Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/981 E. 2020/804 K. 16.07.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/981
KARAR NO: 2020/804
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME: İSTANBUL 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 03/06/2020 Tarihli Ara Karar (Asıl Dava Davacılarının İstinafı)
DOSYA NUMARASI: 2019/437 Esas ( Derdest Dava Dosyası )
( Birleşen Dava: İstanbul 14. ATM’ nin 2019/420 Esas Sayılı Davası )
DAVA: Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli)
BİRLEŞEN İST. 14.ATM.NİN 2019/420 ESAS SAYILI DAVASINDA;
DAVA: Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli)
KARAR TARİHİ: 16/07/2020
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Asıl davada davacılar vekili dava dilekçesinde; dilekçede açıklanan sebeplerle ve resen gözetilecek sebeplerle fazlaya ve diğer konulara ilişkin her türlü talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla davalı şirketin 30/04/2019 tarihinde yapılan olağan genel kurul toplantısında oy çokluğu ile 3, 4, 5, 6 ve 7 numaralı gündem maddeleriyle alınan kararların dilekçede ileri sürülen nedenlerle yasaya, esas sözleşmeye ve dürüstlük kuralına aykırı olduğundan bahisle iptalini talep ve dava etmiş; TTK.’ nın 449. maddesi uyarınca iptali istenen kararların yürütmesinin geri bırakılmasına karar verilmesini istemiştir. Birleşen İst. 14.ATM.’ nin 2019/420 Esas sayılı dosyasındaki davacılar vekili dava dilekçesinde; dilekçede açıklanan sebeplerle ve resen gözetilecek sebeplerle fazlaya ve diğer konulara ilişkin her türlü talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla davalı şirketin 30/04/2019 tarihinde yapılan genel kurul toplantısında alınan 2, 3, 4(yönetim kurulu üyesi …’ın ibra edilmemesine ilişkin kısım hariç olmak üzere diğer yönetim kurulu üyelerinin ibra edilmesine ilişkin kısmının), 5, 6 ve 7 numaralı gündem maddeleriyle alınan kararların dilekçede ileri sürülen nedenlerle yasaya, esas sözleşmeye ve dürüstlük kuralına aykırı olduğundan bahisle iptalini talep ve dava etmiş; 27/12/2019 tarihli dilekçe ile de TTK.’ nın 449. maddesi uyarınca iptali istenen kararlardan 6 nolu kararın yürütmesinin geri bırakılmasına karar verilmesini istemiştir.
DOSYADA DAHA ÖNCE VERİLEN KARARLAR: Birleşen dava davacılarının talebi üzerine İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 2019/437 Esas sayılı ve 08/01/2020 tarihli ara kararı ile; ” … Asıl davada davacılar vekilinin dava konusu yapılan kararların icrasının geri bırakılması talepli dilekçesi ve birleşen davada davacılar vekilinin birleşen davaya konu yapılan 6 nolu gündem maddesiyle alınan kararın icrasının geri bırakılması talepli dilekçesi ile mahkememizin 12/12/2019 tarihli celsesinin 4 nolu ara kararı gereği dosya ele alındı …” ” … Asıl davada ve birleşen davada davalı vekili cevap dilekçesinde, açıkladığı nedenlerle davanın reddini savunmuştur. Mahkememizce, asıl ve birleşen davada davacılar vekillerinin asıl ve birleşen davalara konu 30/04/2019 tarihli genel kurul kararlarının yürütülmesinin geri bırakılmasına karar verilmesi istemiyle ilgili olarak TTK’ nın 449.maddesi gereğince yönetim kurulu üyelerinin görüşlerinin alınması için yönetim kurulu üyelerine (…, … ve …) tebliğden itibaren 7 gün içerisinde beyanda bulunmaları için meşruhatlı davetiye gönderilmiş, yönetim kurulu üyelerince 16/12/2019 tarihli dilekçe ile görüş bildirdikleri görülmüştür. Talep, asıl ve birleşen davalarda davaya konu genel kurul kararının iptali davasında TTK’ nın 449.maddesi uyarınca 30/04/2019 tarihinde yapılan davalı şirket genel kurul toplantısında oy çokluğu ile alınan asıl ve birleşen dava dilekçesinde numaraları belirtilen kararların yürütülmesinin geri bırakılması istemine ilişkindir. TTK 449.maddesi gereğince, genel kurul kararı aleyhine iptal veya butlan davası açıldığı takdirde mahkeme yönetim kurulu üyelerinin görüşünü aldıktan sonra dava konusu kararın yürütülmesinin geri bırakılmasına karar verebilir. Somut olayda, asıl ve birleşen davada dava konusu yapılan ve icralarının geri bırakılması istenilen; Asıl davada 3, 4, 5, 6 ve 7 numaralı ve birleşen davada 6 nolu gündem maddesindeki kararın icra edilmesi halinde, HMK.’nın 389.maddesinde öngörülen hakkın elde edilmesinin zorlaşmayacağı gibi, bu nedenle ciddi bir zararın doğma olasılığının bulunduğu yönünde yaklaşık ispat kuralı gereği somut herhangi bir delilin bulunmadığı, davanın kabulüne karar verilmesi halinde geriye doğru talep edilen hakların elde edilmesinin her zaman olanaklı olduğu, dolayısı ile icranın geri bırakılmasına ilişkin tedbir koşullarının bulunmadığı … ” gerekçeleri ile; ” 1-Asıl ve birleşen davaya konu davalı şirketin 30/04/2019 tarihinde yapılan genel kurul toplantısında alınan ve iptali istenilen kararların icrasının geri bırakılması isteminin yukarıda açıklanan nedenlerle yerinde görülmediğinden reddine, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, birleşen dava davacıları tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. Asıl dava davacılarının talebi üzerine İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 2019/437 Esas sayılı ve 28/01/2020 tarihli ara kararı ile; ” … Davacı tarafça, HMK.nın 389.maddesi uyarınca yeni maddi olgu ve deliller nedeni ile dava konusu yapılan ve daha önce tedbir isteminin reddine karar verilen davalı şirketin 30/04/2019 tarihinde yapılan genel kurul toplantısında alınan 5 ve 6 numaralı gündem maddelerine ilişkin kararların yürütmelerinin durdurulmasına karar verilmesi istenilmiş ise de; Söz konusu gündem maddelerine ilişkin daha önce aynı tarafça; yürütmenin durdurulmasının istenildiği, mahkememizce yapılan inceleme sonrasında karardaki gerekçeyle 08/01/2020 tarihli ara kararla istinaf yasa yolu açık olmak üzere istemin reddine karar verildiği, yeni talebe ilişkin ileri sürülen nedenlerin karar tarihinden sonra ortaya çıkan yeni maddi olgu veya delil sayılamayacağı, dolayısı ile ileri sürülen nedenlerin ilgililerce başvuru yapılması halinde yasa yolu denetiminde değerlendirilecek hususlar olduğu, kaldı ki ileri sürülen nedenlerin mahkememizce daha önce inlenerek karara bağlandığı … ” gerekçeleri ile; ” 1-İhtiyati tedbir isteminde ileri sürülen nedenlerin 08/01/2020 tarihindeki ara karar ile mahkememizce karara bağlandığı anlaşılmakla, talep hakkında yeniden Karar Verilmesine Yer Olmadığına, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, asıl dava davacıları tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. Asıl Dava davacıları vekili istinaf dilekçesinde özetle; Davalı şirketin 30.04.2019 tarihli Genel Kurul toplantısında alınan, yönetim kurulu başkanına ödenecek olan ücrete ilişkin (5) nolu ve şirket ana sözleşmesinin tadiline ilişkin (6) nolu kararların icrasının geri bırakılmasına karar verilmesini talep ettiklerini, HMK’ nun 393/5 maddesinde, “İhtiyati tedbir kararları hakkında kanun yoluna başvurulması hâlinde, tedbire ilişkin dosya ve delillerin sadece örnekleri ilgili mahkemeye gönderilir.” denildiğinden, İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi’ ndeki yargılama sürecinin etkilenmemesi için, incelemenin dosya ve delillerin örnekleri üzerinden yapılmasını talep ettiklerini, İhtiyati tedbir talebinin reddinin hatalı olduğunu, Yerel mahkemenin tespitlerinin ve gerekçelerinin hatalı olduğunu, Kararların icrasının, hakkın elde edilmesini zorlaştıracağını, HMK’nun 389. maddesinde, “Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir.” denilmekte olduğunu, Bidayet Mahkemesinin ilk gerekçesinin, kanunun ilgili maddesinin tekrarından ibaret olduğunu, oysa bu dava ile icrasının geri bırakılması talep edilen Genel Kurul kararlarının icrasının meydana getirdiği ve getireceği zararlar nedeniyle Mahkemesi Kararının kaldırılması gerektiğini ve tedbir talep edildiğini, Yönetim kurulu başkanına ödenen ücretin fahiş olduğunu, dava dilekçelerinin 26. sayfasında Yargıtay’ın emsal araştırmasına yönelik içtihadı gereği, davalı ile aynı sektördeki bazı şirketlerin emsal ücretlerinin gösterildiğini, İSO-500 sıralamasında birinci sırada olan … A.Ş. tarafından dahi Yönetim Kurulu Üyelerine yıllık brüt 396.000 TL (AYLIK BRÜT 33.000 TL) ücret ödenmesine karar verildiğini, ülkemizde davalı şirket tarafından Yönetim Kurulu başkanına ödenen ücretin başka bir emsali olmadığını, İlgili Genel Kurul kararının, sadece bu nedenle dahi TTK’ nun 445. maddesinde yer alan dürüstlük ilkesine aykırılığı nedeniyle iptali gerektiğini, Bir şirketin ilk ve tek varoluş amacının kâr elde etmek ve bunu pay sahiplerine dağıtmak olduğunu, Genel Kurulun (5) nolu kararı hakkında icranın geri bırakılması yönünde karar verilmediği takdirde, hem davalı şirketin ve hem de pay sahiplerinin uğradığı zararın giderek artacağını, birikerek artan zarar miktarının, telafiyi imkansız hale getirme tehlikesi barındırdığını, Mahkemeye yeni delil olarak sunulan raporlar incelendiği zaman görüleceği üzere; Davalı Şirketin, ana sözleşmesinin tadiline ilişkin (6) nolu karar sayesinde, üzerindeki ipotekle değerinin çok üzerinde bir bedelle satın aldığı 33 adet taşınmaz nedeni ile 48,3 ila 81,3 Milyon Türk Lirası arasında zarara uğratıldığını, bu nedenle de HMK 389 ve TTK.449 gereği tedbir taleplerinin kabulünün talep edildiğini, Davalı … A.Ş.’ nin Urladaki 33 adet ipotekli taşınmazı …dan satın almasının, şirketin kaynaklarının, mali açıdan zor durumda olan ve Yönetim Kurulu başkanı …’ın çoğunluk hissesine (%80) sahip olduğu … Sanayi ve Ticaret A.Ş.’ni ihya amaçlı yapıldığını, burada uğranılan zararın artması tehlikesi bulunduğunu, zira … Sanayi ve Ticaret A.