Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/839 E. 2022/920 K. 09.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/839 Esas
KARAR NO: 2022/920 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 14/11/2019
NUMARASI: 2014/468 Esas 2019/1016 Karar
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Haksız Rekabetten Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 09/06/2022
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, davalılardan …’ın müvekkili şirkette 2007 ile 2012 tarihleri arasında Genel Müdür olarak çalıştığını ve kendi arzusu ile 05/12/2012 tarihinde istifa ettiğini, 31/03/2013 tarihinde ise şirketten fiilen ayrıldığını, diğer davalılar … ile …’nin ortak ve yöneticisi oldukları davalı …’nin müvekkili şirket ile aynı alanda faaliyet gösteren rakip bir şirket olduğunu, diğer davalılar …, …, …, … ve …’ın ise müvekkili şirkette satış temsilcisi olarak çalıştıklarını, davalı şirket ortakları … ve …’nin öncelikle davalı …’ı arayarak ve ona gizli ortaklık teklif ederek müvekkili şirketin iş sırlarını ele geçirdiklerini, davalıların da müvekkilinin bu ticari bilgilerini kullanarak müvekkilinin müşterisi olan birçok diş hekimine kendi ürünlerinin pazarlama ve satışını gerçekleştirdiklerini, davalı … ‘ın, diğer davalı …Ş’nin distribütörlüğünü yaptığı rakip şirket … ürünlerinin tanıtım ve satış stratejisi toplantılarına katıldığı, bu amaçla 2012 yılının Aralık ayinin ilk haftasında Antalya’da. 16 Ocak 2013 tarihinde de Zürih’te bulunduğu tespit edildiğini, davalı genel müdür …’ın rakip şirketin Antalya toplantısına henüz müvekkili şirketten istifa etmeden önce katıldığını ve o tarihle halen Müvekkil şirkette çalışmakta bulunan satış temsilcileri davalılar …, …, …, … ve …’ı da birlikte götürdüğünü, davalı şirketin müvekkili bünyesinde çalışan başarılı satış temsilcilerini de ayartarak, çeşitli vaatlerle transfer etmiş ve ellerindeki müşteri profilini ve iş bilgilerini elde ettiğini, davalılardan … ve …’in davalı genel müdür …’ın tek taraflı tasarrufu ile müvekkişi müvekkili işyerinden diğer yöneticelere haber vermeksizin çıkarttığını ve hemen akabinde davalı şirkette işe başladıklarını, davalı …’ın müvekkilinin onayını almadan işten eleman çıkarmasının mümkün olmadığını, davalılar …, … ve …’nun ise kendi istekleri ile nedensiz olarak işten ayrıldıklarını bu 3 çalışanın ihbar süresi beklenmeksizin işten ayrılmalarına yine davalı genel müdür …’ tarafından müsade edildiğini, davalı şirkete transfer olan Davalılar …, …, … ve …’ın müvekkili şirkette çalışırken edindikleri müşteri bilgilerini, ürün bilgilerini satış ve pazarlama stratejilerini ve her türlü iş sırlarını ifşa ederek yeni işverenleri davalı şirket için kullandırlarını, bu davalıların halen müvekkili şirkette çalışırlarken müşteriler ile geliştirdikleri iyi ilişkilerden istifade ederek bu müşterileri davalı şirkete yönlendirdiklerini, davalı şirket ve ortakları davalılar … ve … ile gizli ortaklık yaptıkları davalı …’ın müvekkillirinin eski çalışanı satış temsilcilerinden elde ettikleri iş ürünlerinden istifade ererek karşı strateji ve satış teknikleri uygulayarak müşteriler ile geliştirilen iyi ilişkilerden yararlanarak müvekkilinin müşterilerini ele geçişmeye başladıklarını, ayrıca davalı şirketin ortakları … ve …’nin müvekkilden 5 satış elamanı birden transfer etmesinin bile müvekkili satış kapasitesini bir anda düşürdüğünü, davalıların müştereken gerçekleştirdikleri haksız rekabet teşkil eden iş ve eylemler sonucu uğratılan zararın tespiti, tahkikatın tamamlanması ve özellikle davalı …’ nin müvekkilinden temin ettiği