Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/902 E. 2020/984 K. 24.09.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/902 Esas
KARAR NO : 2020/984 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI : 2016/845 Esas – 2017/670 Karar
TARİH: 27/09/2017
DAVA: Tazminat (Haksız Rekabetten Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 24/09/2020
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkili ile davalı arasında 07/12/2005 tarihinde belirsiz süreli iş sözleşmesi imzalandığını, davalının müvekkili şirkette 10 yıldan fazla satış temsilcisi olarak çalıştığını, bu süre zarfında davalı tarafın müvekkilinin ticari sırlarına vakıf olduğunu, davalının müvekkilinin işyerinden ayrıldıktan sonra müvekkili ile aynı alanda faliyet gösteren dava dışı … Tic. San. Ltd. Şti.’nde işe başladığını, davalının dava dışı şirkette çalışmaya başlamasıyla birlikte müvekkilinin iş yaptığı şirketlerle iletişim kurup müvekkilini zarara uğratmaya başladığını ve ticari sırlarını müvekkilinin aleyhine kullandığını, davalının iş bu ticari ahlaka sığmayan ve iyi niyet kuralları ile bağdaşmayan davranışları sebebi ile müvekkilinin bir kısım müşterilerini kaybettiğini, davalı tarafın rekabet yasağına aykırı davranarak, bilerek ve isteyerek davacı şirketin zarara uğramasına sebebiyet verdiğini, bu nedenle davacının ciddi bir şekilde maddi ve manevi zarara uğradığını ve halen de uğramakta olduğunu, müvekkilinin dava konusu olayda haklı bir menfaatinin olduğunun açık olduğunu, açıklanan nedenlerle fazlaya ilişkin talep ve sair hakları saklı kalmak kaydıyla davalının rekabet yasağına aykırı davranışları sebebiyle davacının uğramış olduğu zararların karşılığı olarak 20.000,00 TL maddi tazminatın dava tarihinden itibaren ticari temerrüt faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile müvekkiline ödenmesine, davalının fiillerinin haksız rekabet teşkil ettiğinin tespit edilerek haksız rekabetin menine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davacı vekili dava dilekçesi ile, davacının davaya konu tüm hak ve alacaklarının zaman aşımına uğradığını, davanın zaman aşımı nedeniyle reddi gerektiğini, müvekkilinin davacı şirketten iş akdinin fesh edilerek çıkartıldıktan sonra herhangi bir şekilde şirket sırlarını ifşa eden bir eylem ve işlem içinde olmadığı gibi rekabeti bozucu herhangi bir eylem ve işlemde de bulunmadığını, müvekkilinin davacı şirketten ayrıldıktan sonra en tabi haklarından olan ve Anayasa tarafından korunan çalışma ve sözleşme hakkı gereğince başka bir şirkette işe başladığını, işçi ve işveren arasında kurulacak bir rekabet yasağı sözleşmesinin işçinin ekonomik geleceğini tehlikeye düşürmemesi gerektiğini, Anayasa’nın 48. maddesi hükmüne göre işçinin dilediği alanda çalışma ve sözleşme özgürlüğünün bulunduğunu, bu kapsamda bu Anayasal hakkını elinden tümden alacağı bir sözleşme yapmasının söz konusu olmadığını, çünkü Anayasa’nın 12. maddesi hükmü gereğince kimsenin Anayasada yer alan haklarından vazgeçme hürriyetine sahip olmadığını, rekabet yasağı sözleşmesinin geçersiz olduğunu beyanla maddi ve hukuki dayanaktan yoksun davanın usulden ve esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ:İlk Derece Mahkemesi 27/09/2017 tarih 2016/845 Esas – 2017/670 Karar sayılı kararında;”Dava; davalının iş sözleşmesi ve rekabet yasağına aykırı davranmama taahhüdüne rağmen aynı alanda faaliyet gösteren başka bir firmada çalışmaya başlaması nedeniyle rekabet yasağına aykırı davrandığından dolayı açılan tazminat istemine ilişkindir. Taraflar arasında işçi-işveren ilişkisi bulunmamaktadır. Davanın TBK 444 ve 447. maddeleri kapsamında değerlendirilmesi gerekmektedir ve TTK 4. maddesi gereğince mutlak ticari dava niteliğindedir. