Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/618 E. 2022/704 K. 27.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/618 Esas
KARAR NO: 2022/704 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI: 2018/578 Esas – 2019/1192 Karar
TARİH: 11/12/2019
DAVA: İtirazın İptali (Ticari Satım Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 27/04/2022
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili, davalının müvekkilinden satın aldığı mallara ilişkin cari hesap borcunu ödemediğini, alacağın tahsili için başlatılan icra takibinin davalının haksız itirazı ile durduğunu ileri sürerek asıl alacağa yönelik itirazın iptali ile takibin devamına, icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, müvekkilinin davacıya 30/05/2017 tarihinde kapitone olive, kapitone siyah, kaşkorse siyah, kaşkorse olive ve penye süprem olive cinsi kumaşlardan oluşan çeşitli miktarlarda ürün siparişi verdiğini, ana ürün kapitone kumaş ürünü olup bu kumaş üzerine diğer kumaşlar uygulanmakta olduğunu, davacının sipariş tarihinden çok uzun bir süre sonra siparişe konu ürünleri 20/10/2017 tarihinde … sıra no.lu, 08/11/2017 tarihinde … sıra no.lu ve 14/11/2017 tarihinde … sıra no.lu sevk irsaliyeleri ile müvekkiline teslim ettiğini, siparişin üzerinden uzunca bir zaman geçmesi ve müvekkil şirketin bu ürünleri yurt dışı müşterisine ihraç edecek olması sebebiyle gecikmeden dolayı kendi müşterisi nezdinde sıkıntı yaşaması üzerine, davacıya ürünleri en son 31/10/2017 tarihine kadar teslim etmediği takdirde siparişin iptal edileceği açık şekilde bildirilmiş olduğunu, ancak buna karşın ürünlerin müvekkiline tesliminin verilen süreden sonra gerçekleştiğini, bu nedenle müvekkilin siparişi iptal etmesinin hukuka, satım akdinin özelliklerine ve taraflar arasındaki ilişkinin özelliklerine uygun olduğunu, müvekkili söz konusu ürünleri yurt dışında bulunan müşterisine ihraç etmek için sipariş etmiş olup bu gecikme ve ayıplı ifa nedeniyle almış olduğu sipariş müşterisi tarafından iptal edildiğini, teslim edilen ürünlerin incelenmesinde siparişe uygun olarak hazırlanmadıklarının, ürünlerde renk sorunları olduğunun ve ütüde aşırı oranlarda çekme yaptıklarının, yani ürünlerin kullanılamaz derecede ayıplı olduklarının tesit edildiğini, müvekkilinin ayıplı kumaşlara ilişkin olarak yapılan imalatı ve davacı tarafından sunulan örnekleri hiçbir zaman onaylamadığını ve siparişe uygunsuzluğu her defasında derhal ve/veya ortaya çıkar çıkmaz yazılı olarak davacıya bildirdiğini, davacının da bu bildirimleri kabul ettiğini, ürünleri siparişe uygun hale getirmek, gerek renk ve gerek ütüdeki çekme sorunlarını gidermek üzere çalışmalar yaptığını, ancak ürünlerdeki ayıpları bir türlü gideremediğini, müvekkili tarafından, bağımsız ve akredite bir test laboratuvarına 20/12/2017 tarihinde ürünlerin test ettirildiğini ve kumaşların kabul edilebilir değerlerin çok çok üzerinde ütüde çekme yaptıklarının ortaya konulduğunu, bunu müteakip davacıya, iade faturası düzenlendiğini ve ayıplı malların teslim alınmasının Bakırköy … Noterliğinin 02/02/2018 tarih ve … yevmiye no.lu ihtarnamesiyle bildirildiğini, ancak davacının iade faturasını kabul etmediğini, mahkemeden delil tespiti talebinde bulunulduğunu ve alınan rapor ile de ürünlerin ayıplı olduğunun tespit edildiğini savunarak davanın