Ş.’nin başka gayrimenkulleri de bulunduğunu ve aynı türde işlemin tekrarlanması tehlikesi mevcut olduğunu, yani bu aktarılan yüksek meblağların da geri alınmasının – dolayısıyla hakın edilmesinin –hali hazırda çok güç iken, kolaylıkla imkânsız hale gelebileceğini, ciddi bir zararın doğma olasılığının bulunduğunun ispat edildiğini, HMK’ nın 390/3 maddesi hükmünde ihtiyati tedbir isteyenin haklılığı konusunda tam kanaat değil, yaklaşık ispatın yeterli görüldüğünü, İşbu dava açısından ise, her ne kadar ciddi bir zarar görme olasılığının “yaklaşık “ olarak ispatı ihtiyati tedbir için yeterli olsa da bunun ötesinde zaten ciddi bir zarar görüldüğünün ispat edildiğini, geriye doğru talep edilen hakların elde edilmesinin mümkün olmayabileceğini, Davalı şirket ana sözleşmesinin tadiline ilişkin (6) nolu kararın iptali üzerine geriye etkili olarak yapılan 33 adet taşınmaz alımı ile ilgili tapu işlemlerinin iptali ve/veya şirketin uğradığı zararların tazmini yeni bir takım ihtilafları ve yeni yargılama süreçlerini gerektireceğini, Müvekkillerinin, hakkında ihtiyati tedbir talep ettikleri (5) ile (6) nolu Genel Kurul kararlarının icranın geri bırakılması talebi ile şirketin sermayesinin korunması, mal varlığının başka bir şirket veya ortağa aktarılarak içinin boşaltılmasının engellenmesi ve böylelikle de davalı şirkete dair sahip oldukları hakları daha fazla yitirmemelerinin amaçlandığını, Bu hakların şu ana kadar ilgili dava dosyasında çeşitli yollarla ihlal edilmiş olduğunun açıklandığını ve belgelendirildiğini, buna ragmen “zarar tehlikesinin yaklaşık ispatı gerçekleşmediği” gibi dava dosyasından bağımsız ve ilgisiz gerekçeler ile ilk taleplerinin reddi ve yeni olgu ve delillere dayanan ikinci taleplerinin de gereği gibi değerlendirilmeden gerekçesiz olarak reddinin yerinde olmadığını beyanla; Yukarıda açıklanan nedenlerle; İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2019/437E. sayılı davasında, Mahkemenin tedbir talebi hakkındaki 28.01.2020 tarihli ara kararın kaldırılmasına ve HMK 389 Maddesi ile TTK’nun 449. Maddesi uyarınca yönetim kurulu başkanına ödenecek olan ücrete ilişkin (5) no.lu ve şirket ana sözleşmesinin tadiline ilişkin (6) no.lu Genel Kurul kararları hakkında icranın geri bırakılması sureti ile ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep etmiştir. Birleşen Dava davacıları vekili istinaf dilekçesinde özetle; Huzurdaki birleşen davanın, …’nin 30 Nisan 2020 tarihinde erteleme üzerine toplanan genel kurul toplantısında alınan 2 ,3 ,4 (kararın …’ın ibra edilmemesine ilişkin kısmı hariç olmak üzere diğer yönetim kurulu üyelerinin ibra edilmesine ilişkin kısmının), 5, 6 ve 7 sayılı kararların iptal edilmesi, pay sahiplerine dağıtılması gereken kâr payının miktarının tespiti, gerektirici sebeplerin varlığı halinde ilgili kararların yok hükmünde olduğunun veya 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (“TTK”)’nun 447 inci maddesi uyarınca batıl olduğunun tespiti istemiyle açıldığını, Genel Kurul Toplantısı gündeminin (6) ncı maddesi uyarınca alınan esas sözleşme değişikliği kararına, Şirket’in ana faaliyet konusunun gayrimenkul alım satımı olmadığı halde esas sözleşme değişikliğine ticari gayrimenkul alımının da eklenmiş olmasına muhalefet edildiğini, ancak çoğunluk tarafından kabul edilmiş olması nedeniyle huzurdaki davada (diğer bir kısım karar ile birlikte) iptali istenmek durumunda kalındığını, Davalı Şirket’in, dava dışı … San. ve Tic. A.Ş. (“…”)’nin yıllardır elden çıkarmakta zorlandığı Urla’da bulunan taşınmazları değerinin çok üzerinde devraldığının öğrenilmesi üzerine bu işlemi ve ileride buna benzer hukuka aykırı işlemleri gerçekleştirmenin zeminini oluşturmak üzere alınan Şirket Genel Kurul Toplantısı’nın (6) ncı maddesi uyarınca alınan esas sözleşme değişikliği kararının yürütmesinin geri bırakılması talebinde bulunulduğunu, Bidayet Mahkemesi’ nin ara kararı ile tedbir koşullarının bulunmadığı gerekçeleriyle taleplerinin reddedildiğini, Uyuşmazlık konusu davalı Şirket Genel Kurul Toplantısı’nda alınan kararlardan biri olan (6) no.lu gündem maddesinin yürütmesinin geri bırakılması taleplerine ilişkin olarak; iddialarının tamamını kanıtlayan delillerinin dosya kapsamına sunulduğunu ve iddialarının kanıtlandığını, iddialarının ve delillerinin tamamının huzurdaki dosyaya sunulu dava dilekçeleri ve özellikle 18 Kasım 2019 tarihli yürütmenin geri bırakılması talep dilekçeleri ile 27 Aralık 2019 tarihli beyan dilekçeleri olmak üzere sair beyan dilekçelerinde bulunduğundan detaylı olarak tek tek belirtmek yerine ilgili dilekçeleri tekrar ettiklerini, Davalı Şirket yönetim kurulu üyelerinin de dosyaya sunmuş oldukları 16 Aralık 2019 tarihli beyanları ile, …’ün …’ya ait Urla’da bulunan taşınmazları 2019 yılı Haziran ayında devraldığını, bu işlemin (…’ün 2017 yılında muhtelif bankalardan kullanarak …’ya aktardığı yaklaşık 51 milyon ABD Doları tutarındaki) kredilerin geri ödemesi olarak kapatılması amacıyla gerçekleştirildiğini belirttiğini, Yönetim kurulu üyelerinin bu beyanlarının, davalı Şirket Genel Kurul Toplantı sırasında da tutulan tutanağın 16 ve 17 nci sayfalarında yapmış oldukları “…her türlü alacakların tahsil edilebilmesi amacıyla her türlü gayrimenkullerin alınmasının zaruri hale geldiği…” açıklamalarına karşın müvekkillerinin bu konudaki kaygılarını doğrular nitelikte olduğunu, Davalı şirketin, 2017 yılı içerisinde muhtelif bankalardan aldığı yaklaşık 51 milyon ABD Doları tutarındaki kredileri, davalı Şirket yönetim kurulu üyelerinin de aynı zamanda …’nın da yönetim kurulu üyeleri olması