Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/838 E. 2022/941 K. 09.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/838 Esas
KARAR NO: 2022/941 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2019/550 Esas – 2019/1140 Karar
TARİH: 03/12/2019
DAVA: Menfi Tespit (Kambiyo Senedinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 09/06/2022
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacılar vekili, dava dışı … Bankası A.Ş. tarafından müvekkili …Ltd. Şti. aleyhine İstanbul …İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyası üzerinden başlatılan icra takibinin 1 yıl içinde işlem yapılmaması nedeniyle işlemden kaldırıldığını ve temlik alan davacının 09/01/2014 tarihli talebi ile dosyanın yenilenmesine karar verildiğini, ancak İİK 78.m. hükmüne aykırı olarak müvekkiline yenileme emri gönderilmediği gibi yenileme harcının da yatırılmadığını, alacaklı tarafın haksız ve hukuka aykırı talebi ile müvekkili araçlarının kaydına haciz konulmasına, menkul haczi ile muhafaza işlemi yapılmasına karar verildiğini, bu kapsamda 08/04/2014 tarihinde hacze gidildiğini ve dosya içeriğinden haberdar olmayan müvekkillerine hile yoluyla borçlu oldukları iddiasıyla ve malların muhafaza edileceği baskısı ile 1 adet çek ve borcun tasfiyesi konusunda 08/04/2014 tarihli protokol ve ekindeki 12 adet senedin imzalatıldığını, ayrıca 1.000,00 TL ödeme alındığını, daha sonra bu senetler İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyasında takibe konu edilmiş ise de yenilenen İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyasında haciz kararlarının hukuka aykırı olduğunun icra müdürlüğünce tespit edildiğini, peşin harç alınmasına ve yenileme emrinin borçlulara gönderilmesine karar verildiğini, ayrıca söz konusu dosyada yapılan bu işlemlerin dayanağı olan 07/04/2014 tarihli müdürlük kararlarının geçersizliğine, hacizlerin fekkine karar verildiğini, dolayısıyla söz konusu takipte usuli işlemler tamamlanmadığı gibi çekin de zamanaşımına uğradığını, ayrıca taraflar arasında temel ilişki de bulunmadığını, davalının bunu bilmesi nedeniyle hile yoluyla söz konusu senetleri imzalattırdığını, ayrıca İstanbul …İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyası borcunun tasfiyesi için de yine haciz baskısı altında var olmayan bir alacağa yönelik 07/05/2014 tarihli protokol ve toplam 36.100,00 TL bedelli 6 adet senet düzenlendiğini ileri sürerek müvekkillerinin davalıya borçlu olmadıklarının tespitine, İstanbul …İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı icra takibinin ve takibe konu 12 adet senedin iptali ile senetlerin iadesine, 07/05/2014 tarihli 36.100,00 TL bedelli 6 adet senedin iptaline ve iadesine, icra tehdidi altında ödenen 1.000,00 TL’nin ödeme tarihinden itibaren işleyecek ticari faiziyle davalıdan istirdatına, davalı aleyhine %20 kötüniyet tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, alacağın icra takibinden sonraki bir tarihte zamanaşımına uğraması halinde İİK 71/2 m. uyarınca borçluya icra mahkemesinden icranın geri bırakılmasını istemek yetkisinin tanındığını, dolayısıyla borçlunun menfi tespit davasına göre çok daha elverişli olan bu yola başvurmadan önce menfi tespit davası açmakta hukuki yararının bulunmadığını, ancak icra mahkemesi, borçlunun zamanaşımı iddiasını kabul etmeyerek takibin devamına karar vermişse, borçlunun