Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/913 E. 2022/832 K. 25.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/913 Esas
KARAR NO: 2022/832 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 30/09/2019
NUMARASI: 2017/134 Esas 2019/724 Karar
DAVANIN KONUSU: Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 25/05/2022
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, davacı şirket yetkilisi ile davalı şirket yetkilisi … arasında 01/02/2015 tarihinde Narenciye alım sözleşmesi düzenlendiğini, akabinde 15/03/2015 tarihli fatura ile belirtilen 135.000 kg mandalinanın davalı şirkete satıldığını ve teslim edildiğini, ancak fatura bedelinden 42.000,00 TL.sinin davacı şirkete ödenmediğini, Adana …İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyadan faturaya dayalı ilamsız takip yapıldığını, davalının yetkiye ve borca itiraz ettiğini, bunun üzerine dosyanın yetkili İstanbul icra müdürlüğüne gönderildiğini ve İstanbul …İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyadan yine ödeme emri gönderildiğini, ancak davalı şirketin itirazı üzerine takibin durduğunu, bu nedenlerle davalıdan olan 42.000 TL alacağın ticari (avans) faizi ile birlikte 15/03/2015 tarihinden itibaren tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, davacı vekili davanın esasına ilişkin cevap sunmamış, 17/11/2017 tarihli dilekçesiyle, dava dilekçesinin HMK.119/1-b,c ve ç maddelerine uygun olmadığından bahisle usulüne uygun olmayan dava dilekçesini ve usule uygun olduğuna dair yanlış tespit içeren tensip zaptını iade ettiklerini, bu nedenle davacıya eksikliklerin giderilmesi için bir hafta kesin süre verilerek usulüne uygun dava dilekçesi sunulması halinde taraflarına tebliğini, aksi halde davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 30/09/2019 Tarih ve 2017/134 Esas – 2019/724 Karar sayılı kararında; “….Rapor dahilinde takip konusu cari hesap alacağına dayanak nitelikteki faturaların davacının ticari defterlerinde işlenmiş olduğu ifade edilmiştir. Ancak fatura tek başına alacağın varlığını kanıtlamaz ve davacı defterlerinde davalı yanın borçlu görülmesi başlı başına davacının alacaklı olduğunu göstermez. Ayrıca davalı şirketin getirtilen 2015 yılı BA formunda davacı şirketten yapılan bir alıma rastanmamıştır. Davacı, cari hesap alacağına temel teşkil eden faturaları davalıya usulüne uygun olarak tebliğ – teslim ettiğini veya fatura bedeline konu hizmet ediminin – mal tesliminin yerine getirildiği ve karşı tarafa verildiğini yazılı delille ispatlamak zorundadır. İspat külfeti bizatihi davacıda olup davalının davaya cevap vermemesi keza defterlerini incelemeye sunmaması davacının bu yükümlülüğü ortadan kaldırmaz. Bu minvalde davalı tarafın ticari kayıtlarını ibraz etmemiş olması delil olarak münhasıran davalı defterlerine dayanılmadıkça herhangi bir sonuç doğurmaz. Kaldı ki; davaya cevap verilmemesi davanın ve ileri sürülen vakıaların zımnen reddi anlamına gelmektedir. Bu açıklamalar ve izahına çalışılan gerekçe dahilinde dava ispatlanamayıp sübuta ermediğinden reddine karar verilmesi gerekmiş ve aşağıdaki hüküm tesis edilmiştir…”gerekçesi ile, Davanın reddine, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, İlk derece mahkemesi kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, Taraflar arasında narenciye alım – satım sözleşmesinin varlığı her iki taraf bakımından kabul edildiğini, bu husus davalı tarafından yapılan ödemeler ve açıklama kısmında yazılan yazılardan anlaşılmakta olduğunu, Taraflar arasında yapılan bu alım-satım sözleşmesine istinaden davalı taraf; müvekkiline bir kısım ödeme yaptığını, davalı tarafından yapılan ödemelere ilişkin açıklama kısmına; “15.000 TL bedelli dekont için( Gönderen :…,Açıklama : …) 5.000 TL bedelli dekont için ( Gönderen : …, Açıklama: …) 50.000 TL bedelli dekont için ( Gönderen : ——- Açıklama : … Teslimatı) 4.963,25 TL bedelli dekontta ( Gönderen : …. …. Açıklama : … Tes. ) “olarak yazıldığını, Taraflar arasında teslimatın gerçekleştiğini, Dolayısıyla huzurdaki davaya konu naranciye teslim edildiğini, davalı firma da teslim edilen narenciye mukabilinde bir kısım ödeme yaptığını, ancak tamamını ödemediğini, sunmuş oldukları dekontlar ve sözleşmeler taraflar arasındaki ilişkiyi ispat ettiğini, davalı firma tarafından varsa başka bir ödemenin dosyaya sunulması talep edildiği, ancak tamamen inkar yolunu seçtiğini, Müvekkili tarafından kesilen faturanın davalı tarafından defterlerinde işlenmemiş olması, müvekkilinin alacaklı olmadığını göstermeyeceğini, Bilirkişi raporunda, sırf karşı tarafın kendi defterlerine müvekkili tarafından kesilen faturanın işlenmemesi ve vergi dairesi kayıtlarında görünmemesi sebebi ile müvekkilinin hak ve alacağının olmadığının belirlendiğini, belirlenen işbu raporun usul ve