Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/642 E. 2022/715 K. 11.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/642 Esas
KARAR NO: 2022/715 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2019/233 Esas – 2020/67 Karar
TARİH: 23/01/2020
DAVA: Alacak (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 11/05/2022
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili, müvekkilinin bilgileri verilen muhtelif bonolara dayalı olarak davalıdan alacaklı olduğunu, ancak vade tarihleri geçmiş olmasına rağmen bono bedellerinin ödenmediğini ileri sürerek toplam 17.000,00 TL bono bedelinin vade tarihlerinden tahsiline kadar 3095 sayılı kanunun 2/2. maddesinde belirtilen oranda işleyecek olan temerrüt faizi, 15.500,00 TL bono tutarının % 0,3 oranında komisyonu ve protesto masrafı ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, dava konusu bonoların müvekkili tarafından dava dışı …. Tic. Ltd. Şti. ile yapılan Devremülk Satış Vaadi Sözleşmesi için bu firmaya verilmiş olup tüketici senedi vasfını haiz olduğunu, tüketici senetlerinin nama yazılı yapılması zorunlu olup nama yazılı senetlerin ise ciro yoluyla devredilemeyeceğini, ancak alacağın temliki yoluyla devredilebileceğini, ancak senetler nama yazılı olup ciro yoluyla davalı bankaya devredildiğini, bu nedenle davacının bonolardan doğan alacağı talep etme hakkının bulunmadığını, kabul anlamına gelmemek kaydıyla bir an için bononun dava dışı firma tarafından davacıya geçerli ve usulüne uygun şekilde alacağın temliki yoluyla devredildiği düşünülse dahi bu türden bonolarda alacağın temliki söz konusu olduğundan senedi devralan kişinin temel borç ilişkisine dayanan def’ilerle muhatap olmak zorunda kalacağını, Tüketici Korunması Hakkındaki Kanun 4.maddesi gereğince tüketicinin yapmış olduğu işlemler nedeniyle kıymetli evrak niteliğinde sadece nama yazılı ve her bir taksit ödemesi için ayrı ayrı olacak şekilde senet düzenlenebilecek olup bu fıkra hükümlerine aykırı olarak düzenlenen senetlerin tüketici yönünden geçersiz olduğunu, Devremülk Satış Vaadi Sözleşmesi adi yazılı şekilde düzenlenmiş olduğundan geçersiz olduğunu, müvekkili tarafından hiçbir tapu devri yapılmadığından müvekkili sebepsiz zenginleşmemiş olup iade etmesi gereken bir edim bulunmadığını, bu nedenle karşılığında hiçbir edim almadığı ve geçersiz bir sözleşmeye dayalı olarak verdiği senetlerin ise bedelsiz kaldığını, ayrıca satıcı firma yetkilileri ile yapılan fesih ve ibra sözleşmesi uyarınca da senetlerin iadesi gerektiğini, buna rağmen iade edilmeyip davalı bankaya ciro edildiğini ve bu nedenle satıcı firmaya karşı açılan davanın ise derdest olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 23/01/2020 tarih ve 2019/233 Esas 2020/677 Karar sayılı Kararı ile; “Tüm dosya kapsamından; davalı ile dava dışı … Ltd. Şti arasında 28/06/2015 tarihli devremülk satış vaadi sözleşmesi düzenlendiği, dava konusu senetlerin davalı tüketici tarafından dava dışı … …. Ltd. Şti ‘ye verildiği, dava dışı bu şirketin dava konusu senetleri davacı bankaya cirolayarak devrettiği ancak söz konusu senetlerin tüketici senedi olması nedeniyle nama yazılı olarak düzenlenmesi ve devredilecek ise alacağın temliki sözleşmesi ile devredilmesi gerekmekte olup emre yazılı olarak düzenlenen bu senetlerin geçersiz olduğu, bu hususun herkese karşı ileri sürülebileceği, ciro yoluyla devralınan bu senetlerde davacı bankanın iyi niyetli hamil savunmasında da bulunamayacağı dolayısıyla bu senetler yönünden davalıdan herhangi bir hak talep edilemeyeceği anlaşılarak davanın reddine karar vermek gerekmiş bu senetlerin tüketici senetleri sabit olduğundan İstanbul Anadolu 7. Tüketici mahkemesinin 2019/508 Esas sayılı dosyasında davalı … ile dava dışı … … Ltd. Şti arasındaki devremülk satış vaadi sözleşmesinden kaynaklanan davanın sonucunun beklenilmesine gerek görülmemiştir.” gerekçeleri ile; ” Davanın reddine,” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Bu davada bankanın bir tüketici ile yapmış olduğu tüketici işlemi ile alakalı bir uyuşmazlık bulunmamakla birlikte, dosyaya sunulan kambiyo senetlerinden kaynaklı bir alacakları bulunduğunun sabit olduğunu, müvekkili bankanın müdahil olduğu bir tüketici işlemi mevcut olmadığını, müvekkilinin iyi niyetli olarak kanunen emre yazılı olan ve üzerinden tüketici işlemi sebebiyle düzenlendiğine dair hiçbir ibare bulunmayan dava konusu senedi ciro yoluyla devraldığını, senetler emre yazılı olup devir usulünün ciro olduğunu belirterek hükmün kaldırılmasını ve davanın kabulünü istemiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, muhtelif bonolara dayalı alacağın tahsili istemine ilişkin olup, mahkemece yukarıda açıklanan gerekçelerle davanın reddine karar verilmiştir. 