Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/776 E. 2020/759 K. 09.07.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/776 Esas
KARAR NO : 2020/759 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEME : İSTANBUL ANADOLU 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİH: 26/02/2020 ( Ek Karar)
DOSYA NUMARASI: 2018/531 Esas – 2019/1421 Karar
DAVA: Menfi Tespit
KARAR TARİHİ: 09/07/2020
İlk Derece Mahkemesinde yapılan yargılama sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; tarafların dava dışı …. San. Tic. Ltd. Şti.’nin ortakları oladuğunu, davalının 21/09/2011 tarihinde bu şirkete giriş yaptığını, 10/08/2015 tarihine kadar işyerinde profosyonel yönetici olarak çalıştığını, daha sonra %25 oranında şirkete ortak olduğunu, davalının ortaklığa giriş bedeli olarak 10/08/2015 tarihinde %12,5 hisse kaşılığı olarak 150.000 TL ve 12/08/2015 tarihinde kalan %12,5 hissenin karşılığı olarak 150.000 TL yatırdığını, bunun üzerine alınan kararla davalı adına %25 oranında hisse devrinin yapıldığını, ortaklık ilişkisi sürerken davalının müvekkili aleyhine, ödediği bu hisse bedelleri nedeniyle ve sebepsiz zenginleşme iddiasıyla İstanbul Anadolu ….İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasında faziyle birlikte 371.087,67 TL alacağın tahsili için takip başlattığını ve takibin usulsüz tebligat ile kesinleştirildiğini, bu hususta sorumlular hakkında şikayette bulunduklarını ve icra mahkemesine başvurduklarını, müvekkili tarafından hisse bedeli olarak alınan tutarın, davalı tarafından hukuka aykırı olarak sebepsiz zenginleşme olduğundan bahisle tahsil edilmek istenildiğini, şirket sermayesinin 10.000,00 TL olduğunu, davalının hissesine karşılık gelen tutarın 2.500,00 TL olduğunu, şirketin zarar etmekte olduğunu, talebin fahiş ölçüde yüksek olduğunu, davalının şirketin genel müdürü ve birinci dereceden karar almaya yetkili ortağı olduğunu, davalının hisse ve pay devrine ilişkin hiçbir hukuki girişimi dahi bulunmadığını, hal böyleyken talebe faiz işletilmiş olmasının da hukuka aykırı olduğunu, müvekkilinin şahıs olarak hiçbir şekilde sorumlu tutulamayacağını, hukuken hiçbir karşılığı bulunmayan sebepsiz zenginleşme iddiası ile müvekkilinin mağdur edildiğini belirterek, müvekkinin davalıya borçlu olmadığının tesptine, takip bedelinin %20’sinden az olmamak üzere tazminata karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, müvekkilinin uzun yıllar boyunca davacı …’a ait 12 şirketten biri olan …. San. Tic. Ltd. Şti.’de çalıştığını, daha sonra bu şirkete ortak olduğunu, müvekkili şirkete ortak olduktan sonra davacının kendisine ait olan diğer şirketlerden … şirketine sahte belge ve evraklar düzenleyerek şirketi sürekli borçlu göstermeye başladığını, dava konusu meblağın şirketin hissesine karşılık verildiğinin kabulü için ilgili meblağın şirketin hesabına gönderilmesi gerektiğini, ancak bu meblağın şirketin hesabına değil, davacı …’un şahsi hesabına yatırıldığını, söz konusu davanın konusu olan 300.000 TL’yi müvekkilinin …’un şahsi hesabına yolladığını fakat geri alamadığını, defalarca davacıdan borcunu ödemesi şifahen talep etmiş olmasına rağmen bu çabaların başarısızlıkla sonuçlandığını, bu sebeple … aleyhine İstanbul Anadolu ….İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlattıklarını, usulsüz tebligat iddialarının yerinde olmadığını belirterek davanın reddine ve %20 oranında kötü niyet tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk derece Mahkemesi 25/12/2019 tarih ve 2018/531 Esas – 2019/1421 Karar sayılı kararında; “…Şirketin 14/05/2015 tarihli Genel Kurul Toplantı tutanağının incelenmesinde; şirket ortakları tarafından alınan karar uyarınca şirket ortağı …’un ve … hisselerinin davalı …’e devrine karar verildiği, bu kararın noter tasdikinin yapıldığı anlaşılmıştır.Yine şirketin 14/10/2017 tarihli,20/03/2018 tarihli Genel Kurul Toplantı tutanaklarında davalı …’in şirket ortağı sıfatıyla imzasının bulunduğu anlaşılmıştır. Şirketin pay defterinin incelenmesinde; davalı …’in 13/05/2015 tarihi itibariyle 10.000 TL. sermayenin 2.500 TL. tutarı oranında şirkete ortak kaydedildiği anlaşılmaktadır. Davacı tanığı … beyanında; dava konusu hisse devrine ilişkin yapılan sözleşmedeki hisse devrini kendisinin ve kızı …. yaptığıını, bu hisse devri karşılığı 300.00 TL. nin davalı tarafından eşi …’un banka hesabına yatırılması konusunda anlaşma yaptıklarını, davalının bu parayı yatırdığını, kendisinin ve kızınında hisse devri yaptıklarını beyan etmiştir.Her ne kadar davalı taraf icra takip dosyasında hisse devri bedeli karşılığı olarak ödediği paranın şirket adına tahsili gerektiği halde davacı … tarafından tahsil edildiğini ve davacının sebepsiz zenginleştiğini iddia ederek hakkında takip başlatmış ise de; davalının hisseleri dava dışı … devraldığı, bu nedenle hisse bedelini şirkete değil bu kişilere yapması gerektiği,hisse devri yapan kişi tarafından kendisine bu paranın ödenmediği yönünde bir iddia bulunmadığı, davalının ödediği hisse bedeli karşılığı kendisine hisse devri yapılması konusunda genel kurulda karar alındığı, pay defterine işlendiği, devre ilişkin prosedürün tamamlandığı, davalının davacıya eşinden ve kızından devraldığı hisse bedelini ödemiş olmasının davalıyı sebepsiz zenginleştirmediği, bu paranın şirkete ödenmesi gibi bir gereklilik de olmadığı, bu nedenle davalının takipte haksız ve kötü niyetli olduğu kanaatine varıldığı” gerekçesi ile, ”1-Davanın kabulü ile davacının İstanbul Anadolu ….İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasında takip konusu edilen alacak tutarında davalıya borçlu olmadığının tespitine,2-Davalının takipte haksız ve kötü niyetli olduğu kabul edildiğinden İİK nun 72/5 maddesi uyarınca takip tutarının %20’si oranında kötü niyet tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,” karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf karar harcının istinaf eden davalı tarafından yatırılmaması üzerine mahkemece muhtıra çıkartılmış ve verilen kesin süre içerisinde muhtıra gereği yerine getirilmediği gerekçesi ile ek karar verilmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ EK KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 26/02/2020 tarih ve 2018/531 Esas – 2019/1421 Karar sayılı ek kararı ile; “…Davalı vekili mahkememize sunmuş olduğu 07/01/2020 tarihli istinaf süre tutum, 03/02/2020 tarihinde vermiş olduğu gerekçeli istinaf dilekçesi ile mahkememiz kararını istinaf ettiği, yapılan incelemede istinaf karar harcının eksik yatırıldığının tespit edilmesi üzerine, davalı vekiline 6.195,00TL eksik istinaf karar harcını bir haftalık kesin süre içerisinde mahkememiz veznesine yatırması, verilen süre içerisinde yatırılmadığı takdirde istinaf isteminden vazgeçmiş sayılmasına karar verileceği ihtarını içerir 12/12/2020 tarihinde ihtarlı tebligatın E-tebliğ yolu ile 17/02/2020 tarihinde tebliğ edildiği, verilen kesin süre içerisinde eksik istinaf harcının yatırılmadığı anlaşıldığı…” gerekçeleriyle; ”Davalı tarafça verilen kesin süre içerisinde eksik istinaf harcının yatırılmaması nedeniyle davalı tarafın istinaf isteminden vazgeçmiş sayılmasına, ” karar verilmiş ve verilen bu ek karara karşı da davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