müşterilere yapılan satış miktarının tespitinin akabinde yapılacak bilirkişi incelemesi ile saptanabileceğini, müvekkilinin uğradığı maddi zararın yanı sıra davalıların iş ve eylemleri nedeniyle manevi açıdan da zarar gördüğünü, davalı …’ın belirttikleri iş ve eylemleri ile çalıştığı şirketin menfaatlerine aykırı hareket ettiğini davranışları yüzünden müvekkilinin zarara uğradığının açık olduğunu, ancak uğranılan zararın ve 5 yıllık süreçte yaşanacak kar kaybının bu aşamada tespitinin mümkün olmadığını, davalılardan … ile …, …, … …, … ve …’nun müvekkili bünyesinde hizmet akdi ile çalıştıkları sürede yükümlülüklerine uygun davranmadıklarını ve müvekkili şirkedin zararına yol açtıklarını, davalı …’ın iş akdi devam ederken ve iş akdinin sona ermesinden sonra iki yıllık bir süre boyunca müvekkilinin ürinleri ile rekabet halindeki hiçbir ürünün doğrudan yada dolaylı olarak satış ve dağıtımında yer almacağını taahhüt ettiğini, sadakat ve sır saklama yükümlülüğüne aykırı davrandığını, iş bu davalıların müvekkilinin uğradığı tüm zararın tazmininden müştereken ve müteselsilen sorumlu olduklarını beyan ederek davalılar tarafından yapılan haksız rekabetin tespitine ve menine, haksız rekabetin sonucu olan maddi durumun Türkiye’nin en yüksek trajlı iki gazetesinde yayınlanmasına, davalıların haksız rekabet teşkil eden fiillerinden dolayı müvekkilinin uğradığı zararın tespitine ve şimdilik 10.000.TL. maddi tazminatın davalılardan müşterek ve müteselsilen tazminine, uğranılan 500.000.TL.’ lik manevi zararın davalılardan müştereken ve müteselsilen tazminine, tahsilde tekerrür etmemek üzere davalı … ile …’ın hizmet sözleşmesine aykırılık teşkil eden fiillerinden dolayı müvekkilinin uğradığı zararın tespiti ile anılan davalılardan müşterek ve müteselsilen tazminine, tespit edilen tutarlara haksız fiil tarihinden itibaren en yüksek ticari temerrüt faizinin işletilmesine karar verilerek yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalılara yükletilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı …, …, …, … ve … vekili cevap dilekçesi ile, müvekkillerinden …’ın 15/11/2012 tarihinde, …’ın ise 01/12/2012 tarihinde fesih ihbarında bulunulduğunu ve ihbar önellerini kullandıklarını, …’ın ise işine son verildiğini, … ‘nun ise 28/12/2012 tarihinde işten ayrılacağını yazılı olarak bildirerek ihbar önelini kullandığını ve akabinde gazete ilanı ile eleman arayan davalı şirket ile görüşerek ve zaten bu davalı şirket bünyesinde çalışan arkadaşlarının da desteği ile bu işyerinde çalışmaya başladığını, böylece … ve …’ın 10/01/2013 tarihinden itibaren, … ve …’in 11/01/2013 tarihinden itibaren ve …’nun ise 12/03/2013 tarihinden itibaren davalı şirket bünyesinde çalışmaya başladıklarını, müvekkillerinin davacı firmada çalışmaya başlamadan öncesinde de aynı alanda çalıştıklarını ve bu pazar içinde yer alarak kişisel beceri ve ilişkileri ile kendi müşteri portföylerini oluşturduklarını, çalışanların elde ettikleri mesleki bilgi ve beceriler ile tecrübelerini kullanmalarının haksız rekabet teşkil etmeyeceğini, müvekkillerinin her birinin ayrı ayrı olmak üzere bahsettikleri özellikleri sayesinde davacıya oldukça fazla müşteri kazandırdığını, ancak davacıdan ayrılmalarından sonra davacıdan müşteri çalma yada benzeri bir eylemin söz konusu olmadığını, müşterilerin zaten müvekkillerinin devamlı müşterisi olan ve aralarında güven ilişkisi olan doktorlar olduğunu, müşteri bilgilerinin yeni işveren için kullanma yahut ifşa etme yada müşterileri ele geçirme diye bir durumun söz konusu olmadığını, bu sektörü hiç bilmeyen bir kişinin dahi internetten