Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/928 E. 2022/1218 K. 15.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/928
KARAR NO: 2022/1218
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME: İSTANBUL 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 19/12/2019
DOSYA NUMARASI: 2017/457 Esas – 2019/1041 Karar
DAVA: İtirazın İptali (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 15/09/2022
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile dava dışı … A.Ş. arasında akdedilen Genel Kredi Sözleşmesine istinaden borçlu şirkete krediler kullandırıldığını, davalıların ise kredi sözleşmesini müşterek borçlu ve müteselsil kefil olarak imzaladıklarını, kullandırılan kredilerin çekilen ihtara rağmen ödenmemesi üzerine alacağın tahsili için başlatılan İstanbul … icra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasına davalı taraflarca itiraz edildiğini ve takibin durduğunu, itirazların haksız olduğunu, kefalet ilişkisinin sona ermediğini, yetki itirazının ihtiyati haciz kararını veren Mahkemece reddedildiğini beyan itirazın iptaline, takibin devamına, davalıların icra inkar tazminatına mahkumiyetine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; kefalet sözleşmesinin geçersiz olduğunu, kefalet tarihinin bulunmadığını, sözleşmede belirtilen kefalet miktarının gerçeği yansıtmadığını, müvekkili tarafından boş olarak imzalanan sözleşmede kefalet miktarının sonradan rızası hilafına doldurulduğunu, müvekkilinin kefalet miktarını kendi el yazısı ile yazmadığını, müvekkilinin asıl borçlu şirket ortaklığından 11/08/2014 tarihinde ayrıldığını ve bu hususu davacı bankaya bildirdiğini beyanla davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin ikamet adresinin Büyükçemecede olduğunu, takibin yetkisiz icra dairesinde başlatıldığını, ayrıca Mahkemenin de yetkisiz olduğunu, yetkili mahkemenin Büyükçekmece Asliye Hukuk Mahkemeleri olduğunu, bu nedenle yetki itirazında bulunduklarını, kefalet sözleşmesinin geçersiz olduğunu, sözleşmede kefalet tutarının boş bırakıldığını ve sonradan müvekkilinin iradesi dışında doldurulduğunu, kredi sözleşmesinde tarih bulunmadığını, bu nedenle de geçersiz olduğunu, müvekkilinin eş rızasının da bulunmadığını, kat ihtarının müvekkiline tebliğ edilmediğini, müvekkilinin kefil olduğu kredi sözleşmesinin gerçek miktarının 50.000 USD olduğunu ve bu miktarın da ödendiğini beyanla davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … Ltd. Şti. vekili cevap dilekçesinde özetle; taraflar arasındaki yetki sözleşmesinin geçersiz olduğunu, bu nedenle yetki itirazında bulunduklarını ve davalıların ikametgahları gereği yetkili mahkemelerin Bakırköy ve Büyükçekmece Mahkemeleri olduğunu, kefalet sözleşmesinin şeklen geçersiz olduğunu, kefalet tarihinin boş bırakıldığını, 03/05/2012 tarihinde imzalanmadığını, bu tarihin kabul edilmesi halinde dahi yazılı şekil ve kefilin sorumlu olduğu miktarın belirli olması şartlarını taşımadığını, kefalet miktarının sözleşmeye sonradan yazıldığını beyanla davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin … Tic. A.