Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/926 E. 2020/762 K. 09.07.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/926 Esas
KARAR NO : 2020/762 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEME : BAKIRKÖY 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİH: 09/01/2020 ( Ara Karar )
DOSYA NUMARASI: 2019/800 Esas
TALEP: İhtiyati Tedbire İtiraz
KARAR TARİHİ: 09/07/2020
İlk Derece Mahkemesinde yapılan yargılama sonucunda verilen ara karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; taraflar arasında akdedilen sözleşme kapsamında müvekkilinin tüm yükümlülüklerini süresinde ve eksiksiz bir şekilde yerine getirdiğini, ancak davalıların haksız ve kötüniyetli bir şekilde tapu devri yapmaktan kaçındığını, bu nedenle dava konusu taşınmazın müvekkili adına tapuya kayıt ve tescilinin yapılmasını talep ettiklerini, arsa malikleri ile yapılan sözleşmeye göre ve 3. kişilerle sözleşme yapma yetkisine yüklenicilerin sattığı konutun teslim edilmemesinden dolayı arsa malikleri müşterilere karşı müteselsilen sorumlu olduğunu, davalıların dava konusu olan taşınmazı 3. Kişilere devretme olasılığının bulunduğunu, müvekkilinin yıllarca çalıştığını ve oturacağı villayı satın aldığını, içerisinde dekorasyon yaptığını, ailesi ile oturmakta olduğu evinin, davalıların bu bağımsız bölümü 3. Kişilere devretmesi durumunda müvekkilinin telafisi imkansız maddi ve manevi zararının doğacağını, bu nedenle dava konusu olan taşınmasın 3. Kişilere satış ve devrinin önlenmesi için HMK 389 ve devamı maddeleri uyarınca teminatsız ihtiyati tedbir konulması ya da davalıdır şerhi işlenmesine karar verilmesini talep ettiği, bu talep üzerine ilk derece mahkemesinin 20/12/2019 tarihli kararı ile; “11 nolu ara kararın yerine getirilmesine müteakip dava konusu taşınmaz davalı üzerine kayıtlı ise davalıdır ilgili taşınmaza şerhi konulmasına, ” karar verdiği anlaşılmıştır. İhtiyati tedbire itiraz eden vekili dilekçesinde özetle; davacı ile müvekkili … A.Ş. arasında mülkiyetin devri talebine vücut verecek hiçbir hukukî işlem bulunmadığını, HMK. m. 389 vd. hükümlerinde öngörülen, ihtiyatî tedbirin koşulları da somut olayda mevcut olmayıp, davacı taraf HMK. m. 390/3’e göre davanın esası yönünden haklılığını yaklaşık olarak ispat edemediğini, müvekkil …’ın satış vaadinden doğan satış bedeli alacağının doğumu ve muacceliyeti, …’ın devralacağı taşınmazları üçüncü şahıslara satıp satmamasından tamamen bağımsız olarak sözleşmede kesin vadelere bağlandığını, davacı tarafça müvekkil şirkete tek bir kuruşluk ödeme dahi yapılmadığını ve hiçbir sözleşme vs. imzalanmadığını, Müvekkili … ile davalılardan … arasında hiçbir suretle adi ortaklık, ortaklık ya da temsil ilişkisinin bulunmadığını, müvekkilinin bu davadaki tescil ve tazminat taleplerine davalı sıfatıyla muhatap olmasının mümkün olmaması nedeniyle koşulları oluşmayan ve HMK. m. 389 ve 390/3 hükümlerine aykırı bulunan ihtiyatî tedbir kararına itirazlarının kabulü ile ihtiyati tedbirin kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. İhtiyati tedbire itiraz eden … vekili duruşmadaki beyanında; müvekkil şirketin davacı taraf ile yapmış olduğu herhangibir sözleşme bulunmadığını, müvekkili şirket ile diğer davalı … arasında da adi ortaklık ilişkisi veyahut hasılat paylaşımı ilişkisi bulunmadığını, müvekkil şirket ile davalı arasındaki sözleşme satış