Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/850 E. 2022/988 K. 16.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/850 Esas
KARAR NO: 2022/988 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2017/1361 Esas – 2019/973 Karar
TARİH: 17/10/2019
DAVA: İtirazın İptali (Ticari Satım Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 16/06/2022
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili, müvekkili tarafından davalıya satılıp teslim edilen mallara karşılık düzenlenen e-faturaların da davalıya tebliğ edildiğini, davalı tarafça yasal sürede faturalara itiraz edilmediğini, ancak bedellerinin ödenmediğini, alacağın tahsili için başlatılan icra takibinin davalının haksız itirazı ile durduğunu ileri sürerek itirazın iptali ile takibin devamına, icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, dava konusu faturaların tebliğ edilmediğini, ancak davacının UYAP üzerinden bir takım faturalar sunduğunun görüldüğünü, sunulan faturaların toplam tutarının 17.072,44 TL olduğunu, UYAP üzerinden sunulan bu faturaların bedellerinin müvekkilince muhtelif tarihlerde toplu olarak ödendiğini, dolayısıyla davacıya ödenmemiş bir borçlarının bulunmadığını, ancak davacının sunduğu faturalardan 15/11/2016 tarihli …001646 nolu 41,04 TL bedelli faturanın tebliğ edilmediğini ve bu faturadan dava ile haberdar olunduğunu, faturaya içeriği henüz araştırılmadığından bu aşamada itiraz ettiklerini, ayrıca faturaların teslimi hususunda ispat yükünün davacıda olduğunu, davacının icra takibi başlatmadan önce e-posta yazışmalarında ödenmeyen faturalardan söz ettiğini, ancak sorulduğunda bilgi vermediğini, dava öncesinde de faturaları sunmadığını, dolayısıyla icra inkar tazminatı koşullarının oluşmadığını savunarak davanın reddini ve davacı aleyhine kötüniyet tazminatına hükmedilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 17/10/2019 tarih ve 2016/1361 Esas 2019/973 Karar sayılı Kararı ile; “…..davacının ticari defterlerine göre davalıdan 11.539,58 TL alacaklı olduğu, davalının ticari defterlerinden ticari defterlerinin niteliği gereği taraflar arasındaki borç bakiyesinin tespit edilemediği, davalı vekilince cevap dilekçesinde davacının davasında dayandırdığı faturaların ödendiğinin beyan edildiği ancak gerek takip talebinde gerekse dava dilekçesinde davacının cari hesabı oluşturan faturaların ekli olmadığı gibi fatura bilgilerinin de yer almadığı, buna karşın davacı vekilince cevap dilekçesi sunulmadan önce 29/07/2018 tarihi delil dilekçesi ekinde bir kısım faturaların dosyaya sunulduğu ancak bu faturalar arasında da davalı tarafça kendilerine tebliğ edilmediği iddia edilen 30/09/2016 tarihli ve 769,50 TL bedelli, 26/01/2016 tarihli ve 1.061,91 TL bedelli, 27/01/2016 tarihli ve 5.649,36 TL bedelli, 17/10/2016 tarihli ve 482,22 TL bedelli faturaların bulunmadığı, dolayısıyla bahsi geçen bu dört adet faturanın davacının delilleri arasında bulunmadığı, bu dört adet faturanın davacı vekilince 13/03/2019 tarihinde bilirkişi raporuna itiraz dilekçesi ekinde dosyaya sunulduğu, davalı vekilince ise 28/03/2019 tarihinde bilirkişi raporuna itiraz dilekçesinde bahsi geçen ve toplam bedeli 7.962,99 TL olan bu dört adet faturanın kendilerine teslim edilmediğini ve davalı şirkete teslim edilip de bedeli ödenmemiş fatura bulunmadığını beyan ettiği, tüm bu beyanlardan anlaşıldığı üzere davalı tarafın bahsi geçen dört adet faturaya ilişkin ödeme iddiası olmadığı gibi aksine bu faturaların davalı tarafa teslim/tebliğ edilmediğinin iddia edildiği, bu nedenle bu dört adet fatura yönünden ispat yükünün yer değiştirmediği