Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/979 E. 2022/833 K. 25.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/979 Esas
KARAR NO: 2022/833 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 11/11/2019
NUMARASI: 2015/73 Esas 2019/996 Karar
DAVANIN KONUSU: Alacak
KARAR TARİHİ: 25/05/2022
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkili 25.02.2011 tarihinde … Bankası Van Şubesinden altın hesabı açtırdığı ve aynı zamanda interaktif hesabını da açık hale getirerek bankaya birikimlerini aktarmaya ve altın hesabına paralarını yatırmaya başladığını, polis memuru olan ve zor şartlarda çalışan müvekkilinin birikimlerini bankaya olan güven ilişkisinde biriktirmek istediğini, ancak müvekkilinin 07.02.2012 tarihinde hesabını kontrol ettiğinde hesabında kendisinin yetkisi ve izni olmadan ve haberi dahi olmadan altın hesabından biriken altın fonundan paraları TL ye çevrildiğini ve bu hesabından kim olduklarını bilmediği şahıslara yüklü miktarda parasının aktarılarak hesabının içeriğinin boşaltıldığını tespit ettiğini, müvekkilinin altın hesabında bulunan 134.26 gram altından 130 gramının bozdurularak TL hesabına aktarıldığını, TL hesabında bulunan 12.457,52 TL.dan 11.600,00 TL.nin 4.000,00 TL.sinin TC:… nolu şahsa havale yapıldığını, yine 4.000,00 TL’nin … merkez … iban nolu hesaba EFT yapıldığını ve yine 3.600,00 TL.sinin … İsmetpaşa Şubesi Hsb. … iban nolu hesaba eft yapılmış olduğunu gördüğünü, şahısları tanımayan ve kim olduklarını bilmeyen müvekkilinin derhal … Bankası müşteri temsilcisini arayarak durumu anlattığını ve hesabını kapatarak geriye kalan parasını da bankadan çektiğini, derhal ikamet ettiği yer Cumhuriyet Başsavcılığı olan Keskin Cumhuriyet Başsavcılığı’na giderek 14.03.2012 tarihinde suç duyurusunda da bulunduğunu, 2012/37 soruşturma nosu ile savcılıkça soruşturma başlatıldığını, müvekkilinin yapmış olduğu suç duyurusunun yetkisizlik ile Gebze Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderildiğini, müvekkilinin kendi hesabından usulsüz bir şekilde ve davalı bankanın da kusuru neticesinde alınan paraların kimler adına tam olarak öğrenmesi neticesinde iş bu davayı açmak zaruretinin hasıl olduğunu, davalı bankanın objektif özen yükümlülüğünü yerine getirmeyerek iş bu suça ortak olduğunu ve müvekkilinin zarara uğramasına neden olduğunu, tüm taleplere rağmen, davalı banka tarafından sağlıklı bilgiler verilmediği gibi müvekkilinin zararının da giderilmediğini, bu nedenlerle müvekkilinin hesabından iletişim yolu ile dolandırıcılık yapılarak ve haksız ve hukuka aykırı olarak çekilen ve objektif özen yükümlülüğü de ihlal edilerek oluşan toplam 11.600,00 TL paranın olay tarihi itibari ile işleyecek yasal faizi ile davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, yargılama masrafları ile vekâlet ücretinin da karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı banka vekili cevap dilekçesi ile, davacının hiçbir zorlama ve yönlendirme olmaksızın, tamamen kendi özgür iradesi ile müvekkili Bankanın İnternet Bankacılığı Hizmetlerinden yararlandığını, davacının bahsi geçen hizmetten faydalanmak istemesi üzerine kendisi ile müvekkili banka arasında internet bankacılığı ve kullanım şartlarına ilişkin Genel Hesap ve Bankacılık Hizmetleri Sözleşmesi imzalandığını, kendisine bu hizmetin taşıyabileceği ve ortaya çıkabileceği risklerin hatırlatıldığını, müşterinin de bu hususları kabul etmesi üzerine kendisine İnternet Bankacılığı kullanımına ait kullanıcı adı ve şifreleri verildiğini, müvekkili bankanın, internet bankacılığı kullanımına dair üzerine düşen bütün önlemleri aldığını, ancak bu noktada kullanıcının da alması gereken bir takım önlemler bulunmakta olup tüm güvenlik