Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/614 E. 2020/492 K. 17.04.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/614
KARAR NO: 2020/492
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME: İSTANBUL 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 08/01/2020/ Ara Karar ( Birleşen Dosya Davacılarının İstinafı )
28/01/2020/ Ara Karar ( Asıl Dosya Davacılarının İstinafı )
DOSYA NUMARASI: 2019/437 Esas ( Derdest Dava Dosyası )
( Birleşen Dava: İstanbul 14.ATM’ nin 2019/420 Esas Sayılı Davası )
ASIL DAVADA
DAVA: Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli)
BİRLEŞEN İST. 14.ATM.NİN 2019/420 ESAS SAYILI DAVASINDA;
DAVA: Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli
KARAR TARİHİ : 17/04/2020
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Asıl davada davacılar vekili dava dilekçesinde; dilekçede açıklanan sebeplerle ve resen gözetilecek sebeplerle fazlaya ve diğer konulara ilişkin her türlü talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla davalı şirketin 30/04/2019 tarihinde yapılan olağan genel kurul toplantısında oy çokluğu ile 3, 4, 5, 6 ve 7 numaralı gündem maddeleriyle alınan kararların dilekçede ileri sürülen nedenlerle yasaya, esas sözleşmeye ve dürüstlük kuralına aykırı olduğundan bahisle iptalini talep ve dava etmiş; TTK.’ nın 449. maddesi uyarınca iptali istenen kararların yürütmesinin geri bırakılmasına karar verilmesini istemiştir. Birleşen İst. 14.ATM.’ nin 2019/420 Esas sayılı dosyasındaki davacılar vekili dava dilekçesinde; dilekçede açıklanan sebeplerle ve resen gözetilecek sebeplerle fazlaya ve diğer konulara ilişkin her türlü talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla davalı şirketin 30/04/2019 tarihinde yapılan genel kurul toplantısında alınan 2, 3, 4(yönetim kurulu üyesi …’ ın ibra edilmemesine ilişkin kısım hariç olmak üzere diğer yönetim kurulu üyelerinin ibra edilmesine ilişkin kısmının), 5, 6 ve 7 numaralı gündem maddeleriyle alınan kararların dilekçede ileri sürülen nedenlerle yasaya, esas sözleşmeye ve dürüstlük kuralına aykırı olduğundan bahisle iptalini talep ve dava etmiş; 27/12/2019 tarihli dilekçe ile de TTK.’ nın 449. maddesi uyarınca iptali istenen kararlardan 6 nolu kararın yürütmesinin geri bırakılmasına karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: Birleşen dava davacılarının talebi üzerine İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 2019/437 Esas sayılı ve 08/01/2020 tarihli ara kararı ile; ” … Asıl davada davacılar vekilinin dava konusu yapılan kararların icrasının geri bırakılması talepli dilekçesi ve birleşen davada davacılar vekilinin birleşen davaya konu yapılan 6 nolu gündem maddesiyle alınan kararın icrasının geri bırakılması talepli dilekçesi ile mahkememizin 12/12/2019 tarihli celsesinin 4 nolu ara kararı gereği dosya ele alındı …” ” … Asıl davada ve birleşen davada davalı vekili cevap dilekçesinde, açıkladığı nedenlerle davanın reddini savunmuştur. Mahkememizce, asıl ve birleşen davada davacılar vekillerinin asıl ve birleşen davalara konu 30/04/2019 tarihli genel kurul kararlarının yürütülmesinin geri bırakılmasına karar verilmesi istemiyle ilgili olarak TTK’nın 449.maddesi gereğince yönetim kurulu üyelerinin