Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/931 E. 2022/1036 K. 23.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/931 Esas
KARAR NO: 2022/1036 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 31/12/2019
NUMARASI: 2018/504 Esas 2019/1420 Karar
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ: 23/06/2022
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkili tarafından blok emtia sigorta poliçesi ile sigortalanan dava dışı sigortalı … A.Ş’ye ait emtiaların davalı … A.Ş sorumluluğunda … ve … plakalı araç ile taşımasının gerçekleştirildiğini, emtianın antrepo hasarlı olarak teslim edildiğini, davalı … A.Ş’nin araçların sahibi ve taşıma işini organize eden Forwarder olması nedeniyle husumet yöneltildiğini, diğer davalı …’ya izafeten … A.Ş’ye ise CMR belgesine göre fiili nakliyeci olması nedeniyle dava açıldığını, nakliye sonrası 22 palet emtiadan 6 paletin hasarlı olarak teslim edildiğinin sürücü ve antrepo görevlisi tarafından belirlendiğini, yapılan ekspertiz incelemesinde yükün ambalajının nakliyeye uygun olduğunun tespit edildiğini, hasarın davalıya ihbar edildiğini, ekspertiz çalışması sonucu 35.751,13 USD zararın ödenerek sigortalının haklarına halef olunduğunu, alacağın tahsili amacıyla Büyükçekmece … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyasında başlatılan takibe itiraz edildiğini belirterek, itirazın iptaline, takibin devamına, müvekkili lehine %20 oranında icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı … Tic A.Ş. vekili cevap dilekçesi ile, acente sıfatı ile izafetten açılan davanın husumet yönünden reddi gerektiğini, müvekkilinin … şirketinin temsilcisi veya acentesi olmadığını, bu şirketin taşıma ilişkisinde alt taşıyıcı olarak yer aldığını, taşımanın Çek Cumhuriyeti ile İtalya arasındaki kısmının bu şirket tarafından, İtalya’dan Ereğli’ye kadar olan kısmının ise müvekkili tarafından yerine getirildiğini, bu nedenle davanın alt taşıyıcıya ihbarı gerektiğini, CMR Konvansyon’una göre alacağın zamanaşımına uğradığını, ihbar üzerine yapılan ekspertiz incelemesinde herhangi bir hasarın bulunmadığının belirlendiğini, bu nedenle davacı tarafından yapılan ödemenin lütuf ödemesi olması nedeniyle rücu edilemeyeceğini belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 31/12/2019 tarih 2018/504 Esas 2019/1420 Karar sayılı kararında; ” ….dava dışı sigortalı tarafında Çek Cumhuriyeti’nden ithal edilen emtianın davacı tarafında nakliye rizikolarına karşı emtia blok abonman sigorta poliçesi ile sigorta örtüsü altına alındığı, yükte meydana gelen hasarın süresinde taşıyıcının vekili olan sürücünün de katılımı ile belirlendiği, bu nedenle hasarın süresinde ihbar edildiği, yapılan ekspertiz incelemesi sonucu 35.751,43 USD hasar bedelinin ödenerek, TTK’nın 1472 ve TBK’nın 183.maddeleri gereğince sigortalının haklarına halef olunduğu ve davacının aktif dava ehliyetinin bulunduğu sabittir. Yukarıda açıklandığı gibi, davalılar arasında acente ilişkisinin bulunmadığı, izafetten dava açılan …’nun taşımanın bir kısmının üstlendiği sabit olup, bu davalıya yönelik asaleten açılmış bir dava bulunmadığından acente sıfatıyla … A.Ş’ye açılan davanın pasif husumet yönünden REDDİNE karar verilmiştir. Diğer davalı yönünden yapılan değerlendirme de ise CMR’nin 34.maddesi gereğince tek bir mukavele ile düzenlenen taşıma, karayolu taşımacıları tarafından ortaklaşa yapıldığından tüm taşımanın yapılmasında her biri sorumludur hükmü karşısında, tüm taşımanın davalı … A.