Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/771 E. 2020/746 K. 02.07.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/771
KARAR NO: 2020/746
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 18. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİH: 01/02/2018
NUMARASI: 2015/1034 Esas 2018/86 Karar
DAVA: Genel Kurul Kararın Yoklukla Malul olduğunun Tespiti / İptali
KARAR TARİHİ : 02/07/2020
Dairemizce verilen 15/05/2019 tarih ve 2018/800 Esas 2019/742 sayılı kararı, davacı tarafın davadan feragat etmiş olması nedeni ile Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’ nin 04/02/2020 tarih ve 2019/3794 Esas – 2020/927 Karar sayılı ilamı ile BOZULMAKLA; Dosyanın dairemizin yukarıdaki esasına kaydı yapılıp duruşmalı olarak yapılan incelenmesi sonucunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, 31/07/2015 tarihinde bir genel kurul toplantısı yapılmadığını, dava dilekçesine ekli noter tutanağından da anlaşılacağı üzere düzenlenen tutanağın, bir genel kurul toplantısı sonucunda her bir gündem maddesinin tartışılıp görüşülmesi neticesinde toplantı sırasında tutulmuş bir tutanak olmadığını, toplantı yapılmadan hazırlanan tutanağa müvekkilinin önceden hazırladığı muhalefet şerhlerinin eklenmek suretiyle oluşturulduğunu, Beyoğlu … Noterliğinin 31 Temmuz 2015 tarihli … yevmiye sayılı tutanağında açıkça müvekkilinin vekili …’ın yukarıya çıktığını, hazirun tutanağının muhalefet şerhlerimiz vardır diye imzaladıktan sonra Av …’ın, Avukat …’a genel kurulun devam edip etmeyeceğini sorması üzerine toplantının yapılmayacağının beyan edildiğini, bunun üzerine tekrar lobiye müvekkili ve noter başkatibinin yanına döndüğünü, 5-10 dakika içinde …’ın elinde diz üstü bilgisayar ile lobiye geldiğini, hazirun cetvelini Av….’a teslim ettiğini ve toplantıya ait genel kurul toplantı tutanağının ve muhalefet şerhlerini …’a gösterip, gerekli kopyalarını almak üzere yukarı çıktığını, daha sonrada imzalı genel kurul toplantı tutanaklarından bir kopya getirerek Av….’a teslim ettiğini, bu tutanaktan da anlaşılacağı üzere usulünce yapılan bir toplantı bulunmadığını, toplantı tutanağının yok hükmünde bulunduğunu, 31/07/2015 tarihli toplantıya ilişkin genel kurul toplantı tutanağının daha sonra başka bir tutanakla değiştirilerek sicile değiştirilen tutanağın tescil ve ilan ettirildiğini, genel kurul kararlarının butlanına ilişkin TTK 447 maddesinde hüküm bulunduğunu özellikle pay sahibinin, genel kurula katılma, asgari oy, dava ve kanundan kaynaklanan vazgeçilmez nitelikteki haklarını sınırlandıran veya ortadan kaldıran kararların batıl olduğunun hüküm altına alındığını, yoklukla malul olduğunun tespitine yönelik iddialarının kabul edilmemesi halinde kararların iptali gerektiğini, toplantıda alınan sermaye artırımına ilişkin 3. Madde ve haksız rekabete ilişkin 4.maddede muhalefet şerhlerinin bulunduğunu, bu maddelerin TTK 445 ve 446. maddesine göre kanun, esas sözleşme hükümleri ve dürüstlük kurallarına aykırı olduğunu ileri sürerek, 31/07/2015 tarihindeki genel kurulun butlanına ve geçersizliğine butlan nedenleri sabit görülmezse toplantıda alınan kararların iptaline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, ilgili genel kurulda alınan kararlarda TTK 447. maddesine göre, butlan hallerinin bulunmadığını, davacı tarafın toplantıya katılarak hazirun cetvelini imzaladığını, davacı tarafın tutanak değiştirildiğine yönelik iddiasının ise bir maddeye haksız rekabet şeklinde başlık eklenmesi ve sermaye