Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/773 E. 2022/829 K. 25.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/773 Esas
KARAR NO: 2022/829 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 25/11/2019
NUMARASI: 2016/496 Esas 2019/1110 Karar
DAVANIN KONUSU: Alacak (Taşıma Sözleşmesi Kaynaklı)
KARAR TARİHİ: 25/05/2022
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, davalı ile müvekkili şirket arasında 06.04.2005 tarihinde taşıma sözleşmesi imzalandığını, işbu sözleşme kapsamında müvekkil şirketin yüklendiği edimlerini ifa ettiğini, sözleşme sebebiyle kalan bakiye miktar alacaklarına ilişkin 22.01.2007 tarihinde mutabakat imzalandığını, mutabakat metninin içeriğinde de belirtilen, davalı şirketin sözleşme gereğince müvekkiline 31.12.2006 tarihi itibariyle 216.000 USD karşılığı 303.609,60 TL borçlu olduğunu, alacağının ise 43.786,99 TL olduğunu beyan ettiğini ve bu beyanı müvekkili şirketçe onaylanarak işbu hususun aynı metne derkenar verildiğini, buna göre müvekkili firmanın davalıdan 259.822,61 TL alacaklı olduğunu, ancak davalı tarafça işbu bedelin müvekkiline ödenmediğini ve bunun üzerine müvekkilince davalı aleyhine icra takibine geçildiğini, işbu takibe davalı tarafça haksız olarak itiraz edildiğini, bu nedenlerle; davanın kabulü ile 259.822,61 TL alacağın 31.12.2006 tarihinden itibaren işleyecek ticari faiziyle birlikte davalıdan tahsili ile müvekkiline ödenmesine, yargılama harç ve giderleri ile ücreti vekaletin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, davacının taleplerinin nelerden ibaret olduğu ve bu taleplerinin dayanağının neler olduğunun açıklanmadığını, dava dilekçesi içinde 10 yıldan fazla bir süre önceye dayanan alacak iddialarında bahsedilen toplam 259.822,61 TL’nin neye istinaden istenildiği ve isteğin dayanaklarının tam anlamıyla izah edilmediğinden taleplerin belli olmadığını, davanın açıldığı 29.04.2016 tarihi itibariyle davacının iddialarının başlangıcı olan 06.04.2005 tarihi arasında 11 yıldan fazla süre geçmiş olması nedeniyle zaman aşımı itirazlarının olduğunu, davacının müvekkili şirket ile akdettiği 07.04.2005 tarihli protokolün 2. maddesinde “…’ta alıcıya eksik LPG teslimlerinden dolayı doğabilecek yaklaşık 188.000 USD LPG bedeli karşılığında 188.000 USD alacağını …’a teminat olarak bırakmayı kabul etmiştir” şeklindeki madde ve aynı protokolün 3.maddesinde “Tetra, alıcı(…) ile …’ın yapacağı cari hesap mutabakatı neticesinde eksik teslim karşılığı tahsil edilemeyen tutarın, teminat olarak bırakılan 188.000 USD tutardan tahsil edilmesini kabul eder” şeklindeki maddeler uyarınca 188.000 ABD Doları alacağını teminat olarak bıraktığını ve ileride fire bedelinin bu tutardan tahsil edileceğini kabul ettiğinden hiç bir alacağının bulunmadığını, olaydaki tarafların her ikisinin de tacir olduğunu, TTK 18.maddesinin 2.fıkrası hükmüne göre her tacirin ticaretine ait bütün faaliyetlerinde basiretli bir işadamı gibi hareket etmesinin kanuni bir zorunluluk olduğunu, davacı tarafın huzurdaki taleplerle ilgili geçmişte Şişli … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı icra dosyasından takip başlattığını, takibe itiraz ettiklerini ve takibin durduğunu, davacı tarafın daha sonra itirazın iptali davası yoluna gitmeyerek haklı durumu kabul ettiğini, açıklanan nedenlerle; zaman aşımı itirazının kabulü ile davanın reddine, davanın esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 25/11/2019 tarih ve 2016/496 Esas – 2019/1110 Karar sayılı kararında; “…Dava dilekçesi, cevap dilekçesi, alınan bilirkişi raporu, taraflar arasındaki sözleşme ve protokol uyarınca davacının davasının kabulüne karar vermek gerekmiştir. Davacı ile davalı arasında yapılan sözleşme uyarınca davacının davalıya yurt dışına araçları ile taşıma işini üstlendiği ve bu taşıma işlerindeki olası eksik teslim veya belirlen fire oranından daha yüksek orandaki fire