Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/594 E. 2022/765 K. 18.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/594 Esas
KARAR NO: 2022/765 Karar
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 24/12/2019
NUMARASI: 2018/813 Esas 2019/1364 Karar
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 18/05/2022
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde; davalının büyük işletmelere içme suyu temin ettiğini, bu nedenle taraflar arasında ticari ilişki doğduğunu, müvekkilinin, fabrikası için davalıdan su temin ettiğini, davalı tarafından satışı yapılan damacana su karşılığında fiş kesildiğini, daha sonra bu fişlere istinaden fatura düzenlendiğini, müvekkili tarafından ilgili ay sonunda ödeme yapıldığını, ancak müvekkilinin son zamanlarda ödenen faturaların kabarık olduğunu fark ettiğini, yapılan incelemede, davalı şirketin uzun zamandır, elle yazılan faturaları müvekkiline teslim ettiği gibi, ayrıca satılan suların mobil cihaza okunması ve akabinde fatura çıkartılması şeklinde “mobil fatura” olarak tabir edebilecek “ayrı bir fatura”yı da düzenlediği ve müvekkiline ibrazla tahsilatını yaptığının anlaşıldığını, bu şekilde davalı tarafından çifte faturalandırma ve çifte tahsilat yapıldığının tespit edildiğini, müvekkilinin toplam 9.487,79 TL fazla ödeme yaptığını, davalı şirket muhasebesi ile görüştüklerinde hatanın başta kabul edildiğini, ancak ilerleyen aşamada kabul etmediklerini, bunun üzerine müvekkili tarafından 13/12/2017 tarihli fatura düzenlenerek davalıya tebliğ edildiğini, davalının faturayı iade ettiğini, bu nedenle davalı hakkında Büyükçekmece … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile takip başlattıklarını, davalının takibe haksız olarak itiraz ettiğini belirterek davalının itirazının iptali ile %20 oranında tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacının iddia ettiği şekilde çifte faturalandırmanın söz konusu olmadığını, iddiaların gerçeği yansıtmadığını, müvekkilinin ürün tesliminde mobil cihaza okutarak fatura kestiğini ve alıcıya faturayı ibraz ederek tahsilat yaptığını, ancak mobil cihazların arızalı olduğu dönemde ürün tesliminde fiş kesilmek ve alıcının imzasını almak suretiyle fatura düzenlendiğini, davacı tarafından tebliğ edilen faturanın müvekkili tarafından 22/12/2017 tarihli ihtarname ile iade edildiği, ayrıca davacının faturadaki tutarı ile takip çıkışının çelişkili olduğunu, iade faturasının esas itibari ile bir fatura niteliğinde olmadığını, bu nedenle davacının icra takibinin dayanağının bulunmadığını belirterek, davanın reddi ile %20 oranında tazminata karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 24/12/2019 tarih ve 2018/813 Esas – 2019/1364 Karar sayılı kararı ile; “… davalı tarafından ticari ilişki kapsamında davacıya damacana su satışı yapıldığı, davacı tarafından davalının çifte faturalandırma ve çifte tahsilat yaptığı iddiasıyla fazladan ödenmiş olan tutarın tahsili istemiyle davalı hakkında ilamsız icra takibi başlatıldığı, dava konusu uyuşmazlığın davacının çifte faturalandırma iddiasına dayalı olarak düzenlemiş olduğu 13/12/2017 tarih ve 10.387,44 TL tutarlı iade faturasından kaynaklandığı, tarafların ticari defter kayıtları ile bilirkişi raporundan da anlaşılacağı üzere davacı davalının düzenlemiş olduğu tüm faturaları kabul ederek ticari defterlerine işlemiş ve fatura tutarlarını 899,70 TL haricinde ödemiştir. Ancak davacının dönem içerisinde kısmi ödemeleri