Ş. ile davacı banka arasında imzalanan genel kredi sözleşmesine şahsen kefil olmadığını, davacı tarafından müvekkiline imzalatılan belgede krediye müşterek ve müteselsil kefil olduğuna dair bir beyan yazılmadığı gibi borca ne kadar süre ile ve ne limitle kefil olduğunun da yazılmadığını, kefalet sözleşmesinin hangi tarihte imzalandığının belirsiz olduğunu, buna göre yeni TBK döneminde yapılmış ise eş rızasının da gerekeceğini beyanla davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 19/12/2019 tarih ve 2017/457 Esas – 2019/1041 Karar sayılı kararı ile; “Tarafların karşılıklı iddia ve savunmaları, incelenen takip dosyası, alınan ve benimsenen bilirkişi raporu, toplanıp değerlendirilen delillere göre; taraflar arasındaki Genel Kredi Sözleşmesi kapsamında, davacı bankanın Zeytinburnu Şubesi tarafından davalı … Tic. Ltd. Şti.’ne kullandırılan ve ödenmeyen kredinin fer’ileriyle birlikte tahsili için alacaklı davacı tarafça, asıl borçlu ve kredi sözleşmesine müşterek ve müteselsil kefil olan davalı gerçek kişiler hakkında girişilen ilamsız icra takibinde, bilirkişi raporunda dayanak ve gerekçeleriyle açıklandığı üzere davacı bankanın, 345.391,74 TL asıl alacak, 5.737,34 TL işlemiş faiz, 8.980,19 TL temerrüt faizi, 735,88 TL BSMV ve 362,75 TL masraf olmak üzere toplam 361.207,89 TL alacağının bulunduğu; kefalet sözleşmesinin yasal unsurları taşıması nedeniyle geçerli olduğu, kredi sözleşmesini 1.000.000 TL kefalet limitiyle müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatı ile imzalayan davalı gerçek kişilerin borcun tamamından kefalet limiti ile sorumlu tutulması gerektiği, benimsenen bilirkişi raporu ile tespit edilen 361.207,89 TL alacak miktarına yönelik davalı borçluların vaki itirazının haksız olduğu ve İİK’nun 67.maddesi gereğince iptalinin gerektiği; bu miktarları aşan davacı isteminin açıklanan nedenlerle yerinde olmadığı anlaşılmış; alacak likit ve itiraz haksız olduğundan kabul edilen nakdi alacak üzerinden davalıların icra inkar tazminatına mahkumiyetine, reddedilen miktar yönünden alacaklının kötü niyetinin kanıtlanamamış olması nedeniyle, bir kısım davalı-borçlu tarafın kötü niyet tazminatı isteminin reddine ilişkin aşağıdaki kararı vermek gerekmiştir. ” gerekçesi ile davanın Kısmen Kabulü ile, toplam 361.207,89 TL alacak miktarına yönelik itirazın iptaline, takibin bu miktar yönünden talepnamedeki diğer koşullarla devamına, itirazın iptaline karar verilen alacak miktarı 361.207,89 TL üzerinden %20 oranında hesaplanan 72.241,57 TL icra inkar tazminatının davalılardan alınıp davacıya ödenmesine, reddedilen miktar yönünden koşulları oluşmadığından davalı tarafın tazminat isteminin reddine karar verilmiş ve verilen karara karşı, davacı vekili, davalı … vekili, davalı … vekili ve davalı … vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Davada bilirkişi raporu ve yerel mahkeme kararına katılmakla beraber yeniden bir incelemeyle akdi faiz hesaplamasında faiz başlangıç tarihinin 30/09/2016 olarak tespit edildiğini, ancak akdi faiz başlangıç tarihinin ödenen son taksit tarihi olması sebebiyle eksik ve hatalı akdi faiz hesabı yapıldığı kanaatinde olduklarını, mahkemece yalnızca akdi faiz hususunda belirtmiş oldukları husus dikkate alınarak talepleri gibi davanın kabulüne karar verilmesini talep ettiklerini beyanla dava, bilirkişi raporuna beyan ve istinaf dilekçesi ile belirttikleri ve re’sen gözetilecek nedenlerle yerel mahkemenin kararının istinaf incelemesi neticesinde akdi faiz hesabı yeniden yapılarak talepleri doğrultusunda davanın düzeltilerek onanmasına karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … vekili istinaf dilekçesinde özetle; Davacı … Bankası T.A.O.’nun, dava dışı … Tic. A.