6100 sayılı HMK. 114/1-c maddesi uyarınca mahkemenin görevli olması dava şartı niteliğinde olup, mahkemece davanın her aşamasında re’sen dikkate alınmalı, dava şartının bulunmaması halinde HMK.’nın 115/2. maddesi uyarınca davanın usulden reddine karar verilmelidir. Ticari davalar TTK. 4.maddesinde; mutlak ve nispi ticari dava olarak düzenlenmiştir. Uyuşmazlığın Türk Ticaret Kanunu’nda düzenlenen bir hususa ilişkin olması veya davanın ticaret mahkemesinde görüleceğine dair açık bir yasal düzenlemenin bulunması halinde mutlak ticari dava, her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan uyuşmazlıklarda ise nispi ticari dava söz konusu olup, Ticaret Mahkemesi görev alanı içinde kalacaktır. Bununla birlikte 28/05/2014 tarihinde yürürlüğe giren 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkıııdaki Kanununu 3/1-k Maddesinde Tüketici ” Ticari veya mesleki olmayan amaçlı hareket eden gerçek veya tüzel kişi” olarak 3/1- ı-bendinde ise Tüketici işlemi “Mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlem” olarak tanımlanmış, “Temel İlkeler” başlıklı 4/5 m. ise “Tüketicinin yapmış olduğu işlemler nedeniyle kıymetli evrak niteliğinde sadece nama yazılı ve her bir taksit ödemesi için ayrı ayrı olacak şekilde senet düzenlenebilir. Bu fıkra hükümlerine aykırı olarak düzenlenen senetler tüketici yönünden geçersizdir.” şeklinde düzenlenmiştir. Aynı Kanun’un 73/1 madde ve fıkrasında da; tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara ilişkin davalara bakma görevinin tüketici mahkemelerine ait olduğu, 83. maddesinde ise, taraflardan birinin tüketici olduğu işlemler ile ilgili diğer kanunlarda düzenleme olmasının, bu işlemin tüketici işlemi sayılmasını ve bu kanunun görev ve yetkiye ilişkin hükümlerinin uygulanmasını engellemeyeceği belirtilmiştir. Somut olaya döndüğümüzde, davalı, dava konusu senetlerin dava dışı satıcı ile akdedilen devremülk satış vaadi sözleşmesi uyarınca düzenlenen senetler olduğunu ve geçersiz olduğunu savunmuş olup, devremülk sözleşmesine konu taşınmaz konut niteliğinde olmakla, senetlerin düzenlenmesine dayanak olduğu ileri sürülen ilişki tüketici işlemi olup davalın da tüketici vasfını haizdir. Dolayısıyla senetlerin davacı yönünden geçerli olup olmadığı, geçerli ise davacının iyi niyetli hamil olup olmadığı, davalının temel ilişkide borçlu olup olmadığı, bu defileri davacıya karşı ileri sürme hakkının bulunup bulunmadığı konularındaki değerlendirmenin, ihtisas mahkemesi olan Tüketici Mahkemesince yapılması gerekir. O halde mahkemece iş bu davada Tüketici Mahkemesinin görevli olduğu gözetilerek mahkemenin görevsizliğine karar verilmesi gerekirken, işin esasına girilerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle davalı vekilinin istinaf başvurusunun usulen kabulü ile HMK 353/1-a3 m. uyarınca hükmün kaldırılmasına ve dosyanın görevli mahkemeye gönderilmek üzere mahkemesine iadesine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun usulen KABULÜ ile; İstanbul Anadolu 8. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 23/01/2020 tarih ve 2019/233 Esas – 2020/67 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-a3 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, dosyanın mahkemesine İADESİNE, 2-Kayıtların kapatılarak dosyanın görevli İSTANBUL ANADOLU TÜKETİCİ MAHKEMESİ’NE gönderilmek üzere kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, istinaf karar harcının talep halinde davacıya iadesine, 4-İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesince yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 5-Artan gider avansı olması halinde, avansı yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesi tarafından taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 11/05/2022 tarihinde HMK’nın 362/1-g maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.