Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/751 E. 2020/773 K. 09.07.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/751
KARAR NO : 2020/773
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI : 19/12/2019
TARİH: 2019/818 Esas – 2019/924 Karar
DAVA: Alacak (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 09/07/2020
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, davalı borçludan alacaklı olunan alacaklarla ilgili olarak davalının borcunu ödemediğini, davaya konu toplam bono tutarı olan 13.897 TL bono bedelinin vade tarihlerinden işleyecek temerrüt faizleyiryle ve bono tutarının %0,3 oranında komisyonu ve protesto masrafı ile birlikte davalı borçludan tahsiline, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, usuli yönden davalının davayı açarken arabuluculuğa başvurması gerektiğini, şekil şartına aykırı sözleşmeyle teslim edilen dava konusu senet bedellerinin müvekkilden talep edilmesinin haksız olduğunu, dava konusu senetlerin adi yazılı devre mülk satış sözleşmesi kapsamında düzenlendiğini ve bu şirket lehine keşide edildiğini, senetlerin konusu devremülk sözleşmesinin fesih edildiğini, davacı banka nama yazılı düzenlenen senetleri alacağın temliki hükümlerine göre devraldığını, müvekkil aleyhinde açılan davanın haksız olduğunu , bu nedenlerle arabuluculuk dava şartına başvurulmadığından dolayı davanın dava yokluğu sebebiyle reddine, yerinde görülmez ise haksız ve hukuka aykırı olması nedeniyle davanın reddine, vekalet ücreti ve yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 19/12/2019 tarih ve 2019/818 Esas – 2019/924 Karar sayılı kararında; “Davacı vekili, kambiyo senetlerine dayalı alacak talebinde bulunmuş, davalı ise bu senetlerin, devre mülk sözleşmesi uyarınca satıcıya verilen senetler olduğunu ve devre mülk satış sözleşmesinin feshedildiğini,senetlerin iadesinin dava dışı şirket tarafından taahhüt edildiğini savunmuştur. Davacının ticari amaçla hareket ettiğine dair bir kanıt bulunmamaktadır. Devre mülke konu taşınmaz, konut niteliğinde taşınmaz olup davacının, 6502 sayılı Kanun’un 3/1.k maddesindeki tanıma uygun tüketici olduğunun kabulü gerekir. 6502 sayılı Kanun’un 4.maddesinin 5.fıkrasıyla, “(5) Tüketicinin yapmış olduğu işlemler nedeniyle kıymetli evrak niteliğinde sadece nama yazılı ve her bir taksit ödemesi için ayrı ayrı olacak şekilde senet düzenlenebilir. Bu fıkra hükümlerine aykırı olarak düzenlenen senetler tüketici yönünden geçersizdir.” düzenlemesi getirilmiştir. Böylece, tüketici işlemleri kapsamında düzenlenecek senetler, kanun gereği nama yazılı senetler haline gelmiştir. Nama yazılı senetlerin devri, alacağın temliki hükümlerine göre yapılacağından, temel ilişkideki defilerin buna göre değerlendirilmesi gerekecektir. Bu durumda, davalının iyi niyetli hamil olup olmadığı, temel ilişkide borçlu olup olmadığı, bu defileri davacıya karşı ileri sürme hakkının bulunup bulunmadığı konularındaki esaslı değerlendirmelerin, tüketici işlemleri konusunda ihtisas mahkemesi olan tüketici mahkemesince yapılması gerekir.Eldeki uyuşmazlığa benzer dosyalara ilişkin İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14.Hukuk Dairesinin 2019/1832E.-2019/1254K. Sayılı kararı ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12.Hukuk Dairesinin 2019/1899E.-2019/1356K. Sayılı kararı da görevli mahkemelerin tüketici mahkemeleri olduğu yönündedir…”gerekçesi ile,
”1-Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE, 2-Davanın HMK 114/1-c maddesi uyarınca mahkemenin görevli olması ile ilgili dava şartı yokluğu sebebiyle HMK 115/2. Maddesi gereğince USULDEN REDDİNE, 3-HMK 20. Maddesi uyarınca kararın kesinleşme tarihinden itibaren taraflardan birinin 2 hafta içerisinde mahkememize başvurması halinde dosyanın görevli NÖBETÇİ İSTANBUL ANADOLU TÜKETİCİ MAHKEMESİNE GÖNDERİLMESİNE, ” karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile;Yerel mahkeme kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, Davacı bankanın ticari amaçla hareket etmesinin asıl olduğunu,Yerel mahkeme gerekçeli kararında, müvekkili davacı bankanın ticari amaçla hareket ettiğine dair bir kanıt olmadığını görevsizlik kararının gerekçelerinden biri olarak göstermişse de, davacı müvekkili …. Bankası A.