tedbirlerinin müvekkili banka sorumluluğunda olmadığını, müvekkili bankanın dikkat ettiği en önemli hususun parola ve kullanıcı adı gibi hizmetin kullanımına ilişkin verilen güveliğini sağlamak olup bu verilen kötü niyetli kişilerin eline geçmesini engellediğini, müvekkili bankanın internet bankacılığı sisteminde … adı verilen ileri ve üst düzey güvenlik duvarı programları ile sistemlerini 24 saat kontrol altında tuttuğunu, müvekkili bankanın üzerine düşen bütün yükümlülükleri yerine getirdiğini, internet bankacılığı kullanımı esnasında her giriş yapılmak istendiğinde ‘’e-anahtar’’ yani cep telefonuna gelen şifrenin girilmesinin rutin ve zorunlu bir işlem olduğunu, zira bu işlem girilmediği takdirde kullanıcının hesaplarına erişmeye ve işlem yapma olanağının bulunmadığını, davacının, kendi üzerine düşen sorumluluğu olan kişisel bilgileri paylaşmamak ve gizli tutmak olduğunu, müşteriye düşen sorumluluğu yerine getirmemesinden kaynaklanan zararın tazmininden müvekkili bankanın sorumlu tutulamayacağını ileri sürerek davanın reddine, tüm yargılama ve avukatlık giderlerinin de davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 11/11/2019 tarih ve 2015/73 Esas – 2019/996 Karar sayılı kararında; “…Bir güven kurumu olarak faaliyet gösteren bankaların her halükarda kendilerine emanet ve tevdi edilen müşteri parasını korumaları gerektiği ve objektif özen yükümlüğünün yerine getirilmemesinden kaynaklanan hafif kusurlarından dahi sorumlu oldukları, davacı müşteri mudiin internet bankacılığını kullanmakta olmasının bankaların mevduatı koruma yükümlülüğünü ortadan kaldırmayacağı gibi sorumluluklarını da hafifletmeyeceği, davacının özensizliğine dayalı internet şifresinin ele geçirildiğinin davalı tarafça kanıtlanamamış olduğu, öte yandan davacının davalı bankaya başvuru dilekçesinde “… bankanızın internet bankacılığı hizmetinin güvenirliliğine inanıp bu hizmeti kullandım. Suçun işlendiği tarihte tarafıma (cep telefonuma) mesaj gelmemiştir. Ben de şifremi kimseye vermedim. Ayrıca internet bankacılığı günlük eft havale miktarı en çok 4.000,00 TL, aylık 10.000,00 TL olduğunu biliyorum. Suçun işlendiği tarihte aynı gün 11.600,00 TL eft yapılmıştır.” ŞEKLİNDE beyanda bulunulduğu, davalı bankaca da davacının GSM hattına SMS’le şifrenin gönderildiğine dair herhangi bir kayıt bilgi ve belge sunulmadığı dolayısıyla varsa davalı bankaca davacıya gönderilmiş SMS’le gönderilen dinamik giriş şifresinin 3.kişiler tarafından nasıl elde edildiği belirlenemediği dikkate alınarak davacının müterafik kusurundan söz edilemeyeceği kanısı ile ve davalı bankanın cevap dilekçesinde ileri sürülmemiş olan bilgisayarın kim ve kimler tarafından kullanıldığı, elektronik ortamda erişilerek kullanılıp kullanılmadığı ve hacking yöntemleri ile kullanılıp kullanılmağı yönündeki aşamalardaki iddiaları yönünde araştırma ve inceleme yapılması savunmanın genişletilmesi kapsamında kabul edilerek feragat edilen … hakkındaki davanın reddine, davalılar … Bankası A.Ş ve … hakkında açılan davanın kabulü 11.600,00 TL’nin 16/12/2011 olay tarihinden itibaren işleyen yasal faizi ile birlikte davalılar … Bankası A.Ş ve …’dan alınarak davacıya verilmesine karar vermek gerekmiştir…”gerekçesi ile, Davalı … hakkında açılan davanın feragat nedeniyle reddine, Davalılar … Bankası A.Ş ve … hakkında açılan davanın kabulü 11.600,00 TL’nin 16/12/2011 olay tarihinden itibaren işleyen yasal faizi ile birlikte davalılar … Bankası A.Ş ve …’dan alınarak davacıya verilmesine, karar verilmiş ve karara karşı davalı banka vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı … BANKASI A.