hallerinde alıcının dosyamız davalısına yöneltebileceği taleplerinin karşılığı olarak nakliye bedelinin sözleşmenin 6.1. maddesine göre davalı tarafça davacının istihkakından mahsup suretiyle veya teminatından sözleşme 6.4. maddesindeki hesaplama yöntemi kullanılmak suretiyle tahsil edilebileceğinin kararlaştırıldığı ve buna göre de taşıma işinin sonunda taraflar arasındaki dosyada mübrez yazışmalardan davacının davalıya 43.786,99 TL borçlu olduğu, davacının ise davalıdan 216.000 USD karşılığı 303.609,60 TL alacaklı olduğu, imzalı kaşeli belgeler ile tespit edildiği, yine taraflar arasındaki 07.04.2005 tarihli protokol ile de davacının davalıya 850.908,30 USD’lik nakliye bedeli faturası kestiğini, bu bedel dışında bir alacağının olmadığını, yine doğabilecek eksiklikler nedeniyle 188.000 USD’nin teminat olarak davalıya bırakılacağının kabul edildiği ve davacının dava dışı alıcı yurt dışına yerleşik tüzel kişi olan … ile …’ın yapacağı cari hesap mutabakatı neticesinde eksik teslim karşılığı tahsil edilemeyen tutarın teminatı olarak bırakılan 188.000 USD tutardan tahsil edilmesini kabul ettiği, 17 adet dorsenin …’a iade edileceği ve davacının dorse başına 1,750.00 USD olmak üzere 29.750,00 USD’yi davalıya teminat olarak bırakmayı kabul ettiği ve ekspertiz sonucunda oluşacak kesin bakiyenin taraflar arasında alacaklı çıkacak tarafın ödeme yapması ile kapatılacağı ve davalı tarafından, davacıya daha önce verilip kullanımına sunulan … plakalı tamir edilen dorseye ait 22.392,85 YTL tutarındaki (16.587,29 USD) tamir bedelinin de davacının hak edişinden düşüleceğini, buna göre toplam kesinti bedeli 234.337,29 USD düşüldüğünde net ödenecek bedelin 616.571,01 USD olacağının taraflarca kararlaştırılmış olduğu ve en son 22.01.2007 tarihli cari hesap mutabakatı ile davacının davalıdan 216.000 USD karşılığı 303.609,60 YTL alacaklı olduğu taraflarca kararlaştırılmış olduğundan çözülmesi gereken sorunun davacının taşıma bedellerinden kaynaklı olan, ancak sözleşmenin 6.1.maddesi uyarınca geciktirici şarta bağlı olan teminatın davalıdan tahsil şartlarının oluşup oluşmadığı hususunun miktarın ihtilaflı olmaması nedeniyle değerlendirilmesi gerekmiştir. Davalı tarafça alacağın zaman aşımına uğradığı iddia edilmiş ise de bu yöndeki talebi yerinde görülmemiştir. Zira taraflar arasındaki sözleşme uyarınca alacak 10 yıllık zamanaşımına tabi olmasının yanında geciktirici olumsuz şartın gerçekleşmemiş olmasına bağlı olarak alacak muaccel hale gelecek olup, bu şartın gerçekleşmesi tarihinden itibaren bu 10 yıllık sürenin işleyeceği, bu nedenle öncelikle alacağın muaccel olacağı tarihin tespiti ve sonucuna göre zamanaşımına uğrayıp uğramadığının tespiti gerekir. Taraflar arasındaki 07.04.2005 tarihli protokolde 188.000 USD’nin açıkça kararlaştırılmış olduğu ve davalının dava dışı yurt dışında yerleşik … ile yapacağı hesap mutabakatı neticesinde tutulan teminatın serbest bırakılacağı kararlaştırılmış olduğu, ancak hesap mutabakatı için bir sürenin öngörülmemiş olduğu, davacı yönünden bunun alacak haline gelebilmesi için olumsuz olarak geciktirici şartın gerçekleşmemiş olması gerekir. Davacı tarafça protokol yapıldıktan ve aradan 2 yıl geçtikten sonra takip yapılmış ve davalı tarafça bu takibe itiraz edilmiş olduğu dikkate alındığında alacağın muaccel olup olmadığının bu tarihten itibaren değerlendirilmesi gerekmiştir. Protokolün yapıldığı 07.04.2005 tarihinin üzerine 2 yıl geçmesine ve protokol yapılacak dava dışı 3. Kişinin yurt dışında yerleşik olması nedeniyle davacının 2 yıllık süreyi beklemesinin M.K 2.maddesindeki dürüstlük kuralı dikkate alındığında yeterli ve yerinde olacağına, aksi halin ise her ne kadar davalı tarafın protokolde … ile mutabakat yapması şartına teminatın serbest bırakılması bağlanmış ise de; bu hükümde bir sürenin öngörülmemesinin açıkça ahlaka aykırı olduğu, bunun yanında aradan geçen süre dikkate