Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/950 E. 2022/1391 K. 06.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/950 Esas
KARAR NO: 2022/1391 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2018/132 Esas – 2020/29 Karar
TARİH: 13/01/2020
DAVA: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 06/10/2022
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkil şirketin yasal alacağına ilişkin olarak Bakırköy … İcra Müdürlüğü … e. sayılı dosyasından icra takibi başlatıldığını, gönderilen ödeme emrinin davalı şirkete tebliğ edildiğini, davalının tamamı ile zaman kazanmak adına borca itiraz etmek sureti ile takibin durdurulmasını sağladığını, davalı şirketin ödeme emrine itiraz etmek yerine birinci haciz ihbarnamesine itiraz ettiğini, icra müdürlüğü tarafından açıkça ödeme emrine itiraz edilmemesinden dolayı tarafça haciz talebinde bulunulduğunu ve haciz talebinin reddedildiğini, müvekkil şirketin cari hesap alacağına ilişkin başlatmış olduğu icra takibinde davalı şirketin borca itirazı bile düzgün yapamadığını, müvekkilin yasal alacağına kavuşmasını engellemek ve icra takibini sürünceme de bırakmak maksadıyla hareket ettiğini, Neticeten; davalının icra müdürlüğüne yapmış olduğu itiraz da sadece 89/1 haciz ihbarnamesine itiraz etmekle kötü niyetini açıkça gösterdiğinden haksız itirazın reddine, davalının icra dosyasına vaki haksız ve kötü niyetli itirazının İptali ile takibin devamına, haksız ve kötü niyetli itiraz nedeni ile davalının %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine, yargılama giderleri ile ücret-i vekaletin davalı yana tahmiline karar verilmesini talep etmiştir, Davalı vekili cevap dilekçesi ile, Davacı şirket tarafından Bakırköy … icra Müdürlüğü’nün … E. Sayılı dosyası ile müvekkil şirket aleyhine 49.419,40 TL tutarında icra takibi başlatıldığını, gönderilen ödeme emrinin müvekkil şirket tarafından 16.06.2017 tarihinde tebellüğ edilmiş olup davacı şirket herhangi bir borç olmadığından dolayı ödeme emrinin tamamına itiraz edilerek takibin durdurulduğunu, müvekkil şirket ile davacı arasında davacının iddia ettiği gibi borç alacak ilişkisinin bulunmadığını, davacı ile müvekkil şirket arasında 2014 yılı içerisinde gerçekleşen ticari ilişki neticesinde müvekkil şirketin davacıya ödemesi gereken tüm ödemeleri gerçekleştirdiğini, Neticeten; davanın reddine, davacının %20’den aşağı olmamak üzere kötüniyet tazminatı ile mahkûmiyetine, yargılama masrafları ve ücreti vekaletin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 13/01/2020 tarih 2018/132 Esas 2020/29 Karar sayılı kararında; “Dava cari hesap alacağına dayalı itirazın iptali davasıdır.Davacı taraf davalı aleyhine Bakırköy …İcra Dairesi’nin … sayılı dosyası ile 2014 yııl cari hesap alacağından kaynaklı 40.257,28 TL asıl alacak 9.162,12 TL işlemiş faiz toplamı 49.419,40 TL üzerinden takip başlattığı ,davalının borcu olmadığı savı ile süresinde takibe itirazı üzerine iş bu itirazın iptali davasının 1 yıllık süre içerisinde ve dava değeri 49.419,40 TL üzerinden açıldığı anlaşılmakla; Davacı ve davalı taraf defter ve belgelerin bilirkişi incelemesine ibraz etmiş olup yapılan inceleme ve yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere hükme esas alınan Bilirkişi …’nun 19/11/2019 Tarihli Raporu denetime elverişli olup hükme esas alınmakla; Ticari defter ve belgelerin sahibi lehine delil teşkil etmesi, tacirin tutmakla yükümlü olduğu ticari defterlerin kendisi lehine kanıt teşkil etmesi, her iki tarafın da defter tutma yükümlüsü olmasına , uyuşmazlığın her iki tarafında defterlerine kaydetmesi gereken ticari bir işle ilgili olmasına , tutulması gereken tüm defterlerin tutulmuş olmasına, defterlerin usulüne uygun tutulmasına ve onaya tabii defterlerin onaylatılmış olmasına, defterlerdeki kayıtların birbirini teyit etmesine, defterlere dayanarak ispat edilmek istenen iddianın da karşı taraf delillerince çürütülememiş olmasına, defterlerine dayanan tarafın yemin etmiş olmasına bağlıdır.