Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/880 E. 2022/1561 K. 03.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/880 Esas
KARAR NO: 2022/1561 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 04/12/2019
NUMARASI: 2015/220 Esas 2019/1201 Karar
DAVA: Alacak (Ticari Satıma Konu Malın İadesi)
KARAR TARİHİ: 03/11/2022
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkili ile davalı arasındaki ticari ilişkinin 2003 yılından beri sürdürüldüğünü, sözkonusu ticari ilişkinin 07.02.2011 tarihinde sonlanmış olmasına rağmen davalı uhdesinde kalan tüplerin iade edilmediğini, tüplerin iadesinin , iade edilmemesi halinde her bir tüpün rayiç değerinin ve dava konusu sınai tüplere ait tüp kiralarının davalıdan talebi gerektiğinin hasıl olduğunu, davalı şirketin müvekkiline ait yaklaşık 225 adet sınai tüpü haksız bir şekilde elinde bulundurarak müvekkilinin ticari faaliyetini zora soktuğunu, söz konusu eksik tüpler nedeniyle gaz satımını sürdürmesi için davacının ekstra maliyetlere katlandığını, davalının uhdesinde bulunan tüplerin iadesinin defalarca talep edilmesine rağmen halen davacıya iadesinin gerçekleşmediğini, davalı uhdesinde kalan tüplerin kira bedellerinin de davacıya ödenemediğini ve böylece davacının da kira bedelinden mahrum kaldığını iddia ederek her tüpün dava tarihi itibariyle rayiç bedelinin yine tüplerin 07.02.2011 tarihinden itibaren tüp kira bedellerinin dava tarihinden işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini, davalı lehine alacak çıkması halinde ise alacaklarının borçlarından mahsubu ile kalan bakiyenin davacıya iadesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, müvekkili şirketin faaliyet alanının gemi malzemeleri ve gemilere kumanya tedariki işi olduğunu, bu kapsamda davacı tarafla 2006-2011 yılları arasında ticari ilişkileri olduğunu, ticari ilişkilerin kapsamının dolu gaz tüplerinin davacı tarafın kendi araçlarıyla davalının kendine yada malzeme temin ettiği gemilere götürülerek teslim edildiğini, dolu tüpler teslim edildiğinde boş tüplerin geri alındığını ve bu işlemin mutat uygulama olduğunu, tarafların ticari münasebeti süresince davacının davalıya boş tüp faturası düzenlemediğini, dolayısıyla davacının geri almadığı boş tüpün bulunmadığını, davalı firmanın 2011 yılından itibaren gemilere gaz tüpü temin işini bıraktığını ve davacı ile ticari ilişkilerinin bu nedenle sona erdiğini, davacının 225 adet tüp nedeniyle ekstra maliyet ve elde edilmeyen tüp kirası nedeniyle uğranılan zarar nedeniyle 5 yıl sonra dava açmasının düşündürücü olduğunu, davacı tarafın 151 adet sınai tüplerin her biri için 300.000 EURO ve 75 adet muhtelif tüplerin her biri için 68,33 TL bedel talep etmesinin hangi delil ve belgelere göre saptandığının anlaşılamadığını fahiş ve afaki tüp sayısı bedellerine itiraz ettiklerini belirterek bu nedenlerle davanın reddine karar verilmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 04/12/2019 tarih ve 2015/220 Esas – 2019/1201 Karar sayılı kararında; “…..Yapılan yargılama sonucunda dosya kapsamındaki tüm delillere , alınan bilirkişi raporlarına göre ; davalının ticari defterlerinde kayıtlı olduğu tespit edilen faturaların konu olduğu ve taraf kayıtlarına