nedeniyle borca batıklık şüphesi bulunduğunu ve ödeme güçlüğü çekebileceğini çok iyi bildikleri …’ya aktardığını, herhalde zamanla …’nın bu borçları nakdi olarak ödemekte güçlük çekmeye başlamış olacak ki, bu kredilerin geri ödemesi olarak nakit yerine yıllardır satışını gerçekleştiremediği, piyasada alıcısı bulunmayan, likidite sağlamayan taşınmazları gerçek değerinin çok üzerinde bir bedelle satın almış durumda olduğunu, Yürütmenin geri bırakılmaması halinde, zaten zorlaşmış olan hakkın elde edilmesinin imkansız hale geleceğini, zira …’ nın teknik iflasta olduğunun huzurdaki dava dosyasına kazandırılmış İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/841 Esas sayılı dosyası incelendiğinde görüleceği üzere 4 Nisan 2019 tarihli bilirkişi raporu ile de tespit edilmiş durumda olduğunu, Halihazırda, …’nın …’e kredi borçlarını ödeme zorluğu içinde olması nedeniyle …’ nın borcunu nakden geri ödeme yapmaktansa elden çıkarılması zor taşınmazların devri yoluyla kapatmak istediğini, o halde, şu an bile davanın kabulü halinde davalı Şirket’in, …’dan devraldığı taşınmazları iade edip …’dan bunların bedelini almasının zor göründüğünü, yani hakkın elde edilmesinin şu an dahi zorlaşmış durumda olduğunu, Öte yandan, davalı şirket ile dava dışı …’ nın yönetim kurullarının … kontrolünde olması nedeniyle …’ın ve ona bağlı yönetim kurulu üyelerinin her iki şirket adına bu tür işlemlere devam etme niyetinde olmaları ve bu tarz işlemleri gerçekleştirmelerinin kuvvetle muhtemel olduğunu, bu işlemlerin önüne geçilmezse davalı Şirket’in malvarlığının …’ya feda edilmeye devam edileceğini, bu nedenlerle ileride de hakkın edle edilmesinin çok daha zorlaşabileceğini, …’ nın davalı şirkete taşınmaz devir işlemlerinin gerçekleştirildiğinin davalı Şirket yönetim kurulu üyelerinin ve vekilinin beyanları ile sabit olup zarar doğduğunu, devir bedeline ilişkin gayrimenkul değerleme şirketlerince yapılan değerlemelerin gerçeği yansıtmadığına ilişkin bilirkişi raporları ve uzman görüşlerinin dosya kapsamında mevcut olduğunu, yine …’ ya ait gayrimenkullerin daha düşük değerde olabileceğine dair değerleme raporları da bulunduğunu, bunların tamamının davalı şirket yönetim kurulu üyelerinin de malumu olduğunu, buna ragmen bu fahiş değerlemelerle bu işlemlerin gerçekleştirilmiş olduğu iddialarının ispatlanmış olduğunu, Bu nedenlerle icranın geri bırakılmaması halinde, bu ve benzer başkaca işlemlerle davalı Şirket’in iyice gayrimenkul sektörü içine çekilmesinin ve üçüncü kişilere (özellikle borca batıklık şüphesi bulunan …’ya) finansman sağlayan bir şirket haline dönüşmesinin kuvvetle muhtemel olduğunu, bu hususun davalı şirket vekili tarafından da dosyaya sunulan cevap dilekçesi ve beyanlarda sıklıkla grup şirketi olunduğundan ve bu gibi işlemlerin hep yapılabileceğinden bahsedilmek suretiyle saklanmadığını, hatta bu tür zarar verici işlemlere devam edilebileceğinin beyan edilmekte olduğunu, dolayısıyla icranın geri bırakılmaması halinde davalı şirketin ileride telafisi mümkün olmayan zararlara uğrama ihtimalinin çok yüksek olduğunu, İddialarının hepsini kanıtlamış olduklarını,dolayısıyla yürütmenin geri bırakılması taleplerine ilişkin olarak HMK’ nın 389 ve devamı maddelerinde aranan tedbir sebeplerini ve türünü belirtmiş ve davanın esasına yönelik haklılıklarını yaklaşık olarak ispat etmiş olduklarını, bir başka deyişle tedbir kararı verilebilmesi için HMK’nın 389 ve devamı maddesince aranan koşulların huzurdaki davada gerçekleştiğini, bu nedenlerle TTK’nın 449 uncu maddesi uyarınca davalı Şirket Genel Kurul Toplantısı’nda alınan (6) no.lu kararın yürütmesinin geri bırakılması gerektiğini beyanla; Yukarıda belirtilen nedenlerle, sair hukuk yollarına başvurma dâhil tüm hakları ve dava dilekçelerinde belirtmiş oldukları talapleri saklı kalmak üzere; -İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2019/437 Esas no.lu 8 Ocak 2020 tarihli Ara Karar’ının kesin olarak kaldırılmasını ve HMK’nın 389 uncu ve TTK’nın 449 uncu maddeleri uyarınca davalı Şirket’in 30 Nisan 2019 tarihli genel kurul toplantısında (6) no.lu gündem maddesince alınan esas sözleşme değişikliği kararının yürütmesinin geri bırakılmasını talep etmiştir. Tarafların talebi üzerine dosyanın daha önce de dairemize gönderildiği ve dairemizin 17/04/2020 tarih – 2020/614 Esas – 2020/492 Karar sayılı kararı ile; ” Talep genel kurul kararının butlanı veya iptali davasında genel kurul kararlarının yürütmesinin durdurulması yönünde ihtiyati tedbir kararı verilmesine ilişkindir. Asıl ve birleşen dava davacılarının tedbir talebi ilk derece mahkemesince 08/01/2020 tarihli ara kararla reddedilmiş, birleşen dava davacıları bu karara karşı süresinde istinaf başvurusunda bulunmuş, asıl dava davacıları istinaf başvurusunda bulunmamıştır. Asıl dava davacıları değişen durum ve koşullar nedeniyle yeniden tedbir talebinde bulunmuştur. İlk derece mahkemesi 28/01/2020 tarihli ara kararla talep konusunda 08/01/2020 tarihinde karar verildiği yeniden karar verilmesine yer olmadığına karar vermiş asıl dava davacıları bu karara karşı istinaf başvurusunda bulunmuştur. 