Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/663 E. 2020/1182 K. 22.10.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/663 Esas
KARAR NO: 2020/1182 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2018/1187 Esas – 2019/1273 Karar
TARİH: 27/11/2019
DAVA: Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 22/10/2020
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, davalı şirket tarafından müvekkili aleyhine Bakırköy … İcra Müdürlüğünün … takip sayılı dosyası ile 310.000-EURO asıl alacak üzerinden kambiyo senetlerine mahsus icra takibi yapıldığını, takibe konu bonoların müvekkilinin davacı şirkete olan borcuna karşılık düzenlendiğini, ancak söz konusu bonoların kendisi hakkında savcılığa suç duyurusunda bulunulacağı tehdidi ile imzalandığını, müvekkilinin şirkete olan borcunun toplam 552.920-TL olduğunu, bakiye kısım olan 1.138.401-TL yönünden borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, davacı tarafın iddialarının doğru olmadığını, davacının şirket ortağı ve temsilcisi olduğu dönemde şirkete ait paraları kendine mal edinmesi nedeniyle ve bu kapsamda şirkete vermiş olduğu zararlar sonucunda taraflar bir araya gelerek davacının ödemesi gereken meblağı belirleyip takibe konu 256.000-EURO ve 54.000-EURO olmak üzere iki adet bononun düzenlenerek müvekkili şirkete verildiğini, davacı tarafın alacağın tahsilini geciktirmek amacıyla iş bu davayı açtığını, bu nedenlerle yasal dayanağı bulunmayan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 27/11/2019 tarih 2018/1187 Esas – 2019/1273 Karar sayılı kararında; ” Dosyaya sunulan belge ve kayıtlarla birlikte dosya bilirkişi heyeti … ve …’e tevdii edilmiş, bilirkişi heyeti düzenlemiş olduğu 20/09/2019 tarihli raporlarında “davacının şirket ortağı ve yetkilisi olduğu dönemde davacı ile şirket çalışanı olan … arasında süreklilik arz eden para hareketliliğinin bulunduğunu, davacının kendi şahsi hesabını şirket hesabı gibi kullandığı ve şirket parasını kendi şahsi hesabına gönderilmesini sağladığı, bu kapsamda şirkete ait toplam 1.191.045-TL’nin kendi uhdesinde kaldığını” teknik kanaatleri olarak belirtmişler, mahkememizce de düzenlenen bilirkişi raporundaki tespitler yeterli görülerek hükme esas alınmıştır. Her ne kadar davacı, davalı şirkete icra takibine konu edilen bonolardan dolayı 1.138.401-TL üzerinden borcu bulunmadığını iddia etmiş ise de; tarafların biraraya gelerek kendi aralarında vardıkları mutakabat sonucunda davalı şirketin alacağına karşılık toplam 310.000-EURO’luk iki adet bononun düzenlendiği, takibe konu bonoların baskı ve tehdit altında imzalandığı hususunda davacı tarafından dosyaya herhangi bir delil sunulmadığı, kambiyo senetlerinin sebepten mücerret olup ispat yükümlülüğünün davacı borçluya ait olduğu, bu bağlamda düzenlenen bilirkişi raporunda belirlenen hususlar da dikkate alındığında davacı tarafın takibe konu bonolardan dolayı borçlu olmadığını kanıtlayamadığı mahkememizce değerlendirilmiştir. Toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre; davacının ortağı olduğu davalı şirkete ait paraları kendine mal edinmiş olması nedeniyle tarafların bir araya gelerek şirket zararına karşılık icra takibine konu toplam 310.000-EURO’luk iki adet bono düzenlendiği, düzenlenen bonolar ile davacı tarafın davalı şirkete olan borcunu kayıtsız ve şartsız kabul ettiği, bonoların baskı veya tehdit altında davacıya imzalattırıldığı hususunda dosyaya herhangi bir delil sunulmadığı, kambiyo senetlerinin sebepten mücerret olması nedeniyle ispat külfetinin davacı borçluya ait olduğu (Yargıtay 19.HD 2014/14323 – 18380 EK sayılı ilamında da belirtildiği