görüşlerinin alınması için yönetim kurulu üyelerine (…, … ve …) tebliğden itibaren 7 gün içerisinde beyanda bulunmaları için meşruhatlı davetiye gönderilmiş, yönetim kurulu üyelerince 16/12/2019 tarihli dilekçe ile görüş bildirdikleri görülmüştür. Talep, asıl ve birleşen davalarda davaya konu genel kurul kararının iptali davasında TTK’ nın 449.maddesi uyarınca 30/04/2019 tarihinde yapılan davalı şirket genel kurul toplantısında oy çokluğu ile alınan asıl ve birleşen dava dilekçesinde numaraları belirtilen kararların yürütülmesinin geri bırakılması istemine ilişkindir. TTK 449.maddesi gereğince, genel kurul kararı aleyhine iptal veya butlan davası açıldığı takdirde mahkeme yönetim kurulu üyelerinin görüşünü aldıktan sonra dava konusu kararın yürütülmesinin geri bırakılmasına karar verebilir. Somut olayda, asıl ve birleşen davada dava konusu yapılan ve icralarının geri bırakılması istenilen; Asıl davada 3, 4, 5, 6 ve 7 numaralı ve birleşen davada 6 nolu gündem maddesindeki kararın icra edilmesi halinde, HMK.’ nın 389.maddesinde öngörülen hakkın elde edilmesinin zorlaşmayacağı gibi, bu nedenle ciddi bir zararın doğma olasılığının bulunduğu yönünde yaklaşık ispat kuralı gereği somut herhangi bir delilin bulunmadığı, davanın kabulüne karar verilmesi halinde geriye doğru talep edilen hakların elde edilmesinin her zaman olanaklı olduğu, dolayısı ile icranın geri bırakılmasına ilişkin tedbir koşullarının bulunmadığı … ” gerekçeleri ile; ” 1-Asıl ve birleşen davaya konu davalı şirketin 30/04/2019 tarihinde yapılan genel kurul toplantısında alınan ve iptali istenilen kararların icrasının geri bırakılması isteminin yukarıda açıklanan nedenlerle yerinde görülmediğinden reddine, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, birleşen dava davacıları tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. Asıl dava davacılarının talebi üzerine İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 2019/437 Esas sayılı ve 28/01/2020 tarihli ara kararı ile; ” … Davacı tarafça, HMK.nın 389.maddesi uyarınca yeni maddi olgu ve deliller nedeni ile dava konusu yapılan ve daha önce tedbir isteminin reddine karar verilen davalı şirketin 30/04/2019 tarihinde yapılan genel kurul toplantısında alınan 5 ve 6 numaralı gündem maddelerine ilişkin kararların yürütmelerinin durdurulmasına karar verilmesi istenilmiş ise de; Söz konusu gündem maddelerine ilişkin daha önce aynı tarafça; yürütmenin durdurulmasının istenildiği, mahkememizce yapılan inceleme sonrasında karardaki gerekçeyle 08/01/2020 tarihli ara kararla istinaf yasa yolu açık olmak üzere istemin reddine karar verildiği, yeni talebe ilişkin ileri sürülen nedenlerin karar tarihinden sonra ortaya çıkan yeni maddi olgu veya delil sayılamayacağı, dolayısı ile ileri sürülen nedenlerin ilgililerce başvuru yapılması halinde yasa yolu denetiminde değerlendirilecek hususlar olduğu, kaldı ki ileri sürülen nedenlerin mahkememizce daha önce inlenerek karara bağlandığı … ” gerekçeleri ile; ” 1-İhtiyati tedbir isteminde ileri sürülen nedenlerin 08/01/2020 tarihindeki ara karar ile mahkememizce karara bağlandığı anlaşılmakla, talep hakkında yeniden Karar Verilmesine Yer Olmadığına, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, asıl