Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/898 E. 2022/1219 K. 15.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/898
KARAR NO: 2022/1219
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2017/1160 Esas – 2019/266 Karar
TARİH: 25/03/2019
DAVA: Ticari Şirket (Pay Defteri Kaydına İlişkin)
KARAR TARİHİ : 15/09/2022
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkili …’nin 27.04.2019 tarihinde İstanbul Ticaret Odasına … sicil numarası ile kayıt yaptıran … Hiz. Tic. ve San. A.Ş’nin %39 oranında pay sahibi olduğunu, müvekkilinin şirket kuruluşundan sonra çeşitli sebeplerle yurt dışına çıkmak ve bir süre yurt dışında bulunmak zorunda kaldığını, Türkiye’ye döndükten sonra bir kısım sağlık problemleri yaşadığını, sağlık problemleri nedeniyle şirketle ilgilenemediğini ve şirketin idaresinde ortaklarına güvendiğini, müvekkiline 1999 yılından sonra herhangi bir kar payı ödenmediğini, defalarca talep etmesine rağmen şirket bilançolarının gösterilmediğini, bunun üzerine müvekkili …’nin şirket yönetim kurulu üyelerine Üsküdar … Noterliği’nin 24.08.2007 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesini gönderdiğini, ihtarnamede geçmiş yıllara ilişkin bilançoların verilmesi ile kar payı ödemesinin talep edildiğini, ihtarnameden sonra müvekkilinin aranarak şirkette herhangi bir payı olmadığını ve talebinin karşılanmayacağının bildirildiğini, bu bildirim üzerine yapılan araştırma neticesinde müvekkiline ait bir payın olmadığının tespit edildiğini, müvekkilinin %39 payını kimseye devretmediği veya satmadığı gibi bu konuda kimseye yetki de vermediğinden usulsüz bir şekilde payının el değiştirildiğini, imzasının taklit edilerek evrakta sahtecilik yapılmış olabileceğini beyanla davanın niteliği gereği davalı … A.Ş’ne tedbiren yönetici kayyım, olmadığı takdirde denetçi kayyım atanmasına, müvekkilinin şirkette %39 pay sahibi olduğunun tespitine, … A.Ş’nin davalı … A.Ş ile birleşmesi neticesinde müvekkilinin … A.Ş’ndeki paydaşlığının ve pay oranının tespitine, tespit edilen payın davalı şirketin pay defterine kaydı ile ayrıca tesciline, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalılara yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle: Davacı tarafından müvekkili davalı aleyhine pay değerine ilişkin toplam 50.000,00 TL tutarlı ikame edilen davanın haksız ve mesnetsiz olduğunu, gerek usul yönünden gerekse esas yönünden reddi gerektiğini, davacı, …’ta %39 oranında hisse sahibi olduğunu iddia ederek söz konusu hisselerin birleşme sonrası …’ta ki hisse oranının tespiti ile pay oranının tescil edilmesini …’ta yönetim kurulu üyesi olarak görev yapmakta olan müvekkilinden talep ettiğini, müvekkili …’nın … temsilcisi olarak davacının davasına konu hisse devri ile ilgili …’ın esas sözleşmesine ve TTK hükümlerine aykırı herhangi bir işlemi bulunmadığı gibi herhangi bir kusura neden olacak eyleminin de olmadığını, davanın pasif husumet yokluğu sebebiyle HMK madde 115 gereği usulden reddedilmesi gerektiğini, davacının, …’taki hisselerini, 1998 yılında devrederek ortaklıktan ayrıldığını, yaklaşık 20 yıl önce hisse devri gerçekleştiren davacının iddialarının zamanaşımına uğradığını, anılan sebeplerle, davanın esasa girilmeksizin usul yönünden reddini talep ettiklerini, davacının şirketteki hisselerinin tamamını devretmek suretiyle ortaklıktan ayrıldığını, davacı tarafından …’a kayyım atanmasına ilişkin tedbir talebinin haklı bir sebebe dayanmadığını beyanla haksız ve hukuka aykırı olarak açılmış olan işbu davanın usul yönünden REDDİNE, haklı sebep olmaksızın talep edilen ihtiyati tedbir talebinin REDDİNE, işbu itirazların kabul edilmemesi halinde ise davanın mevcut veriler ışığında esastan REDDİ ile yargılama giderlerinin ve vekalet ücretinin davacı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … Hizmetler A.