Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/832 E. 2022/940 K. 09.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/832 Esas
KARAR NO: 2022/940 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2018/161 Esas – 2019/721 Karar
TARİH: 30/09/2019
DAVA: İtirazın İptali (Bayilik Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 09/06/2022
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili, davalının müvekkili ile akdetmiş olduğu 16/10/2012 tarihli İstasyonlu Bayilik Sözleşmesi uyarınca bayilikten kaynaklanan borçlarını ödemekte gecikmeye ve dahi ödememeye başladığını, müvekkilince ihtar edilmesine rağmen ödeme yükümlülüğünü yerine getirmediğini, bakiye 7.654,14 TL alacağın tahsili için başlatılan icra takibinin davalının haksız itirazı ile durduğunu, sözleşmenin 24. maddesi gereğince taraflar arasında vuku bulacak tüm ihtilaflarda münhasıran müvekkilinin evrak, bordro, rapor, defter vesair kayıtlarının muteber olacağını, bu kayıt ve evraka hiçbir sebep ve suretle itiraz edilemeyeceğini, bu defter ve kayıtların geçerli ve münhasıran kesin delil olacağını ve bu hükmün HMK 193. maddesindeki yazılı delil sözleşmesi niteliğinde olduğunu ileri sürerek itirazın iptali ile takibin devamına, icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı, davacının icra takibinde borcunu dayandırdığı temel ilişkiye ilişkin herhangi bir somut delil ileri süremediğini, davacı tarafça delil olarak dayanılan sözleşmeden dolayı davacı şirkete herhangi bir borcunun kalmadığını, sözleşmenin 2014 yılında sona erdiğini ve o tarihten bugüne tarafına herhangi bir bakiye borç ihtarında bulunulmadığını, bu davanın açılmasından sonra şirket yetkilileri ile yapmış olduğu görüşmelerde de şirket bordrolarının incelediğinin ve kendisine ait bir borç kaydının olmadığının tarafına bildirildiğini, ayrıca kendisi tarafından işletilen istasyon kapatıldıktan sonra aynı tesisler üzerinde … Ltd. Şti. ile davacı arasında bayilik sözleşmesi yapıldığını ve adı geçen firmanın şahsının işlettiği istasyona ait tüm borçları üstlendiğini davacıya bildirdiğini, davacıya bir borcu olmamakla beraber aksi düşünülse ile bu durumun da dikkate alınması gerektiğini savunarak davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 30/09/2019 tarih ve 2018/161 Esas 2019/721 Karar sayılı Kararı ile; “Tarafların iddia ve savunmaları, alınan bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamı bir arada değerlendirildiğinde; taraflar arasında 16/10/2012 tarihli İstasyon Bayilik Sözleşmesi ve bila tarihli Ariyet Sözleşmesi imzalandığı, sözleşmenin davacı tarafından tek taraflı olarak sözleşme süresinden önce davalıya gönderilen ihtarname ile feshedildiği, davacının fesih ihtarnamesini ve tebliğ şerhini EPDK Petrol Piyasası Daire Başkanlığına bildirdiği, Taraflar tacir olup davacı tarafından delil olarak ticari defterlere dayanıldığından TTK’nun 83 ilâ 85 maddeleri uyarınca ticari defter ve belgeler nezdinde mali yönden bilirkişi incelemesi yapılması yoluna gidilmiştir. Dosya kapsamında alınan bilirkişi raporu ile davaya konu edilen faturaların bir kısmının fesih tarihinden önce bir kısmının ise fesih tarihinde sonra düzenlendiği, faturaların davacı ticari defterlerinde işlendiği belirlenmiştir. Ancak fatura tek başına alacağın varlığını kanıtlamaz ve davacı defterlerinde davalı yanın borçlu görülmesi başlı başına davacının alacaklı olduğunu göstermez. Davacı faturaları davalıya usulüne uygun olarak tebliğ – teslim ettiğini veya fatura bedeline konu hizmet ediminin – mal tesliminin yerine getirildiği ve karşı tarafa verildiğini yazılı delille ispatlamak zorundadır.Ancak somut olayda davacı ispat külfetini yerine getirmemiştir. Her ne kadar davacı tarafça sözleşmenin 24.maddesi ile muhalefet halinde davacı defter, evrak, rapor ve kayıtlarının kesin delil olacağı, bu defter ve kayıtlara hiçbir sebep ve suretle itiraz edilemeyeceği öne sürülmüş ise de, davacı faturaları ve faturalara konu