Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/635 E. 2021/1267 K. 23.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/635 Esas
KARAR NO: 2021/1267 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2014/124 Esas – 2019/781 Karar
TARİH: 19/09/2019
DAVA: İTİRAZIN İPTALİ (Mal Alım Satım Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 23/09/2021
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkili ile davalı arasında 04/01/2008 tarihinde sözleşme ile taahhütname ve teknik şartname imzalandığını, bu sözleşmeye göre davalının belirli sayıda … marka cep telefonlarını taahhütnamenin 3.1 maddesine göre yazılı sipariş miktarına ve teslim tarihlerine uygun olarak müvekkiline teslim etmeyi, bu yükümlülüğüne aykırı davranış durumunda ise cezai şart ödemeyi kabul ve taahhüt ettiğini, ancak davalının söz konusu sözleşme ve taahhütname ile üstlendiği yükümlülüklerine aykırı davranması üzerine davalı aleyhine 23..650.000.USD tutarındaki cezai şart tahakkuk ettirildiğini, davalı tarafından söz konusu cezai şartın ödenmemesi üzerine davalı aleyhine İstanbul 21.ATM’nin 2011/138 sayılı dosyası ile 10.000 USD değerinde alacak davası açtıklarını, iş bu davada bilirkişiler tarafından cezai şartın 16.800.000.USD olarak hesaplandığını, mahkemenin taleple bağlılık ilkesi gereğince 10.000. USD.’nin faiziyle birlikte davalıdan alınarak müvekkiline ödenmesine karar verdiğini, söz konusu karar davalı tarafından temyiz edilmiş olup, temyiz incelemesi sonucunda iş bu kararın onandığını, bunun üzerine onama kararı akabinde yerel mahkemenin kararı ile tespit edilen 16.800.000 USD tutarındaki cezai şartın bakiye kısmı olan 16.790.000.USD’lik kısım için davalı aleyhine İstanbul … İcra Müdürlüğünün … sayılı dosyası ile ilamsız icra takibi yaptıklarını, davalının yaptığı itiraz üzerine takibin durduğunu, davalının bakiye cezai şartın tahsiline yönelik yapılan takibe itirazının kötü niyetli olduğunu, İstanbul 21. Asliye Ticaret Mahkemesinde yapılan yargılama ve akabinde verilen onama kararı ve icra dosyası incelendiğinde davalının itirazının haksız ve kötü niyetli olduğunun anlaşılacağını beyan ederek icra dosyasına yapılan itirazın iptali ile takibin devamına, davalının %20 den az olmamak kaydıyla icra inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilerek yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalı üzerine bırakılmasını talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesi ile, davacının talebinin dayanağının İstanbul 21.ATM nin 2011/138 esas sayılı dosyası ile açılan kısmi dava sonucu 16.800.000.USD. cezai şart tespit edildiği iddiasına dayandığını, ancak talep edilen cezai şartın koşullarının aslen gerçekleşmediğini, ayrıca söz konusu mahkeme kararının henüz kesinleşmediğini, bu nedenle mahkeme kararını dayanak göstererek fazladan 16.790.000.USD talep edilmesinin usulen mümkün olmadığını, davacının cezai şart talep haklarının var olup olmadığı kesin olarak belirlenmediğinden ikinci kez cezai şart talepli olarak ilamsız takip başlatmasının ve bu takibe de henüz sonucu belli olmayan mahkeme kararını dayanak göstermesinin hukuk düzenine aykırı olduğunu, esasa ilişkin beyanlarında ise müvekkilinin sözleşmeye uygun olarak ve süresinde ifa ettiğinden davacının cezai şart talep hakkının doğmadığını, söz konusu taahhütnamede sözleşme ve sözleşme dışı tüm siparişlerin bir sipariş mektubu ile gönderilmesi ile kesin siparişe dönüştüğünü, müvekkiline tüm sipariş mektubu ulaştığı andan itibaren süresi içinde davacıya tesliminin gerçekleştiğini, biran için ifada gecikmeye düşüldüğü düşünülecek olsa dahi ifa sırasında itirazi kayıt ileri sürmeyen davacının cezai şart talep hakkının düştüğünü, ayrıca dayanak olarak gösterilen kısmi davada inceleme konusu yapılmamış