Ş vekili cevap dilekçesinde özetle: Davacının ortaklıktan çıktığını keşide ettiği ihtarname ile öğrendiğini, 2007 yılında bu yana herhangi bir talepte bulunmadığı gibi sahte imza iddialarına yönelik bir talep ve şikayette de bulunmadığını, davacının, …’taki hisselerini, 1998 yılında devrederek ortaklıktan ayrıldığını, yaklaşık 20 yıl önce hisse devri gerçekleştiren davacının iddiaları zamanaşımına uğramış olup davanın usulden reddi gerektiğini, ayrıca müvekkiline husumet yönelitilemeyeceğini, pasif husumet yokluğundan davanın reddinin gerektiğini, esasa ilişkin olarak ise; Şirketin 07.12.2012 tarihinde Ticaret Sicil Gazetesinin 12.12.2012 tarih ve 8213 sayılı nüshasında yayımlanmak üzere bütün aktif ve pasifleri ile birlikte kül halinde müvekkili … tarafından devralınmak suretiyle … bünyesinde birleştiğini, davacının bu taleplerinin hisseleri borsada işlem gören …’ın hissedarı üçüncü kişilerin haklarına halel getirecek mahiyette olduğunu, hukuk güvenliği ilkesi ile de bağdaşmadığını, aksi halde davacının ortaklıktan ayrılması sonrasında … ve müvekkili şirket … nezdinde hak sahibi olan kişilerin haklarında telafisi imkansız zararlar oluşacağını, davacı tarafından müvekkili şirket …’a kayyım atanmasına ilişkin tedbir talebinin haklı sebebe dayanmadığını beyanla haksız ve hukuka aykırı olarak açılmış olan işbu davanın usul yönünden REDDİNE, haklı sebep olmaksızın talep edilen ihtiyati tedbir talebinin REDDİNE, işbu itirazlarımızın kabul edilmemesi halinde ise davanın mevcut veriler ışığında esastan REDDİ ile yargılama giderlerinin ve vekalet ücretinin davacı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Davalı …A.Ş vekili cevap dilekçesinde özetle: Davacının talebine ilişkin müvekkili şirketin herhangi bir kusurunun bulunmadığını, davanın müvekkili şirkete yöneltilmesinde herhangi bir hukuki yarar bulunmadığını, davacının öncelikle işbu davaya konu taleplerini ispat etmesi gerektiğini, müvekkilinin yönetim kurulu üyesi olarak …’taki sorumluluğu değerlendirildiğinde, 12.10.2012 tarih ve 8191 sayılı Türkiye Ticaret Sicil Gazetesinde yayımlanan 19.10.2012 tarihli genel kurul toplantısı ile yönetim kurulu üyesi olarak atandığını, atanma tarihinden bu yana da yönetim kurulu üyelik görevini sürdürdüğünü, dolayısıyla davaya konu 1999 ve 2007 yıllarına ilişkin söz konusu taleple ile ilgili müvekkilinin, herhangi bir kusurunun ve sorumluluğunun olmadığını, … ortaklığından çıktığını keşide ettiği ihtarname ile öğrendiğini beyan eden davacının, 2007 yılında bu yana ŞİRKET ve … kayıtları dahilinde müvekkilinin bilgisinde herhangi bir talepte bulunmadığı gibi sahte imza iddialarına yönelik bir talep ve şikayette de bulunmadığını, davacı tarafından …’a kayyım atanmasına ilişkin tedbir talebinin haklı bir sebebe dayanmadığını beyanla haksız ve hukuka aykırı olarak açılmış olan işbu davanın usul yönünden reddine, haklı sebep olmaksızın talep edilen ihtiyati tedbir talebinin reddine, işbu itirazların kabul edilmemesi halinde ise davanın mevcut veriler ışığında esastan reddi ile yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Diğer davalıların cevap dilekçesi sunmadığı ancak duruşmada, davaya konu taleplerin 1995-2012 yılları arasında olduğunu, bu tarihte müvekkillerinin hissedar olmadığını, 14/05/2014 tarihinden itibaren yönetim kurulu üyeliğine seçildiklerinden davanın pasif husumet yokluğundan reddine karar verilmesini gerektiğini beyan etmişlerdir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 25/03/2019 tarih 2017/1160 Esas 2019/266 Karar sayılı kararında; “Davacı iddiası, davalı taraf savunmaları, dosyadaki bilgi ve belgeler ve tüm dosya kapsamınca, davacının açılan davasının, … A.Ş’nin, … A.Ş ile yapmış olduğu birleşme ile bu birleşme sonucunda … A.Ş’ndeki pay oranının tespiti, pay defterine kaydı ve tesciline ilişkin açılan davanın, doğrudan doğruya şirkete karşı açılması gerekirken şirket haricinde …, … İnşaat A.