(BAHTİYAR, M., Ticari Defterlerin Hukuki Önemi ve Sahibi Lehine Mahkemede Delil Olma Şartları, Makaleler II, s. 71 vd; ARKAN, s. 330 vd.). HMK. 219. maddesine (HUMK. 326) göre her iki taraf kendi ellerindeki vesikaları (belgeleri) mahkemeye ibraz etmek zorundadır. Bir davada ispat yükü kendisine ait olan tarafın, başka delillerle birlikte karşı tarafın ticari defterlerine de dayandığı, eş söyleyişle, delillerini karşı tarafın ticari defterlerine hasretmediği hallerde karşı tarafın kendi defterlerini mahkemeye ibraz etmesi ya da bundan kaçınmasına bağlanması gereken hukuksal sonuçlar HMK. 219. ve ardından gelen maddelerindeki konuya ilişkin genel düzenlemelere tabidir. Mahkememizce yapılan yargılama ve toplanan delillere göre uyuşmazlık davacının takibe konu f2014 yılı cari hesap alacağı olup olmadığı yönündedir. Davalı davaya cevap vermiş ve ödeme iddiasında bulunmuştur. Dayanak olan ve davacı şirketin düzenlemiş olduğu irsaliyeli faturaların ekinde bulunan gönderi takip formlarının içeriğine göre davacı şirketin düzenlemiş olduğu faturaların ve içeriğinin davalı şirkete gönderilmiş olduğu, teslim edildiği, bu yöne ilişkin ise zaten açık bir itirazın bulunmadığı anlaşılmaktadır. TTK.m.21 uyarınca sekiz günlük yasal süre içerisinde faturaya itiraz ve iade ettiğini kanıtlama yükümlülüğü ise, davalı tarafa aittir. TTK’nın 21. maddesi uyarınca teslimine rağmen faturayı süresinde itiraz ve iade etmeyen davalı tacir, fatura münderecatını aynen kabul etmiş ve faturayı gönderen davacı taraf, faturaya dayalı bu alacağının varlığını ispatlamış olur. Davalı taraf ticari ilişkiyi inkar etmemiş ödeme iddiasında bulunmakla yapılan ödemeler uyarınca taraflar arasındaki cari hesap farkı bulunmuş , davacının takip tarihi itibari ile bilirkişi raporunda tespit edildiği üzere 19.831.62 TL alacağı olduğu anlaşılmış ,davacı yan fazlaya ilişkin istemini ispat edemediği ,işlemiş faiz talebine de ilişkin delil ibraz etmediği anlaşılmakla fazlaya ilişkin istemin reddine ,ispat edilen alacak yönünden ; İİK’nin 67 maddesi uyarınca da davalının itirazında haksız oluşu ve alacağın likit olması nedeniyle davalının alacağın %20 sinden aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine karar vermek gerekmiştir….”gerekçesi ile, “1-Açılan davanın kısmen kabulüne, 2-Bakırköy …İcra Müdürlüğü’ nün … sayılı dosyasına yapılan itirazın 19.831,62-TL üzerinden iptali ile takibin bu miktar üzerinden kaldığı yerden aynen devamına, fazlaya ilişkin istemin reddine, 3-Asıl alacak 19.831,62-TL’ nin %20′ si oranında davalının icra inkar tazminatına mahkum edilmesine” karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesi ile, yerel mahkemenin hatalı bilirkişi raporuna dayanarak verdiği kararın bozulması gerektiğini, Söz konusu olayda müvekkili şirketin rapora konu iki senedi keşide edip davacıya teslim ve ciro ettiğini ancak daha sonra davacı tarafın, işbu senetleri raporda belirtilen üçüncü gerçek kişi olan …’na ciro ettiğini, daha sonra söz konusu senet borcunun müvekkili şirketçe ifa edildiğini, müvekkili şirketin davacı adına keşide ettiği senetleri, davacının söz konusu senetleri üçüncü gerçek kişiye ciro ve teslim etmesi sebebiyle bu kişiye ifa ettiğini ve borcundan kurtulduğunu, bilirkişi tarafından müvekkili şirketin defterlerinde her ne kadar sehven hata yapıldığı iddia etmişse de işbu durumun sebebinin senedin davacı yanca değil davacının senetleri ciro ettiği üçüncü gerçek kişi tarafından tahsili sebebiyle ortaya çıktığını, senet örnekleri ve ödeme dekontlarının işbu duruma delil teşkil edeceğini, Davacı tarafın şirket defterlerini inceleme için delil olarak gösterdiğini ancak