Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/937 Esas
KARAR NO: 2022/1037 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 20/01/2020
NUMARASI: 2019/93 Esas 2020/50 Karar
DAVANIN KONUSU: Alacak (Taşıma Sözleşmesi Kaynaklı)
KARAR TARİHİ: 23/06/2022
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili firmanın 15/10/2018 tarihinde … (…) şirketine gönderilmek üzere 1 kap içerisinde 10 adet orkestra zilinin davalı şirkete teslim edilmesi gerekirken sehven 3 kap 2 zil kolisi 1 taşıma çantası çuvalı teslim edildiğini, davalı tarafından konşimentoya 3 kap yazılarak teslim alındığını, kolilerin üstünde varış noktası Polonya olarak yazmasına rağmen ve taşıma faturasında ürünün içeriği ile taşınan ürün adedi, mal bedeli farklı olmasına rağmen davalı firma görevlisinin dikkatli davranmadığını 1 kap eşya yerine 3 kap eşyayı teslim aldığını ve gümrük işlemlerini yaparak ülkeden çıkışını çıkışını sağladığını, bu durumun 16/10/2018 tarihinde fark edilmesi üzerine davalı firmaya haber verildiğini, söz konusu malların … (…) yollanmamasını ve malların iadesinin talep edildiğini, davalı tarafından bu talep olumlu karşılanmasına rağmen mallar … şirketinin (…) posta kutusuna bırakılarak teslim edildiğini, ürünlerin bu şirketten kendilerine iade edildiğini, dava firmanın müvekkili firmaya hizmet bedeli olarak 5.846,44 TL fatura kestiğini, müvekkilinin faturayı kabul etmediğini, … şirketi ile ilişkisinin zedelendiğini ve söz konusu müşterisini kaybettiğini belirterek, söz konusu mallların bedeli olan 17.703,15 TL’nin davalıdan tahsil edilerek müvekkili firmaya olay tarihinden itibaren işleyecek en yüksek ticari faiz ile birlikte ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, müvekkili şirketin taşımasını üstlendiği gönderiler, gönderen davacı tarafından ürün / mal olarak değil, paketlenmiş/ ambalajlanmış, kargo haline getirilmiş olarak müvekkili şirkete teslim edildiğini, belge içeriğinin ve taşınan kargoyu takip eden diğer belgelerin doğruluğundan gönderenin sorumlu olduğunu, taşıyıcının bu sebeplerle zarar görmesi halinde zararın gönderen tarafından karşılanacağının açık bir şekilde hüküm altına alındığını, paketleri açıp içindeki ürünler ile gönderiyi takip eden mal faturasını karşılaştırmak gibi her hangi bir yükümlülüklerinin bulunmadığını, hatanın davacı şirket tarafından yapıldığının açık ve kesin olduğunu, gönderinin, usulüne uygun olarak Türkiye Gümrüğünden çıkarılmadığı şeklindeki iddianın hukuki dayanağının bulunmadığını, davanın konusunun uluslararası hava yolu taşıması olup, uluslararası hava yolu taşımasından doğan ihtilaflarda Türkiye’nin taraf olduğu Montreal Sözleşmesi hükümleri uygulanacağını, Montreal Sözlemesi hükümlerine göre uluslaraarası hava yolu taşımalarında geç taşıma, hasar ve kayıp sebebiyle taşıyıcının sorumluluğunun belirlendiğini belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 20/01/2020 tarih 2019/93 Esas 2020/50 Karar sayılı kararında; “..Davacının iddiası doğrultusunda taraflar arasında taşıma için düzenlenen ayrıca davacı tarafından da dava dilekçesi ekinde sunulan belgenin de incelenmesinde, gönderinin 3 kap olduğu, tarihinin 15.10.2018 tarihi olduğu, teslim edilecek adresin … adresi olduğu anlaşılmıştır. Bu haliyle davacı her ne kadar teslim adresinin Polonya olduğunu ve farklı malların davalının kusuru nedeniyle teslim alındığını, taşıyıcı firmanın dikkat ve özen yükümlülüğüne riayet etmediğini iddia etmişse de yukarıdaki tespitlerden de anlaşılacağı üzere davacı firmanın kendi kusuru ile beraber söz konusu durumun meydana geldiği, davalıya taşıma sırasında atfedilecek bir kusurun bulunmadığı kanaatine varılmıştır. Zira söz konusu gönderiye ilişkin teslim belgesini davacı firma