Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/892 E. 2022/1182 K. 14.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/892 Esas
KARAR NO: 2022/1182 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2019/738 Esas – 2020/172 Karar
TARİH: 26/02/2020
DAVA: TİCARET SİCİL MÜDÜRLÜĞÜ KARARINA İTİRAZ
KARAR TARİHİ: 14/09/2022
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkili şirketin 6102 Sayılı TTK’ nın 478/4 maddesi uyarınca sermayesinin tamamı Maltepe Belediye Başkanlığı’na ait kamu tüzel kişiliği olduğunu, yasa kapsamında özel hukuk hükümlerine tabi bir belediye iktisadi teşebbüsü olduğunu, özel hukuk yönünden bir ticari şirket olması sebebiyle İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğüne … sicil numaeası ile kayıtlı olduğunu, şirketin Beyoğlu … Noterliğinin 09/10/2019 tarih ve … yevmiye numarasıyla onaylı 08/10/2019 tarihli Olağanüstü Genel Kurulu Kararının tescil ve ilanı talebinin davalı İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü tarafından usul ve yasaya aykırı şekilde reddedildiğini, davalı yanca başvuru sürecinde 08/10/2019 tarihli genel kurulda, belediyenin kimin tarafından temsil edileceğine ilişkin belediye meclis kararının ibrazı istenmişse de tescil ve ilanı istenilen hususlara ilişkin karar alma yetkisinin belediye başkanında olduğunu, belediye meclisinin karar alma sürecinde görev ve yetkisinin bulunmadığını, 5393 sayılı yasadaki şartların oluştuğunu, davalının normlar hiyerarşisine aykırı olarak Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Yerel Yönetimler Genel Müdürlüğü yazısına istinaden talebi reddettiğini beyanla açık ve ağır aykırılıktan dolayı geçici tescil talebinin kabulüne, davalı İstanbul ticaret Sicil Müdürlüğü’nün açık ve ağır bir aykırılık taşıyan 17/12/2019 tarih ve … sayılı tescil red işleminin iptaline ve Beyoğlu … Noterliği’nin … yevmiye ve 08/10/2019 tarihli tasdiklenen Olağanüstü Genel Kurul Kararının tesciline ve Ticaret Sicil Gazetesinde ilanına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı şirkete usulüne uygun olarak dava dilekçesi ve tensip tutanağının 13/01/2020 tarihinde tebliğ edildiği, ancak süresinde cevap dilekçesi sunulmadığı, süresinde olmayan 05/02/2020 tarihli dilekçede özetle; müvekkili olan İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü’nün, ticaret siciline tescil konusundaki talepleri ilgili kanun ve ikincil düzenlemelerin kendisine verdiği yetki ve görev alanı içinde değerlendirdiğini, davacı iddialarının temelinin müvekkilinin tescil işlemlerini talimatlandıran Ticaret Bakanlığı yazısının dayanağını oluşturan Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın 24.04.2019 tarih ve 43742444 sayılı görüşünün hukuka aykırılığı iddiaları oluşturduğunu, idarenin herhangi bir talimatını veyahut da düzenleyici işlemini sorgulama yetkisi bulunmayan müvekkilinin adeta bir mahkeme gibi hareket etmesi ve dava konusu düzenleyici işlemin hukukiliğini değerlendirmesinin beklenemeyeceğini, her ne kadar dayanak idari işlemin hukuki değerlendirmesinin, idari yargının değerlendirmesi gerektiğini ve davanın görevli mahkemede açılmadığından görevsizlik nedeniyle davanın reddi gerektiğini, kaldı ki, dayanak idari işlemin hukuka uygun olduğunu ve davacının iddia ettiği şekilde normlar hiyerarşisine aykırı şekilde kendinden önce gelen normlara aykırılık taşımadığının da açık olduğunu, belediye başkanının, belediye