alındığında M.K. 2.maddesi gereğince davalının dürüst davranma ilkesine aykırı davranmış olacağı, hakkını kötüye kullanmış olacağına kanaat getirilmiş, bu nedenle de; davacı tarafça davalı daha önce ihtar edilip, temerrüte düşürülmemiş olmasından, davalı aleyhine yapmış olduğu takip tarihi itibariyle davalının temerrütünün itirazına rağmen gerçekleşmiş olduğuna kanaat getirilmiştir. Buna göre de bu süre dikkate alındığında davanın açıldığı tarih olan 29.04.2016 tarihi itibariyle henüz 10 yıllık süre dolmamış olduğundan davalının zamanaşımı defi yerinde görülmemiştir. Davalının temerrütünün icra takibi ile başladığının kabul edilmesine rağmen davacı tarafça her ne kadar dava değeri 259.822,61 TL olarak gösterilmiş ve bilahare 17.05.2018 tarihinde dava değerini 563.712,53 TL’ye çıkardığı görülmüş ise de; davalının belirtilen takip tarihi itibariyle tüm alacak yönünden temerrütünün gerçekleşmiş olduğuna ve bu nedenle de davacı tarafça talep edilen faizin de bu tarihten itibaren uygulanması gerektiğine kanaat getirilmiştir. Protokol hükmü gereği, her ne kadar davalı nezdinde bulunan, davacının taşıma hak edişlerinden kesilen teminat miktarının davalı tarafça dava dışı 3.kişi ile yapılacak mutabakat sonuna bırakılmış olmasının ve mutabakat için ise bir süre öngörülmemiş olmasına rağmen aradan geçen süre ve takip tarihi dikkate alınarak, davalının davacı ile kararlaştırılan miktardan tahsilatı gerektirecek dosyaya …’dan sadır olmuş herhangi bir bilgi ve belge sunanaması ve aradan geçen süreye rağmen halen davacı alacağını teminat olarak uhdesinde tutmasının M.K 2.maddesine açıkça aykırı olacağına kanaat getirilmiştir. Kaldı ki davalı tarafça davanın açıldığı 2016 tarihinde dahi davacının teminatından mahsubu gerektirecek yine dava dışı yurt dışında yerleşik …’dan sadır olmuş bir eksiklik iddia ve ispatında da bulunamadığı, yurt dışında yerleşik … ile mutabakatın ise henüz yapılmamış olmasına rağmen, durumun kendi inisiyatifinde uzun süre bırakılmasının özellikle işin yapıldığı ve sona erdiği tarih ile takip tarihine kadar aradan geçen süre ve dava tarihine göre aradan geçen süreye rağmen bir girişimde dahi bulunduğunun iddia ve ispatı yapılamadığından mahkememizce davalının bu tavrının M.K 2.maddesindeki dürüst davranma ve hakkın kötüye kullanılması yasağına aykırı düşeceğine kanaat getirilmiş, bu nedenle de davacının davasının kabulü gerektiğine ve temerrüt için icra takip tarihine kadar geçen süre mahkememizce yerinde görülmek suretiyle belirtilen tarihten itibaren hükmedilen 563.712,53 TL’nin 25.04.2007 tarihinden itibaren tarafların tacir olması hususu dikkate alınarak avans faizi ile tahsiline karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. …”gerekçesi ile, Davacının davasının kabulü ile, 563.712,53 TL’nin 25.04.2007 tarihinden itibaren ticari avans faizi ile davalıdan alınarak davacıya verilmesine, karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesi ile, İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından davanın kabulüne karar verilmiş olup yerel mahkeme tarafından verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, Daha önceki yazılı beyanların da defaatle belirtildiği üzere davaya konu alacağın kaynağı, taraflar arasında akdedilen 06.04.2005 tarihli sözleşme olduğunu, davacı ise davasını aradan 11 yıl geçtikten sonra 29.04.2016 tarihinde açtığını, Borçlar Kanunu’nun 72. maddesinde belirtilen 10 yıllık genel zamanaşımı kuralının dikkate alınması gerekirken yerel mahkeme tarafından zamanaşımı def’ilerinin dikkate alınmaması açıkça kanuna aykırılık teşkil etmekte olduğunu, Davacı tarafından dava dilekçesinde dava değerini açık bir şekilde 259.822,61-TL olarak belirlediği ve netice ve talep bölümünde de bu bedelin tahsilini 2006 yılından itibaren işleyecek faizi ile birlikte talep ettiğini, Dosyaya sunulan bilirkişi raporunda ise davacı defterlerinden davacının