Ş, …, …, … ve ayrıca …’ye yöneltilmiş olan davada, bu davalıların pasif husumetlerinin olmadığına, bu nedenle de davacının bu davalılara ilişkin davasının pasif husumet yokluğundan reddine, davalı … A.Ş’ne ilişkin davasında ise iddiası subuta ermediğinden esastan reddine karar verilmiştir. Açılan davada, bir kısım davalılar tarafından davanın zamanaşımına uğradığı belirtilmiş ise de; davacı tarafça açılan davada hisse devirlerinin yokluk, butlan ile malul olduğu iddiası ile dava açılmış olduğundan dolayı burada herhangi bir zamanaşımı ve hak düşürücü süre olmadığından, davalıların bu yöndeki savunmalarına itibar edilmemiştir. Davacı, daha önce %39 ortağı olduğu … A.Ş’nin işletmekte olduğu tıp merkezi ile faaliyet gösterirken, yurt dışına çıkmak zorunda kaldığını, uzun süre yurt dışında kaldığını, döndükten sonra da sağlık problemleri yaşadığından bahisle şirket işleriyle ilgilenemediğini ve şirket idaresini diğer ortaklarına bıraktığını, kendisine 1999 yılından sonra herhangi bir kar payı ödemesi yapılmadığını, bilançonun gönderilmediğini, bunun üzerine 24.08.2007 tarihinde Üsküdar … Noterliğinin … yevmiye numaralı ihtarnamesiyle geçmiş yıllara ait bilançoların kendisine verilmesini ve kar payı ödemelerinin yapılmasını ihtar ettiğini, ihtara verilen cevapta … A.Ş’nde bir ortaklık payının olmadığını, bu nedenle de kar payı ödemesinin yapılamayacağının kendisine bildirildiğini, oysa paylarını devretmediğini, bu konuda herhangi bir kimseye yetki de vermediğini, imzaları taklit edilmek suretiyle sahtecilik yoluyla hisselerinin devredilmiş olabileceğinin ve … A.Ş’nin 21.09.2012 tarihinde yönetim kurulunun aldığı karar ile tek pay sahibi anonim şirket olarak faaliyetine devam etme kararı aldığı ve tek pay sahibinin de … A.Ş olmasına karar verildiği, 16.11.2012 tarihinde toplanan yönetim kurulunda ise … A.Ş’nin …A.Ş tarafından TTK’nun 155 ve 156 maddeleri çerçevesinde kolaylaştırılmış birleşme usulü uygulanmak suretiyle devir alınma yoluyla birleşmesine karar verildiği ve birleşme sonrasında kaydının 07.12.2012 tarihinde kapatıldığı ve … A.Ş’nin ünvan değişikliği yaparak … A.Ş ünvanını aldığı, bu nedenle de usulsüz yapılan hisse devirlerinin tespiti ile … A.Ş’deki ortaklık payının tespiti, pay defterine tescilini talep etmiş ise de beyanlarına itibar edilmemiştir. Davacı tarafça her ne kadar birleşme öncesi … A.Ş’nde %39 hissesi olduğunu, 1999 yılında yurt dışına çıktığını, döndükten sonra da sağlık sorunları nedeniyle şirketle ilgilenemediğini, 2007 yılında şirkete ihtar çıkarttığını, ihtarına olumsuz cevap verildiğini ve 2012 yılında şirketin … A.Ş ile birleştiğini belirtmesine rağmen davasını 2017 yılında açtığı hususları dikkate alındığında iddialarına itibar edilmemiştir. Zira %39 pay sahibi olduğunu iddia ettiği şirkette daha önce kendisiyle aynı soy ismi taşıyan …’nin de 5 ortaklı şirkette ortak olduğu, 5 ortaklı şirketin küçük bir şirket olduğu ve 2007 yılında çektiği ihtarnamelere hissedar olunmadığı, bu nedenle de kar payı talebinin yerine getirilemeyeceğinden bahisle bu tarihten itibaren 10 yıl bekledikten sonra bu davayı açmasında hayatın olağanına uygun bir davranış olmadığına kanaat getirilmiştir. Hayatın olağan akışına uygun düşmeyen davacının bu davranışı nedeniyle, davacının iddia ettiği gibi hisse devrini imzası olmadan taklit edilerek veya sahte olarak yapıldığı veya sahte bir vekaletname ile hisse devrinin sağlandığı tespit edilecek dahi olsa bu duruma bizzatihi davacının sebebiyet verdiğine kanaat getirilmiştir. Kaldı ki aradan geçen zaman ve birleşme hususu da dikkate alındığında belge saklama süresinin dolduğu, 10 yılı çoktan aştığı, yapılan talebe rağmen bu belgelere ulaşılamadığı, ulaşılması imkanı olmadığı, ulaşılmış olsa bile davacının aradan geçen süredeki pasif durumu dikkate alındığında, davacının iddiaları bir an için doğru olsa bile özellikle …A.Ş’ne 2007 yılında ihtarname çekerek şirketin bilançolarını ve kar payını talep etmiş ve şirket tarafından (ki o tarihte henüz … A.