vaadi sözleşmesi olduğunu, davalı … yükümlülüklerini yerine getirmediği için müvekkil sözleşmeyi fesh ettiğini, bu hususta İstanbul 5 ATM ve 10 ATM’de dava açıldığını beyan ettiği anlaşılmıştır. Davalı … Yapı vekili duruşmadaki beyanında; taraflar … ve … arasındaki sözleşmenin adi ortaklığı ağır basan bir sözleşme olduğunu, … tapuyu devretmekle yükümlü olduğunu, bu sebeple … açısından davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir İhtiyati tedbir talep eden davacı vekili duruşmadaki beyanında; tedbirin kaldırılması halinde ileride telafisi imkansız zararlar meydana geleceğini, bu nedenle ihtiyati hacze itirazın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:İlk derece Mahkemesi 09/01/2020 tarih ve 2019/800 Esas sayılı ara kararında;”…Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davalılar arasında hasılat paylaşımı şeklinde inşaat yapımı ve taşınmaz satım vaadi sözleşmesinin bulunduğu, davacının bu sözleşmeye dayalı olarak davalı … davaya konu villa tipi bağımsız bölümü satım vaadi sözleşmesi ile satın aldığı, bedelini ödediği iş bu taşınmazın adına tescili talebinde bulunduğu, her ne kadar davacı taraf … ila … arasında yapılan sözleşmenin tarafı değil ise de temlik hükümleri uyarınca … yerine geçerek tapu iptal tescil talebinde bulunabileceğinden davacı tarafın tedbir talebinin kabul edildiği ve tedbir kararının kaldırılması halinde davacı aleyhine hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hale geleceği anlaşıldığı … ” gerekçeleri ile; “18/10/2019 tarihli tensip zaptının 13 nolu ara kararı ile mahkememizce verilen ihtiyati tedbir kararına davalı … A.Ş tarafından yapılan itirazın REDDİNE,” karar verilmiş ve karara karşı ihtiyati tedbir kararına itiraz eden davalı … A.Ş. vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: İhtiyati tedbir kararına itiraz eden …A.Ş. vekili istinaf dilekçesinde özetle; İstinafa konu ihtiyati tedbir kararının gerekçesinde, esasen müvekkilinin ile davacı arasında herhangi bir sözleşme ilişkisinin bulunmadığına doğru bir şekilde işaret ettiğini, fakat tedbir kararı verilmesinin mümkün olmadığını gösteren aşikâr bir gerçeği dikkate almayarak, haksız bir ihtiyati tedbir kararı verdiğini,İlk derece mahkemesi kararının gerekçesinde temlik hükümleri uyarınca …’ın yerine geçerek tescil talep edebileceğini ifade ettiğini, ancak bu ihtimalin gerçekleşmesinin mümkün olmadığını, davalı …, müvekkili …’a karşı aralarındaki satış vaadi sözleşmesinden doğan ve 25.274.895. ABD Doları tutarındaki bakiye satış bedelini ödeme yükümlülüğünü yerine getirmiş olmadığından, …, … ile arasındaki satış vaadi sözleşmesini haklı sebeplerle, Üsküdar …. Noterliği’nin 25.02.2019 tarih, … tarihli fesih ihbarnamesi ile feshettiğini, bunun sonucunda, …’ın …’dan taşınmazların tescilini elde etme imkanı hiçbir şekilde kalmadığını,İşbu davanın açılmış olduğu an itibariyle dahi, mahkemenin gerekçesinde tedbirin sebebi olarak öngördüğü durumun gerçekleşmesi yani alacağın temliki hükümlerine dayanarak, davacının … yerine geçmesi ve müvekkili … tescil talep etmesinin mümkün olmadığı açıkça ortada olduğunu, …’ın satış vaadi bedelini ödemedeki temerrüdü sebebiyle sözleşme feshine yol açması sonucunda, …’dan tescili talep etme hakkı hiçbir şekilde doğmadığını ve bundan sonra da doğmasının mümkün olmadığını, böylece davacının …’dan alacağı (tescili talep