dava davacıları tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Asıl Dava davacıları vekili istinaf dilekçesinde özetle; Davalı şirketin 30.04.2019 tarihli Genel Kurul toplantısında alınan, yönetim kurulu başkanına ödenecek olan ücrete ilişkin (5) nolu ve şirket ana sözleşmesinin tadiline ilişkin (6) nolu kararların icrasının geri bırakılmasına karar verilmesini talep ettiklerini, HMK’nun 393/5 maddesinde, “İhtiyati tedbir kararları hakkında kanun yoluna başvurulması hâlinde, tedbire ilişkin dosya ve delillerin sadece örnekleri ilgili mahkemeye gönderilir.” denildiğinden, İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi’ ndeki yargılama sürecinin etkilenmemesi için, incelemenin dosya ve delillerin örnekleri üzerinden yapılmasını talep ettiklerini, İhtiyati tedbir talebinin reddinin hatalı olduğunu, Yerel mahkemenin tespitlerinin ve gerekçelerinin hatalı olduğunu, Kararların icrasının, hakkın elde edilmesini zorlaştıracağını, HMK’ nun 389. maddesinde, “Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir.” denilmekte olduğunu, Bidayet Mahkemesinin ilk gerekçesinin, kanunun ilgili maddesinin tekrarından ibaret olduğunu, oysa bu dava ile icrasının geri bırakılması talep edilen Genel Kurul kararlarının icrasının meydana getirdiği ve getireceği zararlar nedeniyle Mahkemesi Kararının kaldırılması gerektiğini ve tedbir talep edildiğini, Yönetim kurulu başkanına ödenen ücretin fahiş olduğunu, dava dilekçelerinin 26. sayfasında Yargıtay’ın emsal araştırmasına yönelik içtihadı gereği, davalı ile aynı sektördeki bazı şirketlerin emsal ücretlerinin gösterildiğini, İSO-500 sıralamasında birinci sırada olan … A.Ş. tarafından dahi Yönetim Kurulu Üyelerine yıllık brüt 396.000 TL (AYLIK BRÜT 33.000 TL) ücret ödenmesine karar verildiğini, ülkemizde davalı şirket tarafından Yönetim Kurulu başkanına ödenen ücretin başka bir emsali olmadığını, İlgili Genel Kurul kararının, sadece bu nedenle dahi TTK’ nun 445. maddesinde yer alan dürüstlük ilkesine aykırılığı nedeniyle iptali gerektiğini, Bir şirketin ilk ve tek varoluş amacının kâr elde etmek ve bunu pay sahiplerine dağıtmak olduğunu, Genel Kurulun (5) nolu kararı hakkında icranın geri bırakılması yönünde karar verilmediği takdirde, hem davalı şirketin ve hem de pay sahiplerinin uğradığı zararın giderek artacağını, birikerek artan zarar miktarının, telafiyi imkansız hale getirme tehlikesi barındırdığını, Mahkemeye yeni delil olarak sunulan raporlar incelendiği zaman görüleceği üzere; Davalı Şirketin, ana sözleşmesinin tadiline ilişkin (6) nolu karar sayesinde, üzerindeki ipotekle değerinin çok üzerinde bir bedelle satın aldığı 33 adet taşınmaz nedeni ile 48,3 ila 81,3 Milyon Türk Lirası arasında zarara uğratıldığını, bu nedenle de HMK 389 ve TTK.449 gereği tedbir taleplerinin kabulünün talep edildiğini, Davalı … A.Ş.’nin Urladaki 33 adet ipotekli taşınmazı …dan satın almasının, şirketin kaynaklarının, mali açıdan zor durumda olan ve Yönetim Kurulu başkanı …’ın çoğunluk hissesine (%80) sahip olduğu … A.Ş.’ni ihya amaçlı yapıldığını, burada uğranılan zararın artması tehlikesi bulunduğunu, zira … A.