ve halen davacı üzerinde bulunduğu, davacının takiben dayanak yaptığı fatura bedelinin toplamının 18.438,45 TL olduğu ancak davacının ticari defterlerine göre davalının 147.949,67 TL ödemesinin bulunduğu ve bu ödeme 159.448,21 TL’ den düşüldüğünde 11.539,58 TL davacı alacağının bulunduğu, davacı tarafça nizalı dört adet konu faturaların davalıya teslim edildiği ispatlanamadığından dört adet fatura bedeli toplamı 7.962,99 TL tenzil edildiğinde davalı tarafın nizalı dört adet fatura dışında kalan diğer faturalar yönünden ödeme iddiasında bulunması ve bu iddiasını da ispatlayamaması karşısında 3.576,59 TL davacı alacağının bulunduğu, davalı takip borçlusunun bu miktar itibarıyla takibe itirazının haksız ve yersiz olduğu, ayrıca davadan sonra 08/02/2018 tarihinde yapılan 41,04 TL ödemenin icra müdürlüğünce infaz sırasında alınması gerektiği, davacının takip talebinde yasal faiz talep etmiş olması nedeniyle alacağa takip tarihinden itibaren yasal faiz(3095 sy. m. 2/1) uygulanması gerektiği, alacağın likit olması nedeni ile kabulle sonuçlanan kısım üzerinden davacı lehine icra inkar tazminatına hükmedilmesi şartlarının oluştuğu(İİK m. 67/2) sonuç ve vicdani kanaatine(Ay. m.138) varılarak davanın kısmen kabulüne karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.” gerekçeleri ile; ” 1-Davanın KISMEN KABULÜNE, KISMEN REDDİNE, 2-Davalı/takip borçlusunun, İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasına vaki itirazının 3.576,59 TL asıl alacak yönünden İPTALİNE, kabulüne karar verilen asıl alacağa takip tarihinden itibaren yasal faiz uygulanmasına, 3-Kabulüne karar verilen alacağın %20 ‘si olan 715,31 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 4-Reddedilen kısım yönünden davalı tarafın şartları oluşmayan haksız icra inkar tazminatı talebinin reddine, ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, taraf vekillerince istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle: Müvekkilinin davalıdan 11.539,58 TL alacaklı olduğunun bilirkişi raporları ile sabit olduğunu, zira dava konusu alacak miktarı ve faturaların ticari defterlerde kayıtlı olduğunu, ancak davalının sektörel muhasebe sistemi uygulaması nedeniyle faturaların davalı defterlerinde kayıtlı olup olmadığının tespit edilemediğini, ne var ki raporların hüküm kurmaya elverişli olmadığını, yeni bir bilirkişiden rapor alınması taleplerinin kabul edilmediğini, tüm faturalar e-fatura olup davalıya tebliğ edildiğini, GİB kayıtlarına bakıldığında bu durumun tespit edileceğini, davalının hiçbir faturaya yasal sürede itiraz etmediğini, Öte yandan davalı cevap dilekçesinde tüm borcun ödendiği iddiasında bulunmuş olup, ispat yükünün davalıda olduğunu belirterek hükmün kaldırılmasını ve davanın kabulünü istemiştir. Davalı vekili katılma yoluyla istinaf dilekçesinde özetle; Müvekkilinin borçlu olduğu yönünde kabul kararı verilen faturaların hangi faturalar olduğu, içeriği, müvekkili kayıtlarında olup olmadığı hususunda tespit ve değerlendirme yapılmadığını, davacının kendi kayıtlarında alacaklı görünmesinin müvekkilinin borçlu olduğu iddiasını kanıtlamadığını, müvekkili kayıtlarına göre davacının herhangi bir alacağının bulunmadığını, bilirkişi raporunda belirtilen faturalara yönelik olarak ise ayrıntılı beyanda bulunulduğunu, 15/11/2016 tarihli 41,04 TL bedelli faturanın davadan sonra tebliğ edilmiş olması nedeniyle bedelinin yargılama sırasında ödendiğini, bu faturaya ilişkin olarak müvekkilinin temerrüde düşmesinin söz konusu olmadığını, dolayısıyla bu ödemenin infazda dikkate alınmasına karar verilmesinin doğru