Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/725 E. 2020/889 K. 17.09.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/725 Esas
KARAR NO: 2020/889 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2019/577 Esas – 2019/906 Karar
TARİH: 14/11/2019
DAVA: Tazminat
KARAR TARİHİ: 17/09/2020
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkili ile dava dışı …’ın, dava dışı … Ltd. Şti’nin %50’şer hisse ile ortakları olduğunu, her ikisininde münferiden şirketi müdür sıfatıyla temsil yetkilerinin bulunduğunu, davalının, dava dışı …’ın eşi olduğunu, şirkette de bir süre mimar olarak çalıştığını, davalının şirketten ayrıldıktan sonra eşi .. ile birlikte hareket ederek … Ltd. Şti’ne ait bir iş olan Konya kreş ihalesi işini (Konya Organize Sanayi Bölgesi 100 Öğrencili Özel Eğitim Anaokulu Yapım işi) şirketten kaçırarak ihaleye kendi adına girdiğini ve ihaleyi kazanarak hak ediş bedelini tahsil ettiğini, yine davalının şirkete ait olan “Yeni Klasör” isimli defter tasarım işini eşi ile birlikte hareket ederek şirketten kaçırarak 3. Bir kişiye sattığını böylece müvekkilinin ortağı ve müdürü olduğu … Ltd. Şti. Aleyhine haksız rekabet ederek zarara uğrattığını belirterek şirketin uğradığı zararın yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile dava dışı … Ltd. Şti’ye ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, ileri sürülen iddiaların gerçeği yansıtmadığını belirterek haksız davanın reddini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 14/11/2019 tarih 2019/577 Esas – 2019/906 Karar sayılı kararında; “Dava, dava dışı şirket eski çalışanın haksız rekabet yaptığı iddiasıyla uğranılan zararın tazmini istemine ilişkindir. Davacının ortağı olduğu, … Ltd. Şti. iki ortaklı şirket olup, diğer ortağın da davalı …’ın eşi olan … olduğu anlaşılmıştır. Anılan şirketin ortakları davacı … ile dava dışı …’ın şirketi münferiden temsil ve ilzam yetkileri bulunmaktadır. Davalının, dava dışı şirkette mimar olarak bir dönem çalıştığı ancak daha sonra şirketten ayrıldığı, hali hazırda şirket çalışanı olmadığı konusunda bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Şirket ile davalı arasında iş akdinin sona ermesinden sonra başka bir firmada çalışmasını önleyici sözleşme bulunmamaktadır. TTK 54. maddesi ve devamı maddeleri uyarınca, haksız rekabet nedeniyle dava açabilecek olan zarar gören yahut zarar görme ihtimali bulunandır. Davacının iddiaları dikkate alındığında davalının eylemlerinden dolayı zarar gördüğü iddia edilen davacının ortağı olduğu … Ltd. Şti’dir. Bu durumda haksız rekabet yapıldığı iddiasıyla uğranılan zarar tazmini isteminin şirket tarafından ileri sürülmesi gerekir. Davacının şirket ortağı olması, şirketin uğradığı zararın tazmini davası açması için yeterli olmayıp, TTK 56. maddesi kapsamında bu davanın zarar gören veya gördüğü iddia edilen … Ltd. Şti tarafından açılması gerektiğinden davacı ortağın aktif husumetinin bulunmadığı kanaatine varılmıştır. HMK 114. maddesinde aktif husumet dava şartları arasında sayılmıştır. HMK 115. maddesinde de dava şartlarının yargılamanın her aşamasında mahkemece resen gözetilmesi gerektiği ifade edilmiştir. Şirket tarafından açılması gereken dava ortak tarafından açılmış olmakla, ortağın aktif husumetinin bulunmaması…”gerekçesi ile, Davanın aktif husumet yokluğu nedeniyle usulden reddine, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, yerel mahkemenin davayı “Dava, dava dışı şirket eski çalışanın haksız rekabet yaptığı iddiasıyla uğranılan zararın tazmini istemine iliskindir.” şeklinde hatalı olarak nitelendirildiğini, bu haksız nitelendirme ile davanın TTK 553. Maddesi anlamında bir