yapacağı araştırma ile öğrenilebilecek bilgilerin ticari sır olmadığını, dava konusu her iki ürünün de internet üzerinden tanıtımının yapıldığını hatta davacının internet üzerinden ürünün reklamını yaptığının görüldüğünü, davacının iddia ettiği gibi bir mesleki sır veya ürün bilgisinin ifşa edilmesinin söz konusu olmadığını, uzun yıllar davacı firmada çalışmış elemanlar olarak davacı firmanın ürünlerini kötülemek müvekkillerinin şuan yaptıkları ve satacakları ürün için kötü bir intiba yaratacağından böyle bir eylemin içine girmediklerini, teknik anlamda zaten bilgilere vakıf ve ve belirtildiği üzere internet üzerinden katalog ve üretim bilgilerine sahip olabilecek hekim müşterileri yanıltmak yahut kandırmanın söz konusu olmayacağını, müvekkillerinin şu an pazarlamada oldukları ve tüm hekimlerce zaten tercih edilen … Marka ürün davacının ürününden daha yüksek fiyatla satıldığını, … markalı ürünün müşteriler tarafından tercih edildiğinin herkes tarafından bilindiğini, … ürünlerinin davacı satıyor olsaydı davacının ürünleri daha çok tercih edilecek ve davacı böyle bir dava açmaya niyetlenmeyecğini, açıkça anlaşılacağı üzere davacının davalı şirketin …’in tartışılmaz desteği ile sektördeki çıkışından rahatsız olduğundan dolayı bu davayı açtığını, davacının işten çıkartmış olduğu, ki şu ana kadar davalılar dışında 10 dan fazla kişinin de çıkartıldığı bilindiğini, diğer başka elemanları da hatta grup halinde başka firmalarda çalışmaya başladığı halde aynı sebeple davacının hedef alarak davalıları seçtiğini beyan ederek davanın reddine karar verilerek yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacı üzerine bırakılmasını talep etmiştir. Davalı … vekili cevap dilekçesi ile, müvekkilinin davacı şirkette 5,5 yıl boyunca her şeyden sorumlu tek imza yetkilisi olarak çalıştığını, müvekkilinin istifasının ardından 31/03/2013 tarihine kadar istifadan sonra neredeyse 4 ay daha davacı şirkette çalıştığını, müvekkilinin çalışırken de ayrıldıktan sonra da davacı şirket ile herhangi bir hakız rekabet oluşturacak bir eylemde bulunmadığını, davacı şirketin herhangi bir ticari iş sırrını da kimseyle paylaşmadığını, müvekkilinin davacı şirketin prosedürleri gereği ayrılırken bilgisayarını, çalıştığı döneme ait biriktirdiği tüm bilgi ve belgeleri ajandalarını şirkette bıraktığını, şirketin herhangi bir belgesinin dijital ortamda yada basılı olarak kopyasını almadığını, davacı tarafın ticari sır olarak nitelendirdiği müşteri bilgileri, implan ürünleri satın alan diş hekimlerinin merkezlerinin sağlık kuruluşlarının bilgileri olduğunu ki bu bilgilerin kamuya açık, herkes tarafından bilgisayar başında bile öğrenilebilecek bilgiler olduğunu, implan sektöründeki müşteri bilgisi herkes tarafından uzlaşılabilecek ve elde edilebilecek bir bilgi olduğunu, müvekkilinin davacı şrketten ayrıldıktan sonra implan sektöründe değil onun yan sektörü olarak adlandırılabilecek yardımcı malzeme … ürünleri sektöründe çalışmaya başladığını, davacı şirket ile bırakın haksız rekabeti rekabet edeceği bir alanda dahi çalışmadığını, müşteri bilgisinin iş sırrı olmasının mümkün olmadığını, implan sektöründe ürünün Türkiye’ye giriş fiyatı haricinde satış fiyatı, vadesi, promosyonu satış sonrası hizmet bilgilerinin gizli bilgi veya iş sırrı olmadığını, diğer davalı … AŞ’nin hali hazırda … firmasının Türkiye distribütörü olduğunu, bu firma ve ortaklarının müşteri portföyleri olan mesleki tecrübeleri ile bu sektörde kazandıkları deneyimleri ile belli bir pazar payına sahip bilinen bir firma olduğunu, … A.