Ş’nin akdi taşıyıcı sıfatı ile davalının sorumluluğunda yapıldığı ayrıca yükün İtalya’dan Türkiye’ye taşınması işinin de fiilen bu davalı tarafından yapılması nedeniyle davalı … A.Ş’nin tüm taşıma sırasında meydana geldiği zarardan sorumlu olduğu anlaşılmıştır. Hasar tutanağı ve taraflarca sunulan ekspertiz raporunda 6 palet emitada hasar bulunduğu sabittir. Davalı tarafça ibraz edilen ekspertiz raporunda hasarın istif uygunsuzluğuna bağlı olarak meydana geldiği, alt sıralardaki sandıkların üst sıralardaki sandıkların ağırlığı nedeniyle zarar gördüğü belirlenmiştir. Bilirkişi kurulu raporu ve ek raporunda emtianın çelik üretiminde kullanılması nedeniyle hasarlanan emtianın kullanılamayacağı ve 09/11/2016 tarihli imha tutanağı ile imha edilmesi nedeniyle davacının yaptığı ödemenin gerçek bir zarar ödemesi olduğu, lütuf ödemesi olmadığı anlaşılmıştır. Taşınan yükün niteliği dikkate alındığında bilirkişi kurulu rapor ve özellikle ek raporun 4. Sayfasındaki yapılan açıklamalar mahkememizce kabul edilmiş yüke uygun açıklamanın sigortalı tarafnıdan yapılamaması nedeniyle CMR’nin 17/2 maddesi gereğince hasarın kısmen sigortalının kusurundan kaynaklanımş olması nedeniyle sigortalınnı %50 oranında müterafik kusurlu olduğu kabul edilmiştir. Bu durumda yükün ağırlığı ve sınırlı sorumluluk dikkate alındığında zayi olan yüke ilişkin sınırlı sorumluluğu bu miktarın altında kalması nedeniyle davacının, davalı … A.Ş’ye yönelik davasının 17.380,56 USD üzerinden KABULÜ ile itirazın iptaline, sigorta sözleşmesinden kaynakı rücu alacağının likit olmaması nedeniyle icra inkar tazminatı talebinin reddine…”gerekçesi ile, Davacının, …’ya izafeten davalıya yönelttiği davanın husumet yönünden reddine, Davacının davasının kısmen kabulü ile; davalının Büyükçekmece …İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasına vaki itirazının 17.380,56USD asıl alacak üzerinden iptaline, asıl alacağa takip tarihinden itibaren 3095 sayılı kanunun 4/a maddesi gereğince devlet bankalarınca Amerika Doları cinsi açılan bir yıl vadeli mevduata uygulanan en yüksek faiz uygulanarak takip talebindeki diğer koşullar ile devamına, fazlaya ilişkin istemin reddine, Alacak likit olmadığından davacının icra inkar tazminatının reddine, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili ve davalı … A.Ş. vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
DAVACI VEKİLİ İSTİNAF DİLEKÇESİ İLE, Müvekkilinin aktif husumet ehliyeti varlığının yanı sıra TBK 183 hükümlerine göre sigortalının ayrıca hak ve alacaklarını müvekkiline temlik ettiğini, müvekkilinin hem sigorta hukukundan doğan halefiyet hükümleri hem de Borçlar Kanununun temlik hükümleri uyarınca rücuen tazminat talep etme hakkı bulunduğunu, İlk derece mahkemesinin müterafik kusura ilişkin yapılan tespitine itiraz ettiklerini, bilirkişi raporundaki, meydana gelen zararın aktarmalar ve eşyanın doğal niteliğinden kaynaklanması sebebiyle davacının %50 zarardan sorumlu tutulabileceğine yönelik tespit yapıldığını, ancak eşyanın doğal niteliğinin belirli hasar sebeplerini bünyesinde barındırması halinde, eşya ilgilisi, bu sebeplerden meydana gelmesi olası hasarı engellemek için gerekli tedbirleri alırsa bunları sağlayan eşya ilgilisine karşı sorumluluktan kurtulmanın bu sebebe dayandırılamayacağını, taşınan emtianın doğal