miktarının yazılarak tadilinin ise genel kurul toplantısında alınan sermaye artırım kararının sermaye üzerindeki matematiksel hesabından ibaret olduğunu, bunların kararların esasına ait olmadığını, buna rağmen maddelerin değiştirildiği iddiasının algı yaratmak çabası olduğunu, sermaye artırım ile ilgili iptal isteminde, bir şirketin sermaye artırımına girmesinin bir çok sebebi olabileceğini, yatırımları genişletmek ve iş kapsamını dengeleştirmek için sermaye artırımının yapıldığını, haksız rekabet yönünden alınan kararın yerinde olduğunu savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 01/02/2018 tarih 2015/1034 Esas 2018/86 sayılı kararında; “Davacının talebi öncelikle toplantının ve alınan kararların yok hükmünde olduğunun tespitine ilişkin olup, yapılan tüm değerlendirmeler dinlenen tanık beyanları, noter tutanağı, bilirkişi raporlarına göre, TTK 416 maddesine istinaden yapılmış usulüne uygun bir toplantı bulunmayıp, toplantı ve alınan kararların yok hükmünde olduğu sonucuna varıldığı…”gerekçesi ile, Davacının davasının kabulüne, davalı şirketin 31/7/2015 tarihli olağan üstü genel kurul toplantısının ve bu toplantıda alınan kararların yoklukla malul olduğunun tespitine karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesi ile, Etkinlik ilkesi gereğince şirketin tüzel kişiliğinin korunması gerektiğini, davacı asılın davaya konu genel kurul kararında alınan sermaye artırımı kararından önce ve dolayısı ile söz konusu toplantıda, 110.000,00 TL’lik toplam sermayenin 20.000,00 TL’sini elinde bulundurmakta olduğunu, TTK’nın 621. maddesinin 1. fıkrasının d bendine göre esas sermayenin artırılması kararları için 2/3 oranında karar nisabı öngörüldüğünü, bu hesapta davacının red oyu kullanmasının dahi, alınacak kararı etkilemeyeceğini, Davacının taleplerinin değerlendirilmesinde, etkililik prensibinin de göz önünde bulundurulması gerekirken yerel mahkeme tarafından işbu beyanlar dikkate alınmadan eksik inceleme ile karar verildiğini, davacının toplantıda alınan kararı etkileyebilecek oy hakkına sahip olmadığını, dolayısı ile yerel mahkemece dava sürecinde tedbir kararına neden olarak gösterilen “telafisi güç zararların” doğması mümkün olmadığını, zira davacı asılın oy gücü nedeni ile, zaten alınan kararda etkili olmadığını, katılım sağlamadıklarını iddia ettiği genel kurulda da sermaye artırımına kısmi de olsa iştirak ettiklerini ve bu iştirakten kaynaklanan sermaye taahhüdünü de kısmen yerine getirdiğini,Davacının dava konusu genel kurul toplantısına katıldığı, sermaye artırımına ½ oranında iştirak ettiği ve bunun da ¼ ünü süresi içinde ödediğini, davalının kesinlikle kabul anlamına gelmemekle birlikte zımnen de olsa genel kurul kararına iştirak ettiğini, ancak taahhüt ettiği geri kalan miktarı, kendisine yapılan ihtara rağmen süresi içinde ödemekten kaçındığını, işbu hususun taraflarınca ihtarname ve dosyada mübrez diğer delillerle ortaya konduğunu ancak yerel mahkeme yaptığı incelemede bu hususu dikkate almayarak eksik inceleme yaptığını, Davacı tarafın gerek tanıkları aracılığı ile gerekse Noterlik Kanunu’nun 60. ve 61. maddesi uyarınca hukuki anlamda delil teşkil etmeyecek noter tutanağı aracılığı ile tüm bunları katılmadığı bir genel kurul toplantısı neticesinde yaptığı yönünde mantık kurallarına aykırı bir çerçeveye oturtmak çabasında olduğunu ve yerel mahkeme tarafından da bu çabaya imkan sağlandığını, Yerel mahkemece verilmiş olan kararın aksine davaya konu genel kurul toplantısının gerçekleştiğini, zira