Ş. ve ortakları nede diğer satış temsilcisi beş davalı ile planlama yaparak davacı şirkete karşı haksız rekabet oluşturulacak herhangi bir eylemde bulunulmadığını, müvekkilinin fiilen ayrıldığı 31/03/2013 tarihine kadar tüm bilgilerini müşteri portföyünü satış politikalarını yeni gelen genel müdür ile 1 ay çalışarak aktardığını, müvekkilinin imzaladığı 2007 ve 2012 tarihli hizmet sözleşmesindeki tüm yükümlülüklerine şirket politikalarına çalıştığı süre boyunca uyduğunu, istifasından sonra ise davacı şirketle rekabet yasağına uymaya devam ettiğini beyan ederek davanın reddine karar verilerek yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacı üzerine bırakılmasını talep etmiştir. Davalı … vekili cevap dilekçesi ile, davacının yanlış yönlendirme yapmayı amaçladığını, müvekkilinin ve ortaklarının piyasada tanınmış kişiler olduklarını, iddiaların fiilen ve hukuken geçerliliğinin bulunmadığını, davalılardan …’ın müvekkili şirket arasında davacı tarafın iddia ettiği gibi açık yada gizli bir ortaklığının bulunmadığını, gizli bilgilerin hiçbir şekilde ifşasının söz konusu olmadığını, davacının hangi iş sırlarının nasıl açıklandığı konusunda herhangi bir somut iddia ve delil ortaya koymadığını, iddia edildiği gibi davalılardan … ile müvekkili şirket orkaklarının hiçbir surette müvekkili şirketin ürünlerinin pazarlanması için davacının müşterilerine ziyarete gitmediklerini ürünleri kötüleyici beyanlarda bulunmadıklarını, davacının satış fiyatlarının ve tekniklerinin öğrenilmesinin gerçek dışı olduğunu, müvekilinin böyle bir bilgiye ihtiyacının olmadığını, implant piyasasında fiyat gibi teklif unsurlarının gizli bilgi olabilmesinin mümkün olmadığını ve müvekkilinin ürünlerinin davacının Türkiye’de satmış olduğu benzer ürünlerin fiyatlarından daha yüksek fiyatlara satıldığını belirterek davanın reddine karar verilerek yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacı üzerine bırakılmasını talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 14/11/2019 tarih ve 2014/468 Esas – 2019/1016 Karar sayılı kararında; “…Dosya kapsamına toplanan deliller ve düzenlenen Bilirkişi raporu ile tespit edildiği üzere; Davacı taraf, kendi müşterilerinin davalı şirket tarafından kendi tarafına geçirildiğini iddia etmesine rağmen buna ilişkin müşteri hesap detaylarını kanıtlar delil ibraz etmediği görülmüştür. Davacı taraf; davalı şirket ve sorumlularının geçmişte Türkiye temsilciliklerini yaptıkları atm firmaya ait (…) diş implantı ve ürünlerine ait gizli ve ticari sır özelliği taşıyan bilgileri aynı iş kolunda faaliyet gösteren yeni firmalarına taşıdığı ve bu şekilde haksız kazanç elde ettiği ve sözleşmeyi ihlal ettiğini iddia etmektedir. Bilirkişi Raporu ile tespit edildiği üzere, Davacı şirketin Diş implantlarmı da kapsayan genel diş hekimliğinin tüm alanlarında iş yaparken davalı şirket yanlızca diş implantı alanında faaliyet göstermektedir. Taraf şirketlerin Sektöründe farklı özellikleri ile ayrıştığı, davalıların çalışmakta olduğu yeni şirketin eskiden çalıştıkları davacı şirketten daha yüksek fiyatlı ve özellikle tam dişsizlik için tasarlanmış uygulama bileşikler olduğu, iki firmadaki ürünlerin tamamının tek alıcısının diş hekimleri olduğu gerçeğinden yola çıkarak kesin bir özel bilgi ve ticari sır transferinin mevcut delillerle kanıtlanamadığı görülmüştür. Davacı tarafın Haksız Rekabet hükümlerden kaynaklanan hakları kullanabilmesi için; davalının, işçilerini ayartarak kendi bünyesine aldığını, bu İşçilerin müşterilerini ve ticari sırlarını davalıya aktarmak suretiyle haksız rekabet hükümlerine aykırı davrandıklarını ve bunun sonucunda da bir zararının