hususların davayı etkileyemeyeceğini, mahkemenin değerlendirmesini 10.000.USD’lik miktar göz önünde bulundurarak yaptığını, bu nedenle huzurdaki davada hakimin kısmi davadaki değerlendirmeden bağımsız olarak talebi başka açılardan da değerlendirmesi gerektiğini, davacı tarafından talep edilen miktarın müvekkilinin mahvına yol açacak nitelikte olup olmadığının değerlendirilmesi gerektiğini, bir an için cezai şart talep edilebileceği düşünülecek olsa dahi icra takibi ile talep edilen cezai şart miktarının ahlaka aykırı fahiş ve hakkaniyet dışı olduğunu, sözleşmede kararlaştırılan tüm teslimatlar ile hatta sözleşme dışı ek teslimatların dahi süresinde ve tarafların karşılıklı iradelerine uygun olarak gerçekleştirildiğini, davacının sözleşmeden beklediği ve elde ettiği fayda cezai şart ile korunması amaçlanan menfaatler borcun ihlalinin olup olmadığı, var ise kusurun ağırlığı, müvekkilinin sözleşmeden beklediği fayda ve müvekkilin ekonomik durumu gibi koşullar göz önünde bulundurulacak olursa davacı tarafın talep ettiği cezai şart miktarının orantısız olduğunu, talep edilen cezai şartın miktarı müvekil şirketin ekonomik özgürlüğüne ağır bir şekilde kısıtlayarak hatta mahvına neden olacak derecede yüksek olduğunu beyan ederek davacı tarafından açılan davanın reddi ile icra takibinin iptaline, davacı yana %20 den aşağı olmamak kaydıyla kötü niyet tazminatı yükletilmesine karar verilerek yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacı üzerine bırakılmasını talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 19/09/2019 tarih 2014/124 Esas – 2019/781 Karar sayılı kararında; “Davacı tarafın davasının yasal dayanağının İ.İ.K.’ nun 67. md ifadesini bulan İtirazın İptali davası olduğu görülmüştür. Taraflar arasında ki uyuşmazlığın sözleşmesel dayanağı taraflar arasında düzenlenen 04/01/2008 Tarihli Sözleşme, taahhütname ve teknik şartnamedir. Davacı tarafın davasına dayanak cezai şart istemi taraflar arasında düzenlenen taahhütnamenin 3.1. maddesine dayanmaktadır. İstanbul 21. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2011/138 Esas sayılı dosyası üzerinden taraflar arasında davamızın konusu ile aynı olan kısmi dava açılmış, kısmi dava neticesinde 2012/265 Karar sayılı ilamı ile ”Davalının edimini taahhütnamede belirtilen tarihler de davacıya teslim etmediği, davacının cezai şart talep hakkının mevcut olduğu davacının talep edebileceği cezai şart tutarının 16.800.000.USD. olarak hesaplandığı, davacı talebinin 10.000 USD olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne, fazlaya ilişkin istem saklı kalmak koşulu ile 10.000 USD’nin 3095 Sayılı Yasanın 4/a maddesi hükmü uyarınca USD faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine” karar verilmiş olduğu kararın onandığı, Yargıtay 19.Hukuk Dairesi Başkanlığının 2014/7878 Esas -2014/11399 Karar sayılı ilamı ile onama kararına ilişkin karar düzeltme isteminin reddine karar verdiği ve kararın kesinleşmiş olduğu görülmüştür. Mahkememizde görülen dava İstanbul 21.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2011/138 Esas -2012/265 Karar sayılı ilamına konu alacak açısından ek alacak niteliğindedir. İstanbul 21.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2011/138 Esas -2012/265 Karar sayılı ilamına ilişkin verilen ve kesinleşen kararın tespite ilişkin bölümü sonradan açılan ek dava için kesin hüküm oluşturmaktadır. Taraflar açısından da bağlayıcı hale gelen kısmi davadaki rapor içeriğinin ve raporda tespit edilen miktarın hükme dayanak alınması gerekmektedir. Kısmi davada verilen hüküm Yargıtay denetiminden geçerek kesinleşmiş olmakla kısmi davada hükme dayanak alınan bilirkişi raporundaki tespitlerin gerek davacı gerek davalı yönünden kesinleşerek bağlayıcı hal aldığı görülmüş olmakla davacı tarafın cezai şarta hak kazandığı yönünde mahkememizce kesin kanaat hasıl olmuştur. Davacı tarafın hak kazandığı cezai şart miktarı bilirkişi raporlarında da tespit edildiği üzere 16.800.000.USD.’dir. Davacı taraf lehine, İstanbul 21. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2011/138 Esas -2012/265 Karar sayılı ilamı ile 10.000.USD. ye hükmedilmiştir. Davacı tarafın bakiye alacak miktarı 16.790.000.USD’ dir. Davacı tarafça talep edilen cezai şartın ekonomik açıdan davalı yanın mahvına sebep olup olmayacağı yönünden değerlendirme yapılması gerektiğinden bilirkişi incelemesi yapılmıştır. Bilirkişi incelemesinde dava tarihi ile hüküm verilecek tarih arasında uzun bir sürenin geçtiği göz önünde bulundurularak hakkaniyetli indirim yapılabilmesi için bilirkişilerden cezai şartın ödenmesi halinde davalı şirketin mahvına sebep olup olmayacağı hususunda ki belirlemenin davalı şirketin güncel bilançosu ve dolar olarak belirlenen cezai şartın güncel TL. değeri dikkate alınarak hesaplama yapmak bu cezai şart miktarının ödenmesinin davalı tarafın mahvına sebep olup olmayacağı hususunun belirleme yapılması talep edilmiş; düzenlenen rapor ile 31/12/2016, 31/12/2017 ve 31/12/2018 Tarihleri itibari ile cezai şartın ödenmesi halinde davalı şirketin mahvına sebep olabileceği göz önünde bulundurularak mahkememizce cezai şart miktarının toplamının 16.800.000.USD.olduğu, Taahütnamede belirlenen cezai şart miktarının taraflar arasında ki ilişkiye uygun düşmeyecek ölçüde yüksek tutulduğu ve açıkça hakaniyete aykırı ve davalı tarafın mahvına sebebiyet verecek fahiş miktarda olduğu göz önünde bulundurularak 16.800.000.USD. Cezai şartın yarısı olan 8.400.000.USD’sinin ödenmesinin hakkaniyete uygun olacağı yönünde kanaat hasıl olmakla, ilk ödenen 10.000.USD.’ nin mahsubu ile 8.400.000.-10.000= 8.390.000.USD. yönünden davanın kabulüne karar verilmiştir. Davacı taraf icra inkar tazminat talebinde bulunmuş ise de; icra takibi ile talep edilen cezai şart miktarının likit olmadığı yargılamayı gerektirdiği göz önünde bulundurularak davacı taraf lehine icra inkar tazminatına hükmedilmemiştir. Davanın kısmen kabulüne karar verilmiş olmakla birlikte davanın kısmen kabulü yönünde hüküm verilmesinin hakkaniyet indiriminden kaynaklandığı göz önünde bulundurularak davalı taraf tüm yargılama giderlerinden sorumlu tutulmuş, davalı taraf lehine vekalet ücretine hükmedilmemiştir…”gerekçesi ile, Davacı tarafın davasının KISMEN KABULÜ ile, davalı tarafın İstanbul …İcra Dairesinin … sayılı icra dosyasına yapmış olduğu İtirazın 8.390.000.USD. Açısından İPTALİNE, takip tarihinden itibaren Fiili ödeme gününe kadar devlet Bankalarının USD ile açılmış bulunan 1 yıl vadeli mevduat hesabına ödediği en yüksek faiz oranından faiz yürütülmesine; icra takibinin bu şartlarla devamına, fazla istemin reddine; Davacı tarafın icra inkar tazminat talebinin REDDİNE, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili ve davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, İstanbul 21. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2011/138 E. ve 2012/265 K. sayılı kararı Yargıtay 19. Hukuk Dairesi tarafından 27.01.2014 tarihinde onanarak kesinleştiğini, işbu kararda; davalı şirketin sözleşmeye aykırı davranması dolayısıyla müvekkili şirketin cezai şarta hak kazandığı ve bu tazminatın 16.800.000 USD olarak hesaplandığı, yargılama sonucunda kurulmuş hükmün tespit kısmının, huzurdaki davanın konusu bakımından kesin hüküm oluşturacağını, ancak İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin ilamında belirttiği; 31.12.2016 , 31.12.2017 , 31.12.2018 tarihleri itibari ile kesinleşen bu cezai şartın ödenmesinin davalı şirketin ekonomik mahvına sebep olacağı kanaatinin fevkalade hatalı