Ş. arasında imzalanan kredi genel sözleşmesine istinaden ilgili şirkete kredi açıldığını ve kullandırıldığını ve müvekkili ile diğer davalıların bu genel kredi sözleşmesine müşterek ve müteselsil kefil olduklarını iddia etmekte olduğunu, müvekkilinin kefil olduğu kredi sözleşmesinin gerçek miktarı 50.000 USD olup bu borcun … Tic. A.Ş. tarafından ödenmiş olduğunu, asıl borçlu şirket ile davacı arasında başka kredi sözleşmeleri akdedildiğini ancak müvekkilinin bu diğer sözleşmelere asla kefil olmadığını, yani müvekkilin sorumlu olduğu herhangi bir geçerli borç ilişkisinin bulunmadığını, Dava konusu kredi sözleşmesi ve sözde kefaletin tarihi belli olmadığı gibi, bu kredi genel sözleşmesinin mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu yürürlükte iken mi, yoksa 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu yürürlüğe girdikten sonramı imzalandığının belirsiz olduğunu, aynı şekilde kredi genel sözleşmesine ilişkin daha sonra verilen kredinin de hangi tarihte verildiği, kredinin sonradan yapılandırılıp yapılandırılmadığının belirsiz olduğunu, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu kefalet hükümlerine göre öncelikle yazılı eş muvafakati olmayan ve tarihi yazılı olmayan, sorumlu olduğu en yüksek miktar yazmayan kefaletlerin geçersiz olduğunu, kefaletin kefilin kendi el yazısı ile yazılmış olmasının da geçerlilik şartı olduğunu, kesinlikle kabul etmemekle birlikte müvekkilinin imzası kefalet sayılmış olsa dahi bu şartları taşımadığı için de geçersiz olduğunu, Kefilin kefalet iradesi ile imza atarken kefaletinin geçerli olması için sorumlu olacağı miktarı bilmesinin eski borçlar kanununda da yasal zorunluluk ve geçerlilik şartı olduğunu, kefalet limiti olduğu iddia edilen “1.000.000-USD” yazısının müvekkilinin adı ve imzasının üstünde değil altında olduğunu, müvekkilinin adı ve imzasının altına bu rakam yazıldığı halde bu rakamın ne olduğu, kefalet limiti olup olmadığı hususlarının kesinlikle yazılı olmadığını, bu rakamın imzanın üstüne değil altında sonradan yazılmış olmasının boşluktaki imzanın kötü niyetle kullanıldığını göstermekte olduğunu, Davaya dayanak Genel Kredi Sözleşmesi 64. sayfa incelendiğinde bankanın bu sayfada zaten diğer davalı iki kişiyi kefil yaptığı ve kefaletle ilgili maktu kısımlara imza aldığı açıkken, davacı bankanın kendince sonradan kefil sayısını arttırmak için boşlukta imzası olan herkesi kefil haline getirmeye çalışması hususunun söz konusu olduğunu, bir kredi borcuna bu kadar çok kişinin ve her birinin 1.000.000-USD kefil olmasının zaten başlı başına hayatın olağan akışına, bankacılık genel teamülüne aykırı olduğunu, ayrıca davacı bankadan 58.000-USD den fazla asla bir kredi çekilmediğini, bu kadar çok sayıda kefilin, 58.000-USD kredi için 20 kat fazla meblağda kefil olmasının da hayatın olağan akışına tamamen aykırı olduğunu beyanla davanın kısmen kabulüne ilişkin kararının kaldırılarak, müvekkili yönünden davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … vekili istinaf dilekçesinde özetle; Yerel Mahkemenin tamamen bilirkişi raporuna göre kararını verdiğini, raporda tespit edilen hususlar dışında başkaca bir gerekçe göstermeden davayı kısmen kabul ettiğini, oysa gerek müvekkilin