Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/797 E. 2022/902 K. 01.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/797 Esas
KARAR NO: 2022/902 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 19/11/2019
NUMARASI: 2017/443 Esas 2019/1103 Karar
DAVANIN KONUSU: Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 01/06/2022
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalının müvekkili şirkette 11/09/2003 – 30/06/2013 tarihleri arasında teknik müdür olarak çalıştığını, 17/01/2013 tarihinde ikale sözleşmesi imzaladıklarını, davalının 01/07/1999 – 31/08/2002 tarihleri arasında … San. Tic. Ltd. Şti’nde çalıştığını ve başka bir firmada çalışmak için istifa ettiğini, ardında tekrar 11/09/2003 tarihinde çalışmaya başladığını, 14/07/2009 tarihinde aynı ortaklık yapısına sahip olan müvekkili şirkete geçişinin yapıldığını, davalı işçi tarafından 17/08/2012 tarihinde … adlı bir şirketin izinsiz olarak kurulduğunu, durumdan daha önce müvekkili şirkette çalışan ve davası bulunan … isimli işçinin ablasının 26/12/2012 tarihli e-postası ile haberdar olduklarını, daha önceden davalının kurduğu bu şirketten hiçbir haberleri olmadığını, şirket içinde yaptıkları araştırmalarda davalının kendi şirketi için yaptırdığı bazı parçaların kendi atölyelerinde bulunduğunu tespit ettiklerini, ardından davalının müvekkilleri şirketin tüm teknik çizimlerini dosyaladığını ve dökümanlarını kopyaladığını da tespit ettiklerini, davalının şirket aracını ve şirket telefonunu da kendi işleri için kullundığını, mesaisini kendi şirketi için harcadığını, bu yönlerden hem şirketi zarara uğrattığını hem de güvenini kötüye kullandığını, davalı işçinin ilk çalışma döneminden ise hiçbir işçilik alacağı bulunmadığını, ayrıca davacıya şirketten ayrılırken 15/07/2013 tarihinde kıdem tazminatının da ödendiğini, davalının …’a yapılan projelerde istihdam edildiğini ve müvekkili şirketten ayrıldıktan sonra …’a başvurarak iş deneyim belgesi aldığını ancak müvekkili nezdinde çalışmış olduğu için bir suretinin … tarafından müvekkiline de bilgi amaçlı gönderildiğini, davalı ile aralarında imzalanmış iş sözleşmesinde gizlilik taahhüdü ile rekabet etmeme yükümlülüğü hükümleri bulunduğunu, yine ikale sözleşmesi’nde de 30/06/2013 tarihinden itibaren 1 yıl boyunca rekabet etmeme taahhüdü bulunduğunu ve aksi takdirde 6 aylık brüt ücret tutarında cezai şartı ödemeyi kabul ettiğini, tüm bu sebeplerle davalıya karşı ihtarname keşide ederek 6 aylık brüt ücreti yönünden talepte bulunduklarını, taraflar arasında imzalanmış olan ikale sözleşmesinin geçerli olduğunu, davalı işçinin ibraname de imzaladığını belirterek, cezai şart bedeli için 53.556,00 TL nin eylemin gerçekleşme tarihinden işleyecek yasal faizden az olmamak üzere en yüksek mevduat faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin 01/07/2009 – 31/08/2002 arasında davacı işyerinde çalışıp, işyerindeki daralma nedeniyle iş akdinin sona erdirildiğini, ardında 11/09/2003 tarihinden yaklaşık 6 ay önce tekrar davacı işyerinde çalışmaya başladığını, 31/08/2002 tarihli ibranamenin hükümsüz olduğnuu ve zaten 19/01/2010 tarihli iş sözleşmesinde de müvekkilinin işe başlama tarihi olarak 01/07/1999 tarihinin kabul edildiğini, müvekkilinin davacı işyerinde çalışması devam ederken başka bir firma kurduğunu ve kurduğu firmanın 1 çalışanı olduğunu, tüm işlerin o çalışan tarafından yürütüldüğünü, bu esnada davacı şirkette çalışırken işini aksatacak ya da sadakat borcuna aykırı hiçbir iş ve eylemi olmadığını, müvekkilinin ortağı olduğu firmanın iştigal konusunun davacı şirketle birebir aynı olmadığını, müvekkili ile bu durum öğrenildikten