Ş. vekili istinaf dilekçesi ile, Müvekkili bankanın diğer davalılar ile birlikte müteselsil sorumlu tutulduğunu, davacının hesabından transfer edilen tutarların transfer edildiği hesap sahipleri (diğer davalılar) hakkında hüküm kurulması gerektiğini, Asla kabul anlamına gelmemek üzere, davacının hesabından çıkan tutarlar, diğer davalıların hesabına transfer edildiğini, dolayısıyla davacının hesabından çıkan tutarlar, diğer davalıların hesaplarına transfer edildiğini, öncelikle, diğer davalılar yönünden hüküm kurulması gerekirken, davacının hesabından çıkan para, diğer davalıların hesaplarına transfer olduğu için sebepsiz zenginleşmiş olanlar diğer davalılar olduğunu, davacının hesabından çıkan tutar, müvekkili bankanın hesabına gelmediğini, yani müvekkili bankanın, sebepsiz zenginleşmediğini, Diğer davalıların haksız fiil teşkil eden eylemlerine müvekkili banka katılmadığını, Davacı ile müvekkili banka arasındaki ilişki hesap ilişkisi (Hesap Açılış Sözleşmesi-Bankacılık Hizmetleri Sözleşmesi) olduğunu, yani davacı ile müvekkili banka arasında sözleşme ilişkisi olduğunu, (iki taraflı hukuki işlem) Oysa huzurdaki davaya konu olan eylem ise, davacının bilgilerini korumaması nedeniyle diğer davalıların işbirliği ile haksız fiil olarak işlendiğini, diğer davalıların birlikte işlediği haksız fiil eylemine müvekkili bankanın katılmadığı ve haksız fiile iştirak etmediğini, husumet yokluğu nedeniyle müvekkili banka yönünden kararın kaldırılması gerektiğini, Davacı ile müvekkili banka arasındaki ilişki Borçlar Kanunu uyarınca akdi ilişki olup, davacı ise diğer davalılar tarafından gerçekleştirilen haksız fiil nedeniyle hesabından çıkan tutarları talep etmekte olduğunu, bu durumda farklı hukuki sebeplere dayanan, diğer davalıların haksız fiili nedeniyle müvekkil bankanın müteselsilen sorumlu tutulmasını kabul etmediklerini, davacı eğer dolandırılmış ise, hesabından çıkan tutar, bankaya ait hesaba girmediğini, davacının hesabından çıkan tutar, diğer davalıların hesabına girdiğini, diğer davalıların sebepsiz zenginleştiklerini, müvekkili bankanın kasasına giren bir tutar olmadığını, yaşanan haksız fiil niteliğinde dolandırıcılık eylemi nedeniyle diğer davalıların hesabına transfer edilen tutar için müvekkili bankanın müteselsilen sorumlu olamayacağını, Davacının statik bilgilerini ve hatta telefona gönderilen SMS şifresini paylaşmış olduğu tespit edilmesine rağmen, davacının müteraffik kusurlu olmadığı sonucuna varılmasının tamamen yanlış olduğunu, Mahkemece, dava kapsamında tüm sorumluluk müvekkili bankanın üzerine yıkıldığını, ama davacı tarafın olayın oluşumuna neden olan kusurlu davranışlarını, gerek statik bilgilerini ve gerekse de SMS şifresini paylaşmış olmasına değinilmediği ve davacının müterafık kusur durumunu incelemeden tüm sorumluluk müvekkili bankanın üzerine yıkıldığını, Davacının internet şubesine giriş yapabilmek için gerekli olan statik bilgilerini ve hatta telefonuna gönderilen SMS şifresi gibi bilgilerini paylaşmış olduğunun tespit edildiğini, esasen bilirkişi de bu hususu vurgulamış olmasına karşın, nedense tüm sorumluluğu müvekkili bankanın üzerine yıktığını, bu nedenle, öncelikle davacı tarafa hiçbir kusur yüklenmemesi, hatta “müteraffik kusuru”nun dahi olmayabileceği şeklindeki tespitlerine itiraz ettiklerini, bu durum, dava dosyasında bulunan kök ve ek raporu, kendi içerisinde çelişkili hale getirmekte olduğunu, mahkeme tarafından yaptırılan bilirkişi incelemesinde davacının hem statik bilgilerini ve telefonuna gönderilen SMS şifresini paylaştığı yazıyor hem de davacının müteraffik kusuru olmadığından bahsedilmekte olduğunu, internet şubesi için gerekli olan statik bilgileri ve telefonuna gönderilen SMS şifresini paylaşmamış olsaydı, davaya konu dolandırıcılık olayı hiç yaşanmayacağını, Yargıtay’ın