EK KARARA KARŞI İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili ek karara karşı sunmuş olduğu istinaf dilekçesine özetle; Davalı tarafça istinaf kanun yoluna başvurulduğunu ve mahkemeden eksik harç ve masrafların tamamlanması için gönderilecek olan muhtıranın beklendiği açıkça ortada iken istinaf kanun yoluna başvuru sırasında, dilekçe sunumu ile birlikte ödenmeyen yahut eksik ödenen harç ve masrafların tamamlanması için mahkemeden bir muhtıra çıkarılmadan, müvekkile söz konusu sürenin kaçırıldığını bu nedenle istinaf kanun yolundan vazgeçmiş sayıldığının tebliğ edilmesi usul ve yasaya açıkça aykırı olduğunu,Bu doğrultuda, uygulamada mahkemece açıkça hakimin/heyet başkanının imzası/e-imzası, sicil numarası, verdiği karar ve verdiği karar uyulmamasının sonuçlarının ihtarı ile düzenlenen muhtıra çıkartılarak tarafımıza tebliğ edilmeli, bu doğrultuda davalı tarafından eksik olan harcın ödenmesi hususunun beklenmesinin gerektiğini, bu hususun Yüksek Mahkeme’nin yerleşik uygulamaları arasında olup, yazı müdürünün düzenlediği üstyazıların, hakimin/heyet başkanının imzası/e-imzası, sicil numarası olmadan düzenlenen evrakların, tebligat parçasının üzerine yazılan eksik harcın ödenmesine ilişkin ihtarnamelerin usule uygun olmadığınun açıkça kabul edildiğini,Nitekim uygulamadaki hemen hemen tüm kararların atıf yaptığı Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun emsal niteliğindeki 2010/19-286 E. 2010/330 K. Sayılı kararında muhtıranın nasıl düzenlenmesi gerektiğinin açıkça belirtildiğini,Hakim tarafından “temyiz harç ve giderlerinin tamamlanması için yedi günlük kesin süre” verilmesi ve ayrıca yazılı olarak “aksi halde temyizden vazgeçmiş sayılacağı hususu”nun bildirilmesinin gerektiğini, şayet, bu süre, yasada belirtilen usule uyulmadan ve yazılıp altı hakimce imzalanmadan verilmişse, dolayısıyla da hakim tarafından usulünce düzenlenmiş muhtıra yoksa, geçerli bir bildirimin yapıldığından söz etmeye de olanağın olmadığını,Mahkeme yazı işleri müdürünün veya kalem personelinin temyiz harcı veya giderinin tamamlanması için temyiz edene süre vermesinin usule aykırı olduğunu ve mahkeme yazı işleri müdürünün veya kalem personelinin vermiş olduğu süre üzerine temyiz harcını veya giderini ödememiş olan taraf, temyiz talebinden vazgeçmiş sayılamayacağını, Bu hususun doktrinde de genel kabul halinde olduğunu, nitekim Kuru’ya göre eksik harcın tamamlanması için mahkemeden usulüne uygun bir muhtıranın çıkarılmasının gerektiği ve bu muhtırada hakim/hakimlerin kim oldukları, hangi kararı verdikleri ve verilen kararın yerine getirilmemesinin sonuçları açıkça yazılmasının gerektiğini, eğer usulüne uygun olan bir muhtıra yoksa, eksik harcın tamamlanmasın ilişkin bir tebligatın da olmadığını, bu doğrultuda tarafın istinaf/temyiz süresinin kaçırmış olduğunun ileri sürülemeyeceğini, (Baki, Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü, 6.Bası, Cilt 5, Sayfa 4587 vd.).Görüldüğü üzere, davalı tarafından gönderilen tebligat, mahkemece çıkarılan ve kesin süre verilen bir muhtıranın hiç bir vasfını taşımadığını, kalem müdürlüğünce ilgili vezneye gönderilen bir talepten