bulunduğu gibi davalının mükerrer olduğu iddia edilen faturalara dayanak teslim fişleri de sunulmuştur. Bu durumda davalı tarafından davacıya satışı yapılan fatura konusu suların davacıya teslim edildiğinin kanıtlandığı anlaşılmaktadır. Davacının 3 farklı yerde iş yerinin bulunması ve anlık siparişler nedeniyle aynı gün içerisinde birden fazla fatura düzenlenmesinin hayatın olağan akışına uygun olduğu kabul edilmelidir. Dolayısıyla davalı tarafından satışı yapılan ürünlerin davacıya teslim edildiği ve faturaların davacı tarafından kabul edilip ticari defterlerine işlendiği hususları da dikkate alındığında, davacı tarafından sonradan düzenlenen ve dayanağı bulunmayan iade faturasına dayalı olarak davalıdan alacak talep edilmesi mümkün değildir. Bu itibarla kanıtlanamayan davanın reddine karar vermek gerekmiş; davacı takipte haksız olsa da kötüniyetli olduğu kanıtlanamadığından davalının tazminat isteminin reddine karar verilerek aşağıdaki hüküm kurulmuştur. ” gerekçeleri ile; ” 1-DAVANIN REDDİNE, 2-Koşulları oluşmadığından davalının tazminat isteminin REDDİNE, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Dava dilekçesindeki beyanlarını tekrarla, ilaveten; mahkemece, toplanan deliller ve bilirkişi raporuna rağmen, davanın reddine dair verilen kararın hukuki gerçeklikten uzak, usul ve yasaya da aykırı olduğunu, her ne kadar mahkeme, gerekçesinde dava konusu faturalara yasal süresi içinde itiraz edilmediğinden bahisle müvekkili tarafından kabul edildiğini iddia etse de böyle bir değerlendirmenin hukuka aykırı olduğunu, Türk Ticaret Kanunu’nun 21/2. Maddesinde belirtilen 8 günlük kanuni sürenin, hak düşürücü yahut zaman aşımı süresi olmadığını, bu sürenin ihtilaf halinde sadece iddiaların ispatında, ispat yükünün kimde olacağını gösteren bir süre olup temel borç ilişkisine hiçbir etkisi bulunmadığını, Bu manada salt 8 gün içinde itiraza uğramayan fatura sebebiyle bir kişi “borçlu” addedilemeyeceği gibi, taraflar arasında, aksinin iddia ve ispat edilebilmesinin de mümkün olduğunu, faturanın içeriğine 8 gün içerisinde itirazda bulunulmadığı takdirde, sadece faturada belirtilen verilerin doğru olduğu karinesinin doğacağını, yoksa faturanın verilmesine neden olan iş veya hizmetin de yapılmış olduğunun kabulü anlamını taşımayacağını, uyuşmazlık halinde işin yapılmış olduğunun ayrıca kanıtlanması gerektiğini, Somut olayda ise lehlerine delil niteliği bulunan ticari defterlerinin incelenmesi ve mahkemeye sunulan teslim fişleri ile fazladan ödedikleri 9.487,79 TL’nin sadece 4.585,50 TL’sinin kanıtlanabildiğini, bu durumun dahi davalının dürüst bir tüccar olmadığı ve müşterisine çifte fatura/teslim fişi düzenlediği gerçeğini ortaya çıkardığını, tüm bu gerçeklere rağmen, salt dava konusu faturalara yasal süresi içinde itiraz edilmediğinden bahisle haklı davalarının reddine gerekçe oluşturmanın usule ve yasaya aykırı olduğunu, Ayrıca, müvekkilin işbu faturalara 8 gün içinde itiraz etmediğini, çünkü gerçek olmadığının/ aldatıldığının farkında olmadığını, ancak su için yapılan ödemelerin, dolayısıyla faturaların “şişik/kabarık” olduğunu fark edince iade fatura düzenlediğini ve noter vasıtasıyla tebliğ ettiğini, bu manada da düzenlenen faturalara sahte içerikli itiraz ettiğini, Müvekkili firmanın davalıdan 4.585,50 TL alacaklı olduğunun bilirkişi raporu ile ispatlandığını, hakimin, dava sırasında önüne gelen bütün deliller gibi bilirkişi delilini de, serbestçe