üzere), davacı tarafın borçlu olmadığını ispatlayamadığı gibi düzenlenen bilirkişi raporuna göre davacının şirkete ait hesapları kendi şahsi hesabı gibi kullandığı hususu da dikkate alındığında davacı tarafın davalı şirkete vermiş olduğu zarar kapsamında kendi iradesiyle düzenlemiş olduğu bonolardan dolayı borçlu olmadığının ileri sürmesinin de yasal dayanağı bulunmadığı dikkate alınarak açılan menfi tespit davasının reddine; davalı tarafın tazminat isteminin ise koşulları oluşmamış olması nedeniyle keza reddine karar vermek gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur. …”gerekçesi ile, 1-Davacı tarafından davalı aleyhine açılan davanın sübuta ermediğinden REDDİNE, 2-Davalı tarafın tazminat talebinin koşulları oluşmaması nedeniyle REDDİNE, 3-Peşin alınan 19.441,05-TL harçtan, 44,40-TL ilam harcının mahsubu ile, bakiye 19.396,65-TL harcın karar kesinleştiğinde ve istek halinde davacıya iadesine, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, yerel mahkeme kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, Davanın esasının çözümüne yönelik en teme çalışma prensibi ispat yükünün tayininden geçtiğinin açık olduğunu (TMK m6) düzenlendiğini, Davalının; doğrudan lehtar olması sebebiyle TTK.m.825 ve 687 hükümlerine binaen şahsi def’ilere muhatap olduğunu ve alt ilişkiyi ikrar ettiğinden ötürü bononun mücerretlik ilkesine de dayanamayacağını, davaya konu senetlerde her iki senedin de ihdas nedeninin “nakden” olarak gösterildiğinin, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun istikrarlı bütün kararlarında “malen” yahut “nakden” ibarelerinin bononun zorunlu unsurları arasında sayılmadığını ancak bu kayıtların olması halinde ise bunlara uyulması gerektiğinin belirtildiğini, (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 18.2.2015 tarih, 2013/19-1362 Esas ve 2015/826 Karar) (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 17.04.2015 tarih, 2013/19-1622 Esas ve 2015/1238 Karar) Davalı alacaklının bononun; şirket zararlarına karşılık düzenlendiği yönündeki farklı/ilave iddiasını yazılı delille ispat etmesi gerekeceğini, davalı alacaklı müvekkilinin iddiasını kabul etmekle beraber bunun üzerine farklı bir hukuki ilişki ilave etmekte olup eklediği bu hukuki ilişki ise senet metninde yer alan “nakden” kaydını tal’il eder nitelikte olduğunu, Davalı alacaklının senet metnini tal’il etmediği varsayılsa dahi ispat külfetinin yine de alacaklıda olacağını, Davalının ispat edemediği hususları ispatlanmış gibi addederek karar kurmasının anlaşılamadığını, Senetlerin baskı ve tehdit altında imzalattırıldığının ispat edilememesinin alt ilişkinin ikrar edilmesi sebebiyle davanın reddini gerektirmediğini, Müvekkilinin davalı şirkete olan borcunu-dava dilekçesinde belirttiğimiz tutar kadar- EURO olarak ödemesininin haklı kılacak bir sebep olmadığı gibi tarafların bu hususta herhangi bir anlaşmalarının da mevcut olmadığını, davalının ikrarı karşısında senette yazılı “nakden” ibaresine de aykırı şekilde müvekkili uhdesinde EURO cinsinden bir para kalmadığını, bilirkişi incelemelerinden de anlaşılacağı üzere müvekkili banka hesabına yatan paraların tamamını Türk Lirası olduğunu, Bilirkişi raporunda şirket defterleri ve banka hesaplarının incelenmesi ve davalının “kasa hesabı” altında ödemeler göstererek zararını çok çıkarmaya yönelik çalışmasına ve 208.260 TL ödemeyi mahsup etmemesine rağmen müvekkilinin uhdesinde kalan meblağın 1.191.045 TL olabileceği şeklinde görüş verdiğini, bu raporda şirketin rutin giderleri, personel ve kira ödemeleri, araç bakım bedelleri gibi ana kalemler ise hiç hesaba katılmadığını doğrudan araç