niteliğine uygun olarak, gereği gibi ambalajlandığını, bu hususun uzman eksperlerce düzenlenen raporda da tespit edildiğini ”Seramiklerin her birinin naylon poşetlerin içerisine yerleştirilip, naylon poşetlerin ahşap sandık içerisine koyulduğu, ahşap sandıkların etrafının plastik şeritler ile çevrilerek ambalajlandığı, (Ambalaj yapısının nakliye için uygun olduğu)”, Ayrıca eşyanın doğal niteliğinin taşıyıcı tarafından en başından beri bilindiğini, taşınan ürünün cinsinin düzenlenen taşıma belgesinde yazılı olduğunu ve koliler üzerinde emtiaya ilişkin gerekli işaretlemelerin bulunduğunu, dolayısıyla bilirkişilerin, sigortalının taşınan yük konusunda gerekli bilgilendirme ve taşıma talimatlarını vermemesi sebebiyle hasarın meydana geldiği iddiasının isabetsiz olduğunu, meydana gelen hasarın esas nedeninin aktarmalar ve emtia üzerine ağır başka malzemeler konulması olduğunu, davalının bu sebeple tam kusurlu kabul edilmesi gerektiğini (T.C. YARGITAY 11. H.D. 2015/5726 E. 2015/13056 K. 7.12.2015 T.), Taşıyıcının eşyayı teslim alırken ambalajı kontrol etmek, eksiklik ve yanlışlıkları kayıt ettirmek durumunda olduğunu, aksi halde eşyayı sözleşmeye uygun koşullarla teslim aldığının kabul edileceğini, bu inceleme yükümlülüğünü yerine getirmeyen davalının emtiayı tam ve sağlam olarak almış olduğunun kabulü gerektiğini ve emtiayı hasarlı olarak teslim etmiş olması nedeniyle hasardan sorumlu olduğunun açık ve net olduğunu, bilirkişilerce tespiti yapılan kusur oranlarını kabul etmediklerini, CMR Konvansiyonu ve TTK hükümleri gereğince müvekkiline müterafik kusur atfedilemeyeceğini, aksini ispat yükünün taşıyıcıda olduğunu, ancak davalı taşıyıcının da aksini ispat edecek hiçbir delil vasıtası bulunmadığını, bu nedenle davalının tam kusurlu sayılması gerektiğini, Bilirkişilerin hasarın taşıyıcının sorumluluğundan meydana geldiğini tespit ettiklerini, davalı …’ya … – … plakalı aracın ruhsat sahibi ve taşıma işini organize eden forwarder sıfatıyla tüzel kişilik olarak dava açıldığını, davalı …’ya (izafeten …’ya) CMR belgesine göre fiili nakliyeci sıfatıyla tüzel kişilik olarak dava açıldığını, (CMR M.17/1, CMR m.9/2, Yargıtay 11. HD E. 2014/8720 K. 2014/17039 T. 6.11.2014, Yargıtay HGK E. 1997/11-64 K. 1997/278 T. 2.4.1997) Taşıma öncesi emtia teslim alınırken taşıma belgesinde herhangi bir çekince bulunmadığını, bunun sonucunda da TTK ve CMR Konvansiyonu ilgili hükümleri uyarınca emtiaların hasarsız olarak teslim edildiği ve hasarın taşıma esnasında meydana geldiği hususunun aksi ispat edilinceye kadar karine olarak kabul edildiğini, dosya kapsamında davalının aksi yönde herhangi bir iddiası ve ispat vasıtası da bulunmadığını, bu nedenle emtianın davalıların sorumluluğunda gerçekleştirilen taşıma esnasında hasara uğradığının sabit olduğunu, dolayısıyla CMR Konvansiyonu ve TTK hükümleri gereğince müvekkiline müterafik kusur atfedilemeyeceğini, Bilirkişi raporunda, davalı tarafın ispatlaması gereken hususların sanki davacı tarafın ispatlaması gerekirmiş gibi bir ifade kullanıldığını (Yargıtay 11. HD E. 2014/8720 K. 2014/17039 T. 6.11.2014- Yargıtay 11. HD. E. 2015/817 K. 2015/2126 T. 18.2.2015), Bilirkişi raporunda hasarın nakliye sürecinde meydana geldiği ve CMR Madde 17/1’e göre davalıların sorumluluğunun bulunduğu ve “… Eksper raporunda yazıldığı ve fotoğraflarda görüldüğü üzere hasar… Konu olan malzemelerin üretim aşamasında ağır