sunmadığını, (6100 sayılı HMK 196.maddesi) yerel mahkemenin defterlerin incelenmesi gerek duymadan ve müvekkili şirketin rızasını almadan hüküm kurmasının bozmayı gerektirdiğini, müvekkili şirketin senetle ifa ettiği borcunun şirket defterlerinde kayıtlı olup olmadığını değilse sebebinin araştırılmadan karar verildiğini, Davacının davasını ispat etmek ile mükelleftir kuralı gereğince yapılması gerekenin öncelikle davacı defterlerinin incelenmesi olduğunu, (Yargıtay 3. H.D. 2017/11572 E. 2019/ 6673 K. 16.09.2019 T. Sayılı Kararı) İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine ve davacı aleyhine haksız olarak açılan takip sebebiyle %20’den aşağı olmamak kaydı ile kötü niyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava; açık hesaba dayalı yürütülen ticari satış ilişkisinde, bakiye alacağın tahsili amacıyla başlatılan ilamsız takibe itirazın iptali istemine ilişkindir. Mahkemece yukarıda açıklanan gerekçelerle davanın kısmen kabulüne dair hüküm kurulmuş, davalı vekilince karara karşı istinaf yoluna başvurulmuştur. Dava ve takibe konu ticari satış ilişkisinin açık hesaba dayalı yürütüldüğü, ilk derece mahkemesince taraf delillerinin toplandığı, açık hesabın muhtevasını oluşturan fatura, bono, ödeme makbuzu gibi belge örneklerinin taraflardan, taraf şirketlerin ihtilaf konusu dönemlere ilişkin BA-BS formlarının ilgili vergi dairelerinden celbedilerek dosya arasına alındığı, taraf şirketlerin ticari defter ve belgeleri ile dosya üzerinde iki ayrı mali bilirkişi vasıtasıyla bilirkişi incelemesi yaptırıldığı, davacı yanın ilk inceleme ara kararında defterlerinin vergi incelemesinde olduğundan bahisle defterlerini ibraz edemediği, ilk mali bilirkişiden alınan ek rapora esas olmak üzere incelemeye 2014 yılı ticari defter ve belgelerini ibraz ettiği, yeni mali bilirkişi tarafından yapılmasına karar verilen ikinci incelemeye 2014 ve 2015 yılı defterlerinin sunulduğu, diğer defterlerin vergi denetiminde olduğuna dair Vergi Denetim Kurulu Başkanlığı’ndan alınan ıslak imzalı belgenin de ibraz edildiği anlaşılmıştır. Davalı tarafça 2014,2015,2016,2017 yıllarına ait ticari defterlerin ibraz edildiği, davalının ticari defterleri kapsamından, taraflar arasındaki ticari ilişkiye dair en son kaydın 29/12/2014 yılında yapıldığı, taraflar arasında 2015,2016,2017 yıllarında herhangi bir ticari ilişki bulunmadığı, takip tarihi itibariyle varlığı iddia olunan alacağın da 2014 yılından bakiye olduğu, ihtilafın çözümünde 2014 yılına ait ticari defter ve kayıtların ibrazının yeterli bulunduğu anlaşılmakla, davalının, davacı tarafın şirketin defterlerini inceleme için delil olarak göstermesine rağmen sunmadığına ve mahkemece eksik incelemeye dayalı hüküm oluşturulduğuna dair istinaf sebebi yerinde görülmemiştir. İlk derece mahkemesi tarafından; davalının defterlerinde bulunan ödeme kayıtlarından; 29/12/2014 tarihli 26.300,00-TL tutarlı ödeme kaydı ile 30/09/2014 tarihli 10.657,15-TL tutarlı ödeme kaydının dayanağı dekontlardan, ödemelerin davacı dışında üçüncü kişiye yapıldıklarının anlaşıldığı, bu ödemelerin davacıya yapıldıklarının ispat olunamadığı gerekçesi ile bu ödemeler davacı alacağından düşürülmemiştir. Yukarıdaki iki ödeme kaydı dışında, davacı defterlerinde kayıtlı olmayıp davalı defterlerinde kayıtlı olan ödemelerin tamamı, dayanak ödeme belgeleri ile ispat edilmiştir. Yine davacı tarafından dava dışı … A.Ş.