Ş ile birleşme yoktur) şirket ortağı olmadığından bahisle talebinin yerine getirilemeyeceği bildirilmiş olmasına rağmen, bu tarihten 5 yıl sonra … A.Ş ile birleşme sonrasında ve aradan 10 yıl gibi uzun bir süreyi bekleyerek geçirdikten sonra, bu şekilde talepte bulunması dürüst bulunmamış, bu nedenle de usulsüz, hatalı veya sahte bir şekilde hisseleri devredilmiş olsa bile aradan geçen süre ve pasif duruşu dikkate alındığında onayının bulunduğu, kabulünün olduğuna kanaat getirilmiştir. Aksi halin hayatın olağanına uyar tarafı yoktur. Tüm bu nedenlerle dosyadaki mevcut bilgi ve belgelere göre karar verilebileceğine kanaat getirilmiş ve bilirkişi incelemesine ihtiyaç duyulmamıştır. Zira iyi gelir getirdiği düşünülen ve faal olan, tıp merkezi bulunan bir şirketin %39 payına sahip olan bir kişinin, yıllarca şirket işleyişi ile ilgili en ufak bir merak içerisinde olmaması ve şirket kazancından payına düşen kar payı olup olmadığını merak etmemesi ve bunun için bir talepte bulunmaması ne kadar hayatın olağanına ters ise, ihtarnamesi üzerine kendisine verilen cevaba karşı da aynı şekilde hissedar olmadığı bildirilmesine karşın, Cumhuriyet Savcılığı’na herhangi bir şikayette bulunmaması veya daha kısa bir sürede herhangi bir hukuki yoldan haklarını aramaması, dava açmaması, ihtarnamenin dahi üzerinden 10 yıl geçtikten sonra bu şekilde ortağı olduğunu iddia ettiği … A.Ş’nin … A.Ş ile birleşmesi sonrasında bu davayı açmasında hayatın olağanına aykırılık yanında Medeni Kanun 2. Maddesindeki “herkes haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kuralına uymak zorundadır” şeklindeki düzenlemeye aykırı davrandığı ve açtığı davanında bu nedenle dürüstlük kuralına uygun düşmediği ve yine Medeni Kanun 2.maddesinin 2.fıkrasındaki “bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz” şeklindeki düzenlemede öngörülen haklarından olan dava hakkını da bu haliyle kötüye kullanmış olduğu anlaşılmış ve bu nedenle de davacının, dürüstlük kuralına uygun düşmeyen, hakkın kötüye kullanılması niteliğinde şirkete karşı olan davasının bu nedenle de reddine karar verilmiştir. Davacının dürüstlük kuralına uygun davranmaması eylemi yönünden, anonim şirket ortaklığında %39 payınının olduğunu belirtmesine rağmen ve bu manada tacir olmasına rağmen 6102 sayılı yasanın 18. (eTK 20.) maddesindeki tacir basiretine de sahip olması gerektiği, buna rağmen bu basireti de göstermediği sabittir. Zira anonim şirkete ilişkin genel kurul kararları ticaret sicilde tescil ve ilan edilmiş olmasına rağmen davacı tarafın 6762 eTK’nun 38 ve 39. (TTK’nun 36.maddesi) uyarınca ilan edilen sicil kayıtlarından haberinin olmadığını, bilmediğini savunamayacağı, bu ilanların onun için de bağlayıcı olacağını bilmesi gerekirken bunun aksine davranışının yine dürüstlük kuralına uygun düşmediğine ve Medeni Kanun 2.maddesine aykırı davranarak dava açma hakkını kötüye kullandığına kanaat getirilmiş, hakkın kötüye kullanılmasının mahkememizce açık Medeni Kanun 2.maddesi gereğince korunamayacağı ve bu nedenle de davasının şirket yönünden esastan reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.”gerekçesi ile davanın, davalılar …, … Tic. A.Ş , …, ..,. …,… yönünden davasının pasif husumet yokluğundan, diğer davalı … A.Ş. yönünden ise esastan reddine karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, yerel mahkeme kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, yerel mahkeme tarafından eksik incelemeye dayanılarak, deliller toplanmadan karar verildiğini, Davalı … A.Ş.’nin pay defterini mahkemeye sunmadığını ancak bunun yerel mahkemece göz ardı edildiğini, bilirkişi incelemesi yapılması talebinin reddedildiğini, yerel mahkeme kararının HMK’nın 222/5. maddesine aykırı olduğunu, müvekkili tarafından ileri sürülen iddianın gerçek olup olmadığının tespiti için davalı şirketin pay defteri üzerinde inceleme yapılmasının önem arzettiğini, mahkemenin 10/12/2018 tarihli 2 nolu celsenin 4 nolu ara kararında, davalı … A.