ve büyük risk oluşturmasından korkularak bu malzemeler komple hasarlı sayılarak kullanılmamıştır. Eritme çelik üretiminde kullanılacak olması da gözetilerek niteliği gereği emtianın tamamen hasarlı sayılması somut olaya uygun görülmektedir.” ifadelerine, ayrıca eksper raporunda; “Nakliyenin bir aşamasında nakliyeci tarafından grupaj yapılan kargonun, sigortalıya ait diğer yüklerle birlikte araca yine nakliyeci sorumluluğunda yüklenmiş olduğu; teslim öncesi emtia seramiklerin her birinin naylon poşetlerin içerisine yerleştirilip, naylon poşetlerin ahşap sandık içerisine koyulduğu, ahşap sandıkların etrafının plastik şeritler ile çevrilerek ambalajlandığı, eksperler tarafından yapılan değerlendirmeye göre ambalaj yapısının nakliye için uygun olduğunun tespit edildiğini, Sigortacılık Kanunu’nun 22. maddesinin 17. Fıkrası uyarınca eksperlerin düzenlediği raporun “delil” niteliğinde olduğunu, Eksperlerce yapılan incelemeler neticesinde; 1 palet 20 nozul içeren ve 5 palet (4 palet içeriği 24 adet ve 1 palet içeriği 21 adet) toplam 117 iç mamul olarak 2 tip hasarlı ürünün olduğu, sandıklardan 4 adetinin üstlerinden aldıkları darbe sonucu üst kapaklarının çöktüğü ve içlerindeki nozul emtiasının çıktığı, diğer ikisinin üst destek çıtalarının kırılmış olduğu, Seramik döküm olan malzemelerden açığa çıkan birkaç tanesinde gözle görülür küçük çentiklerin olduğunun görüldüğünü, Bilirkişilerce emtiaların zayi olduğu kabul edilerek imha sonucu zarar tespitinin somut olaya uygun olduğu ve 34.761,12 usd zararın kadri maruf olduğunun tespitine katıldıklarını, ancak müvekkiline bilirkişilerce atfedilen müterafik kusur sebebiyle yalnızca 17.380,56 USD’yi rücu edebileceği tespitine itiraz ettiklerini, yapılan ödemenin sigorta kapsamında olup müvekkili sigortacının ödemiş olduğu tazminat miktarınca zarar sorumlusuna rücu imkanı bulunduğunu, Davalının taşıma süresince yüke nezaret etme, onun ziya ve hasara uğramaması için gereken özeni gösterme yükümlülüğü altında olduğunu (T.C. Yargıtay İL HD. E. 2014/14730 K. 2015/36 T. 12.1.2015), meydana gelen hasardan davalının sorumlu olduğunun ispat edildiğini, davalının cevap dilekçesi ekinde itiraz ve savunmalarını ispatlar nitelikte hiçbir delil sunmadığını, davalıların bu taşımada meydana gelen zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olduklarını, Müvekkilin dava dışı sigortalısına ödeme yaptığı tarihin, banka dekontunda da görüldüğü üzere 20.09.2016 olduğunu, faizin bu tarihten itibaren hesaplanması ve icra takibinde de görüleceği üzere en yüksek kamu banka usd faizi işletilmesi gerektiğini, mahkeme kararına faiz yönünden de itiraz ettiklerini, “Sigorta Rücu Davası, Sigorta Şirketinin Sigorta Ettirenine Tazminatı Ödediği Tarihten İtibaren Faize Hükmedilmesi Gerektiği…”(T.C. Yargıtay 11. HD. E. 2008/10498 K. 2010/1096T. 1.2.2010) ” bu yönde olduğunu, Bilirkişilerce, müvekkilinin dava dışı sigortalısının zararını sigorta poliçesi kapsamında giderdiği, haklarına halef olduğu davalının da zarardan sorumlu olup, icra takibine itirazında haksız olduğunun tespit edildiğini, dava konusunun likit alacak olduğunu, ibraname ve eksper raporundaki hesaplamalar ile de bu hususun sabit olduğunu, bu nedenle icra inkar tazminat talep hakkına haiz olduklarını belirterek, İlk derece mahkemesinin kısmen kabul, kısmen red kararının bozularak, davanın tam kabulüne, müvekkilinin davalıdan olan 35.751,43 USD alacağına ilişkin icra takibine yapılan itirazın iptali ile takibin devamına, CMR Konvansiyonu m.27’de belirlenen miktardan az olmamak üzere dava dışı sigortalıya ödeme tarihinden itibaren işleyen yüksek USD kamu banka faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, alacağımız likit ve belirlenebilir olduğundan % 20 den az olmayan oranda icra inkar tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.
