Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/638 E. 2022/714 K. 11.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/638 Esas
KARAR NO: 2022/714 Kara
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2018/549 Esas- 2019/983 Karar
TARİH: 22/10/2019
DAVA: Menfi Tespit-İstirdat (Bankacılık İşleminden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 11/05/2022
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili, müvekkilinin bir inşaat işi için davalı bankadan 17/03/2004 tarihli, … nolu,230.000.–TL miktarlı, 17/03/2005 tarihine kadar geçerli teminat mektubu alarak, ana yükleniciye verdiğini, müvekkili üstlenmiş olduğu işleri bitirip teslim ettikten sonra ana yükleniciden teminat mektubunun iade edilmesini istediğini, ancak bu şirketteki karışıklıklar nedeniyle teminat mektubunu bugüne kadar geri alamadığını, teminat mektubunun geçerlilik süresinin 17/03/2005 tarihinde son bulması nedeniyle 12/05/2006 tarihli yazı ile davalı bankadan riskinden düşürülmesini talep ettiğini, ancak davalı banka tarafından 02/06/2006 tarihinde verilen cevabi yazıda bankanın sorumluluğunun devam ettiği ve 10 yıl içerisinde muhatabın istediği zaman mektupla ilgili tazmin talebinde bulunacağının belirtildiğini, davalı banka teminat mektubunu rişklerinden düşürmediği gibi teminat mektubunun geçerlilik ve son bulma süresi olan 17/03/2005 tarihinden bugüne kadar toplam 45.281,00 TL komisyon masrafını haksız olarak müvekkil şirketten tahsil ettiğini ve halen dahi komisyon bedeli almaya devam etmekte olduğunu, oysa davalı bankanın bahsi geçen teminat mektubu nedeniyle, herhangi bir tazmin yükümlülüğü ve riskinin bulunmamakta olduğunu, teminat mektubunun geçerlilik süresi 17/03/2005 tarihinde sona ermiş olup 10 yıllık zamanaşımı süresinin de geçtiğini ve teminat mektubunun paraya çevrilmediğini ileri sürerek davaya konu teminat mektubundan dolayı müvekkilinin davalı bankaya borçlu olmadığının tespitine, fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı tutarak, haksız olarak alınan 10.867,00 TL komisyon bedelinin ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davacı vekili 01/07/2019 tarihli dilekçesi ile, talep tutarını 12.678,00 TL olarak ıslah ettiklerini bildirmiştir. Davalı vekili, süreli teminat mektuplarında teminat mektubu ile güvence altına alınan riskin vade içinde gerçekleşmek kaydı ile bankanın sorumluluğu 10 yıl süre ile devam edeceğinden teminat mektubu iade tarihine kadar davacıların teminat mektubu komisyonlarından sorumlu tutulmalarının gerekmekte olduğunu, muhatabın bankayı ibra etmesi veya rizikonun sona erdiğini bildirmesi veya teminat mektubunun hükümsüzlüğünü belirleyen kesin mahkeme kararı yok ise teminat mektubu iade edilinceye kadar bankanın komisyon talep etme hakkının bulunmakta olduğunu, dolayısıyla davacıdan alınan komisyon bedellerinin hukuka uygun olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 22/10/2019 tarih ve 2018/549 Esas 2019/983 Karar sayılı Kararı ile; “Netice olarak, mahkememizce aldırılan bilirkişi raporu ve sunulan deliller incelenmekle, davacının davasında haklı olduğu, davalı bankanın haksız olarak komisyon bedeli talep ettiği, zira dava konusu olan teminat mektubunun incelenmesinde mektubun süresiz olmayıp, 17/03/2005 tarihine kadar geçerlidir