Ş.’ye, … A.Ş.’nin pay defteri ile yönetim kurulu defterlerini sunması için 1 aylık kesin süre verdiğini, bu ara karara karşı davalının pay defteri ve yönetim kurulu karar defterini sunmadığını, defterleri ibraz etmemekle iddiaları kabul ettiğini, mahkemece pay defterleri incelenmeden hatalı karar verdiğini, Yerel mahkemenin davalıların dahi dayanmadığı, dilekçelerinde ileri sürmediği hususları kararına gerekçe yaparak kararında taleple bağlılık ilkesine de aykırı davrandığını, olayları eksik ve yanlış değerlendirdiğini, davalıya karşı herhangi bir dava açılmamış olmasının hayatın olağan akışına aykırı görüldüğünü, davacının aleyhine sahte hisse devri işlemi yapıldığının tespit edilmesi halinde dahi işleme onay verdiği kanaatine ulaşıldığını, davalı şirket tarafından defterlerin saklama süresinin geçtiğine dair bir savunmanın ileri sürülmediğini, müvekkilinin hakkını geç aramasının dürüstlük kuralına aykırı olmayacağını, hak arama hürriyetinin ancak kanuni dayanaklar ile sınırlandırılabileceğini, Müvekkilinin … A.Ş’de sahip olduğu %39 payını hiç kimseye devretmediğini veya satmadığını, bu konuda kimseye yetki vermediği halde … A.Ş’deki payının usulsüz bir şekilde el değiştirdiğini, mahkeme tarafından davalı şirketin defterleri incelenmeden eksik ve hatalı bir karar verildiğini, davalılar tarafından müvekkilinin paylarını devrettiği beyan edilirken kime, ne zaman ve hangi yolla devir yapıldığının açıklanmadığını, davalıların izah edemedikleri işlemlere mahkemece geçerlilik kazandırıldığını, yapılmış bir pay devri var ise pay devir sözleşmesinin, davalı şirketin yönetim kurulu tarafından alınmış olan kararın ve nihai olarak da pay defteri suretlerinin davalı tarafından Mahkemeye sunulması gerektiğini, pay defteri incelenmeden yapılan yargılamanın eksik olduğunu, … A.Ş. dışındaki diğer davalılara ilişkin davanın pasif husumet yönünden reddine karar verilmesinin hatalı olduğunu, bu davalıların halen şirketin ortakları olduğunu, müvekkilinin …’ın hukuken geçerli ortağı sıfatı ile devaralan davalı şirket nezdinde ortaklık haklarını talep etme hakkı ve bu yönde davalı şirkete husumet yöneltme yetkisinin bulunduğunu beyan ederek yerel mahkeme kararının kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, birleşme sonucu devralınan Anonim Şirketteki pay devrinin yok hükmünde olduğundan bahisle paydaşlığın ve pay oranının tespiti ile pay defterine kaydedilmesi talebine ilişkindir.Davacı taraf, davalı … A.Ş. ile birleşen … A.Ş.’de %39 oranında pay sahibi olduğunu, yurtdışında olması ve çeşitli sağlık problemleri nedeniyle şirketle ilgilenemediğini ve diğer ortaklara güvendiğini, şirket paylarını hiç kimseye devretmediğini, bu konuda kimseye yetki vermediğini, usulsüz bir şekilde paylarının el değiştirdiğini, yapılan işlemin yoklukla malul olduğunu beyanla pay devri işleminin yoklukla malul olduğunun tespitine, devralınan şirkette %39 oranında pay sahibi olduğunun tespitine, birleşme neticesinde davalı … A.Ş.’deki paydaşlığının ve pay oranının tespitine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … A.Ş., davacının, … A.Ş.’deki paylarını 1998 yılında devrederek şirket ortaklığından ayrıldığını, davacının taleplerinin zamanaşımına uğradığını, adı geçen şirketin devralındığı 07/12/2012 tarihinde davacının şirket ortağı olarak gözükmediğini, birleşme ve alacak bildirimi işlemlerinin usulüne uygun şekilde yapıldığını, bu nedenle kendisine husumet yöneltilemeyeceğini, hali hazırda şirket paylarının borsada işlem gördüğünü, davanın halka arzdan sonra açıldığını ve kötü niyetli olduğunu beyanla davanın reddini savunmuştur. Davalı …, davanın zamanaşınına uğradığını, davalı … A.Ş.’de yönetim kurulu üyesi olarak görev yaptığını ve kendisine husumet yöneltilemeyeceğini, davacının 1998 yılında paylarını devrederek şirket ortaklığından ayrıldığını, bundan sonra yapılan hiçbir genel kurulda yer almadığını, davalı … A.