değerlendireceğini, ancak delilleri serbestçe takdir yetkisinin sınırsız olmadığı gibi keyfi olarak da kullanılmaması gerektiğini, zira hâkimin kendisinin vakıf olmadığı bir bilginin aydınlatılması için bilirkişi incelemesine gittiğine göre, doyurucu, inandırıcı, gerçeklere ve tümüyle kanıtlanmış bilimsel verilere dayanan bilirkişi raporunu bir tarafa bırakarak kendi bilgisine göre karar veremeyeceğini, Somut olayda mahkemenin, dava konusu uyuşmazlık teknik ve özel hususlarda bilgi gerektirdiğinden, daha ilk duruşmada ihtilafın çözümü için bilirkişi incelemesi yapılmasına karar verdiğini, bilirkişi raporundan da, davalı – borçlu firmanın defterlerinin usulüne uygun olmadığı ve bu manada delil olarak kullanılma durumunun olmadığı hususlarının anlaşıldığını, bilirkişinin, “davalı – borçlunun müvekkili firma hakkında düzenlemiş olduğu faturaların teslim fişlerinin mükerrer kesilmiş olduğunu” tespit ettiğini, ancak bu tespitlere rağmen, mahkemenin bu raporu yok sayarak davanın reddine karar verdiğini, Mahkemenin, dava konusu uyuşmazlık hakkında teknik ve özel bilgi olması sebebiyle bilirkişi raporuna başvurmuşken, hangi teknik ve özel bilgiye dayanarak bilirkişi raporunu kabul etmediği ve rapora rağmen aksine hüküm tesis edebildiği hususlarının izahının mümkün olmadığını, yerel mahkeme, söz konusu teknik ve özel bilgiye ilişkin yeterli düzeyde bilgi sahibiyse, henüz daha ilk duruşmada bilirkişi incelemesi yapılmasına karar vermesinin usul ekonomisine aykırı olduğunu, Mahkemenin sair gerekçelerinin de, hukuka uygun olmadığını, “davacı – alacaklı firmanın 3 farklı yerde işyerinin bulunması ve anlık siparişler nedeniyle aynı gün içerisinde birden fazla fatura düzenlenmesinin hayatın olağan akışına uygun olduğu kabul edilmelidir.” şeklinde hatalı değerlendirmede bulunduğunu, zira, müvekkil firmanın 3 farklı yerde işyeri olmadığını, müvekkilin Hadımköy’de bir fabrika ve bir de Bağcılar’da mağaza olmak üzere 2 farklı yerde işyeri bulunduğunu, müvekkilinin 2 farklı yerde olsa da su sevkiyatı ve alımının sadece bir tek işyerinde yani fabrikada yapıldığını, bir firmanın 2, 3 veya 10 işyeri de olsa, 10 ayrı fatura kesilmeyeceğini, herhalde tek fatura kesileceğini, aynı siparişe ilişkin mükerrrer fatura tanzim edildiği hususunun, kendileri tarafından sunulan teslim fişleri ile sübut bulduğunu, mahkemece bu hususların dikkate alınmadan hukuktan ve gerçeklikten uzak karar verildiğini belirterek, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, mükerrer yapıldığı iddia edilen ödemenin istirdatı için başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. Mahkemece davanın reddine karar verilmiş, karara karşı davacı tarafça istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davacı vekilince, davalı tarafından satışı yapılan damacana su karşılığında müvekkiline fiş kesildiği, daha sonra bu fişlere istinaden düzenlenen faturaların ödemesinin yapıldığı, faturaların kabarık gelmesi üzerine yapılan incelemede, davalı şirketin uzun zamandır, elle yazılan faturaları müvekkiline teslim ettiği gibi, ayrıca satılan suların mobil cihaza okunması ve akabinde fatura çıkartılması şeklinde “mobil fatura” olarak tabir edebilecek “ayrı bir fatura”yı da düzenlediği ve müvekkiline ibrazla tahsilatını yaptığının anlaşıldığı, bu şekilde davalı tarafından çifte faturalandırma ve çifte tahsilat yapıldığının tespit edildiği, fazladan yapılan ödemenin tahsili için başlatılan icra takibine de itiraz edildiği