olmadığını, Müvekkili aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilmesinin hatalı olduğunu, icra takibinden önce talep edilmesine rağmen davacının ödenmeyen faturaların bilgisini vermediğini, ödeme emri ekinde de faturaların tebliğ edilmediğini belirterek hükmün kaldırılmasını ve davanın reddi ile kötüniyet tazminatına hükmedilmesini istemiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, cari hesaptan doğan alacağın tahsili için başlatılan icra takibine vâki itirazın iptali istemine ilişkin olup, davalı, dava konusu faturaların tebliğ edilmediğini, ancak davacının UYAP üzerinden sunduğu faturaların bedellerinin müvekkilince muhtelif tarihlerde toplu olarak ödendiğini, davacıya ödenmemiş bir borçlarının bulunmadığını, ancak davacının sunduğu faturalardan 15/11/2016 tarihli … nolu 41,04 TL bedelli faturanın tebliğ edilmediğini ve bu faturadan dava ile haberdar olunduğunu savunmuş, mahkemece yukarıda açıklanan gerekçelerle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Dava konusu icra dosyası incelendiğinde, davacının 06/07/2017 tarihinde davalı hakkında “fatura alacağı” açıklaması ile 11.539,58 TL asıl alacak üzerinden başlatmış olduğu takibin, davalının yasal sürede borca itirazı ile durduğu, itiraz dilekçesinde, ödeme emrine dayanak faturalar veya başka bir belge eklenmediği için fatura üzerinden değerlendirme yapılamadığının, davacının kendilerinde fatura alacağı kaydı bulunmadığının, davacıya herhangi bir borcun bulunmadığının belirtildiği görülmüş, davalı borçluya ödeme emri tebliği belgesinde eklerin de tebliğ edildiğine dair bir ibareye rastlanılmamıştır. Bununla birlikte davacı vekilinin 29/01/2018 tarihli dilekçesi ekinde bir takım faturalar sunulmuş olup, davalı tarafça bu fatura bedellerinin 15/11/2016 tarihli …001646 nolu 41,04 TL bedelli fatura dışında ödendiği ileri sürülmüştür. Dava konusu icra takibinin dayanağı cari hesap ekstresi olduğu halde “fatura alacağı” açıklaması ile başlatılmış ve hesap ekstresinin tebliğ edilmemiş olması nedeniyle davalı tarafça dava konusu alacağın dayanağı olan faturalar bilinmediğinden açık bir beyanda bulunulmamış, sadece davacı vekilince 29/01/2018 tarihli dilekçe ekinde sunulan faturalara yönelik beyanda bulunulmuş, davacı tarafça yargılama sırasında cari hesap alacağının hangi faturalara dayalı olduğu hususu da açıklanmamıştır. Tarafların ticari defter ve kayıtlarının incelenmesi sonucu ödeme kayıtlarının örtüştüğü görülmüş, ancak davalının tüm hesaplarının fatura bazında torba hesaplarda tutulmuş olması nedeniyle tarafların defterlerinde kayıtlı faturaların karşılaştırması yapılamamış, tarafların kayıtları arasındaki farkın nedeni anlaşılamamış, dolayısıyla dava konusu cari hesap alacağının dayanakları da tespit edilememiştir. Öte yandan 20/02/2019 tarihli bilirkişi raporunda davacı cari hesabı ile davalı ödeme tablosu eşleştirildiğinde davalı ödemeleri içinde 2015 yılından gelen bakiyenin bulunduğunun tespit edildiğinin ve karşılığı bulunmadığı tespit edilen 18.438,45 TL bedelli faturaların ve içeriğinin davalıya teslim edildiğinin ispat edilmesi gerektiğinin belirtildiği görülmüş ise de, bu tespitin ne şekilde yapıldığı anlaşılamamış, kaldı ki 18.438,45 TL bedelli faturaların tutarlarının davacı cari hesap ektresinde alacağın tespit edildiği kısımdaki fatura tutarları ile de birebir örtüşmediği görülmüştür. Bu tespit üzerine davalı tarafça, 30/09/2016 tarihli … nolu 769,50 TL bedelli, 26/01/2016 tarihli … nolu 1.061,91 TL bedelli, 27/01/2016 tarihli … nolu 5.649,36 TL bedelli, 17/10/2016 tarihli … nolu 482,22 TL bedelli faturaların