(davalı şirketin eski ünvanı olmayıp, ayrı bir şirket olduğu İTO kayıtlarından tespit edilmiştir.) adına kesilen 19.931,43-TL’nin davalı defterlerinde borç olarak kayıt altına alındığı; ancak davacı defterlerinde kayıt altına alınmadığı, nitekim bu faturanın davalı ile davacı arasındaki satış ilişkisinin konusunu oluşturmadığı, tarafların bu hususa itirazlarının da mevcut olmadığı anlaşılmıştır. Bu fatura tutarı davalı borcundan mahsup edildiğinde ve yukarıdaki çekişme konusu iki ödeme hariç tutulduğunda davalı takip tarihi itibariyle davacıya 19.831,28-TL borçlu görünmektedir. Davalı taraf; davacıya keşide edilen 30/12/2014 vadeli, 26.300,70-TL bedelli, 30/09/2014 vadeli 10.657,15-TL bedelli bonoların davacı tarafından …’na ciro edildiğini ve vadelerinde üçüncü kişiye ödendiklerini, defterlerinde yer alan 29/12/2014 tarihli 26.300,00-TL tutarlı ödeme kaydı ile 30/09/2014 tarihli 10.657,15-TL tutarlı ödeme kaydının dayanağının bu olduğunu açıklamış, bono asıllarını mahkeme kasasına, bono ve dekont örneklerini ise dosyaya sunmuştur. 30/12/2014 vadeli, 26.300,70-TL bedelli bono incelendiğinde, keşidecisinin davalı, lehdarının davacı olduğu, bononun arkasında davacının cirosunun bulunduğu, lehine ciro yapılan kişinin ciroda gösterilmediği, beyaz cironun mevcut olduğu anlaşılmıştır. Bu bononun ödendiğine delil olarak sunulan … Bankası dekont örneği incelendiğinde; davalı hesabından dava dışı … hesabına 29/12/2014 tarihinde “…- 31/12/2014 VD.Lİ … İNŞ. SENET ÖD.İST” açıklaması ile 26.300,70-TL gönderildiği anlaşılmıştır. Bu ödeme, davalı defterlerindeki aynı tarihli kayıt ile davacı alacağından düşülmüştür. 30/09/2014 vadeli 10.657,15-TL bedelli bono incelendiğinde; keşidecisinin davalı, lehdarının davacı olduğu, bononun arkasında davacının cirosunun bulunduğu, cironun …’na yapıldığı anlaşılmıştır. Bu bononun ödendiğine delil olarak sunulan … Bankası dekont örneği incelendiğinde; davalı hesabından dava dışı … hesabına 30/09/2014 tarihinde “…-30/09/2014 VD.Lİ SENET ÖDEMESİ” açıklaması ile 10.657,15-TL gönderildiği anlaşılmıştır. Bu ödeme de davalı defterlerindeki aynı tarihli kayıt ile davacı alacağından düşülmüştür. Somut olayda istinaf önüne gelen uyuşmazlık da; davalının dosyaya sunduğu; 30/12/2014 ve 30/09/2014 tarihli ödeme dekontlarının, davacıya keşide edilen 30/12/2014 vadeli, 26.300,70-TL bedelli, 30/09/2014 vadeli 10.657,15-TL bedelli bonoların ödendiğini ispata yeterli olup olmadığı hususunda düğümlenmektedir. Uyuşmazlık konusu bonoların, uyuşmazlık konusu olmayan diğer başka bonolar ile birlikte, taraflar arasında açık hesaba dayalı yürütülen ticari satış ilişkisine istinaden davacıya verildikleri hususu çekişme konusu olmayıp, davacı yanın aksi yönde iddiası bulunmamaktadır. 30/09/2014 tarihli bononun davacı tarafından …’na ciro edildiği senet metninden anlaşılması, sunulan ödeme dekontundan, 10.657,15-TL’nin bono vadesinde ve “30/04/2014 vadeli senet ödemesi açıklaması” ile üçüncü kişiye ödenmiş olması; yine 29/12/2019 vadeli bononun davacı tarafından beyaz ciro ile ciro edildiğinin senet metninden anlaşılması, ödeme dekontundan 26.300,70-TL’nin bononun vadesinden bir gün önce ve “31/12/2014 vadeli Savahil senet ödemesi” açıklaması ile ödenmiş olması, davalının davacıya keşide ettiği 26.300,70-TL tutarlı başka bir bono bulunmaması, açıklamadaki vade tarihinin sehven 30/12/2014 yerine 31/12/2014 yazılmış olduğunun anlaşılması karşısında; davalının bu ödemelerin, davacıya ifa uğruna verilen ve davacı tarafından üçüncü kişiye ciro edilen bonolardan doğan borcun ifası olduğunu ispat ettiği sonucuna ulaşılmaktadır. Öte yandan davalı tarafından anılan bono asılları mahkemeye sunulmuş olup, borçlusu olduğu bono asıllarının davalı elinde bulunması, bono bedellerinin ödendiğine karinedir. Bu ödemelerin, davacı alacağından düşülmesi sonucu davalının takip tarihi itibariyle davacıya herhangi bir borcu kalmadığı, aksine davacıdan alacaklı hale geldiği tespit edilmiştir. Saptanan bu hukuksal durum karşısında mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerekirken kabulüne karar verilmesi yerinde olmamış, davalının bu yöndeki istinaf sebebi haklı bulunmuştur. Yukarıda izah edilen gerekçelerle; davalının istinaf başvurusunun kabulü