Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/626 E. 2022/743 K. 11.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/626 Esas
KARAR NO: 2022/743 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 08/10/2019
NUMARASI: 2018/159 Esas 2019/950 Karar
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 11/05/2022
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkil şirket yetkilisi …, rutin bir şekilde internet bankacılığı üzerinden işlem yaparken mutat işleyişe aykırı olarak cep telefonuna ‘aktivasyon mesajı’ geldiği ve cihazın bilahare ‘güncelleme yapılıyor’ ikazıyla kullanım dışı kaldığını, müvekkil firma yetkilisinin bir sıkıntının olduğunu fark etmişse de anlam veremediğini ancak firma hesaplarını tetkik eden kızı … sabit numaradan ulaşması ile olayın farkına varabildiğini, müvekkil firmanın hesabından dolar ve Euro satışları ile toplam 182.500,00 TL’yi bulan EFT işlemlerinin gerçekleştirildiğini, Bakırköy Cumhuriyet Savcılığı nezdinde 2017/72583 sayılı dosya ile müşteki olunduğunu, davalı bankanın virüsleri engelleyecek mahiyette program/sistem tanzim etmek, bankanın isim ve unvanı ile benzer kelimeleri kullanan internet sağlayıcılarına karşı men başvuruları yapmak zorunda olduğunu öne sürülmekte ve fazlaya dair hak saklı kalmak kaydıyla 10,000,00 TL bedelin en yüksek reeskont faizi ile birlikte tazmini ile yargılama masrafları ve vekalet ücretinin de davalı tarafa yükletilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, davaya konu işlemlerin İnternet bankacılığı sureti ile gerçekleştirildiği bu doğrultuda tek kullanımlık şifrelerin davacının müvekkil banka nezdinde kayıtlı telefon numarasına gönderildiğini, uğradığım iddia ettiği zarara kendisinin cep telefonuna gönderilen şifrelerin, kart ve statik şifre bilgilerinin, kullanıcı kodunun korunmasında gösterilmesi gereken özenin bizatihi davacı tarafından gösterilmemiş olması nedeniyle ağır kusurlu olduğunu, davacı şirket yetkilisinin cep telefonuna gelen mesajdaki linki tıklayarak virüs içeren zararlı yazılımı bizatihi kendisinin yüklediğini, telefonunu zararlı yazılımlardan koruma yahut şifrelerini 3.kişilerle paylaşma hususundaki sorumluluğunu yerine getirmeyen davacı şirketin telefonunda ‘birden’ belirdiğini iddia ettiği uyarıların, kendi kusurlu bir edimi olmaksızın gerçekleşmesinin mümkün olmadığını savunarak haksız davanın reddi ile yargılama masrafları ve vekalet ücretininde davacı tarafa yükletilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 08/10/2019 tarih ve 2018/159 Esas – 2019/950 Karar sayılı kararında; ”…Davalı bankanın ek güvenlik önlemi olarak kullandığı akıllı SMS gönderme sisteminin eksiklerini araştırması ve buna göre uyguladığı yöntemleri tekrar tekrar gözden geçirmesi, en küçük risklerde bile daha güvenli seçenekleri uygulamaya koyması objektif yükümlülüğünün bir gereğidir. İnternet üzerinden yapılan bankacılık işlemlerinde dolandırıcılık eylemlerinin çok sayıda gerçekleşmesi karşısında davalı bankanın elektronik/mobil imza kullanımı, tek kullanımlık şifre üreten cihaz kullandırma, müşteriye daha önceden verilmiş belli sayıda tek kullanımlık şifre verilmesi, biyometrik tanımlama gibi daha kaliteli ve koruyucu güvenlik önlemleri olduğu bilinmesine rağmen akıllı SMS gönderiminin tercih edilmesinin sistemde dolandırıcılığa yol açması nedeniyle oluşan zarardan davalı banka objektif özen yükümlülüğü çerçevesinde sorumludur. Somut olaydaki davalı bankanın, internet bankacılığı işlemlerinde zorunlu olarak dinamik şifre uygulamaya başlayıp dinamik şifreyi hesap sahiplerinin cep telefonlarına sms mesajı olarak göndererek tedbîr almalarından sonra, dolandırıcıların bu defa cep telefonlarının SİM kartlarını sahte kimlikle klonlayıp dinamik