denilerek süre belirlendiği ve teminat mektubunun süreli olduğu, …..süreli teminat mektuplarında, teminat mektubu ile güvence altına alınan riskin vade içinde gerçekleşmek kaydı ile bankanın sorumluluğun 10 yıl süre ile devam edeceğinden ve bu süre 17/03/2015 tarihinde dolduğundan, davacı tarafın dava dışı üçüncü kişiye teminat mektubunun iadesi için yaptığı başvurunun fiilen sonucunu temin etmesi zorunlu kılınıp, teminat mektubu iade tarihine kadar davacıların teminat mektubu komisyonlarından sorumlu tutulmaları mahkememizce yerinde görülmemiştir, dolayısıyla da 17/03/2015 tarihinden sonra teminat mektubunun hükümsüz ve işlevsiz hale geleceği kanaatine varılarak, bilirkişi raporunda 17/03/2015 tarihinden sonra alının komisyon bedelleri hesaplamasına göre dava ve ıslah tarihleri de dikkate alınarak davanın kabulüne karar verilmiştir.” gerekçeleri ile; “1-Davanın kabulü ile dava konusu olan 17/03/2004 tarihli … nolu 230.000,00 TL miktarlı 17/03/2005 vadeli teminat mektubuna ilişkin komisyon bedeli nedeniyle davacının davalı bankaya borçlu olmadığının tespitine, 2-Komisyon bedeli olarak davacıdan tahsil edilen 10.867,00 TL nin dava tarihinden, 1.811,00 TL nin ıslah tarihinden itibaren olmak üzere toplam 12.678,00 TL nin ticari faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Bilirkişinin tespitinin hatalı olduğunu, zira teminat mektubunda “vade sonunda hükümsüz kalacaktır” ibaresi olmadığından süresiz sayılmakta olduğunu, dolayısıyla müvekkil bankanın riskinin teminatı mektubu iade edilinceye dek devam etmekte olduğunu, emsal Yargıtay 19. HD. 08.01.2014 E.2013/16289, K 2014/747 kararı ve E. 2010/4330 K.2010/7718T. 17.6.2010 kararının da bu yönde olduğunu, gerek Yargıtay kararları gerekse kanun hükmü kapsamında incelendiğinde davacı yandan alınan komisyon bedellerinin hukuka uygun olduğunu belirterek hükmün kaldırılmasını ve davanın reddini istemiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, banka teminat mektubu komisyon bedeli nedeniyle borçlu olunmadığının tespiti ve haksız tahsil edilen tutarın iadesi istemine ilişkin olup, mahkemece yukarıda açıklanan nedenlerle davanın kabulüne karar verilmiştir. Dava konusu teminat mektubu incelendiğinde, lehdarı davacı, muhatabı dava dışı … A.Ş. olan davalı bankaya ait 17/03/2004 tarihli 230.000,00 TL bedelli 17/03/2005 tarihine kadar geçerli teminat mektubu olduğu görülmüştür. Dosya kapsamından davacının 12/05/2006 tarihli yazısı ile, davalı bankadan teminat mektubunun geçerlilik süresinin son bulması nedeniyle risklerinden düşülmesi talebinde bulunulduğu, davalı bankanın 02/06/2006 tarihli cevabi yazısı ile, teminat mektubunda vade klozunun bankanın istediği açıklıkta olmaması nedeniyle teminat mektubunun muhatap tarafından bankaya iade edilmemesi veya bankanın ibra edilmemesi halinde bankanın sorumluluğunun vadesiz teminat mektupları gibi olacağı ve bu mektupla ilgili olarak riskin doğduğu tarihten itibaren 10 yıl içinde muhatabın tazmin talebinde bulunabileceği hususlarının bildirildiği görülmüştür. Teminat mektubu, mevzuatımızda açıkça düzenlenmemiştir. Pozitif bir temele dayanmayan teminat mektubu kurumu, ticari hayatın bir gereği olarak ve sözleşme serbestisi kapsamında vücut bulmuştur. Muhatap, lehtar ve garanti eden olmak üzere bünyesinde üçlü bir ilişki içeren teminat mektubu, (doktrinde tartışmalar mevcut olmakla birlikte) esas olarak üçüncü kişinin fiilini taahhüt niteliğinde olması nedeniyle bir tür garanti sözleşmesidir. 