ile; toplanacak başkaca delil ve yapılacak başkaca tahkikat işlemi bulunmadığından, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak dairemizce 6100 Sayılı HMK’nun 353/1-b2 maddesi uyarınca esas hakkında yeniden hüküm kurularak davanın reddine; davacının, takipte haksız olmakla birlikte kötü niyetli olduğu davalı tarafça ispatlanamadığından, yasal koşulları oluşmayan kötü niyet tazminatı talebinin reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile; Bakırköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 31/01/2020 tarih, 2018/132 Esas – 2020/29 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-b2 maddesi gereğince KALDIRILMASINA ve dairemizce yeniden esas hakkında hüküm kurularak; Davanın REDDİNE, Davalının koşulları oluşmayan kötü niyet tazminatı isteminin reddine,
İLK DERECE MAHKEMESİ YÖNÜNDEN: 3-Dairemiz karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 80,70-TL karar harcının, davacı tarafından dava açılırken peşin olarak yatırılan 596,86-TL harçtan mahsubu ile bakiye 516,16-TL harcın talep halinde davacıya iadesine, 4-Davacı tarafından sarf edilen yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, 5-Davalı tarafından sarf edilen yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına, 6-Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden, dairemiz karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT gereğince hesaplanan 9.200,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 7-Artan gider avansı varsa talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine,
İSTİNAF YÖNÜNDEN: 8-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 9-Davalı tarafından yatırılan istinaf karar harcının talep halinde davalıya iadesine, 11-Davalı tarafından sarf edilen 148,60.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ve 60,50.TL dosyanın istinafa gidiş / dönüş gideri toplamı 209,10.TL’nin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 13-Bakiye gider avansı varsa talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine, 14-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 06/10/2022 tarihinde HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.
MUHALEFET ŞERHİ Dava, açık hesap ticari ilişkiden kaynaklı bakiye alacağın tahsili için yapılan icra takibine itiraz üzerine açılan itirazın iptali davasıdır. Davalı tarafça, davacı adına keşide edilen 30/12/2014 vadeli, 26.300,70-TL bedelli, 30/09/2014 vadeli 10.657,15-TL bedelli bonoların davacıya teslim edildiğini ancak daha sonra davacı tarafın, işbu senetleri üçüncü kişi olan …’na ciro ettiğini, söz konusu senet borcunun davalı tarafça …’na ödendiği ileri sürülmüş ise de , davalı tarafından cari hesaba ilişkin verilip ödendiği belirtilen bonolar üzerinde malen kaydının bulunmadığı, bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere davalı tarafça cari hesaba ilişkin ödendiği belirtilen bu bonolar davacı defterlerinde kayıtlı değildir. Dolayısıyla bonoların taraflar arasındaki anılan ticari ilişki nedeniyle verildiğini davalının yazılı delillerle ispatlaması gerekmektedir. Dosyaya ibraz edilen bonolar eklenmek suretiyle davacı şirket yetkilisine isticvap davetiyesi çıkartılıp bonolar yönünde beyanının alınması, bonoların keşide, vade ve ödeme tarihleride dikkate alınarak tarafların ticari defter ve kayıtları da incelenerek, taraflar arasında davaya konu ticari ilişki haricinde davalının borcu bulunup bulunmadığı ve davalının bonolara istinaden ödeme yaptığı … ile davacı arasında ticari ilişki olup olmadığı,varsa bu bonoların ticari ilişki kapsamında davacı tarafından …’na verilip verilmediğinin tespiti yönünde bilirkişiden ek rapor alınmak ve gerektiğinde taraflara yemin delili de hatırlatılmak suretiyle sonucuna göre karar verilmesi gerektiğinden, çoğunluk görüşüne katılmıyor, muhalif kalıyorum. 06/10/2022