cevap dilekçesinde ve gerekse bilirkişi raporuna itirazında ve diğer itirazlarında bildirdikleri hususların neden reddedildiğine gerekçede yer verilmediğini, Yerel mahkemenin kararında davacı bankanın Zeytinburnu Şubesi ile davalı kredi borçlusu … Tic. Ltd. Şti. arasında imzalanan Genel Kredi Sözleşmesine istinaden davalı şirkete krediler kullandırıldığının belirtilmekte olduğunu, oysa müvekkilinin, zamanında şirketten ayrıldığını davacı tarafa gönderdiği Zeytinburnu … Noterliği’nce düzenlenmiş bulunan 12 Mayıs 2015 tarih ve … yevmiye sayılı ihtarnameyle bildirdiğini, bu ihtarname ile müvekkilinin esas borçlu şirket ile her türlü ticari ilişkisini kestiğini ve alınacak kredilerde kefilliğinin geçerli olmayacağını ihtaren açıkladığını, Her ne kadar kefalet sözleşmesindeki imza müvekkiline ait ise de, kefalet sözleşmesinin geçerli olması için Türk Borçlar Kanunu’nun 583. maddesindeki şekil koşullarına uyulmadığından bu sözleşmenin geçerli olmadığını, TBK’nın 583. maddesi uyarınca sözleşmede kefalet tarihinin, kefilin sorumlu olduğu azami tutarın, müteselsil kefil olması halinde bu anlamı açıkça taşıyan herhangi bir ifadenin bizzat kendi el yazısı ile kefalet sözleşmesine yazılmış olmasının zorunlu olduğunu, kefalet limit tutarının açık ve kesin olarak belirtilmediği hallerde kefalet sözleşmesinin geçersiz olduğunu, Davacı taraf ile … Tic. A.Ş. arasında yapılan Genel Kredi Sözleşmelerine ve bu sözleşmelere göre kullandırılan kredi sözleşmelerindeki müvekkilinin kefilliğinin usulüne uygun düzenlenmediğini, davacının iddia ettiği gibi müvekkilinin müteselsil kefil sıfatının da olmadığını, ibraz edilen Genel Kredi Sözleşmesindeki el yazıları birbirinin benzeri olup tek elden ve önceden yazıldığının anlaşılmakta olduğunu, ayrıca kefil imzalarının yanında herhangi bir tarih de olmadığını, Müvekkilinin şirket hisselerini 11/08/2014 tarihinde asıl borçlu şirkete devrederek şirketten ayrıldığını davacı tarafa gönderdiği Zeytinburnu … Noterliği’nce düzenlenmiş bulunan 12 Mayıs 2015 tarih ve … yevmiye sayılı ihtarname ile bildirdiğini, bilirkişinin raporunda; “ bu ihtarnamenin 12/05/2015 tarihinde bankaya tebliğ edildiği, kefalet sorumluluğunun bu tarihe kadar kullandırılmış olan krediler ile bağlı olacağı, bu tarihten sonra kullandırılacak kredilerden davalının sorumlu tutulamayacağı anlaşılmaktadır”. demekte olduğunu; ancak raporun 12/13 sayfasında bu düşüncesinden vazgeçerek bu tarihten sonra yeni bir kredi kullandırılmadığı nedenini gerekçe göstererek banka alacağından müvekkilinin sorumluluğunun devam ettiğini açıkladığını, oysa banka ile asıl borçlu arasında yeniden yapılandırma anlaşması yapıldığından artık eski borçtan değil yapılandırılan yeni borçtan söz etmek ve müvekkilinin sorumluluğunun olmadığı sonucuna varmak gerektiğini, Hesap kat ihtarı Tebligat Kanunu’na uygun yapılmadığından davacı tarafın müvekkilini usulüne uygun olarak temerrüde düşürmediğini, bilirkişi raporunda bu hususların tam olarak irdelenmediğini, oysa olay tarihinde yürürlükte olan 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 502 ve 594 madde hükümlerine davacı tarafın uyması gerektiğini, Bilirkişinin raporunda sözleşmenin 03/05/2012 tarihinde akdedildiğini, bu bakımdan kefaletin 818 sayılı yasa hükümlerine uygun olarak düzenlendiğini ileri sürmekte olduğunu, ancak bilirkişinin