Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/639 E. 2020/446 K. 26.03.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/639
KARAR NO: 2020/446
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2020/84 Esas
TARİH: 04/02/2020 Tarihli Ara Karar
DAVA: Alacak (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 26/03/2020
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen ara karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesi ile; Müvekkili banka tarafından 07/03/2019 tarihli Genel Kredi Sözleşmesi ile dava dışı … A.Ş’ne limit tahsis edilerek kredi kullandırıldığını, dava dışı borçlu şirketin kredi sözleşmesinden kaynaklanan taahhütlerine uymaması ve müvekkili banka tarafından kullandırılan kredilerin, alacağın vadesinde geri ödenmesini tehlikeye sokacak şekilde firma dışı kaynaklara aktarılması nedeniyle Beyoğlu … Noterliği’ nin 28/10/2019 tarih ve … yevmiye nolu ihtarnamesini kat ettiklerini, ihtara rağmen borcun ödenmemesi üzerine Adana 2.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2019/693 D.iş sayılı dosyasından haciz kararı aldıklarını, iş bu haciz kararını Adana … İcra Müdürlüğünün … sayılı dosyasından takibe geçildiğini, davalıların dava dışı borçlu şirketin hisselerinin devri sonrasındaki yönetim kurulu üyeleri olduklarını, dava dışı kredi borçlusu şirketin hisseleri, firmanın kredilerden doğaan ve doğacak müvekkil bankaya olan taahhütlerinin yerine getirilmesini tehlikeye sokacak şekilde ve bildirim yapılmaksızın devredildiğini, dava konusu sözleşmenin müşterinin genel taahhütleri başlıklı 3 maddesinin b bendinde müşteri kredinin açılması, kullandırılması ve devamı sırasında firmanın, firmayı birinci derecede temsil yetkisine sahip yönetici ile etkin ortaklarının ve kefillerinin mali ve hukuki yapısındaki her türlü değişiklikleri zamanında ve tam olarak bankaya bildirmeyi kabul ve taahüt eder denildiğini, müşterinin bu yükümlülüğüne aykırı davranması halinde sözleşmenin feshi ile kredinin kat edilmesine bankanın hakkı olduğunu kabul ve taahhüt ederler şeklinde düzenlendiğini, buna karşılık dava dışı … AŞ hisselerinin … firmasına 30/05/2019 tarihinde devrine ilişkin KAP açıklaması ile aleniyet kazandığını, dava dışı … AŞ tarafından alacaklıların zarara uğratacak şekilde hukuka aykırı eylem ve işlemlerde bulunduğunu, dava dışı şirketi devralan …’nın 29/03/2019 tarihinde 100 bin İsviçre Frıngı sermayeli olarak Lozan/İsviçre’de kurulduğunu, yaklaşık 580 Bin TL sermayeye sahip …’nın dava dışı …’nin şirket yaknaklarından …’ya sermayesinin yaklaşık 155 katı olan 90.000.000 TL para aktardığını, hisse devrini finanse etmek amacıyla yapıldığı ve şirket menfaatine bulunmayan, alacaklıları yanıltmaya ve zarara uğratmaya yönelik bu işlemin TTK’nın 358 maddesinde pay sahipleri sermaye taahhüdünden doğan vadesi gelmiş borçlarını ifa etmedikçe ve şirketin serbest yedek akçelerle birlikte karı geçmiş yıl zararlarını karşılayacak düzeyde olmadıkça şirkete borçlanamazlar hükmü ile yasaklandığını, ayrıca 30/06/2019 tarihli Bağımsız Denetim Raporunun özkaynak dağıtım tablosu ve nakit akım tablolarından dava dışı … AŞ’nin 2018 yılında 196 milyon TL zarar ettiği buna rağmen 2019 yılında 285 milyon TL temettü ödemesi yapıldığı ve dağıtımın geçmiş yıl karları hesabından gerçekleştirildiğini, ayrıca dava dışı … AŞ nin paylarının iktisap edildiği aşamada …ya şirketten 90.000.000 TL tutarında nakit fon sağlanmasını teminen alınan kararlar ve yapılan işlemlerin şirket ilgililerinin zarara uğramasına neden olacak nitelikte olduğundan TTK nın 358 ve 549 maddelerine aykırı bulunduğunu, sermayesinin, … A.