reddini ve kötüniyet tazminatına hükmedilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 11/12/2019 tarih ve 2018/578 Esas 2019/1192 Karar sayılı Kararı ile; ” İncelenen tüm dosya kapsamına, tarafların iddia ve savunmalarına, bilirkişi raporları içeriğine göre; davacı davalıya sattığı mal nedeniyle düzenlediği fatura uyarınca alacaklı olduğunu iddia etmiş, davalının ise davacının anlaştıkları süre içerisinde sipariş konusu malları teslim etmediğini bu nedenle siparişin iptal edilerek sözleşmenin feshedildiğini, davacı tarafından teslim edilen malların ayıplı olduğunu savunmuştur. Her ne kadar davalı vekili malın süresinde teslim edilmemesi nedeniyle siparişin iptal edilerek sözleşmenin feshedildiğini beyan etmiş ve dosyada bulunan Bakırköy 5. Sulh Hukuk Mahkemesine ait Değişik İş dosyasına sunulan mail yazışmaları davalı iddialarını doğrulamakta ise de, yine davalı vekilinin kendi beyanları ile sabit olduğu üzere davaya konu kumaşların teslim aldığı, malı teslim alan davalının geç ifayı kabul ettiği ve sözleşmeyi feshetmediği anlaşılmıştır. Dava konusu kumaşları teslim alan davalı siparişlerin ayıplı olduğunu iddia etmişse de, iki ayrı bilirkişi tarafından yapılan incelemede dava konusu kumaşların “ayıplı” olmadığının tespit edilmesi karşısında, mali açıdan yapılan incelemede davacı ve davalının ticari kayıtlarının uyumlu olduğu, dava konusu kumaşlara ilişkin davacı ve davalı tarafından yapılan alış ve satışın BA ve BS formları ile bildirildiği, davalının ayıp iddiasının kanıtlanamadığı anlaşılmakla, davalının Bakırköy … İcra Dairesinin … Esas sayılı takip dosyasında 24.417,89 TL asıl alacağa yönelik itirazının iptaline, davalının aleyhine girişilen icra takibinin tamamına haksız ve kötüniyetli olarak itiraz ettiği, dava İİK.nun 67. maddesi uyarınca açılan itirazın iptali davası olup, hüküm altına alınan alacak likit olduğundan hükmedilen miktarın % 20’si oranında İİK.nun 67. maddesi uyarınca davacı yararına tazminata hükmedilmesine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.” gerekçeleri ile; “Davanın KISMEN KABULÜ ile; Bakırköy … İcra Dairesinin … Esas sayılı takip dosyasında; davalının 24.417,89 TL asıl alacağa yönelik itirazının iptali ile, takibin devamına; davacının talebini aşmamak kaydıyla asıl alacağa takip tarihinden itibaren 3095 sayılı kanunun 2/2. maddesi gereğince Merkez Bankasının kısa vadeli krediler için ön gördüğü değişen oranlarda avans faiz oranı uygulanmasına, fazlaya ilişkin talebin reddine, Asıl alacağın %20′ si üzerinden hesap edilen 4.883,57 TL icra inkar tazminatının davacı karşı davalıdan alınarak davalı karşı davacıya verilmesine,” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Mahkemenin davanın kabulüne gerekçe olarak, “davalının kendisine getirdiği ürünleri teslim alması, geç ifayı ve ayıplı ifayı kabul etmesi”nin gösterilmekte olduğunu, ancak bu kabulün hatalı olduğunu zira mail yazışmalarında da açıkça yazılı olduğu üzere müvekkilinin davacıya ürünlerin ayıplı olduğunu bildirdiğini, davacının ürünlerdeki ayıpları kabul ederek her defasında bunları gidermeye çalıştığını, yeni ürün örnekleri getirdiğini, davacıya en son olarak 31/10/2017 tarihine kadar ürünleri teslim etmediği takdirde siparişin iptal edileceğinin yazılı olarak bildirilmiş olmasına rağmen davacının bu tarihe kadar