mal veya hizmeti davalıya teslim ettiğine yönelik davalının imzasını taşıyan bir belge sunamamıştır. Yargtay içtihatlarına göre taraflardan birinin ispat hakkının kullanımını imkansız kılan veya fevkalade güçleştiren delil sözleşmeleri geçersiz olup davacının evrak, bordro, rapor, defter vs.kayıtlarının muteber olacağı, bu kayıt ve evraklara hiçbir sebeple itiraz hakkı bulunmadığını belirten delil sözleşmesi geçerli kabul edilemez. Bu noktada defter ibraz külfeti davalıya yüklenemeyeceği ve davacının teslim iddiasını kesin ve yazılı delille ispatlayamadığı görülmekle ispat edilemeyen davanın reddine karar verilerek aşağıdaki hüküm kurulmuştur. ” gerekçeleri ile; “Davanın REDDİNE,” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle: Taraflar arasında imzalanan sözleşmenin 24. maddesi gereğince, taraflar arasında vuku bulacak tüm ihtilaflarda münhasıran müvekkilin evrak, bordro, rapor, defter vesair kayıtlarının muteber olacağını, bu kayıt ve evraka hiçbir sebep ve suretle itiraz edilemeyeceğini, bu defter ve kayıtların geçerli ve münhasıran kesin delil olacağını ve bu hükmün HMK 193. maddesindeki yazılı delil sözleşmesi niteliğinde olduğunu, raporda da belirtildiği üzere müvekkilinin incelemeye tabi tutulan ticari defterlerinin açılış ve kapanış tasdikleri zamanında ve usulüne uygun olarak yaptırılmış, defterlerin ve yardımcı kayıtların birbirini teyit eder şekilde usulüne uygun şekilde tutulmuş olduğunu ve bu surette müvekkil lehine kesin delil vasfını haiz olduğunu, dolayısıyla müvekkili ticari defterleri ile taraflar arasındaki ticari borç/alacak tutarlarını gösteren cari hesaptaki tutarların aksini ispat külfetinin davalıda olduğunu, Bilirkişinin, fesihten önceki faturaların davalıya tebliğ edilip edilmediği, faturalarda zikredilen mal ve hizmetin davalıya teslim edilip edilmediği hususunun ispatlanamadığından bahisle de bu faturaları hesaplamaya dahil etmediğini, ancak davaya konu olmayan faturaları ödeyegelen davalının, dava konusu olanları ödememesinin bu faturalara konu hizmetin verilmemesinden veya faturalardan davalının bihaber olmasından değil, davalının ödeme yapmama saikinden kaynaklanmakta olduğunu, ayrıca taraflar arasındaki münasebetin alelade bir alışveriş değil, EPDK’nın sevk ve idaresinde olan akaryakıt satışına dair bayilik ilişkisi olduğunu, Bilirkişinin fesih tarihinden sonraki otomasyon-iletişim, müşteri şikayeti, cihaz bakım ve adaptör değişimi faturalarının sözleşme içinde düzenlenmediğinden davalının bu faturalardan sorumlu olmayacağı kanaatine vardığını, mahkeme tarafından EPDK mevzuatına hakim olmayan bir bilirkişi seçilmesinin hatalı bir işlem olduğunu, zira 5015 Sayılı Petrol Piyasası Kanunu ve bu kanuna binaen düzenlenen Petrol Piyasası Lisans Yönetmeliğinde, her ne sebeple olursa olsun bayinin sözleşmesinin feshi halinde, 3 ay daha o bayiye dair EPDK’ya bilgi verilmeye devam edileceğinin düzenlemiş olduğunu, bu düzenlemenin amacı ise akaryakıt kaçakçılığının önüne geçmek olduğunu, bayilik sözleşmesi sona erse dahi üç ay süre ile o bayinin otomasyon-iletişim ağı devam edeceğini, bu yükümlülük sebebiyle de sözleşmesi feshedilen davalıya müvekkili tarafından otomasyon-iletişim hizmetinin devam ettirilmiş olduğunu, bu hizmetin bedelinin de tabi ki davalı tarafından ödenmesi gerektiğini, Ek raporda, müvekkilinin alacak talebinde haklı olduğu tespit edilmiş olmasına rağmen mahkemenin usul ve yasaya aykırı surette davanın reddine karar verdiğini belirterek hükmün kaldırılmasını istemiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, bayilik sözleşmesinden kaynaklanan cari hesap alacağının tahsili için başlatılan icra takibine vâki itirazın iptali istemine ilişkin olup, davalı, davacıya borcunun bulunmadığını, kaldı ki borçlarının yeni bayi tarafından üstlenildiğini savunmuş, mahkemece yukarıda açıklanan gerekçelerle davanın reddine karar verilmiştir. Dosya kapsamında mevcut delillerden, taraflar arasında 16/10/2012 