Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/703 E. 2022/754 K. 18.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/703 Esas
KARAR NO: 2022/754 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 12/11/2019
NUMARASI: 2018/518 Esas 2019/1066 Karar
DAVANIN KONUSU: Alacak (Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 18/05/2022
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, davalı … şirketinin davacının acentelik sözleşmesini somut hiçbir gerekçe göstermeksizin hukuka aykırı olarak fesih ettiğini, tamamen bölge yetkilileri ile yaşanan nedenlerden kaynaklandığını, davacı şirketin en çok istihsal yapan acentelerinden olduğunu, prim kaybına yönelik işlemler yapıldığı iddiasının gerçeği yansıtmadığı gibi çelişkili olduğunu, incelemelerde de görüleceği üzere, yapılan tüm çalışmaların sistemsel olarak bölge yetkilileri tarafından onaydan geçmesi gerektiğini, müşteri bilgileri olmaksızın muafiyet uygulandığının fesih ihbarında belirtildiğini, bu durumun sistemsel olarak mümkün olmadığını ve zaten tüm zeyilnamelerin bölge müdürlüklerince tanzim edildiğini, bu nedenle prim kaybına uğranıldığı iddiasının gerçeği yansıtmadığını, ayrıca hasarsızlık indirimi uygulamasının da bölge müdürlükleri tarafından alınan bir karar olduğunu ve acentenin herhangi bir indirim uygulama yetkisi olmadığını, Davalı firmanın somut delil ve gerekçelere dayanmadan haksız ve hukuka aykırı fesih işlemi ile davacı firmanın uğradığı zarar için hem genel hükümlere göre hem de TTK.122 maddeye göre denkleştirme isteminde bulunma haklarının olduğunu, ayrıca 5684 sayılı Sigortacılık Kanunun 23. Maddesinin 15 ve16 maddeleri gereğince; acentenin haksız sözleşmesinin sona ermesi halinde, sigorta ettirenle yaptığı ve kısa bir süre içinde yapacağı işlerle ilgili olarak sözleşme ilişkisi devam ediyormuş gibi değerlendirilebileceği ve komisyona hak kazanacağı, ayrıca sözleşmenin sona ermesinden sonra sigorta şirketinin acentenin portföyü sayesinde önemli menfaatler elde ediyor olması durumunda sigorta şirketinin tazminat talep edebileceğinin belirtildiğini ileri sürerek haksız fesih nedeniyle mahrum kalınan komisyon gelirleriyle denkleştirme tazminatının ödenmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesi ile, müvekkilİ şirketin Teftiş Kurulu Başkanlığının iç denetim çalışmaları kapsamında, davacı şirketin bir takım yanlış ve usulsüz uygulamaları nedeniyle müvekkili şirketi mali açıdan zarara uğrattığının tespit edildiğini, yapılan bu tespitlete istinaden davacıya yazılı ihtar yapıldığını, konu ile ilgili olarak davacıdan yazılı açıklama talep dildiğini, davacı acentenin aralarındaki sözleşmeye aykırı olarak hareket ettiği, bu nedenle sözleşmenin feshi için müvekkili şirket yönünden haklı neden oluştuğunu, davacıya borçlarının bulunmadığını, denkleştirme tazminatı koşullarının da oluşmadığını beyan ederek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 12/11/2019 tarih ve 2018/518 Esas – 2019/1066 Karar sayılı kararında; “…Beykoz … Noterliğinin 02/01/2017 tarihli, … nolu, Kızıltepe … Noterliğinin 05/01/2017 tarihli, … yevmiye numaralı ihtarnameleri, davalı … şirketinin 05/08/2016 tarihli 41/227 sayılı, 29/06/2016 tarihli 41/169 sayılı, 25/08/2016 tarihli, 41/568 sayılı yazıları, TOBB’un 12/02/2013 tarihli, 0543/3310 sayılı disiplin işlemleri konulu yazısı, davalı … şirketinin 20/02/2013 tarihli, 22/208 sayılı yazısı, davacı … şirketine yazılan müzekkere cevapları taraflara ilişkin kayıt ve belgeler, Sigorta Bilgi ve Gözetim Müdürlüğüne yazılan müzekkere yanıtları ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; Davacı acentenin, poliçe düzenlemeleri sırasında, hasarsız indirim uygulamasında, kasko poliçelerinde araç plakalarının yanlış girişleri, kaza branşlarında tescil tarihlerinin değişitrilmesi, araçların kullanım tipinin hatalı olarak beyan edilmesi gibi nedenlerden dolayı davalı … şirketinin prim tahsilatını eksik yapmasına neden olması ve davalı … şirketini maddi zarara uğratmasından dolayı, davacı acentenin davalı … şirketince birden fazla kez uyarıldığı, ayrıca bölge müdürlüğüne bağlı dağtım kanalları portföyünden tanzim edilen gerçek şahıs müşterilerinin inceleme tarihi itibariyle yürürlükte olan kasko sigorta poliçelerine yönelik sigorta bilgi merkezinden temin edilen veri aracılığıyla yapılan analizde referans poliçesinin hem davalı şirket hemde diğer sigorta şirketleri tarafından kullanıldığının tespit edildiği, toplam 25 poliçede 18 referans poliçesinin bulunduğunun tespit edilmesi üzerine davalı … şirket tarafından davacının uyarıldığı, bu itibarla davacının taraflar arasında geçerli olan sözleşmenin 15, 21 madderine uygun hareket etmediği, davacının sözleşmenin bu hükümlerinden kaynaklanan yükümlülüklerinin yerine getirilmemesinden dolayı davacı şirket tarafından sözleşmenin haklı nedenle fesh edildiği, bu nedenle davacının gerek TTK nın 122 fıkra 3. Maddesi gerekse sözleşmenin 27 maddesi uyarınca davalının herhangi bir tazminat talebi hak kazanamadığı anlaşıldığından …”gerekçesi ile, Davanın reddine, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, Müvekkili şirket söz konusu acentelik sözleşmesi “sözleşme” kapsamında davalının Mardin yetkili sigorta acentesi olarak çeşitli sigorta branşlarında davalı adına poliçeler düzenlemek, prim tahsilatları yapmak, sigorta primleri tahsil etmek ve davalının verdiği talimatlar doğrultusunda sigorta tekliflerini davalıya iletmek gibi pek çok faaliyetin yanı sıra davalının sigorta hizmetini pazarlama, tanıtım ve sigortalılara ulaştırılması hizmetlerini başarı ve özveri ile ifa ettiğini, bu süreçte davalıya yüzlerce müşteri kazandırdığını, 20.05.2011 tarihinde başlayan acentelik ilişkisi, davalı şirketin 20.01.2017 tarihinde fesihname ile hiçbir somut gerekçe göstermeden taraflar arasındaki sözleşmeyi haksız bir şekilde feshedildiğini, Acentelik sözleşmesinin haksız olarak feshedilmesi hakkında, feshe gerekçe gösterilen tüm işlemleri somut olarak ele almak ve bütünsel olarak değerlendirmek gerektiğini, söz konusu fesihnamede “İşbu fesihname tek taraflı olarak tanzim ve imza edilmiştir.” denilerek, sözleşmede yer alan “Sözleşmenin Süresi” başlıklı düzenlemeye göre “Taraflardan her biri, 3 ay evvel Noter aracılığı ile veya iadeli taahhütlü mektup ile feshi ihbar etmek kaydıyla sözleşmeyi her zaman feshedebilir.” oysaki davalı şirket bu düzenlemeye uymayarak Beykoz … Noterliğinin, … yevmiye numaralı ihtarıyla 20.01.2017 tarihinde haksız olarak feshedildiğini, söz konusu haksız feshe zemin hazırlayan davalı şirketin bölge müdürlüğü temsilcileri ve müvekkili şirket yetkilileri arasında yaşanan anlaşmazlıklar olduğunu, yaşanan anlaşmazlıkların çözümsüz hale gelmesi ve bölge müdürlüğü yetkililerinin ilgisiz tavrı üzerine, müvekkili genel müdürlük yetkililerine e posta atmış ve bölge müdürlüğü uygulamalarında yaşanan aksaklıkların çözümünü talep ettiğini, müvekkilinin bu talebine yönelik olarak da olumlu geri dönüş alamadığı gibi, doğrudan genel müdürlük makamında yaptığı müracaat bölge müdürlüğü yetkililerini rahatsız ettiği ve taraflar arasındaki ilişkiyi haksız fesih ile sonuçlandıran sürecin başlamasına neden olduğunu,Feshin haksız ve dayanaksız olduğunu, feshe gerekçe gösterilen konuların hiçbiri somut delile dayanmadığını, fesihname öncesinde taciz amaçlı gönderilen uyarı mektupları vardır ki, bunlara ilişkin tüm konular tek tek incelendiğinde görüleceği üzere bölge müdürlerinin onayı alınarak yapılan işlemler olduğunu, bu işlemleri müvekkili şirketin tek başına insiyatif alarak yapmasının zaten mümkün olmadığını, tüm bu açıklamalar sonucunda, haksız ve dayanaksız olan feshin, hem genel hükümlere hem de Türk Ticaret Kanunu’nun (“Kanun”) 122. maddesine göre denkleştirme tazminatı talep etme hakkına haiz