işbu toplantıya ilişkin hazirun cetveli ve muhalefet şerhlerinin mevcudiyetinin de toplantının davacı yanın mevcudiyeti ile gerçekleştirdiğini yazılı delillerle ispat ettiğini, cevap dilekçesinde de öngörüldüğü üzere; TTK’nın 417/4 maddesi gereğince, hazirun cetvelinin imzalanmasına bağlanan sonucun genel kurula katılım sağlandığına delalet edeceğini, bu hususun kanunun lafzi yorumu bağlamında bir karine olduğunu, yazılılık karinesine bağlanan bu karinenin aksinin ancak başka bir yazılı delille ispatı mümkün iken, tanık beyanları ile bertarafının hukuk sistematiği gereği mümkün olmadığını, davacı tarafın da tutanak içeriğini doğrular şekilde muhalefet şerhlerinin iradelerine uygun olduğunu açıkça beyan ettiğini, kabul anlamına gelmemekle birlikte eğer davacı yan genel kurul toplantısına katılmasaydı ve dolayısıyla genel kurul toplantısı gerçekleşmese idi işbu hazirun cetvelinin imzalanması ve muhalefet şerhlerinin işlenmesinin de mümkün olamayacağını, toplantı divan başkanlığının, yahut toplantıya katılan diğer ortakların, davacının iradelerini “uydurması” bu anlamda oldukça mantıksız olduğunu, Genel kurul toplantısına katılım sağlandığına karine teşkil eden dosyada mübrez 31.07.2015 tarihli hazirun cetvelinde de davacı vekili Av. …’ın kendi el yazısıyla muhalefet şerhi ve imzası yer aldığını, davacının sonradan ortaya attığı muhalefet şerhlerinin unutulduğu iddiasının çelişkili olduğunu, çelişkili beyanlara ve eksik incelemelere dayanan yerel mahkeme kararının kabulünün mümkün olamayacağını, Yönetmeliğin açık lafzında, muhalefet şerhine toplantı başkanlığının imzalama yetkisi bulunduğu belirtilmesine rağmen, mahkemenin bu durumu bir “usulsüzlük” olarak adlandırmasının hukuken ve madden geçersiz bir değerlendirme olduğunu, toplantının usulüne uygun bir şekilde gerçekleştirildiğini, Mahkemenin kurmuş olduğu gerekçe sistematiğine göre uygulanması gereken kanun maddesi, TTK’ nın 447. maddesi iken, hem taleple bağlı kalınmayarak re’sen talebin usule aykırı bir şekilde genişletilmesi, hem de gerekçeyle ve somut olayla uyumsuz bir şekilde hükme varılarak “yokluk” sonucuna varılmasının açıkça usule ve yasaya aykırı olduğunu, ilk derece mahkemesinin gerekçe metninde 447. maddeye atıf yapmasına rağmen, bir şekilde yokluk hükmünü öngörerek, denetim prensipleri ile çelişmekte olduğunu, Davacı tarafın beyanlarında, dava dilekçesinde yer almamasına rağmen sonradan “muhalefet şerhlerinin çıkan tatsızlık sonunda toplantının gerçekleştiği binada unutulduğunu ve bu şekilde toplantı başkanlığı tarafından işlendiğini” ifade ettiğini, öncelikle davacının talepleri gibi kendilerini toplantıya almama gibi bir girişim olsa idi, davacının muhalefet şerhlerinin dikkate alınması ve iddiaya göre toplantı başkanlığınca re’sen nazara alınmasının mantıksız olacağını, toplantı başkanlığının davacı ortağın muhalefet şerhlerini kendiliğinden geçirmiş ise, neden toplantıya katılmasını engelleyeceği hususunun açıklanmaya muhtaç olduğunu, ayrıca davacı tarafın dava dilekçesinde bu vakıaya yer vermemesine rağmen bir anda iddia kurgusunun değiştiği ve bu şekilde mahkemeyi yanıltmak istediğini, Bilirkişinin tek yanlı inceleme yaptığını, buna rağmen itirazların değerlendirilmediğini, rapora itibar edildiğini, Davacının müvekkili şirketi kötü niyetli bir şekilde zarara uğratmak niyetinde olduğunu, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER: İstanbul 18. Asliye Ticaret Mahkemesi 2015/1034 Esas 2018/86 Karar sayılı dosyası kapsamı.