başka bir niteliğe haiz olmamakta ve davalı tarafa bir külfet yüklemediğini, nitekim tebligat parçasının üzerinde, söz konusu harcın eksik olduğu ve yatırılması gerektiği hususunun ihtar edildiği belirtilse de, bu husus doktrin ve Yargıtayca kabul edilmediğini, gerçek bir muhtıranın özelliklerini taşımayan bu yazının hukuki bir külfet yüklemediği kanaati yerleştirdiğini, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’de usul kurallarının çok sıkı yorumlanması ve tarafların aleyhine dar yorumlanmasını tarafların yargı mercilerinde kendilerini temsil edip hak aramalarının açıkça önüne geçtiği yönünde kararlar verdiğini, örneğin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin İkinci Dairesi tarafından verilen 14.10.2008 tarihli Mesutoğlu/Türkiye davasına ilişkin kararda; yargı mercilerinin usul kurallarını çok sıkı uygulaması ve dar yorumlaması nedeniyle kişilerin, uyuşmazlığın esasının incelenmesinden mahrum bırakılması, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin (A.İ.H.S.) 6/1. maddesinin ihlali olarak kabul edildiğini, bu doğrultuda A.İ.H.N’nin bir iç hukuk kuralı haline geldiği ortada iken, mahkemece usulüne uygun olarak çıkarılmayan tebligat neticesinde müvekkilinin istinaf hakkından mahrum kalmasının kabulü mümkün olmadığını, (Yargıtay 9. Hukuk Dairesi 2016/4600 E. Ve 2016/9721 K. )Bu doğrultuda, davalı tarafa çıkarılmış olan tebligat gerek yasa, usul, AİHM ve Yargıtay’ın yerleşik uygulamaları da nazara alındığında açıkça hukuka aykırı olduğunu, bu doğrultuda, davalı aleyhine verilen olan iş bu karar hukuka aykırı olduğunu,İleri sürerek, istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi 26.02.2020 tarihli ek kararının kaldırılmasına ve kanun, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu,Yargıtay yerleşik içtihatları ve doktrin uyarınca mezkur dosyaüzerinden davalı tarafa usulüne uygun harç tamamlama muhtırasının çıkartılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır.Dava, İİK. 72 Maddesi uyarınca açılan Menfi Tespit davasıdır.Mahkemece, davanın kabulü ile davacının İstanbul Anadolu ….İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasında takip konusu edilen alacak tutarında davalıya borçlu olmadığının tespitine, davalının takipte haksız ve kötü niyetli olduğu kabul edildiğinden İİK nun 72/5 maddesi uyarınca takip tutarının %20’si oranında kötü niyet tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,” karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf gider avansı ve istinaf karar harcının istinaf eden davalı tarafından yatırılmaması üzerine mahkemece muhtıra çıkartılmış ve 26/02/2020 tarihli ek kararıyla; davalı tarafça verilen kesin süre içerisinde eksik istinaf harcının yatırılmaması nedeniyle davalı tarafın istinaf isteminden vazgeçmiş sayılmasına, karar verilmiş ve verilen bu ek karara karşı, davalı vekili tarafından, HMK’nın 346/2.maddesi uyarınca yasal bir haftalık süre içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.HMK’nın 346.maddesi uyarınca, işin esasına dair istinaf nedenleri incelenmeden önce, ilk derece mahkemesinin, HMK’nın 346.maddesi uyarınca verdiği ek kararın usul ve yasaya uygun olup olmadığının değerlendirilmesi gerekmektedir. Uyuşmazlık, davalı vekiline muhtıranın usulüne uygun olarak tebliğ edilip edilmediği ve ilk derece mahkemesince verilen ek kararın dosya kapsamına, usul ve yasaya uygun olup olmadığı noktasındadır.Davalı vekilinin mahkemece çıkartılan muhtıranın