olduğunu, tüm raporlarda müvekkili şirketin hak kazanmış olduğu cezai şartın dava ve taahhüt tarihi itibariyle davalı şirketin mahvına sebep olmayacağının tespit edildiğini, Yine, 28.05.2016 tarihinde alınan bilirkişi heyeti raporunda, dava konusu cezai şartın davalı şirketin mahvına sebep olup olmayacağının değerlendirildiği ve davanın açıldığı tarihte, davalı şirketin özvarlığının 173.294.427 TL olduğunun tespit edildiğini, dava konusu cezai şart tutarı olan 16.790.000 USD’nin karşılığı olan 35.925.563 TL’nin müvekkili şirkete ödenmesi durumunda davalı şirketin özvarlığının 137.368.864 TL olacağını, ödeme sonrasında ise ödenmiş sermayenin, özvarlık içinde yaklaşık 7,5 kat fazlasıyla mevcut olduğunun anlaşıldığını, yerel mahkemece alacağın likit olmadığından bahisle icra inkar tazminatına hükmedilmemesinin de hukuken doğru olmadığını, kesinleşen kararın tarafları bağlayıcı olduğunun kabul edildiğini, İleri sürerek, yerel mahkeme kararın kaldırılmasını, davanın kabulü ile, İstanbul … İcra Dairesi’nin … sayılı takibinin 16.790.000 USD ve ferileri üzerinden aynen devamına, davalının haksız ve kötü niyetli itirazı nedeni ile davalı şirket aleyhine %20 den az olmamak kaydı ile icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı taraf üzerinden bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesi ile, yerel mahkeme kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu Yerel mahkemece ilk davada kesinleşen ilamın tespit kısmının mevcut davada ödetilmesi istenen cezai şart bedeli için kesin hüküm teşkil ettiğinin kabulü ile cezai şart koşullarının oluşup oluşmadığının bu davada ayrıca değerlendirilmemesinin hayatın olağan akışı ile örtüşmediğini, müvekkilinin hukuki dinlenilme ve adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini, Somut olay bakımından yasal çerçevede, ilk dava ve mevcut dava arasında konu ve sebep birliği bulunmadığını, davacının dayandığı 04.01.2008 tarihli sözleşme ve eklerinin konusu, niteliği ve cezai şarta ilişkin hükümleri beraberinde değerlendirilmiş olup tüm dosya kapsamı, deliller, yapılan incelemeler ve Yüksek Mahkeme’nin somut olaya uyan konuyla ilgili yerleşik içtihatları uyarınca kesin hüküm tesiri kabul edilemeyeceğini, davalar arasında konu bütünlüğü unsuru gerçekleşmediğini, davalar arasında sebep birliğinin sağlanamadığını, davacının cezai şart talebini dayandırdığı 04/01/2008 tarhili sözleşmenin satıcı bakımından kısım kısım teslim etme yükümlülüğü doğuran bir satım sözleşmesi olup her bir ifanın ayrı ayrı ele alınmasının zorunlu olduğunu, yüksek mahkemenin yerleşik içtihatlarında kısmi davanın tamamen kabulüne ilişkin kararın ek davada kesin hüküm teşkil etmeyeceği daha önce açılan kısmi davada alınan bilirkişi raporunun daha sonra açılan ikinci davada hakimi bağlamayacağı ve partiler halinde mal teslimi söz konusu olduğunda her bir parti mal için cezai şart talep hakkının bulunup bulunmadığının ayrı ayrı incelenmesi ve değerlendirilmesi gerektiğinin kabul edildiğini, (8. HD, 12.09.2013, 1264/11685), (11.HD. 3.10.2005, 2004/11831 E. 2005/9091 K. Legalbank Elektronik Hukuk Bankası), (HGK, T. 03.10.2007 E. 2007/15-614, K. 2007/69). (11.HD, T. 28.05.2009 E. 2009/3451 K. 2009/6549)İlk davada verilen hükmün eldeki davada maddi anlamda kesin hüküm oluşturmayacağının 12/01/2016 tarihli uzman görüşü ve 22/11/2018 tarihli bilirkişi heyet raporu ile de tespit edildiğini, Davanın kesin hükme göre sonuçlandırılmasının hukuken mümkün olmamakla birlikte ifanın gecikip gecikmediğine ilişkin birbiri ile çelişik iki hüküm bulunduğunu, İlk dava ve eldeki davada niza konularının ve sebebin farklı olduğunu, ilk davada verilen hükmün ancak o davada ileri sürülen talep ve miktar nisbetinde kesinlik kazanacağını, somut olayda taraflar