şifreyi yine de ele geçirdikleri, Bankaların cep telefonlarına ait SİM kartlarının klonlanmasını engelleyen tedbirinden sonra, dolandırıcıların, bu defa, artık hesap sahiplerine ait cep telefonlarının kontrolünü uzaktan ele geçiren yöntemler uygulamaya başladıkları ve dinamik şifrenin kendilerine gelmesini sağlayarak ele geçirdikleri hesapları boşalttıkları, davalı bankanın dinamik şifreyi cep telefonuna sms mesajı olarak gönderme yönteminin, BDDK Tebliğine uygun, ancak dinamik şifre üreten cihazlar (şifrematik) ve Elektronik İmza Kanunuyla tanımlanmış olan Elektronik İmza kadar güvenli bir yöntem olmadığı, zira cep telefonlarının tıpkı hesap sahiplerine ait bilgisayarlarda olduğu gibi dışarıdan müdahalelere açık cihazlar olduğu, bankaların dinamik şifreyi cep telefonuna sms mesajı olarak gönderirken kendilerine ait olmayan bir altyapıyı (servis sağlayıcılar: …/…/…) ve kendilerine ait olmayan cihazları (akıllı cep telefonlarını) kullandıkları, somut olayda da davacının cep telefonuna gelen tek kullanımlık şifreleri hile ve kandırma sonucu 3. kişilere telefonda söyleme gibi bir durumun da olmadığı anlaşılmakla davacı şirketin davalı … Bankasından alacak iddiasının yerinde olduğu ve davacı şirkete müterafik kusur yöneltme imkanı olmadığı internet bankacılığı uzmanlarından oluşan hükme elverişli ek bilirkişi raporundan anlaşılmış olup gerek ilk bilirkişi raporundaki davalı bankanın sorumluluğuna ilişkin tespitler gerekse de ikinci bilirkişi raporundaki tespitler birlikte değerlendirildiğinde davacıya isnat edilebilecek bir kusurun bulunmadığı ve davalı bankanın objektif özen yükümlülüğü çerçevesinde davacının tüm zararından sorumlu olduğu kanaatine varılarak firari şüpheli şahıs …’in … Bankası nezdinde bulunan hesabına davacı firmanın … hesabından 114.500 TL ve 58.700 TL olmak üzere toplam 173.200,00 TL para transferini gerçekleşmiş olduğu ilk bilirkişi raporunda tespit edilmiş olduğundan her ne kadar davacı tarafça 185.200 TL üzerinden dava ıslah edilmiş ise de davalı bankanın 173.200,00 TL para transferinden sorumlu olduğu dikkate alınarak ve faiz yönünden reeskont avans faizi talep edildiğinden taleple bağlı kalınarak davanın kısmen kabulüne kısmen reddine, 173.200 TL’nin 10.000 TL’sine 22/08/2017 tarihinden itibaren ve 163.200 TL’sine ıslah tarihinden itibaren işleyecek reeskont avans faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. …”gerekçesi ile, Davanın KISMEN KABULÜNE KISMEN REDDİNE, 173.200 TL’nin 10.000 TL’sine 22/08/2017 tarihinden itibaren ve 163.200 TL’sine ıslah tarihinden (08/05/2019) itibaren işleyecek reeskont avans faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesi ile, Yerel mahkemenin kararının tutarsız olduğu ve kendi içerisinde çelişkili olduğunu, Müvekkili bankanın internet bankacılığı üzerinden tamamlanan işlemlerle ilgili sorumluluğunun;İşlemlerin başlayabilmesi için statik şifrenin ( sabit olan ve işlem özelinde değişmeyen, sadece müşteri tarafından bilinen ) doğru girilmiş olduğunun kontrol edilmesi ve işlemlerin tamamlanabilmesi için dinamik şifrenin/şifrelerin ( her bir işlem özelinde tekrar üretilen, her bir işlemde değişkenlik gösteren, müşterinin Banka’ya bildirdiği cep telefonuna SMS olarak gönderilen bu nedenle sadece müşteri tarafından bilinebilen) doğru bir şekilde girilmiş olduğunun kontrol edilmesinden ibaret olduğunu, Müvekkili bankanın bu kontrol ve dinamik şifre girişi olmaksızın işlemlerin tamamlanmasını temin etmek dışında herhangi bir sorumluluğu bulunmamakta olup, aksi teknik olarak mümkün olmadığını, Yine konu ile alakalı olarak karara esas alınan bilirkişi raporunun tespitinin; ” … Zira, şifreleme ve güvenlik yazılımları bilgilerin gizliliğini sağlamak amacıyla geliştirilen