bu iddiada bulunurken 6098 sayılı kanunun kamu düzeni ile ilgili hükümlerinin geriye dönük olarak uygulanacağını göz ardı ettiğini, bu kapsamda evli eşleri ve dolayısı ile toplumun temeli olan “Aileyi” korumak için 6098 sayılı Kanun’un 548/1 maddesinde kefalette borç altına giren kefilin kefaletinin geçerli olması için eşinin yazılı onayının aranmakta olduğunu, kamu düzeni ile ilgili olan bu hükmün geriye dönük olarak uygulanması ve müvekkilinin kefilliğinin geçerli sayılmaması gerektiğini, Kredilerin hesap özetleri incelendiğinde asıl borçlu … Tic. A.Ş.‘ye kredi genel sözleşmeleri kapsamında 55.000 USD kredi kullandırıldığı ve bu kredinin geri ödendiği hususlarının görülmekte olduğunu, bilirkişi tarafından önce alınan ve sonra geri ödenen bu kredinin değerlendirilmesinin ve kefiller açısından irdelendirilmesinin de yapılmadığını, … Tic. Ltd. Şti.’ nin 07/12/2017 tarihinde, … şirketinin ise 31/07/2017 tarihinde kapanmış olduğunu beyanla açıklanan ve re’sen gözetilecek nedenlerle yerel Mahkemenin kararının kaldırılmasını ve yeniden yargılama yapılarak talepleri doğrultusunda davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … vekili istinaf dilekçesinde özetle; Davacı … Bankası T.A.O. tarafından davalı müvekkili …’ e karşı açılan davanın dayanağının, kredi genel sözleşmesinde müvekkilinin sözde kefaletine ilişkin olduğunu ancak dayanak genel kredi sözleşmesi ve sözde kefalet iddiasının tamamen haksız ve hukuka aykırı olduğunu, müvekkilinin imzasının kefalet iradesi ile atılmadığını, davaya dayanak belge ile hiçbir şekilde müvekkilinin kefalet iradesi ile imza attığının ve kefalet limitini bildiğinin asla söylenemeyeceğini, Davaya dayanak kredi genel sözleşmesinin hiçbir yerinde sözleşme tarihi, sözde kefalet tarihinin bulunmadığını, bu durumda davaya dayanak sözde kefalet belgesinin eski Borçlar Kanunu zamanında mı, yeni Türk Borçlar Kanunu zamanında mı imzalandığı hususunun belirsiz olduğunu, bilirkişi raporundan da anlaşılacağı üzere davaya dayanak asıl borcun 2014 – 2015 yıllarında Yeni Borçlar Kanunu yürürlükte iken çekilen krediye ilişkin olduğunu, Davaya dayanak kredi genel sözleşmesinin 64. sayfasının sonunda davalı müvekkilinin adı soyadı ve imzası altına farklı kalem ve el yazısı ile sonradan kefalet limiti olduğu dahi belirtilmeden yazılmış ” =1.000.000-USD= BİR MİLYON AMERİKAN DOLARI= ” yazısının neye ilişkin olduğunun tamamen belirsiz olduğunu, müvekkilinin imzasının altındaki yazıda aynı sayfada ilk iki kefilde yazdığı şekilde müşterek borçlu – müteselsil kefil yazmadığı gibi “kefil olunan miktar” yazısının da olmadığını, dolayısıyla geçerli bir kefaletin bulunmadığını, “1.000.000-USD” yazısının müvekkilinin adı ve imzasının üstünde değil altında olduğunu, müvekkilinin adı ve imzasının altına bu rakam yazıldığı halde bu rakamın ne olduğu, kefalet limiti olup olmadığı hususlarının kesinlikle yazılı olmadığını, Yeni TBK 583. maddesinde kefaletin geçerlilik şartlarının düzenlendiğini, davaya dayanak kredinin çekildiği tarih 2014-2015 olduğundan kefaletin geçerliliği için bu hususun da dikkate alınması gerektiğini, Davaya dayanak alacağın çekilen kredi miktarı 345.391,74-TL yani 58.000-USD gibi bir krediye, hiç kimsenin bu meblağın 20 katı olacak şekilde 1.000.000-USD ile kefil olamayacağını beyanla yerel mahkemenin kararının müvekkil