tarihli İstasyonlu Bayilik Sözleşmesi akdedildiği, daha sonra davacının Beyoğlu …Noterliği’nin 24/01/2014 tarih … yevmiye nolu ihtarnamesi ile, ticari koşullarda anlaşma sağlanamadığı ve istasyonun kapalı olduğundan bahisle sözleşmenin feshedildiğini davalıya bildirdiği, ihtarnamenin 15/02/2014 tarihinde davalıya tebliğ edildiği ve 28/02/2014 tarihinde davacı tarafça feshin EPDK’ya bildirildiği görülmüştür. Sözleşmenin 24.m. uyarınca, bayinin davacıya olan borç ve alacak miktarının davacının defter ve kayıtlarına göre belirleneceği, tarafların davacının defter ve kayıtlarının kesin delil teşkil ettiğini ve HUMK 287 vd. m. uyarınca delil sözleşmesi hükmünde olmak üzere kabul ettikleri, bayinin tüm ticari muamelelerini ticari defterlerine tam ve doğru olarak geçirmek ve her türlü vesaiki kanuni süresince muhafaza etmekle yükümlü olduğu, tarafların ticari defter kayıtları arasında uyumsuzluk olması halinde davacının kayıtları ile davacıda mevcut sözleşmelere itibar edileceği hususlarının kararlaştırıldığı görülmüştür. Mahkemece davacının ticari defter ve kayıtlarının incelenmesine karar verilmiş olup, düzenlenen raporda dava konusu cari hesap alacağını oluşturan faturaların, 4.816,47 TL bedelli otogaz satış faturasının ödenmemiş olan 1.180,81 TL.lik kısmı ile bedelleri ödenmemiş olan diğer 11 adet toplam 6.473,33 TL bedelli promosyon, otomasyon ve iletişim, müşteri şikayeti yansıtma, cihaz bakım ve adaptör değişimi faturaları olduğu tespit edilmiştir. Sözleşmenin fesih tarihi dikkate alındığında otogaz faturası, 2 adet promosyon faturası ile 2 adet otomasyon ve iletişim faturalarının fesih tarihi öncesi düzenlendiği, müşteri şikayeti yansıtma, cihaz bakım, adaptör değişimi ve 4 adet otomasyon ve iletişim faturasının ise fesih tarihinden sonra düzenlendiği görülmüştür. Sözleşme ile uyuşmazlık halinde davacı defter ve kayıtlarına itibar edilmesi gerektiği kabul edilmiş ise de, HMK’nun 193/2 m. uyarınca taraflardan birinin ispat hakkının kullanımını imkansız kılan veya fevkalade güçleştiren delil sözleşmeleri geçersiz sayılmıştır. Bu durumda davacı ticari defter ve kayıtlarının dayanakları gösterilmedikçe bu kayıtların davacı lehine delil olacağı kabul edilemez. Davacı sözleşmenin feshi öncesi düzenlenen otogaz bedeli ve promosyon oyuncak araba-giyim faturalarının dayanakları sunmamış olup bu faturalara dayalı alacak talebi haklı görülmemiş olmakla birlikte, bayilik sözleşmesinin 15.m. kapsamında kurulduğu anlaşılan otomasyon sistemine ilişkin olarak düzenlenen otomasyon ve iletişim faturalarının uyuşmazlık konusu olmayan dönemde davalı bayi tarafından düzenli olarak ödendiği ve sözleşme süresince süreklilik arz eden bir hizmete ilişkin olduğu anlaşılmakla davacının 30/11/2013 tarih … nolu 749,30 TLbedelli ve 31/12/2013 tarih … nolu 749,30 TL bedelli otomasyon ve iletişim açıklamalı faturaların bedelini talep etmekte haklı olduğu kabul edilmelidir. Öte yandan davacı … Piyasası Lisans Yönetmeliği uyarınca her ne sebeple olursa olsun bayinin sözleşmesinin feshi halinde 3 ay daha o bayiye dair EPDK’ya bilgi verilmeye devam edileceğinin düzenlemiş olduğunu, dolayısıyla bayilik sözleşmesi sona erse dahi üç ay süre ile o bayinin otomasyon-iletişim ağı devam edeceğini, bu nedenle fesihten sonra otomasyon ve iletişim faturası düzenlemekte haklı olduklarını ileri sürmüş ise de, ilgili Yönetmelikte 3 ay içerisinde yeni bayilik sözleşmesinin ibrazı yükümlülüğü dışında bir yükümlülüğe rastlanılmamış, davacı tarafça da ilgili Yönetmeliğin hangi hükmü uyarınca böyle bir yükümlülüğün söz konusu olduğu açıklanmadığı gibi, davacı tarafın sözleşmeyi haklı nedenle feshettiğinin dahi belirsiz olması karşısında sözleşmenin sona ermesinden sonra düzenlenen otomasyon ve iletişim acıkmalı faturaların bedelinin davalı bayiye yükletilmesi talebi haklı görülmemiştir. Yine fesihten sonra düzenlenen müşteri şikayeti yansıtma, cihaz bakım ve adaptör değişimi açıklamalı faturaların, sözleşmenin