Ş.’nin mevcut ekonomik durumuna göre ve halka arz işlemlerinden sonra davanın çıkar sağlama amacıyla ve kötü niyetle açıldığını beyanla davanın reddini savunmuştur. Davalı … A.Ş., 19/10/2012 tarihli genel kurulda davalı … A.Ş.’ye yönetim kurulu üyesi olarak atandığını, davada pay oranının tespiti talep edildiğinden kendisine husumet yöneltilemeyeceğini, ayrıca davanın zamanaşımına uğradığını, davanın çıkar sağlamak amacıyla ve kötü niyetle açıldığını beyanla davanın reddini, diğer tüm davalılar kendilerine husumet yöneltilemeyeceğini ve davanın haksız olduğunu beyan ederek davanın reddini savunmuşlardır. Yerel Mahkemece, davacı tarafından şirket pay oranının tespiti ve pay defterine tescili talep edildiğinden, davanın doğrudan şirkete karşı açılması gerektiğinden bahisle davalı … A.Ş. dışında kalan diğer tüm davalılar yönünden davanın pasif husumet yokluğundan reddine, davalı … A.Ş. yönünden ise, davacının 2007 yılında devralınan şirkete çektiği ihtarname sonrasında pay sahibi olmadığını öğrenmesine rağmen 10 yıl bekledikten sonra dava açmasının hayatın olağan akışına ve dürüstlük kuralına aykırı olduğu, aradan geçen zaman ve birleşme hususu nazara alındığında belge saklama süresinin dolduğu, davacının pasif duruşu nedeniyle yapılan işleme onay vermiş sayılacağı, ilan edilen genel kurul toplantı tutanaklarının davacıyı bağlayacağı ve dava açma hakkının kötüye kullanıldığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir. Davalı … A.Ş. ile 07.12.2012 tarihinde devralma suretiyle birleşen … A.Ş., kurucu ortaklar …, …, …, …, … ve … tarafından, 100.000.000 TL sermaye ile 25/04/1995 tarihinde sicile tescil edilerek kurulmuştur. Şirket ana sözleşmesinin 7. maddesinde, şirket hisse senetlerinin tamamının hamiline yazılı olduğu, hisse bedelinin tamamı ödenmeden hamiline yazılı hisse senedi çıkarılamayacağı, hamiline yazılı hisse senetlerinin bir, beş, yirmi, elli, yüz hisseli küpürler halinde ihraç edileceği kabul edilmiştir. 30/11/1995 tarihinde yapılan olağanüstü genel kurul toplantısı ile, sermaye artırım kararı alınmış ve şirket sermayesi 100.000.000 TL’den 10.000.000,000 TL’ye çıkarılmıştır. İlan edilen “hissedarların eski ve yeni hisse ve sermayelerini gösteren listede” davacı yer almamıştır. 22/04/1996 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısında davacı yönetim kurulu üyesi olarak seçilmiş, 1996 ve 1997 yılında alınan yönetim kurulu kararlarında yönetim kurulu başkan yardımcısı olarak yer almış, 29/06/1998 tarihinde yapılan olağan genel kurul toplantısı hazirun cetvelinde ise 3.900.000.000 TL değerinde toplam 390 adet pay sahibi olarak yer almıştır. 24/06/1998 tarihinde şirket ana sözleşmesinin şirketin sermayesini düzenleyen 6. maddesi tadil edilerek şirket sermayesi 10.000.000,000 TL’den, 50.000.000,000 TL’ye çıkarılmış, söz konusu sermaye artırımı ile davacının sermaye miktarı 19.500.000.000 TL’ye yükselmiş ve davacı 23/09/1998 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısı hazirun cetvelinde bu miktarda pay ile yer almıştır. Anılan toplantıda alınan karar ile şirket sermayesi bu kez 150.000.000.000 TL’ye çıkarılmış ve davacının pay miktarı 58.500.000.000 TL’ye yükselmiştir. Tüm ortakların katılımı ile 25/06/1999 tarihinde yapılan, 1998 yılı olağan genel kurul toplantısı hazirun cetveli ile bu tarihten sonra yapılan olağan ve olağanüstü genel kurul toplantısı hazirun cetvellerinde davacı yer almamıştır. Şirketin 31/12/2008 tarihinde yapılan olağanüstü genel kurul toplantısında … A.Ş.’ye devrolma suretiyle mezkur şirket ile birleştirilmesine karar verilmiş, 21/09/2012 tarihli 2012/2 sayılı yönetim kurulu kararı ile şirketin 21/09/2012 tarihinden itibaren tek pay sahipli Anonim Şirket olarak faaliyetine devam etmesine, 16/11/2012 tarihli- 2012/3 sayılı karar ile şirket paylarının tamamına sahip olan … A.