lehine kaldırılmasını talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, genel kredi sözleşmesine istinaden dava dışı asıl borçlu şirkete kullandırılan kredilerin geri ödemelerinin yapılmadığı ve temerrüdün gerçekleştiği iddiası ile alacağın tahsili amacı ile başlatılan ilamsız icra takibine vaki itirazın iptali, takibin devamı ve icra inkar tazminatı taleplerine ilişkindir. Yerel mahkemece bilirkişi raporu doğrultusunda davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, karar davacı vekili ile davalı kefiller …, … ve … vekili tarafından istinaf edilmiştir. Dava konusu takibe dayanak genel kredi sözleşmesi 03/05/2012 tarihinde, 1.000.000 USD bedel ile imzalanmıştır. Her ne kadar davalı kefiller vekilleri, sözleşmede kefalet tarihinin ve kefil olunduğuna dair ibarenin bulunmaması, açığa atılan imzanın kefalet sözleşmesine dönüştürülmesi sebepleriyle kefaletlerin geçersiz olduğunu iddia etmiş iseler de, genel kredi sözleşmesinin imzalandığı tarihte yürürlükte olan 818 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 484. maddesi uyarınca, kefalet sözleşmesinin geçerli olması için yazılı şekilde yapılması ve kefilin sorumlu olduğu kefalet limiti olarak, belirli bir miktarın gösterilmesi gerekli olup, kefalet tarihinin belirtilmiş olması geçerlilik şartı değildir. Somut davada, yazılı şekilde yapılan kefalet sözleşmesinde davalı …’in imzası üzerinde açık bir şekilde kefil olunan miktar ibaresi karşısında “1.000.000 USD” yazılmış, her ne kadar davalılar … ve … yönünden kefalet miktarı olduğu belirtilmeksizin imzalarının alt kısmına yalnızca miktar yazılmış olduğundan, kefalet miktarının gösterilmediği iddia edilebilir ise de, sözleşmede kredi tutarı belirtilmiş olduğundan, kefaletlerin geçersizliğinden söz edilmesi mümkün değildir. Yine davalılar vekilleri tarafından açığa imza atıldığı ve kefalet limitinin sonradan doldurulduğu ileri sürülmüşse de, bu hususta yazılı bir delil sunulmamıştır. Bu bakımdan tüm istinaf eden davalılar vekillerinin kefaletin geçersizliğine yönelik istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. Kefalet sözleşmesi tarihinde yürürlükte olan 818 sayılı TBK’da kefaletin geçerliliği için eş rızasının bulunması bir geçerlilik şartı olmayıp, 6098 sayılı TBK’nın 584. maddesi ile getirilen söz konusu geçerlilik şartının, 6101 sayılı Türk Borçlar Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 2. maddesi kapsamında kamu düzeninden olduğunun kabul edilmesi ve geriye dönük olarak kefalet sözleşmesine uygulanması da mümkün olmadığından davalılar … ve … vekillerinin bu yöndeki istinaf sebepleri de yerinde görülmemiştir. Davalı … tarafından 01/08/2014 tarihinde asıl borçlu şirketteki paylarını devrederek şirketten ayrıldığı, davacı bankaya Zeytinburnu … Noterliği’nce düzenlenmiş bulunan 12/05/2015 tarihli ihtarname ile bildirmiş ise de, bilirkişi raporunda tespit edildiği üzere davacı banka tarafından asıl borçlu şirkete kullandırılan kredi tarihlerinin 02/10/2014 ve 15/10/2014 olduğu, borç daha ileri tarihlerde yapılandırılmış olsa da, kredi kullandırım tarihlerinde kefaletin geçerli olduğu, kaldı ki davalının şirket ortaklığından ayrılmış olması ve bu ayrılmanın bankaya bildirilmiş olması kefaletten istifa olup kural olarak kefilin tek taraflı iradesiyle kefalet sözleşmesinden istifa etmesi mümkün olmadığından, davalı