Bakım ve Onarım başlıklı 11.m. hükmü dikkate alındığında fesih tarihinden öncesi durumlara ilişkin olması ve dayanaklarının sunulması halinde dikkate alınması mümkün ise de, söz konusu fatura bedellerine ilişkin bir açıklamada bulunulmadığı gibi, dayanakları da sunulmamıştır. Bilirkişi kök ve ek raporunda açıkça davacı kayıtlarına göre cari hesap alacağının dayanakları açıklanmış, raporları tebliğ alan davalı ödeme vb. bir savunmada bulunmamıştır, davalı davaya cevabında borçlarının dava dışı yeni bayi tarafından üstlenildiği ileri sürmüş ise de sunulan belgelerde davacı kabulüne rastlanılmadığı gibi, belgelerde yer alan ifadelerin borcun üstlenilmesi değil borca katılma yönünde olduğu kanaatine varılmış olup, bu nedenle davacı 30/11/2013 tarih … nolu 749,30 TLbedelli ve 31/12/2013 tarih … nolu 749,30 TL bedelli otomasyon ve iletişim açıklamalı faturalar bedelleri toplamı olan 1.498,60 TL asıl alacak talebinde haklı görülmüştür. Davalının takip öncesinde temerrüde düşürüldüğü yönünde bir delile rastlanılmadığından davacının işlemiş faiz talebi ise yerinde görülmemiştir. Bu itibarla mahkemece yukarıda açıklanan hususlar dikkate alınarak davanın kısmen kabulüne karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle davacı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile HMK 353/1-b2 m. uyarınca hükmün kaldırılması ve davanın kısmen kabulü yönünde yeniden hüküm kurulması gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KISMEN KABULÜ ile; İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesinin 30/09/2019 tarih ve 2018/161 Esas 2019/721 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-b2 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, Dairemizce yeniden hüküm kurulmak suretiyle; 1-Davanın KISMEN KABULÜNE, Davalının İstanbul …İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı icra takibinde 1.498,60 TL asıl alacağa yönelik İTİRAZININ İPTALİNE, takibin bu tutardaki asıl alacak ve asıl alacağa takip tarihinden itibaren %9,75 ve değişen oranlarda avans faizi işletilmesi suretiyle devamına, fazla istemin reddine, Hükmedilen 1.498,60 TL’nin %20’si oranındaki icra inkar tazminatının davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine,
İLK DERECE MAHKEMESİ YÖNÜNDEN: 2-Harçlar Yasası uyarınca alınması gereken 102,36.TL karar harcının peşin alınan 184,55.TL harçtan mahsubu ile 82,19.TL fazla harcın talep halinde davacıya iadesine, 3-Davacı tarafından sarf edilen 102,36.TL harcın davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, 4-Davacı tarafından sarf edilen toplam 41,10 TL ilk masraf, 600,00 TL bilirkişi ücreti ve 200,00 TL posta ve müzekkere gideri olmak üzere toplam 841,10 TL yargılama giderinin haklılık oranına göre 116,31 TL’sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiyesinin davacı üzerinde bırakılmasına, 5-Davalı tarafından sarf edilen yargılama gideri bulunmadığından bu hususta bir karar verilmesine yer olmadığına, 6-Davacı kendini vekille temsil ettirdiğinden dairemiz karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereği hesap ve takdir olunan 1.498,60 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 7-Artan gider avansı varsa talep halinde ilgilisine iadesine,
İSTİNAF YÖNÜNDEN: 8-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, istinaf karar harcının talep halinde davacıya iadesine, 9-Davacı tarafından istinaf aşamasında sarf edilen 121,30.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile 79,63 TL istinaf gideri olmak üzere toplam: 200,93 TL yargılama giderinin haklılık durumu dikkate alındığında 27,78 TL’sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiyesinin davacı üzerinde bırakılmasına, 10-Artan gider avansı varsa talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine, 11-Kararın ilk derece mahkemesi tarafından taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 09/06/2022 tarihinde HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.