alacaklı olduğu tutarın 584.254,61-TL olduğu, taraflar arasında ticari ilişki olmamasına rağmen tutarın 259.822,61-TL’den 584.254,61-TL’ye yükselmesinin nedeninin ise Amerikan Doları olan alacağın TL karşısında değerinin artması sonucunda oluşan kur artışından kaynaklandığı şeklinde bir tespitte bulunulmuş ve yerel mahkeme tarafından hem kur artışından etkilenmiş tutar dikkate alındığı, hem de bu tutara 2007 tarihinden itibaren ticari avans faizi işletilmesi şeklinde hüküm kurulduğunu, Bilirkişi raporundaki kur farkı ile ilgili tespit dikkate alınarak kurulan yerel mahkeme hükmüne katılmalarının mümkün olmadığını, zira davacı davasını Amerikan doları üzerinden değil açık bir şekilde TL üzerinden açtığını, bu duruda yerel mahkemenin davacının talebiyle bağlı kalması ve dava dilekçesinde talep ettiği 259.822,61-TL’ye faiz işletmek suretiyle hüküm tesis etmesi gerektiğini, fakat yerel mahkeme tarafından hem 2006 tarihinden 2016 tarihine kadar 259.822,61-TL’ye kur artışı eklendiği, hem de kur artışı eklendikten sonra bulunan tutara geriye dönüp 2007 yılından itibaren ticari avans faizi işletildiğini, yerel mahkemenin kurmuş olduğu bu hükme katılmadıklarını, hükmün açıkça kanuna ve hakimin taleple bağlılık ilkesine aykırı olduğunu, hakim tarafların talep sonuçlarıyla bağlı olduğu ve ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremeyeceğini, davacının netice ve talep bölümünde belirttiği açıklamalar ile hakim bağlı olup bu taleplerin dışına çıkarak hüküm tesis edilmesi davacı lehine sebepsiz zenginleşme teşkil etmekte olduğunu, Yukarıda arz ve izah olunan nedenlerle yerel mahkeme hükmünün bozulması gerektiğini, zira yerel mahkemenin ya davacının dilekçesinde belirttiği talep tutarı olan 259.822,61-TL’ye 2007 yılından itibaren ticari faiz işletilmesi gerekirdi ya da 2016 yılı itibarıyla kur artışı hesabı yapıldıktan sonra bulunan tutara 2016 yılından itibaren ticari faiz işletmesi gerektiğini, ancak yerel mahkeme tarafından her ikisi birlikte uygulandığı (hem kur artışı hem de kur artışından sonra geriye dönük faiz hesabı) ve davacı lehine sebepsiz zenginleşme teşkil edecek şekilde hüküm kurulduğunu, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, taraflar arasında imzalanan taşıma sözleşmesinden kaynaklı alacak davasıdır. Mahkemece, davacının davasının kabulü ile, 563.712,53 TL’nin 25.04.2007 tarihinden itibaren ticari avans faizi ile davalıdan alınarak davacıya verilmesine, karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davalı tarafından Irak Devleti adına satın alma yetkisi bulanan … Şirketine yapılan LPG ihracatında IRAK’a yapılacak gaz nakliyesi konusunda davacı ile davalı arasında 18/07/2003 tarihli 6 Ay süreli, 06/04/2005 tarihli 12 Ay süreli, 12/05/2006 tarihli 1/06/2006 tarihine kadar geçerli sözleşmeler imzalanmıştır. Taraflar arasında 07/04/2005 tarihli protokol imzalanmıştır.Dava dosyasına ibraz edilen 22.01.2007 tarihli mutabakat mektubunda davacının davalıdan 31/12/2006 tarihi itibariyle 216.000,00 USD karşılığı 303.609,60.-TL alacağı olduğu ve 43.786,99.-TL borcu olduğunun kabul edildiği anlaşılmıştır. Davacı tarafından davalı aleyhine Şişli … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı icra dosyası ile 31/12/2006 tarihli cari hesap mutabakatinden kaynaklı 259.822,61 YTL. Alacağın tahsili talebiyle 25.04.2007 tarihinde ilamsız icra takibi başlatıldığı, davalı borçlu vekili 08/05/2007 tarihli itiraz dilekçesi ile, icra takibine,yetkiye, borcun asıl ve ferilerine itiraz ettiği ve itirazın iptali davasının açılmadığı anlaşılmıştır. Davalı vekilinin alacağın zamanaşımına uğradığına yönelik istinaf sebebi incelendiğinde, Davalı tarafça alacağın zaman aşımına uğradığı belirtilerek süresi içerisinde zamanaşımı definde bulunulduğu, mahkemece verilen kararda, gerekçesi açıklanmak suretiyle davalının zamanaşımı definin reddine karar verilmiştir. TBK. 149 (BK. 