oluştuğunu ispat etmesi gerekmektedir. Davacı taraf dava konusu işçiler aracılığıyla hangi müşterilerinin davalıya geçmiş olduğu ve bu müşterilerden dolayı ne kadarlık bir zararının oluştuğu kanıtlayamamıştır. Davacının diğer bir iddiası da, davalının, taraflar arasındaki sözleşmenin rekabet yasağı hükmüne aykırı davrandığı dolayısıyla da cezai şart tazminatı ödemesi gerektiği yönündedir. Davacının zararının oluştuğunun tespit edilememesi tam aksine cirosunda artış olması nedeniyle, tazminat talep etme koşullarının oluşmadığı yönünde Mahkememizce kesin kanaat hasıl olmakla davacı tarafın taleplerinin ve davasının reddi yönünde …”gerekçesi ile, Davacı tarafın taleplerinin ve davasının REDDİNE, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, Kararın tek dayanağı olan bilirkişi raporunun usule aykırı olduğunu, Bu denli geniş kapsamlı bir dosyanın, tüm hukuki işleyiş ve teamüllere aykırı olarak, sadece bir tane ve çok tartışmalı bir bilirkişi raporuna dayanılarak sonuçlandırıldığını, Bilirkişinin inceleme usulü mahkemenin yerinde inceleme kararına aykırı ve tamamen keyfi olup mahkemenin yetkisinin gaspı olduğunu, yerel mahkemenin bu durumu yok saydığını, Bilirkişi heyetinin hukuka aykırı raporundan daha vahiminin yerel mahkemenin bu rapora ve tüm itirazlara rağmen davayı alelacele karara bağlaması olduğunu, halbuki hakkaniyetli bir yerel mahkemeden beklenenin rapora itirazlarının bilirkişilerce tek tek yanıtlanmasına imkan verecek yeni bir bilirkişi incelemesine karar vermek ve bu kapsamda bir dosyayı alelade ve usulsüz bir bilirkişi incelemesine kurban etmemek olduğunu, zira yerinde inceleme yapılarak ve bilirkişinin gerek gördüğü tüm belgelere erişiminin sağlanarak düzenlenecek olan yeni bilirkişi raporunda iddialarının haklılığını tespit edileceğini, Şirket defterlerinin yerinde incelenmesi gerektiğinin Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 20/12/2017 T. 2016/13758 E. 2017/8100 K.sayılı ilamı ile sabit olduğunu, Bilirkişinin hukuki değerlendirme yaparak hakim yerine geçtiğini, bu durumun HMK 266 ve 273.maddelerine aykırı olduğunu, Hukuk aykırı olarak tanzim edilen rapor ile aynı gerekçeleri barındıran mahkeme kararının kaldırılması ve tazminat tutarının tespitini içerir yeni bir bilirkişi incelemesi yapıldıktan sonra yahut tazminat tutarı tespit edildikten sonra davanın kabulünün gerektiğini, Haksız rekabet fiilinin tüm davalıların işbirliği ile işlendiğini, İşten çıkarlar, işe alımlar, toplantılar vb sayesinde haksız rekabet fiiline zemin oluşturulduğunu, 6 nolu davalı …’ın müvekkili şirkette çalıştığı dönemde, işbu davanın konusunu oluşturan haksız rekabet ortamının zeminini hazırladığı ve günü geldiğinde başta 7 nolu davalı … şirketi olmak üzere tüm davalıların işbirliği ile planını uygulamaya koyduğunu, Bu hususların dosyada yer alan delillerle sabit olduğunu ve fakat tüm somut delillere rağmen, haksız fiilin dayanağını oluşturan bu eylemlerin bilirkişilerce incelenmediğini yerel mahkemece yok sayıldığını, Davalıların, yine ortak hareket ederek, davacı müvekkilinin ticari sırlarını / müşteri bilgilerini ele geçirip ticaret hayatında kullandığını, bu hususun dosyadaki delillerle ispatlanmış olmasına rağmen mahkemece görmezden gelindiğini, Yani bu bilgilerin özel ve gizli bilgi olduğu dosyada mübrez sektör bilirkişisi görüşüyle ve davalıların kendi tanıklarının ifadeleriyle dahi sabit olduğunu, Gerçek kişi davalıların, işçi ve genel müdür sıfatlarından kaynaklı yükümlülüklerini ihlal ve haklarını kötüye kullanmak suretiyle TBK ve TTK’yı ihlal ettiğini, Sadakat ve özel borcu ile sır saklama yükümlülüğünün TBK 396.maddesinde düzenlendiğini, … A.