göre teyit edilen, davacının 2005 yılından 2011 yılına kadar gönderdiği dolu tüplere ve iade aldığı boş tüplere ilişkin düzenlemiş olduğu icmal raporunda yer alan davacının dayanağı sevk ve teslim irsaliyelerine göre; 07.02.2011 tarihi itibariyle davacıya ait 272 adet tüpün davalının uhdesinde kaldığı, ancak davacının talebi ile bağlılık ilkesi uyarınca 151 adedi sınai tüp, 74 adedinin de hurda niteliğinde LPG tüpü olarak değerlendirilmek suretiyle 225 adet tüpün davalı uhdesinde kaldığı, dava tarihi itibariyle yine teknik bilirkişi tarafından hurda değerinin tanesinin 25.00 TL olabileceği toplam 74 adet LPG tüp değerinin 1.850.00 TL olduğu , diğer kalan 151 adedinin sevk irsaliyelerinin altındaki 4 nolu madde uyarınca tüpün iade edilmemesi halinde müşterinin beher tüp için 125,00 EURO ödemeyi kabul ve taahhüt etmiş olmasına rağmen davacı taraf talebinde dava tarihi itibariyle rayiç değerini talep ettiğinden teknik bilirkişi tarafından dava tarihi itibariyle tespit edilen ve mahkememizce de kadri maruf bulunan boş sınai tüplerin adedinin 100.00 USD olacağı , dolayısıyla 151 adet sınai tüp bedeli 15.100,00 USD , 74 adet LPG tüp değerinin 1.850.00 TL olduğu , taraflar arasındaki ticari ilişkinin sonlandığı 07.02.2011 tarihinden 14.09.2015 dava tarihine kadar (bu süre her ne kadar 1.664 gün etmekte ise de, davacı taraf dava dilekçesinde 1.650 günlük kira bedeli talep ettiğinden, yine taleple bağlılık ilkesi gereğince) tüp kira bedellerinin de günlük 0.75 TL kadru maruf görülen kira bedelinden kaynaklı 151 adet sınai tüpün 1.650 günlük kira bedelinin 186.862,50 TL olacağı, neticeten davacının davalıdan dava tarihi itibariyle aynen iadesi mümkün olmayan tüplerden kaynaklı 151 adet sınai tüp bedeli 15.100,00 USD nin dava tarihindeki efektif satış kuru karşılığı (1 USD = 3,0700 TL) 46.357.00 TL , 186.862,50 TL kira bedeli ve 74 adet hurda LPG tüp bedeli 1.850.00 TL den oluşur 235.069,50 TL alacağı bulunduğu vicdani kanaate varılarak aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir. ..”gerekçesi ile, Davalı tarafın zaman aşımı definin reddi ile davanın KISMEN KABULÜ ile 235.069,50 TL alacağın dava tarihi olan 14.09.2015 tarihinden itibaren işleyecek yıllık %10,50 oranını aşmamak kaydı ile değişir oranlı avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine,Fazla istemin reddine, karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesi ile, Dosyaya alınan bilirkişi raporları eksik belge ve delil mahiyeti bulunmayan deliller dayanak yapılarak oluşturulduğu ve taraflarınca muvafakat verilmeyen işbu delillerle kurulan haksız ve hukuka aykırı hükme itirazlarını sunmanın hasıl olduğunu, Dosyada müvekkilinin uhdesinde kaldığı iddia edilmiş tüpler bulunduğunu, ancak bu iddiayı gösterir tek belge davacı tarafından sunulan, davacı tarafça hazırlanan icmal raporu ve irsaliye olduğunu, ayrıca 08.07.2019 tarihli dilekçe de belirttikleri üzere davacı sevk irsaliyelerine ilişkin icmal tablosunu delil listesini sunarken değil inceleme esnasında bilirkişiye ibraz ettiğini, delil sunma hakkının bitmesinden uzun bir süre geçtikten sonra ibraz edilen işbu belgeye muvafakat etmediklerini belirtmelerine rağmen dayanak olarak kullanılarak