güvenlik yöntemleridir. Elektronik bankacılık faaliyetlerinde internet bankacılığı şubesinin güvenliği, siteye giriş ve çıkış noktalarının denetlenmesine yarayan firewall ( güvenlik duvarı ) ve SSL (Secure Socket Layer) şifreleme protokolü teknikleri ile sağlanmaktadır. Bu çerçevede, İnternet bankacılığı hizmeti veren davalı bankalarda da ( keşfen yapılan incelemelerden) dahil olmak üzere, bankaların güvenlik sistemlerinin, sistem bilgisayarının ve dolayısıyla siteye giriş ve çıkış noktalarının firewall (güvenlik duvarı) yazılımları ile korunduğu ve müşterilere ait şifre gibi kişisel bilgilerin iletişim seviyesinde 128 Bit’lik SSL şifreleme teknikleri ile şifrelenmiş olarak iletildiği ve ana bilgisayarda da şifrelenmiş olarak (3DES) muhafaza edildiği bilinmektedir dolayısıyla, banka sistemlerinin geliştirilmiş yazılımlarla da korunması sebebiyle 3. Kişilerin, banka sistemine sızarak müşteriye ait kişisel bilgileri ele geçirmesi ve çözmesi ihtimal dışı bir durum olarak görülmektedir.” şeklinde olduğunu, ancak bilirkişi tarafından da anlatılı olunan bu hususlar mahkeme tarafından dikkate alınmadığını, Gerek davaya cevap dilekçesinde gerekse de diğer yazılı beyanlarında belirtildiği üzere müvekkili banka üzerine düşen yükümlülüğü basiretli iş adamı gibi gerekli ihtimam ve özeni göstererek davacı ile kurulan sözleşme hükümlerini yerine getirdiğini, Davacı tarafla müzakere edilip imza altına alınan sözleşme ve diğer bilgilendirme metinlerinde tarafların yükümlülükleri belirtildiğini, müvekkili banka tarafından davacı müşterinin hesap ve kişisel bilgilerini saklama ve koruma yükümlülüğü bulunmakta olduğunu, buna karşın davacı tarafından söz konusu bilgi ve kayıtların gizli tutulması bakımından gerekli tedbirleri (Anti-virus,şifre vs.) almak zorunda olduğunu, ancak dava konusu iddia edilen işlemlerin gerçekleşmesinde davacı tarafın kişisel cihazları üzerinde yer alan kötü amaçlı yazılımların bulunduğu yine bilirkişi raporuyla tespit edildiğini, Bankaların, müşterilerinin sahte (fake) web sitelerinde işlem yapmasını engelleme imkanının bulunmadığı, internet bankacılığına giriş için ilgili bankanın web adresinin kullanılmasının gerektiği, davacının, bilgisayarına virüs bulaşmasından bizzat sorumlu olduğu noktasında hiçbir kuşku bulunmadığı … ” davacı tarafın her türlü yazılı beyanlarında yer verdikleri gibi gerekli ihtimam ve özeni göstermemiş olduğu, yükümlülüğünü yerine getirmediği somut olan açıklandığını, Dava konusu işlemlerin davacıya ait kullanıcı kodu, statik şifre ve davacının telefonuna gönderilen tek kullanımlık şifre ile gerçekleştirildiği tespit olunduğunu, şifre gizliliği davacı sorumluluğunda olduğundan müvekkili bankanın herhangi bir kusuru bulunmadığını, davaya konu işlemler, internet bankacılığı veya mobil bankacılık işlemleriyle gerçekleştirilmiş olması itibariyle işbu işlemlere ilişkin şifre ve onay bildirimleri davacı tarafın kayıtlı telefon numarasına gönderilmiş olduğu daha önce cevap dilekçesi ekinde sunulu log ve sms kayıtları ile sabit olduğunu, işbu şifrelerin ifşa olmasında kusurlu olan taraf davacının kendisi olduğunu, tek sorumlu ve ağır kusurlu davacının kendisi olduğunu, Hukuk Genel Kurulu 2017/2224 E. 2018/1753 K. Sayılı içtihat metninde ”Müşterilerin, internet bankacılığında kullanılmak üzere kendilerine verilen özel bilgilerini, banka ve kredi kartlarında olduğu gibi, üçüncü kişilerden özenle koruma ve saklama yükümlülüğü mevcuttur. Bu yükümlülüklerin ihlal edilmesi hâlinde müşterinin kendi kusurundan kaynaklanan bu durumun sorumluluğuna kusuru oranında katlanması gerekmektedir.” görüşünde bulunduğunu, Davacının kendi kusuru ile sebebiyet verdiği işlemlerden müvekkili bankanın sorumlu tutulmasının hukuk mantığıyla