Ş.’nin başka gayrimenkulleri de bulunduğunu ve aynı türde işlemin tekrarlanması tehlikesi mevcut olduğunu, yani bu aktarılan yüksek meblağların da geri alınmasının – dolayısıyla hakın edilmesinin –hali hazırda çok güç iken, kolaylıkla imkânsız hale gelebileceğini, ciddi bir zararın doğma olasılığının bulunduğunun ispat edildiğini, HMK’nın 390/3 maddesi hükmünde ihtiyati tedbir isteyenin haklılığı konusunda tam kanaat değil, yaklaşık ispatın yeterli görüldüğünü, İşbu dava açısından ise, her ne kadar ciddi bir zarar görme olasılığının “yaklaşık “ olarak ispatı ihtiyati tedbir için yeterli olsa da bunun ötesinde zaten ciddi bir zarar görüldüğünün ispat edildiğini, geriye doğru talep edilen hakların elde edilmesinin mümkün olmayabileceğini, Davalı şirket ana sözleşmesinin tadiline ilişkin (6) nolu kararın iptali üzerine geriye etkili olarak yapılan 33 adet taşınmaz alımı ile ilgili tapu işlemlerinin iptali ve/veya şirketin uğradığı zararların tazmini yeni bir takım ihtilafları ve yeni yargılama süreçlerini gerektireceğini, Müvekkillerinin, hakkında ihtiyati tedbir talep ettikleri (5) ile (6) nolu Genel Kurul kararlarının icranın geri bırakılması talebi ile şirketin sermayesinin korunması, mal varlığının başka bir şirket veya ortağa aktarılarak içinin boşaltılmasının engellenmesi ve böylelikle de davalı şirkete dair sahip oldukları hakları daha fazla yitirmemelerinin amaçlandığını, Bu hakların şu ana kadar ilgili dava dosyasında çeşitli yollarla ihlal edilmiş olduğunun açıklandığını ve belgelendirildiğini, buna ragmen “zarar tehlikesinin yaklaşık ispatı gerçekleşmediği” gibi dava dosyasından bağımsız ve ilgisiz gerekçeler ile ilk taleplerinin reddi ve yeni olgu ve delillere dayanan ikinci taleplerinin de gereği gibi değerlendirilmeden gerekçesiz olarak reddinin yerinde olmadığını beyanla; Yukarıda açıklanan nedenlerle; İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2019/437E. sayılı davasında, Mahkemenin tedbir talebi hakkındaki 28.01.2020 tarihli ara kararın kaldırılmasına ve HMK 389 Maddesi ile TTK’nun 449. Maddesi uyarınca yönetim kurulu başkanına ödenecek olan ücrete ilişkin (5) no.lu ve şirket ana sözleşmesinin tadiline ilişkin (6) no.lu Genel Kurul kararları hakkında icranın geri bırakılması sureti ile ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep etmiştir. Birleşen Dava davacıları vekili istinaf dilekçesinde özetle; Huzurdaki birleşen davanın, …’nin 30 Nisan 2020 tarihinde erteleme üzerine toplanan genel kurul toplantısında alınan 2 ,3 ,4 (kararın …’ın ibra edilmemesine ilişkin kısmı hariç olmak üzere diğer yönetim kurulu üyelerinin ibra edilmesine ilişkin kısmının), 5, 6 ve 7 sayılı kararların iptal edilmesi, pay sahiplerine dağıtılması gereken kâr payının miktarının tespiti, gerektirici sebeplerin varlığı halinde ilgili kararların yok hükmünde olduğunun veya 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (“TTK”)’ nun 447 inci maddesi uyarınca batıl olduğunun tespiti istemiyle açıldığını, Genel Kurul Toplantısı gündeminin (6) ncı maddesi uyarınca alınan esas sözleşme değişikliği kararına, Şirket’in ana faaliyet konusunun gayrimenkul alım satımı olmadığı halde esas sözleşme değişikliğine ticari gayrimenkul alımının da eklenmiş olmasına muhalefet edildiğini, ancak çoğunluk tarafından kabul edilmiş olması nedeniyle huzurdaki davada (diğer bir kısım karar ile birlikte) iptali istenmek durumunda kalındığını, Davalı Şirket’in, dava dışı … A.