sonra da çalışmaya devam edildiğini ve ikale sözleşmesi imzalandıktan sonra 6 ay daha işyerinde çalışmaya devam edildiğini, davacı işverinin haklı fesih iddiası olması halinde durumu öğrendikten itibaren 6 iş günü içinde iş akdini feshetmesi gerektiğini, oysa 15/07/2013 tarihinde kıdem tazminatı da ödenerek iş akdinin feshedildiğini, iş sözleşmelerinin baskı altında imzalatıldığını ve rekabet yasağı hükümlerinin geçersiz olduğunu, müvekkili davalı işçinin, yüksek gerilim kablo montajları konusunda Türkiye’de uzman birkaç kişiden biri olmasına rağmen davacı şirket ile rekabet etmemek için bugüne kadar farklı dallarda çalıştığını, davacı şirketin hiçbir ticari sırrını ve gizli belgeyi üçüncü şahıslarla paylaşmadığını, …’a başvurarak iş deneyim belgesi almasının yüksek gerilim kablo montajı yaptığı anlamına da gelmeyeceğini, davacı ile aralarında imzalanmış ikale sözleşmesinin de makul yarar dışında diğer şartları tamamladığını ve kıdem tazminatını alarak işten ayrılma hakkı bulunduğunu, davacı firmanın hiçbir müşterisiyle hiçbir iş yapılmadığını ayrıca cezai şartın fahiş olduğunu belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 19/11/2019 tarih ve 2017/443 Esas – 2019/1103 Karar sayılı kararı ile; ” …. Taraflar arasında belirsiz süreli iş sözleşmesi imzalandığı, davalının davacı iş yerinde en son 14/07/2009 ve 15/07/2013 tarihleri arasında teknik müdür olarak görev yaptığı, iş sözleşmesinin haksız rekabeti düzenleyen 10. Maddesinde işçinin bu sözleşmeye aykırı davranması halinde 10.000 USD tazminat ödeyeceğinin kararlaştırıldığı, ancak davacının dava dilekçesinde talep ettiği cezai şart bedelini taraflar arasında imzalanan 17/01/2013 tarihli ikale sözleşmesinin 8. Maddesine dayandırdığı ve bu sözleşmenin 8. Maddesinde rekabet etmeme koşuluna aykırı davranma halinde iş sözleşmesi tahtında düzenlenen 6 aylık brüt ücreti tutarında cezai şart belirlendiği, iş bu ikale sözleşmenin 7. Maddesinde davalının 30/06/2013 tarihine kadar davacı işyerinde çalışmasını sürdüreceği, davalının hali hazırda kurmuş olduğu kendi iş yeri ile yapacağı tüm çalışmalarını iş veren nezdindeki mesaisi sona erdikten sonra yapacağının kararlaştırıldığı, dolayısıyla davacı şirket yetkilisinin imzası olan ikale sözleşmesine göre davacının, davalının kurmuş olduğu şirketten en geç sözleşmenin imzalandığı 17/01/2013 tarihi itibariyle haberdar olduğu, davalının iş akdinin bu tarihten sonra da devam ettiği, davacının davalının ortak ve yetkilisi olduğu şirkette çalışmasını sürdürmesini kabul ettiği ve davalının kendi kurduğu şirkette çalışmasını sürdürmesine açık onay verdiği, davacının cezai şart alacağına dayanak gösterdiği iş bu ikale sözleşmesine ve sözleşmenin 7. Maddesindeki açık onayına rağmen haksız rekabet yapıldığı iddiasıyla cezai şart alacağını davalıdan talep edilmesinin dürüstlük kuralına aykırı olduğu, yine davacı, davalının davacı şirketten ayrıldıktan sonra …’a başvurarak iş deneyim belgesi aldığını, buna göre haksız rekabet hükümlerinin gerçekleştiğini iddia etmiş ise de davalıya … tarafından verilen 20/01/2014 tarihli iş deneyimi / iş yönetme belgesinin iş akdinin sona ermesinden itibaren 1 yıl süre içinde davalının bu belgeyi almış olmasının tek başına davacı şirket ile rekabet olarak görülemeyeceği, bu belgeye dayalı olarak davalının davacı şirkete rakip ticari faaliyette bulunduğu yönünde dosyada mevcut bir delil bulunmadığı, davalının davacı şirket ile benzer faaliyet gösteren şirket kurmasının aynı iş kolunda farklı iş yerinde faaliyet gösteren iş yerlerinin aynı müşteri çevresine hitap etmesinin kaçınılmaz olması nedeniyle davalının, davacının müşterilerinin