olduğunu, Müvekkilinin denkleştirme istemine ilişkin olarak, müvekkili şirketin denkleştirme tazminatı, mahrum kaldığı komisyonların ve haksız feshi sebebiyle uğradığı tüm zararların tazmini gerekmekte olduğunu, müvekkilinin davalı şirket ile akdetmiş olduğu acentelik sözleşmesi kapsamındaki acentelik faaliyetleri sırasında ve tamamen kendi çabalarıyla davalının daha önce sigortalısı olmayan pek çok şahıs ve firmanın davalının sigortalısı olmasını sağladığını, Ayrıca müvekkilinin, davalı şirketin daha önce sigortalısı olan müşterileriyle arasındaki ilişkilerin de devam etmesini sağladığını, davalı şirket sözleşmenin feshinden sonra bile müvekkili tarafından düzenlenen poliçelerden menfaat elde etmekte ve müvekkilinin bulduğu müşteriler ile yeniden sözleşme akdetmekte olduğunu, bu durum Kanun’un 122/1/a bendinde düzenlendiğini, buna ilişkin olarak bilirkişi incelemesinde de belirtildiği üzere “sözleşmenin davalı tarafından haksız olarak feshedildiği hususu benimsenmesi halinde dava tarihi itibariyle davalı şirketten 456.434,00 TL denkleştirme tazminatı talep edebileceği kanı ve sonucu” ortaya çıkmakta olduğunu, bir başka husus da, sözü geçen uyarı mektuplarına konu zararların müvekkili şirket tarafından zaten tazmin edildiği dolayısıyla davalı şirket tarafından “haklı” fesih gerektirecek hususun ortadan kalktığı ve zaten bilirkişi incelemesinde de müvekkili şirket tarafından 25.000,00 TL tutarında tazminat ödendiğinin belirtildiğini, netice Kanun’un 122. maddesi gereğince denkleştirme tazminatı istenebilmesi için aranan şartlar gerçekleştiğini, Ayrıca söz konusu acente sözleşmesinin sigortacılar tarafından acente olacaklara dikte ettiği genel işlem koşulu niteliğindeki standart sözleşmelerin de hukuk güvenliği ilkesi gereği ele alınması gerektiğini, sigorta şirketlerinin sözleşmeden kaynaklanan haklarını kötüye kullanarak, bu haklarını dilediği kişilere dilediği şart ve koşullar altında uygulamaları hukuken korunabilir olmadığını, Yargıtay’ın bu açıklamalara paralel olarak verdiği kararında ilgili kısım somut olayı değerlendirmek bakımından yol gösterici olduğunu, (Yargıtay Kararı – 11 H.D. E. 2015/5683 K.. 2015/12737) Ancak bilirkişi incelemesinde böyle bir karşılaştırmaya yer verilmediğini, diğer acenteler bakımından hiçbir değerlendirme yapılmadan dar şekilde yorumlanan fesih maddesi sonucu feshin haksız olduğuna karar verildiğini, Davalı tarafın, dilekçelerinde sunduğu tablolardan, başka acentelerin de müvekkilinin yaptığı benzer hataları yaptığı anlaşılmakta olduğunu, bu durumda raporda, diğer acentelerin bu hatalarının dikkate alınması ve müvekkili tarafından yapılan hataların, ortalamanın üzerinde olup olmadığının incelenmesi gerektiğini, oysa oysa böyle bir inceleme yapılmadan eksik rapor esas alınarak hüküm kurulması hatalı olduğunu, Acentelere karşı olan eşit davranma yükümlülüğüne ilişkin olarak, davalı bu yükümlülüğünü yerine getirmediğini, davalı tarafın binlerce acentesi vardır ve her birine karşı keyfiliğe yer vermeyecek şekilde Yargıtay kararlarında da belirtildiği üzere şirketin acentelerine eşit muamele etmesi zorunlu olduğunu, Davalı cevap dilekçesinde, müvekkili şirketin tespit edilen “usulsüz ve hatalı” işlemlerini tablolar halinde açıkladığını, tablolar incelendiğinde müvekkili şirket dışındaki acentelerin bilgileri karartılmış olarak belirtildiğini, sadece bu tablolara bakıldığında dahi diğer acentelerin de gayet prim kayıplarına sebep olduğu, tespit edilmesi gereken poliçelerinin olduğunun görüldüğünü, bu duruma ilişkin olarak da eşitlik ilkesine ve MK m.2 uyarınca dürüstlük kuralına, çelişkili işlem yasağına aykırılık ortaya çıktığını, davalı şirketin söz konusu hatalı işlemleri yapan diğer acentelerle sözleşmelerini feshetmediği ve onlarla çalışmaya devam ettiği bir düzend,e davaya konu sözleşmenin haksız olarak feshedildiğinin doğrulandığını, Söz konusu feshin