Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/858 E. 2022/989 K. 16.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/858 Esas
KARAR NO: 2022/989 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 15. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2015/916 Esas – 2019/950 Karar
TARİH: 22/10/2019
DAVA:Menfi Tespit-İstirdat-Tazminat(Bayilik Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 16/06/2022
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde, taraflar arasında akdedilen bayilik sözleşmesi uyarınca davalıya 10.000,00 TL bedelli teminat mektubu verildiğini, sözleşmenin 03/12/2009 tarihinde sona erdiğini ve müvekkilinin sözleşmeyi yenilemek istemediğini davalıya bildirdiğini ve konusuz kalan teminat mektubunun iadesini istediğini, ancak davalının müvekkilinin 9.180,57 TL borcu olduğundan bahisle teminat mektubunu iade etmediğini, ancak müvekkilinin borcunun bulunmadığını, mektup iade edilmediği için müvekkilinin bankaya komisyon bedeli ödemeye devam ettiğini, 04/03/2010-04/06/2015 tarihleri arasında toplam 1.050,00 TL ödeme yapıldığını ileri sürerek müvekkilinin söz konusu teminat mektubu nedeniyle davalıya borçlu olmadığının tespitine ve teminat mektubun iadesine, müvekkilince ödenen 1.050,00 TL komisyon bedelinin faiziyle davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş, cevaba cevap dilekçesinde ise, davalının 07/10/2015 tarihinde teminat mektubu bankaya ibraz ederek nakde çevirdiğini, dolayısıyla teminat mektubunun iadesi taleplerini teminat mektubu bedelinin iadesi olarak değiştirdiklerini, ayrıca taraflar arasında intifa terkin harcının müvekkilince ödeneceğine dair bir anlaşma olmadığını, ariyet olarak verilen malzeme ve teçhizatların ise 33.040,00 TL bedelle davalıdan satın alındığını ve bedelinin ödendiğini belirtmiştir.Davalı vekili, müvekkilinin, davacının daha sonra mülkiyetini devraldığı taşınmaz üzerinde 23/11/1995 tarihli ve 1574 sayılı resmi senetle 20 yıl süreli intifa hakkını taşınmazın o tarihteki malikinden iktisap ettiğini ve o tarihteki malikle bayilik sözleşmesi akdedildiğini ve akaryakıt istasyonunun o tarihteki malike işletmeye verildiğini, davacının taşınmazı 05/01/1996 tarihinde devralması üzerine taraflar arasında 27/03/1996 tarihinde 23/11/2015 tarihine kadar geçerli bayilik sözleşmesi akdedildiğini, Rekabet Kurumu’nun 2002/2 sayılı Dikey Anlaşmalara İlişkin Grup Muafiyeti Tebliği ile bayilik sözleşmesi gibi dikey anlaşmaların süresini 5 yıl ile sınırlaması ve mevcut sözleşmelerin bu düzenlemeye uygun hale getirilmesi için taraflarına süre vermesi üzerine taraflar arasında 03/12/2004 tarihli ve 5 yıl süreli bayilik sözleşmesinin akdedildiğini, davacının halihazır LPG dağıtım şirketi ile olan sözleşmesini sonlandırması üzerine de taraflar arasında 22/01/2008 tarihinde 5 yıl süreli süreli bayilik sözleşmesi akdedildiğini, bu kapsamda müvekkiline dava konusu teminat mektubunun teslim edildiğini, müvekkilinin edimlerini eksiksiz bir biçimde ifa ettiğini, davacıya münhasıran müvekkili mallarının satışında kullanılmak ve sözleşme bittiğinde iade edilmek şartıyla gerekli olan tüm alet, edevat, malzeme ve teçhizatın teslim ve tevdi edildiğini ve 15/02/2004 tarihinde ariyet sözleşmesi imzalandığını, müvekkilinin EPDK’nun 1240 sayılı Kurul Kararı gereği istasyonda kaçak akaryakıt satışı yapılmasını önlemek maksadıyla