idaresinin tüzel kişiliğinin temsilcisi olmasına ilişkin 5393 sayılı Belediye Kanununun 37.maddesinin, dava konusu olayda doğrudan uygulanabilir hüküm olmadığını, belediyelerin genel karar organının belediye meclisi olduğunu, dava konusu olayla da ilgisi bulunan belediyelerin şirket kurması ya da ortak olması ile belediyelerin borçlanmasına ilişkin özel düzenlemelerde de, ayrıca belediye meclisinin görevli kılındığını, konuya ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanlığı düzenlemesinde de bu hususun vurgulandığını ve yine söz konusu düzenlemelerden hareketle ve düzenlemelere uygun şekilde belediye tarafından kurulan şirketler adına hareket edecek gerçek kişinin, belediye meclisi tarafından belirlenmesinin gerektiğinin vurgulandığını, bu nedenlerle huzurdaki davanın tescilinde de herhangi bir tereddüt olmadığından ve yine mevzuatta ifade edildiği şekilde halli ya da tereddütün giderilmesi için, Mahkeme kararı gerekmediğinden davacı yanca, müdürlükten geçici tescil talep edilseydi dahi bu talebin kabul edilmesinin hukuken mümkün olmadığını, idareden gelen talimata uygun biçimde dava konusu tescil işlemini iade eden müvekkili sicil müdürlüğünün dava açılmasına sebep olacak herhangi bir işlem yapmadığını, bu nedenle de yargılama giderleri ve vekalet ücretinden sorumlu tutulamayacağını beyanla müvekkili yönünden açılan davanın reddini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin diğer tarafa yükletilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 26/02/2020 tarih 2019/738 Esas 2020/172 Karar sayılı kararında;”Uyuşmazlık; Ticaret Sicil Müdürlüğünün red kararına gerekçe olarak ileri sürdüğü hususları inceleme yükümlülüğünün olup olmadığı ve sermayesinin tamamı Maltepe Belediye Başkanlığı’na ait olan davacı … Ticaret A.Ş.’nin olağanüstü genel kurulunda belediye tüzel kişiliğini temsil edecek temsilciyi atama yetkisinin belediyenin hangi organı tarafından kullanılacağı noktasında toplanmaktadır. Ticaret sicil müdürlüğünün tescil taleplerindeki inceleme görevi TTK’nun 32. maddesinde düzenlenilmekle, maddenin birinci fıkrasında sicil müdürüne tescil için aranan kanuni şartların var olup olmadığını inceleme yükümlülüğü getirilmiş, üçüncü fıkrasında da tescil edilecek hususların gerçeği tam olarak yansıtmaları, üçüncü kişilerde yanlış izlenim yaratacak nitelik taşımamaları ve kamu düzenine aykırı olmamaları şartlarının irdelenmesi gerektiği düzenlenmiş, Ticaret Sicil Yönetmeliğinin 34. maddesinde tescil için aranan kanuni şartların var olup olmadığının incelemesinde hangi hususlara dikkat edilmesi gerektiği ayrıntılı olarak gösterilmiş, Yönetmeliğin 35. maddesinde de müdür ve müdür yardımcılarına tescile ait bir istemde tamamlanması gerekli eksikler görüldüğü veya istemin kısmen veya tamamen reddi gerekli bulunduğu takdirde, istemin konusu ile reddedilme sebepleri gösterilmek suretiyle karar verme ve dilekçeyi veren ilgiliye tebliğ etme görevi yüklenmiştir. İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü tarafından Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Yerel Yönetimler Genel Müdürlüğü’nün 13/05/2019 tarih, ve E.103708 sayılı görüşü doğrultusunda davacı şirketin tescil talebine konu 08/10/2019 tarihli genel kurulunda Maltepe Belediye Başkanlığı temsilcisinin belirlenmesine ilişkin belediye meclisi kararı ibraz edilmediğinden tescil talebinin reddine karar verilmiş olmakla, belediye tüzel kişiliğini temsil edecek temsilciyi atama yetkisinin belediyenin hangi organı tarafından kullanılacağını irdelemek gerekmektedir. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 127. maddesinde mahalli idarelerin kuruluş ve görevleri ile yetkilerinin kanunla düzenleneceği öngörülmüş, belediyelerin kuruluşu, organları, yönetimi, görev, yetki ve sorumlulukları ise Anayasa’nın 127. maddesine uygun olarak 5393 sayılı Belediye Kanunu ile düzenlenmiştir. Anayasa’nın 11. maddesinde belirtilen normlar hiyerarşisi ilkesi ile anayasanın üstünlüğü ve bağlayıcılığı ilkesi gereğince somut uyuşmazlığın öncelikle yasal düzenlemeler kapsamında değerlendirilmesi, yasal düzenleme bulunmaması ve yasal düzenlemelere aykırılık teşkil etmemesi kaydıyla alt düzenlemelerin de irdelenmesi gerekmektedir. 5393 sayılı Belediye Kanunu’nun 18. maddesinde belediye meclisinin görev ve yetkileri, 38. maddesinde ise belediye başkanının görev ve yetkileri düzenlenmiştir. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Yerel Yönetimler Genel Müdürlüğü’nün 13/05/2019 tarih, ve E.103708 sayılı görüşünde 5393 sayılı Belediye Kanunu’nun 18. maddesinin 1. fıkrasının (i) ve (j) bentleri ile aynı yasanın 60. Maddenin 1. fıkrasının (f) bendi, 68. Maddenin 1. fıkrasının (d) ve (e) bentleriyle 17. Maddesindeki düzenlemeler kapsamında değerlendirme yapılarak belediyenin veya bağlı kuruluşlarının sahip oldukları veya ortağı bulundukları belediye şirketlerinin genel kurulunda belediye ve bağlı kuruluşları temsil edecek kişilerin, belediyenin karar organı olan Belediye Meclisinin kararıyla belirleneceği görüşünde bulunulmuştur. 5393 sayılı yasanın 17. maddesinde belediye meclisi tanımlanmakla, 18. maddesinin 1. fıkrasının (i) bendinde; “Bütçe içi işletme ile 6762 sayılı Türk Ticaret Kanununa tâbi ortaklıklar kurulmasına veya bu ortaklıklardan ayrılmaya, sermaye artışına ve gayrimenkul yatırım ortaklığı kurulmasına karar vermek”, (j) bendinde; “Belediye adına imtiyaz verilmesine ve belediye yatırımlarının yap-işlet veya yap-işlet-devret modeli ile yapılmasına; belediyeye ait şirket, işletme ve iştiraklerin özelleştirilmesine karar vermek.”, belediyenin giderlerini düzenleyen 60. Maddenin 1. Fıkrasının (f) bendinde; ” Belediyenin kuruluşuna katıldığı şirket, kuruluş ve katıldığı birliklerle ilgili ortaklık payı ve üyelik aidatı giderleri.”, borçlanmayı düzenleyen 68. Maddenin 1. fıkrasının (d) bendinde; ” Belediye ve bağlı kuruluşları ile bunların sermayesinin yüzde ellisinden fazlasına sahip oldukları şirketlerin, faiz dâhil iç ve dış borç stok tutarı, en son kesinleşmiş bütçe gelirleri toplamının 213 sayılı Vergi Usul Kanununa göre belirlenecek yeniden değerleme oranıyla artırılan miktarını aşamaz. Bu miktar büyükşehir belediyeleri için bir buçuk kat olarak uygulanır.”, (e) bendinde; “Belediye ve bağlı kuruluşları ile bunların sermayesinin yüzde ellisinden fazlasına sahip oldukları şirketler, en son kesinleşmiş bütçe gelirlerinin, 213 sayılı Vergi Usul Kanununa göre belirlenecek yeniden değerleme oranıyla artırılan miktarının yılı içinde toplam yüzde onunu geçmeyen iç borçlanmayı belediye meclisinin kararı; yüzde onunu geçen iç borçlanma için ise meclis üye tam sayısının salt çoğunluğunun kararı ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığının onayı ile yapabilir.” hükümleri yer almaktadır. Söz konusu düzenlemelerde ve 5393 sayılı yasanın 18. maddesinin diğer bentlerinde belediye şirketlerinin genel kurulunda belediyenin ve bağlı kuruluşu temsil edecek kişilerin belirlenmesi yetkisinin belediye meclisinde olduğuna dair açık hüküm bulunmadığı anlaşılmıştır. 