Ş. (“…”)’nin yıllardır elden çıkarmakta zorlandığı Urla’da bulunan taşınmazları değerinin çok üzerinde devraldığının öğrenilmesi üzerine bu işlemi ve ileride buna benzer hukuka aykırı işlemleri gerçekleştirmenin zeminini oluşturmak üzere alınan Şirket Genel Kurul Toplantısı’nın (6) ncı maddesi uyarınca alınan esas sözleşme değişikliği kararının yürütmesinin geri bırakılması talebinde bulunulduğunu, Bidayet Mahkemesi’ nin ara kararı ile tedbir koşullarının bulunmadığı gerekçeleriyle taleplerinin reddedildiğini, Uyuşmazlık konusu davalı Şirket Genel Kurul Toplantısı’nda alınan kararlardan biri olan (6) no.lu gündem maddesinin yürütmesinin geri bırakılması taleplerine ilişkin olarak; iddialarının tamamını kanıtlayan delillerinin dosya kapsamına sunulduğunu ve iddialarının kanıtlandığını, iddialarının ve delillerinin tamamının huzurdaki dosyaya sunulu dava dilekçeleri ve özellikle 18 Kasım 2019 tarihli yürütmenin geri bırakılması talep dilekçeleri ile 27 Aralık 2019 tarihli beyan dilekçeleri olmak üzere sair beyan dilekçelerinde bulunduğundan detaylı olarak tek tek belirtmek yerine ilgili dilekçeleri tekrar ettiklerini, Davalı Şirket yönetim kurulu üyelerinin de dosyaya sunmuş oldukları 16 Aralık 2019 tarihli beyanları ile, …’ün …’ya ait Urla’da bulunan taşınmazları 2019 yılı Haziran ayında devraldığını, bu işlemin (…’ün 2017 yılında muhtelif bankalardan kullanarak …’ya aktardığı yaklaşık 51 milyon ABD Doları tutarındaki) kredilerin geri ödemesi olarak kapatılması amacıyla gerçekleştirildiğini belirttiğini, Yönetim kurulu üyelerinin bu beyanlarının, davalı Şirket Genel Kurul Toplantı sırasında da tutulan tutanağın 16 ve 17 nci sayfalarında yapmış oldukları “…her türlü alacakların tahsil edilebilmesi amacıyla her türlü gayrimenkullerin alınmasının zaruri hale geldiği…” açıklamalarına karşın müvekkillerinin bu konudaki kaygılarını doğrular nitelikte olduğunu, Davalı şirketin, 2017 yılı içerisinde muhtelif bankalardan aldığı yaklaşık 51 milyon ABD Doları tutarındaki kredileri, davalı Şirket yönetim kurulu üyelerinin de aynı zamanda …’nın da yönetim kurulu üyeleri olması nedeniyle borca batıklık şüphesi bulunduğunu ve ödeme güçlüğü çekebileceğini çok iyi bildikleri …’ya aktardığını, herhalde zamanla …’ nın bu borçları nakdi olarak ödemekte güçlük çekmeye başlamış olacak ki, bu kredilerin geri ödemesi olarak nakit yerine yıllardır satışını gerçekleştiremediği, piyasada alıcısı bulunmayan, likidite sağlamayan taşınmazları gerçek değerinin çok üzerinde bir bedelle satın almış durumda olduğunu, Yürütmenin geri bırakılmaması halinde, zaten zorlaşmış olan hakkın elde edilmesinin imkansız hale geleceğini, zira …’ nın teknik iflasta olduğunun huzurdaki dava dosyasına kazandırılmış İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/841 Esas sayılı dosyası incelendiğinde görüleceği üzere 4 Nisan 2019 tarihli bilirkişi raporu ile de tespit edilmiş durumda olduğunu, Halihazırda, …’nın …’e kredi borçlarını ödeme zorluğu içinde olması nedeniyle …’ nın borcunu nakden geri ödeme yapmaktansa elden çıkarılması zor taşınmazların devri