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’ nin 2011/13747 Esas, 2012/356 Karar sayılı kararında da belirtildiği gibi Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın Çalışma ve Sözleşme Hürriyeti başlıklı 48 ve devamı maddelerinde herkesin dilediği alanda çalışma ve sözleşme hürriyetine sahip olduğu bildirilmiş, BK 19/1. maddesinde (TBK 26) bir aktin mevzunu kanunun gösterdiği sınır dairesinde serbestçe tayin olunacağı belirtilmiş, BK 20. maddesinde (TBK 27) ise kanunun emredici hükümlerine, ahlaka, kamu düzenine, kişilik haklarına aykırı veya konusu imkansız olan sözleşmelerin kesin olarak hükümsüz olduğu düzenlenmiştir. Sözleşmenin tarafları sözleşme özgürlüğü ilkesi çerçevesinde sözleşmenin konusunu belirlemekte özgür iseler de bu özgürlüğün sınırsız ve sonsuz olduğu söylenemeyecektir. Buna göre taraflar arasındaki sözleşmenin rekabet yasağını düzenleyen 9. Maddesi hükmü Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ile güvence altına alınan çalışma hürriyeti ilkesine aykırı olması ve tarafların aralarında imzalayacakları bir sözleşme hükmü ile bu özgürlüğü ihlal anlamına gelecek herhangi bir düzenleme yapmalarının mümkün bulunmaması…”gerekçesi ile, Davanın reddine, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, yerel mahkeme kararının hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğunu, İşverenin belirli şartlar altında işçisi ile rekabet yasağına ilişkin bir sözleşme imzalama hakkına sahip olduğunu, bu hakkın 6098 sayılı TBK.nun 444. maddesi ile hüküm altına alındığını, yerel mahkeme tarafından rekabet yasağına ilişkin taraflar arasında düzenlenen sözleşme maddesinin Anayasa’ya aykırı olduğu kabul edilerek davanın reddine karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu, (6098 Sayılı TBK. nun 444. maddesi)Davalı tarafın müvekkilinin “Önemli Bir Menfaatine” engel olduğunu, müvekkili şirketin, davalı tarafın iş yerinden ayrılmasına kadar, dava dilekçesinde ismi geçen şirketlerle ticari ilişki içerisinde olup kayda değer bir kazanç elde ettiğini, davalı tarafın işten ayrıldıktan sonra, rekabet yasağına uymayarak, bu şirketler ile müvekkili şirket arasındaki ticari bağlantıları kopardığını ve müvekkili şirketi ciddi bir zarara ve mağduriyete uğrattığını,Yerel mahkemenin kararında TBK.nun rekabet yasağına ilişkin hükümlerinin niye uygulanmadığı hususunda herhangi bir gerekçe belirtmediğini, İleri sürerek, yerel mahkeme kararının bozulmasını, yerel mahkeme kararı yerine talepteki gibi hüküm ittihazını, yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır.Dava, işçinin hizmet sözleşmesinde haksız rekabet ve sır saklama yükümlülüklerine aykırılık sebebi ile tazminat ve haksız rekabetin önlenmesi davasıdır.Davacı vekili, davalının, müvekkili şirkette 07/12/2005 tarihinde belirsiz iş sözleşmesi ile çalıştığını 10 yıldan fazla satış temsilcisi olarak görev yaptığını, şirketten ayrıldıktan sonra aynı alanda faaliyet gösteren bir başka firmada işe başladığını, bu nedenle rekabet yasağına aykırı davrandığını belirterek uğranılan zararın tazminini ve haksız rekabetin önlenmesini talep etmiş mahkemece taraflar arasındaki hizmet akdinin rekabet yasağını düzenleyen 9. Maddesinin Anayasa’nın çalışma hürriyeti ilkesine aykırı olduğundan geçerli olmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş ve istinafa davacı başvurmuştur. 6101 sayılı TBK’nın Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 4. maddesi, “Türk Borçlar Kanunu’nun yürürlüğe girmesinden önce gerçekleşmiş olup da, Türk Borçlar Kanunu’nun yürürlüğe girdiği sırada henüz herhangi bir hak doğurmamış fiil ve işlemlere, Türk Borçlar Kanunu hükümleri uygulanır” hükmünü haizdir. Taraflar arasındaki 07/12/2005 tarihli sözleşmede iş akdinin sona ermesinden sonrası için rekabet yasağının düzenlenmiş olması nedeniyle, iş akdinin sona erdiği 12/12/2015 tarihi itibariyle somut uyuşmazlıkta 6098 sayılı TBK’nın 444. vd. maddelerinin tatbik edilmesi gerekir. (Yargıtay 11. HD. 2019/508 E., 2019/7805 K.)Davanın yasal dayanağı 6098 sayılı TBK’nın 444-447.maddeleri arasında yer almaktadır. 