zamanaşımı nedeniyle menfi tespit davası açabileceğini, davacılar, 18/02/2009 keşide tarihli çekin zamanaşımına uğraması sebebiyle 08/04/2014 ve 07/05/2014 tarihlerinde müvekkil şirkete teslim edilen bonoların var olmayan bir borç için düzenlendiğini ileri sürmekte ise de anılan iddiaların yerinde olmadığını, zamanaşımı ile borcun sona ermeyeceğini, zamanaşımı dolduktan sonra borcun ikrarının, esasen dolmuş zamanaşımı kesilemeyeceğinden, irade beyanıyla zamanaşımı def’ini ileri sürmekten feragat sayılacağını, dolayısıyla davacıların zamanaşımı def’inden feragat ettiğinin ve 08/04/2014 tarihli hacizde düzenlenip müvekkil şirkete teslim edilen senetlerin geçerli bir borcun ifası için verildiğinin kabulü gerektiğini, davacıların hile iddiasının da gerçeği yansıtmadığını, davacıların davalının “haciz ve muhafaza yapılacağı” ifadesiyle aldatıldıklarını ifade etmekte olduklarını, oysa 08/04/2014 tarihli hacizde takip borçluları ile alacaklı müvekkil arasındaki uzlaşmaya varılamasaydı, takip borçluları aleyhine haciz ve muhafaza işleminin uygulanacağının açık olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 03/12/2019 tarih ve 2019/550 Esas 2019/1140 Karar sayılı Kararı ile; “…dava konusu olan senetlerin haciz işlemi esnasında ve kesinleştiğine inanılan borcun ifasına yönelik olarak davalı tarafa verildiklerinden, takibe konu çekler zamanaşımına uğramış olup zamanaşımı sebebiyle yazılı delil başlangıcı sayıldıklarından ve temel ilişkiden kaynaklanan alacağın varlığı davalı alacaklı tarafından geçerli delillerle ispatlanamadığından, 1.000,00 TL lik ödemenin ve verilen senetlerin dayanaksız olduğu kanaatine varıldığından davacının davasında haklı olduğu anlaşılmış olup davanın kabulüne karar verilmiş ve davalı tarafın kötüniyetli olduğu kanaatiyle % 20 oranında tazminata hükmolunmuştur.” gerekçeleri ile; ” 1-Davanın kabulü ile, davacıların davalı tarafa borçlu olmadığının tespitine, İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyasına konu olan 12 Adet senedin iptali ile icra takibinin davacılar yönünden iptaline, -07/05/2014 düzenleme tarihli toplam 36.100,00 TL tutarında olan 6 adet senedin iptaline, davacılardan icra dosyası kapsamında tahsil edilmiş olan 1.000,00 TL’nin ödeme tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalı taraftan alınarak davacıya verilmesine, 2-Alacağın %20’si olan 13.420,00 TL tazminatın davalıdan alınarak davacılara verilmesine, ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle: Davacıların davayı açmakta hukuki yararı olmadığını, zira İİK:m.71/2 gereğince icranın geriye bırakılmasını isteyebileceklerini, Zamanaşımının alacağı ortadan kaldırmadığını, zamanaşımına uğrayan bir alacak için yapılan ödemelerin geçerli olduğunu, 1 değil, 2 kez protokol imzalayan ve ödeme amacıyla senetler veren davacıların tüm iddiaları yersizken, mahkemece hukuki bir konu olmasına rağmen mali müşavir bilirkişiye dosya verilerek rapor alındığını, sonrasında bilirkişi incelemesi yapılmasını gerektiren teknik bir durum söz konusu değilken dosyanın bilirkişiye verildiğini, bilirkişinin de olayın özünden tamamen uzaklaşarak, tamamen haksız ve yanlış bir tespitle yola çıkarak rapor düzenlediğini ve mahkemece hatalı karar oluşturularak davanın kabulü ile %20 tazminata hükmedildiğini, Bilirkişi raporuna itirazlarının dikkate alınmadığını, bilirkişi raporunun