yoluyla kapatmak istediğini, o halde, şu an bile davanın kabulü halinde davalı şirketin, …’dan devraldığı taşınmazları iade edip …’dan bunların bedelini almasının zor göründüğünü, yani hakkın elde edilmesinin şu an dahi zorlaşmış durumda olduğunu, Öte yandan, davalı şirket ile dava dışı …’ nın yönetim kurullarının … kontrolünde olması nedeniyle …’ın ve ona bağlı yönetim kurulu üyelerinin her iki şirket adına bu tür işlemlere devam etme niyetinde olmaları ve bu tarz işlemleri gerçekleştirmelerinin kuvvetle muhtemel olduğunu, bu işlemlerin önüne geçilmezse davalı Şirket’in malvarlığının …’ya feda edilmeye devam edileceğini, bu nedenlerle ileride de hakkın edle edilmesinin çok daha zorlaşabileceğini, …’ nın davalı şirkete taşınmaz devir işlemlerinin gerçekleştirildiğinin davalı Şirket yönetim kurulu üyelerinin ve vekilinin beyanları ile sabit olup zarar doğduğunu, devir bedeline ilişkin gayrimenkul değerleme şirketlerince yapılan değerlemelerin gerçeği yansıtmadığına ilişkin bilirkişi raporları ve uzman görüşlerinin dosya kapsamında mevcut olduğunu, yine …’ ya ait gayrimenkullerin daha düşük değerde olabileceğine dair değerleme raporları da bulunduğunu, bunların tamamının davalı şirket yönetim kurulu üyelerinin de malumu olduğunu, buna rağmen bu fahiş değerlemelerle bu işlemlerin gerçekleştirilmiş olduğu iddialarının ispatlanmış olduğunu, Bu nedenlerle icranın geri bırakılmaması halinde, bu ve benzer başkaca işlemlerle davalı Şirket’in iyice gayrimenkul sektörü içine çekilmesinin ve üçüncü kişilere (özellikle borca batıklık şüphesi bulunan …’ya) finansman sağlayan bir şirket haline dönüşmesinin kuvvetle muhtemel olduğunu, bu hususun davalı şirket vekili tarafından da dosyaya sunulan cevap dilekçesi ve beyanlarda sıklıkla grup şirketi olunduğundan ve bu gibi işlemlerin hep yapılabileceğinden bahsedilmek suretiyle saklanmadığını, hatta bu tür zarar verici işlemlere devam edilebileceğinin beyan edilmekte olduğunu, dolayısıyla icranın geri bırakılmaması halinde davalı şirketin ileride telafisi mümkün olmayan zararlara uğrama ihtimalinin çok yüksek olduğunu, İddialarının hepsini kanıtlamış olduklarını,dolayısıyla yürütmenin geri bırakılması taleplerine ilişkin olarak HMK’ nın 389 ve devamı maddelerinde aranan tedbir sebeplerini ve türünü belirtmiş ve davanın esasına yönelik haklılıklarını yaklaşık olarak ispat etmiş olduklarını, bir başka deyişle tedbir kararı verilebilmesi için HMK’nın 389 ve devamı maddesince aranan koşulların huzurdaki davada gerçekleştiğini, bu nedenlerle TTK’nın 449 uncu maddesi uyarınca davalı Şirket Genel Kurul Toplantısı’ nda alınan (6) no.lu kararın yürütmesinin geri bırakılması gerektiğini beyanla; Yukarıda belirtilen nedenlerle, sair hukuk yollarına başvurma dâhil tüm hakları ve dava dilekçelerinde belirtmiş oldukları talapleri saklı kalmak üzere; – İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 2019/437 Esas no.lu 8 Ocak 2020 tarihli Ara Kararının kesin olarak kaldırılmasını ve HMK’ nın 389 uncu ve TTK’nın 449 uncu maddeleri uyarınca davalı Şirket’in 30 Nisan 2019 tarihli genel kurul toplantısında (6) no.lu gündem maddesince alınan esas sözleşme değişikliği kararının yürütmesinin geri bırakılmasını talep etmiştir.