vekilinin bu istinaf sebebi de yerinde görülmemiştir. Davalı … vekilinin kat ihtarnamesinin usulüne uygun şekilde tebliğ edilmediği ve temerrüdün gerçekleşmediği yönündeki istinaf sebebi, davalı adına gönderilen kat ihtarnamesinin 22/10/2017 tarihinde usulüne uygun şekilde tebliğ edilmiş olması sebebiyle yerinde görülmemiştir. Davacı banka tarafından davalılara gönderilen 20/10/2016 tarihli kat ihtarnamesinde, kat tarihinin 30/09/2016, asıl alacak miktarının 345.391,74 TL, işlemiş akdi faiz miktarının 22.868,40 TL olduğunun ihtar edildiği, bilirkişi raporunda da, davacı bankanın 20/10/2016 ihtarname tarihi itibariyle 22.868,40 TL işlemiş akdi faiz alacağının bulunduğu tespit edilmiş iken, tespit edilen akdi faizin asıl alacak miktarına dahil edilmeksizin takipte asıl alacak miktarının 345.391,74 TL olarak gösterildiğinden bahisle, 30/09/2016 kat tarihinden temerrüt tarihi olan 23/10/2016 tarihinde kadar işlemiş akdi faiz hesabı yapılarak davacının takip tarihindeki işlemiş akdi faiz alacağının 5.737,34 TL olduğu hesap edilmiş ise de; davacı tarafından takip talebinde 20/10/2016 tarihli ihtarnamede bildirilen 30/09/2016 tarihli alacak kalemleri ve bu minvalde işlemiş 22.868,40 TL işlemiş akdi faiz alacağı asıl alacağa ilave edilmeksizin talep edildiği ve bu miktarda akdi faiz alacağı bulunduğundan yerel mahkemece bu hususa dikkat edilmeksizin rapordaki miktarlar ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiş olması doğru görülmemiştir.Açıklanan nedenlerle, davalılar vekillerinin istinaf başvurularının HMK’nın 353/1-b-1 maddesi uyarınca esastan reddine, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile, mahkemece deliller toplanılmış olup, yeniden yargılama yapılmasını gerektirir bir husus bulunmadığından HMK’nın 353/1-b-2 maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak, dairemizce “Davalı borçluların İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas Sayılı dosyasında; 345.391,74 TL asıl alacak, 22.868,40 TL işlemiş faiz, 8.980,19 TL temerrüt faizi, 735,88 TL BSMV ve 362,75 TL masraf olmak üzere toplam 378.338,96 TL alacak miktarına yönelik itirazlarının iptali ile, takibin bu miktar yönünden talepnamedeki diğer koşullarla devamına, davacı tarafın fazlaya ilişkin istemlerinin reddine, itirazın iptaline karar verilen alacak miktarı 378.338,96 TL üzerinden %20 oranında hesaplanan 75.667,79.TL icra inkar tazminatının davalılardan alınıp davacıya ödenmesine, reddedilen miktar yönünden koşulları oluşmadığından davalı tarafın tazminat isteminin reddine” şeklinde” yeniden hüküm kurulması gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalıların istinaf başvurularının ayrı ayrı 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-A) Davacının istinaf başvurusunun KABULÜ ile; İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 19/12/2019 tarih ve 2017/457 Esas – 2019/1041 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince KALDIRILMASINA, Dairemizce yeniden esas hakkında hüküm kurularak; Davalı borçluların İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas Sayılı dosyasında; 345.391,74 TL asıl alacak, 22.868,40 TL işlemiş faiz, 8.980,19 TL temerrüt faizi, 735,88 TL BSMV ve 362,75 TL masraf olmak üzere toplam 378.338,96 TL alacak miktarına yönelik itirazlarının iptali ile, takibin bu miktar yönünden talepnamedeki diğer koşullarla devamına, Davacı tarafın fazlaya ilişkin istemlerinin reddine, B) İtirazın iptaline karar verilen alacak miktarı 378.338,96 TL üzerinden %20 oranında hesaplanan 75.667,79.TL icra inkar tazminatının davalılardan alınıp davacıya ödenmesine, C) Reddedilen miktar yönünden koşulları oluşmadığından davalı tarafın tazminat isteminin reddine,