yasaya aykırı olduğunu, Mahkeme; dosyada mevcut bilirkişi kök raporu kapsamında davanın kabulüne karar vermesi gerekirken ( davalı firmadan 40.934,25 TL asıl alacak ve 25.04.2016 tarihine kadar 4.108 TL faizin davalıdan avans faiziyle birlikte tahsiline ) ek rapor doğrultusunda huzurdaki davanın reddine karar verilmiş olması hatalı ve eksik değerlendirme sonucunda karar verildiğini göstermekte olduğunu, Müvekkilinin alacağı hizmetin ifası ile doğduğunu, davalıya faturanın ulaşmaması ve / veya davalının ticari defterlerinde faturanın / alacağın görünmemesi alacağın doğmadığı anlamına gelmeyeceğini, (Yargıtay 23. Hukuk Dairesi 2018/154 E. 2019/2795 Karar 18/06/2019 T.) İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, bakiye fatura bedelinin tahsili talebiyle açılan alacak davasıdır. Mahkemece, davanın reddine, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkili şirket yetkilisi ile davalı şirket yetkilisi arasında 01/02/2015 tarihinde narenciye alım sözleşmesi imzalandığını, akabinde 15/03/2015 tarihli faturada belirtilen 135.000 kg mandalinin davalı şirkete satılıp ürünün teslim edilmesine rağmen fatura bedelinden 42.000,00 TL. Sinin ödenmediği belirtilerek davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davanın alacak davası olarak açılmasına karşın mahkemece itirazın iptali davası olarak değerlendirilmesi yerinde görülmemekle birlikte sonuca etkili görülmediğinden eleştirilmekle yetinilmiştir. Mahkemece tarafların ticari defter ve kayıtları incelenmek suretiyle mali müşavir bilirkişiden rapor alınmasına karar verilmiş, davalı tarafın bilirkişi incelemesine ticari defterlerini ibraz etmediği, bilirkişi tarafından davacının ticari defter ve kayıtları incelenmek suretiyle rapor düzenlenmiş, bilirkişi tarafından düzenlenen kök ve ek raporda, davacının 2015 yılına ait ticari defterlerinin usulüne uygun tutulmuş olduğu ancak kebir ve envanter defterinin tamamen boş olması sebebiyle ilgili defterlerin birbirini teyit eder nitelikte olmadıklarını, davaya konu faturanın davacı ticari defterlerinde (yevmiye) kayıtlı olduğu, davacı yanın incelenen ticari defterlerinde davalı yandan takip tarihi itibariyle firma olarak cari hesap alacağının olmadığı, davalıdan olan cari hesap alacağını ortaklara devredildiği, davalıya ait BA formunda , davacı şirketden yapılan bir alıma rastlanmadığını, davacının ticari defterlerinde bakiyenin netliği görülmediğinden, yapılan sözleşmenin davacı ve davalı taraflar arasında değil, şahıslar arasında yapıldığından , davacı yanın alacağının ispata muhtaç olduğu belirtilmiştir. HMK 282 maddesindeki “Hakim bilirkişinin oy ve görüşünü diğer delillerle birlikte serbestçe değerlendirir,” yasal düzenlemesi gözetildiğinde; Davacı vekili tarafından ileri sürülen istinaf sebepleri yargılama aşamasındaki dilekçeleri ve bilirkişi raporuna yönelik verdiği beyan dilekçeleri ile de ileri sürüldüğü, bilirkişi kök ve ek raporlarında bu iddiaların değerlendirildiği, davacı tarafça dosyaya ibraz edilen 01/02/2015 tarihli narenciye alım-satım sözleşmesi başlıklı sözleşmede, satıcı olarak … ve alıcı olarak … isminin yazılı olduğu, sözleşmenin davacı ve davalı şirket adına yapıldığına ilişkin bir kayıt ve düzenleme içermediğinden davacı ve davalı şirketi bağlayıcı olmadığı, davacı ticari defterlerinde kayıtlı olan ve davalı şirkete ait BA formunda kayıtlı olmayan 15/03/2015 tarih ve 167.750,00 TL. Miktarlı fatura içeriği malın davalıya teslim edildiğinin ispat külfeti davacı satıcıya aittir.Kural olarak satıcı mal teslimini kanıtlamak zorundadır. Davacının belgeyle doğrulanmayan defter kayıtları kendisi lehine delil olarak kabul edilemez. Dolayısıyla tek başına faturanın davacı defterlerinde kayıtlı olması malın teslimini ispata yeterli olmadığından fatura içeriği malların teslimi sonucunu doğurmaz. Davacı tarafça fatura içeriği malların teslim edildiğine dair kayıt ve belge ibraz edilmediği, mahkemece davalı tarafa ait BA formlarının celbi sonucu yapılan incelemede ihtilafa konu fatura yönünden bir kaydın olmadığı tespit edilmiş ve davacı tarafça fatura içeriği malın davalıya teslim edildiğinin isbat edilemediği anlaşılmakla; Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, ilk derece mahkemesince gerekçesi yazılmak suretiyle hüküm kurulduğu da gözetildiğinde mahkemenin kabul ve gerekçesine göre davacı vekilinin aksi yöndeki tüm istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. Sonuç olarak, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden taraftan alınması gereken 80,70 TL istinaf karar harcının istinaf eden tarafından peşin olarak yatırılan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 26,30.TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 25/05/2022 tarihinde HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.