dava gibi görüldüğünün anlaşıldığını, davalarının TTK 553 maddesine dayalı olmadığını, dolayısıyla davalıya karşı şirketin yöneticisi yada hissedarına karşı açılabilecek olan “haksız rekabete dayalı” dava ikame edilmediğini, dava dilekçesinde “İRTİBATI” açıklamak üzere, davalı asil …’ın eşi olan … aleyhine T.T.K. 553. maddesine dayalı bir Haksız Rekabet davası açılmış olduğunun belirtildiğini, yine yerel mahkemece gerekçeli kararda “Davalının, dava dışı şirkette mimar olarak bir dönem çalıştığı ancak daha sonra şirketten ayrıldığı, hali hazırda şirket çalışanı olmadığı konusunda bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Şirket ile davalı arasında iş akdinin sona ermesinden sonra başka bir firmada çalışmasını önleyici sözleşme bulunmamaktadır.” denilmek suretiyle davanın, davalı hakkında eşi …’dan bağımsız olarak sorumluluğuna dayalı açıldığına yönelik bir algı ve tespit ortaya çıktığını, bu hususun doğru ve yerinde olmadığını, Yerel Mahkemece, İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/40 Esas sayılı dosyası içerisindeki tanık beyanları ve deliller ile davalı asil …’ın, eşi olan … şirketi hissedarı ve müdürü … ile birlikte plan kurarak, şirketin işi olan “KONYA KOSGEB KREŞ İŞİNİN” şirketten ve müvekkilinden gizli şekilde …’ın Haksız Rekabete dayalı olarak davalı asil …’ın ise TBK 61. Maddesinde “Birden çok kişi birlikte bir zarara sebebiyet verdikleri veya aynı zarardan çeşitli sebeplerden dolayı sorumlu oldukları takdirde, haklarında müteselsil sorumluluğa ilişkin hükümler uygulanır.” ifadesi ile ortaya konulan şekilde şirketten birlikte kaçırılmış ve şirketin birlikte zarara uğratılmış olduğunun açık olduğunu, …, TTK 553. maddesindeki Haksız Rekabeti, eşi olan ve o dönemde … çalışanı olan Mimar …’ı kullanmak ve birlikte hareket etmek suretiyle gerçekleştirdiğini, Birden çok kişi aralarında önceden veya en geç olay sırasında anlaşarak bilerek isteyerek ya da en azından birbirlerinin davranışından haberdar olarak kusurları ile haksız bir fiille zarara sebep oldukları takdirde, ortak kusur söz konusu olur. Ortak kusur şartının varlığı, birden çok zarar verenlerde birlikte davranma iradesini bulunmasına bağlıdır. Bu kasta veya ihmale dayanabilir. Birden çok kişinin ortak kusur sorumluluğunun doğması için üç şartın bir arada bulunması gerekir. Bunlar; a) zarara birlikte sebep olma, b) ortak kusur, c) tek zarar şartları olduğunu, bütün bu koşulların davadaki, davalı asil …’ın eylemleriyle ve davanın irtibatlı bulunduğu İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/40 Esas sayılı dosyasındaki …’ın eylemleriyle oluştuğunu, İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/40 Esas sayılı dosyasıyla yapılan yargılama esnasında dinlenen tanık beyanları ile bunun doğrulandığını, Dolayısıyla, … Limited Şirketi’ne ait bir iş olan Konya Kreş İhalesi işinin, dava dışı … ve davalı … tarafından birlikte … şirketine haksız rekabette bulunulmak suretiyle kaçırılarak, davalı …’a ait şirket tarafından alınmasının sağlandığını, Türk Ticaret Kanunu’nun 555. Maddesinin “(1) Şirketin uğradığı zararın tazminini, şirket ve her bir pay sahibi isteyebilir. Pay sahipleri tazminatın ancak şirkete ödenmesini isteyebilirler” hükmünü içerdiğini, Türk Ticaret Kanunu’nun 557. Maddesi uyarınca; “(1) Birden çok kişinin aynı zararı tazminle yükümlü olmaları hâlinde, bunlardan her biri, kusuruna ve durumun gereklerine göre, zarar şahsen kendisine yükletilebildiği ölçüde, bu zarardan diğerleriyle birlikte müteselsilen sorumlu olur. (2) Davacı birden çok sorumlu kişiyi zararın tamamı için birlikte dava edebilir ve hâkimin aynı davada her bir davalının tazminat borcunu belirlemesini isteyebilir.