DAVALI … A.Ş. VEKİLİ İSTİNAF DİLEKÇESİ İLE; Öncelikle zamanaşımı itirazlarını tekrarladıklarını, dava konusu yapılan ve hasara uğradığı bildirilen malların taşıması CMR konvansiyonuna tabi olduğunu, bu nedenle dava konusu taşımaya CMR konvansiyonunun uygulanması gerektiğni ve davacının tüm taleplerinin zamanaşımına uğradığını, Mahkemenin gerekçeli kararına esas teşkil eden bilirkişi raporuna karşı itirazlarının değerlendirilmediğini, bilirkişi raporu tekrar edilerek hüküm oluşturulduğunu, mahkemenin yargılama süresince ve hükmünü oluştururken “ adil yargılanma hakkına aykırı “ bir şekilde davacı tarafın iddiaları ile bağlı kaldığını “ silahların eşitliği prensibini” hiçe sayarak, eksik ve hatalı bilirkişi raporuna dayanarak hüküm teşkil ettiğini, Davacının sigortalısının yurtdışından ithal ettiği iç mamul ve nozul ( refrakter malzemesi) cinsi emtianın müvekkili şirkete ait … plakalı araçla Ereğli/Zonguldak’a kadar taşındığını, dava dışı sigortalı tarafça müvekkili şirkete gönderilen 18.07.2016 tarihli hasar bildirimine istinaden müvekkili şirketin atadığı eksper ile davacı sigorta şirketinin atadığı eksperin katılımıyla 19.07.2016 tarihinde dava dışı sigortalı firmanın tesislerinde ekspertiz incelemesi yapıldığını ve emtiada herhangi bir hasar bulunmadığının tespit edildiğini, davacı tarafın iddia ettiğinin aksine emtiada herhangi bir hasar bulunmadığını, emtianın tam ve hasarsız olarak dava dışı sigortalıya teslim edildiğini, ortada herhangi bir hasar bulunmadığından davacı Sigortacının ödediği tazminatın da sigorta poliçesi teminatında olmayıp tamamen kendi aralarındaki ticari ilişki gereği ödenmiş bir lütuf ödemesi olduğunu ve rücu edilemeyeceğini, Hasarlandığı iddia edilen … kodlu ürün yaklaşık 20cm x 20cm x 81 cm ölçülerinde olup dış tarafı seramik, iç kısmı ise metal olduğunu, her bir ürünün ayrı bir naylon torba içerisinde yer aldığını, emtianın her birinde 20 adet olmak üzere ahşap sandıklar içerisinde olduğunu, emtianın sandık içerisine tek kat olarak istiflendiğini, boylarının uzun olması nedeniyle sandık içerisinde devrilmemeleri için sandığın iki ayrı noktasında yatay vaziyette ahşap separatör bulunduğunu, sandıkların alt kasımlarının forkliftle taşımaya uygun yapıldığını ve her bir sandığın 5 adet plastik çemberle sarıldığını, … ve … kodlu ürünlerin yaklaşık 20cm x 20cm x 38 cm ölçülerinde olup dış tarafı seramik, iç kısmının ise metal olduğunu, her bir ürünün ayrı bir naylon torba içerisinde yer aldığını, emtianın her birinde 24 yada 21 adet olmak üzere ahşap sandıklar içerisinde olduğunu, emtianın sandık içerisine üst üste iki sıra olarak istiflenmiş olup her sırada 12 adet ürün bulunduğunu, ürünlerin sandık içerisinde hareket etmesinin ve birbirlerine çarpmasının engellenmesi için aralarına karton separatörler konulduğunu, üst sıra ile alt sıra arasında 4 adet karton levha ile 1 adet kontrplak levha bulunduğunu, sandıkların alt kasımları forkliftle taşımaya uygun yapıldığını ve her