bağdaşmayacağını, Özetle müvekkili bankanın, bu davanın gündeme gelmesinde sebebiyet vermediği gibi, kusuru da bulunmadığını, aksine davacı tarafın kötü niyetli olduğunun tartışmadan uzak olduğunu, zira davanın açılmasının müsebbibi müvekkili banka olmadığını, dava dosyasına sunulu cevap dilekçesinde yazılı olduğu üzere davacının müvekkili bankada kayıtlı cep telefonuna gönderilen şifrelerin, kart ve statik şifre bilgilerinin, kullanıcı kodlarının korunmasında gösterilmesi gereken özenin bizatihi davacı tarafından gösterilmemiş olması nedeniyle kendi kusurundan dolayı gerçekleştiğini, davacının kendi ağır kusurundan kaynaklı sonuçları, kötü niyetle müvekkili bankaya yüklemesine imkan verir vasıfta olduğunu, davacının basiretli davranmadığını ve kendisinden beklenen özeni göstermediğini, davacı kendi kusurunu müvekkili bankaya yüklemeye çalışmakta olduğunu, ayrıca Bakırköy Cumhuriyet Savcılığı’nın 2017/72583 E. Sayılı dosyasının bekletici mesele yapılması gerekmesine rağmen bu davadan verilen karar usul ve yasaya aykırı olduğunu, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, davacının davalı bankada bulunan mevduat hesabından internet bankacılığı kullanılarak usulsüz şekilde havale yapılması nedeniyle bankanın sorumluluğuna dayalı maddi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş ve karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Uyuşmazlık; davacının, davalı bankadaki hesabında bulunan paranın, davacının bilgisi ve izni dışında mobil bankacılık yoluyla yapılan işlemler sonucu, üçüncü kişilerce çekilmesinde kusur ve sorumluluğunun olup olmadığı, davalının bu zararı tazmin yükümlülüğünün bulunup bulunmadığı noktalarında toplanmaktadır. Niteliği gereği bir güven kurumu olan bankalar, TBK’nın 115 (818 sayılı mülga Borçlar Kanunu’nun 99.) maddesi gereğince hafif kusurlarından dahi sorumludur. İnternet bankacılığı sistemini kurup hizmete sunan banka, mudinin kastı, kötüniyeti ve suç sayılır eylemini kanıtlayamadığı sürece kendisine emanet edilen paradan (ve diğer yatırım araçlarından) güven kuruluşu vasfı nedeniyle sorumludur. Davacının zararın meydana gelmesinde kusurunun bulunduğunu ispat yükü davalı bankadadır. (Yargıtay 11. H.D’nin 16/12/2014 tarihli 2014/13736 Esas -19841 karar sayılı ilamı). İnternet veya telefon bankacılığını müşterilerine özendiren davalı bankanın kendisine emanet edilen mevduatı koruma özel yükümlülüğü gereğince; internet bankacılığı işlemlerinde işlem yapanın gerçek müşteri olup olmadığını belirleme yönünde, gelişen dolandırıcılık yöntemlerine karşı, bunları önleyici gerekli altyapının sağlayarak güvenlik önlemlerini almak zorundadır. (Y. 11. HD 09.09.2019 tarih ve 2018/3563 Esas 2019/5115 Karar sayılı ilamı). İnternet bankacılığı ile yapılan işlemlerde şubeden yapılan işlemlerde olduğu gibi mevduat banka kontrol ve sorumluluğundadır. Usulsüz işlemlerin gerçekleşmesinde ispatlandığı takdirde mevduat sahibinin müterafik kusurundan söz edilebilir ve banka bu kusur oranı üzerinden hesap sahibinin alacağından mahsup talebinde bulunabilir. Birer güven kurumları olan bankalar, aldıkları mevduatları sahtecilere karşı özenle korumak zorundadırlar. Bu nedenle de hafif kusurlarından dahi sorumludurlar. (Yargıtay 11.HD 2011/4104 Esas 2012/11588 Karar sayılı). Bu itibarla, müşterinin internet dolandırıcılığı eyleminin işlenmesinde ve kişisel bilgilerinin kötü niyetli üçüncü kişilerin eline geçmesinde kusuru var ise 6098 sayılı TBK’nın 52. maddesi gereğince bu kusur, müterafik kusur olarak değerlendirilebilecektir. Bu durumda banka, sözleşmeden doğan yükümlülüğünü yerine getirememesinde kusurlu olmadığını 6098 sayılı TBK’nın 112. maddesi gereğince ispat etmek durumunda olup, ayrıca müşterisinin müterafik