Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/62 Esas
KARAR NO: 2022/146 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2014/807 Esas – 2019/876 Karar
TARİH: 01/10/2019
DAVA: Tazminat (Ticari Satım Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 02/02/2022
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili, müvekkilinin 06/07/2011 ve 25/08/2011 tarihlerinde üreticisi davalı … A.Ş. olan iki adet otobüsü bayi olan diğer davalıdan satın aldığını, davalı … A.Ş. tarafından 2 yıllık garanti süresi ve 1 yıllık ek garanti süresi verildiğini, araçlardan birinin teslim alındıktan yaklaşık 1 ay sonra seyir halindeyken arızalandığını ve yetkili servise götürüldüğünü, 27/09/2011 tarihinde durumun davalı üretici firmaya bildirildiğini, bundan sonra da arızaların devam ettiğini ve yetkili servislerde bakıma alındığını, aynı şekilde de diğer araçta da benzer arızaların meydana geldiğini ve devamlı bakıma alındığını, yetkili servislerde araçların geçici tamirlerle oyalandığını, arızaların giderilemediğini ve müvekkilinin sefer kayıplarından dolayı zarara uğradığını, davalılara Bakırköy …Noterliği’nin … yevmiye nolu 24/09/2012 tarihli ihtarnamesi gönderilerek araçların gizli ayıplı olduğunun, zarar sebebiyle talep ve dava hakları saklı kalmak üzere ayıpsız yenisi ile değiştirilmesini talep ettiklerinin bildirildiğini, ihtarnameye cevap verilmediği gibi arızaların da devam ettiğini, ardından mahkemeden delil tespiti talebinde bulunulduğunu ve düzenlenen bilirkişi raporu ile araçlarda iyileştirilemeyecek şekilde üretimden kaynaklanan gizli ayıp olduğunun tespit edildiğini, müvekkilinin … A.Ş. tarafından hazırlanan seferlere çıkamamasından dolayı hakediş kaybının hesaplanması talebiyle adı geçen firmaya başvuruda bulunulduğunu ve hesaplama yapıldığını, buna göre araçların eksik sefer kazancının tahmini olarak 56.653,36 TL olduğunu, müvekkilinin TBK 227.m. uyarınca genel hükümlere göre tazminat isteme hakkının bulunduğunu ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 56.653,36 TL kazanç kaybı zararının ticari faizi ile davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davacı vekili 26/03/2018 tarihli dilekçesi ile, dava değerini 63.808,11 TL olarak ıslah ettiklerini bildirmiştir. Davalı … A.Ş. vekili, zamanaşımı definde bulunduklarını, garanti süresinin de 2 yıl olduğunu, davacı tarafça ek 1 yıl garanti verildiği ileri sürülmüş ise de bunun kanunun aradığı şartlarda bir garanti olmadığını, zira TBK 231.m. uyarınca satıcının ayıba karşı tekeffül borcunu 2 yıllık süreden daha fazla bir süre ile kabul ettiğini açıkça belirtmesi gerektiğini, ayrıca yasal sürede ayıp ihbarında bulunulmadığını, davacının 27/09/2012 tarihinde bildirimde bulunduğunu, ayrıca ayıp iddiasını da kabul etmediklerini, araçların bakım için belirli kilometrelerde servise getirilmelerinin garanti gereği olduğunu, ancak araç bakım km.si geçtikten sonra servise getirildiğinde sistem gereği yapılan işlemlerin arıza kodu gibi görünmekte olduğunu, davacı araçlarının da pek çok kez süresinden sonra bakıma getirildiğini, bu durumda araç garanti dışı kalması gerektiği halde müvekkilinin müşteri memnuniyeti çerçevesinde aracın garantisini sürdürdüğünü, ayrıca davacının kullanıcı hatalarının söz konusu olduğunu, ayrıca müvekkilinin gece servis imkanı da sağlayarak davacı araçlarının sefer kaybı yaşamasını engellediğini, davacı tarafça belirtilen eksik sefer sayısının neye göre belirlendiğinin belli olmadığını, zira farklı nedenleri de olabileceğini savunarak davanın reddini istemiştir. Davalı… Ltd. Şti. vekili, zamanaşımı definde bulunduklarını, davacının ek garanti süresi verildiği yönündeki iddiasının doğru olmadığını, ayrıca yasal sürede ayıp ihbarında bulunulmadığını, müvekkiline husumet yöneltilemeyeceğini, zira müvekkilinin diğer davalının yetkili bayii yani aracın satımına aracı firma konumunda olduğunu, üretici olmadığını, ayıp iddiasının doğru olmadığını, davacının kullanıcı