Ş. olup, bankanın işbu davada herhangi bir tüketici işlemi tarafı olmadığının bu noktada davacı tarafın banka olduğu göz önüne alındığında, kambiyo işlemlerinden kaynaklanan işlemlerinde ticari amaç gözeteceğini,Eldeki davada bankanın bir tüketici ile yapmış olduğu tüketici işlemi ile alakalı bir uyuşmazlık bulunmamakla birlikte, dosyaya sunulan kambiyo senetlerinden kaynaklı bir alacağın bulunduğunun sabit olduğunu, dava konusu olayda bankanın müdahili olduğu bir tüketici işlemi mevcut olmadığından, bankanın ticari amaçla hareket etmiş olması asıl olduğunu, Davanın kambiyo senedine dayalı alacak davası olduğunu,İşbu istinaf dilekçesine konu kararda tüketicinin yapmış olduğu işlemler nedeniyle kıymetli evrak niteliğinde sadece nama yazılı senet düzenlenebileceğini ifade edilmekte ise de; ortada dava konusu edilen bir tüketici işlemi bulunmadığını kabul anlamına gelmemek kaydı ile, senet metninde de tüketici sözleşmesi nedeniyle verildiğine ilişkin bir emare de bulunmadığını, Ayrıca takip dayanağı bonolardaki imzaya itiraz edilmediği gibi borcun ödendiğinin de ispatlanamadığını, davanın usulden reddine karar verilmesinin açıkça haksız ve yersiz olduğunu, ( Yargıtay 12. Hukuk Dairesi’ nin 05.03.2014 tarih ve 2014/3314 E. Ve 2014/6302 K. – Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 21.05.2015 tarihli 2014/403 E. Ve 2014/682 K. ) Senedin tüketici işleminden kaynaklanmayıp emre yazılı senet niteliğinde olduğundan temel ilişki ile alakalı defiler dinlenemeyeceğini, dava ve takip konusu bonoların nama yazılı değil aksine kanunen emre yazılı senetler olduğunu, (TTK “MADDE 654- MADDE 681)Kanun maddeleriyle de açık olduğu üzere, bir kıymetli evrağın nama yazılı hale gelebilmesi için ya menfi emre kaydı içermesi ya da kanunen emre yazılı olmaması gerektiğini, Ne var ki bakıldığında iş bu bono kıymetli evrak niteliğini haiz olduğu gibi bono da yer alan “nama” ifadesinin senedi nama yazılı hale getirmeyeceğinin açık olduğunu, menfi emre kaydı konulmaksızın nama yazılı düzenlenemeyen bu senedin emre yazılı olduğu hususunda şüphe bulunmadığını, bu konuda Yargıtay ve doktrin içtihatları da aynı görüştedir: (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 18.05.2011 tarih ve 2011/19-228 E. Ve 2011/328 K. TTK: “MADDE 687 – Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’ nin 07.05.2018 tarihli 2016/17485 E. Ve 2018/2495 K. – Yargıtay 12. Hukuk Dairesi’ nin 18.01.2016 tarih ve 2015/24805 E. Ve 2016/1093 K. ) İleri sürerek yerel mahkeme kararının kaldırılmasına, davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’ nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, hukuki niteliği itibariyle, devre mülk sözleşmesi uyarınca davalıdan alınan kambiyo senetlerine dayalı alacağın tahsili istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince, uyuşmazlığın tüketici işlemi niteliğindeki devremülk sözleşmesinden kaynaklandığı, bu nedenle davaya bakma görevinin tüketici mahkemesine ait olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiş, bu karara karşı davacı vekili tarafından, istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. Davacı vekili, kambiyo senetlerine dayalı alacak talebinde bulunmuş, davalı ise bu senetlerin, devre mülk sözleşmesi uyarınca satıcıya verilen senetler olduğunu ve sözleşmenin feshedildiği ve senetlerin iade edileceği taahhüt edildiği halde iade edilmeyerek davacıya temlik edildiğini savunmuştur. Davacı vekili cevaba cevap dilekçesinde, müvekkili bankanın dava dışı şirketten senetleri ciro yoluyla iyi niyetle devir ve teslim aldıklarını savunmuştur. Davacının ticari amaçla hareket ettiğine dair bir kanıt bulunmamaktadır. Devre mülke konu taşınmaz, konut niteliğinde taşınmaz olup davalının, 6502 sayılı Kanun’un 3/1.k maddesindeki tanıma uygun tüketici olduğunun kabulü gerekir. 6502 sayılı Kanun’ un 4.maddesinin 5.fıkrasıyla, “(5) Tüketicinin yapmış olduğu işlemler nedeniyle kıymetli evrak niteliğinde sadece nama yazılı ve her bir taksit ödemesi için ayrı ayrı olacak şekilde senet düzenlenebilir. Bu fıkra hükümlerine aykırı olarak düzenlenen senetler tüketici yönünden geçersizdir.” düzenlemesi getirilmiştir. Böylece, tüketici işlemleri kapsamında düzenlenecek senetler, kanun gereği nama yazılı senetler haline gelmiştir. Nama yazılı senetlerin devri, alacağın temliki hükümlerine göre yapılacağından, temel ilişkideki defilerin buna göre değerlendirilmesi gerekecektir. Bu durumda, davacının iyi niyetli hamil olup olmadığı, davalının temel ilişkide borçlu olup olmadığı, bu defileri davacıya karşı ileri sürme hakkının bulunup bulunmadığı konularındaki esaslı değerlendirmelerin, tüketici işlemleri konusunda ihtisas mahkemesi olan tüketici mahkemesince yapılması gerekir. Özetle, senetlerin düzenlenmesine dayanak olan temel ilişki tüketici işlemi olup, davalı da tüketici konumunda olduğundan ve davacının talep hakkının bulunup bulunmadığı 6502 sayılı yasa hükümleri bağlamında değerlendirileceğinden, davaya bakma görevi tüketici mahkemesine ait olup, ilk derece mahkemesinin görevsizlik kararı isabetlidir. Sonuç itibariyle, dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre; mahkeme kararı usul ve yasaya uygun olduğundan davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 148,60 TL istinaf başvuru harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 54,40 TL istinaf karar harcı davacı tarafından istinaf aşamasında peşin olarak yatırıldığından, başkaca harç alınmasına yer olmadığına, yatırılan harcın hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa, avansı yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 09/07/2020 tarihinde HMK’ nın 362/1-c maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.