yerleşik kararlarında, internet yoluyla veya mobil bankacılık yoluyla dolandırıcılık yaşanması halinde, banka davacının kusurlu olduğunu ispat edebiliyorsa, bankanın sorumlu olamayacağına dair içtihatları olduğunu, (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 22/11/2018 tarih 2017/11-2224E. 2018/1753K. sayılı kararı) müvekkili bankanın sms raporu ve sistem kayıtları, diğer bankaların benzer internet şube uygulamaları olduğu dikkate alındığında, olayın gerçekleşmesi davacının kendi kusuru ve dikkatsizliği sebebiyle gerçekleştiğini, Davacının olayda açıkça kusuru olduğunu, ek raporda zaten bu hususlar tespit edildiği, ama sonuç kısmında yerel mahkemenin tüm sorumluluğu müvekkili bankaya yüklediğini, mahkemenin davacının SMS şifresini veya statik bilgilerini başkalarına nasıl kaptırdığını veya paylaştığı hususunu bankanın ispat etmesi gerektiğinden bahsetmekte olduğunu, bankalar birer polis gücü olmadığı gibi, soruşturma mercii vs. olmadığını, davacının kendi statik bilgilerini veya telefonuna gönderilen SMS şifresini nasıl başkalarına kaptırdığını veya paylaştığı gibi konular ancak bir savcılık veya kolluk soruşturması sonucunda ortaya çıkabileceğini, zaten mahkemenin 22.10.2018 tarihli duruşmadaki ara kararında Van CBS Soruşturma dosyası değerlendirilerek davacının ve davalının kusur durumlarının araştırılması istendiğini, davacının kendisinin statik bilgilerini veya telefonuna gönderilen SMS şifresini başkaları ile nasıl paylaştığı veya kaptırdığı gibi konuların Van CBS Dosyasına bakarak Bilirkişinin incelemesi gerekmekte olduğunu, Ayrıca dava dosyası kapsamında, alınan bilirkişi kök ve ek raporunda davacının “Müteraffik Kusuru”nun olmadığını belirtmesi de, HMK. hükümlerine tamamen aykırı olduğunu, mahkemenin malumları olduğu üzere, bilirkişiler sadece hukuki konular dışında teknik konularda inceleme yaparak görüş bildirebilirlerken, ek raporda bilirkişi davacının “Müteraffik Kusurlu” olmadığını belirtmesi HMK. hükümlerine tamamen aykırı olduğunu, Olay tarihi 2011 yılında gerçekleştiğini, bilirkişi kök ve ek raporunda bahsedilen hususlar, 2011 yılında bankacılık sektöründe olmadığını, Yerel Mahkemenin hükme esas aldığı bilirkişi ek raporunda, 9. sayfasında işlem yapanın gerçek müşteri olup olmadığını anlayabilmek için “….elektronik ya da mobil imza, tek kullanımlık dinamik şifre teknolojisinde SMS ile gönderilen tek kullanımlık şifre yanında dinamik şifre üreten cihaz ya da biyometrik bir uygulamayı veyahut müşteri bilgisayarına takılacak olan … gibi bir uygulamayı zorunlu olarak sisteminde kullandırması gerektiğini…” söylemekte olduğu, bilirkişi raporunda geçen bu beyan ve tespitlerin tamamı hukuki temelden yoksun olduğunu, öncelikle olayın yaşandığı tarihe bakılırsa, 16.12.2011 tarihinde işlemler yapıldığına göre 2011 yılında tek kullanımlık SMS şifresi yanında dinamik şifre üreten cihaz verilmesi ya da biyometrik bir uygulama, Smart Kart gibi uygulama yapılması 2011 yılında bankacılık sektöründe henüz olmadığını, 2011 yılında zaten bu teknojiler bulunmadığını, bilirkişinin olayın gerçekleştiği 2011 yılını unutarak, sanki işlemler bugün (2019 yılında) yapılmış gibi günümüz bankacılık teknolojilerine göre değerlendirme yaparak bankayı kusurlu bulduğunu, oysa bankacılık sektöründe sürekli olarak güvenlik teknolojilerinde her yıl yenilemeler ve iyileştirmeler yapıldığı bilinmekte olduğunu, Mahkeme hükme esas aldığı bilirkişi raporunda, sadece müvekkil banka yönünden inceleme yaptığını, oysa huzurdaki davada, müvekkili banka dışında söz konusu paraları çeken diğer davalı gerçek kişiler müvekkili bankadan önce, doğrudan diğer davalı gerçek kişiler sorumlu olduğunu, diğer davalı gerçek kişilerin