belirtilerek, davalının itirazının iptaline karar verilmesi talep edilmiş; davalı vekili ise, müvekkilinin ürün tesliminde mobil cihaza okutarak fatura kestiğini ve alıcıya faturayı ibraz ederek tahsilat yaptığını, ancak mobil cihazların arızalı olduğu dönemde ürün tesliminde fiş kesilmek ve alıcının imzasını almak suretiyle fatura düzenlendiğini, çifte faturalandırmanın söz konusu olmadığını belirterek davanın reddini istemiştir. Mahkemece alınan bilirkişi ek raporunda, davalının davacıya düzenlemiş olduğu faturalar ekinde bulunan teslim fişlerinin mükerrer kesilmiş olduğu tespit edilmekle birlikte davacının dosyaya sunmuş olduğu fatura asıllarının ekinde evrakı olmayan faturaların davacı ispatına muhtaç olduğu, bu şekilde davalının davacıya düzenlediği 1959 adede ilişkin faturanın mükerrer düzenlenmiş olduğu, bu miktar suyun tutarı olan 5.485,20 TL’nin davacının alacağından mahsubunun gerektiği, dolayısıyla davacının kesmiş olduğu iade faturasının 5.485,20 TL’lik kısmının mükerrer olduğunun kanıtlandığı, ancak davacının iade faturası öncesinde davalıya 899,70 TL cari hesap borcu bulunduğundan bu tutarın mahsubu sonucunda davacının davalıdan 4.585,50 TL alacağının kaldığı belirtilmiştir. Mahkemece yukarıda yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmiş ise de, bilirkişi raporuna neden itibar edilmediği gerekçede açıklanmadığı gibi; raporda davalının davacıya düzenlemiş olduğu faturalar ekinde bulunan teslim fişlerinin mükerrer kesilmiş olduğunun tespit edildiği belirtilmesine rağmen bilirkişinin bu sonuca nasıl ulaştığı, hangi teslim fişlerine ilişkin hangi faturaların mükerrer olarak düzenlendiği, mükerrer olarak nitelenen faturaların aynı teslim fişlerine istinaden mi düzenlendiği net olarak anlaşılamamaktadır. Davanın, mükerrer faturalar düzenlenmesi nedeniyle fazla yapılan ödemelerin istirdatı istemine ilişkin olduğu göz önünde bulundurulduğunda, uyuşmazlığın çözümü için belirtilen hususların açıklığa kavuşturulması önem arz etmektedir. Bu hali ile, yapılan araştırma ve incelemenin karar vermek için yeterli olmadığı anlaşılmakla, mahkemece, gerekirse bilirkişiden açıklanan hususlarda rapor da alınarak varılacak sonuca göre karar verilmesi gerekmektedir. HMK.nın (Değişik:22/07/2020-7251/35md.)353/1-a6 maddesinde; “Mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış veya değerlendirilmemiş olması ya da talebin önemli bir kısmı hakkında karar verilmemiş olması.” hali, kararın kaldırılarak, dosyanın mahkemesine iadesi sebepleri arasında gösterilmiştir. Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a.6 maddesi uyarınca kaldırılmasına, dosyanın davanın yeniden görülmesi için mahkemesine iadesine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak, aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun KABULÜ ile; Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 24/12/2019 tarih 2018/813 Esas 2019/1364 Karar sayılı kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, dosyanın mahkemesine İADESİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-İstinaf eden davacı tarafından yatırılan istinaf karar harcının talep halinde iadesine, 4-İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesince yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 5-Artan gider avansı olması halinde yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 18/05/2022 tarihinde HMK’nın 362/1-g maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.