bir sandığın adet plastik çemberle sarıldığını, Sandıklar içerisinde yer alan emtianın istifinin bozulmadığını ve sabitleyici separatör sayesinde birbirlerine çarpmamış olduğunu, emtianın ambalajının uygun bir biçimde yapıldığı dikkate alındığında sandıklardaki kırık veya çatlaklara neden olabilecek darbelerin emtiaya herhangi bir olumsuz etkisi bulunmayacağının anlaşılacağını, emtiaların içerisinde bulunduğu sandıkların herhangi bir yerden düşmediğini devrilmediğini ve içerisindeki tüm malzemeleri etkileyecek nitelikte bir darbeye maruz kalmadığını, bu durumda sandıklar içerisindeki malzemelerin tamamının etkilenmesinin, özellikle sandığın iç yapısı yani karton seperatör ve strafor levhalar sayesinde darbeye maruz kalmamış malzemelerin hasarlanmasının mümkün olmadığının sabit olduğunu, ortada herhangi bir hasar bulunmadığından davacı sigortacının ödediği tazminatın da sigorta poliçesi teminatında olmayıp tamamen kendi aralarındaki ticari ilişki gereği ödenmiş bir lütuf ödemesi olduğunu ve rücu edilemeyeceğini, Dava dışı sigortalının emtianın riskli olduğu gerekçesiyle kullanılamayacağı beyanı dikkate alındığında emtianın kullanılamayacağına dair kararın hangi test ve analizlerin sonucunda verildiği, emtianın ithal edildiği dikkate alındığında gönderici firmadan gelecek bir uzman vasıtasıyla tespit yaptırılıp yaptırılmadığının belli olmadığını, hasara konu malların hangi standarda uygun üretildiği konusunda davacının sigortalısından bilgi sorulması gerektiğini, yine hangi test ve analizlerin sonucunda emtianın kullanılamayacağına karar verildiği, emtia ile ilgili herhangi bir test ve analiz yapılıp yapılmadığı hususunun da davacının sigortalısından sorulması gerektiğini, ayrıca hasara uğradığı iddia edilen emtianın davacının sigortalısı tarafından imha edilip edilmediğinin tespit edilmesi, imha edilmiş ise imha tutanaklarının istenmesi gerektiğini, ekspertiz raporundaki tespite göre davacının sigortalısının emtianın sovtajı ve satışına izin vermediğini, malzemenin imha edilip edilmediği, üretimde kullanılıp kullanılmadığının da belli olmadığını, bu durumun davacı ve sigortalının artı bir kazanç elde etmesini mümkün kılacağını, bu nedenle bu ayrıntının tespiti gerektiğini, mahkemece bu hususlar araştırılmadan yazılı şekilde hüküm kurulmasının bozmayı gerektirdiğini, Karayoluyla Uluslararası Eşya Taşımalarına ilişkin CMR Konvansiyonu’nun 17/2. maddesinde ” Eğer kayıp , hasar veya gecikme istek sahibinin hatası veya ihmalinden, taşımacının hatasından değil de, istek sahibinin verdiği talimattan yüke has bir kusurdan yahut ta taşımacının önlemesine olanak bulunmayan durumlardan ileri geliyorsa, taşımacı sorumlu tutulamaz. ” hükmünü amir olduğunu, Hasar ve zarar iddialarını kabul anlamına gelmemek kaydıyla hükme esas alınan bilirkişi raporunda; emtiada dışarıdan gelecek küçük hasarların zayi sebebi olduğu hatta yükte içerik hasarlı değilken ambalaj hasarının dahi zayi sebebi olduğu tespitleri doğrultusunda bu derece hassas bir yükün taşınması işinde dava dışı sigortalı firmanın basiretli bir tacir gibi hareket ederek bu hususta aktarmaya elverişsiz, farklı yükle birlikte taşınamaz vs. gibi muhtemel hasarları önleyici talimatları müvekkili şirkete vermesi gerekeceğini, bilirkişi heyeti tarafından da tespit edildiği üzere ” eğer yükün niteliği tam olarak bilinse idi yahut dava dışı sigortalı tarafından bu hususta müvekkili