İLK DERECE MAHKEMESİ YÖNÜNDEN: 3-Hüküm altına alınan miktar üzerinden hesaplanan 25.844,34 TL ilam harcından peşin alınan 4.637,87 TL’nin mahsubu ile bakiye 21.206,47‬ TL ilam harcının davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak hazineye irat kaydına, 4-Davacı tarafından başlangıçta peşin olarak yatırılan toplam 4.673,87 TL harcın davalılardan alınarak davacıya verilmesine, 5-Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden, dairemiz karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesaplanan 55.967,45 TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine, 6- Davalılar kendilerini vekille temsil ettirmiş olmakla, dairemiz karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. göre hesaplanan 5.669,82 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine, 7-İlk Derece Mahkemesinde yapılan yargılama sırasında davacı tarafından sarf edildiği anlaşılan 750,00 TL bilirkişi ücreti ve 454,40 TL tebligat posta gideri olmak üzere; toplam 1.204,40 TL yargılama giderinin, red ve kabul durumuna göre 1.192,36 TL’sinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine; bakiye kısmın davacı üzerinde bırakılmasına, 8-İlk Derece Mahkemesinde yapılan yargılama sırasında davalılar tarafından yargılama gideri sarf edilmediği anlaşılmakla; bu hususta karar verilmesine yer olmadığına, 9- Taraflarca yatırılan ve kullanılmayan gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde taraflara iadesine,
İSTİNAF YÖNÜNDEN: 10-Davacı banka harçtan muaf olduğundan, davacıdan harç alınmasına yer olmadığına, 11-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davalılar tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harçlarının hazineye gelir kaydına, 12-Dairemiz karar tarihi itibariyle ve Harçlar Kanunu gereğince davalı …’den alınması gereken 24.674,11 TL istinaf karar harcından, davalı … tarafından istinaf aşamasında peşin olarak yatırılan 6.168,53 TL harcın mahsubu ile bakiye 18.505,58‬ TL harcın davalı …’den alınarak hazineye gelir kaydına, 13-Dairemiz karar tarihi itibariyle ve Harçlar Kanunu gereğince davalı …’den alınması gereken 24.674,11 TL istinaf karar harcından, davalı … tarafından istinaf aşamasında peşin olarak yatırılan 6.169,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 18.505,11‬ TL harcın davalı …’den alınarak hazineye gelir kaydına, 14-Dairemiz karar tarihi itibariyle ve Harçlar Kanunu gereğince davalı …’den alınması gereken 24.674,11 TL istinaf karar harcından, davalı … tarafından istinaf aşamasında peşin olarak yatırılan 6.168,53 TL harcın mahsubu ile bakiye 18.505,58‬ TL harcın davalı …’den alınarak hazineye gelir kaydına, 15-Davalılar tarafından istinaf aşamasında sarf edilen harç ve yargılama giderinin kendi uhdelerinde bırakılmasına, 16-Bakiye gider avansı bulunduğu takdirde, karar kesinleştiğinde ve talep halinde avansı yatıran ilgili tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere 15/09/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.