11.06.1969 Tarih 1969-4 Esas-1969-6 Karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında da teminat mektubunun mahiyeti itibariyle BK’nın 110. maddesinde sözü edilen üçüncü kişinin fiilini taahhüt niteliğinde bir garanti sözleşmesi olduğu kabul edilmiştir. Dairemizin yerleşik uygulamasında da teminat mektubunun BK’nın 110. maddesi çerçevesinde bir garanti sözleşmesi olduğu yönü benimsenmiştir. Banka teminat mektubu ile garanti eden banka, kayıtsız ve şartsız bir ödeme yükümlülüğü altına girmemekte, aksine üçüncü kişi durumunda bulunan lehtarın edimini ifa etmemesi ya da sair rizikoların ortaya çıkması halinde muhatabın uğrayacağı zararları teminat altına almayı amaçlamaktadır. Teminat mektuplarının vadeli (süreli) ya da vadesiz (süresiz) olarak düzenlenmeleri mümkündür. 818 sayılı BK 110/2 m. (6098 sayılı TBK 128/2 m.) uyarınca, muayyen bir müddet için yapılan taahhütlerde, müddetin bitimine kadar taahhüt edene yazılı olarak başvurulmaması halinde taahhüdün hükümsüz olacağına dair sözleşme muteberdir. Dolayısıyla süreli bir teminat mektubunda söz konusu süre dolmuş olsa da, BK 110/2 maddesinde öngörüldüğü şekilde tazmin talebinin geçerlilik süresi içerisinde yapılması gerektiği yolunda bir meşruhat bulunmaması halinde, teminat mektubu muhatabı tazmin koşulunun mektubun süresi içerisinde gerçekleştiğini kanıtlamak suretiyle zamanaşımı süresi içinde bankadan tazmin talebinde bulunabilecektir. Öte yandan teminat mektuplarında zamanaşımı, bu tür ilişkiler için yasalarda ayrı bir zamanaşımı süresi öngörülmediğinden 10 yıl olup, genel hükümler uyarınca bu süre alacağın muaccel olduğu tarihten itibaren başlayacaktır. Süreli teminat mektuplarında mektubu düzenleyen banka yönünden borç, vade içinde riskin gerçekleşmesi ile, en geç vade sonunda muaccel hale gelecektir. Somut olaya döndüğümüzde, dava konusu teminat mektubu 17/03/2005 tarihli olup 17/03/2005 tarihine kadar geçerli ise de, mektupta BK 110/2 m. uyarınca bir kayıt bulunmadığından, dava dışı muhatap tazmin koşulunun mektubun süresi içerisinde gerçekleştiğini kanıtlamak suretiyle zamanaşımı süresi içinde davalı bankadan tazmin talebinde bulunabilecektir. Zamanaşımı süresi alacağın muaccel hale gelmesiyle başlayacak ve en vade bitiminde muaccel hale gelecek olup, buna göre vade bitim tarihi olan 17/03/2005 tarihinde muaccel olan borca ilişkin zamanaşımı süresi 17/03/2015 tarihinde dolmakla, bankanın bu tarihten sonra sorumluluğunun sona erdiği, dolayısıyla bu tarihten itibaren komisyon bedeli tahsil etmekte haksız olduğu sonucuna varılmıştır. Bu itibarla mahkemece davanın kabulü yönünde verilen kararda bir isabetsizlik bulunmamakta olup, açıklanan nedenlerle davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 148,60.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 866,03 TL istinaf karar harcından, davalı tarafından peşin olarak yatırılan toplam 217,40 TL istinaf karar harcının mahsubu ile bakiye 648,63 TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 11/05/2022 tarihinde HMK’ nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.