usulüne uygun tebliğ edilmediğine yönelik istinaf sebebi incelendiğinde,Somut olayda, mahkemece davalı vekiline gerekçeli karar tebliğ edilmeden davalı vekili tarafından 07/01/2020 tarihinde maktu istinaf karar harcı ve kanun yoluna başvurma harcı yatırılarak 07/01/2020 tarihinde uyap sisteminden süre tutum talepli istinaf dilekçesinin gönderildiği görülmüştür.Mahkemece, gerekçeli karar ve 20/01/2020 tarihli tahsilat fişi ekli davalı vekiline e tebligat çıkartıldığı, e tebligatın 25/01/2020 tarihinde tebliğ edildiği, davalı vekili tarafından 03/02/2020 tarihinde uyaptan gerekçeli istinaf dilekçesinin gönderildiği görülmüştür.Mahkemece, davalı vekiline 12/02/2020 tarihli tahsilat fişi ekli, davetiyenin üzerine eksik yatırılan 6.195 TL . Nisbi istinaf karar harcını tebliğden itibaren 1 haftalık kesin süre içerisinde yatırılması, yatırılmadığı taktirde istinaf isteminden vazgeçilmiş sayılacağı ihtarlı e tebligat çıkartıldığı, e tebligatın 17/02/2020 tarihinde davalı vekiline tebliğ edildiği anlaşılmıştır.YARGITAY HGK. 2010/19-286 ESAS, 2010/330 KARAR SAYILI İLAMINDA DA BELİRTİLDİĞİ ÜZERE; H.U.M.K.’nun 434.maddesinin 3.fıkrasında; “Temyiz dilekçesi verilirken gerekli harç ve giderlerin tamamı ödenir. Bunların eksik ödenmiş olduğu sonradan anlaşılırsa, kararı veren hakim veya mahkeme başkanı tarafından verilecek yedi günlük kesin süre içinde tamamlanması, aksi halde temyizden vazgeçmiş sayılacağı hususu temyiz edene yazılı olarak bildirilir. Verilen süre içinde harç ve giderler tamamlanmadığı takdirde, mahkeme kararın temyiz edilmemiş sayılmasına karar verir. Bu kararın da temyiz edilmesi halinde 432 nci maddenin son fıkrası hükmü kıyasen uygulanır.” Hükmü yer almaktadır.Bu açık ifadeden de anlaşılacağı üzere hakim tarafından “temyiz harç ve giderlerinin tamamlanması için yedi günlük kesin süre” verilmesi ve ayrıca yazılı olarak “aksi halde temyizden vazgeçmiş sayılacağı hususu”nun bildirilmesi gerekmektedir. Şayet, bu süre, yasada belirtilen usule uyulmadan ve yazılıp altı hakimce imzalanmadan verilmişse, dolayısıyla da hakim tarafından usulünce düzenlenmiş muhtıra yoksa, geçerli bir bildirimin yapıldığından söz etmeye de olanak yoktur. Mahkeme yazı işleri müdürünün veya kalem personelinin temyiz harcı veya giderinin tamamlanması için temyiz edene süre vermesi usule aykırıdır ve mahkeme yazı işleri müdürünün veya kalem personelinin vermiş olduğu süre üzerine temyiz harcını veya giderini ödememiş olan taraf, temyiz talebinden vazgeçmiş sayılamaz.Yargıtay’ın kararlılık kazanmış uygulamasına göre, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 434/3. maddesi çerçevesinde hakim kararı ile eksik harç ve giderlerin tamamlanması istemiyle ayrıca, bir muhtıra düzenlenmeli ve bu muhtırada, yapılması gereken işlemin ne olduğu açıkça ve ilgili tarafın yanılmasına neden olmayacak biçimde gösterilmeli; buna yönelik olarak da ikmal edilecek harç ya da giderin miktarı ve yatırılma merci ve süresi, bunun yapılmamasının sonuçları net biçimde açıklanmalıdır. Bu hususlar Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 26.06.1968 gün ve 1968/9-483 E. – 476 K.; 01.10.1969 gün ve 1969/2-417 E.-719 K.; 19.02.1997 gün ve 1996/2-897 E.-1997/86 K.; 13.04.2005 gün ve 2005/12-237 E.-248 K.; 30.11.2005 gün ve 2005/5-634 E.-680 K.; 09.05.2007 gün ve 2007/12-178 E.-249 K.; 22.07.2009 gün ve 2009/18-348 E.