Ş. hisselerini almaya yeterli olmadığı açık bulunan …’nın, kurulduğu tarihten yalnızca 2 ay sonra sermayesinin 650 katına hisse satın alması ve hemen sonrasında kendi lehine para aktarımı yapılarak satın alınan şirketin malvarlığının eksiltilmesi, mezkur firmanın mali yapısının zayıflatılmasına ve kredi kuruluşları ile sair alacaklıların alacaklarına kavuşmalarını önlemeye yönelik şekilde sistemli olarak hareket edildiğinin açık birer göstergesi olduğunu, ayrıca dava dışı … A.Ş.’nin de dahil olduğu Gruba ait bir başka bankadaki riskler hisse devrinden önce müvekkil Bankadan kullanılan kredilerle kapatıldığını, Dava dışı Şirket malvarlığı, Şirket ve alacaklıları aleyhine azaltıldığını, Kredinin kullandırılmasından sonra, Mayıs 2019 döneminde Firmanın %100 hissedar olduğu … A.Ş. ile %51 oranında iştirak ettiği … A.Ş. hisseleri, (devir öncesi …’nın hakim durumdaki ortağının iştiraki olan) … A.Ş.’ye devredildiğini. … A.Ş. hisselerinin defter değeri 7,9 Milyon TL, … A.Ş. hisselerinin defter değeri de 67,7 Milyon TL olarak belirtilmiştir. Şirket hesaplarında devir bedeline ilişkin herhangi bir işlem tespit edilememiş olmakla birlikte, aynı dönemde Şirkete bağlı ortaklık satış karları olarak 96.558.935 TL gelir (hangi ortaklığın satışından olduğu bilinmemektedir) yansıtıldığını, …’ nın dava dışı … A.Ş. hisselerinin satın alınması amacıyla kurulduğu ve Şirketin borçlanma tutarlarının …’nın kurulduğu tarih olan Mart/2019 tarihinden itibaren artmaya başladığının görüleceğini, olayların bir bütün olarak incelendiğinde dava dışı … AŞ nin ortak ve üyelerinin müvekkili bankanın uğradığı zarardan sorumlu olduklarının açık olduğunu, ayrıca tazminat taleplerine dayanak teşkil eden hukuka aykırı işlemler nedeniyle ilgililer hakkında suç duyurusunda bulunduklarını, Adana CBS nın 2019/70701 soruşturma sayılı dosyası üzerinden verilen yetkisizlik kararı üzerine Ankara CBS nin 2019/117399 soruşturma dosyasına kaydedildiğini, Ankara CBS nin Adana CBS görevli olduğundan bahisle yetkili Savcılığın belirlenmesi için dosyanın Ankara Batı Ağır Caza Mahkemesine gönderildiğini Mahkemenin Adana CBS yetkili olduğuna karar verilerek dosyayı Adana CBS ye gönderilmesine karar verdiğini, müvekkilinin zararının ödenmesi konusuda davalılarla yapılan arabuluculuk görüşmelerinin sonuçsuz kalması ve açıklanan işlemler ve yasal düzenlemeler birlikte değerlendirildiğinde dava dışı kredi borçlusu … A.Ş.’nin alacaklısı olan müvekkil Bankanın uğradığı zararın giderilmesini teminen firma yöneticilerine karşı işbu davanın açılması zarureti hasıl olduğunu beyan ederek öncelikle müvekkili Banka’nın dava dışı kredi borçlusu … A.