Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/815 E. 2022/938 K. 09.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/815 Esas
KARAR NO: 2022/938 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2018/275 Esas – 2019/1085 Karar
TARİH: 05/12/2019
DAVA: Menfi Tespit (Eser İşletme Belgelerinin Devri
Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 09/06/2022
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili, müvekkilinin dava dışı … Tic. A.Ş.’nin yönetsel imtiyazlara sahip B Grubu pay sahibi ve yasaya ve esas sözleşmeye uygun son genel kurulda seçilmiş şirketi münferiden temsil ve ilzama yetkili yönetim kurulu başkan yardımcısı olduğunu, her ne kadar daha sonra yapılan bir genel kurul daha varsa da kesinleşen mahkeme kararı ile söz konusu genel kurul ve orada alınan kararların yoklukla malul olduğuna hükmedildiğini, 2012 yılı sonlarında müvekkilinin yaptığı araştırmada ilgili bakanlık ve kurum kayıtlarında paydaşı olduğu … A.Ş.’ne ait bütün eser işletme belgelerinin davalı şirkete devredilmiş olarak göründüğünü öğrendiğini, yine öğrendiğine göre bu işlemin sahte kararlarla gerçekleştirildiğini, bunun üzerine taraflarınca İstanbul 43. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2012/261 Esas sayılı dosyası ile bir dava açılarak sahte imzalarla toplanan bahsi geçen genel kurul ve orada alınan kararlar ile …’in genel müdür seçildiğine ilişkin 17/11/2011 tarih ve 2011/4 sayılı sahte yönetim kurulu kararının butlanlarına karar verilmesinin talep edildiğini, yapılan yargılama neticesinde … tarafından davalı şirket merkezinde toplanan 17/11/2011 tarihli genel kurulun ve orada alınan kararların ve bu şahsın … A.Ş.’yi temsil ve ilzama yetkili genel müdür tayin edilmiş gibi düzenlenen yönetim kurulu kararının yok hükmünde olduğuna hükmedildiğini ve kararın temyiz incelemesinden geçerek kesinleştiğini, daha sonra …’in … A.Ş.’ne ait eser işletme belgelerini paydaşı olduğu davalı şirkete aktardığı üç adet noter sözleşmesinin yok hükmünde olduğunun tespiti ile tazminat ve bahis konusu eser işletme belgelerinin şirkete iadesi talepli bir dava açıldığını, davayı gören İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin verdiği kararı ile davaya konu eser işletme belgeleri ve fonogram devri sözleşmelerinin yoklukla malül olduklarının tespiti ile davalı uhdesine geçen devre konu sözleşmelerdeki tüm eser işletme belgelerinin davalı şirketten alınarak dava dışı … A.Ş.’ne iadesine hükmettiğini, söz konusu kararın temyiz incelemesi sonucu onandığını, ancak davalının bu Yargıtay onama kararını tebellüğ eder etmez bu defa sahte bir borç kaydı yaratarak müvekkilinin paydaşı olduğu … A.Ş. aleyhinde İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile ilamsız takip başlattığını, takibin dayanağının ise yokluklarına karar verilen üç adet devir sözleşmesi olduğunu ve sanki … A.Ş.’ne 200.000,00 TL. ödemiş gibi oluşturduğu sahte ve yok hükmündeki borç kaydına dayanmakta olduğunu, sahte borcun kanıtı olarak takip talebine eklediği ve ticari defter örneği algısı yaratmaya çalıştığı, ancak bazı yevmiye kayıtları dışında dayanak hiçbir belgenin yer almadığı uydurma tablodan alacak iddiasının ne derece asılsız olduğunun kolayca anlaşılmakta olduğunu ileri sürerek davalı şirket ile …’in birlikte oluşturdukları sahte borç kaydının yok hükmünde olduğunun ve müvekkilinin paydaşı olduğu dava dışı … A.