- 398 K. sayılı ilamlarında açıkça vurgulanmış; daha sonra verilen kararlarda da kararlılıkla bu uygulama sürdürülmüştür.Nitekim, doktrinde de aynı görüş benimsenmiştir(Baki, Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü, 6.Bası, Cilt 5, Sayfa 4587 vd.).Oysa somut olayda, mahkeme bu usule uygun muhtıra düzenlemek yerine hakim sicil ve imzasını taşımayan tebligat parçasının üstüne sadece eksik yatırılan 6.195 TL . nisbi istinaf karar harcını tebliğden itibaren 1 haftalık kesin süre içerisinde yatırılması, yatırılmadığı taktirde istinaf isteminden vazgeçilmiş sayılacağı ihtarlı e tebligat çıkartıldığı ve 17/02/2020 tarihinde tebliğ edilmiştir.Şu durumda; tebligat üzerine yazılan ve hâkimin sicil numarası ve imzasını taşımayan açıklamalar, yasanın aradığı yönteme uygun kabul edilemeyeceği gibi, hâkim tarafından verildiğinin kabulüne de olanak yoktur. Bu bakımdan hukuki sonuç doğuracak nitelikte de değildir. Öyle ise, Mahkemenin, hâkim tarafından verilmiş; usulüne uygun bir kararı ve tebligatı bulunmadığından; hakim imzasından yoksun bildirimin hukuken geçerli kabul edilmesi mümkün olmadığı gibi; usule aykırı ve geçersiz bu belgenin hak kaybına yol açacak şekilde sonuç doğurması da kabul edilemez. Dolayısıyla, bu tebligat anılan Kanun hükmüne uygun olmadığından, gerekleri süresi içerisinde yerine getirilmemiş olsa dahi, buna dayanılarak istinaf eden vekilinin hükmü istinaftan vazgeçmiş sayılmasına olanak yoktur. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin İkinci Dairesi tarafından verilen 14.10.2008 tarihli Mesutoğlu/Türkiye davasına ilişkin kararda; yargı mercilerinin usul kurallarını çok sıkı uygulaması ve dar yorumlaması nedeniyle kişilerin, uyuşmazlığın esasının incelenmesinden mahrum bırakılması, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin (A.İ.H.S.) 6/1. maddesinin ihlali olarak kabul edilmiştir. Bir iç hukuk kuralı haline gelen A.İ.H.S. ve buna dayanılarak verilen bu karar da göz önüne alındığında, hak kaybının önüne geçilecek şekilde değerlendirme yapılması olayın özelliğine daha uygun düşmektedir (Hukuk Genel Kurulu’nun 22.07.2009 gün ve 2009/18-348 E.- 398 K. sayılı ilamı). Sonuç olarak, yukarıda açıklanan bu durum karşısında anılan (tebligat) muhtıra geçersiz olduğundan davalı vekilinin ek karara yönelik istinafının kabulü ile mahkemece verilen ek kararın kaldırılarak yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda eksik nisbi istinaf harcının tamamlanması için usulüne uygun muhtıra düzenlenerek davalı tarafa tebliğ edilip gereğinin yerine getirilmesi için dosyanın mahkemesine gönderilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davalının istinaf başvurusunun KABULÜ ile; 1-İstanbul Anadolu 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 26/02/2020 tarih ve 2018/531 Esas – 2019/1421 Karar sayılı ek kararının HMK’nın 353/1-a4 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, dava dosyasının mahkemesine İADESİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 148,60.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 54,40.TL istinaf karar harcının talep halinde davalıya iadesine,3-İstinaf kanun yoluna başvurma harcı 148,60.TL ile dosyanın Bölge Adliye Mahkemesi’ne gidiş-dönüş masrafı 12,25.TL olmak üzere; toplam 160,85.TL’nin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 4-Artan gider avansı olması halinde avansı yatıran tarafa iadesine, 5-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 09/07/2020 tarihinde HMK’nın 353/1-a4 maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.