449. maddesinde genel kurul kararı aleyhine iptal veya butlan davası açıldığı takdirde mahkemenin, yönetim kurulu üyelerinin görüşünü aldıktan sonra, dava konusu kararın yürütülmesinin geri bırakılmasına karar verebileceği düzenlenmiştir. Maddede mahkemeye takdir hakkı tanınmış olup, mahkemece durum ve şartlar gerektirmesi halinde genel kurul kararının yürütmesinin durdurulmasına karar verilebilecektir. Söz konusu karar tedbir mahiyetinde olacağından HMK’ nın ihtiyati tedbire ilişkin genel hükümleri uygulanacaktır. İhtiyati tedbir HMK’ nın 389/1 maddesinde düzenlenmiş olup, maddeye göre Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir. HMK’ nın 390/3 maddesinde ‘Tedbir talep eden taraf, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır. ‘ hükmü düzenlenmiştir. Somut olayda istinaf açısından uyuşmazlık, iptali talep edilen genel kurul kararlarından 5 ve 6 nolu kararların dava sonuçlanıncaya kadar yürütmesinin durdurulması gerekip gerekmediği noktasında çıkmaktadır. İlgili yürütmesinin durdurulması talep edilen genel kurulun 5 nolu kararı şirket yönetim kurulu başkanının ücretinin belirlenmesine ilişkindir. Söz konusu genel kurul kararının iptal edilmesi halinde önceki duruma dönülecek olup, ilgili şirket yönetim kurulu başkanına ödenen ücretler geri tahsil edilebilecektir. Bu nedenle bu kararın yürütmesinin durdurulmaması halinde hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesini gerektirecek bir durum bulunmamaktadır. Mahkemenin bu karar yönünden verdiği yürütmenin durdurulması yönünde tedbir talebinin reddi kararı usul ve yasaya uygundur. Ancak genel kurulun 6 nolu kararı şirket ana sözleşmesinin maksat ve mevzu başlıklı 3. maddesinin tadiline ilişkindir. Söz konusu kararla davalı şirket ana sözleşmesinin şirketin faaliyet konuları konusunda değişik yapılmakta olup, söz konusu maddenin yürütmesinin durdurulmaması halinde ileride telafisi imkansız zararların doğma ihtimali bulunmaktadır. HMK 389. maddede öngörülen şartlar gerçekleştiğinden bu kararın yürütmesinin durdurulması yönünde ihtiyati tedbir kararı verilmesi gerekir. Bu nedenle birleşen dava davacılar vekilinin istinaf talebinin kısmen kabulü ile ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına, 6 nolu genel kurul kararının yürütmesinin durdurulması yönünde tedbir kararı verilmesine, diğer iptali talep edilen genel kurul kararlarının yürütmesinin durdurulması taleplerinin reddine, verilen karar gereğince ilk derece mahkemesinin 28/01/2020 tarihli ara kararının konusu kalmadığından asıl dava davacılarının bu ara karara karşı istinaf talepleri konusunda karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerektiği ” gerekçeleri, ” İstinafa konu görülen davanın niteliği, iptali istenen kararların içeriği ve kararların alınış şekli, kararların alınması ile doğru yada yanlış uygulanmasının farklı sonuç ve hükümlere tabi olması, bu kapsamda davacıların TTK.da düzenlenen sair yasal haklarının bulunması, asıl olanın ticari şirketlerin yetkili organları tarafından yönetilmesi gereği ve ihtiyati tedbir talep tarihindeki dosyalardaki mübrez delil durumu hep birlikte değerlendirildiğinde; TTK.nun 449, HMK.nun 389/1. ve 390/3. madde hükümlerinde belirtilen koşullar mahkeme karar gerekçesinde belirtildiği üzere, somut olayda gerçekleşmediğinden, esas hakkında yargılama yaparak karar verecek olan İlk derece Mahkemesinin delillerin takdiri ile ihtiyati tedbir talebinin reddine dair kararı; dosya kapsamına, usul ve yasaya uygun olduğundan asıl ve birleşen dosyada davacıların tüm istinaf taleplerinin reddi gerektiği ” muhalefet şerhi ile, ” 1-A)Birleşen dava davacıları … ile …’ nin istinaf başvurularının KABULÜ ile; İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 08/01/2020 tarih ve 2019/437 Esas sayılı – Asıl ve birleşen davaya konu davalı şirketin 30/04/2019 tarihinde yapılan genel kurul toplantısında alınan ve iptali istenilen kararların icrasının geri bırakılması isteminin reddine – ilişkin ara kararının HMK 353/1-b2 maddesi gereğince KALDIRILMASINA, B) Asıl dava davacılarının ihtiyati tedbir talebinin KISMEN KABUL KISMEN REDDİ, birleşen dava davacılarının ihtiyati tedbir taleplerinin KABULÜ ile; Davalı şirketin 30/04/2019 tarihli genel kurul toplantısında alınan ve iptali talep edilen ” şirket ana sözleşmesinin maksat ve mevzu başlıklı 3. maddesinin tadiline ” ilişkin 6 nolu genel kurul kararının yürütülmesinin HMK 389/1 md gereğince tedbiren DURDURULMASINA, Davalı şirketin 30/04/2019 tarihli genel kurul toplantısında alınan ve iptali talep edilen 5 nolu genel kurul kararının yürütülmesinin durdurulmasına ilişkin talebin REDDİNE, 2- Dairemizce verilen karar gereğince İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 28/01/2020 tarih ve 2019/437 Esas sayılı ara kararının konusu kalmadığından; Asıl dava davacıları … ve …’ in bu ara karara karşı yapmış oldukları istinaf başvuruları hakkında KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA,… ” oy çokluğu ile karar verilmiştir.