yetkilisinin imzaladığı, 3 kap şeklinde teslimi yapanın da yine davacı firma yetkilisi olduğu dava dilekçesinde açıkça ikrar edilmekte ve bu beyan davacı firma yetkilisinin imzasının bulunduğu yukarıda incelenen gönderi teslim formu ile de uyuşmaktadır. Bu haliyle davacının iddia ettiği hususlarda davalının hata yaptığını beklemek hayatın olağan akışına aykırılık teşkil edecek olup, herkes kendi kusuruyla verdiği zarardan sorumludur kuralı gereği davacının talepleri hakkında…”gerekçesi ile, davanın reddine karar verilmiş, karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, Ön inceleme duruşmasında ara karar ile tanık ve delillerin ibrazı için taraflara süre verildiğini, süresi içinde delil ve tanık listesi sunulduğunu, ikinci celsede de mahkeme hakiminin sunulan delillerin ilgili yerlerden celbine karar verdiğini ve davalı vekilinin de taşıma ücretleri ile ilgili dava açacaklarını ve birleştirme talep edeceklerini ifade ettiğinden davalı tarafa bu hususta süre verildiğini, üçüncü celsede mahkeme hakiminin ara kararın yerine getirilmesi için müzekkere akıbetinin sorulmasına karar verdiğini, ancak dördüncü celsede ilk 3 celseye bakan hakimin değiştiğini, dördüncü celseye bakmak üzere gelen hakimin, tarafların taleplerini aldıktan sonra hiç bir yargılama usulüne uymadan, daha önce mahkemeye sundukları delillerin araştırılmasına ve incelenmesine mahal vermeden ve dinlenilmesini istedikleri tanıkların dinlenmesi hususunda menfi ya da müspet bir karar dahi vermeden, hatta davalı tarafın sunduğu delilleri ve karşı dava açma ve birleştirme taleplerini dahi dikkate almadan davanın reddine karar verdiğini, Yine dördüncü celsede taraflarınca mahkemenin daha önce hatalı olarak ambarlı ve Haydarpaşa gümrüklerine müzekkere yazdırdığı oysa malların hava yolu ile gönderildiği için Atatürk Havalimanına müzekkere yazılması talebinde de bulunulduğunu, ancak mahkeme dava dosyası detaylı incelenmediği için malların hava yoluyla gönderildiğini dahi dikkate almadığını ve Ambarlı ve Haydarpaşa gümrüklerine boşu boşuna müzekkere yollandığını, yine dördüncü celsede daha önce verdikleri tanık listesinde yer alan tanıkları dinletme taleplerinin yinelendiğini, mahkemece bu hususta da müspet ya da menfi bir karar verilmediği gibi dava basit usulde görülmesine rağmen taraflara davanın esası hakkında son söz vermeden davayı reddettiğini, bunun usul hukuku açısından mümkün olmadığını, mahkeme hakiminin tahkikat bittikten tarafların iddia ve savunmaları ile toplanan delilleri inceledikten sonra duruşmada hazır bulunan taraflara tahkikatın tümü hakkında açıklama yapabilmeleri için söz vermesi gerekirken vermediğini, Dava dilekçesinde de bahsedildiği üzere müvekkili firma yetkilisi tarafından malın davalı şirkete tesliminde hata yapıldığını ve müvekkili firmanın bu hata üzerine derhal ve acilen hem telefon yolu ile hem de davalı firmanın talebi ile de ayrıca yazılı olarak e-posta yolu ile davalı firmaya bildirildiğini, hatta müvekkili firma yetkilisinin davalı şirkete bizzat gittiğini, ancak davalı şirket tarafından müvekkili firma yetkilisinin export departmanı ile görüşmesine izin verilmediğini, tüm taleplere rağmen Almanya’da bulunan malların ABD’ye gönderilmesinin davalı firma tarafından durdurulmadığını, oysa davalı şirketin yapması gerekenin müvekkili firmanın talebi doğrultusunda söz konusu kargonun Almanya’dan ABD’ye taşınmasını durdurmak olduğunu, mallar Köln dağıtım deposunda iken müvekkili firmaya bu malların dönmesi gerektiğini, yanlış malzeme olduğu, proforma üzerindeki ürünlerin ne içeriği ne de markasının tutarlı olduğunu defalarca davalı şirkete yazdığını ve bildirdiğini, tüm bu hususlara rağmen davalı şirketin malları ABD’ye göndermesinin müterafik