rapor oluşturulduğunu, Davacı şirket tarafından tek taraflı olarak tutulan kayıtların işbu davada delil olarak değerlendirilemeyeceği ve hükme esas alınmaması gerektiği tüm hukuki ilkeler ışığında sabit iken bir de delil sunma hakkı bittikten sonra sunulmuş olan delile dayanarak rapor verilmesi ve dosyaya alınan işbu raporlarla da dosyada hüküm kurulması usul,yasa ve tüm hukuki ilkelere aykırı olduğunu, Her iki tarafın ticari defterlerinin incelenmesi neticesinde, herhangi bir boş tüp faturası gönderildiği/bulunduğu kaydına rastlanılmadığını, bu nedenle müvekkili şirket uhdesinde boş tüp bulunmadığı ortaya çıktığını, Kabul anlamına gelmemek kaydı ile müvekkili şirket merkezinde davacı tarafın iddia ettiği gibi 151 adet tüpü muhafaza edecek fiziki imkan dahi bulunmadığı gibi tüpleri elinde bulundurmasının mantıklı ve makul, hayatın olağan akışına uygun bir manası da olmadığını, kaldı ki, genel uygulamada dolu tüpler alıcılara götürülmekte, boş gaz tüpleri ise geri alınmakta olduğunu, dolu gaz tüplerinin alıcıya teslim edildiği anda boş tüplerin geri alınmaması, bu işi yapan tüp gaz satıcılarının ticari faaliyetini durma noktasına getireceğini, dolayısı ile aradan uzun bir süre geçtikten sonra davacının müvekkili şirkette boş tüplerinin kaldığını iddia etmesi ticari hayatın olağan akışına da açıkça aykırı olduğunu, Davacı tarafından iddia edilen borcu kabul anlamına gelmemek kaydıyla, yerel mahkemece hükme esas alınan bedel hesaplamasında kullanılan, tüp miktarı, tüp bedelinin hesabı, kira bedeli talebi, kira bedelinin ödeneceği gün sayısı, hesaplanan faiz oranı ve zamanaşımına ilişkin sunulan itirazları dikkate alınmaması sebebiyle ayrı ayrı işbu hususları belirterek istinaf ettiklerini, Dosyaya alınmış olan bilirkişi raporlarının yanlı olduğu kanaatinde olduklarından bu raporların dosyaya esas oluşturmasını ve karara bariz bir şekilde etki etmesini kabul etmiyor ve itirazlarını sunarak istinaf incelemesinde bu hususun da değerlendirilmesini talep ettiklerini, Örneğin, 04.11.2016 tarihli bilirkişi raporu ile öncelikle müvekkili şirkete ait 2005,2007 ve 2009 yıllarına ait kapanış onayı yapılmadığı tespit edildiğini, (müvekkili adına sunulan rapora itiraz dilekçesinde de konuya itiraz edildiği ve gerekli belgeler tekrar mahkemeye sunulduğunu,) ancak, bu durum gerçeği yansıtmadığını, ayrıca, kabul anlamına gelmemek kaydıyla; bilirkişilerin tespit ettiği rayiç değerlerin kaynağının belirtilmemiş olması ve dosyaya bu konuda sunulan emsal değerlerin bulunmaması ve bu konuda araştırma dahi yapılmamış olması nedeniyle bilirkişilerin yaptığı hesaplama gerçeğe ve hukuka açıkça aykırı olduğunu, özellikle davacının talep ettiği değerlerle aynı rayiç değerler tespit edilmiş olması raporun objektiflikten uzak, gerçeği yansıtmayan bir rapor olmasına sebebiyet verdiğini, bu nedenle rapordaki tespit edilen bedelin somut objektif rayiç bedellere dayalı olarak hesaplanmaması nedeniyle bilirkişilerin bu yöndeki tespit ve görüşlerine katılmıyor ve açıkça itiraz ettiklerini, Ayrıca kabul anlamına gelmemek kaydıyla bilirkişiler tarafından tespit edilen ve yerel mahkemece karara esas alınan, boş tüplere ilişkin tespit edilen değerlerde, tüplerin aradan