Ş.’nin borçlu olmadığının tespitine, %20’den az olmamak üzere kötüniyet tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, dava konusu icra takibinin dava dışı … A.Ş aleyhine başlatılmış olması nedeniyle şirketin temsilcisi dahi olmayan davacının iş bu davada taraf sıfatının bulunmadığını, davacının 2000 yılında 3 yıl süre ile yönetim kurulu başkan yardımcısı olarak seçilmiş olduğunu, borçlu şirketin ticaret sicilinden terkin edilmesi üzerine İcra Müdürlüğü tarafından takibin durdurulmuş olduğunu, dolayısıyla borçlu şirketin ihyası için taraflarınca dava açılacağını, müvekkilinin … A.Ş.’den alacağı olduğunun sabit olduğunu, zira müvekkilinin eser işletme devir sözleşmeleri karşılığında karşılığında bir bedel ödediğini, noter devirlerinin çeşitli davalar sonucunda iptal edilmesi sonucunda bu devirler için ödenen bedellerin tahsili amacı ile dava konusu icra takibinin yapılmış olduğunu savunarak davanın reddini ve davacı aleyhine %20 tazminata hükmedilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 05/12/2019 tarih ve 2018/275 Esas 2019/1085 Karar sayılı Kararı ile; “……Davalı yan; davacının aktif husumet ehliyetinin bulunmadığını savunmuş ise de; İstanbul 14.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/8 esas sayılı dosyasında da davanın davacı … tarafından açıldığı ve adı geçenin şirket haklarının korunmasında menfaatinin bulunması nedeniyle aktif husumet ehliyetinin bulunduğu benimsenerek davanın esastan sonuçlandırıldığı ve kararın mündericattan geçmek suretiyle kesinleştiği görülmekle; davacının aktif dava ehliyeti huzurdaki davada bulunduğundan bu yöndeki itiraz yerinde görülmemiş ve davanın esastan incelenmesine geçilmiştir. Davalı yan; takibin Beşiktaş … Noterliğinde düzenlenen; 01.12.2011 tarih ve …, 01.12.2011 tarih ve …, 17.02.2012 tarih ve … yevmiye numaralı üç adet devir sözleşmesi ile hissedarı ve yönetim kurulu başkanı olduğu davalı … A.Ş.’ne devir edilmesine ilişkin tasarruf işleminin İstanbul 14.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/8 esas sayılı dosyasında iptal edildiği ve ödenen bedelin iadesi için yapıldığını savunmuş ise de ; yapılan mali incelemede dava dışı şirkete devir bedeli için ödeme yapıldığı davalı tarafça kanıtlanamadığı gibi dava dışı … hesabına davalı şirket tarafından yapılan havalenin sonucu değiştirmeyeceği, adı geçenin her iki şirketin temsilcisi olduğu ve ayrıca kendisine yapılan havaleyi dava dışı … şirketine aktardığı hususunun da kanıtlanamadığı, dolayısıyla menfi tespit davasında ıspat yükünün alacaklı olduğunu iddia eden tarafta olup davalının alacaklı olduğunu kanıtlayamadığı sübuta ermekle; mahkememizce icra edilen yargılama ve tekmil dosya mündericatından edinilen vicdani kanaat gereğince; davanın kabulü ile İstanbul …İcra Müdürlüğünün … esas sayılı takip dosyasında davacının ortağı olduğu Tasfiye Halinde … Anonim Şirketi’nin davalıya 350.987,00TL borçlu olmadığının tespitine, şartları oluşmayan ve yerinde görülmeyen kötü niyet tazminat talebinin reddine dair aşağıdaki hükmün kurulması cihetine gidilmiştir.” gerekçeleri ile; “Davanın kabulü ile İstanbul …İcra Müdürlüğünün … esas sayılı takip dosyasında davacının ortağı olduğu Tasfiye Halinde … Anonim Şirketi’nin davalıya 350.987,00TL borçlu olmadığının TESPİTİNE, Şartları oluşmayan ve yerinde görülmeyen kötü niyet tazminat talebinin REDDİNE,” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle: Davacının bu davayı açma hakkının bulunmadığını, … Tic.A.