arasında satıcı bakımından kısım kısım teslim yükümlülüğü doğuran bir sözleşme olduğuna göre işbu davanın münhasır bir dava olarak kabulü ile her biri ayrı bir ifa teşkil eden her bir teslim için gecikme ve cezai şart talep etme koşullarının oluşup oluşmadığının değerlendirilmesi gerektiğini ve nitekim yapılan incelemelerle davacının cezai şart talep hakkının da oluşmadığı sübuta ermişken, yerel mahkemece davanın neticesine doğrudan etki eden ve hakkın özünü ortadan kaldıran itirazların değerlendirilip gerekçelendirilmeden yazılı salt kesin hükmün tesirinden bahisle kanaat getirilmesi usul ve yasaya aykırı olup hükmün kaldırılması gerektiğini, Davalının sözleşmeden doğan yükümlülüklerini zamanında ifa ettiğini sözleşmeye aykırı bir eylemi bulunmadığını bu nedenle davacı tarafın cezai şart talep etme hakkı olmadığını, Taraflar arasında daha önce gerçekleşen ve Yargıtay aşamasından geçerek kesinleşen ihtilafın görüşüldüğü İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 08.03.2010 tarih ve 2008/741 E. ve 2010/105 Karar sayılı kararında, davacı …’nin edimlerin geç teslimine ilişkin iddiasının da değerlendirildiğini ve açıkça bunun yerinde olmadığı sonucuna varıldığını ve hükmün kesinleştiğini, Dosyada mübrez beyanlar şirketin mali durumunu gösterir belgeler, mali uzman raporu da göz önüne alındığında söz konusu cezai şartın ödenmesinin şirketin aleyhine sebep olacağını ve dahi 26/03/2019 tarihli bilirkişi raporunda borca batıklığı tespit edilen şirketi iflasa sürükleyeceği sabit ve yerel mahkemeninde kabulünde olduğunu, davalının mahvına sebebiyet verecek cezai şart miktarının ahlak ve adaba aykırı ölçüde fahiş olduğunu, kararlaştırılan cezai şart miktarının aşırılığında ötesinde dürüstlük kuralına aykırı “Angarya Yasağını” meşru sayacak nitelikte olduğunu ve bu yönüyle de hukuka ve Anayasa’ya aykırı olduğunu, (15.HD. 5.5.1999, E. 1119, K. 1769; aynı yönde 15.HD. 7.4.1977, E. 248, K. 1891) Cezai şartın tümden geçersiz kabul edilmesi gerekmekte ve kabul anlamına gelmemekle birlikte yerel mahkemece uygulanan indirim miktarının hukuka aykırılığı gideremeyecek ölçüde hak, adalet ve nesafet kurallarına aykırı olduğunu, ( Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin, 12.02.2008 tarih E. 2008/1024, K. 2008/1845 sayılı kararı) Cezai şartın varlığını kabul anlamına gelmemek kaydıyla, işbu dilekçenin ibraz edildiği 21.11.2019 tarihi itibari ile 1 dolar 5,70 TL olup Mahkemece kabul edilen 8.390.000 USD cezai şart karşılığının 47.823.000-TL + faizler olduğu, bilirkişi raporu ile de tespit edilen şirketin fiili güncel durumu itibari ile de borca batık durumdaki müvekkili şirketin bu miktar cezai şartı ödemesinin mümkün olmadığını, yerel mahkemece hükme esas alınan davalı şirketin güncel bilançoları üzerinde mali durum karşılaştırması ile birlikte yapılan inceleme neticesinde müvekkili şirketin mahkemece tenkis suretiyle kabul edilen miktar cezai şartı ödemesininde mümkün olmayıp yine neticesi bakımından müvekkili şirketin ekonomik mahvına/yıkımına sebep olacağını; hak, adalet ve nesafet kurallarına uygun olmadığı ve cezai şart miktarının tümden kaldırılması gerektiğini, Davalı lehine vekalet ücretine hükmedilmemesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, İleri sürerek, yerel mahkeme kararının kaldırılmasını, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava itirazın iptali davasıdır. Davacı vekili, taraflar arasında 04/01/2008 tarihinde imzalanan sözleşme, taahhütname ve teknik şartname ile davalının belirli sayıda … marka cep telefonlarını müvekkiline temin etmeyi kabul ve taahhüt ettiğini, taahhütnamenin 3.1 maddesine göre davalının yükümlülüğüne aykırı davranması halinde ise cezai şart ödemeyi kabul ve taahhüt ettiğini, ancak davalının söz