geçen sürede ( 5 yıldan fazla) yıprandığı ve bu nedenle eskime ve yıpranma payının dikkate alınmadığını, bu nedenle borcu kabul anlamına gelmemekle birlikte boş tüplerin bedellerine ilişkin eksik ve hatalı hesaplama açıkça gerçeğe ve yasaya aykırı olduğundan kabul etmediklerini, itiraz ettiklerini, Yerel mahkemece tespit edilen zarar miktarı, davacı tarafından tek taraflı olarak hazırlanan stok programına göre hazırlandığından gerçeği yansıtmadığını, Her iki tarafın ticari defterleri üzerinde inceleme yapılmış olunmasına karşın tüplerin gidiş ve dönüşüne ilişkin bir kayıt bulunulamadığını, bu durum dahi müvekkili şirket uhdesinde bir boş tüpün bulunmadığını ispatlar nitelikte olduğunu, Sevk irsaliyeleri esas alınarak bilgisayar ortamında tutulan stok programındaki kayıtları esas alarak davacı tarafın zararını hesaplaması hatalı olduğunu, Söz konusu kayıtlar davacı tarafından tek taraflı olarak düzenlenmiş olduğundan hukuki olarak bunlara itibar edilmemesi gerektiğini, buna rağmen yerel mahkemenin alınan yanlı ve hatalı raporlara itibar edilerek dava konusu taleplere ilişkin hesaplama yoluna gitmesi gerçeğe, hukuka ve hakkaniyete açıkça aykırı olduğunu, Ayrıca, dava konusu tüplerin kira bedel hesaplamalarına ilişkin alanından uzman olmayan kişilerden rapor alındığı ve hesaplama yapıldığı, bilirkişilerin raporunda bizzat beyan ettikleri hususlardan olduğunu, öyle ki, bilirkişiler dava konusu boş tüplerin hayatın olağan akışında kiralanıp kiralanmadığını bile bilmediklerini, ancak, buna rağmen alınan hatalı rapor/raporlar taraflarınca yapılan itirazlara itibar edilmeden hükme esas alındığını, Yerel mahkeme zamanaşımı itirazları dikkate almadığı gibi, davacı tarafın basiretli bir tacir gibi davranmadığını da göz ardı ederek hüküm oluşturduğunu, Davacı taraf, müvekkili şirkete tüp teslim ettiğini delillendiremediğini, aslında bu durum da tek başına dava konusu olayın yanlış lanse edildiğini, haksız kazanç sağlanmaya çalışıldığını ve bu durmun hayatın olağan akışına aykırı olduğunu ortaya koymakta olduğunu, Zamanaşımı itirazı iki farlı şekilde müvekkilce sunulmuştur. asla hiçbir iddia edilen unsur kabul edilmemek kaydı ile, 1 – Dava konusu olaya uygulanacak 818 s. Borçlar Kanunu’nun 126. maddesine göre, genel olarak kira alacağına ilişkin dava hakkı 5 yıllık zamanaşımına tabi olmakla söz konusu tüplere ilişkin kira alacağı taleplerinin 5 yıllık zamanaşımı süresine uğramış olması sebebi ile taleplerin reddi gerekmekte olduğunu, 2-Davacı tarafın müvekkili şirketten cari hesap ilişkisi kesildikten 5 yıl sonra dava konusu tüplere veya tüplerin rayiç bedellerine ilişkin talepleri açıkça zamanaşımına uğradığını, Davacı taraf 2011 Şubat ayında muaccel hale geldiğini iddia ettiği alacak kalemleri ile birlikte iadesini talep ettiği dava konusu tüpleri sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre müvekkil şirketten talep etmekte olduğunu, davacı tarafın müvekkili şirket ile ticari ilişkisinin sona ermesinin akabinde dava konusu tüplerin iadesini talep etme hakkına sahip olduğunu basiretli bir tacir olarak bilebilecek durumda olduğunu, bu sebeple davacı tarafın alacak talepleri 2012 şubat ayı itibari ile zamanaşımına uğradığından