(3) Birden çok sorumlu arasındaki başvuru, durumun bütün gerekleri dikkate alınarak hâkim tarafından belirlenir.” denildiğini, Müvekkilinin hissedarı bulunduğu … ile Haksız Rekabette bulunarak anılan şirketi zarara uğrattığı iddiası ile iş bu dava dışı … hakkında açılan İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/40 Esas sayılı dosyasının derdest olduğunu, anılan dava dosyasında , …’ın şirketi ne suretle zarara uğrattığı hususunun, davalı …’ın da rolü ortaya konulmak suretiyle açıklandığını, davalı …’ın, … ile birlikte İştirak halinde müvekkilinin paydaşı olduğu … şirketini zarara uğrattığını, Bu bakımdan davalı … hakkındaki davanın İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/40 Esas sayılı dosyası ile birleştirilmesinin dava esnasında talep edildiğini, İleri sürerek, davanın reddine ilişkin yerel mahkeme kararının kaldırılmasını davanın irtibatlı olduğu İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018 / 40 Esas sayılı Dosyası ile birlikte ortak kusur sorumluluğuna dayalı olarak birleştirilmesi suretiyle görülmesini ve davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, dava dışı şirket eski çalışanı davalının haksız rekabet yaptığı iddiasıyla uğranılan zararın tazmini istemine ilişkindir. Davacı, ortağı olduğu şirketin eski çalışanı olan davalının şirket müdürü eşi ile birlikte hareket ederek haksız rekabet etmek suretiyle (şirkete ait bir takım projelerin şirketten haksız olarak alınarak bu projelerle kazanç sağlanarak) şirketi zarara uğrattığından bahisle tazminatın şirkete ödenmesini talep ve dava etmiş, mahkemece aktif husumet yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmiş, karara karşı davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. Taraf sıfatı, bir başka deyişle husumet ehliyeti, dava konusu hak ile kişiler arasındaki ilişkiyi ifade eder. Sıfat, bir maddi hukuk ilişkisinde tarafların o hak ile ilişkisinin olup olmadığının belirlenmesi anlamına gelir. Davacı sıfatı, dava konusu hakkın sahibini, davalı sıfatı ise dava konusu hakkın yükümlüsünü belirler.Uygulamada davacı sıfatı, aktif husumeti, davalı sıfatı ise pasif husumeti karşılayacak şekilde değerlendirilmektedir. Dava konusu şey üzerinde kim ya da kimler hak sahibi ise, davayı bu kişi veya kişilerin açması ve kime karşı hukuki koruma isteniyor ise o kişi veya kişilere davanın yöneltilmesi gerekir. Bir kimsenin davacı veya davalı sıfatına sahip olup olmadığı tıpkı hakkın mevcut olup olmadığının tayininde olduğu gibi maddi hukuka göre belirlenir. Taraf sıfatının bu anlamda önemli özelliği ise, def’i değil itiraz niteliğinde olması nedeniyle taraflarca süreye ve davanın aşamasına bakılmaksızın her zaman ileri sürülebileceği ve taraflar ileri sürmemiş olsalar bile mahkemece re’sen nazara alınmasıdır. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 2017/15-255 E. 2019/83 K.) Mahkemece, davanın TTK 54. ve devamı maddelerinde düzenlenmiş haksız rekabetten kaynaklandığı doğru olarak tespit edilmiştir. Mahkeme gerekçesinin hiç bir yerinde davanın TTK 553 maddesinde düzenlenmiş olan şirket yöneticilerinin sorumluluğundan kaynaklanan dava olduğu belirtilmemiştir. Davacı vekilinin buna ilişkin istinaf sebebi yerinde değildir. TMK’nın 47. Maddesine göre başlıbaşına bir varlığı olmak üzere örgütlenmiş kişi toplulukları ve belli bir amaca özgülenmiş olan bağımsız mal toplulukları, kendileri ile ilgili özel hükümler uyarınca tüzel kişilik kazanırlar. Yine TMK’nın 48. Maddesine göre Tüzel kişiler, cins, yaş, hısımlık gibi yaradılış gereği insana özgü niteliklere bağlı olanlar dışındaki bütün haklara ve borçlara ehildirler. 