değerlendirilmesinde ilgili hukuk prensiplerine ve hayatın olağan akışına uygun olmayan gerekçelerle davamız reddedilmiştir. Oysaki doktrinde de feshi haklı kılan nedenlere bakıldığında, acentenin sürekli şekilde kendisine düşen görevleri yerine getirmemesi, işleri savsaklaması, müvekkil adına tahsil ettiği paraları geç göndermesi veya hiç göndermemesi, müvekkiline ait ticari sırlarını başkalarına açıklaması, ticaret yerini kendisine bırakılan tekel bölgesi dışında başka bir bölgeye nakletmesi, sürekli hastalık olması gibi eylemler sayıldığını, (Ticari İşletme Hukuku, Prof. Dr. Sabih Arkan, 7. Bası, 2004, syf. 207) Müvekkili şirketin buna benzer hiçbir eylemi bulunmadığını, müvekkili acentenin davalı şirketin en büyük acentelerinden biri olduğunu, müvekkilinin davalıya sağladığı menfaatin yanında iddia edildiği 10 bin TL civarı bir prim kaybının karşılaştırılması bile abesle iştigal olduğunu, Sonuç olarak, feshin hukuki dayanaktan yoksun olduğu ve tamamen kişisel ilişkilerden kaynaklanan anlaşmazlıkların sonucunda müvekkili şirketi zarara uğratmak amacıya yapıldığını, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, davanın kabulüne, yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine, yerel mahkeme kararının ortadan kaldırılması halinde, dosyaya müvekkili tarafından yatırılan teminat var ise, bu teminatın da iade edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, taraflar arasında imzalanan sigorta acenteliği sözleşmesinin feshinden kaynaklanan denkleştirme bedeli ve maddi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinafa gelen uyuşmazlık, sözleşmenin acentenin kusuru ile feshedilip edilmediği ve tazminat şartlarının oluşup oluşmadığı noktasındadır. Taraflar arasında 20/05/2011 tarihinde belirsiz süreli olarak akdedilen sigorta acenteliği sözleşmesi davalı tarafından Beykoz … Noterliği’nin 02/01/2017 tarih ve … YN’lu ihtarnamesi ile; ”sözleşmenin hatalı indirimler başlıklı 15 nolu maddesinde yer alan hükümler ile diğer yükümlülükler başlıklı 21 nolu maddesinde yer alan hükümlerden kaynaklanan yükümlülüklerin acente tarafından ihlal edildiği” gerekçesiyle davacı acentenin acentelik vekaletinden azledildiği belirtilmiştir. Davalı tarafından davacı acenteye Beykoz … Noterliği’nin 20/01/2017 tarih ve … YN’lu fesihname başlıklı ihtarnamesi ile; ” taraflar arasında akdedilen 20/05/2011 tarihli acentelik sözleşmesinin 20/01/2017 tarihi itibariyle feshedildiği,” ihtaren bildirilmiştir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu(TTK)’nun 121/1. maddesine göre, belirsiz bir süre için yapılmış olan acentelik sözleşmesini, taraflardan her biri üç ay önceden ihbarda bulunmak şartıyla feshedebileceği gibi, sözleşme belirli bir süre için yapılmış olsa bile haklı sebeplerden dolayı her zaman fesih olunabilir. Taraflar arasındaki sözleşmenin sözleşmenin süresi başlıklı 27/3. maddesinde, acentenin yasal düzenlemelere, sözleşme hükümlerine ve şirketçe verilecek emir ve talimata uymazsa ve/veya diğer herhangi bir haklı sebep varsa 3 aylık ihbar süresi aranmaksızın derhal … tarafından feshedilebileceği düzenlenmiştir. Mahkemece taraf delilleri toplanmak suretiyle bilirkişi heyetinden kök ve ek rapor alınmıştır. Bilirkişiler …, …, … tarafından tanzim edilen kök ve ek raporda özetle; Davacının bu davadaki tazminat taleplerinin yerinde olmadığı, davalıdan herhangi bir tazminat alacağına hak kazanamadığını belirtmişlerdir. Dosyaya ibraz edilen deliller, bilirkişi raporundaki tesbitlere göre, davacı acentenin Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası ve Kara Taşıtları Kasko Sigortası Poliçelerinin tanzimleri sırasında araç plakalarının yanlış girişleri, kaza branşlarında tescil tarihlerinin değiştirilmesi, araçların kullanım tipinin hatalı olarak beyan edilmesi sonucu davalı … şirketinin prim tahsilatını eksik yapmasına neden olması ve davalı … şirketini maddi zarara