iletişim bilgilerine sahip olması, bunları kullanması ve müşteriye teklif götürmesi Yargıtay’ın yerleşik içtihatları uyarınca müşteri çevresinin ticari sır kapsamında olmadığından tek başına haksız rekabet kuralı olmadığı, kaldı ki davalının davacı müşterilerine teklif götürdüğüne ilişkin veya davacı müşterileri ile ticari ilişki kurduğuna ilişkin dosyada mevcut bir delil bulunmadığı gibi davacının da bu yönde bir iddiası olmadığı anlaşılmakla haksız rekabetin TTK da düzenlenen yasal koşulları oluşmadığı kanaatine varılarak haksız rekabet nedeniyle talep edilen cezai şart talebinin reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir. ” gerekçeleri ile; ” 1-Davanın REDDİNE, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; İlk derece mahkemesince hatalı düzenlenen bilirkişi raporunun esas hükme dayanak tutulduğunu, bilirkişilerin HMK md 269’da belirtildiği üzere görüşlerini açıklamakla yükümlü olduklarını, herhangi bir konuda mahkemeyle beraber karar veren bir organ vasfıyla hareket edemeyeceklerini, mahkemenin kararında dayanmış olduğu bilirkişi raporu nedeniyle kendileri tarafından bu kararın kabul edilemez olduğunu, ancak bunun haricinde de bilirkişi raporunda hatalı değerlendirilen başka hususların da bulunduğunu, hükme esas alınan bilirkişi raporuna karşı sunmuş oldukları itirazlar değerlendirilmeden hüküm kurulduğunu, Söz konusu bilirkişi raporunda, İkale sözleşmesinin, tarafların karşılıklı irade beyanları ile iş ilişkisini anlaşma yolu ile sonlandırma amacı taşıyan ve işçi ile işveren arasında imza altına alınan bir iş akdi sonlandırma yöntemi olduğunu, davalının da görevi ve tecrübesi gereği hür irade beyanı ile müvekkili şirket ile ikale sözleşmesi imzalayarak iş ilişkisini sona erdirdiğini, İş Kanunu’nda bu sona erme türü yer almasa da, taraflardan birinin karşı tarafa ilettiği iş sözleşmesinin karşılıklı feshine dair sözleşme yapılmasını içeren bir açıklamanın ( icap ) ardından diğer tarafın da bunu kabulü ile bozma sözleşmesi (ikale) kurulmuş olacağını, İkale sözleşmesinin tüm geçerlilik şartlarını taşıdığını, bu konuda bilirkişi raporunda da aksi bir değerlendirme bulunmadığını, dava konusu olayda geçerli bir ikalede bulunması gereken tüm koşulların mevcut olduğunu, davacıya müvekkili şirket tarafından hiçbir surette baskı yapılmadığını, kendi rızasıyla hatta durumdan ötürü memnuniyetini defalarca dile getirerek ikale sözleşmesini imzaladığını, bu noktada davalının iddialarının samimiyetsiz ve gerçekten uzak olduğunu, zira davalının teknik müdürlük gibi önemli bir görevi ifa ettiğini ve imzaladığı sözleşmenin mahiyetini bilecek ve önemini anlayacak kapasiteye sahip bir çalışan olduğunu, teknik müdür gibi önemli göreve sahip olan bir kişinin ” önüne bir kağıt konularak zorla imzasının alınması ” gibi bir hususun gerçekle bağdaşmayacağını, davalıya sağlanan menfaatlerin makul olduğunu, bu doğrultuda ikale sözleşmesinin geçerlilik ilkesini taşıdığını ve davalının menfaatleri ile örtüştüğünü, İş akdinin her ne şekilde olursa olsun sonlandırma biçiminin davalının haksız rekabet kurallarını ihlal etmediği anlamına gelmediğini, yasada belirlenen her iki kavramın mahiyetleri gereği birbirlerinin uygulanmasını ortadan kaldıracak ya da engelleyecek bir düzenleme bulunmadığını, davacının iş sözleşmesinde ve ikale sözleşmesine haksız rekabet cezai şart maddelerini peşinen kabul ettiğini, Bilirkişi raporunda davacı işveren tarafından ikale sözleşmesi imzalandığı sırada davacının kendi kurduğu ve yetkilisi olduğu şirketten haberdar olunduğu ve açık onay verildiği, davalının sahip olduğu bilgileri kullanarak davacı işvereni zarara uğratma