konusu sözleşme ve taahhütname ile üstlendiği yükümlülüklerine aykırı davranması üzerine davalı aleyhine 23..650.000.USD. tutarındaki cezai şartın tahakkuk ettirildiğini, davalı tarafından söz konusu cezai şartı ödenmemesi üzerine davalı aleyhine İstanbul 21.ATM’nin 2011/138 sayılı dosyası ile 10.000 USD değerinde kısmi alacak davası açtıklarını, iş bu davada bilirkişiler tarafından cezai şartın 16.800.000.USD. olarak hesaplandığını, mahkemenin taleple bağlılık ilkesi gereğince 10.000. USD.’ nin faiziyle birlikte davalıdan alınarak müvekkiline ödenmesine karar verildiğini, söz konusu kararın temyiz incelemesi sonucunda onanarak kesinleştiğini, onama kararı akabinde yerel mahkemenin kararı ile tespit edilen 16.800.000 USD tutarındaki cezai şartın bakiye kısmı olan 16.790.000.USD.’ lik kısım için davalı aleyhine İstanbul …İcra Müdürlüğünün … sayılı dosyası ile ilamsız icra takibi yaptıklarını, davalının yaptığı itiraz üzerine takibin durduğunu, davalının bakiye cezai şartın tahsiline yönelik yapılan takibe itirazının kötü niyetli olduğunu belirterek itirazın iptaline karar verilmesini istemiş, mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş karara karşı taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur. İncelenen dosyada, davaya konu takibin İstanbul 21. ATM’nin 2011/138 E. Sayılı dosyasında kısmi dava konusu yapılan cezai şart alacağının bakiye kısmına ilişkin olduğu, İstanbul 21. ATM’nin 2011/138 E. Sayılı dosyasında davacının kısmi olarak cezai şart alacağı talep ettiği, bu mahkemece yapılan yargılamada bilirkişi raporu alındığı, bilirkişiler Prof. Dr. …, Prof. Dr. … ve …’den oluşan bilirkişi heyetinin 11/05/2012 tarihli ek raporunda taraflar arasındaki sözleşmeye göre teslimi kararlaştırılan ve geç teslim edilen mallara ilişkin olarak cezai şart miktarının 16.800.000 USD olarak belirlendiği, mahkemece bilirkişi ek raporuna itibar edilerek yapılan yargılama sonunda davacının talep edebileceği cezai şart alacağının 16.800.000 USD olduğunun, taleple bağlılık gereğince davanın kabulü ile 10.000 USD cezai şartın davalıdan tahsiline karar verildiği, verilen kararın Yargıtay 19. HD’nin kararı ile onanarak kesinleştiği anlaşılmaktadır. Kesinleşen İstanbul 21. ATM’nin 2011/138 E. Sayılı kararında davacının cezai şart alacağının olduğu tespiti yapıldığından, cezai şart talep koşullarının oluştuğu kesinleştiğinden davalının cezai şart talep koşullarının oluşmadığı yönündeki istinaf sebepleri yerinde değildir. Yine bu mahkemece alınan bilirkişi ek raporu ile cezai şart alacak miktarı 16.800.000 USD olarak belirlenmiştir. Bilirkişi ek raporu davalı vekiline tebliğ edilmiş olup davalı vekili bu ek bilirkişi raporuna karşı verdiği 17/09/2012 tarihli itiraz dilekçesinde, davacının cezai şart talep hakkı olmadığına ilişkin itirazlarını sunmuş, bilirkişi raporunda yer verilen sözleşme konusu ürünlerin teslim tarihlerine ve cezai şart hesaplama yöntemine ve hesaplanan cezai şart miktarına itiraz etmemiştir. Yine davalı belirlenen cezai şart miktarı ve cezai şart hesaplama yöntemine ilişkin her hangi bir temyiz sebebi ileri sürmemiştir. İstanbul 21. ATM’nin 2011/138 E. Sayılı dosyasında alınan bilirkişi ek raporunda taahhüde aykırı olarak geç teslim edildiği belirtilen mallara ilişkin olarak teslim tarihleri yönünden davalı tarafın bir itirazı bulunmamaktadır. Davalıda söz konusu malların bilirkişi raporunda belirtilen tarihlerde davacıya teslim edildiğini itiraz dilekçesi ile kabul etmiştir. Taraflar arasında bilirkişi ek raporunda yer verilen ve b) … açıklamalı ürünleri ilişkin tabloda 10, 11, 12 ve 13. Sırada yer verilen cep telefonlarının tabloda yer verilen tarihlerde teslim edildiği hususu çekişmesizdir. Yine taraflar arasında imzalanan 04/01/2008 tarihli sözleşme