DAİREMİZİN İLK KARARI: Dairemiz 15/05/2019 tarih ve 2018/800 Esas – 2019/742 Karar sayılı ilk kararı ile;
” Dava 31/07/2015 tarihli genel kurulun ve bu genel kurul toplantısında alınan kararların yoklukla malul olduğunun tespiti, olmadığı takdirde iptali talebine ilişkindir. Davacı söz konusu genel kurul toplantı hazirun cetvelini imzaladıklarını ancak daha sonra genel kurul toplantısına katılmadıklarını, daha önceden verdikleri muhalefet şerhlerinin toplantı tutanağı altına eklenerek kararlar alındığını, tutanakların toplantı yapılmadan hazırlandığını belirterek anılan genel kurul toplantısının ve toplantıda alınan kararların yok hükmünde olduğunun tespitini talep etmiş, mahkemece genel kurul toplantısının TTK 416. maddesine göre çağrısız yapılan genel kurul toplantısı olduğu, bu maddeye göre bütün pay sahipleri veya temsilcilerinin hazır bulunması gerektiği, davacı vekilinin toplantı hazirun cetvelini imzaladığı ancak gerek toplantı tutanağı, gerekse tanık beyanları ve dosyadaki diğer belgeler değerlendirildiğinde davacı vekilinin toplantıya katılmadığı, bu durumda ortada usulüne göre yapılmış bir genel kurul ve alınmış kararlar bulunmadığı, yoklukla malul olduğu gerekçesi ile davanın kabulü ile 31/07/2015 tarihli olağan üstü genel kurul toplantısının ve bu toplantıda alınan kararların yoklukla malul olduğunun tespitine karar verilmiş, davalı vekili karara karşı istinaf başvurusunda bulunmuştur.TTK’nın 617/3 maddesi yollaması ile limited şirket genel kurul toplantılarına ilişkin olarak Bakanlık temsilcisine ilişkin olanlar hariç anonim şirketlere ilişkin hükümler kıyasen uygulanacaktır.Buna göre; davaya konu limited şirket genel kurul toplantısına ilişkin olarak anonim şirket genel kurul toplantısına dair TTK hükümleri uygulanacaktır.Davaya konu 31/07/2015 tarihli genel kurul toplantısı TTK 416. maddesinde öngörülen çağrısız olağanüstü genel kurul toplantısıdır. Bu husus toplantı tutanağından da anlaşılmaktadır. TTK 416. maddesine göre çağrısız genel kurul toplanabilmesi için bütün pay sahiplerinin veya temsilcilerinin itiraz etmeksizin genel kurul toplantısına katılması gerekir. Somut olayda, davacı temsilcisi anılan genel kurul toplantısına katılmak üzere toplantının yapılacağı yere gitmiş ve hazirun cetvelini imzalamıştır. Bu husus hazirun cetveli ve toplantı tutanağı ile sabittir. Yine toplantı tutanağına göre davacı temsilcisi hazirun cetvelini baştan alınan kararlara muhalefet şerhi ile imzalamıştır. Divan başkanlığı ve oy toplayıcılığına ilişkin kararlar oy çokluğu ile alınmıştır. Tutanakta divan başkanlığına muhalefet eden oy sahipleri belirtilmemiştir. Yine toplantıda alınan ana sözleşmenin sermaye başlıklı 6. maddesinin tadiline ilişkin 3. nolu karar ile ana sözleşmeye “haksız rekabet” başlıklı yeni madde eklenmesine dair 4. nolu kararlarında oy çokluğu ile alındığı belirtilmiş, bu karardan sonra davacı temsilcisinin muhalefet şerhleri yazılmış, toplantı tutanağı divan başkanlığınca imzalanmıştır. Dinlenen tanıklar beyanlarında davacı temsilcisinin genel kurul toplantısı için toplantı yerine çıktığını, divan başkanının toplantıda noter bulunması talebi üzerine toplantının bittiğini belirttiğini, daha sonra davacı temsilcisinin divan başkanı ile birlikte toplantı salonundan ayrıldığını, toplantıda alınan kararlar ile ilgili daha sonra davacı temsilcisine bildirimde bulunulduğunu söylemişlerdir.Dosya içinde