parayı çektikleri hem bilirkişi kök ve ek raporunda hem de Van CBS soruşturma dosyasında belli olduğunu, Bilirkişi kök ve ek raporlarına itiraz etmelerine rağmen ve ısrarla dava dosyasına sunamadıkları SMS kayıtları (Davacının telefonuna gönderilen SMS kayıtları) ve diğer kayıtların bilirkişi tarafından yerinde incelenebilmesi için yerinde inceleme yapılmasını istememize rağmen, mahkeme tarafından bu talepleri ve itirazları hakkında karar vermediğini, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, müvekkili banka yönünden davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, davacının davalı banka nezdindeki altın ve TL. hesabındaki mevduatının bilgi ve talimatı dışında internet bankacılığı yolu ile çekilmesinden kaynaklanan maddi tazminatın tahsili istemine ilişkindir. Mahkemece, Davalı … hakkında açılan davanın feragat nedeniyle reddine, Davalılar … Bankası A.Ş ve … hakkında açılan davanın kabulü 11.600,00 TL’nin 16/12/2011 olay tarihinden itibaren işleyen yasal faizi ile birlikte davalılar … Bankası A.Ş ve …’dan alınarak davacıya verilmesine, karar verilmiş ve karara karşı davalı banka vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Uyuşmazlık; davacının, davalı bankadaki hesabında bulunan altın ve TL. mevduatının, davacının bilgisi ve izni dışında mobil bankacılık yoluyla yapılan işlemler sonucu, dava dışı ve davalı gerçek kişilerce çekilmesinde davalı bankanın ve davacının kusur ve sorumluluğunun olup olmadığı, davalı bankanın bu zararı tazmin yükümlülüğünün bulunup bulunmadığı noktalaraında toplanmaktadır. Niteliği gereği bir güven kurumu olan bankalar, TBK’nın 115 (818 sayılı mülga Borçlar Kanunu’nun 99.) maddesi gereğince hafif kusurlarından dahi sorumludur. İnternet veya telefon bankacılığını müşterilerine özendiren davalı bankanın kendisine emanet edilen mevduatı koruma özel yükümlülüğü gereğince; internet bankacılığı işlemlerinde işlem yapanın gerçek müşteri olup olmadığını belirleme yönünde, gelişen dolandırıcılık yöntemlerine karşı, bunları önleyici gerekli altyapının sağlayarak güvenlik önlemlerini almak zorundadır. (Y. 11. HD 09.09.2019 tarih ve 2018/3563 Esas 2019/5115 Karar sayılı ilamı). İnternet bankacılığı ile yapılan işlemlerde şubeden yapılan işlemlerde olduğu gibi mevduat banka kontrol ve sorumluluğundadır. Usulsüz işlemlerin gerçekleşmesinde ispatlandığı takdirde mevduat sahibinin müterafik kusurundan söz edilebilir ve banka bu kusur oranı üzerinden hesap sahibinin alacağından mahsup talebinde bulunabilir. Birer güven kurumları olan bankalar, aldıkları mevduatları sahtecilere karşı özenle korumak zorundadırlar. Bu nedenle de hafif kusurlarından dahi sorumludurlar. (Yargıtay 11.HD 2011/4104 Esas 2012/11588 Karar sayılı). Somut olayda, mahkemece bankacı bilirkişiden alınan 09/09/2016 teslim tarihli kök raporda, davacının davalı bankanın Van Şubesindeki hesabına dinamik IP havuzuna dahil … nolu IP adresi üzerinden login olunup söz konusu işlemlerin gerçekleştirildiği belirtilmiştir. Kök bilirkişi raporuna karşı davalı banka vekili tarafından ibraz edilen 19/10/2016 tarihli beyan dilekçesi ile, işlemlerin gerçekleştiği IP numarasının kime ait olduğunun incelenmediğini, bu IP numarasının tesbiti halinde sorumluların belirleneceği belirtilerek bilirkişi raporuna itiraz etmiştir. Mahkemece, bilirkişiye Banka kayıtları üzerinde yerinde inceleme yetkisi verilerek aynı bilirkişiden ek rapor aldırılmasına karar verildiği, bankacı bilirkişi tarafından dosyaya sunulan kayıtların incelenmesi sonucu düzenlenen 16/10/2017 teslim tarihli ek raporda, davalı bankanın söz konusu işlemlerin gerçekleştiği IP numarası bilinen bilgisayarın kime ait olduğu yönünde inceleme yapılmadığı