ihtimalinin bulunmadığı, bu durumda rakip şirket olgusundan bahsedilemeyeceği şeklindeki değerlendirmenin kabulünün mümkün olmadığını, bilirkişi raporunun kendi içinde çeliştiğini, Bilirkişi raporunda davalının yasada belirlenen haksız rekabet yasağına aykırı hareket ettiğinin sabit olduğunu, raporda işçinin işverenin belirli sırlarını öğrenme imkanına sahip olduğunun belirlendiğini, Raporda “ işçinin iş akdi sona erdiği tarihteki pozisyonu konumu organizasyonel anlamda işverenin sırlarını öğrenmesinin teknik müdür olarak görev alması ve şirketin teknik bilgilerine erişimi ve bu bilgileri edinmiş olmasının mümkün olduğu, davacı gibi teknik işi gerektiren işyerlerinde teknik bilgiler ve müşteri portföyü şirket için ticari sır ve bir know-how mahiyetinde kabul edilmesi gerektiği, davacı şirkette 10 yılı aşkın süreyle çalışmış olup, anılan çalışma süresi bir işçinin o işyerindeki çalışma düzeni, işverenin yaptığı işler ve üretime ilişkin sır ve bilgilerin öğrenilmesi için yeterli ve kabul süre olarak kabul edileceğini, Davacının müvekkili şirketin müşteri çevresi ve yaptığı işler hakkındaki bilgilerine nüfus edebilme imkanına sahip olabileceğini, zira hizmet vermek için davacı şirketin müşterileri olan firmalar ile işin niteliği gereği ilişki kurduğu ve böylece müşterileri ve davacı şirketin iş piyasası ile yaptığı işi detaylı olarak öğrenebildiğinin dosyaya sundukları tüm açıklamalar ve deliller ile sabit olduğunu, Edinilen bilgilerin kullanılmasının işverene önemli zarar verme ihtimalinin bulunduğunun değerlendirildiğini, Raporda” İstanbul Ticaret Odası kayıtları incelendiğinde, davacı şirketin Meslek kodunca ve … kodunda faaliyet göstermekte olduğu iş konusunun Yurt içi ve Yurt dışında her nevi elektrik elektronik, telekominikasyon, makine, tesisat ve bunlarla ilgili yapı, inşaat, imalat taahhüt işleri, proje, danışmanlık, mübendislik hizmeti…diğer işler olarak belirtildiğini, davalı işçinin ortak ve yetkilisi olduğu … LTD. Şti ‘nin ise Elektrik Ekipmanları melek kodunda ve … kodunda faaliyet gösterdiğini, iş konusunun Enerji sistemleri imalat, alım satım, ithalat mümessillik proje taahhüt montaj test danışmanlık…. olarak belirtildiğini, her iki şirketin de İstanbul Anadolu Yakasında faaliyet gösterdiğini, böylece faaliyet ve iş kolları arasında benzer faaliyette bulundukları, teritoryal alanların benzer olduğu ve davacı şirket ile davalının yetkisi olduğu … Şirketinin faaliyetleri bakımından rakip olduklarının açıkça tespit edildiğini, Bilirkişi raporunda, davalı işçinin davalı işyerinde pozisyonu ve toplam çalışma süresi uzunluğu kapsamında davacı işyerindeki müşteri çevresi ve yaptığı işler hakkındaki ticari sır kapsamında bilgilerine nüfuz edebilme imkanına sahip olduğu, davacı işveren şirket ile davalı işçinin yetkilisi olduğu … Tic. Ltd. Şti ‘nin faaliyet alanlarının benzer olduğu, her iki şirketin Tuzla-Pendik gibi yakın komşu ilçelerde faaliyet gösterdiği, davalının davacı işverende çalışırken sahip olduğu müşteri ve iş bilgilerini kullanabilme imkanının mevcut olduğu, rekabet yasağı hükmünün süre yönünden, yer yönünden ve konu yönünden geçerli olduğu şeklinde değerlendirme yapıldığını, Davalı …’nun, müvekkili firmanın haberi olmaksızın 17.08.2012 tarihinde … adı ile yeni bir firma kurduğunu, firma ticaret sicil gazetesinin kurulan şirket ile ilgili tüm bilgileri, …’dan gönderilen bilgilendirme yazısı Ek-12 olarak … LTD. ŞTİ. imza sirküleri, web sitesi dökümanı ve … TİC. LTD. ŞTİ. Firma sicil bilgileri olarak mahkemeye ibraz edilen kayıtların bu hususu açıkça kanıtladığını ve bilirkişi raporu ile de bu hususun doğrulandığını, Müvekkili