Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/846 E. 2020/767 K. 09.07.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/846 Esas
KARAR NO : 2020/767 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEME : İSTANBUL ANADOLU 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİH : 16/01/2020
DOSYA NUMARASI : 2018/1446 Esas – 2020/2 Karar
DAVA: Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 09/07/2020
İlk Derece Mahkemesinde yapılan yargılama sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı dava dilekçesi ile; davalılardan … ile …’ın, davalı …’in ortak ve müşterek sevgilileri olduğunu, davalı … Ltd. Şti’nin İstanbul Barosu’na kayıtlı … sicil nolu avukat olmasının … Tİc Ltd. Şti’nin kasten batırılmakta olduğunu, şirketin 17/08/2005 tarihli 1 nolu davalı ile ortaklıklarına dayalı olması, 10 yılda 45 çalışana ulaşan kurumsal bir şirket olduğunu, insanlık ile tabir edilemeyecek şekilde uluslararası ihanetler ve kalleşliklerde olduğunu, söz konusu portföylerinin oluşması adına ilgili şirkette şahsı ve tüm aile efradının bütün birikimlerinin ticari olarak çalıştıkları bankalar nezdinde periyodik olarak gayri menkul ipotekleri olarak verilmek suretiyle şirketlerinin kuruluşundan itibaren şirketinde büyük bir özveri ile çalışan tüm çalışanlarının hak ve hukuklarının davalı … ile … tarafından kasten yok edilerek emeklerinin elinden alınması karşısında kamu düzenine el atıldığını, ilgili şirket ortağı tarafından kasten batırılmasında neticeleri ile tüııı zararların şahsı ve tüm aile efradının üzerinde bırakılmış olduğunu, zararlar kapsamlarının telafisizlikleri ile kasten batırılmaları sonrasında şahsı ve tüm aile efradının yaşam haklarının ve yaşam sevinçlerinin kasten ellerinden alındığını, sosyal statüsünün, onur ve itibarının katledildiğini, 31/12/2014 tarihi itibari ile geçimini yapamaz duruma geldiğini, 78 yaşındaki annesi … evlat acısı yaşatmamak, çocuklarına da baba acılan yaşatmamak adına direnmeye ve ayakta durmaya çalıştığını, 31/12/2014 tarihinden itibaren İstanbul Kapalı ve Açık Cezaevinde yaşadığını, kasten batırılmanın gerçekleşmesinde davalı …’in figüran kadın oyuncu olduğunu, davalı … A.Ş. ile davalı … Tic AŞ’nin Türkiye’nin önde gelen öncü şirketlerinden olduğunu, davanın hukuki karşılıkları neticelerinde davalı olmak durumunda kaldıklarını, ilgi marka ile ilgili olarak süreç içerisinde davalı … AŞ ile davalı … Tic AŞ’nin yetkilileri ile de görüşmüşlüğünün ve tanışıklığının olduğunu, bu davalılara yönelik davanın yargılama safahatlerinde % 100 ispat hukukuna dayalı teşvik olunacağı üzere asla kendilerine yönelik bir kasıt veya sair kirli bir plan ve düşünce ile hareket etmediğini, kendilerine saygısının olduğunu, onların da kendisine ve tüm haklarına saygılı olmalarını beklekte olduğunu belirterek, davanın tümü ile kabulü ile; 1-1 nolu davalı ve 2 nolu davalı şirketten müşterek ve müteselsilen 500.000.TL maddi tazminatın, 2-1.000.000.TL manevi tazminat talebinin,1 nolu davalı ve 2,3,4 ve 5 nolu davalı şirketlerden müşterek ve müteselsilen portföy değer hesabının belirlenmesi ile takdir edilecek manevi tazminatın, 3-6 nolu davalıdan işbu davaya ilişkin olarak 100.000.TL manevi tazminatın, 4-7 nolu davalıdan işbu davaya ilişkin olarak 100.000.TL maddi tazminatın, 150.000.TL manevi tazminatın, 5-Portföy tazminat hakkı bedelinin bu aşamada 250.000.TL (fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla) ile belirsiz alacak olarak HMK mad.107’ye göre belirlenmesi ile 1,2,3,4 ve 5 nolu davalılardan müştereken ve müteselsilen takdir kılınacak bedelin, 