belirtilerek itiraz edilmiş ise de, bu taleplerin ihtisas alanını aşar nitelikte kaldığından bu hususta inceleme yapılamadığı belirtilmiştir. Mahkemece, işlemlerin yapıldığı … nolu IP adresinin kime ait olduğu yönünde araştırma yapılmadığı ve bu yönde itirazların değerlendirilmesi için heyete bilişim uzmanı bilirkişi dahil edilerek bu yöndeki itirazların giderilmediği tesbit edilmiştir. Mahkemece hükme esas alınan bankacı bilirkişiden alınan ikinci ek rapora karşı davalı banka vekili tarafından verilen 26/04/2019 tarihli beyan dilekçesinde;”….Bilirkişinin müvekkili banka kayıtları üzerinde yerinde olacak şekilde SMS Rapor Kayıtlarına ve diğer kayıtlar üzerinde yerinde olacak şekilde ek inceleme yapılmasına karar verilmesini,” talep etmiş ise de mahkemece bu yönde bir karar verilmediği ve daha öncesinde SMS raporunun dosyaya getirtilerek incelenmediği anlaşılmıştır. Bu durumda mahkemece yapılacak iş, … nolu IP numarasının kime ait olduğu, hangi hat üzerinden kullanıldığı, kullanılan bu hatdın kime ait olduğunun araştırılarak, davalı bankanın ilgili şubesinden işlemin nasıl gerçekleştiği hususunun, kayıtlar üzerinde izlenebilmesi için işlem tarihine ait internet şubesi log kayıtları ile varsa SMS mesajlarına ilişkin kayıtların ( SMS logları ), IP-Port Raporunun getirtilerek heyete bilişim uzmanı bilirkişinin de dahil edilerek işlemin ne şekilde gerçekleştirildiğinin tesbit edilerek, havale yapılmadan önce davalı banka nezdinde davacı adına tanımlı olmayan cihazdan işlem yapılmak istendiğinin banka tarafından tespiti ve müşterinin işlem öncesi bilgilendirilmesinin mümkün olup olmadığı, davalı bankanın internet bankacılığı işlemlerinde işlem yapanın gerçek müşteri olup olmadığını belirleme yönünde, gelişen dolandırıcılık yöntemlerine karşı, bunları önleyici gerekli altyapı sağlanarak yeterli güvenlik önlemlerini alıp almadığı, Van CBS’nın 2012/6717 soruşturma numaralı dosyasının akıbeti de araştırılarak, davalı banka vekilinin itirazlarının da değerlendirilerek, söz konusu havale işleminin gerçekleşmesinde işlem tarihi itibariyle tarafların ayrı ayrı kusurlarının bulunup bulunmadığı hususlarında bankacı ve bilişim uzmanı bilirkişilerden oluşan heyetten denetime elverişli bilirkişi raporu alınarak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile karar verilmesi doğru görülmemiştir. HMK.nın (Değişik:22/07/2020-7251/35md.)353/1-a6 maddesinde; “Mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış veya değerlendirilmemiş olması ya da talebin önemli bir kısmı hakkında karar verilmemiş olması.” hali, kararın kaldırılarak, dosyanın mahkemesine iadesi sebepleri arasında gösterilmiştir. Açıklanan nedenlerle, davalı banka vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a.6 maddesi uyarınca kaldırılmasına, dosyanın davanın yeniden görülmesi için mahkemesine iadesine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak, aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalının istinaf başvurusunun KABULÜ ile; İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 11/11/2019 tarih ve 2015/73 Esas – 2019/996 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-a6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, dosyanın mahkemesine İADESİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harçlarının hazineye gelir kaydına, 3-İstinaf talep eden tarafından yatırılan istinaf karar harçlarının talep halinde iadesine, 4-İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesince yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 5-Artan gider avansı olması halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 25/05/2022 tarihinde HMK’nın 362/1-g maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.