Ş. tarafından TTK’nın 155 ve 156. maddeleri kapsamında devralınma yoluyla birleştirilmesine karar verilmiş, birleşme ve devralma işlemlerinini yapılmasından sonra şirketin sicil kaydı terkin edilmiştir. Davalı … A.Ş. hisselerini halka arz etmiştir. Davacı tarafından, devralınan … A.Ş.’ye keşide edilen 24/08/2007 tarihli Noter ihtarnamesi ile; şirketten 1999 yılından bu yana kar payı alamadığı ve şirket bilançolarının kendisine bildirilmediğinden bahisle, ihtarnamenin tebliğinden itibaren 3 günlük süre içerisinde şirketin geçmiş yıllara ait tüm bilançolarının ve ödenmeyen kar payının hesaplanarak tarafına bildirilmesi ihtar edilmiş, bu ihtarnameye verilmiş bir yazılı cevap dosyaya sunulmamış ise de, davacı tarafından kendisine cevaben şirkette pay sahibi olmadığının bildirildiği beyan edilmiştir. Davacı, devralınan … A.Ş.’de kurucu ortak olmayıp sonradan pay sahibi olmuştur. Şirketin kuruluş tarihi itibariyle yürürlükte bulunan mülga 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 409. maddesinde; “Hisse senetleri, hamiline veya nama yazılı olur. Esas mukavelede aksine hüküm bulunmadıkça hisse senetlerinin nama yazılı olması lazımdır. Bedelleri tamamen ödenmemiş olan paylar için hamile yazılı hisse senetleri veya ilmühaberler çıkarılamaz. Bu hükme aykırı olarak çıkarılanlar hükümsüzdür. Hüsnüniyet sahiplerinin tazminat hakları mahfuzdur. ” düzenlemesi ve 415. maddesinde; “Hamiline yazılı hisse senetlerinin devri şirket ve üçüncü şahıslar hakkında ancak teslim ile hüküm ifade eder. ” düzenlemesi yer almaktadır. Devralınan şirketin ana sözleşmesinde hisselerin hamiline yazılı olacağı düzenlenmiş ve kurucu ortak olmayan davacı 1998 yılında yapılan genel kurul toplantısında ve akabinde alınan sermaye artırım kararlarında pay sahibi olarak yer almıştır. Davacı tarafından dosyaya sunulmuş bir hisse senedi veyahut zayi belgesi bulunmamaktadır. Mahkemece, davalı … A.Ş.’ye verilen kesin süre içerisinde devralınan şirketin pay defteri sunulmamış olduğundan inceleme yapılamamış olup, ispat yükünün davacıda olması, davalı şirketin mevcut ekonomik durumu, halka arz edilmiş olması, sicilin olumsuz etkisi, Ticari Defterlere İlişkin Tebliğ’in 12. maddesi ve davacının pay sahibi olduğu tarihte devralınan şirketteki konumu karşısında, Mahkemenin davalı şirketin defter saklama süresinin dolduğu, tescil ve ilan edilen genel kurul kararlarının davacıyı bağlayacağı, davacının yapılmış hisse devrine aradan geçen uzun zaman boyunca sessiz kalması sebebiyle onay vermiş sayılacağı ve pay sahibi olduğunu ileri sürmesinin TMK’nın 2. maddesinde düzenlenen hakkın kötüye kullanılması yasağı ile çatıştığının kabulü ile verilen kararda ve gerekçesinde usul ve yasaya aykırılık görülmediğinden davacının, davalı … A.Ş. yönünden tüm istinaf sebeplerinin reddine karar verilmiştir. Davacının, davalı … A.Ş. dışındaki diğer tüm davalılar yönünden davanın pasif husumet nedeniyle reddine karar verilemeyeceğine yönelik istinaf sebebi yönünden ise; davanın pay miktarının tespiti niteliğinde olması, pay devrinin doğrudan … dışındaki davalılara yapıldığına yönelik bir iddianın bulunmadığı, bu nedenle de husumetin yalnızca davalı şirkete yöneltileceği, şirket ortağı ve yönetim kurulu üyesi olan diğer davalılara husumet yöneltilemeyeceğinden yerel mahkemenin kararında bu yönden de bir isabetsizlik bulunmadığı kanaatine varılmıştır. Açıklanan nedenlerle, ilk derece mahkemesi hüküm ve gerekçesinde yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilerek, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden taraftan alınması gereken 80,70 TL istinaf karar harcından, istinaf eden tarafından peşin olarak yatırılan 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 26,30 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 15/09/2022 tarihinde HMK’nın 361. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde Yargıtay yasa yolu açık olmak üzere oy çokluğu ile karar verildi.