Ş’nin yönetim kurulunun süresinin dolmuş olması nedeniyle aktif bir yetkilisinin bulunmadığını, güncel kayıtlarında da bir yetkilisinin veya temsilcisinin bulunmadığının görülmekte olduğunu, mahkemece bu hususlarda inceleme ve araştırma yapılmadan hatalı karar verildiğini, 2003 yılından beri çağrıldığı hiçbir genel kurula gelmeyen, sonrada dava açıp yapılan genel kurulları iptal ettiren, şirketin batmasına seyirci kalan, şirketin yaklaşık 20 yıldır acze düşmesine sebep olan, şirketin aktif olması için hiçbir çabada bulunmayan, 50 binde 1 hissesi ile genel kurula çağrı yapma konusunda mahkemeden yetki aldığı halde yıllardır bu genel kurulu yapmayan, %99.9 hisseye ana hissedar …’nin yasal temsilcilerinin yaptığı veya yapmaya çalıştığı genel kurulları engellemeye çalışıp şirketi çalışamaz duruma getiren, …, …, … gibi çok sayıda sanatçının sözleşmeleri olduğu halde fesihlerine göz yumup şirketten ayrılmalarını seyreden, son olarak da sermaye azlığı nedeniyle şirketin resen terkedilmesine seyirci kalan ve bu konuda çaba göstermeyen birinin nasıl oluyor da “şirketin 20 yıl önceki son başkanı bendim ve halende yetkiliyim ve şirketin haklarını koruyorum” diyebileceğini, Bilirkişilerin hukuka tamamen aykırı ve yanlı olarak bir rapor hazırladıklarını, bilirkişi YMM …nin raporunda; 2011 yılı yevmiye defterinin kapanış tasdiklerinin yapılmadığının ifade edildiğini, halbuki 2011 yılında ticari defterlerin kapanışlarının yapılması zorunluluğunun bulunmadığını, 459 sayılı Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğinin 24.12.2015 tarihinde yayınlanmış ve 01.01.2016 tarihi itibari ile yürürlüğe girmiş olduğunu, raporda … A.Ş. yetkilisi …’e yapılan ödemenin 459 sayılı Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğince “tevsik zorunluluğu kapsamında olanların kendi aralarında ve tevsik zorunluluğu kapsamında olmayanların yapacakları 7.000-TL’yi aşan tutardaki hertürlü tahsilat ve ödemelerin aracı finansal kurumlar kanalı ile yapmaları ve tahsilat ve ödemeleri sözkonusu kurumlarca düzenlenen belgeler ile tevsik etmeleri zorunlu olduğundan mevzuata aykırı bir ödeme olarak değerlendirmiş olduğunu, oysa ödeme tarihinin 20/10/2011 olduğunu, dava konusunun devir sözleşmeleri gereği ödenen ve müvekkilinin muhasebe kayıtlarında da görünen bedel olduğunu, sözleşmelerde de bedelin alınmış olduğunun açıkça belirtilmiş olduğunu, bilirkişinin 20.10.2011 tarihinde …’ den … hesabına yapılan 280.000-TL havale ile ilgili olarak ” defterin üzerine kurşun kalem ile yazılmış “eser işletme devirleri için çekilen notu bulunmaktadır” şeklinde ifadelere yer vermiş olduğunu, havale ve masraf belgelerinin dikkate alınmadığını, bu ödeme yokmuş gibi rapor düzenlendiğini, bu ödemenin … tarafından şirkete ne şekilde iletildiğinin müvekkilinin sorumluluğunda olan bir konu olmadığını, Mahkeme ara kararında hukukçu bilirkişinin hukuki değerlendirme ve kabullerde bulunmamak kaydı ile rapor hazırlaması gerektiği belirtildiği halde, hukuki görüş belirtilmesinin ilginç olduğunu, Taraflarınca bilirkişilerin değiştirilmesi talebinde bulunulduğunu ancak taleplerinin dikkate alınmadığını, itiraz haklarının kısıtlandığını, Mahkemenin …’in ortağı olduğu şirkete eser işletme belgelerini devretmesinin nedenini hiç sorgulamadığını, hatalı yorum ile karar verdiğini, …’in ortağı olduğu şirketine eser işletme belgelerini devretmesinin …’ın yeni lisansıyesi olmasından kaynaklandığını