kusurunu da ispat etmekle yükümlüdür (Yasaman, Hamdi; Banka Hukuku, İstanbul 2013, C. II, s.105). Mahkemece yapılan yargılama sırasında ceza dosyasının getirtilip incelendiği, davalı vekili tarafından verilen cevap ve beyan dilekçelerinde açıkça ceza dosyasının bekletici mesele yapılması yönünde talebinin olmadığı ayrıca birer güven kurumları olan bankalar, aldıkları mevduatları sahtecilere karşı özenle korumak zorunda olup bu nedenle de hafif kusurlarından dahi sorumlu olduklarından, davalı vekilinin Bakırköy Cumhuriyet Savcılığı’nın 2017/72583 E. Sayılı dosyasının bekletici mesele yapılmadığına yönelik istinaf sebebi yerinde görülmemiştir. Söz konusu eylemle ilgili ceza dosyasının soruşturma aşamasında cep telefonunun imajları üzerinde yapılan inceleme sonucu düzenlenen raporda, davacının kullandığı, banka hesabında tanımlı … IMEI numaralı cep telefonunun internet tarayıcısı üzerinden 12/07/2017 tarihinde saat:10:16’da …linklerine tıklanarak virüs dosyasının cep telefonuna yüklendiği, söz konusu virüs içerikli dosyaların cep telefonundaki bütün uygulama dosyalarına erişimi sağlayarak kullanıcıya ait tüm bilgi ve şifreleri topladığı, davacıya ait davalı banka nezdinde bulunan hesabından 12/07/2017 tarihinde yapılan para transferlerinin davacının kullandığı … IMEI numaralı cep telefonunun kullanılarak yapılmadığının tesbit edildiği, cep telefonuna yüklenen virüs içerikli dosyalar vasıtasıyla davacının kullandığı cep telefonuna gönderilen tek kullanımlık SMS şifresinin 3. Kişilerin eline geçtiği ve bu sayede davacının bilgisi dışında para transferi işlemlerinin gerçekleştirildiği belirtilmiştir. Somut olayda, davacıya ait para, davalı bankaya karşı gerçekleştirilen sahtecilik işlemi ile davacıya ait hesaptan bir başka hesaba havale edilmiş olup, bu durum davalı bankayı aldığı mevduatı iade etme yükümlülüğünden kurtarmayacağı gibi, ispat yükü kendisinde olan davalı banka davacıya göndermiş olduğu tek kullanımlık şifre ve parolanın davacının kusuru ile ele geçirildiğini, davacının el ve işbirliğini yada davacının gerekli uyarılara uyması halinde davaya konu sahtecilik işleminin gerçekleşmeyeceğini kanıtlayamamıştır. Mahkemece alınan ikinci bilirkişi heyet raporunda da, davalı bankanın, dinamik şifreyi cep telefonuna sms mesajı olarak gönderme uygulamasının, tek kullanımlık şifre üreten cihazlar (şifrematik) veya Elektronik İmza kadar güvenli bir yöntem olmadığı belirtilmiştir. Davalı bankanın, söz konusu işlemde kusuru olmadığını, internet bankacılığı usulsüzlüklerine karşı gerekli güvenlik önlemlerini aldığını, davacının da müterafık kusuru bulunduğunu ispatlayamamıştır. HMK’nın 282 maddesindeki, ” Hakim bilirkişinin oy ve görüşünü diğer delillerle birlikte serbestçe değerlendirir” düzenlemesi dikkate alındığında; İlk Derece Mahkemesince, gerekçesi de ortaya konularak bilirkişi raporu diğer delillerle birlikte değerlendirilerek oluşan sonuca göre verilen kararda bir isabetsizlik bulunmayıp, davalı vekilinin istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. Sonuç itibariyle, dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre; mahkeme kararı usul ve yasaya uygun olduğundan davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilerek, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 11.831,29.TL istinaf karar harcından istinaf eden tarafından peşin olarak yatırılan toplam (54,40.TL+2.957,82.TL=) 3.012,22.TL harcın mahsubu ile bakiye 8.819,07.TL’nin davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, 5-Karar kesinleştiğinde ve talep halinde artan gider avansı varsa avansı yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’ da temyiz yolu açık olmak üzere 11/05/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.