şirket tarafından keşide edilen noter ihtarına davalının cevabi noter ihtarında “çalıştığım şirketin yeni kurduğum şirketten haberi vardı” şeklinde beyanının asılsız olduğunu, zira davalının bahsettiği zaman diliminin, yeni firma kurmuş olduğunu kendisi açıklamayıp, müvekkili şirketin ihbar maili ile öğrendiğini, davalının önce red ettiği sonra kabul ettiği ocak ayından itibaren başladığını, bu tarihten sonra da davalı ile anlaşılarak ikale sözleşmesi imzalandığını, davalının üzerindeki ve sorumluluğu altındaki projeleri tamamlayarak devredene kadar zaman tanındığını, eğer müvekkili şirkete ihbar maili ulaşmamış olsaydı davalının müvekkili şirketi haberdar etmeden kurduğu yeni işine devam edeceğini ve şirketi kandırarak güvenini kötüye kullanmayı sürdürmüş olacağını, Davalı hakkında inceleme yapılması sonucunda, müvekkili şirketin üretim bölümü ile yapılan görüşmelerde ve kurulan bağlantılarda, müvekkili şirkete ait atölyede davalının kendi işi için yaptırdığı parçaların ortaya çıktığını, atölye sorumlusu tarafından hemen parçanın fotoğrafı çekilerek, fotoğraf ve teknik resmi ile müvekkili şirket yetkilileri ile paylaşıldığını, Müvekkili şirketin bilgisayarları incelendiğinde, davalının kendi şirketine ait ürünün bütün teknik çizimlerinin dosyalandığını, dosya oluşturma tarihlerine bakıldığında ise mesai saatleri içinde ve aynı zamanda şirkete ait tasarım programı solidworks ile yapılmış olduğunun net olarak anlaşıldığını, aynı zamanda davalının kopyalanamaz olan bütün müvekkili şirketin doküman evraklarını kopyaladığını, kendi şirketine adapte ettiğini, Müvekkil şirket yetkilileri tarafından davalının yeni iş yerindeki adreste müvekkili şirket logolu aracın birçok kere görüldüğünü, müvekkili şirketten mesai saatleri içinde bir sürü evrakın kopyalandığını, gizlice kendi arabasının bagajına konulduğunu, müvekkili şirketin güvenlik elemanlarının bu durumu fark ederek müvekkili şirket yetkililerine bildirdiklerini, Ayrıca, davalının şirket aracını ve şirket telefonunu kendi işi için kullandığını, mesai saatleri içinde kendi işi için zaman harcayarak müvekkili şirketi zarara uğrattığının sabit olduğunu, tüm bu açıklamaların işverenin güvenini sarsan, işvereni kandırmak amaçlı ve işverenin güvenini kötüye kullanarak yaptığı eylemler olduğunu, Davalının, tüm geçerlilik şartlarını taşıyan ikale sözleşmesinin gereğini yerine getirmediğini, müvekkili şirket ile aynı faaliyet konulu olarak kurmuş olduğu işi devam ettirdiğini, …’ın Devletin bir kurumu olduğunu ve Yüksek Gerilim İhaleleri açtığını, davalının şu ana kadar …’a yapılan bu projelerde müvekkili şirket adı altında görev yaptığını, davalı müvekkili şirketten ayrıldıktan sonra Yüksek Gerilim projelerinde iş yapabilmek adına …’a başvurduğunu ve “iş deneyim belgesi” almak istediğini, …’ın da bu belgeyi hazırlayarak davalıya gönderirken kopyasını müvekkili şirkete de gönderdiğini, bunun tamamıyla müvekkili şirketin bilgisi dışında olan …’ın aleni uyguladığı prosedür olduğunu, müvekkili şirkete ibrazının yasal gereklilik gerektirmediğini, …’ın davalının talebi üzerine evrak düzenlerken, davalı proje esnasında müvekkili şirkete çalışmış olduğu için mutlaka çalışmış olduğu firmaya bilgi verilmesi gerektiğinden doğal olarak müvekkili firmaya belgeyi ibraz ettiğini, bu nedenle davalının cevabi noter ihtarındaki beyanının asılsız olduğunu, kabulünün mümkün olmadığını, Davalı ile müvekkili şirket arasında düzenlenen belirsiz süreli iş sözleşmesinin işçinin gizlilik Taahhüdü başlıklı 9. Maddesi “işçi işbu sözleşmesi nedeni ile edindiği, işveren veya işverenin ticari ilişki içerisinde olduğu herhangi bir kişi veya