birçok yerinde hatalı olarak ” kesinleştiğine inanılan borcun ifasına yönelik ” ibaresinin kullanıldığını, zira olayda zaten kesinleşen bir borcun bulunduğunu, ihtilaf konusunun dosya işlemden kalktıktan sonra , yenileme emri gönderilmeden işlemlere devam edilip edilemeyeceği ve hacizlerin sıhhati gibi gösterilmeye çalışılmakta olduğunu, takip konusu çek işlem zamanaşımına uğramış olsa bile çeke bağlı alacağın ortadan kalkmadığını, zamanaşımı itirazının sadece işlem yapmayı engellemekte olduğunu, YHGK E.2012/9-1924 K.2013/882 T. 26.06.2013 kararında bunun ifade edildiğini, alacak baki olduğuna göre, borçlunun borcu için alacaklı ile anlaşarak protokol yapması ve borcun tasfiyesi amacıyla senetleri vermesinde hukuka aykırı bir durum bulunmadığını, Protokoller arasında 1 aylık süre olduğunu ve ilk protokolü imzalayan, kısmi ödeme yapan, senetler veren borçluların , zamanaşımı vb. itirazlarından zımmen vazgeçtiklerinin kabul edilmesi gerektiğini, bilirkişinin bu hususu tamamen gözardı ettiğini, protokolü imzalayanların ticaret şirketi olduklarını, şirket yetkilisi/tacir sıfatlı kişiler olduklarını, yaptıkları her işlemde basiretli tacir gibi hareket etme yükümlülüklerinin olduğunu dikkate almadığını, Sanki ortada bir borç yok, olmayan bir borç yaratılmış ve davacılar müvekkil tarafından kandırıldığı ellerinden senetler alınmış gibi rapor düzenlenmiş olduğunu, protokollerde borcun kabul edilmekte olduğunu, Zamanaşımı dolduktan sonra borcun ikrarının, iradi beyanla zamanaşımı defini ileri sürmekten feragat sayılmakta olduğunu, YHGK 23.02.2000 gün ve 2000/15-71 E.2000/116 K. nın da bu yönde olduğunu, ayrıca borç ikrarından sonra zamanaşımı definde bulunmanın çelişkili davranış yasağına da aykırı olduğunu, Alacaklının İİK.m.72/4 ‘de ifade edilen tazminata hükmedilmesi için ana koşul takibin haksız ve kötüniyetli olması olduğunu, müvekkilinin kötüniyetinden söz edilemeyeceğini, Yerleşik Yargıtay Kararları ve Borçlar Kn.nun 78/2 maddesi ışığında davanın reddi gerektiğini belirterek hükmün kaldırılmasını ve davanın reddini istemiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, hile ve İİK 72.m. uyarınca haciz tehditi altında düzenlenen senetler nedeniyle borçlu olunmadığının tespiti ve ödenen tutarın istirdatı istemine ilişkin olup, mahkemece yukarıda açıklanan gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmiştir. Davacılar, davacı … hakkında 1 adet çeke dayalı olarak başlatılan icra takibi sırasında usulüne uygun dosya yenileme işlemi yapılmadan haciz yapıldığını ve haciz sırasında hile ile ve haciz baskısı altında borç tasfiye protokolü ile 12 adet senet imzalatılıp 1.000,00 TL tahsil edildiğini, ancak daha sonra haciz işleminin geçersizliğine karar verildiğini, ancak 12 adet senedin ayrı bir icra takibine konu edildiğini ve söz konusu icra dosyasında da haciz baskısı altında borç tasfiye protokolü ve 6 adet senet imzalatıldığını, dolayısıyla ilk takipte usuli işlemlerin tamamlanmamış olması ve çekin de zamanaşımına uğramış olması nedeniyle senetler nedeniyle borçlu olmadığını ileri sürmüş; davalı ise, davacının zamanaşımı nedeniyle icranın geri bırakılmasını talep etme hakkı varken bu davayı açmakta hukuki yararının bulunmadığını, ayrıca zamanaşımı ile borcun sona ermeyeceğini, zamanaşımına uğramış bir borcun ikrarının zamanaşımı definden feragat edildiği anlamına