128) maddesinde, zamanaşımının alacağın muaccel olmasıyla işlemeye başlacayağı düzenlenmiştir. İlk derece mahkemesince davalının zamanaşımı definin reddi kararının gerekçesinin, dosya kapsamına, usul ve yasaya uygun olup davalı vekilinin zamanaşımı süresinin dolduğuna yönelik istinaf sebebi yerinde görülmemiştir. Davalı vekilinin bilirkişi raporundaki kur farkı ile ilgili tespiti dikkate alınarak kurulan yerel mahkeme hükmüne katılmalarının mümkün olmadığına yönelik istinaf sebebi incelendiğinde, Mahkemece alınan bilirkişi raporunda, davalının ticari defterlerine göre takip tarihi itibariyle davacıya 303.609,60.-TL borcu olduğu ve 43.786,99.-TL alacağı tespit edilmiş olup alacağı borca mahsup ettiklerinde net borç tutarının (303.609,60.- 43.786,99) 259.822,61.-TL olduğu, tutarın davacının takip dosyasındaki tutar ile aynı olduğunu, Davalının ibraz edilen 2016 yılı ticari defterlerinde davacıya 612.014,40.-TL borcu olduğu ve davacıdan 48.301,87-TL alacağı olduğunun tespit edildiği, alacağı borca mahsup ettiklerinde davalının davacıya net borç tutarının (612.014,40.- 48.301,87) 563.712,53.-TL olduğu belirtilmiş olup davacı tarafça davalı ticari defter kayıtlarına göre dava değerinin ıslah edildiği, bu durumda davacının takip tarihi itibariyle davalıdan 259.822,61.-TL. ve dava tarihi itibariyle ise 563.712,53.-TL. alacaklı olduğu anlaşılmakla, mahkemece 259.822,61 TL. Alacağa takip tarihi olan 25/04/2007 tarihinden itibaren, ıslahla artırılan 303.889,92 TL. alacağa ise davacı vekilinin istinaf dilekçesinde de kabul ettiği üzere 29/04/2016 dava tarihinden itibaren faiz işletilmesine karar verilmesi gerekirken tamamına 25/04/2007 tarihinden itibaren faize hükmedilmesi yerinde görülmemiştir. Sonuç olarak; davalı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile, HMK’nın 353/1-b.2 maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, Dairemizce yeniden hüküm kurulmasına karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davalının istinaf başvurusunun KISMEN KABULÜ ile; İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesinin 25/11/2019 tarih ve 2016/496 Esas 2019/1110 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-b2 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, Dairemizce yeniden hüküm kurulmak suretiyle; 1-Davacının davasının KABULÜ ile, 563.712,53 -TL. alacağın 259.822,61 TL.’sine 25/04/2007 tarihinden itibaren, 303.889,92 TL.’sine ise 29/04/2016 dava tarihinden itibaren ticari avans faizi işletilmek sureti ile davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
İLK DERECE MAHKEMESİ YÖNÜNDEN: 2-Harçlar Yasası uyarınca alınması gereken 38.507,20 TL karar harcından peşin alınan 9.626,81 TL’nin mahsubu ile bakiye 28.880,39 TL. harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydedilmesine, 3-Davacı tarafından sarf edilen toplam: 11.984,31 TL yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, 4-Davalı tarafından sarf edilen yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 5-Davacı kendini vekille temsil ettirdiğinden dairemiz karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereği hesap ve takdir olunan 45.235,63 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 6-Artan gider avansı varsa karar kesinleştiğinde ilgilisine iadesine,
İSTİNAF YÖNÜNDEN: 7-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, istinaf karar harcının talep halinde davalıya iadesine, 8-Davalı tarafından istinaf aşamasında sarf edilen 148,60.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile 45,00.TL dosyanın istinafa gidiş dönüş gideri olmak üzere toplam: 193,60.TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 9-Bakiye gider avansı varsa karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361/1.maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’ da temyiz yolu açık olmak üzere 25/05/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.