belirterek hükmün kaldırılmasını istemiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, eser işletme devir sözleşmeleri uyarınca ödendiği ileri sürülen ve icra takibine konu edilen devir bedeli nedeniyle borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkin olup, mahkemece yukarıda açıklanan gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmiştir. Davacı, kendisinin paydaşı ve yasaya uygun son genel kurulda seçilmiş şirketi münferiden temsil ve ilzama yetkili yönetim kurulu başkan yardımcısı olduğu dava dışı … A.Ş.’ne ait eser işletme belgelerinin sahte yönetim kurulu kararları ve bu kararlara dayanılarak hazırlanan sözleşmeler ile davalı şirkete devredildiğini, ancak söz konusu sözleşmelerin yok hükmünde olduğunun kesinleşen mahkeme kararları ile sabit olduğunu, buna rağmen davacının sözleşme devir bedeli iadesi istemiyle haksız icra takibi başlattığını ileri sürmüş, davalı ise, davacının bu davayı açma hakkı olmadığını, ayrıca sözleşme devir bedelinin ödenmiş olduğunu savunmuştur. Dava konusu icra takibi ödeme emri incelendiğinde, davalı tarafından dava dışı … A.Ş. hakkında 2018 yılında, eser işletme devir sözleşmeleri ve cari hesap ekstresine dayanılarak 200.000,00 TL asıl alacak ve 150.987,00 TL işlemiş faiz tutarı üzerinden başlatılan ilamsız icra takibi olduğu görülmüştür. Dava dışı … A.Ş. ticaret sicil kaydı incelendiğinde, şirketin iflası nedeniyle 2012 yılında kaydının kapatılmış olduğu, yetkili olarak davacı ile …’ın müştereken yönetim kurulu üyesi olarak gösterilmiş oldukları görülmüştür. İstanbul 43.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 14/05/2014 tarih 2012/261 E., 2014/119 K. sayılı kararı incelendiğinde, dosyamız davacısı tarafından … A.Ş. aleyhine aaçılan davada 17/11/2011 tarihli genel kurul ile alınan kararların ve aynı tarihli …’in genel müdür seçilmesine ilişkin 2011/04 sayılı yönetim kurulu kararının yoklukla malul olduğunun tespiti isteminde bulunulduğu, mahkemece, söz konusu genel kurulun çağrısız yapıldığı, ancak davacının bu toplantıya katılmamış olduğu, dolayısıyla çağrısız genel kurul koşullarının mevcut olmadığı, dolayısıyla genel kurulda alınan kararların yok hükmünde olduğu, buna bağlı olarak söz konusu genel kurulda yönetim kurulu üyesi olarak seçilen yabancı uyruklu şahıslar tarafından alınan yönetim kurulu kararının da yok hükmünde olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verildiği, kararın temyiz incelemesinden geçerek 17/09/2015 tarihinde kesinleştiği görülmüştür. İstanbul 14.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 02/02/2016 tarih 2016/8 E. 2016/80 K. sayılı kararı incelediğinde, dosyamız davacısının davalı şirket ve … aleyhine açılan davada, üç adet eser işletme devir sözleşmesinin yoklukla malul olduğunun tespitine, devir sözleşmelerinin yönetim kurulu üyesi olduğu … A.Ş.’ne iadesine karar verilmesinin talep edildiği, davalı tarafça davacının bu davayı açma hakkının bulunmadığının, davacı iddialarının haksız olduğunun savunulduğu, mahkemece, …’in … A.Ş.’ne genel müdür seçilmesine ilişkin yönetim kurulu kararının yok hükmünde olduğunun mahkeme kararı ile kesinleşmiş olması nedeniyle …’in söz konusu eser devir sözleşmelerini düzenleme yetkisinin bulunmadığı, dolayısıyla …’in sözleşmedeki beyan ve yetkilerinin gerçek olmadığı, dava dışı … A.