geldiğini savunmuştur. İstanbul …İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı icra dosyası incelendiğinde, 04/05/2009 tarihinde dava dışı … Bankası tarafından davacı … ile dava dışı şirketler aleyhine 15.000,00 TL asıl alacak olmak üzere toplam 16.604,37 TL üzerinden başlatılan kambiyo takibi olduğu, takibe konu çekin keşidecisi dava dışı …Ltd. Şti., lehtarı davacı ..Ltd. Şti. olan 18/02/2009 tarihli 15.000,00 TL bedelli arka sayfasında sırasıyla lehtarın, dava dışı ..Ltd. Şti.’nin ve … Bankasının ciroları olan, süresinde ibraz edilen ancak ödemeden men talimatı nedeniyle işlem yapılamayan çek olduğu, ödeme emrinin davacıya 07/05/2009 tarihinde tebliğ edildiği, daha sonra davacının 12/09/2013 tarihli alacak temlik sözleşmesi ekli 09/01/2014 tarihli dilekçesi ile yenileme talebinde bulunduğu, bu tarihe kadar başka bir işleme veya talebe rastlanılmadığı, yenilenen 2014/480 Esas üzerinden 10/01/2014 tarihinde yenileme emri düzenlendiği, alacaklı vekilinin 07/04/2014 tarihinde haciz talebinde bulunduğu ve müdürlükçe kabul edildiği, 08/04/2014 tarihli haciz tutanağına rastlanılmadığı, takibe konu borcun tasfiyesi için davacı ile davalılar … ve … Ltd Şti. arasında düzenlenen 08/04/2014 tarihli Borç Tasfiye Protokolünde, borçlularca dosya borcunun protokol tarihi itibariyle 30.000,00 TL olarak kabul edilerek protokolde belirtilen şekilde 12 adet toplam 30.000,00 TL bedelli (ilki 01/05/2014 vade tarihli olmak üzere)senet vermek suretiyle ödeneceği, senet bedellerinden birinin vadesinde ödenmemesi halinde diğerlerinin de muaccel hale geleceği, senetlerin vadesinde ödenmesi halinde icra takibine konu borç nedeniyle ibra edilmiş sayılacakları hususlarının düzenlendiği, daha sonra Müdürlüğün 09/04/2014 tarihli kararı ile, yenileme harcı alınmadığı ve borçlulara yenileme emri gönderilmediği halde alacaklının haciz talebinin iş yoğunluğu nedeniyle kabul edildiği belirtilerek peşin harç alınarak yenileme emri gönderilmesine, 07/04/2014 tarihli müdürlük kararının geçersizliğine, hacizlerin fekkine karar verildiği görülmüştür. İstanbul …İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyası incelendiğinde, 05/05/2014 tarihinde davacı tarafından protokole konu 12 adet senede dayalı olarak davacılar … ve … hakkında 30.463,72 TL üzerinden başlatılan kambiyo takibi olduğu, 07/05/2014 tarihli haciz tutanağının mevcut olduğu, aynı tarihli davacı ile davalılar arasında yapılan Borç Tasfiye Protokolünde, borçluların bu dosyaya konu borcu kabul ettikleri bu dosya borcunun toplam 36.100,00 TL bedelli senetlerle ödeneceği, bu protokolün borçluların hür iradeleri ile imzalandığı, senetlerden birinin ödenmemesi halinde diğerlerinin muaccel hale geleceği, tarafların borçla ve icra dosyasıyla ilgili olarak dava haklarından feragat ettikleri , alacaklı tarafın takiple ilgili olarak alacağının kalmadığı, bedellerinin ödenmesi halinde borçluların ibra edilmiş sayılacakları hususlarının belirtildiği,, senetlerde davacılar … ve …’nın keşideci, diğerlerinin aval veren, davacının lehtar olduğu, davalı taraf 07/05/2014 tarihli protokole istinaden alınan senetlerin ödendiğine ve …’ya iade edildiğine dair … imzalı 09/05/2014 tarihli yazı sunduğu görülmüştür. İİK 72/1 m. uyarınca borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tespit davası açabilir. Aynı Yasanın 71/2 m. uyarınca borçlu, takibin