Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/780 E. 2022/808 K. 25.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/780 Esas
KARAR NO: 2022/808 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2019/4 Esas – 2019/1237 Karar
TARİH: 17/12/2019
DAVA: İtirazın İptali (Genel Kredi Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 25/05/2022
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili, müvekkili ile dava dışı … Ltd. Şti. arasında akdedilen 09/12/2013 tarihli 500.000,00 TL bedelli genel kredi sözleşmesinin davalı tarafından müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatıyla imzalandığını, ayrıca müvekkili lehine 3.kişi taşınmaz ipotekleri tesis edildiğini, sözleşme kapsamında şirkete kullandırılan kredi borcunun ödenmemesi üzerine hesap kat edilerek düzenlenen ihtarnamenin borçlulara gönderildiğini, ancak ödeme yapılmadığını, alacağın tahsili için ipotekli ve ilamsız icra takipleri başlatıldığını, dava konusu ilamsız icra takibinin davalının haksız itirazı ile durduğunu, ipotekli icra takip dosyasında yapılan tahsilatların mahsup edildiğini ileri sürerek davalının kredi kartı borcu dışında kalan takibe konu borca itirazının iptali ile takibin devamına, icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, müvekkilinin eş rızasının alınmamış olması nedeniyle kefaletinin geçersiz olduğunu, müvekkilinin sadece 60.000,00 TL bedelli krediye kefil olduğunu ve bu kredinin de asıl borçlu tarafından ödendiğini, 500.000,00 TL’lik bir krediye kefil olmadığını, sözleşme getirtildiğinde durumun anlaşılacağını savunarak davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 17/12/2019 tarih ve 2019/4 Esas 2019/1237 Karar sayılı Kararı ile; “İncelenen tüm dosya kapsamına, tarafların iddia ve savunmalarına, bilirkişi raporları, içeriğine göre; dava dışı … Ticaret Limited Şirketi ile davacı banka arasında düzenlenen 09/12/2013 tarihli Genel Kredi Sözleşmesi’nde kefil sıfatıyla imzasının bulunduğu, her ne kadar davalı tarafça imzaya itiraz edilmiş ise de, yaptırılan bilirkişi incelemesiyle imzanın davalıya ait olduğunun tespit edildiği, yine davalı tarafça eş muvafakatinin olmadığı belirtilmiş ise de, davacı tarafça davalının eşi … tarafından imzalanmış 09/12/2013 tarihli eş muvafakatinin dosyaya sunulduğu, banka bilirkişisine yaptırılan teknik inceleme ile de davacının davalıdan dava değeri üzerinde alacaklı olduğu rapor edildiğinden davacının davasında haklı olduğu kanaatine varılarak davanın kabulüne karar verilmiş, dava İİK.nun 67. maddesi uyarınca açılan itirazın iptali davası olup, icra takibi Kredi Sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsiline yönelik olduğu, bu durumda açılan itirazın iptali davasında hüküm altına alınan alacak bilinebilir, bir başka deyişle likit olduğundan hükmedilen miktarın % 20’si oranında İİK.nun 67. maddesi uyarınca davacı yararına tazminata hükmedilmesine karar verilerek davanın kabulüne dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.” gerekçeleri ile; ” Davanın kabulü ile 42.320,57 TL asıl alacak yönünden davalının Küçükçekmece … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı takibe vaki itirazın iptaline, takibin 42.320,57 TL’lik asıl alacak için davalı yönünden devamına, Hükmedilen asıl alacağın %20’si üzerinden hesap edilen 8.464,11 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Taraflarınca sadece davalının imzasına itiraz edilmediğini, davacı bankanın kötüniyetli şekilde davalının kefil olduğu 60.000 TL’ lik kredi sözleşmesinde kefalet tutarı kısmını boş bıraktığını ve daha sonra işbu icra takibine konu etmeden önce kefalet miktarını 500.000 TL olarak düzenlediğini, bu konudaki itirazlarının ise değerlendirilmeden karar verildiğini, Sözleşmedeki kefalet miktarı ve kefalet tarihinin müvekkili el yazısı ile yazılmadığını, buna ilişkin itirazlarının ise dikkate alınmadığını, aynı şekilde müvekkili ismi ile adresinin de müvekkili eli ürünü olmadığını, kaldı ki belirtilen adresin müvekkiline değil şirkete ait adres olduğunu, Eş muvafakatnamesi belgesi olarak sunulan belgede borçlunun unvanının “…” olarak belirtildiğini, oysa asıl borçlu şirketin unvanının “…” olduğunu, bu belgedeki yazıların da müvekkiline ait olmadığını, 30.12.2014 tarihli ve 09.12.2013 tarihli makbuzlarda …’e ait … referanslı ve 60.000 TL tutarlı kredi gözükmekte olduğunu, bankanın ise bu kredinin ne olduğunu ısrarla açıklamaktan kaçınmakta olduğunu, davacının … numaralı krediyi gizlemesinin gerçekte davalının sadece bu krediye kefil olma iradesini taşıdığının açık göstergesi olduğunu, Davacı bankanın açıkça kötüniyetli olduğunu ve bu eylemin evrakta sahtecilik suçunun unsurlarını da oluşturduğunu, bu konu hakkında savcılığa şikayette bulunulacağını belirterek hükmün kaldırılmasını ve davanın kabulünü istemiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili amacıyla başlatılan ilamsız icra takibine vâki itirazın iptali istemine ilişkin olup, mahkemece yukarıda açıklanan gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmiştir. Dosya kapsamında mevcut delillerden, davacı banka ile dava dışı … Ltd. Şti. arasında akdedilen 09/12/2013 tarihli 500.000,00 TL bedelli genel kredi sözleşmesinin davalı tarafından aynı tutarda kefalet limiti üzerinden müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatıyla imzalandığı, bankaca 4 farklı kredi kalemi için 187.908,67 TL asıl alacak, 7.999,12 TL işlemiş akdi faiz, 7.194,50 TL işlemiş temerrüt faizi ve 359,60 TL vergiler olmak üzere toplam 203.461,99 TL üzerinden başlatılan takibin, davalının yasal sürede borca ve fer’ilerine itirazı ile durduğu görülmüştür. Yine dosya kapsamında mevcut bankacı bilirkişi tarafından düzenlenen raporda, borçluların 23/05/2017 tarihi itibariyle temerrüde düşmüş oldukları, dava konusu edilmeyen kredi kartı borcu çıkarıldığında takip tarihi itibariyle banka alacağının toplam 169.411,32 TL olduğu, takipten sonra davadan önce yapılan 127.404,60 TL tahsilat dikkate alındığında ise dava tarihi itibariyle alacak tutarının 100.145,71 TL, bankanın talebinin ise 42.320,57 TL olduğu tespit edilmiştir. Davalı davaya cevabında, eş rızasının alınmadığını, sadece 60.000,00 TL bedelli krediye kefil olduğunu ve bu kredinin de asıl borçlu tarafından ödendiğini, 500.000,00 TL’lik bir krediye kefil olmadığını, sözleşme getirtildiğinde durumun anlaşılacağını savunmuştur. Davacı bankanın 28/03/2019 tarihli cevabi yazısı ekinde dava konusu sözleşme sureti gönderilmiş, 19/04/2019 tarihli duruşmada bankanın cevabi yazısından da söz edilerek hazır bulunan taraf vekillerine müzekkere cevaplarına karşı beyanda bulunmaları için süre verilmiş, dosya kapsamında bu yönde bir beyan dilekçesine rastlanılmamış, davalı vekili bankacı bilirkişi tarafından rapor düzenlenmesinden sonra sunduğu beyan dilekçesinde, rapor tebliğinin hemen ardından sözleşmeden haberdar olduklarını, sözleşmedeki imza ve yazıların müvekkiline ait olmadığını, belirtilen adresin de müvekkili adresi olmadığını belirterek imza ve yazı incelemesi yapılmasını istemiş, takip eden 19/07/2019 tarihli duruşmada ise sadece imza itirazından söz etmiştir. Bunun üzerine uzman bilirkişi tarafından yapılan inceleme sonucu düzenlenen raporda, sözleşmedeki imzanın davalı eli ürünü olduğu tespit edilmiş, bu kez davalı vekilince sözleşmedeki 500.000,00 TL yazısının da müvekkili eli ürünü olmadığı ileri sürülerek rapor alınması talep edilmiş, son duruşmada ise bu itirazdan açıkça söz edilmemiş, mahkemece raporun yeterli olduğu gerekçesiyle itirazın reddine karar verilmiştir. Görüldüğü üzere mahkemece banka yazı cevabına (dolayısıyla ekinde bulunan dava konusu sözleşmeye) ilişkin olarak beyanda bulunulması için süre verildiği halde herhangi bir beyanda bulunmayan davalı taraf, davacı banka alacağının tespitinden sonra, imza ve yazı itirazında bulunmuş ise de hangi yazılara itiraz ettiğini de açıklamamış, takip eden duruşmada sadece imza itirazından söz etmiş, yapılan inceleme sonucu imzanın davalı eli ürünü olduğu tespit edilmiş olup, davalının bu aşamadan sonra ileri sürdüğü kefalet miktarı yazısının kendisinin eli ürünü olmadığı yönündeki savunması, yargılamayı uzatmaya yönelik ve dürüstlük kuralına aykırı görüldüğünden itibar edilmemiş, kefalet tarihi kısmının kendi el yazısı olmadığı yönündeki savunmasına da ilk kez istinaf aşamasında dile getirilmiş olmasından dolayı aynı nedenle itibar edilmemiştir. Davacı tarafça yargılama sırasında davalının eş rızası belgesi sunulmuş olup, belgede asıl borçlu unvanının “…” yerine “…” olarak yazılmış olmasının maddi hata niteliğinde olduğu kabul edilmiş, davalı istinaf aşamasında bu belgedeki yazıların da kendisinin eli ürünü olmadığını ileri sürmüş ise de, davalı tarafından düzenlenmediği açık olan belgedeki yazıların davalı eli ürünü olmayacağı da açıktır. Yine davalı tarafça takibe konu edilmeyen … referanslı ve 60.000 TL tutarlı kredinin mahiyetinin davacı tarafça açıklanması gerektiği ileri sürülmüş ise de, banka tarafından aynı kredi sözleşmesine dayalı olarak birden fazla kredi kullandırılması mümkün olmakla, davacıya dava konusu olmayan bir krediye ilişkin açıklama mecburiyeti yüklenemez. Bu itibarla mahkemece davanın kabulü yönünde verilen kararda usul ve yasaya aykırı bir yön görülmediğinden, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 148,60.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 2.890,91.TL istinaf karar harcından istinaf eden tarafından peşin olarak yatırılan 723,00.TL karar harcının mahsubu ile bakiye 2.167,97.TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 25/05/2022 tarihinde HMK’ nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.