Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/723 E. 2020/770 K. 09.07.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/723 Esas
KARAR NO : 2020/770 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEME : İSTANBUL 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 05/12/2019
DOSYA NUMARASI : 2019/616 Esas – 2019/824 Karar
DAVA: Menfi Tespit
KARAR TARİHİ: 09/07/2020
İlk Derece Mahkemesinde yapılan yargılama sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; İstanbul …. İcra Müdürlüğü’nün … sayılı dosyasının dayanağını oluşturan her biri 30.000,00 TL meblağlı 19.04.2014,17.05.2014 ve 21.06.2014 vadeli 3 adet bono, İstanbul …. İcra Müdürlüğü’nün … sayılı dosyasının dayanağını oluşturan her biri 30.000,00 TL meblağlı 19.07.2014, 23.08.2014 ve 20.09.2014 vadeli 3 adet bono, Davalı şirket nezdinde bulunan her biri 30.000,00 TL meblağlı 18.10.2014 vadeli ve 22.11.2014 vadeli 2 adet bono, olmak üzere toplam 240.000,00 TL meblağlı 8 adet bononun bedelsizliği nedeniyle davacı …’ın bu bonolardan dolayı davalı…. Ltd Şti’ne borcu bulunmadığının tespitine, bahsi geçen takiplerin iptaline, davalı … Ltd Şti’nin kötü niyetli olduğu ve bonolar toplamı olan 240.000,00 TL’nin %40’ı oranında tazminata mahrum edilmesine, İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … sayılı dosyasının dayanağını oluşturan … Bankası Bakırköy İstanbul Şubesinin … sayılı hesabına ait … seri no’lu 37.000,00 TL çek nedeni ile davacı …’ın davalı …’a karşılıksız çek miktarı olan 35.880,00 TL tutarında borçlu olmadığının tespitine ve bahi geçen icra takibinin iptaline, davalı …’ın kötü niyetli olduğu ve karşılıksız çek miktarı olan 35.880,00 TL’nin % 40’ı oranında tazminata mahrum edilmesine ve bedelsiz kalan 8 adet bono ile 1 adet çekin davacıya iadesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk derece Mahkemesi 05/12/2019 tarih ve 2019/616 Esas – 2019/824 Karar sayılı kararında; “…Dava dilekçesinden davacı yanın arabuluculuğa başvurmadan doğrudan dava açtığı ve 21/11/2019 tarihli tensip ara kararı ile davacı vekiline arabuluculuk son tutanağının aslı sunması için 6325 S.K m. 18/A-2 gereğince 1 haftalık kesin süre verilmiş, aksi takdirde davanın usulden reddedileceğinin ihtarı hususunda tebliğ yapılmış ve tebliğden 1 hafta içinde arabuluculuk son tutanağı sunulmadığı gibi arabuluculuğa buşvurduğuna ilişkin de herhangi bir belge ibraz etmediği de anlaşılmış dava konusu talep bakımından zorunlu arabuluculuk söz konusu olmakla davanın dava şartı yokluğu nedeni ile usulden reddine karar vermek gerekmiştir…” gerekçesi ile, 7155 Sayılı Kanunun 20’nci maddesi ile 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’na eklenen 5/A maddesi ve 7155 Sayılı Kanunun 23’üncü maddesi ile 6325 Sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’na eklenen 18/A-2 maddesi uyarınca arabulucuya başvurulmadan dava açılmış olması karşısında, davanın Türk Ticaret Kanunu’nun 5/A, 6325 sayılı Kanunun 18/A-2, Hukuk Mahkemeleri Kanunu’nun 114/2 ve 115/2 maddeleri uyarınca dava şartı yokluğu nedeni ile usulden reddine,” karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Menfi tespit davaları, 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanun’un 5. Maddesine eklenen 5/A –(1) maddesindeki “.. konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri…” kapsamında bulunmadığını, başka bir deyişle kanun lafzı dikkate alındığında netice-i talebi para alacağının tahsili veya herhangi bir tazminat olmayan somut uyuşmazlık için arabulucuya başvuru yapılması dava şartı olarak değerlendirilemeyeceğini, Menfi tespit davası ile ilgili ilk derece mahkemesi kararına benzer şekilde, zorunlu arabulucuya başvurulmadığı gerekçesiyle usulden reddedilen bir karar için İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi, 2019/521-E. 2019/424-E. Sayılı ve 01.02.2019 Tarihli kararında “…ticari dava niteliğindeki menfi tespit davalarının açılabilmesi için arabulucuya başvuru zorunluluğu bulunmamaktadır. İlk derece mahkemesinin karar gerekçesi bu nedenle usul ve yasaya aykırıdır.” gerekçesi ile ticari nitelikte olmasına rağmen menfi tespit davalarında arabulucuya başvurma zorunluluğunun olmadığına” hükmettiğini, Davacının tespit davası ile güttüğü amaç, çoğu zaman, hakkın yahut hukuki ilişkinin mevcudiyetinin yahut nâmevcudiyetinin mahkemece tespitinin kendisine sağlayacağı hukuki imkânı bir başka dava yahut hukuki ilişkide kullandığını, Tespit davasının bu yönü nazara alındığında arabulucu aşamasında sürecin amaç ve işleyiş itibariyle, tespit davasının konusunu oluşturabilecek talepler bakımından uygun olmadığının açık olduğunu, Bilindiği gibi tespit hükmü bir ilama bağlı olduğu hallerde dahi icra kabiliyetinden yoksun kalabilirken, ilam niteliğine haiz bir belge ancak icra edilebilirlik açısından ilamlara eşdeğer tutulduğunu, tarafların arabulucu önünde somut dava konusu gibi menfi tespit davalarında uzlaşmaya varma ihtimallerinde dahi hakkın ya da ilişkinin tespitine