5393 sayılı yasanın 37. maddesinde belediye başkanı; belediye idaresinin başı, en büyük amiri ve temsilcisi olarak tanımlanmış; yine aynı Kanun’un 38. maddesinin l. fıkrasının (a) bendinde belediye başkanının belediye teşkilâtının en üst amiri olarak belediye teşkilâtını sevk ve idare etmek yetkisinin bulunduğu, (p) bendinde ise kanunlarla belediyeye verilen ve belediye meclisi ve belediye encümeni kararını gerektirmeyen görevleri yapma ve yetkiler kullanmanın, belediye başkanının görev ve yetkisinde olduğu düzenlenmiştir. Bahse konu tüm yasal düzenlemeler birlikte değerlendirildiğinde; belediyenin bağlı kuruluşlarına ve ortaklıklarına belediye tüzel kişiliğini temsil etmek amacıyla temsilci atama yetkisinin Belediye Başkanı veya yetkilendireceği kişiler tarafından kullanılması gerektiği sonucuna ulaşılmıştır. Ek olarak belirtmek gerekir ki; anılan yasal düzenlemeler kapsamında somut uyuşmazlığa dair Maltepe Belediye Meclisinin karar alma yetkisi yalnızca davacı şirketin sermaye artışına ilişkin bulunmakla, bu hususta 04/09/2019 tarihli meclis kararı da dosyaya ibraz edilmiş olduğundan tescile konu hususların yasal şartları taşıdığı kanaatine varılmıştır. Tüm bu nedenlerle; belediye tüzel kişiliğini temsil edecek temsilciyi atama yetkisinin Belediye Başkanı’nda olduğu yasal düzenlemelerden anlaşılmasına karşın, davalı İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü’nün normlar hiyerarşisine aykırı olarak Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Yerel Yönetimler Genel Müdürlüğü’nün 13.05.2019 tarih ve 103708 sayılı bakanlık görüşü doğrultusunda belediye meclis kararı ibraz edilmediğinden bahisle davacı yanın tescil başvurusunun reddine ilişkin karar alması yerinde görülmemiş, davanın kabulü ile davalı İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü’nün 17/12/2019 tarihli kararının iptaline ve ilgili başvurunun tescil ve ilanına karar verilerek aşağıdaki hüküm fıkrası oluşturulmuştur. …”gerekçesi ile, “1- Davanın KABULÜ ile, İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğünün 17/12/2019 tarihli … sayılı kararının İPTALİNE, … sicil numaralı … Anonim Şirketi’nin 08/10/2019 tarihli Olağanüstü Genel Kurul Kararının TESCİLİNE ve tescilin Ticaret Sicil Gazetesinde İLANINA,” karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesi ile, dava kabul edildiği halde, yasal hasım olan müvekkili aleyhine yargılama gideri ve vekalet ücretine hükmedilmesinin hukuka aykırı olduğunu, Davada görevli yargı yerinin idari yargı olduğunu, görev yönünden itirazlarının bulunduğunu, Dava konusu edilen genel kurul kararının tescili talebinin; belediye adına hareket edecek gerçek kişinin, (mahiyeti itibariyle düzenleyici işlemde) yer aldığı şekilde belediye meclisi tarafından belirlenmesi gerektiği için iade edildiğini, Davanın özünün T.C. Şehircilik ve Çevre Bakanlığının, 24.04.2019 tarih ve 43742444 sayılı görüşü olduğu vurgulanırcasına, işbu işleme ilişkin, çeşitli hukuka aykırılık iddialarının davacı tarafından ortaya konulduğunu; yani davacının iddialarının temelini, müvekkilinin tescil işlemlerini talimatlandıran T.C. Ticaret Bakanlığı yazısının dayanağı olan, T.C. Çevre