İNCELEME VE DEĞERLENDİRME: HMK 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Talep genel kurul kararının butlanı veya iptali davasında genel kurul kararlarının yürütmesinin durdurulması yönünde ihtiyati tedbir kararı verilmesine ilişkindir. Asıl ve birleşen dava davacılarının tedbir talebi ilk derece mahkemesince 08/01/2020 tarihli ara kararla reddedilmiş, birleşen dava davacıları bu karara karşı süresinde istinaf başvurusunda bulunmuş, asıl dava davacıları istinaf başvurusunda bulunmamıştır. Asıl dava davacıları değişen durum ve koşullar nedeniyle yeniden tedbir talebinde bulunmuştur. İlk derece mahkemesi 28/01/2020 tarihli ara kararla talep konusunda 08/01/2020 tarihinde karar verildiği yeniden karar verilmesine yer olmadığına karar vermiş asıl dava davacıları bu karara karşı istinaf başvurusunda bulunmuştur. 449. maddesinde genel kurul kararı aleyhine iptal veya butlan davası açıldığı takdirde mahkemenin, yönetim kurulu üyelerinin görüşünü aldıktan sonra, dava konusu kararın yürütülmesinin geri bırakılmasına karar verebileceği düzenlenmiştir. Maddede mahkemeye takdir hakkı tanınmış olup, mahkemece durum ve şartlar gerektirmesi halinde genel kurul kararının yürütmesinin durdurulmasına karar verilebilecektir. Söz konusu karar tedbir mahiyetinde olacağından HMK’nın ihtiyati tedbire ilişkin genel hükümleri uygulanacaktır. İhtiyati tedbir HMK’nın 389/1 maddesinde düzenlenmiş olup, maddeye göre Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir. HMK’ nın 390/3 maddesinde ‘Tedbir talep eden taraf, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır. ‘ hükmü düzenlenmiştir. Somut olayda istinaf açısından uyuşmazlık, iptali talep edilen genel kurul kararlarından 5 ve 6 nolu kararların dava sonuçlanıncaya kadar yürütmesinin durdurulması gerekip gerekmediği noktasında çıkmaktadır. İlgili yürütmesinin durdurulması talep edilen genel kurulun 5 nolu kararı şirket yönetim kurulu başkanının ücretinin belirlenmesine ilişkindir. Söz konusu genel kurul kararının iptal edilmesi halinde önceki duruma dönülecek olup, ilgili şirket yönetim kurulu başkanına ödenen ücretler geri tahsil edilebilecektir. Bu nedenle bu kararın yürütmesinin durdurulmaması halinde hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesini gerektirecek bir durum bulunmamaktadır. Mahkemenin bu karar yönünden verdiği yürütmenin durdurulması yönünde tedbir talebinin reddi kararı usul ve yasaya uygundur. Ancak genel kurulun 6 nolu kararı şirket ana sözleşmesinin maksat ve mevzu başlıklı 3. maddesinin tadiline ilişkindir. Söz konusu kararla davalı şirket ana sözleşmesinin şirketin faaliyet konuları konusunda değişik yapılmakta olup, söz konusu maddenin yürütmesinin durdurulmaması halinde ileride telafisi imkansız zararların doğma ihtimali bulunmaktadır. HMK 389. maddede öngörülen şartlar gerçekleştiğinden bu kararın yürütmesinin durdurulması yönünde ihtiyati tedbir kararı verilmesi gerekir. Bu nedenle birleşen dava davacılar vekilinin istinaf talebinin kısmen kabulü ile ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına, 6 nolu genel kurul kararının yürütmesinin durdurulması yönünde tedbir kararı verilmesine, diğer iptali talep edilen genel kurul kararlarının yürütmesinin durdurulması taleplerinin reddine, verilen karar gereğince ilk derece mahkemesinin 28/01/2020 tarihli ara kararının konusu kalmadığından asıl dava davacılarının bu ara karara karşı istinaf