ve eki taahhütnamenin 3.1.a maddesinde cezai şartın nasıl hesaplanacağı düzenlenmiştir. Bu dosyada alınan bilirkişi ek raporunda teslim tarihlerine ve taahhütnamenin 3.1.a maddesine uygun şekilde cezai şart miktarı tespit edildiğinden, mahkemece bu dosyada alınan ek bilirkişi raporuna itibar edilerek, ayrıca cezai şart miktarının tespiti yönünden yeni bir bilirkişi incelemesi yaptırılmamasında usul ve yasaya aykırılık bulunmamaktadır. İlk mahkemede açılan dava kısmi dava olup bu davada verilen karar kalan alacak miktarı için kesin hüküm oluşturmamakta ise de bu dosyada alınan bilirkişi raporu ile tespit edilen cezai şart miktarı taahhütnamenin 3.1.a maddesine uygun düzenlendiğinden ve davalı tarafça miktar yönünden rapora bir itiraz bulunmadığından miktar yönünden bu davada kuvvetli delil teşkil edecektir. Bu nedenle davalı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf sebebi yerinde değildir. TTK’nın 22. Maddesine göre tacir cezai şartın aşırı olduğundan bahisle cezai şarttan indirim talep edemeyecek ise de Yargıtay içtihatları doğrultusunda cezai şart tacir olan davalının ekonomik olarak mahvına sebep olabilecek nitelikte ise mahkemenin bu durumda resen, kararlaştırılan cezai şart miktarında indirim yapabileceğinin kabulü gerekmektedir. Mahkemede bu konuda bilirkişi raporu almış, alınan bilirkişi raporlarında talebe konu cezai şart miktarının dava tarihi itibarıyla davalının ekonomik olarak mahvına sebep olmayacak düzeyde olduğu belirtilmiş ise de dava sırasında davalının bilançolarına göre yapılan tespitte davadan sonra davalının ekonomik durumunun bozulduğu, borca batık hale geldiği, buna göre cezai şart talebinin davalının ekonomik olarak mahvına sebep olabileceği belirlenmiştir. Mahkemede bilirkişi raporlarını göze alarak talep edilen cezai şarttan resen %50 oranında indirim yapılmış, ilk mahkemece hükmedilen miktar düşüldükten sonra kalan bedelin tahsiline karar verilmiştir. Bilirkişi raporları ile tespit edilen davalının ekonomik durumuna göre, ilk derece mahkemesince talep edilen cezai şart miktarından davalının ekonomik olarak mahvına sebep olabileceği gerekçesi ile %50 oranında indirim yapılmış olmasında usul ve yasaya aykırılık bulunmadığından davacının ve davalının bu yöne ilişkin istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. Dava konusu cezai şart alacağından mahkemece resen indirim yapılmış olduğundan, reddedilen dava yönünden davalı yararına yargılama giderine hükmedilmemesinde isabetsizlik bulunmamaktadır. Davalı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf sebebi de yerinde değildir. Bu nedenle, dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre; mahkeme kararı usul ve yasaya uygun olduğundan taraf vekillerinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi gereğince ayrı ayrı esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Tarafların istinaf başvurularının 6100 Sayılı HMK’ nın 353/1-b1. maddesi gereğince ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf edenler tarafından yatırılan 121,30’ar.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 59,30.TL istinaf karar harcından, istinaf eden davacı tarafından peşin olarak yatırılan 44,40.TL harcın mahsubu ile bakiye 14,90.TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 1.226.306,79.TL istinaf karar harcından, istinaf eden davalı tarafından peşin olarak yatırılan 306.532,29.TL harcın mahsubu ile bakiye 919.774,50.TL’nin davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 5-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep edenler üzerinde bırakılmasına, 6-Artan gider avansı varsa, karar kesinleştiğinde ve talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere 23/09/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.