Ve Şehircilik Bakanlığı görüşünün hukuka aykırılığı iddialarının oluşturduğunu, Müvekkilinin, idarenin herhangi bir talimatını veya düzenleyici işlemini sorgulama yetkisi bulunmadığını, mahkeme gibi hareket etmesi ve dava konusu düzenleyici işlemin hukukiliğini değerlendirmesinin kendisinden beklenemeyeceğini, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununda, dava konusu olaydaki gibi bir şirkette yönetim kurulu üyesi seçilen belediyeler adına hareket edecek gerçek kişinin saptanmasına ilişkin herhangi bir düzenleme bulunmadığından, konun belediyeler hakkındaki özel düzenlemeler çerçevesinde değerlendirilmesi gerektiğini, davacının iddia ettiği şekilde, belediye başkanının, belediye idaresinin tüzel kişiliğinin temsilcisi olmasına ilişkin 5393 sayılı Belediye Kanununun 37.maddesinin, dava konusu olayda doğrudan uygulanabilir hüküm olmadığını, çünkü anılan hükümde, sınırsız ve her konuda verilen bir temsil yetkisinin düzenlenmediğini; bilakis belli konularla sınırlı ve aslında idare hukuku kapsamında bir temsil yetkisi düzenlendiğini; yani belediyelerin doğası gereği faaliyetleri arasında bulunmayan ve ancak özel düzenlemelerden hareketle olanak tanınmış şirket kurulması gibi hallerin, anılan temsil yetkisi kapsamında olduğunun düşünülemeyeceğini, yetki ve temsilin doğrudan ilintili olup; anılan hüküm, devamındaki belediye başkanının görevlerine ilişkin m.38 hükmü ile birlikte yorumlandığında, belediyeyi devlet dairelerinde ve törenlerde, davacı veya davalı olarak da yargı yerlerinde temsille sınırlı bir yetki ve temsilin öngörüldüğü sonucuna, hükmün lafzından hareketle ulaşmanın mümkün olduğunu; hükmün lafzının, aksini mümkün kılmadığını, bedediye başkanın sınırlı bir biçimde temsil yetkisinin kullanacağı alanların mezkur m.38’de sayıldığını, bilinçli şekilde temsil yetkisinin çerçevesinin, kanunkoyucu tarafından dar bir biçimde çizildiğini, bu kapsam dışındaki hallerde, belediye başkanının temsil yetkisinin bulunmadığı sonucunu doğuracak şekilde hükmün kapsamının sınırlandırıldığını, Çevre ve Şehircilik Bakanlığının mezkur düzenlemesinin, m.37’ye aykırılık taşımadığını, mezkur hüküm kapsamında yer almayan, belediyelerin şirket kurması ya da şirkete ortak olması haliyle, dava konusu da olan belediyelerin kurduğu şirketlere yönetim kurulu üyesi olması halinde temsil ya da belediye adına hareket edecek kişinin belirlenmesinde; belediyenin yetkili organının karar alması gerektiğini, belediyelerin genel yetkili karar organın da belediye meclisi olduğunu, Ancak, dava konusu olayda belediye tarafından kurulan bir şirketin genel kurulu ile ilgili işlem yapılmak istenmiş olup; şirket kurmak ve dolaysıyla, kurulan şirketin yönetim kurulunda yer almak, belediyelerin temel ve genel görevleri arasında bulunmayan ve aslında, belediyelerin özel düzenlemelerle yetkili kılındığı bir özel alan olduğundan; dava konusu olayda, karara yetkili organın belirlenmesinde özel düzenlemelerin de değerlendirilmesi gerektiğini, Her ne kadar tescili reddedilen husus sermaye artırımı tescili ile ilgili olsa ve buna meclis onayı verilmiş bulunsa da, sermaye artırımı kararı ile genel kurulda belediyenin temsili için bir kişinin belirlenmesi hususlarının birbirinden farklı olduklarını ve ayrı şekilde karar gerektirdiklerini; söz konusu sermaye artırımı kararına onay veren meclis kararında da, belediyenin temsiline ilişkin herhangi bir