DAİREMİZİN İLK KARARINDAN SONRA; Dairemiz kararı üzerine İlk Derece Mahkemesi’ ne gönderilen dava dosyasına; Asıl ve Birleşen dava davalısı … A.Ş. vekili tarafından Dairemize gönderilmek üzere İlk Derece Mahkemesi’ ne sunulan 20/05/2020 tarihli itiraz dilekçesi ile; İstinaf incelemesindeki en önemli hususlardan biri olan ” taleple bağlılık ” ilkesinin her iki davacının talepleri açısından kararda açık bir şekilde ihlal edildiğinden BAM tedbir kararının hukuka aykırı olup kaldırılması gerektiğini, ayrıca tedbir kararında karar ile gerekçe arasında çelişki bulunduğunu, kararın usulen de hatalı olduğunu, BAM tedbir kararında yerel mahkemenin tedbirin reddi kararındaki gerekçeleri ve kendi savunmaları hakkında değerlendirme yapılmadığını, 6 nolu esas sözleşme değişikliği hakkında ihtiyati tedbir talebinin kabulü için kanunen gerekli şartların mevcut olmadığını, kararda bu şartların gerçekleştiğine ilişkin somut bir gerekçe de sunulmadığını, …’ dan devralınan gayrimenkuller ile ne şirket ne de pay sahiplerinin herhangi bir zarara uğramadığını, bunun aksinin de davacılar tarafından somut bir şekilde ortaya konmadığını, sadece bu yöndeki soyut iddialarına değer verilemeyeceğini, Tedbir kararında teminata hükmedilmediğini, neden teminata hükmedilmediğine ilişkin bir gerekçe de bulunmadığını, 6 nolu esas sözleşme değişikliği hakkında verilen tedbir kararı ile müvekkil şirketin maksat ve mevzuna ilişkin ana sözleşmedeki tüm ana faaliyet konuları etkilendiğinden bu durumun şirket için ağır sonuçlara neden olabileceğini, Tedbir kararının müvekkil şirket nezdinde doğdurduğu sonucun, en az müdahale prensibinin ötesinde şirketin iç işleyişine etki eder nitelikte olduğunu, aynı zamanda verilen bu tedbir kararı ile şirketin konusuz bırakılma tehlikesi içinde bırakıldığını, verilen bu tedbir kararının davacılara hukuki yararı olmadığı kadar müvekkil şirkete zararı bulunduğunu beyanla; HMK md.394 uyarınca itirazları doğrultusunda İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi’ nin 17/04/2020 tarihli tedbir kararının kaldırılmasına ivedilikle karar verilmesini, tedbirin kaldırılmasına ilişkin incelemenin gerek duyulması halinde duruşmalı olarak yapılmasına, tedbir kararı kaldırılmayacaksa lehine tedbir kararı verilen davacılar için teminata hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Asıl dava davacıları … ve … vekili 02/06/2020 tarihli dilekçesinde özetle; İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi kararının kesin mahiyette olduğunu, tedbir kararının İstanbul … İcra Müdürlüğü’ nün … Esas sayılı dosyası ile icraya konduğunu ve icra kanalı ile davalı şirkete tebliğ edildiğini, İstanbul BAM 13. HD’ nin tedbir kararından sonra, Ticaret Sicil Gazetesi’ nde yayımlanan toplantı ilanı ile davalı şirketin 09/06/2020 tarihinde bir Olağanüstü Genel Kurul Toplantısı yapacağının öğrenildiğini, Davalı şirket yönetiminin, ” Yeni Bir Genel Kurulda Alınacak Karar ile ” İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi tedbir kararını uygulamaktan kaçınmayı amaçladığını, Davalı şirketin verilen tedbir kararını uygulamamak için yeni bir genel kurul kararı almayı amaçladığını, Yasa koyucunun yasakladığı bir işlem veya sonuca, başka bir hukuki işlem ile ulaşılmasının ” kanuna karşı hile ” olarak tanımlandığını, Bölge Adliye Mahkemesi’ nin kesin mahiyetteki tedbir kararına aykırı olarak ve uygulanamayacak bir ana sözleşme değişikliğini tekrar ve kanuna aykırı olarak genel kuruldan geçirmenin de tam olarak bu tanıma uymakta olup kanuna karşı hile olduğunu, Genel kurul toplantısını durdurmanın, mahkemelere tanınmış bir hak olduğunu, bu nedenle Mahkemeden kanuna karşı hile teşkil eden eylemin engellenerek ” ileride telafisi imkansız zararların doğma ihtimali ” nin önüne geçilmesini ve 09/06/2020 tarihli Genel Kurul kararının tedbiren engellenmesini talep ettiklerini, Ayrıca İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından bir başka ihtilafa ilişkin olarak 2013/218 Esas sayılı dosyada verilmiş olan genel kurulun yapılmasını önleyen tedbir kararını da ekte sunduklarını, 09/06/2020 tarihinde yapılacak davalı şirket genel kurul toplantısının durdurulması hakkında ihtiyati tedbir taleplerinin, kısıtlamaların kalktığı 15/06/2020 tarihi beklenilmeksizin, 09/06/2020 tarihinden evvel ve ivedilikle değerlendirilerek karara bağlanması zarureti hasıl olduğunu beyanla; Açıklanan nedenlerle; – Davalı şirketin 09/06/2020 tarihinde yapılacak genel kurul toplantısının, Mahkemede süren yargılama esnasında İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi tarafından verilen tedbir kararı varken ve kararın uygulanmasından kaçınılmak için başvurulan ve kanuna karşı hile teşkil eden bir eylem olması nedeniyle ve şirket, pay sahipleri ve alacaklılar açısından ana sözleşme değişikliğinin HMK md.389′ da belirtildiği üzere ” hakkın elde edilmesini önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden ” ileride telafisi imkansız zararların doğma ihtimalinin önüne geçilmesi için tedbiren durdurulmasına, – Davanın kabulü ile yargılama giderleri ile avukatlık ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 03/06/2020 tarih ve 2019/437 Esas sayılı ara kararı ile; ” Talep, davalı şirketin 09/06/2020 tarihinde yapılacak genel kurul toplantısının tedbiren durdurulması istemine ilişkin olup; 6102 sayılı TTK’ da genel kurul toplantısının tedbiren durdurulması yönünde herhangi bir yasal düzenleme bulunmamaktadır. Aynı yasanın 445. maddesi; “446 ncı maddede belirtilen kişiler, kanun veya esas sözleşme hükümlerine ve özellikle dürüstlük kuralına aykırı olan genel kurul kararları aleyhine, karar tarihinden itibaren üç ay içinde, şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinde iptal davası açabilirler. ” hükmünü; 449. maddesi; “Genel kurul kararı aleyhine iptal veya butlan davası açıldığı takdirde mahkeme, yönetim