teslimatı gerçekleştiremediğini, müvekkil söz konusu ürünleri yurt dışında bulunan müşterisine ihraç etmek için sipariş etmiş olup bu gecikme ve ayıplı ifa nedeniyle almış olduğu siparişin müşterisi tarafından iptal edildiğini, bu nedenle de müvekkilince siparişin iptal edildiğini, Davacının gönderdiği kumaşların renk ve çekme marjı bakımından siparişe aykırı ve ayıplı çıktığını, müvekkilinin ayıplı kumaşlara ilişkin olarak yapılan imalatı ve davacı tarafından sunulan örnekleri hiçbir zaman onaylamadığını ve siparişe uygunsuzluğu her defasında derhal ve/veya ortaya çıkar çıkmaz yazılı olarak davacıya bildirdiğini, Ürünlerin ayıplı olduklarının bağımsız test laboratuvarının test raporu ile de ortaya çıktığı gibi, delil tespiti ve bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenen raporda da ayıbın varlığının ve siparişin iptalinin haklı olduğunun açıkça belirtildiğini, davacının ürünleri süresinde ve ayıpsız olarak teslim ettiğini ispat edemediğini, 01/09/2019 tarihli bilirkişi raporu dosya kapsamı ve delillere aykırı olup bu raporun hükme esasa alınmasının hatalı olduğunu, bilirkişi teknik tespitleri esasen müvekkil lehine yapmış olmasına karşın, taraflar arasında çekmezlik oranını rakam olarak belirleyen bir sözleşme olmadığı, SGS’den alınan çekmezlik test raporu sonucu hakkında ise kumaşlara “yıkama sonrası boyutsal değişim testi yaptırılmadığı” gerekçeleriyle müvekkil aleyhine görüş bildirdiğini, oysa çekmezlik konusunda taraflar arasında mutlaka sayısal yazılı bir belirleme yapılması zorunluluğunun bulunmamakta olduğunu, çekmezliğin kabul edilebilir düzeyde olup olmadığının işin özelliğine ve kumaş piyasasının teamüllerine göre belirleneceğini, kumaşların çekme marjlarının genel geçer ve evrensel kabul edilen ölçütlere göre %3 olduğunu, akredite … firması tarafından yapılan testte bu çekme marjının %8 düzeyinde olduğu tespit edildiğini, Raporda yıkama sonrası boyutsal değişim testi olmadığının ifade edilmekte olduğu, halbuki bu yıkamaları yapacak olanın davacı satıcı olması nedeniyle ürün teslimi öncesinde gereken uygunluk ve sıcaklık derecelerinde yıkama işlemlerini yapmayarak çekmezlik marjını minimize etmekten kaçınan ve/veya göz ardı edenin de davacı olduğunu, Öte yandan raporda müvekkili tarafından alınan test sonucuna itibar edilmediği söylenip, davacı tarafından çok uzun süre sonra alınan alınan test sonucunun da düşük çıktığının belirtilmesinin çelişkili davranış yasağına aykırı olduğunu, ayrıca ayıplı kumaşların müvekkiline gönderilmesinin üzerinden çok uzun bir süre geçmiş olduğundan test sonucunun sağlıklı olmayacağını, İcra inkar tazminatı koşulları oluşmadığı halde hükmedilmesinin hatalı olduğunu belirterek hükmün kaldırılmasını ve davanın reddini istemiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, cari hesaptan doğan alacağın tahsili için başlatılan icra takibine itirazın iptali istemine ilişkin olup, davalı satışa konu kumaşların geç teslim edildiğini ve ayıplı olduğunu savunmuş, mahkemece yukarıda açıklanan gerekçelerle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Davalı, kumaşların en son verilen termin tarihine göre geç teslim edildiğini, bu nedenle siparişin iptal edildiğini ileri sürmüş ise de, beyanına göre geç teslim edilen kumaşları kabul eden ancak sonrasında ayıbın tespiti nedeniyle