hakkını) temlik alan sıfatıyla onun yerine geçemeyeceği ve …’dan tescili talep etme hakkına sahip olamayacağının açık olduğunu, Bu sebeple, ilk derece mahkemesinin, müvekkiline ait taşınmazın tapu kaydına ihtiyati tedbir mahiyetinde davalıdır şerhi işlenmesine karar vermesi kanuna ve usûle açıkça aykırı olduğunu, zîra, “davalıdır şerhi işlenmesine” dayanak teşkil edebilecek hiçbir hukukî mesnet bulunmadığını, Önemle vurgulamak isteriz ki, “davalıdır şerhi işlenmesine” ilişkin kararın hiçbir pozitif mesnedinin bulunmadığını, mahkemece, verilebilecek tek karar ihtiyatî tedbir kararı olup, HMK. m. 389 vd. hükümlerinde bunun prosedürü ve koşullarının açıkça düzenlendiğini,Bu kararla birlikte, tedbirle ulaşılması öngörülen amaca, tedbirsiz bir yolla ulaşılmaya çalışıldığını ve tedbire ilişkin prosedüre ve koşullara uyulmadığını, ayrıca haklarını kullanmalarının önüne geçildiğini,Mahkemece, “davalıdır şerhi işlenmesine” karar verilmekle, dava tarihinden sonra hak iktisap edenlerin ve bu bağlamda taşınmazı iktisap edecek yeni maliklerin iyi niyetinin önlenmesinin amaçlandığı anlaşılmakta olup; bu hususun ise ancak TMK. m. 1010 uyarınca çekişmeli hakların şerhi veya TMK. m. 1011’e göre geçici tescil şerhi ile sağlanabileceğinin Yüksek Mahkemenin takdirinde olduğunu, (OĞUZMAN/SELİÇİ/OKTAY-ÖZDEMİR’in ‘Eşya Hukuku” adlı eserlerinin (İstanbul 2013) 256. sayfasında, )Geçici tescile ilişkin TMK. m. 1011/1’de ise, aynî hakkın korunması amaçlandığını, diğer bir deyişle, geçici tescile karar verilebilmesi için, davacının bir aynî hakkının olması ve davanın da bu aynî hak iddiasına istinaden açılmış bir aynî dava niteliğinde bulunmasının zorunlu olduğunu, ( Yarg. 14. HD., 08.04.2011 T., 2011/3033 E., 2011/4659 K. sayılı karar). oysa, somut olayda, davacının bir aynî hakkı mevcut olmadığı gibi, müvekkili şirket aleyhine şerh edilmiş bir hakkın da mevcut olmadığını, davacı, müvekkili şirketin taraf dahi olmadığı, başka bir kimse ile (…’la) aralarındaki satış vaadi sözleşmesine dayanarak huzurdaki haksız ve hukuka aykırı davayı ikâme ettiğini, diğer bir deyişle, davacının bir aynî hak iddiasının olmadığını ve hatta hukukî mesnede dayanan bir şahsî hak davasının dahi olmadığını, TMK. m. 1011 uyarınca, geçici tescil şerhinin de koşulları somut olayda mevcut olmadığını,Şerhlerde “numerus clausus (sınırlı sayı)” ilkesi geçerli olup, yasa’da açıkça öngörülen şerhler dışında bir şerhin tapu kütüğüne işlenmesine hukuken olanak olmadığını, “Davalıdır şerhi”ne ilişkin, ne TMK.’da, ne Tapu Kanunu’nda ve ne de Tapu Sicili Tüzüğü’nde hiçbir düzenlemenin yer almadığını, ayrıca, HMK.’da da böyle bir şerhe olanak veren bir düzenlemenin olmadığını, HMK. m. 390/3, “Tedbir talep eden taraf, dilekçesinde dayandığı ihtiyatî tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır” hükmünü içerdiğini, oysa, davacı ile müvekkili şirket arasında yapılmış bir satış vaadi sözleşmesi veya herhangi bir sözleşmesel bir ilişki bulunmadığından, davacının müvekkiline karşı bir sübjektif hak iddiasında bulunmasına da hiçbir şekilde imkân olmadığını, üçüncü kişi konumundaki müvekkili …ın milyonlarca TL değerindeki taşınmazına tedbir konulması yolundaki davacı talebinin HMK. m. 390/3 hükmü karşısında esastan da reddinin gerektiğini,Söz konusu ihtiyatî tedbir kararının yaklaşık ispat zorunluluğunu arayan HMK. m. 390/3 hükmüne açıkça aykırı