kurulu üyelerinin görüşünü aldıktan sonra, dava konusu kararın yürütülmesinin geri bırakılmasına karar verebilir.” hükmünü içermektedir. Bu haliyle ancak, yapılmış bir genel kurulda alınan kararların iptali ve bununla birlikte tedbiren yürütülmelerinin geri bırakılması istenebilir. Somut olayda; talep tarihi itibariyle yapılmış bir genel kurul toplantısı olmadığı gibi alınmış bir kararın da bulunmadığı; diğer yandan talebin eldeki dava konusunu oluşturmadığı ve ayrı bir uyuşmazlık konusunu oluşturduğu anlaşılmakla, yerinde görülmeyen talebin reddine … ” karar verilmesi gerektiği gerekçeleri ile; ” Asıl davada davacı tarafın ihtiyati tedbir talebinin REDDİNE, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, asıl dava davacıları … ve … vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Asıl dava davacıları … ve … vekili istinaf dilekçesi ile, Müvekkillerinin toplam olarak % 23,48 oranında pay sahibi olduğu … A.Ş.(…)’nin 30.04.2019 tarihli genel kurulunda, (6) nolu gündem maddesi ile şirket ana sözleşmesinin “maksat ve mevzuu” başlıklı (3) nolu gündem maddesinin müvekkillerinin muhalefetine rağmen oy çokluğuyla tadil edildiğini, …’ ün 30.04.2019 tarihli genel kurul toplantısında alınan kararların iptali için İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/437 E. sayı ile açılan davada, yapılan ana sözleşme tadilinin hukuka aykırı olduğu gerekçesiyle Türk Ticaret Kanunu’ nun 449. maddesi uyarınca icrasının geri bırakılmasının da talep edildiğini, Bidayet Mahkemesinin tedbir talebinin reddi üzerine istinaf kanun yoluna başvurulduğunu ve İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi’ nin 2020/614 E – 2020/492 K. sayılı kesin mahiyetteki kararında “söz konusu maddenin yürütmesinin durdurulmaması halinde ileride telafisi imkânsız zararların doğma ihtimali bulunduğu” öngörerek, “Davalı şirketin 30/04/2019 tarihli genel kurul toplantısında alınan ve iptali talep edilen “şirket ana sözleşmesinin maksat ve mevzu başlıklı 3. maddesinin tadiline” ilişkin 6 nolu genel kurul kararının yürütülmesininHMK 389/1 md gereğince tedbiren DURDURULMASINA,” karar verdiğini, kararın İstanbul … İcra Müdürlüğü’ nün … E. sayılı dosyasıyla icraya konularak, 14.05.2020 tarihinde icra vasıtası ile davalı şirkete tebliğ edildiğini, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi tarafından verilen bu tedbir kararından sonra, davalı şirketin 09.06.2020 tarihinde Olağanüstü Genel Kurul toplantısı yapmaya karar verdiğini, Ek-3′ te sunulan Ticaret Sicil Gazetesinde görüleceği üzere, 09.06.2020 tarihli genel kurul gündeminin 4.maddesi “Şirket esas sözleşmesinin Maksat ve Mevzuu ile ilgili 3. Maddesinin tadil edilmesinin görüşülmesi ve oylanması” hakkında olduğunu, 30.04.2019 tarihli Genel Kurul toplantısındaki ana sözleşme tadilinden sonra, demir döküm ve metal işleme ile iştigal eden şirketin faaliyet alanına “ticari gayrimenkul alımı-satımı” girdiğini, ardından da davalı şirketin, 2019 yılının Haziran ayında, … A.Ş.’ ne ait İzmir/ Urla’da bulunan (33) adet üzerinde ipotek olan ve alıcı bulunamayan taşınmazı fahiş bedel üzerinden satın alarak, Davalı şirketi ve ortakları zarara uğrattığını, Ana sözleşmenin tadilinin gerçek sahibinin, her iki şirkette pay sahibi ve yönetim kurulu başkanı olan …’ ın % 80 payla çoğunluk hissesine sahip olduğu … şirketinin mali durumunu ihya olduğu, yukarıda anılan devir işlemi ile sabit olduğunu, Borç kapatma ya da revize etme gibi bahaneler ardında saklanmış olduğu halde yapılan tadilin, gerçekte şirket menfaatine aykırı olan gayrimenkul devirlerine yasal dayanak hazırlamak amacıyla dürüstlük kuralına aykırı gerekçelerle yapıldığını ve böylelikle hem şirket ve hem de pay sahiplerinin zarara uğratıldığını, burada tipik bir hakkın kötüye kullanılması söz konusu olduğunu, … A.Ş.’ nin aynı şekilde devre konu olabilecek gayrimenkulleri bulunduğundan ve ana sözleşme tadilinin aynı şekilde başka tasarruflara da imkan sağlamak için kullanılabileceği anlaşıldığından İstanbul Bölge Adliye Mahkemensi’ nin tedbir kararının son derece isabetli olduğunu, İstanbul BAM 13 HD kararında değişikliğin “telafisi imkansız zararlara” yol açabileceği öngörüldüğü ve bu nedenle tedbir kararı verildiği halde, bu kararın uygulanmaması için davalı şirket tarafından tekrar ana sözleşme tadili yapılmak istendiğini, Hakkında BAM tarafından tedbir kararı verilen tadil metni ile 09.06.2020 tarihli genel kurul toplantısına sunulan tadil metnini aşağıda, rahat karşılaştırılabilmesi için tablo halinde sunmakta olduklarını, 30.04.2019 tarihli Genel Kurulda Kabul Edilen ve Hakkında Tedbir Kararı Verilen Tadil Metni 09.06.2020 tarihli Olağanüstü Genel Kurul Toplantısı İçin Sunulan Tadil Metni (d) Konu ile ilgili veya ticari MENKUL VE GAYRİMENKUL MALLAR, GEMİLER SATIN ALMAK TEMELLÜK VE TASARRUF ETMEK, BU MALLARI SATMAK VE İNŞA ETMEK, İŞLETMEK, İPOTEK VERMEK VE İPOTEK ALMAK. (g) Konu ile ilgili veya her türlü alacağının teminatı veya tahsili veya tasfiyesi veya lojistik amaçlı veya bunlardan bağımsız olarak her türlü MENKUL VE GAYRİMENKUL MALLAR SATIN ALMAK, TEMELLÜK VE TASARRUF ETMEK, BU MALLARI SATMAK, İNŞA ETMEK, ETTİRMEK, İŞLETMEK, İPOTEK VERMEK VE İPOTEK ALMAK. Tadil için sunulan metin ile hakkında tedbir kararı verilen metin arasında esaslı fark olmadığını, Yeniden ana sözleşme tadili hakkında karar verilmesinin İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi tedbir kararının uygulanmasını engelleyeceğini, Davalı şirket tarafından 09.06.2020 tarihinde yapılan yeni genel kurul toplantısının gündeminin, “Şirket esas sözleşmesinin Maksat ve Mevzuu ile ilgili 3. Maddesinin tadil edilmesinin görüşülmesi ve oylanması” olan (4). maddesinin İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi’ nin 2020/614 E – 2020/492 K sayılı tedbir kararını uygulamamak için öngörüldüğünü, bu gündem maddesi uyarınca karar