Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/611 E. 2022/766 K. 18.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/611 Esas
KARAR NO: 2022/766 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 19/09/2019
NUMARASI: 2016/1458 Esas 2019/939 Karar
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ: 18/05/2022
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirket ile davalı şirket arasında çeşitli malların taşıma ve kargo hizmetlerinin gerçekleştirilmesi hususunda anlaşma yapıldığını, müvekkili şirketin mutabakata varılan anlaşma doğrultusunda yükleme ve taşıma yükümlülüklerini eksiksiz yerine getirdiğini, ancak davalı tarafın gereken ödemeleri yapmadığını, bunun üzerine İstanbul anadolu …İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası icra takibi başlatıldığını, davalı tarafın haksız itirazı ile takibin durduğunu, takibe dayanak olarak taraflarınca yapılan taşımaların müvekkili şirketçe faturalandırıldığını belirterek, haksız ve kötüniyetli itirazın iptali ile takibin devamına, %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacı tarafça dava konusunda icra takibine müvekkili şirket trafından yapılan itirazın kaldırılması amacıyla öncelikle İİK m. 68’de düzenlenen ” itirazın kaldırılması ” davası açıldığını, açılan davanın reddedildiğini, davacı yanın bahsi geçen ret kararının ardından mezkür icra takip dosyasına yaptıkları itirazın hükümden düşürülmesi için yeniden İİK’dan doğan seçimlik haklarından diğerine başvurma imkanının hukuken bulunmadığını, bu nedenle davanın dava şartı yokluğundan usulden reddi gerektiğini, davacı taraf her ne kadar hizmet bedeli talebinde bulunmuş ise de yapılan hizmetin tam ve eksiksiz olarak yapıldığına dair herhangi bir bilgi yahut belge sunmadığını, davacı yan tarafından yapılan hizmetin ne ölçüde yapıldığı hususunda taraflar arasında ihtilaf bulunduğunu, taraflar arasındaki hizmet ilişkisi ve buna bağlı olarak doğan borç ilişkisi hususunda mutabıklık ve tutarlılık olmadığını belirterek, davanın öncelikle usulden, mümkün olmaz ise esastan reddine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 19/09/2019 tarih ve 2016/1458 Esas – 2019/939 Karar sayılı kararı ile; “…Fatura ve defterler tek başına alacağın varlığını ispat için yeterli değildir.Faturanın karşı tarafa teslim edildiğine yönelik başkaca yazılı belgelerle desteklenmesi gerekir. Davacı tarafından düzenlenen faturanın davalı tarafça ticari defterlerine işlendiği görülmüştür. Buna göre davalı tarafça, davacı tarafından sağlanan hizmetin alındığı kabul edilmiştir. Her iki tarafın karşılaştırılması suretiyle; davacının davalıya toplamda 5.760,00 (1750+1440+1970+600) USD fatura kestiği, buna mukabil davalının bu faturalara istinaden 03.05.2016 tarihinde 12.000-TL ödeme yaptığı, ödeme tarihi itibariyle bunun 4.174,20-TL tekabül ettiği, ayrıca davacının 826,00-Tl miktarlı bir fatura kestiği, bu faturaya istinaden davalının 826,00TL ödeme yaptığı bu ödemenin davacı kayıtlarında yer aldığı, yapılan hesaplamaya göre davalının bakiye bakiye 1.585,80 USD karşılığı 4.589,46 -TL borcunun bulunduğu tespit edilmiştir. Açıklanan nedenlerle davacının davasının kısmen kabulüne karar vermek gerekmiş olup, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. ” gerekçeleri ile; ” 1-Davanın kısmen kabulü ile davalının İstanbul Anadolu …İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasına yapmış olduğu itirazın kısmen iptaline, takibin 4.589,46-TL asıl alacak ve taleple bağlı kalınarak asıl alacağa takip tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile takibin devamına, 2-Kabul edilen miktarın % 20 oranında 917,89-TL icra inkar tazminatının davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Mahkemece verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, davacı yanın dava konusu icra takibine müvekkili şirket tarafından yapılan itirazın kaldırılması amacıyla öncelikli olarak seçimlik haklarından İcra İflas Kanunu’nun 68. maddesinde düzenlenen “itirazın kaldırılması” davasını açtığını ve açılan bu davanın, mahkemece