olduğunun kuşku olmadığını, Müvekkili hiçbir zaman …’a müşterileri nezdinde müvekkilini temsil etme yetkisi vermediğini, zaten …’ın da mevcut olmayan bir ortaklığı temsilen hareket ettiğinden de bahsedilemeyeceğini, üçüncü kişilerle yapılan sözleşmelerde, …’ın sözleşmeleri kendi adına yaptığını, müvekkilinin hiçbir ortak sıfatının bulunmadığının açıkça ifade edildiğini, bu sebeple davacının, korunacak hiçbir haklı menfaatinin bulunmadığını, Davacının müvekkiline dava açmasını ve müvekkiline karşı talepler ileri sürmesini haklı kılan hiçbir bir yasa hükmü ve hukuki sebep mevcut olmadığını, eğer bir tedbir uygulanacaksa söz konusu tedbir diğer davalı …’ın mal varlığı üzerinde uygulanmasının gerektiğini,Tâcir sıfatını haiz olan davacının başından beri bildiği hukuki yapı kapsamında, kendisine karşı edimlerini yerine getirmiş olmayan …’dan tazminat talep etmesi mümkün iken, müvekkiline dava açmasının mümkün olmayıp, davacının hiçbir şekilde hukuken korunmaya değer bir yararının bulunmadığını, ( Yargıtay 3. HD. 2014/10780 E., 2014/10005 K. sayılı ve 23.06.2014) Aynı konuda …’ın başka müşterileri tarafından açılan davalarda hazırlanan Bilirkişi Raporları’nda, taraflar arasındaki hukukî ilişkiler ayrı ayrı analiz edilmiş ve sözleşme hükümleri ayrıntılı bir şekilde ortaya konulmuş ve böylece müvekkili …’a karşı herhangi bir talep yöneltilemeyeceği bu suretle ortaya konulduğunu,Davacının müvekkili şirketin taraf olmadığı bir sözleşmeye dayandırdığı soyut iddialarına istinaden verilen ihtiyati tedbir kararı, haksız ve hukuka aykırı olup, müvekkili …’ın, kendi mülkiyetinde bulunan taşınmaz üzerinde tasarruf yetkisini hukuka aykırı olarak elinden alarak müvekkili şirket açısından telafisi mümkün olmayacak zararların oluşmasına neden olacağından yerel mahkemece verilen, ihtiyati tedbir kararı mahiyetindeki işbu davalıdır şerhinin kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.Müvekkili şirket nezdinde telafisi mümkün olmayacak zararların doğmaması adına, yerel mahkemece verilen ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasına; Dairenizce aksi kanaatte olunması durumunda ise, dava konusu taşınmazın beyan edilen değerinin en az %40’ı oranında (ileride artırılmak üzere) teminat alınmasına karar verilmesini talep ettiklerini,
İleri sürerek, istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesinin ihtiyati tedbir niteliğindeki “davalıdır şerhi konulmasına” ilişkin kararın kaldırılmasına yargılama giderleri ile vekâlet ücretinin diğer tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istiaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır.Dava, satış vaadi sözleşmesi uyarınca İstanbul İli, … İlçesi, … Köyü, … Ada … Parsel … numaralı, villa niteliğindeki bağımsız bölümün davacı adına tapuya kayıt ve tescili, mümkün olmaması halinde rayiç değerden az olmamak kaydıyla belirlenecek tazminatın avans faiziyle birlikte davalılardan alınarak davacıya verilmesi talepli terditli dava olup talep; dava konusu taşınmazın 3.cü kişilere satış ve devrinin önlenmesi yönünde HMK. 389 Madde uyarınca ihtiyati tedbir kararı verilmesi talebidir.Mahkemece, 22/10/2019 tarihli tensip tutanağının 13 nolu ara kararı ile; dava konusu taşınmaz davalı üzerine kayıtlı ise ilgili taşınmaza davalıdır şerhi konulmasına karar verildiği, bu karara davalı … Şirket vekilinin itiraz etmesi üzerine mahkemece 09/01/2020 tarihli duruşmanın ara kararı ile, Davalı … vekilinin tedbire itiraz talebinin Reddine karar verildiği, karara karşı ihtiyati tedbir kararına itiraz eden … A.