı olmadığı tespit edilmiştir. Mahkemece davalı defterlerinde yer alan, ancak davacı defterlerinde yer alamayan ödeme kayıtlarının dayanağı belgelerin celbi için davalı vekiline bir aylık kesin süre verilmiş, verilen kesin süre içerisinde dayanak belgelerin sunulmaması halinde bu delillere dayanmaktan vazgeçilmiş sayılacağı ihtar olunmuştur. Davalı vekilince kesin süre içerisinde ödeme kayıtlarının dayanağı belgeler(çek teslim makbuzu, ödeme makbuzu vb) dosyaya sunulmamıştır. Takip ve dava konusu faturalardan 10/06/2011 tarihli 11.337,32-TL tutarlı faturanın her iki tarafın ticari defterlerinde kayıtlı olması, davacının bu faturaya konu ürünleri davacıya teslim ettiğini ispat etmiş bulunması; davacı defterlerinde kayıtlı olup, davalı defterlerinde kayıtlı olmayan 27/07/2011 tarihli, 3.590,74-TL tutarlı faturaya konu ürünlerin teslim edildiğinin, imzalı irsaliyeli fatura yahut başkaca bir delil ile ispat olunamaması, davalının defterlerinde bulunup, davacı defterlerinde bulunmayan, tek taraflı ödeme kayıtlarının dayanağı belgelerin verilen kesin süre içerisinde ibraz edilmemesi nedeniyle davalının ödeme olgusunu ispat edememiş olması karşısında; mahkemece davacının, takip tarihi itibariyle davalıdan 11.337,37-TL alacaklı olduğunu ispat ettiği gerekçesi ile kısmen kabul kararı verilmesinde usul ve kanuna aykırılık bulunmayıp, davalı yanın bu yöndeki istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. Dava konusu takibin 14/10/2011 tarihinde başlatıldığı, takip tarihi itibariyle yürürlükte olan İİK’nun 67/2 fıkrasına göre inkar tazminatı oranının hüküm altına alınan alacağın %40’ı olduğu, 6532 Sayılı Kanun ile yapılan değişikliğin, takip tarihinden sonra 09/07/2012 tarihinde yürürlüğe girdiği anlaşılmakla, mahkemece hükmolunan ve likit nitelikteki alacağın %40’ı oranında inkar tazminatına hükmedilmesi usul ve kanuna uygun olup, davalı yanın bu yöndeki istinaf sebebi de yerinde görülmemiştir. İzah edilen gerekçelerle, davalı yanın istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 774,45.TL istinaf karar harcından, davacı tarafından peşin olarak yatırılan 194,00.TL istinaf karar harcının mahsubu ile bakiye 580,00.TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince tarafa tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 14/09/2022 tarihinde HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.