reddedildiğini, seçimlik hakların bir defa kullanılmakla sona ereceğini, davacı yanın itirazın kaldırılması davası açarak bu hakkını kullandığını, ayrıca itirazın iptaline ilişkin dava açamayacağını (Yargıtay 13. Hukuk Dairesi’nin 2001/10791 Esas – 2002/1588 Karar), belirtilen nedenle mahkeme tarafından, davanın usul hükümleri uyarınca reddedilmesi gerekirken, davanın esasına girilerek davanın kabulüne yönelik karar verilmiş olmasının hukuka aykırı olduğunu, Mahkeme tarafından aldırılan ek bilirkişi raporunda da bahsi geçen 826,00 TL’lik ödemenin borç miktarından düşülmediğini, kabul anlamına gelmemekle birlikte müvekkili şirketin, davacı şirkete aralarındaki sözleşmeden kaynaklanan ödeme edimini eksiksiz bir biçimde yerine getirdiğini, herhangi bir borcu bulunmadığını, 22.04.2019 tarihli ek bilirkişi raporuna itirazlarını sunmuş oldukları dilekçelerinde, 06.04.2016 tarihli 826,00 TL’nin davacı yanca kesilen faturalardaki açıklama (ödeme günündeki … Bankası gişe kurunun) dikkate alınarak, dolar kuru üzerinden hesaplanması ve akabinde borç miktarından düşülmesi gerektiğini, yapmış oldukları bu itiraz gözetilmeksizin eksik ve hatalı bir biçimde tanzim edilen bilirkişi raporuna itibar edilerek hüküm kurulmuş olmasının hatalı olduğunu, İcra inkar tazminatı yönünden hüküm kurulmuş olmasının hatalı olduğunu, icra inkar tazminatına hükmedilebilmesi için likit bir alacak olması gerektiğini (Yargıtay 13. Hukuk Dairesi’nin 2019/1644 Esas, 2019/7152 Karar), davacı ile müvekkil şirket arasındaki ticari ilişkideki ödemelerin USD kuru üzerinden dikkate alınması gerektiğini, bu hali ile dolar kurundaki değişkenliğe bağlı olarak, alacak miktarının TL cinsinden sürekli olarak değişkenlik gösterdiğini, borç miktarındaki ihtilafın kur değerlerinin farklı hesaplanmasından kaynaklandığı hususunun sabit olduğunu, bilirkişi incelemesi neticesinde borç miktarının, davacı yanca iddia edilen miktar kadar olmadığı, bu hali ile dahi alacağın belirlenemeyecek nitelikte bir alacak olduğunun tespit edildiğini belirterek, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak, davanın esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, fatura alacağının tahsili için başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir. Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, karara karşı davalı tarafça istinaf başvurusunda bulunulmuştur. 17/7/2003 tarihli ve 4949 sayılı Kanunun 15. maddesi ile değiştirilen İİK’nın 67/1 maddesinde “takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir” hükmü mevcut olup, eski kanun maddesinde yer alan “ve itirazın kaldırılması için merciie müracaat etmek istemeyen” ibareleri kanun metninden çıkarılmıştır. Anılan kanun değişikliği ile merciide itirazın kaldırılması için dava açan ve ancak davası reddedilen alacaklıya da itirazın iptali davası açma olanağı tanınmıştır. Davacı 4949 sayılı Kanun yürürlüğe girdikten sonra 01/07/2016 tarihinde icra takibi yaptığına göre, merciie müracaat etmesine rağmen genel mahkemede de itirazın iptali davası açma hakkına sahiptir. (Emsal Yargıtay 20 HD 07/02/2019 Tarih 2017/6352 Esas 2019/770 Karar) 826,00-TL miktarlı fatura, TL cinsinden düzenlenmiş olup, bu fatura bedelinin davalı tarafça ödendiği hususu gerek bilirkişi raporunda gerekse mahkeme kararında belirtilmiş ve davacı alacağından mahsup edilerek hüküm kurulmuştur. Öte yandan, talep edilen alacak faturaya dayalı ve likit olduğundan mahkemece davacı lehine icra inkar tazminatına hükmedilmesi de isabetlidir. Davalı tarafça ileri sürülen istinaf sebepleri yerinde değildir. Sonuç olarak, dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığından, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilerek, aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 853,88.TL istinaf karar harcından istinaf eden tarafından peşin olarak yatırılan (44,40.TL + 170,00.TL=) 214,40.TL karar harcının mahsubu ile bakiye 639,48.TL’nin davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 18/05/2022 tarihinde HMK’ nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.