6-Geçici ödeme – ön ödeme bedelinin, takdir kılınacak şekilde aylık ve muntazam düzenli ödemeler şekli ile 40.000.TL veya dava kesinleşme sürecine kadar peşin ödeme olarak 480.000.TL bedelin, davalılardan alınarak tarafına ödenmesine, faizlerinin şirketinin kasten batırılma tarihî olan 31/12/2014 tarihi itibari ile en yüksek oranda takdir kılınacak şekilde hesaplanmasına karar verilmesini talep etmiştir.Davalılar …, … Tic Ltd, … vekili cevap dilekçesi ile, davacının dilekçesinde ifadelerinde yer alan beyanlarının gerçek dışı, çarpıtma ve yalan yanlıştan ibaret olduğunu, müvekkilleri ve şahsının İstanbul Avrupa yakasında ikamet ettiklerini, davaya yetkili mahkemelerin İstanbul Mahkemeleri olduğunu, dava dilekçesinde belirtilen bahse konu hususların başka davalarda da şahsına ve …’e yönelik birçok davada dava konusu edildiğini, davacının aktif husumetinin bulunmadığım, davacının taleplerini somutlaştırmadığını, müvekkili … 2005 yılında kurduğu …Tic Ltd Şti’nin % 90 hissesi ile kurucu ortağı olduğunu, davacının daha sonra müvekkilini kandırarak, dolandırarak bedelsiz aldığı % 81 hisse ile % 91 hisseye sahip olduğunu, MBR markasının Türkiye Genel Distribütörü 01/01/2008 tarihinde imzalanan sözleşme gereğince müvekkilinin Alman şirketi … şirketi olduğunu, “… 19 08301 Bad Schîema adresine bağlı mahkemelerin yetkili kılındığını, anılan sözleşmede Hukuk Muhakemeleri Kanunu !14/a-b-c-ç hükümleri gereği Türkiye Mahkemelerinin yargı yetkisinin bulunmadığını, müvekkili …’in 20 yılı aşkın zamandır kozmetik sektöründe ticaret ile iştigal eden bir işadamı olduğunu, 2005 yılında yürürlükte olan eski Türk Ticaret Kanunu hükümleri gereğince limited şirketlerde iki kurucu ortak şartı bulunmakta olduğunu, davacının, müvekkilinin Almanya’dan 20 yılı aşan dostuğu ve o tarihlerde her konuda güveni bulunduğu bir kimse olduğundan zorunlu ikinci ortak seçildiğini, davacının kozmetik sektöründe hiçbir tecrübesinin olmadığını, davacının … Tİc Ltd Şti’nin kuruluş aşamasında henüz hapisten yeni çıkmış olduğunu, hiçbir bedel yatırmadan şirketin % 10 hissesine sahip olduğunu, hiçbir maddi katkısının olmadığını, müvekkilinin Almanya’da bulunduğu 2009 yılı Mayıs ayı 2010 yılı Eylül ayı dönemlerinde davacının yine cezaevine girmiş olduğunu, müvekkili …’in çok genç yaşlardan itibaren kozmetik sektöründe yer almış olduğunu, başarıları nedeniyle yöneticilik seviyesinde çalışmalarına devam ettiğini, müvekkili …’in talebi üzerine … kurulması aşamasında kendisine gönüllü olarak yardımı dışında bir ilgisinin bulunmadığını, davacının maddi ve manevi tazminat taleplerinin somutlaştırılmamış olmasının yanı sıra kusur, zarar, haksız fiil ve illiyet bağının kendisinin ve müvekkilleri yönünden oluşmadığından davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.Davalı … A.Ş. vekili cevap dilekçesi ile, davacının açmış olduğu davanın ticaret mahkemesinde görülmesi gerektiğini, davacının dava dilekçesinde belirttiği üzere ortağı olduğu … Tic Ltd Şti adına portföy tazminatı ve müşteri portföyüne dayanan manevi tazminat talepli açtığı davanın davacının dava takip yetkisi yokluğundan esase girilmeksizin, davanın belirsiz alacak davası olup Hukuk Muhakemeleri kanunu uyarınca belirsiz alacak davasının şartları oluşmadığından davanın esasına girilmeksizin, davacı ve müvekkili şirket arasında yazılı veya sözlü acentelik, tek satıcılık, distribütörlük vb hiçbir sözleşme akdedilmemiş olup, dava konusu olan sözde portföy tazminatı alacağının müvekkili şirket olmadığını, davacının manevi tazminat talebinin, şartlarının oluşmadığını, portföy tazminatı ve manevi tazminat istemine ilişkin geçici ödeme talebinin, söz konusu talebinin Türk Borçlar Kanununda istisnai olarak haksız fiiller için öngörülmesi sebebiyle reddi gerektiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.Davalı … vekili cevap dilekçesi ile, davanın esasına girilmeden müvekkili bakımından tefrik edilerek reddine karar verilmesini, portföy tazminatı yönünden görevli mahkemenin Ticaret Mahkemeleri olduğunu, aynı davaya ilişkin İstanbul Anadolu 6. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/78 Esas sayılı dosyasının mevcut olduğunu, derdestlik nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiğini, davacının müvekkili şirket ile ticari İlişkisini kanıtlar hiçbir delil sunmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı …Tic AŞ vekili cevap dilekçesi, davanın açılması sırasında davacı tarafından hiçbir harç yatırılmadığının görüldüğünü, 2.100.000,00 TL portföy tazminatı talep eden ve bir ticari davanın tarafı olan davacının adli müzaheretten yararlanmasının düşünülmeyeceğini, portföytazminatı ve buna bağlı olarak maddi ve manevi tazminat talepli davanın Asliye Ticaret Mahkemelerinde görülmesi gerektiğini, dava dilekçesinde iddia edilen her bir vakıanın hangi delillerle İspat edileceğinin açıkça yazılmış olması gerektiğini, davacının tüm taleplerinin zamanaşımına uğramış olduğunu, husumet itirazlarının olduğunu, müvekkili şirketin davacının da kabulünde olduğu üzere dava dilekçesinde anlatılan olayların dışında olup davacıyla arasında herhangi yazılı veya sözlü bir anlaşmanın bulunmadığım, davanın sırf bu nedenle müvekkili şirket açısından husumet nedeniyle reddinin gerektiğini, davacının dava ehliyetinin olmadığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ:İlk derece Mahkemesi 16/01/2020 tarih ve 2018/1446 Esas – 2020/2 Karar sayılı kararında;”…Dava hukuki niteliği itibariyle Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan) davasıdır. Mahkememizde görülmekte olan davanın 25/09/2019 tarihli duruşmada davacıya nisbi harcı tamamlaması için ihtaratlı kesin süre verildiği, 16/10/2019 tarihli celsede nisbi harcın tamamlanmadığı anlaşılmakla Harçlar Kanunun 30. Maddesi uyarınca dosyanın 02/10/2019 tarihinde işlemden kaldırıldığı görülmüştür. HMK. m. 150’de dava dosyasının işlemden kaldırıldığı tarihten itibaren 3 ay içinde yenilenmemesi halinde mahkemece re’sen davanın açılmamış sayılmasına karar verileceği düzenlenmiştir. Dava dosyasının işlemden kaldırıldığı 02/10/2019 tarihinden itibaren 3 aylık süre içinde yenilenmediği anlaşılmakla davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur…. ” gerekçeleri ile; ”Davanın H.M.K. 150.Madde hükmü gereğince davanın AÇILMAMIŞ SAYILMASINA,” karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle;İlk derece mahkemesi adli yardım talebi hakkında verilen red kararının yerinde olmadığını, İlk derece mahkemesi davaya konu zararı müvekkilinin talep ettiği değer üzerinden tespit edip ona göre eksik harcı hesaplattırdığını, akabinde davacı müvekkilinden eksik kalan harcı tamamlaması için süre vermiş ve bu süre zarfında harç yatırılmadığı için de en nihayetinde dosyanın açılmamış sayılmasına karar verdiğini, oysa ki davacı müvekkili maddi sıkıntı içinde olduğunu, yerel mahkemenin belirlemiş olduğu ücreti yatırmasının düşünülemez olduğunu, çünkü davacı müvekkilinin, şirketinin eski ortağı tarafından batırıldığını ve bununla ilgili hem cezai hem de hukuki yönden yüzden fazla dava ile cebeleştiğini, aynı şekilde kendi geçimini zar zor sağladığı gibi aile fertlerine de bakmak zorunda kaldığını, yerel