kesinleşmesinden sonraki devrede borcun zamanaşımına uğradığını ileri sürerek icra mahkemesinden icranın geri bırakılmasını isteyebilir. Anılan maddeler ve İİK 33/a m. uyarınca borcunun zamanaşımına uğradığını düşünen borçlunun öncelikle İİK 71/2 m. uyarınca icranın geri bırakılmasını istemesi gerektiği düşünülebilir ise de, somut olayda davacının zamanaşımına yönelik iddiası yanında farklı iddialarının da olduğu dikkate alındığında, doğrudan İİK 72. uyarınca menfi tespit davası açmakta hukuki yararının bulunduğu kabul edilmiştir. Öte yandan 6098 sayılı TBK 78.m. “(1)Borçlanmadığı edimi kendi isteğiyle yerine getiren kimse, bunu ancak, kendisini borçlu sanarak yerine getirdiğini ispat ederse geri isteyebilir. (2) Zamanaşımına uğramış bir borcun ifasından veya ahlaki bir ödevin yerine getirilmiş olmasından kaynaklanan zenginleşmeler geri istenemez. (3)Borç olmadığı hâlde ödenmiş olan edimin geri istenmesine ilişkin diğer kanun hükümleri saklıdır.” şeklinde düzenlenmiş olup, maddenin 3.fıkrası uyarınca somut olayda TBK 78/2.m. hükmü değil, TBK 78/3 m. atfıyla İİK 72. m. hükmü dikkate alınacaktır(Kılıçoğlu, Ahmet.M., Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 25.Bası, s.660) İstanbul …İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı icra dosyasında 04/05/2009 tarihinde başlatılan takipte 09/01/2014 tarihine kadar herhangi bir işlem yapılmamış olması nedeniyle takibe konu 18/02/2009 tarihli çekin TTK 726.m. uyarınca borç tasfiye protokolleri düzenlenmeden önce zamanaşımına uğradığı açıktır. Bu durumda davalının ancak temel ilişkiye dayanarak kendisinden önce gelen dava dışı ciranta … firmasına veya sebepsiz zenginleşmeye dayanarak dava dışı keşideci … Reklam firmasına başvurması mümkün ise de, davacı borçlu …’dan talep hakkı kalmamıştır. Ne var ki davacı taraf, tarafların kabulünde olan 08/04/2014 tarihli haciz üzerine aynı tarihte düzenlenen borç tasfiye protokolünde zamanaşımına uğramış çeke dayalı icra dosyası borcunu açıkça kabul ederek verdiği 12 adet senetle ödeme taahhüdünde bulunmuş olup, daha sonra bu protokolün düzenlenmesine zemin hazırlayan haciz işleminin geçersizliğine karar verilmiş olması söz konusu borç ikrarını ortadan kaldırmayacağı gibi, davalının zamanaşımına uğramış çeke dayalı haciz talebinin, hile ile işlem yapma iradesinde olduğu şeklinde değerlendirilmesi de mümkün görülmemiştir. Kaldı ki davacı taraf haciz işleminin geçersizliğini öğrendiği halde bu senetlere dayalı olarak başlatılan diğer icra takibi sırasında düzenlenen 07/05/2014 tarihli protokolde de borç ikrarını sürdürmüştür. Öte yandan yukarıda da açıklandığı üzere takibe konu çek zamanaşımına uğramış ise de, davacı taraf çeke ve daha sonra 12 adet senede dayalı borcu ikrar etmiştir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 04/11/2015 tarih 2013/22-2202 E., 2015/2362 K. sayılı kararında da “Zamanaşımı süresinin dolmasından sonra alacaklıya yöneltilen borç ikrarının, zamanaşımı definden zımni (örtülü) feragat anlamına geldiği, öğretideki baskın görüşlerle ve yargı inançlarıyla da doğrulanmaktadır ( Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 19/11/1963 T. 5924-6419 sayılı kararında da aynı hususlar vurgulanmıştır. Dahası, zamanaşımı süresinin dolmasından sonra alacaklıya karşı bir borç ikrarında bulunan borçlunun, bu borç ikrarına dayanılarak açılan davada