MUHALEFET ŞERHİ Davacı tarafça, devir ve birleşme ile kaydı kapatılan … A.Ş.’nde %39 pay sahibi olduğunun tespitine, … A.Ş’nin davalı … A.Ş ile birleşmesi neticesinde davacının … A.Ş’ndeki paydaşlığının ve pay oranının tespitine, tespit edilen payın davalı şirketin pay defterine kayıt ve tesciline karar verilmesi talep ve dava edilmiştir. 6100 sayılı HMK’nın 219- (1) maddesi uyarınca taraflar, kendilerinin veya karşı tarafın delil olarak dayandıkları ve ellerinde bulunan tüm belgeleri mahkemeye ibraz etmek zorundadırlar. HMK 220-(3) maddesinde “belgeyi ibraz etmesine karar verilen taraf, kendisine verilen sürede belgeyi ibraz etmez ve aynı sürede, delilleriyle birlikte ibraz etmemesi hakkında kabul edilebilir bir mazeret göstermez ya da belgenin elinde bulunduğunu inkâr eder ve teklif edilen yemini kabul veya icra etmezse, mahkeme, duruma göre belgenin içeriği konusunda diğer tarafın beyanını kabul edebilir. ” düzenlemesi yer almaktadır. Mahkemece 10/12/2018 tarihli duruşmada ” Davalı …’ A.Şye birleşme nedeniyle birleştirilen … A.Ş’nin pay defteri ile yönetim kurulu defterlerini sunması için 1 aylık kesin süre verilmesine, aksi takdirde bunları sunmaktan kaçınmış sayılacağının ihtarına ” şeklinde ara karar verilmiş, ara karar uyarınca pay defteri ile yönetim kurulu defterleri ibraz edilmemiştir. Mahkemenin 25/03/2019 tarihli duruşmasına katılan davalı …, …AŞ ve … vekili, müvekkili ile devralınan şirketin pay defterinin talep edildiğini ve eski tarihli olması ve ulaşılamaması nedeniyle henüz bir sunumda bulunulmadığını beyan etmiştir. Söz konusu defterlerin zayi olduğu da iddia ve ispat edilmemiştir. Mahkemece, pay defteri ve yönetim kurulu defteri ibrazı için karşı tarafa kesin süre verilmiş ise de, sunulmamasının sonuçları hakkında yeterli ve gerekli ihtarat yapılmadığından verilen kesin süre usulüne uygun değildir. Ayrıca bir kısım davalılar vekilinin duruşmadaki “henüz” bir sunumda bulunulmadığına dair beyanı da dikkate alındığında, mahkemece yukarıda belirtilen defterlerin ibrazı hususunda sonuçları da hatırlatılmak suretiyle usulüne uygun olarak süre verilmesi, tarafların tüm delillerinin toplanması, HMK’nın 219 vd madde hükümleri de gözetilerek ve gerekirse bilirkişi incelemesi de yaptırılarak varılacak sonuca göre karar verilmesi gerektiğini, ayrıca davacı paydaşlığının, pay oranının tespiti ile tespit edilecek payın kayıt ve tescilini talep ettiğinden, -talep sonucuna göre- ortak olan davalı yönetim kurulu üyelerine husumet yöneltilmesinde usule aykırılık bulunmadığını düşündüğümden, çoğunluk görüşüne katılmıyor, muhalif kalıyorum. 15/09/2022