kuruluşa zarar verebilecek her türlü bilgi, ‘GİZLİ” ibareli belgeyi diğer tarafın yazılı ön izni bulunmadıkça özel ve tüzel şahıslara açıklamaması ve üçüncü şahısların bunları kullanmasına ve kopya etmeye izin vermemeyi kabul ve taahhut etmiştir. İşçinin buna aykırı davranması halinde işverenin kanun yollarına başvurma hakkı saklıdır” şeklinde düzenlendiğini, Davalı ile müvekkili şirket arasında düzenlenen belirsiz süreli iş sözleşmesinin işçinin gizlilik Taahhüdü başlıklı 10. Maddesi “işverenin yazılı onayını almaksızın işten ayrılan işçi, ayrılma tarihinden, itibaren | yıl süre ile işverenin ÜRETİM ve YÜKSEK GERİLİM KABLO MONTAJLARI konularında iş kuramayacak,rakip firmalarda çalışamayacak veya rakip firmalara ortak olmayacaktır ” şeklinde düzenlendiğini, Rekabet yasağı sözleşmesinin amacının, işçinin işletmede öğrendiği bilgileri, iş sözleşmesi sona erdikten sonra işverenin aleyhine onunla rekabet edecek şekilde kullanmasını engellemek olduğunu, rekabet yasağı sözleşmesinin kuruluş şartlarının BK m. 348-350’de düzenlendiğini, iş sözleşmesinin sona ermesinden sonra geçerli olmak üzere, işçinin işverenle rekabet etmesini engellemek amacıyla iş sözleşmesine de hüküm konulabileceğini, bu itibarla, müvekkili şirketin gerek iş sözleşmesi ile, gerekse taraflar arasında tarafların hür iradeleri ile imza altına aldıkları ikale sözleşmesinde rekabet yasağını engellemek amacı ile rekabet yasağı hükmünü usul ve yasaya uygun olarak konulmuş bulunduğunu, İkale Sözleşmenin Rekabet Yasağına ilişkin olan 8. Maddesi ile Borçlar Kanunu’na uygun olarak; “çalışan işbu sözleşmenin imza tarihinden sözleşmenin hüküm doğuracağı 30.06.2013 tarihine kadar ve 30.06.2013 tarihinden itibaren de bir yıl boyunca işverenin faaliyet konusu alanda işveren ile rekabet etmeyeceğini kabul ve taahhüt etmiştir. Çalışan bu yükümlülüğe aykırı hareket etmesi halinde, iş sözleşmesi tahtında düzenlenen 6 aylık brüt ücreti tutarındaki cezai şartı işverene ödeyeceğini kabul ve beyan eder” hükmü getirildiğini, İkale Sözleşmenin Rekabet Yasağına ilişkin olan 6. Maddesinde; “çalışan iş sözleşmesi çerçevesinde yüklenmiş olduğu gizlilik yükümlülüğüne, işbu ikale sözleşmesi ile iş ilişkisinin son bulması tarihinden sonra da uyacağını ve işverenin ortak olduğu veya işbirliği yaptığı şirketlere ait iş sözleşmesi tahtındaki gizli bilgi ve materyali (şirketin finansal tabloları ve pazarlama planlarını, şirketin hissedarları. idarecileri müşterilerinin ticari ve meslek sırları, faaliyetleri, anlaşmaları işleri veya menfaatlerini ilgilendiren konulara ilişkin olmak ve bunlarla sınırlı olmamak üzere, firmaya ait bilgi ve materyali) hiçbir zaman hiçbir şekilde kullanmayacağını, keza 3. Kişilere hiçbir şekilde kullandırmayacağını veya açıklamayacağını kabul ve beyan eder.” hükmü getirildiğini, Ancak, davalının sözleşmeye aykırı olarak, müvekkili şirket ile aynı iş kolunda faaliyet göstermekte olan yeni bir iş kurduğunu, muhatabın müvekkili şirketin ticari sırlarına sahip olmakla müşteri çevresi ve çalışma usülleri hakkında oldukça önemli verilere de sahip olduğunu, Türk Ticaret Kanunu ve sair yasal mevzuat uyarınca Muhatap …’nun müvekkili şirketle aynı iş kolunda faaliyet gösteren yeni bir iş kurmasının sözleşme kapsamında rekabet yasağına açıkça aykırı olup, bu bakımdan müvekkili şirkete karşı sorumluluğu doğduğunu, Davalı 15.07.2013 tarihli ibraname ile “karşılıklı olarak imzaladığımız ekteki İKALE Sözleşme maddelerine uygun olarak işe giriş tarihimden son çalışma günüm olan 15.07.2013 tarihine kadar süren çalışmam boyunca hizmet akdi hükümlerinden doğan ücretlerimi, sosyal yardım haklarımı,ikramiye ve