yetki verilmediğini, yerel mahkeme kararının yerinde olmadığını, Davacının davadaki geçici tescil talebinin hukuka aykırı olduğunu, başka bir deyişle; ticaret sicil müdürü kararı ile reddinde tereddüt olmayan ve red kararı verilen herhangi bir hususun, geçici tescile elverişli olmadığını, buna göre; red kararı yazılan herhangi bir hususun geçici olarak tescil edilmesinin ne hukuken ne de fiilen mümkün olmadığını; zira red kararı yazılan haller ile hukuki statüleri ile sonuçlarının, yine geçici tescil yapılan haller ile sonuçlarının, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda ayrı ayrı düzenlediğini, her iki halde, hak düşürücü dava açma sürelerinin dahi farklı olarak düzenlendiğini, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, davanın reddine karar verilmesi yargılama gideri vekalet ücretine ilişkin hükmün kaldırılarak, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava; TTK’nın 34. maddesine dayalı olarak açılmış olup, davacı şirketin 08/10/2019 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısında alınan kararların tescil ve ilanına ilişkin talebinin reddine yönelik İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü kararına itiraz davasıdır. İlk derece mahkemesince, yukarıda açıklanan gerekçelerle itirazın kabulüne karar verilmiş, bu karara karşı davalı vekili tarafından yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.Davalı vekili, davaya bakma görevinin idari yargı mercilerine ait olduğu gerekçesiyle yargı yolu itirazında bulunmuş ise de TTK’nın 34. maddesi uyarınca davaya bakmakla görevli ve yetkili mahkeme sicil yeri asliye ticaret mahkemeleri olduğundan, yargı yoluna ilişkin itiraz ve bu konudaki istinaf sebebi yerinde görülmemiştir.Davacı anonim şirketin sicil kayıtları incelenmiş, Maltepe Belediye Başkanlığı’nın şirketin tek ortağı ve yönetim kurulu başkanı olduğu anlaşılmıştır. Dava konusu olağanüstü genel kurulda yönetim kurulu başkanı sıfatıyla Maltepe Belediye Başkanlığı temsilcisi olarak, Belediye Başkanı tarafından yetkilendirilen …’ın yer aldığı, genel kurulda oybirliği ile alınan kararların, amaç ve konu değişikliği ile sermaye arttırıma ilişkin oldukları tespit edilmiştir. Maltepe Belediye Meclisi’nin, dava konusu genel kurul toplantısından önce aldığı 04/09/2019 tarihli kararında, sermaye arttırımının oyçokluğu ile uygun bulduğu anlaşılmıştır. Davalı kurum, davacı şirketin 08/10/2019 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısında alınan kararların tescil ve ilanı talebini, T.C. Ticaret Bakanlığının 15/05/2019 tarihli yazısı ekinde sunulan T.C. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Yerel Yönetimler Genel Müdürlüğünün 14/05/2019 tarih ve 44335722 sayılı görüş yazısına dayanarak reddetmiştir. Red kararına dayanak 14/05/2019 tarihli Bakanlık görüş yazısında, davacı şirket yönetim kurulu başkanı olan Belediye tüzel kişiliğini temsil edecek kişinin belediyenin karar organı olan belediye meclisi tarafından belirlenmesi gerektiğinin, belediye başkanın bu konuda karar alma yetkisinin bulunmadığının değerlendirildiği bildirilmektedir.Bakanlığın anılan görüş yazısının sadece yorumdan ve görüş bildirmeden ibaret olduğu, davalı kurumu işlem yapmaya zorlayan bir idari işlem niteliğinde olmadığı, kanuni düzenlemenin yorumlanmasından ibaret bir görüş yazısı olduğu anlaşılmaktadır. TTK’nın 32. maddesi uyarınca sicil müdürü, tescil için aranan