Ş. ortakları … ile eski eşi davalı … ile birlikte müvekkilinin müşterilerine müvekkilinin ürün ve hizmetlerinin kötülendiğini, müvekkili şirketin Türk pazarında uzun süre işlerini sürdüremeyeceğini iddia ettiklerini, bu hususların …’ın rakip firmanın ürünlerini tanıttığı tanık …’nın beyanları ile sabit olduğu ve fakat bu ifade de mahkemece yol sayıldığını, Bu fiilin TTK mad.55’in a bendinin 1 numaralı alt bendine aykırılık teşkil ettiğini, … A.Ş.’nin müvekkilinin biri genel müdür ve beşi satış temsilcisi olmak üzere altı çalışanını ayartması ve bu kişiler üzerinden müvekkilinin ticari sırlarını elde etmesinin TTK mad. 55.’in b bendinde yer alan 2 ve 3 numaralı alt bendinde ve d bendinde düzenlenen filleri teşkil ettiğinden haksız rekabet oluştuğunun tespitine karar verilmesi gerektiğini, İşbu dava ile neredeyse aynı olan Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2016/8539 E ve 2018/1329 K. numaralı dosyasında Yargıtay haksız rekabetin tespitine karar verdiğini ve davacı lehine tazminata hükmedildiğini, Haksız rekabet fiilinin varlığının zararın varlığından bağımsız olduğunu ve fakat her halükarda bu vakada zarar da haksız rekabet de olduğunu, Sonuç olarak her ne kadar haksız rekabetin tespiti için müvekkilinin zarara uğraması şart değilse de, işbu dava dosyasındaki tüm deliller ile sabit olduğu üzere müvekkilinin zarara uğradığı ve davalıların haksız kazanç elde ettiğini, diğer taraftan cironun artması tek başına yeterli kriter olmayıp, cironun çok daha artmasının beklendiği pazardaki payı daha fazla olacak bir şirketin zararının ölçülmesi olsa olsa metodu ile saptanamayacağı, ancak delillerin eksik ve hatalı incelenmesi, maddi vakanın mahkemece hatalı yorumlanması sonucu, kanuna aykırı bir hüküm tesis edildiğini, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile, davalılar lehine hükmedilen vekalet ücreti ve yargılama giderinin icrasının durdurulmasına, ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, davalılar tarafından yapılan haksız rekabetin tespiti, haksız rekabetin önlenmesi ve gazetede ilanı, haksız rekabetten kaynaklı maddi ve manevi zararın tazmini ve tahsilde tekerrür etmemek üzere davalılardan … ile …’ın hizmet sözleşmesine aykırılık teşkil eden fiillerinden dolayı davacının uğradığı zararın tespiti ile anılan davalılardan müştereken ve müteselsilen tazmini istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın reddine, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekil tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Mahkemece yapılan yargılama sırasında taraf tanıkları dinlenilmiş ve 31/05/2017 tarihli ara karar ile dosyanın hukukçu, mali müşavir ve Oral İmplantoloji uzmanından oluşan heyete dosyanın tevdii ile davalıların organize hareket ederek ve davacının ticari sırlarını kullanarak haksız rekabete sebebiyet verip vermedikleri ve haksız rekabet var ise oluşan zararın tespiti ile miktarı hususlarında rapor hazırlamalarının istenilmesine, Mali Müşavir bilirkişiye davacı ve davalı şirket defterlerini incelemek üzere HMk 278/4 maddesi gereği yerinde inceleme yetkisi verilmesine karar verilmiştir. Mahkemece alınan bilirkişi heyet raporunda, davacı şirketin 2011-2012-2013 yılı ticari defterleri inceleme için talep edilmiş, davacı şirketin 2011 yılı envanter, 2012 yılı envanter, 2013 yılı yevmiye,kebir ve envanter defterlerini incelemeye ibraz etmediğinden incelenemediği belirtilerek, teknik inceleme bölümünde, ibraz edilen iki firmadaki ürünlerin tamamının tek alıcısının diş hekimleri olduğu gerçeğinden