davacının bu taleplerinin de reddine karar verilmesi gerekirken yerel mahkeme aksine karar verdiğini, Esasen davacı tarafa ait 225 tüp müvekkili şirket nezdinde olsaydı ve davacı taraf ekstra maliyetler ve elde edemediği kira geliri nedeni ile gerçekten iddia edildiği gibi büyük ticari zarara uğramış ve ticari faaliyetleri zora girmiş olsaydı davacı şirketin basiretli bir tacir olarak derhal vakit kaybetmeksizin müvekkili şirkete bu konuya ilişkin ihtar çekmesi ya da dava ikame etmesi gerektiğini, Davacı tarafın müvekkili şirket ile arasındaki ticari ilişkinin sona ermesinden tam 5 yıl sonra işbu davayı ikame etmesi hayatın olağan akışına aykırı olması yanında maddi gerçekliğe de aykırı olduğunu, davacı işbu talepleri ile açıkça kötü niyetini göstermekle, olmayan bir alacağa ilişkin belgeler düzenleyerek müvekkili şirketi borçlu çıkarmaya çalışmakta olduğunu, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesinin kısmen kabul kararı ve ona bağlı oluşturulan diğer hükümlerinin istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava; taraflar arasındaki sınai gaz alım-satımına dayalı ticari ilişki nedeniyle davacı tarafından davalıya muhtelif tarihlerde yapılan tüp satışları nedeniyle davalı şirket uhdesinde kalan iade edilmediği iddia edilen tüplerin aynen iadesi, iade edilmemesi halinde her bir tüpün rayiç bedelinin ve dava konusu tüplerin davalıda kaldığı süre yönünden kira bedellerinin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte tahsili istemine ilişkindir.Mahkemece, davanın kısmen kabulüne, karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Mahkemece taraf delillerinin ibrazı sağlanarak, bilirkişi incelemesi yaptırılmış, üç ayrı bilirkişi heyetinden raporlar alınarak alınan 14.06.2019 tarihli 3. bilirkişi heyet raporunun dosyadaki verilere uygun ve denetime açık bulunduğu gerekçesiyle hükme esas alındığı belirtilerek istinafa konu karar verilmiştir. HMK 282 maddesinde “Hakim bilirkişinin oy ve görüşünü diğer delillerle birlikte serbestçe değerlendirir.” yasal düzenlemesi yer almaktadır. Davalı vekili tarafından ileri sürülen istinaf sebepleri yargılama aşamasında verilen itiraz ve beyan dilekçeleri ile de ileri sürülmüş, ilk derece mahkemesince alınan bilirkişi raporlarında bu iddialar ve itirazlar değerlendirilmiştir. Dosya kapsamına göre; taraflar arasında yazılı sözleşme olmadığı, bilirkişi raporunda belirtildiği üzere taraflar arasındaki ticari ilişki sonunda davacı ile davalının yıllar itibariyle ticari defter kayıtlarının birbirleri ile birebir örtüştüğü, 31/11/2011 tarihi itibariyle tarafların birbirlerinden herhangi bir borç ve alacağı kalmadığı tesbit edildiğinden davacının alacağına dayanak olarak gösterdiği sevk ve teslim irsaliyelerine konu tüm faturaların davalının ticari defterlerinde kayıtlı olduğu, davalının ticari defterlerinde kayıtlı olduğu tespit edilen faturaların konu olduğu ve taraf kayıtlarına göre teyit edilen, davacının 2005 yılından 2011 yılına kadar gönderdiği dolu tüplere ve iade aldığı boş tüplere ilişkin düzenlemiş olduğu icmal raporunda yer alan davacı tarafça sunulan sevk irsaliyeleri ile davacının dava konusu tüpleri emaneten davalı tarafa teslim ettiğinin anlaşıldığı, davacı tarafça ibraz edilen 31/12/2013 tarihli mail içeriğine göre davacı taraftan … tarafından davalı taraftan …’ye gönderilen mail de 31/12/2013 tarihi itibariyle irsaliye dökümlerine göre talep edilen boş tüplerin bildirildiği, dava dosyasına sunulan ve taraflarca imzalanmış olan ve yine taraflarca hem içeriğine hemde altındaki imzalara itiraz edilmeyen teslim irsaliyelerinin altında ; “1-Müşterinin tüp zimmetine esas irsaliye muhtevasıdır. 