Ş.’ne kullandırılan krediler nedeniyle davalılar aleyhinde, taleplerinin ivediliği ve niteliği gereği davalılara tebligat yapılmaksızın öncelikle, davalılar adlarına kayıtlı menkul, gayrimenkul malları ile üçüncü şahıslardaki hak ve alacaklarından, fazlaya ilişkin haklarımız saklı kalmak kaydıyla, şimdilik dava konusu alacak miktarı kadarının ihtiyaten haczine ve bu malların davalılar tarafından 3. kişilere rızaen devir ve temliklerinin önlenmesi için tedbir konulmasına karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … cevap dilekçesi ile, dava konusu edilmiş olabilecek taleplerin mesnetsiz ve/veya en azından yargılamaya muhtaç olduğunu teyit ettiği, alacağın varlığına dair yakın bir tespit dahi bulunmadığından ve yasal şartlar tahakkuk etmediğinden, ihtiyati tedbir / haciz talebinin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 04/02/2020 tarih ve 2020/84 Esas sayılı ara kararında; “Tüm dosya kapsamı dikkate alınarak;Davacı tarafın davası; genel kredi sözleşmesi uyarınca dava dışı asıl borçlu şirkettin hisselerinin davalılar tarafından devir edilmesi nedeni ile 6102 Sayılı Kanunun 553.md.si uyarınca davalıların davacı tarafın alacağını ödeme sorumlulu bulunduğu iddiasına dayandığı görülmüştür. Davacı taraf ihtiyati haciz talebinde bulunmuş ise de; incelenen dosya kapsamından alacağın temelini oluşturan genel kredi sözleşmesine ilişkin kat ihtarının tebliğine ilişkin belgelerin bulunmadığı bu hali ile asıl alacağa ilişkin muacceliyet şartının gerçekleşmediği, Genel Kredi Sözleşmesinin borçlu … A.Ş. adına olup davalıların sözleşmede kefil sıfatı ile imzalarının olmadığı, şirket yöneticisi olan davalıların 6102 sayılı kanunun 553.md.si uyarınca bu alacaktan sorumlu olup olmadıklarını hususunun belirlenmesinin yargılamayı gerektirdiği hususu sübut bulunduğundan İİK 257/1.fıkrası şartları gerçekleşmediğinden ihtiyati haciz talebinin reddine karar verilmiştir. Davacı taraf tedbir talebinde bulunmuş olmakla birlikte; Tedbir talebinin yasal dayanağının 6100 Sayılı Kanunun 389.md olduğu, Tedbirin şartlarının ilgili kanun maddesinde ” Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir.” şeklinde belirtildiği, davacı tarafın davasının ”6102 sayılı kanunun 553.md.si uyarınca sorumluluktan kaynakalanan alacak’ davası olduğu, Tedbir talebinin ise davalı tarafın menkul ve gayrimenkullerinin üzerine tedbir konulmasına ilişkin bulunduğu, tedbir konulması talep eden menkul ve gayrimenkuller tarafların arasında ki davanın konusu olmadığından …”gerekçesi ile, Davacı tarafın ihtiyati haciz talebinin reddine, davacı tarafın ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, Mahkemenin delilleri toplama gereği duymadan ivedi şekilde ihtiyati haciz talebimizi reddettiğini, Mahkemenin ara kararda : “… alacağın temelini oluşturan genel kredi sözleşmesine ilişkin kat ihtarının tebliğine ilişkin belgelerin bulunmadığı bu hali ile asıl alacağa ilişkin muacceliyet şartının gerçekleşmediği,..” şeklinde açıklamada bulunduğunu, dilekçede 2 nolu ekinde yada delil dilekçesinde muacceliyet ihtarnamesinin dosyada mübrez olduğunu, Davalıların uhdesindeki taşınmaz veya menkullerini iyiniyetli 3. kişilere ve muvazaalı olarak alacaklı bankadan mal kaçırmak gayesiyle devretmelerine ve malvarlığını sun’i şekilde eksiltmelerine yerel mahkemece imkan tanındığını, Yapılan istihbarat neticesinde Davalıların firmanın borcunu geri ödenmemeyi planlayarak aleyhine yapılacak takipleri sonuçsuz bırakmak gayesiyle uhdesindeki bulunan taşınmazını müvekkil Bankaya borçlandıktan sonra görünürde satış suretiyle diğer ilgililere devretme imkanı sağladığını, Talebin reddi ile taşınmazlara haciz konulmasının engellendiğini, alacağın tahsili kabiliyeti