satış bedellerinden araç alım bedelleri düşülerek kabaca bir sonuca ulaşıldığını, İleri sürerek, istinaf talebinin kabulüne karar verilmesini, Bakırköy 5. Asliye Ticaret Mahkemesinin 27/11/2019 tarih 2018/1187 Esas ve 2019/1273 Karar sayılı kararının bozulmasına, kaldırılmasına, yeniden yargılama yapılması için dosyanın mahkemesine gönderilmesine veya resen yapılacak yargılama ile davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, Bakırköy … İcra Müdürlüğünün … E. Sayılı dosyasında takibe konu edilen 23/08/2017 tanzim ve 30/04/2018 vade tarihli 54.000,00 EURO bedelli senet ile 23/08/2017 tanzim ve 31/05/2018 vade tarihli 256.000,00 EURO bedelli senetten kaynaklı İİK.72 Maddesine göre açılan menfi tespit davasıdır. Mahkemece, davacı tarafından davalı aleyhine açılan davanın sübuta ermediğinden REDDİNE, davalı tarafın tazminat talebinin koşulları oluşmaması nedeniyle REDDİNE, karar verilmiş ve verilen karara karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. Davacı vekilinin mahkemenin kabulüne yönelik istinaf sebebi incelendiğinde, Dava, bono nedeniyle borçlu bulunulmadığının tespiti istemine ilişkindir. HUMK’nun 290 (HMK’nun 201) maddesi uyarınca senede bağlı her çeşit iddiaya karşı ileri sürülen ve senedin hüküm ve kuvvetini ortadan kaldıracak nitelikte bulunan hukuki işlemler tanıkla ispat olunamaz. Başka bir anlatımla, senede karşı ileri sürülen iddiaların yazılı delille kanıtlanması gerekmektedir. Dava konusu 2 adet bonoda ki keşideci imzası davacı tarafça kabul edilmiştir. Bir davada ileri sürülen vakıadan kendi lehine haklar çıkaran taraf o vakıayı ispat etmelidir (TMK m.6). Davacı, dava konusu ve icra takibine konu edilen bonolardan dolayı 1.138.401-TL üzerinden borcu bulunmadığını iddia etmiş ise de; tarafların biraraya gelerek kendi aralarında vardıkları mutakabat sonucunda davalı şirketin alacağına karşılık toplam 310.000-EURO’luk iki adet bononun düzenlendiği, takibe konu bonoların baskı ve tehdit altında imzalandığı hususunda davacı tarafından dosyaya herhangi bir delil sunulmadığı, kambiyo senetleri sebepten mücerret olup Dava konusu 2 adet bono nedeniyle davacı, davalıya borçlu olmadığını ileri sürdüğüne göre, davacı tarafından imzalanan bononun bu bedelsizlik iddiasının davacı tarafça ispatlanması gerekmektedir. HMK’nın 201. maddesi gereğince yazılı bir belgeye (senede) bağlanmış olan iddiaya karşı def’i olarak ileri sürülen hususların yazılı delille ispatlanması gerekmektedir. Davacı tarafından ileri sürülen hususların tanıkla ispatı mümkün değildir. Davacı tarafın delil listesinde yemin delilide olmayıp ispat yükü üzerinde olan davacının davasını ispatlayamadığından İDM.ce verilen davanın reddi kararının dosya kapsamına uygun olduğu dairemizce belirlendiğinden, davacı vekilinin istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. Sonuç itibariyle, dosya kapsamı, mahkemenin kabul ve gerekçesi ve istinaf sebepleri gözetildiğinde; mahkeme kararı usul ve yasaya uygun bulunduğundan davacının istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b1 maddesine göre esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’ nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 121,30.TL istinaf başvuru harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 54,40.TL istinaf karar harcı, istinaf eden tarafından peşin olarak yatırıldığından, yeniden harç alınmasına yer olmadığına, yatırılan harcın hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’ nın 361/1.maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’ da temyiz yolu açık olmak üzere 22/10/2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.