talepleri konusunda karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-A)Birleşen dava davacıları … ile …’ nin istinaf başvurularının KABULÜ ile; İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 08/01/2020 tarih ve 2019/437 Esas sayılı – Asıl ve birleşen davaya konu davalı şirketin 30/04/2019 tarihinde yapılan genel kurul toplantısında alınan ve iptali istenilen kararların icrasının geri bırakılması isteminin reddine – ilişkin ara kararının HMK 353/1-b2 maddesi gereğince KALDIRILMASINA, B) Asıl dava davacılarının ihtiyati tedbir talebinin KISMEN KABUL KISMEN REDDİ, birleşen dava davacılarının ihtiyati tedbir taleplerinin KABULÜ ile; Davalı şirketin 30/04/2019 tarihli genel kurul toplantısında alınan ve iptali talep edilen ” şirket ana sözleşmesinin maksat ve mevzu başlıklı 3. maddesinin tadiline ” ilişkin 6 nolu genel kurul kararının yürütülmesinin HMK 389/1 md gereğince tedbiren DURDURULMASINA, Davalı şirketin 30/04/2019 tarihli genel kurul toplantısında alınan ve iptali talep edilen 5 nolu genel kurul kararının yürütülmesinin durdurulmasına ilişkin talebin REDDİNE, 2- Dairemizce verilen karar gereğince İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 28/01/2020 tarih ve 2019/437 Esas sayılı ara kararının konusu kalmadığından; Asıl dava davacıları … ve …’ in bu ara karara karşı yapmış oldukları istinaf başvuruları hakkında KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA, 3-Harçlar Kanunu gereğince birleşen dava davacıları tarafından yatırılan 148,60 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 54,40 TL istinaf karar harcının talep halinde bu harcı yatıranlara iadesine, 4-Harçlar Kanunu gereğince asıl dava davacıları tarafından yatırılan 148,60 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 54,40 TL istinaf karar harcının talep halinde bu harcı yatıranlara iadesine, 5-Asıl ve birleşen dava davacıları tarafından ayrı ayrı yatırılan 148,60′ ar TL istinaf kanun yoluna başvurma harçlarının davalıdan ayrı ayrı alınarak bu davacılara verilmesine, 6-Asıl dava davacıları tarafından sarf edilen dosyanın Bölge Adliye Mahkemesi’ ne gidiş-dönüş masrafı 39,70 TL’ nin davalıdan alınarak bu davacılara verilmesine, 7-Artan gider avansı olması halinde, avansı yatıran tarafa iadesine, 8-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 17/04/2020 tarihinde HMK’ nun 362/1-f maddesi gereğince kesin olarak oy çokluğu ile karar verildi.
MUHALEFET ŞERHİ İstinafa konu görülen davanın niteliği, iptali istenen kararların içeriği ve kararların alınış şekli, kararların alınması ile doğru yada yanlış uygulanmasının farklı sonuç ve hükümlere tabi olması, bu kapsamda davacıların TTK.da düzenlenen sair yasal haklarının bulunması, asıl olanın ticari şirketlerin yetkili organları tarafından yönetilmesi gereği ve ihtiyati tedbir talep tarihindeki dosyalardaki mübrez delil durumu hep birlikte değerlendirildiğinde; TTK.nun 449, HMK.nun 389/1. ve 390/3. madde hükümlerinde belirtilen koşullar mahkeme karar gerekçesinde belirtildiği üzere, somut olayda gerçekleşmediğinden, esas hakkında yargılama yaparak karar verecek olan İlk derece Mahkemesinin delillerin takdiri ile ihtiyati tedbir talebinin reddine dair kararı; dosya kapsamına, usul ve yasaya uygun olduğundan asıl ve birleşen dosyada davacıların tüm istinaf taleplerinin reddi gerektiği görüşünde olduğumdan, sayın çoğunluğun görüşüne katılmıyor, muhalif kalıyorum. 17/04/2020