6098 sayılı TBK’nın 444. maddesi, “Fiil ehliyetine sahip olan işçi, işverene karşı, sözleşmenin sona ermesinden sonra herhangi bir biçimde onunla rekabet etmekten, özellikle kendi hesabına rakip bir işletme açmaktan, başka bir rakip işletmede çalışmaktan veya bunların dışında, rakip işletmeyle başka türden bir menfaat ilişkisine girişmekten kaçınmayı yazılı olarak üstlenebilir.” biçiminde düzenlenmiştir. Gerek söz konusu kanun hükmü ve gerekse de mülga 818 sayılı BK’nın 348. maddesi ile mer’i hukuk düzeni içerisinde yerini bulan ve kısaca rekabet yasağı olarak adlandırılan davaya konu sözleşme, kanun ile düzenlenmiş bir sözleşme olup içeriğinin sınırlandırılması da yine kanun hükmü ile sağlanmış, 6098 sayılı Kanun’un 445. ve 818 sayılı Kanun’un 349. maddelerinde bu yolda hükümlere yer verilmiştir. Bu bağlamda, içeriği ve sınırları kanunla düzenlenmiş bir sözleşmenin, doğrudan, Anayasa’nın çalışma hürriyetine ilişkin hükümleri ile bağdaşmadığı şeklinde bir değerlendirme yapılmak suretiyle geçersiz addedilmesi mümkün değildir. Bu yöndeki bir değerlendirme, ancak, sözleşmenin dayanağı olan yasa maddesinin Anayasa’ya aykırılığı hususunun Anayasanın 152. maddesi uyarınca Anayasa Mahkemesi’nde yöntemince ileri sürülmesi, anılan mahkemece bu yönde bir karar verilmesi ve Anayasanın 153. maddesi çerçevesinde mümkündür. Şu halde, mahkemenin taraflar arasındaki rekabet yasağına ilişkin sözleşmenin Anayasaya (Anayasa’nın 48. maddesine) ve buna dayalı olarak BK’nın 19 ve 20. (TBK’nın 26, 27.) maddelerine aykırı olduğu yolundaki gerekçesinde isabet bulunmamaktadır. (Yargıtay 11. HD’nin 2019/508 E., 2019/7805 K. Sayılı kararı)Davalının zaman aşımı itirazı konusunda mahkemece olumlu veya olumsuz bir karar verilmemiştir.HMK’nın 137 vd maddelerinde ön inceleme düzenlenmiş olup, 138. Maddede mahkemenin öncelikle dava şartları ve ilk itirazlar hakkında karar vereceği, 137/2 maddesinde de ön inceleme tamamlanmadan ve gerekli kararlar alınmadan tahkikata geçilemeyeceği ve tahkikat için duruşma günü verilemeyeceği belirtilmiştir.Mahkemece, HMK’nın yargılama ile ilgili usul kurallarına uyularak, usulüne uygun ön inceleme aşaması tamamlanarak, ön inceleme aşamasında tarafların usulüne uygun olarak ileri sürdükleri ilk itirazları hakkında karar verilerek, gerekmesi halinde tahkikat aşamasına geçilerek, taraf delillerinin tümüyle toplanarak ve gerektiği takdirde TBK’nın 445. maddesinde hakime tanınan takdir hakkı da kullanılmak suretiyle uyuşmazlıkla ilgili bir karar verilmesi gerekirken yerinde olmayan gerekçe ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır.Bu nedenle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile mahkeme kararın kaldırılmasına, dosyanın yukarıda belirtilen şekilde gerekli işlemlerin yapılması, gerekmesi halinde uyuşmazlıkla ilgili taraf delilleri toplanarak karar verilmek üzere mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davacının istinaf başvurusunun KABULÜ ile; 1-İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 27/09/2017 tarih 22016/845 Esas – 2017/670 Karar sayılı ilamının HMK’ nın 355, 353/1-a6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA ve dosyanın mahkemesine İADESİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 98,10.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 35,90.TL istinaf karar harcının talep halinde iadesine, 3-İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesince yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 4-Artan gider avansı olması halinde yatıran tarafa iadesine, 5-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 24/09/2020 tarihinde HMK’ nın 353/1-a6 maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.