hatasının söz konusu olduğunu, zarar iddiasının da kabul edilemeyeceğini, varsayıma dayalı bir hesaplama yapıldığını savunarak davanın reddini istemiştir. Davalı … Ltd. Şti. vekili 26/04/2018 tarihli dilekçesinde, ıslah edilen kısma yönelik de zamanaşımı definde bulunduklarını belirtmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 01/10/2019 tarih ve 2014/807 Esas 2019/876 Karar sayılı Kararı ile; ” … Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 2013/ 1095 esas, 2013/ 17357 karar sayılı kararı emsal alındığında, yukarıda belirtildiği üzere satım konusu araç arızanın üretim hatasından kaynaklanması nedeniyle, davalı üretici firma … A.Ş’ in de, satıcı diğer davalı ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu olacağı görülmekle, davalıların husumet yönündeki itiraz sebebinin de yerinde olmadığı anlaşılmıştır. TTK 23/c maddesi uyarınca basit bir inceleme veya incelettirmek sonucunda malın ayıplı olduğu anlaşılmadığı taktirde ayıp ihbarı konusunda TBK 223/2 maddesi hükmü uygulanır. TBK 223/2 maddesi uyarınca alıcı satılanda satıcının sorumluluğunu gerektiren bir ayıp görürse bunu hemen satıcıya bildirmek zorundadır. Taraflar arasındaki uyuşmazlığın çözümü amacıyla yapılan yargılama ve yargılama sırasında bilirkişi kurulundan alınan denetime elverişli esas ve ek rapor içeriklerine göre; araçta üretim hatasından kaynaklı gizli ayıp olduğu ve ayıbın devam ettiğinin belirlendiği, taraflar tacir olduğundan ayıp ihbarının TTK’nın 18/3. maddesinde hükme bağlanan usullerle ve TTK’nın 23/3. maddesinde öngörülen süreler içinde ve gizli ayıp olması nedeniyle BK’nın 223. maddesinin 2. ve 3. fıkralarındaki belirtildiği üzere derhal yapılması gerektiği, nitekim davacının ticari amaçlı davalıdan sıfır olarak aldığı araçlarda trafiğe çıkışından hemen sonra sürekli olarak çeşitli arızalar meydana geldiği, yoğun trafikte yolcu taşımak beklentisiyle alınan bu araçların trafikte arızalanmasının risk taşıdığı, davacının bu şartlar altında araçları kullanmaya zorlanamayacağı, araçlarda meydana gelen arızalar nedeniyle araçların servise alındığı, bu itibarla ayıp ihbarının süresinde yapıldığı, kaldı ki arızaların garanti süresi içinde meydana geldiği, teknik bilirkişi tarafından … kodlu aracın … kodlu aracın ise 16 seferden mahrum kaldığının tespit edildiği, incelenen ticari defter ve kayıtlar ile … Aş. yazı cevabı doğrultusunda araçların ortalama kazanç kaybının 36.378,10 TL ile 27.430,01 TL olduğunun hesaplandığı, davacının davasını fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak açtığı, başlangıçta kazanç kaybına ilişkin zararın belirlenmesinin mümkün olmadığı, ıslah adı altında verilen dilekçenin talep arttırım niteliğinde olduğu görülmekle; denetime elverişli bulunan bilirkişi raporuna Mahkememizce de iştirak edilmiş, anılan kanun maddeleri ve Yargıtay içtihatları gereği açıklanan gerekçeler ile aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.” gerekçeleri ile; ” 1-Davanın kabulü ile, 56,653,36 TL’nin, 02/06/2014 dava tarihinden itibaren 7.147,75 TL’nin ise 26/03/2018 ıslah tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte davalılardan müteselsilen tahsili ile davacıya ödenmesine,” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davalılar vekilleri tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı … Ltd Şti. vekili istinaf dilekçesinde özetle; Bilirkişi raporuna itirazlarının, zamanaşımı definin ve diğer beyanlarının mahkemece gereği gibi incelenmediğini, bu hususlarda hükmün yeterli gerekçeyi de ihtiva etmediğini, Müvekkilinin üretici değil yalnızca satışa aracı konumunda olması nedeniyle zarardan sorumlu olmadığını, Müvekkiline yasal sürede ayıp ihbarında bulunulmadığını, Zamanaşımı definin kabulü gerektiğini, bu husus defalarca mahkemenin dikkatine sunulmuş olmasına rağmen dikkate alınmadığını, yalnızca bu eksiklik nedeniyle dahi hükmün kaldırılmasını gerektiğini, üretici tarafından 1 yıllık ek garanti süresi verilmiş olsa