şirkete bir talimat verilse idi yükün niteliği ve aktarma işlemi sebebiyle hasar meydana gelmeyeceğini, dolayısıyla dava dışı sigortalının basiretli bir tacir gibi hareket etmeyerek taşınan yük konusunda gerekli bilgilendirme ve taşıma talimatlarını vermemesi sebebiyle emtiada hasar meydana geldiğinden CMR 17/2 maddesi gereği müvekkili şirkete herhangi bir kusur atfedilemeyeceğini, zira müvekkili şirket tarafından İtalya – Ereğli arası taşıması yapılan emtianın parsiyel bir yükleme olduğunu, davacı taraf taşınmasını talep ettiği emtianın özel bir hassasiyet ile taşınması gerektiği ve yükün niteliğinin bunu zorunlu kıldığını müvekkiline bildirmediğinden taşımasının parsiyel taşıma olarak gerçekleştirildiğini, mahkeme tarafından da bileneceği üzere bu tarz özel hassasiyet gerektiren taşımaların sektörde ‘’PROJE KARGO’’ olarak nitelendirildiğini, taşıma işinin olağanüstü önlem ve hassasiyet gerektirmesi nedeniyle hem navlun ücretleri hem de taşıma şeklinin daha yüksek maliyetli seçenekler üzerinden sağlandığını, Mahkeme’nin gerekçeli kararında müvekkili şirkete kusur izafesinde bulunurken şu ifadelere yer verilmiştir: ‘… emtianın çelik üretiminde kullanılması nedeniyle hasarlanan emtianın kullanılmayacağı’’ şeklindeki ifadeler ile hasarlandığı iddia olunan ve hiçbir bilimsel veriye dayanmadan yalnızca davacının sigortalısının iddiaları ve bilirkişinin şahsi kanaati ile tam zayi ilan olunan ürünlerin hasar bedelinin müvekkili şirketten istenmesinin hakkaniyete aykırı olduğunu, zira ürün tesliminde imzalanan hasar tutanağının ilgili ürünlerin dış ambalajları üzerinde hasar olduğunu tespit ettiğini, bu hasarın da nedeninin ekspertiz raporlarıyla da sabit olduğu üzere istifleme ve ambalaj hatasından meydana geldiğinin sabit olduğunu, hasardan sorumluluğu hiçbir şekilde kabul anlamına gelmemek kaydıyla bu durumda müvekkili şirkete bir kusur izafesi yapılacaksa bile bunun %50 oranında olmasının kabul edilemeyeceğini, zira gerek mahkemenin hükme esas aldığı bilirkişi raporları gerekse hasar iddiasına ilişkin yapılan ekspertiz çalışmaları neticesinde edinilen raporlarla da tespit olunduğu üzere emtia üzerinde meydana gelen hasarın sebebinin ekseriyetle davacının sigortalısının birden çok ihmallerinden meydana geldiğinin sabit olduğunu, bu durumda müvekkili şirketin kusur oranının olayın özelliğine ve hasar ile illiyet bağına göre tespit edilmesi gerektiğini, Mahkemenin hükme esas aldığı Bilirkişi Ek Raporu 4. Sayfasında bilirkişilerin ’ Bir kısım yükte çok az hasar olmasına, bir kısmında ise gözlenebilir hiçbir hasar söz konusu olmamasına karşın imalatta kullanılamaması sebebi ile zayi olmuş kabul edilmelidir’’ dediklerini, bilirkişi raporu ile de sabit olduğu üzere emtiada herhangi bir zarar görülmediğini, meydana gelmemiş bir hasar nedeniyle müvekkili şirkete dava açarken yalnızca kendi sigortalısının beyanları neticesinde lütuf ödemesinde bulunan davacı sigorta şirketinin yapmış olduğu lütuf ödemesini müvekkili şirkete rücu etmesinin hukuka aykırı olduğunu belirterek, ilk derece mahkemesi kararının davanın tümden reddi yönünde bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, nakliyat emtia sigorta poliçesi kapsamında ödenen hasar bedelinin taşıyıcılardan rücuen tahsili istemine ilişkindir. Mahkemece, davacının …’ya izafeten davalıya yönelttiği davanın husumet yönünden reddine, davalı … A.