uğratmasından dolayı, davacı acentenin davalı … şirketince birden fazla kez uyarıldığı, ayrıca bölge müdürlüğüne bağlı dağıtım kanalları portföyünden tanzim edilen gerçek şahıs müşterilerinin inceleme tarihi itibariyle yürürlükte olan kasko sigorta poliçelerine yönelik sigorta bilgi merkezinden temin edilen veri aracılığıyla yapılan analizde aynı referans poliçesinin hem davalı şirket hemde diğer sigorta şirketleri tarafından kullanıldığının tespit edildiği, toplam 25 poliçede 18 referans poliçesinin bulunduğunun tespit edilmesi üzerine davalı … şirket tarafından davacının uyarıldığı, bu itibarla davacının taraflar arasında geçerli olan sözleşmenin 15, 21 madderine uygun hareket etmediği, davacının sözleşmenin bu hükümlerinden kaynaklanan yükümlülüklerinin yerine getirilmemesinden dolayı davalı şirket tarafından sözleşmenin haklı nedenle fesih edildiği, anlaşılmaktadır. TTK’nın 122/1 maddesine göre, sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sonra; Müvekkil, acentenin bulduğu yeni müşteriler sayesinde, sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sonra da önemli menfaatler elde ediyorsa, somut olayın özellik ve şartları değerlendirildiğinde, ödenmesi hakkaniyete uygun düşüyorsa acente müvekkilden uygun bir tazminat isteyebilir. Aynı maddenin 3. fıkrasında ise, müvekkilin, feshi haklı gösterecek bir eylemi olmadan, acente sözleşmeyi feshetmişse veya acentenin kusuru sebebiyle sözleşme müvekkil tarafından haklı sebeplerle feshedilmişse, acente denkleştirme isteminde bulunamayacağı düzenlenmiştir. Sigortacılık Kanunu’nun 23/16. maddesi de aynı mahiyettedir. Taraflar arasındaki sözleşme davacı acentenin kusur ile davalı tarafından haklı sebeple feshedildiğinden davacının tazminat talep edebilmesi mümkün değildir. Davalı … Şirketinin başka acenteleri de aynı türde hatalar yapmışsalar ve buna rağmen davalı … onlar ile arasındaki sözleşmeleri feshetmemiş olsa bile, bu durum davalının davacı ile arasındaki acentelik sözleşmesini haklı sebeple feshetmesine engel oluşturmaz. Zira acentelik sözleşmesi vekalet sözleşmesinin özel bir türü olup temelinde güven unsuru yatmaktadır. Dolayısıyla her bir acentenin yapmış olduğu hatalardan dolayı acentelik veren davalı … şirketinin her bir acentesine olan güvenin sarsılması başka bir takım etkenlerinde etkili olmasından dolayı farklı boyut ve kapsamlarda ortaya çıkabilir, bu durum acentelere karşı olan eşit davranma yükümlülüğünün ihlali olarak değerlendirilemeyeceğinden davacı vekilinin bu yöndeki istinaf sebebi yerinde görülmemiştir. HMK 282 maddesindeki “Hakim bilirkişinin oy ve görüşünü diğer delillerle birlikte serbestçe değerlendirir,” yasal düzenlemesi gözetildiğinde; Davacı vekili tarafından ileri sürülen istinaf sebepleri yargılama aşamasındaki dilekçeleri ve bilirkişi raporuna yönelik verdiği beyan dilekçeleri ile de ileri sürüldüğü, bilirkişi kök ve ek raporlarında bu iddiaların değerlendirildiği, dosyadaki belgelere, duruşma sürecini yansıtan tutanaklar ve gerekçe içeriğine göre, ilk derece mahkemesince ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, davanın esasıyla ilgili tarafların gösterdiği hükme etki edecek tüm delillerin toplandığı, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği anlaşılmakla; ilk derece mahkemesinin kabul ve gerekçesine göre davacı vekilinin aksi yöndeki tüm istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. Sonuç olarak, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL istinaf karar harcından istinaf eden tarafından peşin olarak yatırılan 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 26,30 TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, 5-Karar kesinleştiğinde ve talep halinde artan gider avansı varsa avansı yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’ da temyiz yolu açık olmak üzere 18/05/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.