ortadan kalktığını, sayılan nedenlerle ihtiyati haciz taleplerinin olduğunu, Davalıların uhdelerindeki taşınmazları/menkulleri hak ve alacaklarını davanın devamı sırasında yeniden el değiştirmesi ve yargılama sonucu verilecek kararın etkisiz bırakılması her an mümkün bulunduğunu ve talep üzerine teminatsız olarak ihtiyati haciz kararı verilmesini gerektiğini, mahkeme aksi kanaatte ise teminatın lüzum ve miktarı mahkemece takdir olunmasını, yerel mahkemenin vermiş olduğu ihtiyati haczin reddi kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, İhtiyati haciz talebinin reddi kararı gerekçelendirilmediğini, Yerel mahkemenin ara kararı ile ret sebebini hiçbir şekilde gerekçelendirmediğini, dava süresince mevcut durumda “…şirket yöneticisi olan davalıların 6102 sayılı kanunun 553.md.si uyarınca bu alacaktan sorumlu olup olmadıklarını hususunun belirlenmesinin yargılamayı gerektirdiği hususu sübut bulunduğundan…” şeklinde gerekçelendirme yaptığını, meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin hangi nedenlerle önemli ölçüde zorlaşmayacağını ya da tamamen imkânsız hâle gelmeyeceğini veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğmayacağını, İhtiyati haciz kararı verilmesinde Yüksek Mahkeme’ye göre; alacaklının talebi halinde davanın tüm şartlarının oluşmasının beklenmesine gerek bulunmadığını, aksi düşünce, dava sonucunda alacaklının dava sonucunda elde edebileceği sonucu engelleyeceğini,(17. HD. 04.07.2013 T. E:9935, K:10629) Bu durumda ihtiyati haciz isteminin kabulü için davanın tüm şartlarının oluşmasını beklemek, davacının bu davadan elde edeceği sonucu da engelleyebileceğinden ihtiyati haciz isteminin kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile istemin reddi doğru olmadığını,(Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2015/12576 E. , 2016/185 K.) Telafisi imkânsız sonuçların ortaya çıkma imkânı sağladığını, Davalılar adlarına kayıtlı menkul, gayrimenkul malları ile üçüncü şahıslardaki hak ve alacaklarını iyiniyetli 3. kişiye devri gerçekleşebileceğini, Bilindiği üzere İİK 257/1.fıkrası uyarınca ihtiyati hacze ilişkin karar davalıların aynı zamanda mal varlıklarının başkalarına devir ve ferağının önlenmesine yönelik tedbir anlamında olduğunu, durum böyle olunca, ihtiyati haciz şerhine karşın taşınmazı veya menkul malı satın alan 3 kişilerin davalıların mal kaçırma amacını bilebilecek durumda olacağını, bu sebeple konulacak ihtiyati haciz ve tedbir şerhi ile yukarıdaki durumun engelleneceğini, İleri sürerek yerel mahkemece verilen ihtiyati haczin ve tedbir talebinin reddi kararı kaldırılarak, ihtiyati haciz ve tedbir isteminin gerekirse mahkemece takdir olunacak teminat karşılığında kabul kararı verilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’ nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Talep, TTK.553-561.maddeleri arasında düzenlenen yönetim kurulu üyelerinin ve yöneticilerin sorumluluğu kapsamında açılan alacak davasında ihtiyati haciz ve ihtiyati tedbir istemine ilişkindir. Mahkemece,Davacı tarafın ihtiyati haciz ve ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmiş, karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. TTK 553/1 maddesinde; ” (1) Kurucular, yönetim kurulu üyeleri, yöneticiler ve tasfiye memurları, kanundan ve esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini (Ek ibare: 26/06/2012-6335 S.K./28.md.) kusurlarıyla ihlal ettikleri takdirde, hem şirkete hem pay sahiplerine hem de şirket alacaklılarına karşı verdikleri zarardan sorumludurlar,” hükmü düzenlenmiştir. Davalıların üzerine ihtiyati tedbir konulması istenilen malvarlığı, (taşınır- taşınmazları) dava konusu değildir. HMK 389. maddesine göre ancak dava konusu üzerinde ihtiyati tedbir kararı verilebilir. Dava konusu olmayan malvarlıkları üzerine ihtiyati tedbir kararı verilemez. Somut olayda, davacı talebinde ” ihtiyati haciz mahiyetinde ihtiyati tedbir gibi ” kavram dayanak gösterildiği, iki geçici hukuki koruma olan ihtiyati haciz ve ihtiyati tedbirin birbirine benzer ve farklı olduğunun gözetilmesi gerektiği, dava konusu olmayan malvalıkları üzerine ihtiyati tedbir kararı verilemeyeceğinden, ilk derece mahkemesince bu talebin reddine karar verilmesinin usul ve yasaya uygun olduğu anlaşılmıştır. Ancak, davacı vekili tarafından ihtiyati haciz de talep edildiği, ilk derece mahkemesince ihtiyati haciz talebinin de ret edildiği görülmüştür. İİK’ nın 257. maddesinde, vadesi gelmiş ve rehinle temin edilmemiş bir para borcunun alacaklısının, borçlunun yedinde veya üçüncü şahısta olan taşınır ve taşınmaz mallarını ve alacaklarıyla diğer haklarını ihtiyaten haczettirebileceği düzenlenmiştir. İcra İflas Kanunu’nun 258. maddesi hükmüne göre, ihtiyati haciz taleplerinde tam bir ispatın aranmasının gerekmediği, yaklaşık ispatın yeterli olduğu da dikkate alındığında somut olayda davacı; davacı banka ile dava dışı … A.Ş.arasında imzalanan 07/03/2019 tarihli GKS. Sözleşmesinden sonra borçlu şirketin hisselerini … firmasına devredildiğinin 30/05/2019 tarihinde yapılan KAP açıklaması ile öğrenip dava dışı şirket ile beraber davalılara muacceliyet ihtarnamesi çekilip muaccel hale gelen borcun ödenmesi ihtar edilip ihtara rağmen borcun ödenmediği belirtilerek dava dışı borçlu şirketin borcundan dolayı yönetim kurulu üyelerinin ve yöneticilerin sorumluluğu kapsamında iş bu dava açılmış isede dosya arasında bulunan 30/12/2019 tarihli Türkiye Ticaret Sicil Gazetesi’ ne göre davalıların dava dışı borçlu şirketteki yönetim kurulu üyeliklerinin 23/12/2019 tarihli yönetim kurulu kararı ile sona erdiği ve davalıların yönetim kurulu üyeliği yaptıkları dönemde davalıların haksız fiil sayılacak bir eylemlerinin bulunup bulunmadığı, dava dışı şirketi zarara uğratıp uğratmadıkları, dava dışı şirketin borcundan dolayı TTK 553 madde kapsamında sorumluluklarının olup olmadığı, davacının dava dışı borçlu şirketten alacaklı olup olmadığı, alacaklı ise miktarının tespitinin yargılamayı gerektirdiği, mübrez deliller ile yaklaşık ispatın yerine getirilmediği ve davacının ihtiyati haciz talebinin İİK’ nun 257. maddesindeki şartları taşımadığı görülmekle, ilk derece mahkemesince hem ihtiyati haciz hem de ihtiyati tedbire ilişkin ret kararı ve gerekçesinde yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 148,60 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 54,40 TL istinaf karar harcı istinaf aşamasında peşin olarak yatırıldığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına, yatırılan harcın hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 26/03/2020 tarihinde HMK’ nın 362/1-f maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.