49. Maddeye göre de Tüzel kişiler, kanuna ve kuruluş belgelerine göre gerekli organlara sahip olmakla, fiil ehliyetini kazanırlar. TTK’nın 573 vd. Maddelerinde limited şirket düzenlenmiştir. TTK’nın 588/1 maddesinde limited şirketin, ticaret siciline tescili ile tüzel kişilik kazanacağı belirtilmiştir. Davacının ortağı ve müdürü olduğu dava dışı … Ltd. Şti. Ticaret sicile kaydedilerek ayrı bir tüzel kişilik kazanmıştır ve tüzel kişi olarak TMK’nın 48. Maddesinde öngörülen ve yaradılış gereği sadece insana özgü niteliklere bağlı olanlar dışında hak ve fiil ehliyetine sahiptir. Davacının iddia ettiği eylemler TTK 54. Maddesinde yer alan haksız rekabet teşkil eden eylemlerdir. İddia olunan eylemler ayrı bir tüzel kişiliği bulunan şirkete karşı yapılmış olup, söz konusu iddia olunun eylemler nedeniyle haksız rekabete uğrayan ve doğrudan zarar gören şirkettir. Şirket ortaklarının zararı ise şirketin zarar görmüş olması nedeniyle meydana gelen dolaylı zarardır. Haksız rekabet eyleminin şirket müdürü veya şirket eski çalışanı yahut 3. Bir kişi tarafından yada bunlardan bir kısmının birlikte hareket ederek meydana gelmiş olması zarar görenlerin durumunu değiştirmemektedir. Her durumda şirket doğrudan, şirket ortak veya ortakları dolaylı zarar görendir. Şirket müdürünün haksız rekabet teşkil eden eylemleri TTK’nın 626. Maddesinde düzenlenmiş bulunan özen ve bağlılık yükümüne, rekabet yasağına aykırılık oluşturur. Bu durum da TTK. 644. Madde yollaması ile 553. Maddede öngörülen sorumluluk söz konusu olur. TTK’nın 553. Maddesinde müdürlerin bu durumda hem şirkete, hem pay sahiplerine hem de şirket alacaklılarına karşı verdikleri zarardan dolayı sorumlu olduğu belirtilmiştir. 555/1 maddesinde şirketin uğradığı zararın tazminini şirket ve her bir pay sahibinin talep edebileceği (şirkete ödenmek kaydı ile) düzenlenmiştir. Maddedeki özel düzenleme nedeniyle şirket müdürünün sorumluluğu halinde dolaylı zarar gören şirket ortaklarına da müdür aleyhine tazminat davası açma olanağı getirilmiştir. İş bu düzenleme istisnai bir düzenleme olup sadece şirket müdürlerine karşı sorumluluk davası açılması halinde söz konusu olabilecektir. Bunun haricinde 3. Kişilerin, şirket çalışanları veya şirket eski çalışanlarının şirkete vermiş oldukları zararlardan dolayı dava hakkı şirkete ait olup şirket ortaklarının kendi adlarına (tazminatın şirkete ödenmesini talep etmiş olsalar dahi) bu kişilere karşı dava açmasına yasal olanak bulunmamaktadır. Somut olayda şirket ortağı olan davacı iş bu haksız rekabet nedeniyle tazminat davasını kendi adına açmıştır. Şirket ortağının davalıya karşı şirketi zarara uğrattığından bahisle tazminat talep etme hakkı bulunmadığından taraf ehliyeti de yoktur. Mahkemede taraf sıfatının var olup olmadığını resen incelemiş ve doğru olarak aktif husumet yokluğunu tespit ederek davanın usulden reddine karar vermiştir. Buna göre davacının istinaf sebepleri yerinde değildir. Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre; mahkeme kararı usul ve yasaya uygun olduğundan davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 148,60.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibari ile Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 54,40 TL istinaf karar harcı, istinaf eden davacı tarafından peşin olarak yatırıldığından, yeniden harç alınmasına yer olmadığına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa, karar kesinleştiğinde ve talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’ nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’ da temyiz yolu açık olmak üzere 17/09/2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.