primlerimi yaptığım fazla mesai karşılığı ücretlerimi, hafta sonu ulusal ve genel tatil ücretlerimin tamamını aldım.Kıdem tazminatı karşılığı ücretimi aldım ve kanunen hak ettiğim geriye dönük yıllık izinlerimin tamamını kullandım. Hizmet akdimden dolayı alacaklarımın toplamı olan 30.581,00 TL’ yi 12.07.2013 tarihinde … maaş hesabıma yatırılmak sureti ile aldığımı bunun dışında hiçbir surette maddi ve manevi alacağım kalmadığını şirketle bütün hukuki neticelerine şamil olmak üzere tam ve kesin olarak ibra eylediğimi beyan ederim” şeklinde ibra ederek imza altına aldığını, Dava konusu olayda, müvekkili tarafından yapılmış bulunan gerekli bildirimler doğrultusunda menfaatler sağlandığı, bu doğrultuda ikale sözleşmesinin davacının gerçek menfaatlerine aykırı olduğunu kabul etmenin mümkün olmadığının anlaşıldığını, Bilirkişi raporundaki belirlemeler ile davalının haksız rekabet yasağına aykırı hareket ettiğine yönelik görüşlerine katılmakla birlikte, rapordaki aleyhe değerlendirmelere katılmadıklarını, bu nedenle ikale ile haksız rekabet kavramlarının hukuki açıdan birbirinden tamamı ile ayrı kavramlar olduğunu belirterek, Esas mahkemesinde hatalı olarak reddedilmiş olan davanın istinaf incelemesi sonucu bozulmasına – kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, davalı işçinin ikale sözleşmesindeki rekabet yasağı kaydına aykırı davrandığı iddiasına dayalı cezai şart istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş, karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. 6101 sayılı Yasa’nın 1. maddesi uyarınca olaya uygulanması gereken 6098 sayılı TBK’nın 444 maddesinde; “Fiil ehliyetine sahip olan işçi, işverene karşı, sözleşmenin sona ermesinden sonra herhangi bir biçimde onunla rekabet etmekten, özellikle kendi hesabına rakip bir işletme açmaktan, başka bir rakip işletmede çalışmaktan veya bunların dışında, rakip işletmeyle başka türden bir menfaat ilişkisine girişmekten kaçınmayı yazılı olarak üstlenebilir. Rekabet yasağı kaydı, ancak hizmet ilişkisi işçiye müşteri çevresi veya üretim sırları ya da işverenin yaptığı işler hakkında bilgi edinme imkânı sağlıyorsa ve aynı zamanda bu bilgilerin kullanılması, işverenin önemli bir zararına sebep olacak nitelikteyse geçerlidir.”, devam eden 445. maddesinde ise; “Rekabet yasağı, işçinin ekonomik geleceğini hakkaniyete aykırı olarak tehlikeye düşürecek biçimde yer, zaman ve işlerin türü bakımından uygun olmayan sınırlamalar içeremez ve süresi, özel durum ve koşullar dışında iki yılı aşamaz. Hâkim, aşırı nitelikteki rekabet yasağını, bütün durum ve koşulları serbestçe değerlendirmek ve işverenin üstlenmiş olabileceği karşı edimi de hakkaniyete uygun biçimde göz önünde tutmak suretiyle, kapsamı veya süresi bakımından sınırlayabilir.” düzenlemesi mevcuttur.Davalı davacı iş yerinde 14/07/2009 tarihinden itibaren teknik müdür olarak çalışmakta iken en son 03/02/2012 tarihli belirsiz süreli iş sözleşmesi imzalandığı, taraflar arasında imzalanan 17/01/2013 tarihli ikale sözleşmesi ile, iş sözleşmesinin karşılıklı olarak sona erdirildiği ve kıdem tazminatı da ödenerek 15/07/2013 tarihinde davalının davacı şirketten ayrıldığı, davalının 17/08/2012 ana sözleşme tescil tarihli dava dışı …. Ltd. Şti’ni kurduğu görülmektedir. Davacı vekilince ibraz edilen dava dilekçesinden, taraflar arasında imzalanan 17/01/2013 tarihli ikale sözleşmesinin 8. Maddesine istinaden cezai şart talep edildiği anlaşılmaktadır. Taraflar arasında imzalanan 17/01/2013 tarihli “İş Sözleşmesinin Karşılıklı Anlaşmaya Dayalı Olarak Sona Erdirilmesine İlişkin Sözleşme (ikale sözleşmesi)’nin 2. maddesi ile, tarafların 30/06/2013 