malları iade etmek isteyen davalı, ancak geç teslim nedeniyle uğramış olduğu zararının tazminini talep edebilecek olup, malların teslimini kabul ettikten sonra geç teslim nedeniyle sözleşmeden dönme talebi haklı görülmemiştir. Davalı ayrıca kumaşların renk ve çekme marjı bakımından siparişe aykırı ve ayıplı olduğunu ileri sürmüş ise de, 01/09/2019 tarihli bilirkişi raporuna itiraz dilekçesinde davacı tarafça renk bakımından sorunun giderildiğini belirtmiş olup, bu durumda sadece çekme marjı yönünden değerlendirme yapılması uygun görülmüştür. Davalının 30/05/2017 tarihli sipariş e-postasında çekme marjına ilişkin bir değer bildirilmediği görülmüş olup, bu durumda satışa konu kumaşların piyasasında genel kabul gören değerlere göre ayıplı sayılabilecek ürünler olup olmadığının tespiti gerekir. Bununla birlikte TTK 23/1-c m. uyarınca, malın ayıplı olduğu açıkça belli değilse alıcının malı teslim aldıktan sonra sekiz gün içinde incelemek veya incelettirmekle ve bu inceleme sonucunda malın ayıplı olduğu ortaya çıkarsa, haklarını korumak için durumu bu süre içinde satıcıya ihbarla yükümlüdür. Dosya kapsamından kumaşların uygun çekme marjına sahip olup olmadığının kumaşların incelettirilmesi suretiyle tespit edilebileceği anlaşılmakta olup, davacı ön inceleme duruşmasında kendisine yasal sürede ayıp ihbarı yapılmadığını ileri sürmüş, dosya kapsamında mevcut kumaş sevk irsaliyelerine göre kumaşların en son 14/11/2017 tarihinde teslim edildiği anlaşılmış, ancak 07/12/2017 tarihli davalı e-posta bildirimine kadar çekme marjının uygun olmadığı yönünde davalı bildirimine rastlanılmamış, dolayısıyla davalının yasal sürede incelettirme ve durumu satıcıya bildirme yükümlülüğünü yerine getirmediği kanaatine varılmıştır. Kaldı ki yasal sürede söz konusu yükümlülüğün yerine getirildiği kabul edilse dahi, 01/09/2019 tarihli bilirkişi raporunda, davalının üretim öncesinde olmasını istediği çekme marjına ilişkin talebinin olmadığı, davalı tarafça sunulan test raporunun serbest buhar etkisiyle oluşan değişimleri dikkate alan bir rapor olduğu, oysa esas alınması gerekenin yıkama sonrası boyut değişimlerini dikkate alan test raporu olması gerektiği, bu rapora göre de çekme marjının olması gereken değer aralığında olduğu açıklanmış, 10/01/2019 tarihli bilirkişi raporunun da aynı yönde olduğu görülmüş olup, bu nedenle delil tespiti dosyasındaki ayrıksı bilirkişi raporuna itibar edilmemiştir. Bu itibarla mahkemece davanın kısmen kabulü yönünde verilen kararda usul ve yasaya aykırı bir yön görülmediği gibi, alacak faturaya dayalı olup davalının ayıp savunması da ispat edilememiş olduğuna göre likit(bilinebilir) bir alacak söz konusu olduğundan, davacı lehine icra inkar tazminatına hükmedilmesinde de isabetsizlik görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle davalı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf başvurusunun esastan reddi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 148,60.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 1.667,98.TL istinaf karar harcından, davalı tarafından peşin olarak yatırılan (54,40.TL + 362,60.TL=) 417,00.TL istinaf karar harcının mahsubu ile bakiye 1.250,98.TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 27/04/2022 tarihinde HMK’ nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.