bulunan genel kurul toplantı tutanağından, hazirun cetvelinden ve tanık beyanlarından anılan genel kurul toplantısına bütün pay sahiplerinin temsilcilerinin katıldığı, ancak davacı temsilcisinin hazirun cetvelini (kararlara karşı muhalefet şerhleri verilmiştir kaydı ile) imzaladıktan sonra genel kurul toplantısına katılmadığı, genel kurulda alınan kararların davacı temsilcisi bulunmadan alındığı, toplantı sonunda alınan kararlara davacı temsilcisinin muhalefet şerhinin daha sonra yazıldığı, genel kurul toplantısının geçerli olabilmesi için bütün pay sahiplerinin veya temsilcilerinin toplantının başından sonuna kadar hazır bulunması gerektiği, söz konusu genel kurulun usulüne uygun toplanmadığı ve bu nedenle toplantının yoklukla malul olduğu dolayısıyla bu toplantıda alınan kararların da yok hükmünde olduğu anlaşıldığından mahkeme kararı, dosya kapsamına, usul ve yasaya uygun olmakla davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddi gerektiği … ” gerekçeleri ile; ” Davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nun 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı davalı vekili tarafından temyiz başvurusunda bulunulmuştur.
YARGITAY BOZMA İLAMI : Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 04/02/2020 tarih ve 2019/3794 Esas – 2020/927 Karar sayılı ilamında; ” Dava, 31/07/2015 tarihli davalı şirket genel kurulun ve bu toplantıda alınan kararların yoklukla malul olduğunun tespiti, olmadığı taktirde kararların iptali talebine ilişkin olup ilk derece mahkemesince davanın kabulüne dair verilen kararın istinaf edilmesi üzerine inceleme yapan Bölge Adliye Mahkemesince davalının istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir. Ancak, karar tarihinden sonra davacı vekili tarafından UYAP üzerinden gönderilen 09/01/2020 tarihli dilekçe ile davadan feragat edildiği bildirilmiştir. Dava konusu uyuşmazlık, tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri nitelikte olup, davadan feragat, hüküm kesinleşinceye kadar yapılabileceği ve karşı tarafın kabulüne bağlı olmadığı gibi, yapıldığı anda kesin hükmün sonuçlarını doğuracağından, davacı vekilinin davadan feragata ilişkin dilekçesinin, vekaletnamesinde bu hususta özel yetki bulunduğu da gözetildiğinde, HMK’nın 307 vd. maddeleri uyarınca sonuç doğurucu nitelikte olduğu anlaşılmış, Yargıtay İBK’nın 11.04.1940 gün ve 70 sayılı ve HGK’nın 21.11.1981 gün ve 1981/2-551 sayılı kararları uyarınca, davadan feragate ilişkin bir hüküm verilmesini teminen Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulması gerekmiştir. 2- Bozma sebep ve şekline göre, davalı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir. ” gerekçeleri ile; ” (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, kararın BOZULMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, HMK’ nın 373/2. maddesi uyarınca dava dosyasının Bölge Adliye Mahkemesi’ne gönderilmesine, ” karar verilmiştir. Dairemizce duruşma yapılarak, usul ve yasaya uygun görülen bozma kararına uyulmasına karar verilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’ nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dosyanın incelenmesinde, İstanbul 18. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 01/02/2018 tarih ve 2015/1034 Esas – 2018/86 Karar sayılı kararına karşı, davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulduğu ve dosyanın dairemize gönderildiği, Dairemizce verilen 15/05/2019 tarih ve 2018/800 Esas – 2019/742 Karar sayılı – davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nun 353/1-b1 maddesi gereğince reddine ilişkin – karara karşı davalı vekili tarafından temyiz kanun yoluna başvurulduğu, davacı tarafın davadan feragat etmiş olması nedeni ile Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’ nin 04/02/2020 tarih ve 2019/3794 Esas – 2020/927 Karar sayılı ilamı ile dairemiz kararının bozulmasına karar verildiği anlaşılmıştır. İlk Derece Mahkemesi tarafından dairemize hitaben yazılan 10/01/2020 tarih ve 2015/1034 Esas sayılı üst yazı ekinde gönderilen, davacı vekilinin tarihsiz dilekçesi ile; davadan feragat ettiklerini, dosyanın feragat nedeniyle sonuçlandığının hüküm altına alınmasına ve sermaye artışına konu müvekkil payların ıskatını önlemeye yönelik 23/03/2016 tarihli ihtiyati tedbir kararı uyarınca Mahkeme veznesine 30/03/2016 tarihinde yatırılan % 20 oranında 13.650,00 TL nakdi teminatın ve … Bankası İstanbul Çağlayan Adalet Sarayı Şubesi’ nde 32 günlük vadeli faiz hesabına yatırılan 68.250,00 TL bakiye sermaye bedeli + 2.500,00 TL işlemiş faiz toplamı 70.750,00 TL’ nin; ( 04.04.2016 tarih 2016/2 sayılı müdür kararı ile sermaye artırımına konu müvekkil … paylarının ıskat edilip 13.04.2016 tarih 9053 sayılı Ticaret Sicil Gazetesi’ nde ilan edildiğini ve feragatle de ıskat kararının kesinleşeceğini belirterek ) işlemiş faiziyle birlikte kendilerine iadesi için karar verilmesini talep etmiştir. Dava dosyasına, davadan feragat dilekçesi sunan davacı vekili Av. …’ e Av…. tarafından 13/04/2016 tarihli yetki belgesinin düzenlenerek verildiği ve verilen yetki belgesine dayanak vekâletnamenin Beyoğlu … Noterliği’ nin 07/12/2015 tarih … yevmiye nolu vekaletnamesi olduğu, yetki belgesinin ilgili vekaletnamede yer alan tüm yetkileri kapsadığı, bahsi geçen vekaletname üzerinde yapılan incelemede de davacı tarafından Av. …’ a verilen vekâletnamede davadan ve kanun yollarından feragat yetkisinin bulunduğu, feragat dilekçesinin elektronik imzalı olduğu belirlenmiştir. Davalı vekili Av. … tarafından UYAP sistemi üzerinden 01/07/2020 günü dairemize sunulan mazeret dilekçesi ile; davacı taraf dosyadan feragat ettiğinden Yargıtay kararına uyulmasına, yargılama giderlerinin davacıya yükletilmesine ve kendilerine vekalet ücreti takdirine karar verilmesini talep ettiği, dilekçesinin elektronik imzalı olduğu belirlenmiştir. Davalı tarafından Av. …’ a verilen ve Beyoğlu … Noterliği tarafından düzenlenen 23/03/2015 tarih ve … yevmiye sayılı vekâletnamede davadan ve kanun yollarından feragate ve feragati kabule yetkili olduğu görülmüştür. Dairemizin hüküm tarihinden sonra, hüküm davalı tarafından temyiz edildikten sonra ve dosya Yargıtay temyiz incelemesinde iken, davacı vekili tarafından davadan feragat edildiği bildirilmiştir. HMK’ nın 307. maddesi uyarınca feragat, davacının, talep sonucundan kısmen veya tamemen vazgeçmesidir. Aynı Kanun’ un 310. maddesi uyarınca, “feragat ve kabul, hüküm kesinleşinceye kadar” her zaman yapılabilir. İstinaf mahkemesi tarafından verilen karar henüz kesinleşmeden, davacı vekili davadan feragat ettiğini beyan etmiştir. HMK 307. maddesi ile feragat düzenlenmiş olup feragat, davacının, talep sonucundan kısmen veya tamamen vazgeçmesidir. Feragat davayı sona erdiren taraf işlemlerinden olup hüküm ifade etmesi karşı tarafın ve mahkemenin muvafakatine de bağlı