kanuni şartların var olup olmadığını kendisi incelemekle yükümlüdür. Sicil müdürlüğünce, tescil talebinin, ilgili kanun ve yönetmelik hükümlerine göre değerlendirilip sonuçlandırılması gerekir. Bu durumda kanuni düzenlemeler uyarınca, davacının tescil talebinin hukuka uygun olup olmadığı ortaya konulmalıdır:5393 sayılı Belediye Kanunu’nun 18. maddesinde belediye meclisinin yetkileri sayılmış olup bu görevler arasında, belediyenin ortağı olduğu şirketlerde belediye tüzel kişiliğinin temsilcisini seçme/atama yetkisi bulunmamaktadır. Maddenin (i) bendinde, belediye meclisine verilen “Bütçe içi işletme ile 6762 sayılı Türk Ticaret Kanununa tâbi ortaklıklar kurulmasına veya bu ortaklıklardan ayrılmaya, sermaye artışına ve gayrimenkul yatırım ortaklığı kurulmasına karar vermek.” yetkisinin, belediyenin ortağı olduğu şirketlerde belediye tüzel kişiliğinin temsilcisini seçme/ atama yetkisini kapsamadığı açıktır.Aynı Kanun’un 37. maddesindeki düzenlemeye göre belediye başkanı, belediye idaresinin başı ve belediye tüzel kişiliğinin temsilcisidir. Aynı Kanun’un 38. maddesinde belediye başkanının görev ve yetkileri düzenlenmiştir. Bu maddenin (a) bendi uyarınca belediye teşkilâtının en üst amiri olarak belediye teşkilâtını sevk ve idare etmek, belediyenin hak ve menfaatlerini korumak, maddenin (p) bendi uyarınca kanunlarla belediyeye verilen ve belediye meclisi veya belediye encümeni kararını gerektirmeyen görevleri yapmak ve yetkileri kullanmak belediye başkanın görev ve yetkileri arasında düzenlenmiştir. Bu maddeler birlikte değerlendirildiğinde, Kanun’un belediye meclisinin görev ve yetkilerini sınırlı olarak saydığı, kanunda belediye meclisine karar alma yetkisi verilmeyen her türlü konudaki görev yetkinin belediye başkanına ait olduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda, belediye tüzel kişiliğinin ortağı ve yönetim kurulu üyesi olduğu şirketlerde, yönetim kurulunda belediye tüzel kişiliğini temsile yetkili kişiyi belirleme yetkisinin belediye başkanına ait olduğunun kabulü gerekir. Bu durumda, davalı sicil müdürlüğünce, davaya konu ortaklar kurulu kararının tescili talebinin kabulüne karar verilmesi gerekirken, reddine karar verilmesi, yani tescilden kaçınılması, yasal düzenlemeye aykırı olmuştur. Bu nedenle ilk derece mahkemesince davanın kabulüne dair verilen karar usul ve yasaya uygun olup davalı vekilinin istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. Davaya konu davalı kurum işleminde, tescil işleminin yapılması için belediye meclis kararının sunulması gerektiği gerekçesiyle tescil talebinin reddine karar veriliş olup, bu işlem, sonucu itibariyle tescil talebinin reddi niteliğindedir. TTK’nın 34. maddesinde, sicil müdürlüğünün her türlü kararına karşı itiraz davası açılabileceği belirtilmiş olup; davalı vekilinin müvekkilinin davanın açılmasına sebep olmadığına, aleyhlerine yargılama gideri ve vekalet ücretine hükmedilmesinin yerinde olmadığına yönelik istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki karar verilmiştir
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70.TL istinaf karar harcından, davalı tarafından peşin olarak yatırılan 54,40.TL istinaf karar harcının mahsubu ile bakiye 26,30.TL’nin davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’ nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere 14/09/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.