davacının mülkiyetinde bulunan istasyonda istasyon otomasyan sistemi kurulması için gerekli altyapı yatırımını sağladığını ve tüm teçhizat ve malzemeyi tedarik ederek istasyonda otomasyon sistemini kurduğunu, 22/01/2008 tarihli sözleşmenin süresi 22/01/2013 tarihinde dolacak olmasına rağmen davacının 03/12/2009 tarihi itibariyle sözleşmeyi sona erdirdiğini bildirdiğini ve otogaz alımını da durdurduğunu, bunun üzerine müvekkilinin 01/10/2010 tarihli tescil istem belgesine istinaden davacının mülkiyetindeki taşınmaz üzerinde sahip olduğu ve normal şartlarda süresi 23/11/2015 tarihinde dolacak olan intifa hakkını terkin ettirdiğini, intifa hakkının terkini sırasında ilgili tapu sicil müdürlüğünce tahakkuk ettirilen tapu harcını ve döner sermaye bedelini de ödemek zorunda kaldığını, oysa yasal mevzuat gereği tapu harç ve masraflarının malike ait olduğunu, intifa hakkının terkininden önce davacıya harcı üstlenmesi hususunda başvurulduğunu, ancak davacının ödemeye yanaşmadığını, müvekkilinin ise ödemek zorunda kaldığı 2.673,00 TL tutarındaki tapu harcı ve 54,00 TL tutarındaki döner sermaye bedelini 05/11/2010 tarihli ve … no.lu ve 2.727,00 TL bedelli, “tapu harcı yansıtma” açıklamalı fatura olarak düzenleyerek davacıya gönderdiğini, ancak davacının ödeme yapmadığını, ayrıca otomasyon sisteminin müvekkilince yüklenici …. Ltd. Şt.’ne kurdurulduğunu, müvekkilinin sözleşmenin 31. maddesinin (b) bendinin (aa) alt bendinin içerdiği atıfla uygulanacağı öngörülen (a) bendinin (cc) alt bendi uyarınca, davacıya ait istasyonda gerçekleştirmiş olduğu otomasyon altyapı yatırımının sözleşmenin sona erdiği tarih itibariyle net defter değerini davacıdan talep ettiğini ve davacıya 26/10/2010 tarih … nolu ve 8.745,45 TL bedelli envanter satış faturası düzenleyerek gönderdiğini, dolayısıyla müvekkilinin alacaklı olduğu tutarın 11.907,57 TL olduğunu, davalının sözleşme kapsamında borçlarını yerine getirmemiş olması nedeniyle teminat mektubunun iadesi için gerekli koşulların oluşmadığını, dolayısıyla komisyon bedeli tutarlarının da talep edilemeyeceğini savunarak davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 22/10/2019 tarih ve 2015/916 Esas 2019/950 Karar sayılı Kararı ile; “Yapılan yargılama, toplanan deliller ile dosya kapsamındaki tüm belge bilgiler ve bilirkişi raporu birlikte değerlendirildiğine göre; taraflar arasında Akaryakıt Bayilik Sözleşmesi düzenlendiği, vade sonunda sözleşmenin feshedildiği, davacı tarafın vermiş olduğu teminat senedinin geri verilmesini dava konusu yaptığı, davalı tarafın da iki konuda fatura düzenleyip fatura bedellerinin ödenmediğini savunduğu, yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucu sözleşme ve Kanunlarda açık bir düzenleme bulunmadığından 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 58’nci maddesine göre intifa terkin harcından davacı tarafın sorumlu olduğu, davalı tarafça davacı taraf aleyhine tanzim edilen intifa terkin harcı faturası ödenmediğinden ve teminat mektubu bölünemeyeceğinden davalı tarafın tarafın teminat mektubunu iade etmemekte haklı olduğu anlaşıldığından davanın reddine karar verilmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.” gerekçeleri ile; “Davanın REDDİNE,” karar verilmiş ve verilen karara karşı, taraf vekillerince istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle: Davanın sadece davalı tarafın intifa