Ş.’nin ortağı olan davacının sözleşmelerin yokluğu hükmünü doğuracak hususlarda dava açmakta menfaatinin bulunması sebebiyle aktif husumete sahip olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verildiği görülmüştür. Kararın davalı tarafça temyiz edilmesi üzerine temyiz incelemesi sonucu Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 21/12/2017 tarih 2016/6840 E. 2017/7530 K. sayılı kararı ile onanmasına ve 26/09/2019 tarih 2018/1093 E., 2019/5868 K. sayılı kararı ile davalının karar düzeltme isteminin reddine karar verilmiştir. Takip borçlusu dava dışı … A.Ş.’nin ticaret sicil kaydının 2012 yılında iflas nedeniyle kapatılmış olması, davacının anılan şirketin pay sahibi ve iflas öncesi müşterek imza yetkilisi olarak görülmesi, şirketin yönetin kurulu seçimine ilişkin 2011 tarihli son genel kurul kararının yokluğuna karar verilmiş olması, davacının iş bu davaya konu icra takibinin dayanağı olan sözleşmelerinin yokluğunun tespiti istemli olarak açmış olduğu davada aktif taraf sıfatının bulunduğunun kabul edilmesi ve söz konusu kararın Yargıtay denetiminden geçerek kesinleşmiş olması karşısında, davacının dava dışı … A.Ş.’nin borçlusu olduğu icra takibine ilişkin iş bu davayı açma hakkının bulunduğu sonuç ve kanaatine varılmıştır. Yukarıda belirtilen kesinleşen mahkeme kararlarından da anlaşılacağı üzere iş bu davaya konu eser işletme devir sözleşmelerinin düzenleyen …’in … A.Ş. adına yetkisinin bulunmaması nedeniyle yok hükmünde olduğuna karar verilmiştir. Ne var ki davalı taraf söz konusu sözleşme bedelinin ödendiğini ileri sürerek davaya konu icra takibini başlatmıştır. Davalı şirket ticari defter kayıtları ve dayanak belgeler incelenerek düzenlenen raporda, 20/10/2011 tarihinde … hesabına yapılan 280.000 TL banka havale ödemesinin, … adına “ortaklardan alacaklar” hesabına işlenmiş olduğu, defterin üzerine kurşun kalem ile yazılmış “eser işletme devirleri için çekilen” notu bulunmakta olduğu, dava dışı … A.Ş.’ye eser devir sözleşme bedellerinin ödendiğine dair başkaca defter kaydına veya … A.Ş. tarafından düzenlenmiş faturaya, bu faturanın ödediğini ispata yarayan belgeye rastlanılmadığı, ayrıca …’in bu ödemeyi … A.Ş.’ye aktardığına dair bir belgeye de rastlanılmadığı belirtilmiştir. Dosyaya yansıyan bilgi ve belgelerden …’in 17/11/2011 tarih 2011/04 sayılı yönetim kurulu kararı ile … A.Ş.’nin genel müdürü olarak seçilmesine karar verildiği anlaşılmakta olup, dolayısıyla ödeme tarihi itibariyle … A.Ş.’de yetkisi bulunmayan bir şahsa yapılan ödemenin anılan şirkete yapıldığının kabulü mümkün görülmediği gibi, söz konusu ödemenin … A.Ş.’ne aktarıldığına dair bir belgenin dahi sunulmamış olması karşısında, dayanağı olmayan ve usulüne uygun düzenlenmeyen davalı şirket kaydına itibar edilmesi de mümkün görülmemiş, davalı tarafın ödeme iddiası kanıtlayamadığı kanaatine varılmıştır. Bu itibarla mahkemenin davanın kabulü yönünde vermiş olduğu kararında bir isabetsizlik görülmemiş olup, açıklanan nedenlerle davalı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf başvurusunun esastan reddi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 23.975,92.TL istinaf karar harcın istinaf eden tarafından peşin olarak yatırılan 5.993,98.TL harcın mahsubu ile bakiye 17.981,94.TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, 5-Karar kesinleştiğinde ve talep halinde artan gider avansı varsa avansı yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’ da temyiz yolu açık olmak üzere 09/06/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.