Ş. vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. TMK 1009 Maddesinde;” Arsa payı karşılığı inşaat, taşınmaz satış vaadi, kira, alım, önalım, gerialım sözleşmelerinden doğan haklar ile şerhedilebileceği kanunlarda açıkça öngörülen diğer haklar tapu kütüğüne şerhedilebilir.Bunlar şerh verilmekle o taşınmaz üzerinde sonradan kazanılan hakların sahiplerine karşı ileri sürülebilir,” hükmü nün düzenlendiği,TMK.1010 Maddesinde;” Aşağıdaki sebeplere dayanan tasarruf yetkisi kısıtlamaları, tapu kütüğüne şerh verilebilir: 1. Çekişmeli hakların korunmasına ilişkin mahkeme kararları, 2. Haciz, iflas kararı veya konkordato ile verilen süre, 3. Aile yurdu kurulması, artmirasçı atanması gibi şerh verilmesi kanunen öngörülen işlemler. Tasarruf yetkisi kısıtlamaları, şerh verilmekle taşınmaz üzerinde sonradan kazanılan hakların sahiplerine karşı ileri sürülebilir,” hükmü düzenlenmiştir.Talep, dava içinde HMK’nın 389 vd. maddeleri uyarınca ihtiyati tedbir istemine ilişkindir.HMK’nın 389. maddesi uyarınca, “Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme sebebiyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın ahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyat tedbir kararı verilebilir. “Kanun hükmü, tedbirin sadece dava konusu olan şey hakkında verilebileceğini düzenlemiştir. İhtiyati tedbirde, hakkında tedbir kararı alınan şey, esasen asıl davanın konusudur. Somut olayda, dava ve talep konusu İstanbul İli, … İlçesi, … Köyü, … Ada … Parsel … numaralı, villa niteliğindeki bağımsız bölüm olup taraflar arasındaki uyuşmazlığın konusunu oluşturduğu, yargılama devam ederken mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme ile hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağı, HMK’nın 389.maddesinde aranan şartların somut olayda gerçekleşmiş olduğu dosya kapsamından anlaşılmış olup ilk derece mahkemesince ihtiyati tedbir konulması kararına yönelik yapılan itiraz üzerine verilen itirazın reddi kararında isabetsizlik bulunmamaktadır. Ayrıca HMK 396/1 Maddesinde;” Durum ve koşulların değiştiği sabit olursa, talep üzerine ihtiyati tedbirin değiştirilmesine veya kaldırılmasına teminat aranmaksızın karar verilebilir,” hükmü düzenlenmiş olup değişen durum ve şartlara göre ilk derece mahkemesince talep halinde tedbirin kaldırılmasına, değiştirilmesine, teminatın artırılmasına karar verilebileceğinden, dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre; mahkeme kararı usul ve yasaya uygun olduğundan davalı …. A.Ş. vekilinin istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir.Sonuç itibariyle, davalı … A.Ş. vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalı …. A.Ş.’nin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 148,60 TL istinaf başvuru harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 54,40 TL istinaf karar harcı, davalı … A.Ş. tarafından istinaf aşamasında peşin olarak yatırıldığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına, yatırılan harcın hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa, avansı yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 09/07/2020 tarihinde HMK’ nın 362/1-f maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.