Ş’ye yönelik davasının kısmen kabulüne karar verilmiş, karara karşı davacı vekili ve davalı … Tic A.Ş. vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davalı … A.Ş vekilinin, süresinde sunduğu cevap dilekçesinde zamanaşımı def’i ileri sürdüğü, mahkemece ön inceleme duruşmasında zamanaşımı itirazının deliller toplandıktan sonra değerlendirilmesine karar verilmesine rağmen, gerek yargılama sırasında gerekse gerekçeli kararda olumlu veya olumsuz bir değerlendirme yapılarak bir karar verilmediği görülmektedir. Bir dava hakkında mahkemece karar verilirken öncelikle usul, daha sonra da esas yönünden inceleme yapılması gerekmektedir. Zamanaşımı defi, bir hakkın ileri sürülmesine engel olgulardandır. Bu nedenle de öncelikle hadise şeklinde çözümlenmesi gerekir. 11/01/1940 T. 15/70 sayılı İçtihatı Birleştirme Kararında da “Zamanaşımı defi davanın esası hakkında her türlü muameleye manidir. Bu sorun halledilmeden davanın esası incelenemez.” denilmiştir. HMK’daki emredici usul kuralı ve İçtihatı Birleştirme Kararı’na göre mahkemenin tahkikattan önce zamanaşımı konusunda olumlu-olumsuz bir karar vermesi zorunlu olup, esasa ilişkin kararın sonucuna göre, mahkemenin zamanaşımı def’ini “zımnen reddettiğini” kabul etmek de mümkün değildir.Yargıtay’ın farklı dairelerince de istikrarlı şekilde zamanaşımı konusunda karar verilmeksizin esasa ilişkin verilen kararların bozulmasına karar verilmektedir. (Bknz: Yargıtay 19. HD. 20/06/2013 T. 2013/7760 E. 11536 K., Yargıtay 11. HD. 21/01/2014 T. 2012/10582 E. 2014/1283 K., Yargıtay 4. HD. 19/10/2016 T. 2016/8273 E. 2016/10213 K.) Somut olayda, diğer istinaf sebepleri yanında zamanaşımı def’i de davalı … A.Ş vekili tarafından istinaf sebepleri arasında ileri sürülmüştür. İstinafa konu zamanaşımı def’ine ilişkin istinafın incelenmesi için öncelikle ilk derece mahkemesi tarafından zamanaşımı konusunda verilmiş bir karar bulunması zorunludur. Dar istinaf kanun yolu isteminde HMK’nın 341, 353/1-a/6 maddesi uyarınca mahkeme yerine geçerek karar vermek de mümkün değildir. Açıklanan nedenlerle, davalı … A.Ş vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının zamanaşımı def’inin değerlendirilmemesi nedeniyle 353/1-a.6 maddesi uyarınca kaldırılmasına, kararın kaldırılma sebebine göre adı geçen davalının sair istinaf sebepleri ve davacı vekilinin istinaf sebeplerinin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, dosyanın davanın yeniden görülmesi için mahkemesine iadesine karar verilerek, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalı … A.Ş’nin istinaf başvurusunun KABULÜ ile; Bakırköy 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 31/12/2019 tarih 2018/504 Esas 2019/1420 Karar sayılı kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, dosyanın mahkemesine İADESİNE, 2-Kararın kaldırılma sebebine göre davalı … A.Ş’nin sair istinaf sebepleri ve davacı vekilinin istinaf sebeplerinin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, 3-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf eden tarafından yatırılan istinaf karar harcının talep halinde iadesine, 5-İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesince yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 6-Artan gider avansı olması halinde yatıran tarafa iadesine, 7-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 23/06/2022 tarihinde HMK’nın 362/1-g maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.