tarihinden geçerli olmak üzere karşılıklı olarak söz konusu iş sözleşmesinin sona erdirmeyi kabul ve beyan ettikleri, sözleşmenin 6. maddesinde; “Çalışanın iş sözleşmesi çerçevesinde yüklenmiş olduğu gizlilik yükümlülüğüne, iş bu ikale sözleşmesi ile iş ilişkisinin son bulması tarihinden sonra da uyacağını ve iş vereni, işverenin ortak olduğu veya iş birliği yaptığı şirketlere ait iş sözleşmesi tahtındaki gizli bilgi ve materyali hiçbir zaman hiçbir şekilde kullanmayacağını, üçüncü kişilere hiçbir şekilde kullandırmayacağını veya açıklamayacağını kabul ve beyan eder” şeklinde, sözleşmenin 7. maddesinde; “Ayrıca çalışan ikale sözleşmesinin hüküm doğuracağı 30/06/2013 tarihine kadar işveren nezdinde yerine getirdiği görevini eksiksiz ve tam olarak yerine getirmeye devam edecektir. Mesaisine uygun bir şekilde 30/06/2013 tarihine kadar işveren nezdinde çalışmasına devam edecektir. Çalışan hali hazırda kurmuş olduğu kendi iş yeri ile yapacağı tüm çalışmalarını işveren nezdindeki mesaisi sona erdikten sonra yapacaktır” şeklinde, sözleşmenin 8. Maddesinde ise, ” Çalışan iş bu sözleşmesinin imza tarihinden sözleşmenin hüküm doğuracağı 30/06/2013 tarihine kadar ve 30/06/2013 tarihinden itibaren de bir yıl boyunca işverenin faaliyet konusu alanda işveren ile rekabet etmeyeceğini kabul ve taahhüt etmiştir. Çalışan bu yükümlülüğüne aykırı hareket etmesi halinde, iş sözleşmesi tahtında düzenlenen 6 aylık brüt ücreti tutarındaki cezai şartı işverene ödeyeceğini kabul ve beyan eder.” şeklinde düzenleme bulunduğu görülmektedir. Mahkemece taraf delilleri toplanılmış, bilirkişi heyetinden ayrıntılı, gerekçeli ve denetime elverişli rapor alınarak istinafa konu karar verilmiştir. Mahkemece de tespit edildiği üzere, davalının davacıya ait iş yerinde iş sözleşmesi ile çalıştığı dönem içerisinde … Ltd. Şti’ni kurduğu anlaşılmakta ise de, taraflar arazındaki iş sözleşmesinin ikale sözleşmesi ile ve davalının kıdem tazminatı da ödenerek sona erdirildiği, ikale sözleşmesi 17/01/2013 tarihinde yapılmasına rağmen sözleşmede davalının davacıya ait iş yerindeki çalışmasının 30/06/2013 tarihine kadar süreceğinin belirtildiği, dolayısıyla davacının en geç ikale sözleşmesi tarihinde davalının rekabet yasağına aykırılık teşkil ettiğini belirttiği şirketi kurduğunu öğrendiği ancak iş sözleşmesini sona erdirmediği gibi davalının ortak ve yetkilisi olduğu şirkette çalışmasını sürdürmesini kabul ederek onay verdiği, ikale sözleşmesinin 7. maddesindeki açık onayına rağmen rekabet yasağına aykırı davranıldığı iddiası ile cezai şart talep edilmesinin dürüstlük kuralına ve hakkaniyete uygun olmadığı; davalının, davacı şirketten ayrıldıktan sonraki bir yıllık dönem içerisinde …’tan iş deneyim belgesi alması rekabet yasağına aykırılık olarak kabul edilemeyeceği gibi bu belge ile davacı aleyhine rekabet yasağına aykırı iş/işlemler yaptığına dair de dosyada delil bulunmadığı; tüm dosya kapsamı ile davacı iddialarının ispatlanamadığı ve mahkeme gerekçesinin ikale sözleşmesinin geçersizliğine dayanmadığı dikkate alındığında, davacı vekilince ileri sürülen istinaf sebepleri yerinde değildir. Sonuç olarak, dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığından, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak, aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70.TL istinaf karar harcından, davacı tarafından peşin olarak yatırılan 54,40.TL istinaf karar harcının mahsubu ile bakiye 26,30.TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince tarafa tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 01/06/2022 tarihinde HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.