yola çıkarak kesin bir özel bilgi ve ticari sır transferinin kanıtı ancak müşteri pörtföy, isim ve ciro bilgilerinin birebir karşılaştırılması, diğer bir deyişle iki şirketin ortak müşterilerinin geçmiş ve mevcut durumdaki satın alma davranışlarının gizli bilgi oluşturabilecek kısımları mali inceleme ve tarih temelli karşılaştırma ile ortaya konabileceği belirtilmiştir. Davacı vekili bilirkişi raporuna yönelik verdiği itirazlarını içerir beyan dilekçesinde, davacı ve davalı şirket ticari defterleri üzerinde yerinde inceleme yaparak işbu dilekçelerinde belirtilen hususlarda ek rapor hazırlamasına, davacı şirketin Eski Genel Müdürü Davalı …’ın TTK 369 ve 553.maddeye aykırılık teşkil eden eylemleri nedeniyle davacının uğradığı zararın tesbiti hususunda mali müşavirce inceleme yapılması talep edilmiştir. Mahkemece, 14/11/2019 tarihli duruşma ara kararı ile, dosyanın mevcut haliyle karar vermeye elverişli olduğu göz önünde bulundurularak, davacı tarafın ek rapor düzenlenmesi yönündeki talebinin reddine karar verilmiştir. Mali Müşavir bilirkişi tarafından taraf ticari defterlerinin mahkemenin vermiş olduğu yetki uyarınca HMK. 278/4 Maddesi uyarınca yerinde incelenerek ve taraf ticari defterleri incelenip mukayese edilmek suretiyle iddia ve savunmaların değerlendirilerek varılacak sonuca göre bilirkişilerce rapor tanzim edilmesi gerekirken mali müşavir bilirkişi tarafından davacı tarafça 2011 yılı envanter, 2012 yılı envanter, 2013 yılı yevmiye,kebir ve envanter defterlerini incelemeye ibraz etmediğinden bahisle eksik inceleme ile düzenlenen raporun denetime elverişli ve hüküm kurmaya yeterli olmadığı anlaşılmıştır. Bu durumda Mahkemece yapılacak iş, tarafların ticari defter ve kayıtlarının bilirkişiler marifetiyle inceletilmek ve önceki bilirkişi raporuna karşı davacı vekili tarafından verilen beyan dilekçesindeki itirazlarda değerlendirilmek suretiyle taraf şirketlerin müşteri pörtföy, isim ve ciro bilgilerinin birebir karşılaştırılması yapılıp mukayese edilmek suretiyle iddia ve savunmaların değerlendirilerek varılacak sonuca göre bilirkişilerden denetime elverişli rapor alınarak ve dosya kapsamında dinlenen tanık ifaleleri de değerlendirilerek varılacak sonuca göre davacının her bir talebi yönünden ayrı ayrı değerlendirme yapılıp karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile karar verilmesi doğru görülmemiştir.HMK.nın (Değişik:22/07/2020-7251/35md.)353/1-a6 maddesinde; “Mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış veya değerlendirilmemiş olması ya da talebin önemli bir kısmı hakkında karar verilmemiş olması.” hali, kararın kaldırılarak, dosyanın mahkemesine iadesi sebepleri arasında gösterilmiştir. Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a.6 maddesi uyarınca kaldırılmasına, dosyanın davanın yeniden görülmesi için mahkemesine iadesine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak, aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun KABULÜ ile; İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 14/11/2019 tarih ve 2014/468 Esas 2019/1016 Karar sayılı kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, dosyanın mahkemesine İADESİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-İstinaf eden tarafından yatırılan istinaf karar harcının talep halinde iadesine, 4-İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesince yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 5-Artan gider avansı olması halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 09/06/2022 tarihinde HMK’nın 362/1-g maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.