verilmesinin İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’ nin anılan kararının hiçe sayılmasına yol açacağını, tedbirin uygulama imkanı kalmayacağını ve tedbirin öngörülen gayesine hizmet edemeyeceğini, İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 03.06.2020 tarihli tedbir hakkındaki ret kararındaki gerekçelerin isabetli olmadığını, TTK’ da genel kurul toplantısının tedbiren durdurulması yönünde herhangi bir yasal düzenleme bulunmadığı gerekçesinin, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’nin kararı da ortada ve belirleyici iken isabetli olmadığını, TTK’ nun 449. maddesinde genel kurul kararlarının yürütülmesinin geri bırakılmasına yönelik bir tedbir düzenlenmiş olmasının HMK’ nın ihtiyati tedbire ilişkin hükümlerinin uygulanmasına engel teşkil etmeyeceğini, Reddedilen ihtiyati tedbir taleplerinin Bidayet Mahkemesi’ nde görülen dava konusuyla alakadar olduğunu, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’ nin tedbir kararının uygulanma imkanının ortadan kaldırılmasına müsaade edilmemesi gerektiğini, İşbu istinaf başvuru dilekçeleri itibari ile 09.06.2020 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısının yapıldığını, başvuruları üzerine İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından 2020/242 D. İş sayılı dosyadan, genel kurulun ana sözleşme değişikliğini öngören (4) nolu gündem maddesinin görüşülmesi ve oylanmasının durdurulmasına yönelik olarak ihtiyati tedbir kararına hükmedildiğini, yapılan Genel Kurulda ise mahkemenin tedbiren durdurma kararına rağmen “tedbir kararına mahkemenin itirazları değerlendiren kararına kadar “ertelenmesine” karar verildiğini, Davalı şirketin, her zaman Sayın Bölge Adliye Mahkemesi’ nin tedbir kararını hiçe saymaya yönelik yeni genel kurullar toplamaya çalışacağını ve ana sözleşmenin, tekrar tekrar şirketin içini boşlatmak ve kaynaklarını borca batık diğer şirketlerine transfer etmek için tadil edilmeye çalışacağını, HMK’ nun 393/5. maddesi ihtiyati tedbir kararları hakkında kanun yoluna başvurulduğunda tedbire ilişkin dosya ve delillerin sadece örneklerinin ilgili mahkemeye gönderileceği hükmünü havi olduğundan; huzurdaki davanın yargılama süresinin etkilenmemesi için dosya ve delillerin birer örneğinin istinaf incelemesi yapmakla görevli mahkemeye gönderilmesini talep ettiklerini beyanla; Açıklanan nedenlerle; – İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 2019/437 E. sayılı davasında, tedbir talebi hakkında 03.06.2020 tarihli ara kararında verilen red kararının KALDIRILMASINA, – Yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’ nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. İstinafa konu uyuşmazlık; davalı şirketin 09/06/2020 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısının yapılmasının tedbiren durdurulması talebinden kaynaklanmaktadır. 03/06/2020 tarihli istinafa konu İlk Derece Mahkeme kararında belirtildiği üzere, henüz gerçekleştirilmemiş ve karar alınmamış, karar alınıp alınamayacağı veya ne karar alınacağı belli olmayan bir genel kurul toplantısı için HMK md.389′ da bulunan tedbir şartlarının mevcut olamayacağı yani hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğması ihtimali bulunmadığından, TTK’ da anonim şirket genel kurul toplantılarının tedbiren durdurulmasına ilişkin bir düzenleme ve usul de bulunmadığından, herhangi bir pay sahibi tarafından mahkeme eliyle genel kurulun toplanmasının engellemesinin geride kalan bütün pay sahiplerinin genel kurula katılma ve oy kullanma hak ve iradelerinin mahkemelerce engellenmesi anlamına geleceğınden, pay sahiplerinin genel kurul toplantısının toplanma usulüne, alınan kararlara karşı yokluk, butlan, iptal davası açma hakları mevcut olup bu hakla birlikte tedbir talep etme hakları da bulunduğundan ve ihtiyati tedbir istenilen husus görülen davaların konusu dışında kaldığından, ilk derece mahkemesinin ret gerekçesi dosya kapsamına, usul ve yasaya uygun olduğundan asıl davada davacıların istinaf taleplerinin HMK 353/1-b1 reddine karar vermek gerekmiştir. Asıl ve birleşen davada davalı, Dairemizin 17/04/2020 tarih – 2020/614 Esas – 2020/492 Karar sayılı kararımıza karşı itiraz dilekçesi sunmuştur. İtiraza konu edilen kararımız, istinaf incelemesi üzerine 6100 sayılı HMK’ nın 362/1-f maddesine göre kesin olarak verilmiştir. Somut olayda, kanun yolu olan İstinaf incelemesi üzerine verilen kararlarda HMK’ nın 394 maddesi hükümlerinin uygulanması usulen mümkün değildir. Ancak HMK’ nın 395 – 396 maddeleri uyarınca değişen koşullara göre ihtiyati tedbirin değiştirilmesi veya kaldırılmasının ilk derece mahkemesinden talep edilmesi mümkündür. Belirtilen nedenlerle asıl ve birleşen davalının dairemizin tedbir kararına itirazlarının usulden reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Asıl davanın davacıları … ve …’ in istinaf kanun yoluna başvurularının 6100 Sayılı HMK’ nun 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2- Asıl ve Birleşen dava davalısı … A.Ş.’ nin itirazının usulden reddine, 3-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden asıl dava davacıları tarafından yatırılan 148,60.TL istinaf başvuru harcının hazineye gelir kaydına, 4-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 54,40 TL istinaf karar harcı istinaf edenler tarafından peşin olarak yatırıldığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına, yatırılan harcın hazineye gelir kaydına, 5-Asıl ve birleşen davada davalı … A.Ş. tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile istinaf karar harcının talep halinde davalıya iadesine, 6- İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 7-Artan gider avansı varsa talep halinde yatıran tarafa iadesine, 8-Kararın İlk Derece Mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 16/07/2020 tarihinde HMK’ nun 362/1-f maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.