mahkeme kararının kanuna ve hukuka aykırı olduğunu, çünkü davacı müvekkilinin eksik kalan harcı içinde bulunduğu şartlar itibariyle yatırmasının mümkün olmadığınıi, bu yüzden adli yardım talibinin ekte sunacakları belgelere dayalı olarak kabul edilmesinin kaçınılmaz bir hal aldığını, (Ek-1: Kartal İlçesi Kaymakamlık Sosyal Yard. Day. Vakfı’nın Muhtaçlık belgesi örneği , Ek-2: Kartal İlçesi Çavuşoğlu Mahallesi Muhtarlığı Muhtaçlık belgesi örneği)Yerel mahkemece verilen karar sonucu, davacı müvekkilinin hak kaybına uğradığını, Davacı müvekkilinin yargılamayı yürütecek ve kendisine ikmal edilen harcı yatıracak güce ve maddiyata sahip olmadığını, bununla ilgili gerekli kurumlardan belgelerin aldırıldığını, bütün bunlara rağmen davacı müvekkilinin adli yardım talebi, hukuki dayanaktan yoksun bir şekilde yerel mahkemece red edildiğini, bu yüzden verilen bu karar hem müvekkilinin acılarını iki katına çıkardığı gibi hem de hak kaybına neden olduğunu,AİHS’nin 6. maddesinde “adil yargılanma” başlığı altında adil ve aleni yargılanma, bilgilendirme, savunma, vekil tutma ve adaletin yararı gerektiriyorsa ücretsiz hukuki yardım alma, sorguya çekme veya çektirme, çevirmen yardımından yararlanma gibi hakların düzenlendiğini, bir mahkemeye veya yargı yerine başvurma hakkına getirilen kısıtlamanın meşru amaç izlememesi veya kullanılan araç ile gerçekleştirilmek istenen meşru amaç arasında makul bir orantılılık ilişkisi bulunmamasının sözleşmenin 6 (1). fıkrasıyla bağdaşmayacağının kabul edildiğini, yani, harç ve diğer giderlerin ödettirilmek istenilmesi, AİHS’nin 6 (1). fıkrasındaki adil yargılanma hakkının ihlali niteliğinde olduğu kabul edildiğini, (YARGITAY 15. Hukuk Dairesi 2013/6713 E. 2014/6595 K.)İleri sürerek, istinaf başvurusunun kabulü ile öncelikle, müvekkilinin “adli yardım talebinin” kabulüne, İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 16.01.2020 tarihli “adli yardım talebinin” reddine dair ara kararın kaldırılmasına ve müvekkilinin “adli yardım talebinin” kabulüne, akabinde, İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 16.01.2020 tarih 2018/1446 Esas 2020/2 Karar sayılı “davanın açılmamış sayılmasına dair” kararının kaldırılarak, bu sefer davanın yeniden ve esastan incelenmesi ve davanın tümü ile kabulünü içeren yeni bir karar verilmesini, istinaf giderleri ve vekalet ücretinin karşı yanlar üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır.Dava, maddi ve manevi tazminat davasıdır.Mahkemece, dosyanın 02/10/2019 tarihi itibariyle işlemden kaldırılmasına, 3 aylık süre içinde yenilenmediği anlaşılmakla, H.M.K. 150.Madde hükmü gereğince davanın açılmamış sayılmasına, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davacı vekilinin ilk derece mahkemesinin verdiği adli yardım talebinin reddi ve itiraz üzerine itiraz mahkemesince verilen itirazın reddi kararının ve bunun sonucunda mahkemece verilen kararın yerinde olmadığına yönelik istinaf sebebi incelendiğinde, 6100 sayılı HMK 336.maddesine göre adli yardım, asıl talep veya işin karara bağlanacağı mahkemeden; icra ve iflas takiplerinde ise takibin yapılacağı yerdeki icra mahkemesinden istenebilir. Kanun yollarına başvuru sırasında adli yardım talebi ise Bölge Adliye Mahkemesine veya Yargıtay’a yapılır. Aynı Kanun’un adli yardım talebinin incelenmesi başlıklı 337. maddesinde Mahkemenin, adli yardım talebi hakkında duruşma yapmaksızın karar verebileceği, talep hâlinde incelemenin duruşmalı yapılacağı, adli yardım taleplerinin reddine ilişkin mahkeme kararlarında ret sebebinin açıkça belirtileceği, bu karara karşı 