dahi müvekkili yönünden bağlayıcı olması için bu hususta müvekkilinin ayrıca taahhütte bulunması gerektiğini, Yargıtay HGK’nun 2011/19-505 E. 2011/636 K. sayılı emsal kararının da bu yönde olduğunu, ancak müvekkilinin bu yönde bir taahhüdünün olmadığını, ayrıca ıslah dilekçesi ile artırılan kısma ilişkin zamanaşımı definin de dikkate alınması gerektiğini, Üretimden kaynaklı ayıp iddiasının da doğru olmadığını, davacının kullanıcı hatalarının söz konusu olduğunu, Kazanç kaybı hesabının da hukuk ve hakkaniyete aykırı olduğunu belirterek hükmün kaldırılmasını ve müvekkili yönünden davanın reddini istemiştir. Davalı…A.Ş. vekili istinaf dilekçesinde özetle; Müvekkiline yasal sürede ayıp ihbarında bulunulmadığını,
2 yılık zamanaşımı süresinin dolmuş olması nedeniyle davanın zamanaşımı nedeniyle reddi gerektiğini, garanti süresinin uzatılması gibi bir durumun söz konusu olmadığını, müvekkilinin müşteri memnuniyeti için zaman zaman yaptığı kampanyaların davacı tarafça ihtiyari garanti olarak sunulmasının hatalı olduğunu, ihtiyari garantinin 6502 sayılı Yasada yer aldığını ve tacirler hakkında uygulanamayacağını, Satıcının ayıptan doğan sorumluluğunun ancak satıcıya karşı ileri sürülebileceğini, Üretimden kaynaklı bir ayıbın söz konusu olmadığını, rapora itirazlarının değerlendirilmediğini,Kazanç kaybına yönelik iddianın da ispatlanamadığını, hesaplamanın da kabul edilemeyeceğini hükmün kaldırılmasını istemiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, ayıplı araç satışı nedeniyle oluşan kazanç kaybı zararının tazmini istemine ilişkin olup, ilk derece mahkemesince yukarıda açıklanan gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmiştir. Davalı taraf zamanaşımı definde bulunduklarını, zira TBK 231.m. uyarınca 2 yıllık zamanaşımı süresinin dolmuş olduğunu, davacıya ek garanti süresi de verilmediğini savunmuş, davacı ise genel hükümler uyarınca tazminat talebinin 10 yıllık genel zamanaşımı süresine tabi olduğunu, kaldı ki davanın ek 1 yıllık garanti süresi içinde açıldığını, ayrıca davalı tarafın ağır kusurlu olması nedeniyle TBK 231/2 m. uyarınca zamanaşımı definden yararlanamayacağını ileri sürmüştür. Dosya kapsamından davalıların zamanaşımı define ilişkin olarak mahkemenin olumlu veya olumsuz bir değerlendirmesine rastlanılmamıştır. Oysa HMK 142.m. uyarınca tahkikata başlanmadan önce zamanaşımı defi hakkında karar verilmelidir, mevcut delil durumu itibariyle bu aşamada değerlendirilmesi mümkün değilse en azından işin esası hakkında karar verilmeden önce değerlendirilmesi gerekir. HMK.nın (Değişik:22/07/2020-7251/35md.)353/1-a6 maddesinde; “Mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış veya değerlendirilmemiş olması ya da talebin önemli bir kısmı hakkında karar verilmemiş olması.” hali, kararın kaldırılarak, dosyanın mahkemesine iadesi sebepleri arasında gösterilmiştir.Açıklanan nedenlerle, davalılar vekillerinin sair istinaf sebepleri incelenmeksizin istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a.6 maddesi uyarınca kaldırılması gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalılar vekillerinin istinaf başvurularının ayrı ayrı KABULÜ ile; İstanbul Anadolu 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 01/10/2019 tarih ve 2014/807 Esas -2019/876 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-a6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, dosyanın mahkemesine İADESİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf edenler tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harçlarının hazineye gelir kaydına, 3-İstinaf edenler tarafından yatırılan istinaf karar harçlarının talep halinde taraflara iadesine, 4-İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesince yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 5-Artan gider avansı olması halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 02/02/2022 tarihinde HMK’nın 362/1-g maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.