kendisine tebliğ edilmediği belirtilmiştir. İtiraz üzerine alınan 22/07/2019 tarihli raporda ise bu 4 faturanın yanı sıra 2015 yılından devreden 5.304,05 TL davacı alacak kaydının dayanağının da tespit ve ispat edilemediği belirtilmiştir. Gerçekten de gerek davacı kayıtlarındaki 2015 yılından devreden 5.304,05 TL bakiyenin dayanaklarının anlaşılamaması ve salt davacı cari hesabı ile davalı ödeme tablosunun eşleştirmesiyle bu bakiyenin ödenmiş olup olmadığının ve ayrıca cari hesap alacağının hangi faturalardan oluştuğunun tespit edilemeyecek olması, gerekse davalı kabulünde olmayan 4 adet toplam 7.962,99 TL bedelli e-faturanın tebliğ ve içeriğinin tesliminin ispatlanamamış olması karşısında, takip tutarının 11.539,58 TL olduğu da dikkate alındığında, davacının alacak iddiasını ispat edemediği kanaatine varılmıştır. O halde mahkemece açıklanan bu hususlar dikkate alınarak davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir. Öte yandan davalı icra takibinde haksız ise de kötüniyetli olduğu ispat edilemediğinden davalının kötüniyet tazminatı talebi haklı görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddi, davalı vekilinin katılma yoluyla istinaf başvurusunun kabulü ile HMK 353/1-b2 m. uyarınca hükmün kaldırılması ve davanın reddi yönünde yeniden hüküm kurulması gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Davalı vekilinin katılma yoluyla istinaf başvurusunun KABULÜ ile; İstanbul Anadolu 9. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 17/10/2019 tarih, 2017/1361 Esas – 2019/973 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-b2 maddesi gereğince KALDIRILMASINA ve dairemizce yeniden esas hakkında hüküm kurularak; Davanın REDDİNE, Davalının koşulları oluşmayan kötü niyet tazminatı isteminin reddine,
İLK DERECE MAHKEMESİ YÖNÜNDEN: 3-Dairemiz karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 80,70.TL karar harcının, davacı tarafından dava açılırken peşin olarak yatırılan 139,37 TL harç ve icra dosyasına peşin olarak yatırılıp bu davada mahsubu istenen 57,70 TL harç toplamı 197,07 TL harçtan mahsubu ile fazla alınan 116,37 TL harcın talep halinde davacıya iadesine, 4-Davacı tarafından sarf edilen yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, 5-Davalı tarafından sarf edilen 600,00.TL bilirkişi ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 6-Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden, dairemiz karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT gereğince hesaplanan 5.100,00.TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 7-Artan gider avansı varsa talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine,
İSTİNAF YÖNÜNDEN: 8-Harçlar Kanunu gereğince istinaf edenler tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harçlarının hazineye gelir kaydına, 9-Dairemiz karar tarihi itibariyle ve Harçlar Kanunu gereğince, istinaf kanun yoluna başvuran davacıdan alınması gereken 80,70 TL istinaf karar harcının, davacı tarafından yatırılan 135,98.TL harçtan mahsubu ile 55,28.TL fazla harcın talep halinde iadesine, 10-Davalı tarafından yatırılan istinaf karar harcının talep halinde davalıya iadesine, 11-Davalı tarafından sarf edilen 148,60.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 12-Dosyanın istinafa gidiş / dönüş gideri davacı gider avansından karşılandığından, giderin davacı üzerinde bırakılmasına, 13-Bakiye gider avansı varsa talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine, 14-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 16/06/2022 tarihinde HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.