zamanaşımı defini ileri sürmesi, çelişkili davranış yasağını oluşturur. Bu durum Medeni Kanunun 2 nci maddesine aykırı olup hukuken korunamaz (HGK’nun 23.02.2000 gün ve 2000/15-71 E, 2000/116 K )…” şeklinde açıklandığı üzere davacı taraf borcu ikrar ile zımni olarak zamanaşımı definden feragat etmiştir. Dolayısıyla davacının zamanaşımı nedenine dayalı menfi tespit ve istirdat istemleri de haklı görülmemiştir. Bununla birlikte 07/05/2014 tarihli ikinci borç tasfiye protokolünde, bu protokol uyarınca verilen 6 adet senedin, 08/04/2014 tarihli protokol kapsamında verilen 12 adet senedin ödenmemesi nedeniyle verildiği anlaşılmakta olup, 07/05/2014 tarihli protokolde borcun bu şekilde yenilenmiş olduğuna dair bir ifade yer almamakla birlikte, İstanbul …İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı takibine ancak tahsilde tekerrür etmeme koşuluyla devam edilebileceği kabul edilmelidir. Dosya kapsamında icra takibine yönelik verilen ihtiyati tedbir kararına rastlanılmadığından, İİK 72/4 m. uyarınca davacı taraf aleyhine tazminat koşullarının oluşmadığı kabul edilmiştir. Mahkemenin kabulüne göre ise, davalının kötüniyeti ispat edilememişken İİK 72/5 m. uyarınca kötüniyet tazminatına hükmedilmesi doğru görülmediği gibi, tüm senetlerin icra takibine konu edilmediği dikkate alınmadan tazminat tutarının belirlenmesi de hatalıdır. O halde mahkemece açıklanan hususlar dikkate alınarak davanın reddi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK 353/1-b2 m. uyarınca hükmün kaldırılması ve davanın reddi yönünde yeniden hüküm kurulması gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davalının istinaf başvurusunun KABULÜ ile; İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 03/12/2019 tarih ve 2019/550 Esas 2019/1140 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-b2 maddesi gereğince KALDIRILMASINA ve dairemizce yeniden esas hakkında hüküm kurularak; 1-Davanın REDDİNE, Şartları oluşmadığından İİK 72/4 m. uyarınca davacı aleyhine tazminat takdirine yer olmadığına,
İLK DERECE MAHKEMESİ YÖNÜNDEN: 2-Alınması gereken 80,70.TL karar ve ilam harcının, peşin alınan 633,60.TL harçtan mahsubu ile bakiye 552,90.TL’nin talep halinde davacıya iadesine, 3-Davacı tarafından sarf edilen yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 4-Davalı tarafından sarf edilen 96,35.TL posta giderinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine, 5-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden dairemiz karar tarihindeki Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap ve takdir olunan 9.523,00.TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 6-Artan gider avansı varsa talep halinde yatıran tarafa iadesine,
İSTİNAF YÖNÜNDEN: 7-İstinaf eden tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 8-İstinaf eden tarafından yatırılan istinaf karar harcının talep halinde yatıran tarafa iadesine, 9-Davalı tarafından istinaf aşamasında sarf edilen 148,60.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile 66,00.TL dosyanın istinafa gidiş dönüş gideri olmak üzere toplam: 214,60.TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 10-Bakiye gider avansı varsa talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine, 11-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 09/06/2022 tarihinde HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.