2-İş bu irsaliye muhteviyatına 7 gün içinde itiraz edilmediği taktirde kabul edilmiş sayılır. 3-Tüp kiraları günlük 1 EURO ile ücretlendirilir. 4-Tüp kaybı halinde ve istenildiğinden itibaren bir hafta içinde iade edilmediği taktirde müşteri ve her tüp için 150.00 EURO ödemeyi kabul ve taahhüt eder. 5- Anlaşmazlık halinde Tuzla Mahkemeleri yetkilidir. ” şeklinde düzenlendiği, bu teslim irsaliyelerinin tüplerin dolu tesliminde ve boş tesliminde düzenlenerek taraflarca imzalandığı açıktır. Mahkemece gerekçesinde belirtildiği üzere 07.02.2011 tarihi itibariyle davacıya ait 272 adet tüpün davalının uhdesinde kaldığı, ancak davacının talebi ile bağlılık ilkesi uyarınca 151 adedi sınai tüp, 74 adedinin de hurda niteliğinde LPG tüpü olarak değerlendirilmek suretiyle 225 adet tüpün davalı uhdesinde kaldığı, dava tarihi itibariyle yine teknik bilirkişi tarafından hurda değerinin tanesinin 25.00 TL olabileceği toplam 74 adet LPG tüp değerinin 1.850.00 TL olduğu , diğer kalan 151 adedinin sevk irsaliyelerinin altındaki 4 nolu madde uyarınca tüpün iade edilmemesi halinde müşterinin beher tüp için 125,00 EURO ödemeyi kabul ve taahhüt etmiş olmasına rağmen davacı taraf talebinde dava tarihi itibariyle rayiç değerini talep ettiğinden teknik bilirkişi tarafından dava tarihi itibariyle tespit edilen ve mahkemece de kadri maruf bulunan boş sınai tüplerin adedinin 100.00 USD olacağı , dolayısıyla 151 adet sınai tüp bedeli 15.100,00 USD , 74 adet LPG tüp değerinin 1.850.00 TL olduğu , taraflar arasındaki ticari ilişkinin sonlandığı 07.02.2011 tarihinden 14.09.2015 dava tarihine kadar (bu süre her ne kadar 1.664 gün etmekte ise de, davacı taraf dava dilekçesinde 1.650 günlük kira bedeli talep ettiğinden, yine taleple bağlılık ilkesi gereğince) tüp kira bedellerinin de günlük 0.75 TL kadru maruf görülen kira bedelinden kaynaklı 151 adet sınai tüpün 1.650 günlük kira bedelinin 186.862,50 TL olacağı olduğu anlaşılmakla; Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, ilk derece mahkemesince gerekçesi yazılmak suretiyle hüküm kurulduğu da gözetildiğinde; mahkemenin kabul ve gerekçesine göre davalı vekilinin zamanaşımı ve mahkemenin kabulüne yönelik tüm istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir.Sonuç itibariyle, dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre; mahkeme kararı usul ve yasaya uygun olduğundan davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 16.057,59.TL istinaf karar harcından, davalı tarafından peşin olarak yatırılan 4.015,00.TL istinaf karar harcının mahsubu ile bakiye 12.042,59.TL’nin davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’ nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere 03/11/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.