terkin bedeli adı altında düzenlediğini iddia ettiği fatura nedeniyle reddinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, kaldı ki davadan sonra teminat mektubunun nakde çevrilmiş olması nedeniyle mektubun iadesi yönündeki taleplerini bedelinin iadesi yönünde değiştirmiş olduklarını, İntifa terkini için ödenen tutarlardan müvekkilinin sorumlu olacağı yönünde bir anlaşmanın olmadığını, sözleşmenin sona ermesinden yaklaşık 1 yıl sonra düzenlenen faturanın haksız kazanç elde etmeye yönelik olduğunu, söz konusu fatura müvekkiline tebliğ edilse bile bir anlam ifade etmeyeceğini, kaldı ki uyuşmazlığa konu alacağın bu faturaya ilişkin olmadığını, Demonte edildiği ileri sürülen bayilik otomasyon sisteminin müvekkili tarafından davalıdan satın alındığını, düzenlenen fatura bedelinin “kurulu lpg tesis bedeli” açıklaması ile ödendiğini, satın alınan malzemelerin sökümünün veya bedel iadesinin mümkün olamayacağını, ayrıca sektör bilirkişi raporunda bu yükümlülüğün davalıya ait olduğunun ve zorunlu teknik yatırım kalemlerinden olduğunun belirtilmiş olduğunu belirterek hükmün kaldırılmasını istemiştir. Davalı vekili katılma yoluyla istinaf dilekçesinde özetle; Kararın hüküm kısmı ile ilgili olarak itiraz veya istinaflarının olmadığını, ancak hüküm gerekçe yönünden incelendiğinde müvekkilinin sadece intifa terkin harcının davacı tarafça ödenmesi yönündeki savunmasının değerlendirildiğinin, otomasyon yatırımının kalan bedeli ile ilgili bir değerlendirme yapılmadığının görüldüğünü, müvekkilinin bu talebinde de haklı olduğunun bilirkişi raporları ile tespit edildiğini, dolayısıyla hükmü gerekçesi yönünden istinaf etme gereğinin doğduğunu belirterek hükmün kaldırılmasını ve davanın reddini istemiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, bayilik sözleşmesi kapsamında verilen teminat mektubu nedeniyle borçlu olunmadığının tespiti, teminat mektubunun iadesi ve ödenen teminat mektubu komisyon bedellerinin tazmini istemlerine ilişkin olup, yargılama sırasında teminat mektubunun tazmin edildiği tarafların kabulünde olmakla menfi tespit istemi mektup bedelinin istirdatına dönüşmüş, mahkemece yukarıda açıklanan gerekçelerle davanın reddine karar verilmiştir. Davalı, davacının, adına düzenlenen 05/11/2010 tarihli ve … nolu 2.727,00 TL bedelli tapu harcı yansıtma bedeli faturası ve 26/10/2010 tarih … nolu ve 8.745,45 TL bedelli altyapı ve betonlama hizmet bedeli açıklamalı faturası nedeniyle borçlu olduğunu, bu nedenle taleplerinde haksız olduğunu savunmuştur. Davacının teminat mektubunun iadesi isteminin yanında menfi tespit istemi de bulunmakta olup, yargılama sırasında bu istem tazmin nedeniyle istirdata dönüşmüştür. Bu durumda mahkemece, davacının menfi tespit isteminde tamamen veya kısmen haklı olup olmadığı yönünde de bir inceleme ve değerlendirme yapılması, bunun için de davalının savunmasına konu tüm hususların değerlendirilmesi gerekirken, bu isteme ilişkin herhangi bir değerlendirme yapılmadan karar verilmesi doğru görülmemiş, bu kapsamda Dairemizce davalının mahkemece değerlendirilmeyen altyapı ve betonlama hizmet bedeli açıklamalı faturasına konu savunmasına ilişkin değerlendirme yapılması gerekmiştir. Davalı istasyon otomasyon sisteminin kendisi tarafından kurdurulduğunu, sözleşmenin feshi nedeniyle söz konusu sabit yatırım bedelinin iadesi gerektiğini, bunun için 26/10/2010 