değildir.Feragat, hüküm kesinleşinceye kadar her zaman yapılabilir. Bu nedenle istinaf aşamasında davadan feragat edilmesi mümkündür. HMK’ nın 310. maddesi, feragat hakkında karar verecek ayrı bir yargı mercii göstermediğine göre, dava hangi yargılama aşamasında ise feragat hakkında karar verme görevi de o derece mahkemesine ait olacaktır. Dava dosyası istinaf yargılaması sürecini tamamlamadan (istinaf kararı kesinleşmeden) önce feragat beyanı ulaştığından, feragat hakkında karar verme görevi de dairemize aittir. Davacı vekilinin karar verildikten sonra, istinaf incelemesi aşamasında davadan feragat etmiş olması nedeniyle, ilk derece mahkemesi kararının HMK 353/1-b2 maddesi uyarınca kaldırılmasına ve feragat nedeniyle davanın reddine , davalı vekilinin beyanı gereğince de davalı lehine yargılama gideri ve vekalet ücreti takdirine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklandığı üzere; İstanbul 18. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 01/02/2018 tarih ve 2015/1034 Esas – 2018/86 Karar sayılı ilamının davadan feragat nedeniyle KALDIRILMASINA, Dairemizce esas hakkında yeniden hüküm kurularak; 1-Davanın feragat nedeniyle REDDİNE, 2-Davanın feragat nedeniyle reddine karar verilmesinden dolayı konusu kalmadığından, Dairemizce davalının istinafı açısından herhangi bir karar verilmesine yer olmadığına,
İLK DERECE MAHKEMESİ YÖNÜNDEN: 3-Alınması gereken 54,40 TL harçtan, davacı tarafından dava açılırken peşin olarak yatırılan 27,70 TL harcın mahsubu ile bakiye 26,70 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İlk Derece Mahkemesi’ nde yapılan yargılama sırasında davacı tarafından sarf edilen yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, 5-İlk Derece Mahkemesi’ nde yapılan yargılama sırasında davalı tarafından sarf edilen 250,00.TL posta/ tebligat giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 6-Dairemiz kararı tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. gereğince davalı lehine hesap ve takdir olunan 3.400,00 TL ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 7-Kullanılmayan gider avansı varsa karar kesinleştiğinde ve talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine,
İSTİNAF YÖNÜNDEN: 8-Davalı tarafından yatırılan 98,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 35,90 TL istinaf karar harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davalıya iadesine, 9-Davalı tarafından sarf edilen 98,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 10- Davacı tarafından sarf edilen istinaf giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 11-Dosyanın Bölge Adliye Mahkemesi’ ne gidiş – geliş masrafının davacı avansından sarf edildiği anlaşılmakla; bu giderin davacı üzerinde bırakılmasına, 12-Davalı tarafından Bölge Adliye Mahkemesinde sarf edilen 13,00 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 13-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden dairemiz karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT 2. Kısım 2. Bölüm 17/b maddesine göre hesaplanan 1.700,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine, 14-Kullanılmayan gider avansı varsa karar kesinleştiğinde ve talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan ön inceleme sonucunda HMK’ nın 361/1.maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’ da temyiz yolu açık olmak üzere 02/07/2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.