yönelik uzlaşma tutanağının yapılan açıklamalar sonucu hukuki bir yararının olmayacağını, İİK m.72’de düzenlenen menfi tespit davalarında icra hukukuna özgü geçici hukuki korumalar ve icra tazminatına dair kurulan hükümlerin ancak yargı mercii tarafından karar verilecek hususlar olduğu da göz önüne alındığında İİK m.72 anlamında menfi tespit davası açısından arabulucu kurumu zorunlu olmamasının gerektiğini,Tüm bu nedenlerle ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesinin gerektiğini, İleri sürerek, istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının HMK’nın 353/1.a.4. maddesi uyarınca kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır.Dava, İİK’nın 72.maddesi gereği borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkin menfi tespit davasıdır. Mahkemece, davanın Türk Ticaret Kanunu’nun 5/A, 6325 sayılı Kanunun 18/A-2, Hukuk Mahkemeleri Kanunu’nun 114/2 ve 115/2 maddeleri uyarınca dava şartı yokluğu nedeni ile usulden reddine karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Uyuşmazlık, menfi tespit davasının arabuluculuğa tabi olup olmadığı, mahkemece verilen kararın dosya kapsamına, usul ve yasaya uygun olup olmadığı noktasındadır.Yargıtay 19.Hukuk Dairesinin 13.02.2020 T.2020/85-454 E.K. Sayılı kararında;” HMK’nın 106. maddesinde düzenlenen tespit davasının özel bir şekli olan menfi tespit davası, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat davası olarak nitelendirilemez. Bu dava sonucunda, borçlunun borçlu olmadığının anlaşılması halinde borçlu olunmayan kısım belirtilmek suretiyle olumsuz tespit hükmü kurulmaktadır. Menfi tespit davasının istirdat davasına dönüştüğü hâllerde dahi olumsuz tespit hükmü kurulması gerekmektedir. Başka bir deyişle, menfi tespit davasının niteliği gereği verilen kararlarda, yalnızca davacının borçlu olup olmadığı belirlenmekte, borçlu olmadığı kısma ilişkin olumsuz tespit hükmü kurulmaktadır. Bu hüküm, herhangi bir alacağın tahsilini gerektirir nitelikte bir ilam olmadığından esasa yönelik olarak İİK m. 32 uyarınca doğrudan ilamların icrası yolu ile takibe konulamaz. Oysa arabuluculuk sonucu verilen kararlar ilam hükmünde olup, cebri icra yoluna başvurulabilecek niteliktedir. Ancak yukarıda açıklandığı gibi menfi tespit davaları sonucunda verilen hükümler esasa yönelik olarak cebri icraya konu edilip infaz edilemeyeceğinden, ticari davalarda arabuluculuğa başvuruyu dava şartı olarak öngören madde hükmünün amaçsal yorumundan Yasa Koyucu’nun bilinçli olarak menfi tespit davalarını arabuluculuk dava şartına tabi tutmadığı anlaşılmaktadır.Yukarıda açıklanan nedenlerle 7155 sayılı kanunun 20. maddesi ile 6102 sayılı TTK’na eklenen 5/A maddesi gereğince TİCARİ NİTELİKTEKİ MENFİ TESPİT DAVALARINDA DAVA AÇILMADAN ÖNCE ARABULUCULUĞA GİDİLMESİNİN ZORUNLU OLMADIĞINA VE ARABULUCUYA GİDİLMİŞ OLMASININ BİR DAVA ŞARTI OLMADIĞINA, ” uyuşmazlığın bu şekilde giderilmesine 13.02.2020 gününde oybirliğiyle ve 5235 sayılı kanunun 35/4 maddesi gereğince kesin olarak karar verilmiştir. Yukarıda yazılan Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin kararı ile, Bölge Adliye Mahkemeleri Hukuk Daireleri arasındaki ticari mahiyetteki menfi tespit davalarının arabuluculuk başvuru şartına tabi olup-olmadığına ilişkin farklı kararların verilmesine yönelik uyuşmazlık giderilmiştir. Söz konusu Yrg.19.HD.nin kararı, uygulamada birliğin sağlanması için Dairemizce de benimsenerek görüş değişikliğine gidilmiştir.Somut olayda, bonoya ve çeke dayalı olarak yapılan icra takip alacaklarından İİK.nın 72.md.si uyarınca borçlu olmadığının tespiti ve takiplerin iptali talep edilmektedir. Yukarıda bahsedilen Yrg.19.HD.nin kararında belirtilen kriterler gözetildiğinde; istinafa konu davadan önce arabulucuya gidilmesi zorunlu dava şartı değildir. Aksi yöndeki mahkeme kararı usul ve yasaya aykırı görüldüğünden davacının istinaf talebi kabul edilmiştir.Sonuç itibariyle; davacı vekilinin istinaf talebinin kabulü ile, ilk derece mahkeme kararının HMK’nin 353/1-a-4. maddesi uyarınca kaldırılmasına, taraf delillerinin toplanarak oluşacak sonuca göre karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davacının istinaf başvurusunun KABULÜ ile; 1-İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 05/12/2019 tarih ve 2019/616 Esas – 2019/824 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-a4 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, dava dosyasının mahkemesine İADESİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 121,30.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 44,40.TL istinaf karar harcının talep halinde davacıya iadesine, 3-İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesince yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 4-Artan gider avansı olması halinde avansı yatıran tarafa iadesine, 5-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 09/07/2020 tarihinde HMK’nın 353/1-a4 maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.