1 haftalık sürede itiraz yasa yoluna gidilebileceği, kararı veren mahkemeye dilekçe vermek suretiyle itiraz edilebileceği, kararına itiraz edilen mahkemenin, itirazı incelemesi için dosyayı o yerde adli yardım talebi yapılan hukuk mahkemesinin birden fazla dairesinin bulunması hâlinde, numara olarak kendisini izleyen daireye, son numaralı daire için birinci daireye, o yerde adli yardım talebi yapılan hukuk mahkemesinin tek dairesi bulunması hâlinde ise aynı işlere bakmakla görevli en yakın mahkemeye göndereceği, itiraz incelemesi neticesinde verilen kararın kesin olacağı düzenlenmiştir. Somut olayda, mahkemece 25/01/2019 tarihli ara kararıyla davacının koşulları oluşmayan adli yardım talebinin reddine karar verildiği görülmüştür.Adli yardım talebinin reddi kararına karşı davacı tarafından itiraz kanun yoluna baş vurulduğu, adli yardım talebinin reddine ilişkin itirazın İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesince değerlendirildiği ve 09/04/2019 tarih, 2019/317 D.İş sayılı kararı ile; HMK’nin 337/2. Maddesi uyarınca davacının İst. Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/1446 esas sayılı dosyası üzerinden 25/01/2019 tarihli ara kararı ile “davacının adli yardım talebinin reddine” karşı yaptığı itirazın reddine HMK’nin 337(2). Maddesi uyarınca kesin olarak karar verildiği anlaşılmıştır.Mahkemece, 16/10/2019 tarihli duruşmanın ara kararı ile; Nispi harca tabi davada harcın tamamlanmadığı anlaşılmakla Harçlar Kanunu 30 maddesi uyarınca 02/10/2019 tarihi itibariyle dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verildiği ve aradan üç aydan fazla zaman geçtiği halde yenilenmediği gerekçesiyle HMK’nın 150/1. madde hükmü gereğince davanın açılmamış sayılmasına karar verildiği görülmüştür.6100 Sayılı HMK. Nın 337/2 Maddesinde;”2) (Değişik fıkra: 11/04/2013-6459 S.K./23. md) Adli yardım talebinin reddine ilişkin kararlara karşı, tebliğinden itibaren bir hafta içinde kararı veren mahkemeye dilekçe vermek suretiyle itiraz edilebilir. Kararına itiraz edilen mahkeme, itirazı incelemesi için dosyayı o yerde adli yardım talebi yapılan hukuk mahkemesinin birden fazla dairesinin bulunması hâlinde, numara olarak kendisini izleyen daireye, son numaralı daire için birinci daireye, o yerde adli yardım talebi yapılan hukuk mahkemesinin tek dairesi bulunması hâlinde ise aynı işlere bakmakla görevli en yakın mahkemeye gönderir. İtiraz incelemesi neticesinde verilen karar kesindir,” hükmü düzenlenmiştir.Adli yardım talebinin reddine ilişkin karara itiraz edilmesi üzerine itiraz incelemesi neticesinde verilen karar HMK. 337/2 Maddesi uyarınca kesin karar olup istinaf aşamasında incelenemeyeceğinden bu kapsamda ilk derece mahkemesinin kurduğu hüküm ve gerekçesinde yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden davacı vekilinin istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir.Sonuç itibariyle, dosya kapsamı, mahkemenin kabul ve gerekçesi ve istinaf sebepleri gözetildiğinde; mahkeme kararı usul ve yasaya uygun bulunduğundan, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesine gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 148,60.TL istinaf başvuru harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 54,40.TL istinaf karar harcı istinaf eden tarafından peşin olarak yatırıldığından, yeniden harç alınmasına yer olmadığına, yatırılan harcın hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361/1.maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’ da temyiz yolu açık olmak üzere 09/07/2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.