tarih … nolu ve 8.745,45 TL bedelli altyapı ve betonlama hizmet bedeli açıklamalı faturayı düzenlediğini ileri sürmüş ve buna ilişkin olarak dava dışı … firmasınca kendisi adına düzenlenen 2008 tarihli bir takım faturalar sunmuştur, buna karşılık davacı ise ariyet olarak verilen malzeme ve teçhizatların (binai kanopi, saha betonu, vs) kendisi tarafından davalıdan satın alındığını savunarak davalı tarafından kendisi adına düzenlenen dispanser, elektrik sistemi, pompa, tank acıkmalı ….nolu 33.040,00 TL bedelli 22/12/2009 tarihli bir fatura ile 28/12/2009 tarihli aynı tutarda ödeme belgesi sunmuş, davalı ise bu faturanın otomasyon sisteminden ayrık ariyet menkul mallara ilişkin olduğunu ileri sürmüştür. Sektör bilirkişisi tarafından düzenlenen 02/08/2019 tarihli bilirkişi raporunda, 5015 sayılı Petrol Piyasası Kanunu’nun 7.m. ile 2007 yılında dağıtım şirketlerine kaçak akaryakıt satışının yapılmasını önleyen teknolojik yöntemleri de içeren bir denetim sistemi kurma yükümlülüğü getirildiği, dolayısıyla söz konusu giderlerin anlaşmada aksine hüküm yoksa dağıtım şirketince karşılanması gerektiği, dava konusu otomasyon altyapı ve betonlama işleminin zorunlu teknik yatırım kalemlerinden olması nedeniyle iadesinin talep edilemeyeceği görüşünde olduğu, ancak Yargıtay’ın benzer kararlarında dava konusu gibi benzer sabit yatırım yatırımların halen kullanılıp kullanılmadığının, taşınmaza değer katıp katmadığının, değer kattığının tespiti halinde talep edilebileceğinin kabul edildiği belirtilmiş, buna karşılık davacı söz konusu bedelin ödendiği yönündeki iddiasını tekrarlamıştır. Görüldüğü üzere 02/08/2019 tarihli bilirkişi raporunda taraflarca cevaba cevap ve 2.cevap dilekçeleri ekinde sunulan faturalar ve diğer delillere ilişkin bir değerlendirme yapılmadan, sabit yatırımın davalı tarafça yapıldığı ön kabulüyle rapor düzenlenmiş olup, raporun bu yönüyle hüküm kurmaya elverişli nitelikte olduğu kabul edilemez. Bu durumda mahkemece, dava konusu 26/10/2010 tarih … nolu ve 8.745,45 TL bedelli faturada belirtilen altyapı ve betonlama işinin davalı tarafça yaptırılıp yaptırılmadığı, daha sonra bu işin bedelinin davacı tarafça ödenip ödenmediği, söz konusu sabit yatırımların davacı tarafça halen kullanılıp kullanılmadığı, taşınmaza değer katıp katmadığı hususlarının tespiti yönünde keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle taraf vekillerinin istinaf başvurularının kabulü ile HMK 353/1-a6 m. uyarınca hükmün kaldırılması ve dosyanın mahkemesine iadesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Taraf vekilllerinin istinaf başvurularının KABULÜ ile; İstanbul 15. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 22/10/2019 tarih 2015/916 Esas – 2019/950 Karar sayılı kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, dosyanın mahkemesine İADESİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf edenler tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harçlarının hazineye gelir kaydına, 3-İstinaf edenler tarafından yatırılan istinaf karar harçlarının talep halinde iadesine, 4-İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesince yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 5-Artan gider avansı olması halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 16/06/2022 tarihinde HMK’nın 362/1-g maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.