ve ağır kusur teşkil ettiğini, davalı şirketin söz konusu olayda ve meydana gelen zarardaki müterafik kusur durumunun mahkeme tarafından hiç araştırılmadığını, Yine müvekkili şirketin yetkilisinin ifadesine göre; ellerindeki faturada çanta olmamasına rağmen davalı şirketin söz konusu malları gümrükten geçirdiğini, esasen bu noktada gümrük muayene memuru ve satış temsilcilerinin dahi hatalı olduğunu, bu ihmal ve hatalar da olmasa malın gümrükte kalacağını ve müvekkili firmanın da gereğini yapabileceğini, yine davalı şirket tarafından mal ABD’ye gönderildikten sonra dahi … firmasının sahibi kendisine gelen başka marka bu malı kabul etmemesine rağmen bu kişinin posta kutusuna bu malları bırakarak müvekkili firmanın ticari sırlarının da ifşa olmasına yol açıldığını ve müvekkili firmanın ABD’deki müşterisini bu olaydan sonra kaybederek büyük zarara uğradığını, daha sonra da … firması sahibinin bu malları götürüp iade ettiğini ve davalı şirketin bu malları geri getirerek müvekkili firmaya bu malların ithalatını yapıp geri alın dediğini, dosyada delillerin toplanmadığını, tanık dinlenmediğini ve davalı şirketin müterafik kusuru ve aradaki sözleşme hükümlerinin değerlendirilmesi için dosyanın bilirkişiye sevk edilmesi gerekirken bunların yapılmadığını belirterek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak, davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, havayolu taşımasının kusurlu yapıldığı iddiasından kaynaklanan taşımaya konu malların bedelinin tahsili istemine ilişkindir. Mahkemece davanın reddine karar verilmiş, karara karşı davacı tarafça istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Görülmekte olan dava, TTK’nın 4/2 maddesi uyarınca basit yargılama usulüne tabi olup, basit yargılama usulüne ilişkin hükümlerin düzenlendiği HMK’nın Altıncı Kısmında yer alan “Hüküm” kenar başlıklı 321. maddesinde; “Tahkikatın tamamlanmasından sonra, mahkeme tarafların son beyanlarını alır ve yargılamanın sona erdiğini bildirerek kararını tefhim eder. Taraflara beyanda bulunabilmeleri için ayrıca süre verilmez….” hükmü yer almaktadır. Somut uyuşmazlıkta; mahkemece, 20/01/2020 tarihli 4. duruşmada HMK’nın 321. madde hükmü uyarınca tarafların son beyanları alınmadan ve tahkikatın bittiği bildirilmeden hükmün tefhim edildiği görülmektedir. Taraf vekillerinin “son beyanları” alınmadan davanın esasına ilişkin karar verilmesi, âdil yargılanma hakkının en önemli unsurlarından olan ve HMK’nın 27. maddesinde düzenlenen hukuki dinlenilme hakkının ihlali niteliğindedir. Açıklanan nedenle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile, HMK’nın 353/1-a.6 maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak dosyanın mahkemesine iadesine, kararın kaldırılma sebebine göre davacı vekilinin sair istinaf sebeplerinin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına karar verilerek, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun KABULÜ ile; Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 20/01/2020 tarih 2019/93 Esas 2020/50 Karar sayılı kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, dosyanın mahkemesine İADESİNE, 2-Kararın kaldırılma sebebine göre davacı vekilinin sair istinaf sebeplerinin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına 3-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf eden tarafından yatırılan istinaf karar harcının talep halinde iadesine, 5-İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesince yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 6-Artan gider avansı olması halinde yatıran tarafa iadesine, 7-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 23/06/2022 tarihinde HMK’nın 362/1-g maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.